Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018, Journal of Life Economics
Dunya Ekonomisinde 1980’lerden beri uygulamaya konan Neoliberal Finansallasma sureci; finans kesiminde farkli esitsizlik boyutlariyla surmektedir. Finansallasmanin simdiye kadar ortaya cikan verilerine gore, krizlere ortam hazirlamakta oldugu kanisi guclenmektedir. Bu calismada, “ yuksek etkilesimli sirketler ” araciligiyla finansallasmanin getirdigi esitsizlik boyutunun hizlandirildigi ve uluslararasi borclulugun artisiyla bu surecin yeni finansal kriz cikarma olasiliginin yukseldigi one surulecektir. Yuksek etkilesimli sirketlerin buyuk cogunlugu finans sirketi olmasindan hareketle, Kuresel finans kesiminin arasindaki iliskilerde etkilenme ve birbirini belirleme olasiligi giderek artmaktadir. Dunya borcluluk oranindaki artis, bize finans kesiminin dunyada net sermaye akimi dusmesiyle birlikte olumsuz sinyaller vermektedir.
İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, 2016
Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatırımlara yönelmesi sözkonusu olmuştur. Bu süreçte, sermayenin ulusötesileştiği ve yatırımların ulusötesi şirketler aracılığıyla gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Bu çalışmada, 2008 yılı ile birlikte küresel krizin etkisi bu şirketler açısından incelenmiştir. Çalışma sonucunda ulaşılan sonuçlar şöyle sıralanmıştır; küreselleşmenin krizi, önceki krizlere göre farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır ve ulus devlet bu sorunları çözmekte yetersiz kalmaktadır. Kriz sürecinde, artan şirket birleşme ve satın almaları, tekelleşmeye neden olmuştur ve emek ile sermaye arası eşitsizliği artırmıştır. "Yüksek etkileşime sahip" ulusötesi finansal şirketlerin krizden en fazla etkilenen şirketler olduğu gözlenmektedir. Ayrıca kriz sürecinde gelişmekte olan ülkelerin ulusötesi şirketlerinin, gelişmiş ülke ulusötesi şirketlerine nazaran DYY'ları artmıştır.
Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, 2019
Bu çalışmada önde gelen 18 yükselen piyasa ekonomisi ile seçilmiş bir grup ekonomi (yükselen ya da gelişmiş) arasındaki finansal etkileşimleri test etmek amacıyla ülkelerin döviz, tahvil ve hisse senedi piyasaları arasındaki getiri ve risk yayılımlarına bakılmıştır. Çalışmada 2010-2016 arasını kapsayan bir veriseti kullanılarak VAR ve çok değişkenli GARCH BEKK modelleri ile tahminlerde bulunulmuştur. Sonuç olarak gelişmiş piyasaların yükselen piyasalara kıyasla her üç piyasada daha fazla getiri yayılımına neden oldukları tespit edilmiştir. İkinci olarak en yüksek finansal gelişmişlik düzeyine sahip olan yükselen piyasa ülkelerinde getiri yayılımları daha belirgindir. Üçüncü olarak getiri yayılımının en sık rastlandığı piyasa tahvil; oynaklık yayılımının en çok bulunduğu ise hisse senedi piyasası olmuştur. Finansal çeşitlendirme amacıyla farklı piyasalara yapılan yatırımların sözkonusu yayılımlardan ötürü yükselen piyasalarda sınırlı başarı sağlayacağı sonucuna varılmıştır. Bu çalış...
2016
Kuresel sirketler, kuresel ekonomide guclu ve etkin olduklari gibi kuresellesme surecinde siyasal duzlemde de guclu ve etkin bir konuma erismislerdir. Kuresel sirketlerin kazandiklari bu etkin konum siyasal alanin kontrol, denetim ve duzenleme gucunu elinde bulunduran devletler ile kuresel alanda olusan etkilesimlerinin temelini olusturmaktadir. Şirketler ve Devletlerarasinda ortaya cikan bu etkilesimler ise, kuresellesme ile birlikte ortaya cikan ulus-devlet tartismalari baglaminda; bazen ulus-devleti asindiran bazen ulus – devlete guc katan ve ulus-devlet gucunden beslenen biciminde gerceklesen bir yapisal bir durumu beraberinde getirmektedir. Bu calismanin amaci, devletler ve sirketler arasinda kuresel alanda gerceklesen iliskiler baglaminda ortaya cikan jeopolitik etkilesimleri belirlemeye calismaktir.
Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, 2015
2007' de ortaya çıkan ve hızla yayılan küresel finansal kriz, sistemik riskin finansal piyasalarda nasıl derin negatif etkilere yol açabileceğini ortaya koymuştur. Bu krizle birlikte, sistemik açıdan önemli finansal kuruluşlardan kaynaklanan sorunlar ve bunların ekonomilerde yol açabileceği zararlar daha belirgin bir hale gelmiştir. Finansal krizin ardından sistemik açıdan önemli finansal kuruluşların iflas olasılığını azaltmak ve başarısızlıklarının ekonomiler üzerindeki olumsuz etkilerini minimum düzeye çekebilmek için bu kuruluşlarla ilgili daha etkin bir gözetim ve denetim ihtiyacı hem ulusal hem de uluslararası finansal sistemin istikrarı için zorunlu bir hal almıştır. Batmayacak kadar büyük olarak algılanan bu finansal kuruluşlarla ilgili ahlaki risk ve sistemik risk problemlerini azaltmak ve piyasa disiplinini güçlendirmek amacı ile çeşitli ülkelerde düzenleyici ve denetleyici otoriteler birtakım düzenlemeler yapma ve kendi aralarında işbirliği oluşturma yoluna gitmişlerdir. Bu çalışmada amaçlanan sistemik risk kavramı ve sistemik önemi oluşturan unsurları ele alarak sistemik açıdan önemli finansal kuruluşları değerlendirmeye yönelik yapılan çalışmaları incelemek; küresel finansal krizle ilgili olarak çeşitli ülkelerdeki "batmayacak kadar büyük" olarak algılanan finansal kuruluşların ortaya çıkardığı sistemik riske ve kurtarmalara değinerek sistemik riskin önlenmesine yönelik çalışmaların genel bir değerlendirmesini yapmaktır.
GLOBALLEŞMENİN İŞLETMELERİN FİNANSAL FONKSİYONU ÜZERİNDEKİ ETKİSİ, 2017
Globalleşme süreci ile yaşanan teknolojik ve bilimsel gelişmeler günümüz işletmelerini finansal açıdan değişime zorlamaktadır. Özellikle bilişim ve iletişim alanında hızlı gelişim işlem hızını arttırmanın yanından yer ve zaman gibi kavramlarında önemini ortadan kaldırmıştır. Bu durum yatırımcılara uluslararası piyasalara yatırım yapma veya işletmenin ulusal sınırlar dışındaki fonlara ulaşmasını kolaylaştırmıştır. Globalleşme işletmelerin finansal yapılarında radikal değişimlere sebep olmaktadır. İşletmelerin değişim sürecine adapte olması zorunluluk haline gelmiş, ayak uyduramayan işletmelerin rekabet ortamında varlığını daha fazla sürdüremeyeceği de nihayetinde ortaya çıkmıştır. Teknolojik ve bilimsel gelişmelere endeksli olan globalleşme birçok alanda olduğu gibi ekonomi alanında da radikal değişimleri beraberinde getirmiştir. Globalleşme sürecinde ulusal ve uluslararası ekonomi piyasalarında yeni eğilimler ortaya çıkmaktadır. Ekonomi piyasalarında meydana gelen yeni eğilimler en çok işletmeleri etkilemiştir. Globalleşme sürecinin etkisini her geçen gün arttırdığı düşünüldüğünde işletmelerin yoğun rekabet ve etkileşim ortamında sürecin karşısında durarak, kapalı bir ekonomik yapı sürdürmek isteyen işletmeler kendilerini ekonomik hayatın da dışına atmayı kabul etmiş sayılmaktadırlar. Bu noktada globalleşme sürecinde başarılı olmayı hedefleyen işletmelerin finansal alandaki yeni teknik ve yaklaşımları uygulamaları büyük önem taşımaktadır. Zira yeni eğilimler finansal globalleşme kavramını ve kurallarını beraberinde getirmiştir. Dinamik yapıdaki ekonomilerin sürece adapte olması rekabet ortamında ulusal ve uluslararası işletmelerinde yeni eğilimlere adaptasyonunu gerekli kılmıştır. İşletmelerin açık bir sisteme sahip olmaları nedeniyle globalleşme işletme fonksiyonlarının tamamını etkilemektedir. Diğer taraftan işletmenin aldığı kararlarının büyük kısmının finansal nitelikte olması finans fonksiyonunu daha faza etkilemesine neden olmaktadır. Bu nedenle işletme fonksiyonlarının finans yönelimli bir şekilde bütüncül olarak ele alınması gerekmektedir. Bu durumun sağlanması içinde etkin finansal yönetim uygulamalarının hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Finansal Araştırmalar ve Çalışmalar Dergisi, 2014
