Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Öz: Sözün güzel, doğru, yerinde ve zamanında söylenmesi anlamına gelen belâgat, Kur'ân-ı Kerîm'in daha iyi anlaşılıp anlamlandırılması gayesiyle önce İslamî bir ilim dalı olarak gelişmiş; ancak zamanla edebî eserleri de içine alacak şekilde kapsamını genişletmiştir. Meânî, beyan ve bedî olmak üzere üç kısma ayrılan belâgat ilminde öncelikli şart fesâhattir.
ŞEYHÜLİSLAM YAHYA EFENDİ DİVÂNI’NIN SÖZ VARLIĞI, 2019
3. Anadolu Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, 2019
Her dönemin ruhunu yansıtan, ihtiyaçlarına cevap veren felsefî ve toplumsal eğilimler olmuştur. Bu eğilimler, insanların içinde bulundukları manevî sıkışmışlıktan ve boşluktan kurtarmayı amaçlarken geniş halk tabakalarını etkiledikleri gibi bazen de sadece dar bir kliğin yaşamında kendine yer bulmuştur. Geniş halk kitleleri arasında yayılan düşünüş ve yaşam tarzları, gayet rahat bir şekilde kendine yaşam alanı bulurken daha dar bir çevrede hayat bulan eğilimler ve yaşam tarzları pek de hoş karşılanmamıştır. Bu eğilimlerin mensupları hakaretlere, sürgünlere, hatta öldürülmeye maruz kalmışlardır. Sûfîlik de İslam âleminde zaman zaman hâkim çevre tarafından tacize uğrayan ve dar bir çevrede kabul gören manevî bir yaşam tarzıdır. Zahirî Sünniliğin hâkim olduğu bazı kesimlerin, iktidarı ele almasıyla kendini rint/ehl-i hal olarak kabul eden şair, mutasavvıf ve sûfîler, zaman zaman çok büyük sıkıntılara maruz kalmıştır. Bu radikal çevreler; Sühreverdî, Hallac-ı Mansûr ve Nesimî örneklerinde görüldüğü gibi çok acı felaketlerin yaşanmasına da neden olunmuştur. Benzer bir zihniyetin tezahürünü 17. Yüzyıl Osmanlısında da görmekteyiz. Osmanlı toplumunda Kadızâdelilerin iktidarda ağırlığını hissettirmeleriyle daha esnek bir dinsel formasyonu savunan mutasavvıflara karşı cephe açılmış, tekkeler yıktırılmaya çalışılmış, mutasavvıflar küfürle itham edilmiştir. Bu da Osmanlı toplumunun temel dinamiklerinden olan tekke ve medresenin karşı karşıya gelmesine neden olduğu gibi toplumda insanların kutuplaşmalarına ve birbirine karşı tahammülsüzleşmelerine de sebep olmuştur. Böyle bir dönemde şeyhülislâmlık gibi önemli bir makamda da bulunan Şeyhülislâm Yahyâ, Kadızâdelilerin bu dinsel dayatmalarını ve dini yorumlayışlarını tasvip etmeyerek insanı merkeze alan, aşk ve sevginin hâkim olduğu tasavvufî anlayıştan yana tavır almış ve bu anlayışın ideal tipi olan “rint” üzerinden kendini ifade etmiştir. Bu çalışmada dinsel bağnazlığın zirvede olduğu bir dönemde hem şair hem de şeyhülislâm kimliğine sahip olan Şeyhülislâm Yahyâ’nın dönemin radikal unsurları olan zâhit ve vaizlere bakışını şiirlerinden hareketle irdelenmeye çalışılacaktır.
