Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2018
İslam İktisadını Yeniden Düşünmek, ed. Taha Eğri, Necmettin Kızılkaya, Oguz Karasu, İGİAD Yayınları., 2014
Yarım yüzyıldan daha uzun bir süredir devam eden "İslam iktisadı" çalışmaları son dönemde hızını artırarak devam etmektedir. Bu alanda yapılan konferans, seminer ve atölye gibi bilimsel faaliyetlerin sayısı çoğalmakta; akademik dergi, telif eser şeklinde yayın faaliyetleri çeşitlenmekte, İslam iktisadı ve finansı alanında dünyanın farklı üniversitelerinde yüksek lisans ve doktora programları açılmaktadır. Elinizde tuttuğunuz bu kitap da bu çalışmalardan bir tanesinin ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019
Müstakil bir bilim dalı olarak tarihi çok eski olmasa da İslâm iktisadının düşünce köklerini İslâm’ın doğduğu zamanlara kadar götürmek mümkündür. Hayatı tüm yönleriyle kuşatan İslâmiyet, ticarî faaliyetlerin yoğun olduğu bir coğrafyada yaşayan ilk muhataplarına iktisadî içerikli çok sayıda ilke ve kural belirlemiştir. Klasik İslamî ilimler geleneğinde iktisadî konulara tahsis edilmiş özel bir ilim dalı bulunmamasına rağmen başta fıkıh olmak üzere bazı İslamî ilimlerin bünyesinde bu konuların ele alındığı görülmektedir. Bu bağlamda nassların doğru anlaşılmasını ve yeni durumlara uygulanmasını amaçlayan fıkıh ilmi, iktisadî anlayışın gelişmesine büyük katkı sunmuştur. On dört asırlık zengin fıkıh birikiminin yakından incelenmesi, birçok bilim alanı gibi İslâm iktisat düşüncesine dair sağlam bilgilere ulaşılmasına da vesile olacaktır. Klasik fıkıh eserlerinde iktisadî düşüncenin yerinin tespiti bu bakımdan da önem arz etmektedir. Bu makalede İslâm iktisat düşüncesinin mahiyeti, kaynakl...
Osmanlı'da iktisatla uğraşanlar uzun bir dönem Osmanlı Devleti'ni tarım ülkesi olarak gördü. Klasik liberal iktisat ışığında karşılıklı üstünlükler ilkesi benimsedi. Osmanlı'nın tarımda uzmanlaşması önerdi. II. Meşrutiyet'le birlikte Osmanlı aydını ulusçuluğa meyletti. İttihatçı çevrelerde Alman iktisadi düşüncesinden esinlenilerek "milli iktisad" benimsendi. Smith, Ricardo, Bastiat yerine List, Rae, Cauwès, Carey gibi klasik iktisada başkaldıran düşünürlerin görüşleri revaç buldu. Bundan böyle, List'in görüşleri doğrultusunda, birey ile insanlık arasında ulus gerçeğine odaklanıldı; ulusun organik bir bütünlük kazanması gerektiği vurgulandı. İktisadi bağımsızlığın bu bütünlük doğrultusunda sanayileşerek gerçekleşebileceği savunulur oldu.
2025
Öz: Neoklasik iktisadın yükselmeye başladığı 20. yüzyılın başlarında Amerika’da Eski Kurumsal İktisat Okulu bulunmaktadır. Amerikan Eski Kurumsal İktisat Okulunun en önemli üyeleri arasında Thorstein Veblen, Wesley Mitchell, John R. Commons ve John K. Galbraith bulunmaktadır Eski Kurumsal iktisatçılar Neoklasik iktisat teorisinden daha farklı bir iktisat teorisi geliştirmeye çalışmışlardır. Bu nedenle psikoloji, tarih, sosyoloji gibi sosyal bilim dallarından yararlanmışlardır. Ancak, Eski Kurumsal İktisat Okulu yöntemler savaşında Neoklasik Okula yenilmiştir. Yöntemler Savaşını kazanan Neoklasik İktisat Okulu Avrupa’da olduğu gibi Amerika’da da iktisat biliminin kontrolünü eline geçirmiştir. Çalışmada tek bir iktisat bilimi olduğu (Neoklasik Okul), ancak her ülkenin farklı kültürel ve tarihsel koşulları bulunduğu belirtilmektedir. Kültür, kurumlar, ahlak ve tarih önemli değişkenlerdir ve ekonomilerin izlediği yolu etkilerler. İktisat araştırmalarına ihmal edilen sosyal unsurların dahil edilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda küresel ekonomide farklı kapitalizm modelleri olduğu fark edilmektedir. Küresel ekonomide ülkeler arasında kurumsal, kültürel, etik ve tarihsel varyasyonlar olduğu görülmektedir. Bu çalışmada Amerika’da orijinal olan bir iktisat düşüncesinin ortaya çıkışı ve Protestan kültürüyle olan ilişkisi anlatılmaktadır. Bu bağlamda çalışmanın sonuç kısmında kökleri Türk tarihinde ve toplumunda olan bir iktisat düşüncesinin geliştirilmesi önerilmektedir.