Küresel emtia fiyatlarıyla hisse senedi piyasaları arasındaki ilişki literatürde çok sayıda çalışma tarafından ele alınmıştır. Bu çalışmanın amacı, küresel emtia fiyatlarında yaşanan volatilitenin şirketlerin hisse senedi getirileri üzerindeki etkilerini test etmektir. Bu amaçla çalışmada 1999:01-2012:06 zaman aralığında uluslararası demir çelik fiyat değişimleri ile BIST' de işlem gören ana metal sanayi şirketlerinin hisse senedi fiyatlarının eşbütünleşim, hata düzeltme modelleri ve nedensellik testleri ile analizi gerçekleştirilmiştir. Çalışmada inşaat demiri ve filmaşin fiyatları ile Kardemir(D) ve İzdemir(B) hisse senetlerine ait getiri endeksleri kullanılmıştır. Çalışmanın sonucunda demir çelik fiyatlarıyla hisse senedi getirileri arasında uzun dönem eşbütünleşim ilişkisinin olduğu fakat aralarında bir nedensellik ilişkisi olmadığı tespit edilmiştir.
2010
Bu calismada Yeni Ekonomi’nin finansal piyasalar uzerindeki etkisi analiz edilmektedir. Yeni Ekonomi kavrami, bircok iktisatci tarafindan enformasyon ve iletisim teknolojilerinin mikro ve makro ekonomik boyutta yarattigi degisimleri aciklamak amaciyla kullanilmaktadir. Ozellikle internet teknolojisinde gorulen hizli gelisme ticaretten turizme, egitimden sagliga kadar bircok alani etkilemektedir. Diger yandan bu tur teknolojiler 1990’li yillardan itibaren dunyadaki finans hizmetlerinde buyuk bir donusumun yasanmasina neden olmus ve E-finans adi verilen yeni bir finansal hizmet saglama yonteminin ortaya cikmasina zemin hazirlamistir. Bununla birlikte yeni teknolojiler, piyasada islem yapan ekonomik birimlerin islem maliyetlerinde dususler yaratirken enformasyonun taraflar arasindaki asimetrik dagilimindan kaynaklanan sorunlari da onemli olcude hafifletmektedir.
the Journal of Academic Social Sciences, 2018
Küreselleşmenin ülkeler arasındaki ticari engelleri ortadan kaldırmasıyla işletmelerin çok uluslu hale gelmesi ve bunun sonucu olarak sermayenin uluslararası dolaşımının artması, dünya üzerinde tek bir muhasebe sisteminin oluşturulmasını zorunlu kılmıştır. Küreselleşmeyle birlikte uluslararası anlamda kabul gören ortak muhasebe/finansal raporlama standartlarının uyumlaştırılması ve zorunluluğu ortaya çıkmış böylece dünyada ortak bir muhasebe dili kullanılmaya başlanmıştır. Ülkelerin uluslararası standartlarla harmonize olmuş ulusal muhasebe standartlarını oluşturmaları ve uygulamaları, muhasebenin ürettiği finansal bilgilerin kalitesini ve güvenilirliğini arttırmakta dolayısıyla yabancı yatırımcıların uluslararası sermaye piyasalarında yatırım yapmaları kolaylaşmaktadır. Çalışmada küreselleşmenin finansal raporlama standartlarına etkisi incelenmiştir. Dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de kabul gören IFRS ile ortak küresel finansal raporlama standartlarının uygulanmasında bir adım öne geçilmeye başlandığı sonucuna ulaşılmıştır.