2019
HAZRETİ PİR SEYYİD YAHYA ŞİRVANİ hayatı ve eserleri
ÖZET İslam dininin Türkistan bölgesine ulaşmasından sonra Anadolu’ya, oradan da tüm dünyaya yayılmasında Türk boylarının önemli katkıları oldu. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde İslam ile tanışan Türkler, Ömer b. Abdülaziz dönemi ve sonrasında İslam’ı bir din olarak benimseyerek İslam’a hizmet ettiler ve neticede İslam ve dünya tarihine önemli izler bıraktılar. Türklerin Müslüman olma sürecini hızlandıran pek çok unsurdan biri de Yesevî tarikatının kurucusu Hoca Ahmed Yesevî’nin bölgedeki etkisidir. Fikri alt yapısını İslam düşüncesinin şekillendirdiği Ahmed Yesevî, konargöçer bir hayat yaşayan Türk boyları arasında İslam’ın iman, amel ve ahlaka yönelik hükümlerinin benimsenip uygulanmasında etkili oldu, hikmetleri vasıtasıyla İslam’ın yayılmasına katkı sağladı. Ahmed Yesevî’nin en önemli eseri olan Dîvân-ı Hikmet’in kaynağı, -kendisinin de ifade ettiği gibi- ayet ve hadislerdir. Yesevî’nin, İslam’ın iki ana kaynağı olan Kitap ve Sünneti esas alarak hikmetlerini oluşturması, İslam’ın hükümlerine olan bağlılığını göstermesi bakımından önemlidir. Tebliğimizde Yesevî’nin hikmetlerinde İslam’ın ameli hükümlerini konu edinen fıkıh ilmine ne derecede temas ettiğine, fıkhın terimlerine ne ölçüde yer verdiğine örneklerle değinmeye çalışacağız.
Öz Alimler, rivayetlerin kayıt altına alındığı ve tefsirlerin yazılmaya başladığı ilk dönemden itibaren geçmiş milletlerin haberleri ile ilgili olarak İsrailî rivayetlere yö-nelmişlerdir. Bu haberler, tefsir ve tarihi kaynaklarda yerini bulmuştur. Ancak rivayet edilen bu haberlerin yeterince tetkik edilmemesi sebebiyle tarih ve isimlerde karışık-lıklar olduğu dikkat çekmektedir. Bu karışıklıklardan biri de Hz. Yahya ile ilgili tefsir ve tarih kitaplarında zikredilen bir rivayettir. Rabbani rivayetlerde Yehoyada Oğlu Ze-keriya ile ilgili anlatılan bir rivayet, aralarında 450 yıl gibi bir zaman farkı bulunan Hz. Yahya'ya adapte edilerek İslami rivayetler arasında yer bulmaktadır. Bu karışıklıkta temel problemi, rivayetlerin ana kaynaklardan doğrulanamaması oluşturmaktadır. Abstract COMPARATIVE EXAMINATION OF A NARRATION ABOUT HZ. YAHYA (ST. JOHN THE BAPTIST) IN TAFSIRS AND HISTORY BOOKS Since the rst period of narrations and written tafsir, scholars had focused on Israiliyyāt narrations to gather information on previous nations. This information has found its place within tafsir and historical sources. However, considering the lack of examination on narrated information, it is possible to see confusions on dates and names. One of these confusions the narrative on John The Babtist which was in historical sources and tafsirs. The narrative recorded in Babylonian Talmud about Zechariah Ben Jehoiada, had also appeared within the Islamic sources for John the Babtist who had lived 450 years later. Un-veri ed sources is the main reason to these confusions.
Stereotypes which eliminates to individuation in postmodern era reveals exclusive, domineering situation in a peripheral system. This system, which desires to be community members' virtually a chimera while increasing individual loneliness and introverted draws catastrophic moods. This condition is usually seen as a disease of modern times, but in fact, identity crisis which one of the main problems of each era, in front of society and the individual arise as the alienation and loneliness psychology. The person seeking identity firstly begins spiritual journey with the question itself; adds to its society and geography; interrogation, proving, a sense of ownership which society and places the ripple occur. The point where the individual wants to achieve is this: between lived lands with own identity are a very close relationship; territories revealing itself, at the same time self has been built up; another aim is prove that the building bridge the triangle of time-space-person reliable. In this sense, Yahya Kemal Beyatlı, stands on the issue of identity, seeking solutions to them, which contribute with works to the nation-building process one of the artist's. In this study, the process construction of national identity at the beginning of the 20th century which such a situation again ocur and problem of existence-erosion perhaps the most fell throughout the history of Turkey, Yahya Kemal Beyatlı's poetry will be examined in the context of spatial perception.
Şeyhî XV. yüzyıl şairlerimizden olup, divan edebiyatının başta gelen temsilcileri arasında yer alır. Şeyhî Divanı'nda klâsik bir divanda bulunması gereken bütün konular mevcuttur. Makalemizde Şeyhî Divanı'ndaki konulardan yiyecek ve içecekleri ele aldık. Çalışmamızda önce edebiyatımızda genel olarak yiyecek ve içeceklerden bahsettik. Daha sonra mesnevîlerde ve divanlarda yiyecek ve içecek konusunun nasıl işlendiğine değindik. Böylece Şeyhî Divanı'ndaki yiyecek ve içecek konusunu edebiyatımız içerisinde bir zemine oturtmayı hedefledik. Daha sonra Divan'da yer alan yiyecek ve içecekleri, önce yiyeceklerden başlamak üzere inceledik. Makalemizde elde ettğimiz neticeleri sonuç bölümünde değerlendirdik.
Ne harâbî ne harâbâtîyim Kökü mazide olan âtîyim." ~Yahya Kemal Beyatlı Yahya Kemal'in Yaşamına Genel Bir Bakış İnsanoğlu dünyaya geldiğinde hamdır. Başına acı-tatlı olaylar gelir kimi zaman pişer kimi zaman çürür. Yahya Kemal, asrının çalkantılı zamanlarında doğmuş, zor bir çocukluk geçirmiş ama yaşadıklarıyla pişmiş bir şairdir. Uğruna kanların döküldüğü, devletlerin birbirine düştüğü bir şehrin, İstanbul'un şairidir. İstanbul'un ebedi sesidir. 2 Aralık 1884'te Üsküp'te büyükannesi Âdile Hanım'ın konağında doğmuştur. Asıl adı Ahmed Âgâh olan Yahya Kemal her çocuk gibi ilk tahsilini ailesinden almıştır. Annesi Leskofçalı İsmail Paşazade Dilaver Bey'in kızı Nakiye Hanım, babası bir süre belediye reisliği de yapmış olan adliye memuru Nişli İbrahim Naci Bey'dir. Üsküp'te geçen bu çocukluk ve ilk yetişkinlik yılları Yahya Kemal'i meydana getiren Ahmed Âgâh'ın yıllarıdır. İlköğrenim yıllarından sonra ailecek Selanik'e taşınmış olsalar da Nakiye Hanım'ın hastalanması üzerine yine ailecek Üsküp'e dönerler ne yazık ki bu dönüş bir çare olmaz ve Yahya Kemal veremden annesini kaybeder. Bir süre sonra babasının yeniden evlenmesiyle ailesinin yanından ayrılır ancak bu ayrılık uzun süreli olmaz hastalandığı için geri dönmek zorunda kalır. Üvey annesi ile babası arasında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle İstanbul'a gönderilen Yahya Kemal Jön Türklerin ve Avrupa'nın vadettiği ışığın etkisinde kalarak 1903'te kaçarak Paris'e gitmiştir. Paris yıllarında hem Jön Türkler ile tanışan hem de siyasal bilimler alanında eğitim alan Yahya Kemal, Albert Sorel'den etkilenerek Türk Tarihi'ne yönelmeye başlamıştır. Burada geçirdiği dokuz yılın ardından tarihe bakışı, şairliği ve kişiliği gelişerek değişir. 1913 yılında İstanbul'a geri dönen yazar ölümüne değin Türk milletine ve Türk kültür yaşantısına hizmet etmiştir.
There are many examples of kısas-ı enbiyâ (the stories of the prophets), considered to be religious works in Turkish literature, both original and translated, found in libraries. One of these examples is the Kısas-ı Yûsufî of Ayaşlı Şâbân-ı Şifâî, a translation of a kısas-ı enbiyâ from Persian, introduced for the first time in this article. It is highly likely that this translation, carried out with the mediation of Yusuf Ağa, the Chief Eunuch of the Ottoman Harem during the reign of Sultan Mehmed IV (salt. 1648-1687), was presented to the Sultan. Although this work is included in various sources, no previous studies have been conducted on it. Three different copies of this work have been found. Among these, the manuscript located in the Edirne Selimiye Library is more reliable, as it was copied relatively close to the time when Şâbân-ı Şifâî lived. This study examines the work based on this manuscript, and its content is presented section by section. It has been determined from the records in the manuscripts that this work is a translation of the Persian Kısas-ı Enbiyâ by Ebû İshâk İbrâhîm b. el-Mansûr b. Halefi'l-Müzekkir en-Nisâbûrî. The purpose of introducing this work is to contribute both to the literature on kısas-ı enbiyâ and to the collection of works by Şâbân-ı Şifâî.