Journal of Yaşar University, 2010
Bu Calismada 1997-2007 doneminde Avrupa Birligi (AB) ve Turkiye Finansal Piyasalari arasindaki butunlesmenin derecesi incelenmektedir. Bu amacla piyasalar arasinda bir yakinsamanin olup olmadigi arastirilmistir. Bunun icin Turkiye’nin ve 15 AB (Belcika, Almanya, Danimarka, Ispanya, Finlandiya, Fransa, Kibris, Irlanda, Yunanistan, Italya, Hollanda, Portekiz, Isvec, Ingiltere) ulkesinin 10 yil vadeli hazine bonosu faiz orani kullanilmistir. Finansal butunlesmenin derecesinin bulgu olarak gosterilmesi icin literaturde arac olarak yararlanilan σ ve β yakinsamasi yaklasimi kullanilmistir. Bu calisma sonucunda Turkiye’nin AB ile olan iliskilerinde ticari ve finansal anlamda butunlesme derecesinin ele alinan zaman doneminde arttigi belirlenmistir. Butunlesmenin duzeyinin artmasinin her iki taraf icin de avantajli olabilecegi tespit edilmistir. Turkiye ve AB arasindaki ekonomik yapilanmada farklilik bulunmasina ragmen beta ve sigma yakinsama analizleri, finansal piyasalar arasinda bir yakin...
International Journal of Management Economics and Business, 2017
Bu çalışma 1982-2010 dönemi Yükselen Piyasa Ekonomilerinde finansal gelişme ve CO2 salınımı arasındaki ilişkiyi çok değişkenli bir çerçevede araştırmaktadır. Bu kapsamda çalışmada panel eşbütünleşme, panel dinamik en küçük kareler (DOLS) ve panel vektör hata düzeltme modeline dayalı Granger nedensellik analiz yöntemleri kullanılmıştır. Panel eşbütünleşme testi değişkenler arasındaki uzun dönemli denge ilişkisini desteklemektedir. Panel DOLS sonuçları finansal gelişmenin CO2 salınımı üzerinde negatif bir etkisi olduğunu göstermektedir. Granger nedensellik testi hem kısa hem de uzun dönemde finansal gelişmeden CO2 salınımına doğru tek yönlü bir nedensellik ilişkisini ortaya koymaktadır. Ampirik sonuçlar, finansal gelişmenin çevresel kalitenin geliştirilmesi için önemli bir faktör olduğunu işaret etmektedir.
Yönetim, Ekonomi, Edebiyat, İslami ve Politik Bilimler Dergisi, 2018
Öz 1980'den sonra dünya ekonomisinde neoliberal politikalar ekseninde yaşanan değişim ve dönüşüm süreci küreselleşme olarak tanımlanmaktadır. Küreselleşme, siyasi, ekonomik ve sosyo-kültürel boyutları içeren önemli bir süreci ifade etmektedir. Küreselleşme sürecinde çok uluslu şirketler ise, belli miktarda sermaye ve satış hâsılatına sahip, merkezi belli yerde olan, birçok yerde faaliyette bulunan ve kâr amaçlı şubelerdir. Bu kapsamda bu çalışmanın amacı, küreselleşme sürecinde çok uluslu şirketlerin ekonomik açıdan bir değerlendirmesini yapmaktır. Bu çalışmanın sonucunda, çok uluslu şirketlerin toplam gelirinin birçok ulus devleti geride bırakarak ciddi boyutlara ulaştığı görülmektedir. Böylece çok uluslu şirketlerin dünyadaki ticareti şekillendirerek dünya ekonomisine yön veren en önemli aktörlerden biri olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Bu çalışmada, Türkiye hisse senedi piyasası (XU100), Amerika hisse senedi piyasası (SP500), Japonya hisse senedi piyasası (NIKKEI225) ve Almanya hisse senedi piyasası (DAX) arasındaki nedensellik ilişkisi test edilmiştir. 03.01.2010-31.12.2017 yılları arasında seçilmiş dört farklı ülke endeksinin haftalık ortalamalarından oluşan araştırmada normallik testi, birim kök testi ve son olarak da farklı endekslerin nedensellik ilişkisini test etmek amacıyla Granger nedensellik testi uygulanmıştır. Elde edilen sonuçlar, XU100 endeksinin DAX endeksi üzerinde, SP500 endeksinin NIKKIE225 endeksi üzerinde ve DAX endeksinin NIKKEI225 endeksi üzerinde tek yönlü ve anlamlı bir nedene sahip olduğu yönündeyken, geriye kalan endekseler arasında anlamlı bir nedensellik olmadığıdır.