Nüsha Şarkiyat Araştırmaları Dergisi, 2018
1882'de Muş-Malazgirt'te doğan ve 1966‟da aynı yerde vefat eden Mela Zahirê Tendûrekî, Klasik edebiyat geleneğinde önemi hakkıyla anlaşılmamış son dönem şairlerindendir. Geçen yüzyılda Doğu medreselerinin yetkin ve etkili âlimlerinden olan Şeyh Muhammed Ziyaeddîn‟in yanında yetişen ve ona mürit olan Mela Zahir, Arapça, Farsça, Kürtçe ve Türkçeyi çok iyi derecede bilen ve klasik edebiyat geleneğine hâkim olan bir isim idi. Fakat bu özellikleri dışında onun dikkat çekici en önemli yönü, şeyhi Muhammed Ziyaeddîn'in vefatına kadar herhangi bir eser yazmamış olmasıdır. Bu yönüyle kendisini bir divan oluşturacak kadar gazel ve kaside yazdırmaya iten motivasyonunun şeyhinin yokluğunun etkisiyle olması ilginç bir ayrıntıdır. Bu yönüyle klasik edebiyat geleneğinde şeyh-mürit ilişkisinin daha iyi anlaşılması açısından önemli detaylar barındıran Tendûrekî'nin Dîwan'ı, aynı zamanda bilginin aktarılmasında usta- çırak ilişkisinin nasıl tezahür ettiğini de gösteren enteresan bir metindir. Nitekim “Hazret” olarak büyük bir şöhret bulan hocası Şeyh Ziyaeddîn'in medrese ve tarikat geleneğinde önemli bir konumda olması, yetiştirdiği müritlerinin üzerinde büyük bir etki yaratmıştır. Bu bağlamda ağırlıklı olarak Kürtçe gazel ve kasidelerin yanı sıra Arapça ve Farsça manzumelerin de yer aldığı Dîwan'ı ilmî silsile içinde bir şeyhin etkisinin, özellikle de müritleri üzerindeki tesirinin kavranması için mühim bir eserdir. İhtiva ettiği tüm şiirlerin bir kişiye (şeyhe) ithafen yazıldığı bu divan, aynı zamanda Tendûrekî'nin hem kendi yaşamına hem de medrese geleneğine dair tarihî bilgiler barındırması bakımında da dikkat çekici bir metin özelliği taşımaktadır. Çünkü tasavvufî ilim geleneğinin temellerine ilişkin bilgilerin yer aldığı, metinlerarasılık bağlamında göndermelerin sıkça kullanıldığı Dîwan'da Mevlânâ'dan İmam Gazâlî'ye, Ehmedê Xanî'den Hâfız-ı Şîrâzî'ye kadar pek çok şair-mutasavvıfın metin inşasındaki etkileri görülmektedir. Bu yönüyle, sadece Klasik Kürt edebiyatının bir metni olmaktan çok, klasik Doğu edebiyatı içinde de söz söyleyen bir yapıta dönüşen Tendûrekî Dîwan‟ı, üzerinde ilmî tetkikler yapılmaya değer bir metin olarak görülmeli. Bu bağlamda biz de bu çalışmada, şeyhinin ölümü üzerine telif ettiği divanında, klasik edebiyatın mazmunlarını ustaca kullanan ve yetiştiği ilmî silsileye dair önemli tarihî bilgiler veren Tendûrekî'yi tanıtıp Dîwan'ındaki şeyh-mürit ilişkisi çerçevesinde beliren ilişkinin klasik yazma geleneğinde motivasyona dönüşümünü incelemeyi amaçlamaktayız. Anahtar Kelimeler: Mela Zahirê Tendûrekî, Şêx Ziyaeddîn, Dîwan, şeyh, mürit, tasavvuf.
Selçuk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2009
Bu çalışma, iki bölümden meydana gelmiştir: Birincisi, Şeyhülislam Yahya Di'vanı'nın başında yer alan tasawuft nitelikli Sakı-name mesnevisindeki; ikincisi, gazellerindeki aşk şarabının yorumunun incelenmesi. Kanaatimizce Sakı-name, gazellerindeki şarap şiirleri için bir anahtar kelimeler veya simgeler sözlüğüdür. Yani şair, Dıvan'ın başındaki bu mesnevisiyle, rindane gazellerindeki içki ile ilgili kelimelerin bu Sakt-name'ye göre algılanmasını istemiş gibidir. Sahl-name'de şairin kainata bakış açısı sufilerinki ile örtüşür. Ona göre, gökteki yıldızlardan bahçedeki çiçeklere kadar, evrendeki bütün varlıklar aşk şarabının sarhoşudur. Şair, Sakı-name' de dolaylı tasvirlerle doğrudan ifade ettiği tasavvufi yorum örüntüsünü gazellerinde gizleyerek, şarapla ilgili dolaysız tasvirlere daha çok yer vermiştir. Kanaatimizce rindane şiirler yazan diğer Osmanlı şairleri gibi Şeyhülislam Yahya Efendi, şarabın sözlükteki mecaz anlamını en iyl gizleyebilen usta şairlerimizdendir.
Turkish Studies, 2019
Seyyid Yahyâ Şirvânî Şirvan’ın Şamahı şehrinde doğmuş, Bakü’de yaşamış ve eserlerini burada kaleme almıştır. Arapça ve Farsça birçok eserinin yanında Türkçe yazdığı tek eseri Şifâü’l-Esrâr önemli eserlerinden biridir. Bu eserde, tarikat ilminin esasları, makamları, tarikat yoluna girenlerin yapması gerekenler anlatılmıştır. Eserde anlatılan konu ayet, hadis ve rivayetlerle desteklenmiştir. Tarikat yolunun bütün makamlarının gerekleri anlatılarak eser tamamlanmıştır. Tarikat ilmi açısından sayılara yüklenen değerler oldukça önemlidir. Bu bağlamda Şifâü’l-Esrâr’da da sayıların derin yapısındaki çok katmanlı anlamsal düzlemden yararlanılmıştır. Sayılara anlamlar yüklenirken İslami değerlerden, tarikat ilminin getirdiklerinden yararlanılmış; Türk kültürünün kültürel kodlarında yer alan anlamsal çağrışımlar da bunlara eklenmiştir. Eserde, bütün bunlar bir araya getirilerek sayılar üzerinden de anlamsal bir yapı inşa edilmiştir. Bir sayısından başlayarak üç, beş, yedi sayıları ve bu sayıların katları eserde sık sık görülmektedir. Bu sayılar anlatılırken eserin temel anlamsal akışını destekler nitelikte, bazen amaç bazen araç olarak kullanılmıştır. Sayıların derin yapısındaki anlamları, anlamsal çağrışımlardan hareketle tespit etmeye çalışmak, eserin ne anlatmak istediğini tam anlamıyla kavramak açısından gereklidir. Sayılara yüklenen çok katmanlı anlamsal yapı tespit edilebilirse eser ancak o zaman tam anlamıyla anlaşılacaktır. Bu çalışmada, Şifâü’l-Esrâr’da kullanılan sayı isimleri tek tek tespit edilmiştir. Sayı isimlerinin geçtiği örnekler incelenmiş ve sayıların bulunduğu konuma, anlattığı konuya göre işaret ettiği anlamsal yapı çözümlenmeye çalışılmıştır. Bu anlamsal yapı açıklanmış ve eserde geçen bütün sayı ifadeleri ayrı ayrı değerlendirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Şifâü’l-Esrâr, Sayı kavramı, Derin yapı, Anlambilim.
Klasik Türk edebiyatında yerleşim yerleri hakkında bilgi veren türlerden biri olan menzil-nâmeler, çeşitli yerleşim yerleri arasında yapılan seyahatlerde konaklanılan menziller hakkında manzum veya mensur şekilde kaleme alınmış olan eserlerdir. Büyük çoğunluğu 17. ve 18. yüzyıllarda yetişen şairler tarafından yazılan bu türde eser sahibi olanlardan biri de Seyyid Yahyâ Vâkıf Efendi'dir. 18. yüzyılda çeşitli resmî görevlerde bulunmuş bir devlet adamı olan Vâkıf Efendi, aynı zamanda şairliğiyle de tanınmıştır. 1736 yılında Halep kadılığına atanan Vâkıf, bu görev yerine giderken yol güzergâhında konakladığı menziller hakkında kaside nazım şekliyle bir menzil-nâme kaleme almıştır. 74 beyitten müteşekkil olan ve devrin şeyhülislâmı Seyyid Mustafa Efendi'ye sunulan bu kasidede şair, İstanbul-Halep güzergâhındaki 34 menzil hakkında ayrıntıya girmeden bilgi vermiştir. Bu çalışmada bir tür olarak menzil-nâmeler hakkında genel bir değerlendirmede bulunulmuş, bu türe örnek teşkil eden Vâkıf'ın Halep Menzil-nâmesi'nin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durularak eserin çeviriyazılı metnine yer verilmiştir.