International Journal of Management Economics and Business, 2020
Gelir esitsizligi 1980’lerin basindan itibaren artmaya devam etmektedir. Artan gelir esitsizligi ile artan ekonomik kuresellesmenin ayni doneme denk gelmesi kuresellesme-gelir esitsizligi iliskisine dair tartismalari siddetlendirmistir. Bu calismanin amaci yukselen piyasa ekonomilerinde ekonomik kuresellesme ile gelir esitsizligi arasindaki iliskiyi ortaya koymaktir. Calismada 13 yukselen piyasa ekonomisinin 1994-2014 yillari arasindaki verileri kullanilarak panel veri modeli olusturulmus ve gelir esitsizligi ile kuresellesme arasindaki iliski Pooled Mean Group (PMG) yontemiyle tahmin edilmistir. Model sonuclarina gore, yukselen piyasa ekonomilerinde ekonomik kuresellesmenin gelir esitsizligini artirdigi gorulmustur.
Journal of Life Economics, 2016
Küreselleşme ile birlikte, sermayenin düşen kar oranlarını telafi edebilmek için sınırötesi yatırımlara yönelmesi sözkonusu olmuştur. Bu süreçte, sermayenin ulusötesileştiği ve yatırımların ulusötesi şirketler aracılığıyla gerçekleştirildiği gözlenmektedir. Bu çalışmada,2008 yılı ile birlikte küresel krizin etkisi bu şirketler açısından incelenmiştir. Çalışma sonucunda ulaşılan sonuçlar şöyle sıralanmıştır; küreselleşmenin krizi, önceki krizlere göre farklı sonuçlar ortaya çıkarmaktadır ve ulus devlet bu sorunları çözmekte yetersiz kalmaktadır. Kriz sürecinde, artan şirket birleşme ve satın almaları, tekelleşmeye neden olmuştur ve emek ile sermaye arası eşitsizliği artırmıştır. "yüksek etkileşime sahip" ulusötesi finansal şirketlerin krizden en fazla etkilenen şirketler olduğu gözlenmektedir. Ayrıca kriz sürecinde gelişmekte olan ülkelerin ulusötesi şirketlerinin, gelişmiş ülke ulusötesi şirketlerine nazaran DYY'ları artmıştır.
2018
Bu makalenin amaci etkin piyasalar hipotezini Amerika, Ingiltere, Turkiye ve Rusya finansal piyasalari icin uzun donemli bagimlilik kapsaminda test etmektir. Calismada yontem olarak Donusturulmus Genislik ve Trendten Arindirilmis Dalgalanma Analizi kullanilmistir. Veriler gunluk frekansta olup Mayis 2013 ile Mayis 2015 arasi donemi kapsamaktadir. Sonuc olarak gelismekte olan ulke borsalarinin gelismis ulke borsalarina gore daha etkin oldugu bulunmustur. Bununla beraber uzun hafiza ozelligi getirilerden daha fazla oynakligin gostergesi olan getiri karelerinde gorulmustur.
2010
Bugun yasanan kuresel finansal kriz, faiz hadlerinin cok dusuk oldugu bir donemde, gayrimenkul fiyatlarinin hic dusmeyecegi varsayimi ile bankalarin ya da araci kuruluslarin geri odeme riski olabilecek kisilere cok dusuk pesin teminatlarla ciddi bir risk analizi yapmadan verdigi konut kredileriyle baslamistir. Dusuk maliyetli kredilerin artmasi, gevsek para ve maliye politikalari ve konut fiyatlarindaki hizli deger dususu krizi tetiklemistir. Yirmibirinci yuzyilin ilk kuresel finansal krizi, bircok gelismis ve gelismekte olan ulkenin ekonomik ve finansal gostergeleri uzerinde olumsuz yondeki etkilerini gosterdigi gibi ulkemizde de soz konusu degerler uzerinde benzer sekilde etkiler gostermistir. Ulkemizde krizin olumsuz etkilerini azaltmak amaciyla uygulanan destek paketleri kapsaminda firmalara ve tuketicilere yonelik subvansiyonlar ve vergi indirimleri uygulanmistir. Turkiye ekonomisinde krizin baslangic donemine gore 2009 yilinin sonu itibariyle hisse senedi fiyatlari, doviz kurl...