YAHYA KEMAL BEYATLI’NIN AÇIK DENİZ ŞİİRİ VE SONSUZLUK KAVRAMI ÜZERİNE ANLAMSAL BİR BAKIŞ, 2022
Yeryüzünde yegâne ihtirâsım, milletin lisânında, istediğim gibi birkaç manzume vücuda getirmektir." "Bir milletin lisanı şiir gibi ateşîn bir örs ve çekiç arasında işlenebilir…" "Kelimelerin mânâları milletlerin ruhu tegayyür ettikçe değişir…" Yahya Kemal Beyatlı ÖZ Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatının en önemli temsilcilerinden biri olan Yahya Kemal Beyatlı, düşünceleri ve fikirleriyle toplumun yaşamına ayna olmuş bir
Ana Dili Eğitimi Dergisi, 2019
Bu araştırma ile Yahya Kemal Beyatlı’nın eserlerindeki eğitsel değerlerin incelenmesi amaçlanmaktadır. Nitel araştırma desenlerinden olan durum çalışması şeklinde hazırlanan bu araştırmada veriler doküman incelemesi yöntemiyle toplanmıştır. Verilerin değerlendirilmesinde nitel analiz tekniklerinden içerik analizi kullanılmıştır ve içerik analizi söz konusu sınıflandırmaya göre yapılmıştır. Araştırmanın bulguları Şahin (2018) tarafından yapılan araştırmada toplanan verilerden yola çıkılarak oluşturulmuştur. Yahya Kemal Beyatlı’nın eserleri incelendiğinde, birçok değer unsurunu barındırdığı görülmektedir. Yahya Kemal Beyatlı’nın eserlerinde evrensel değerlerden kişilerarası ilişki değerleri kapsamında ele alınabilecek ve en fazla karşılaşılan iki değer “sevgi” ile “vatan ve millet sevgisi” olarak belirlenmiştir. Ulusal değerlerden kişilerarası ilişki değerleri kapsamında ise iki değer tespit edilmiştir. Bu kapsamda araştırmada “birlik olma” ve “misafirperverlik” değerlerine ulaşılmıştır.
Article , 2024
ÖZET: Arapça, dünyanın en eski dillerinden biridir. Aynı zamanda dünyada bir çok dil r üzerinde etkisi vardır. Arap dilinin etkilendiği bu diller arasında Türkçe de yer T almaktadır. Türklerin İslamiyeti kabul etmesiyle birlikte lisanına bolca Arapça kelime almıştır. Temelde Türkçe, Arapça ve Farsça başta olmak üzere pek çok dilden kelime almıştır. Fakat Arapça sözcüklerin sayısı bir hayli fazladır; Özellikle şiir divanlardadır. Pek çok Arapça kökenli sözcük yer aldığı bu şiir divanlarından biri de İbrahim Tannuri'nin divandır. Çalışmamız amacı, Şeyh İbrahim Tennuri Divanı '' Gülşen-i Niyaz Seçmeler '' başlıklı eser'inda Arapça kökenli sözcükleri inceleceğiz. Eserin tamamı yayınlanmış değildir. Yalnızca Kayseri’de basımı yapılan '' Şeyh İbrâhim Tennûrî Divanı Gülşen-i Niyaz’dan Seçmeler '' başlığıyla iki araştırmacı tarafından bir bölümü yayınlanmıştır. Çalışmamızda kullanacağımız kaynak eserimiz de bu divandır. Çalışmamıza bu kapsamlı özet ile başlıyoruz. Ardından Şeyh İbrahim Tennûrî’nin hayatı ve eserlerini inceleyerek Divan’ı hakkında bilgiler vereceğiz. Ardından Arapça ve Arapça’nın Türk dilinde kullanımına değinip, Şeyh İbrahim Tennûrî’nin Divan'ında Arapça kökenli sözcüklerin kullanımına bakacağız. Şeyh İbrahim Tannuri ve onun şiir divanı '' Gülşen-i Niyaz'' kaynaklarda ve internette araştırıp araştırırken, daha önce yapılmış birkaç çalışmaya rastladık: 1 - İbrahim Tennuri (KÖKSAL, 2014:https://teis.yesevi.edu.tr/madde-detay/ ibrahim-tennuri) 2 - İbrahim Tennuri başlıklı Sempozyumu '' İbrahim Tennuri / Kayseri'', (KÖKSAL, 2011: 297-303) .