2018
Ulkeler kendi egitim sistemlerini iyilestirmek icin ozellikle diger egitim sistemleriyle karsilastirma imkani saglayan uluslararasi degerlendirme cabalarina deger vermektedirler. Bu cabalarin basinda OECD tarafindan gerceklestirilen ve ulkemizin de katildigi PISA yer almaktadir. Ote yandan egitim ve ekonomi arasinda dogrudan ve karsilikli nedensellik ekseninde bir iliski vardir. Bu iliski uluslararasi kurum ve kuruluslari harekete gecirmis ve duzenli olarak konuya iliskin istatistikler yayinlamaya tesvik etmektedir. Bu arastirmanin temel amaci PISA 2015’te en basarili 10 ulke ile Turkiye’nin nufus, kisi basi gayri safi milli hasila, toplam kamu butcesinin ne kadarinin egitime harcandigi ve ogrenci basina yaptigi harcamayi karsilastirilmali olarak incelemektir. Bu amacla ozellikle 2015 yili PISA sonuclari baz alinmis olup diger veriler icin son 5 yilin gostergeleri kullanilmistir. Arastirma nitel arastirma yontemlerinden, dokuman analizi teknigi ile gerceklestirilmistir. OECD, Birles...
Journal of International Social Research, 2016
yoksulluğun, yolsuzluğun, demokratik olmayan yönetimlerin oldukça sık görüldüğü, günde 2 USD sınırının altında milyonlarca çalışanın bulunduğu dünyanın en fakir bölgelerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB)'nin dağılma sürecinde en ön safta yer alan Baltık Ülkeleri, daha sonra oluşturulan Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT)'na katılmamışlardır. Bu noktada gerek coğrafi gerekse kültürel olarak içinde yer aldıkları Avrupa ile bir entegrasyona gitmişler ve üçü de 2004'te Avrupa Birliği (AB)'ne üye olmuşlardır. Çalışma kapsamında küresel finansal/ekonomik krizin Sahra Altı Afrika Ülkeleri için 2005-2015, Baltık Ülkeleri içinse 2006-2015 döneminde temel makroekonomik göstergeleri ne ölçüde etkilediğinin kısaca ortaya konulması amaçlanmaktadır.
Iktisadi Ve Idari Bilimler Fakultesi Dergisi, 2010
Bu çalışmada, küreselleşmeyle birlikte ticaret ve rekabet politikaları arasındaki sınırın bulanıklaşması, ticaret ve rekabet politikalarının iç içe geçmesi üzerinde durulmaktadır. Bu çerçevede, rekabete ilişkin ticaretle bağlantılı uluslararası sorunların ağırlığı giderek artmaktadır. Uzun bir tartışma döneminden sonra, konunun Dünya Ticaret Örgütü(DTÖ) kapsamına alınmaması yönünde karar verilmiş olmakla birlikte, ortaya çıkan uluslararası meselelerin ışığında konu güncelliğini sürdürmektedir. Ticaretle ilişkili rekabete ilişkin uluslararası sorun alanlarının başında uluslararası karteller, üçüncü ülkeler üzerinde taşma etkileri olan birleşmeler ve uluslararası oligopoller gelmektedir. Her üç durum da, küreselleşmeyle birlikte ekonomik ağırlıkları ve hâkimiyetleri önemli ölçüde artan çokuluslu şirketlerle yakından ilgilidir. Serbest ticarete yönelerek iç piyasalarını dış rekabete açan gelişmekte olan ülkeler, gerek iç, gerek dış piyasalarda çokuluslu şirketlerle rekabet etmek durumunda kalmaktadırlar. Gelişmekte olan ülkelerin(GOÜ) gerek uluslararası karteller, gerek taşma etkileri olan birleşmeler konusunda haklarını arayabilmeleri olanakları son derece sınırlıdır. Uluslararası oligopoller ise, gelişmekte olan ülkelerin uluslararası piyasalarda rekabetçiliğini önemli ölçüde engellemektedir. O nedenle, bu çalışmada özellikle gelişmekte olan ülkelerin çokuluslu şirketler karşısındaki konumları üzerinde durulmaktadır.
Kafkas üniversitesi iktisadi ve idari bilimler fakültesi dergisi, 2022
Bu çalışmada gelişmiş ülkelerde yüksek teknoloji ihracatı ile gelir, ekonomik küreselleşme ve kültürel küreselleşme arasındaki ilişki 1996-2018 dönemi için analiz edilmektedir. Bu ilişkiyi analiz etmek için analizin birinci kısmında elde edilen kulüpler şu ülkelerden oluşmaktadır: Kulüp 1
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.