Özet: İlk olarak Nizâmî-i Gencevî tarafından yazılan Hüsrev ü Şîrin, Batı sahasında başta Kütahyalı Şeyhî olmak üzere pek çok şair tarafından Türkçeye tercüme edilmiştir. Kütahyalı Şeyhî'nin yer yer kendi yorumunu katarak kaleme aldığı Hüsrev ü Şîrîn mesnevisini, aynı zamanda devrin bazı tarihî olayları çerçevesinde kaleme aldığı görülür. Kütahyalı Şeyhî'nin eserinin salt bir tercümeden çok tercüme-telif önemli bir edebî eser olduğu söylenebilir. Abstract: Hüsrev ü Şîrîn, originally written by Nizâmî-i Gencevî, was translated into Turkish by many poets, notably by Kütahyalı Şeyhî, in the Western area. It is seen that the masnavi of Hüsrev ü Şîrîn, with Kütahyalı Şeyhi's own comments in patches, was written up within the framework of some historical events. This study but also indicates that Kütahyalı Şeyhi's work was much like a translation-writing than just a translation.
TUDOK2021 Cilt, 2021
Yahya Kemal, Türk Edebiyatı'nda eserleri üzerinde biyografik araştırmalar yapmaya en uygun isimlerden biridir. Bunun da en önemli sebeplerinden biri Yahya Kemal'in derin bir tarih bilincine sahip olmasıdır. O sadece milletleri bir arada tutan ortak tarih anlayışına değil bireyin kendi sivil ve kişisel tarihine de önem vermiş ve bu sebeple hatıra yazma hususuna ayrı bir hassasiyet göstermiştir ve ölümünden sonra Nihad Sâmi Banarlı tarafından "Çocukluğum, Gençliğim, Siyasi ve Edebî Hatıralarım" ismiyle kitap haline getirilecek hatıra yazılarını kaleme almıştır. Yahya Kemal, yaşadığı, havasını teneffüs ettiği her şehirle arasında mutlaka bir bağ kurmuştur. Üsküp de bu şehirlerin başında gelir. Bu şehirde doğmuş, ilk hayat manzaralarını burada görmüş, kendini burada bilmiş, çocukluğunun bir kısmını bu şehirde geçirmiş, eğitim hayatına burada başlamış ve belki de en önemlisi bu şehrin topraklarına annesini vermiştir. Bu çalışmada Yahya Kemal'in "Üsküp" hakkında yazdığı iki şiir olan "Kaybolan Şehir" ve "Hasan Rızâ'ya Sesleniş" üzerinde, yaşam hikayesinden ve hatıralarından yararlanılarak biyografik okuma yapılıp, hayatıyla bu iki eser üzerinde ortak noktalar bulunmaya çalışılacaktır.
Bu çalışmada İzmir'in kalabalık nüfuslu ilçelerinden Bayraklı'nın gelişimi ele alınmıştır. 16. Yüzyıl kayıtlarında Bayraklı'nın küçük bir kır yerleşimi olduğu görülmektedir. Ancak bundan sonraki süreçte Bayraklı yerleşiminde bir büyüme ve gelişme olmamıştır. 19. Yüzyılın sonunda İzmir Körfezi'nin güney ve kuzey sahillerindeki tenha muhitler hızla gelişmeye başlamıştır. Şehrin büyümesinin sonucunda bu muhitler özellikle devlet erkanı, eşraf, yerli ve yabancı tüccarlar tarafından meskûn hale getirilmiştir. Aynı zamanda kara ve deniz ulaşımdaki gelişmeler bu yerleşimlerin büyümesini hızlandırmıştır. İzmir'in tanınmış tüccarlarından Yahya Hayati Paşa da bölgenin kaderini etkilemiştir. Buradaki mülkünde kurduğu mahalle ile yerleşim gelişmeye başlamıştır. Bölgeye içme suyu getirmiş, Hamidiye Vapur Şirketi de ulaşımı kolaylaştırmıştır. Dolayısıyla günümüzdeki Bayraklı ilçesinin büyümesindeki ilk önemli etkiyi Yahya Hayati Paşa yapmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.