İktisat İzleme Raporu 2021, 2022
İLKE Vakfı, ilk günden itibaren yaptığı nitelikli çalışmalarla toplumu her açıdan geliştirmeyi kendisine şiar edinmiştir. Bu çalışmalarına temel faaliyet alanlarındaki gelişmeleri izleyerek daha nitelikli bir alanın oluşumuna katkı sağlamak hedefiyle "Alan İzleme" Projesini eklemiştir. Bu kapsamda her yıl İktisat, Eğitim, Hukuk ve Sivil Toplum alanlarında İLKE Vakfı Araştırma Yayın Birimi yıllık izleme ve değerlendirme raporları hazırlamaktadır. Bu raporlarda ilgili alanda bir yıl boyunca yaşanan gelişmeler ve gerçekleşen önemli hadiseler veriler, göstergeler ve değerlendirmeler ışığında ele alınmaktadır. Bu Alan İzleme Raporu İslam İktisadı Araştırma Merkezi (İKAM) tarafından hazırlanmıştır. İKAM, yeni bir iktisadi düşüncenin külli bir şekilde inşası için yetkin fikir ve teorilerin üretilmesini teşvik etmeyi amaçlamaktadır.
2017
p.p1 {margin: 0.0px 0.0px 0.0px 0.0px; font: 10.0px Helvetica} Islam ekonomisi tartismalari XX. yy. ikinci ceyreginde Hindistan’da baslamistir. Gunumuzde de devam eden bu tartismalarin temel kodlari, Kur’an-i Kerim ve Hz. Peygamberin nubuvvet oncesi ve sonrasi donemlerinde yaptigi uygulamalarda saklidir. Bu amacla calismada, oncelikle Arap toplumunun geleneksel yapisi, ticaret anlayisi ve Hz. Muhammed’in peygamberligi oncesi iktisadi olaylarla olan etkilesimi ele alinmaktadir. Daha sonra, Islam Iktisadinin felsefi ve ahlaki yonu, Islam ekonomisi soylemlerinin hangi kosullarda ortaya ciktigi ve hangi yonde evirildigi konusunda tarihselci bir yaklasim yurutulmektedir. Son olarak ise, iktisat biliminin laiklesmesi ve Islam Ekonomisi ve Islami Finans uzerine yapilan tartismalar irdelenmektedir.
Hikmet - Akademik Edebiyat Dergisi, 2020
Bu çalışmada Mustafa Kutlu’nun hikayelerinde ortaya koyduğu iktisat anlayışı, İslam İktisadı bağlamında değerlendirilmiştir. İslam İktisadı içerisinde yer alan İslami Birey kavramı dikkat çekmektedir. Özellikle İktisadi Birey ile İslami Bireyin karşılaştırılması, İslam İktisadının daha iyi anlaşılmasını sağlamaktadır. Bu anlamda Mustafa Kutlu’nun Sevincini Bulmak ve Hesap Günü hikaye kitapları genelde İslam İktisadı ve özelde İslami Birey bağlamında içerik analizi yöntemiyle incelenmiştir. Eserlerinde iktisat ve siyaset konularına oldukça yer veren Kutlu’nun özellikle hakim sermaye karşısında dile getirdiği eleştiriler hikayelerinde oldukça yer tutmaktadır. Yapılan çalışma sonucunda da Kutlu’nun hikayelerinde ortaya koyduğu iktisadi bakış açısının İslam İktisadı ve İslami Birey kavramaları ile örtüştüğü görülmektedir.
2003
İktisat, ifrat ile tefrit arasında bulunan itidal noktasına denir. İslâm'da, abdest alınacak suda, yapılacak ibadette, bir suçluya verilecek cezada hep iktisatlı olmamız emredilmiştir. Cimriliğe ve israfa kaçmadan orta yolun izlenmesi iktisad yolu olarak anlatılmıştır 1 .Terim olarak "insanın, kıt kaynakları yönetimi, geliştirmesi ve bu kaynakları ihtiyaçlar doğrultusunda kullanmasına yönelik faaliyetleri" 2 şeklinde tarif edilen iktisadın esasları İslâm'da, vahiy ile şekillenmektedir. Peygamberler, Sünnetullah gereği sadece kendilerine indirilen vahyi gönderildikleri topluma iletmekle kalmamış, onu yaşanan bir din haline getirme görevini yerine getirmişlerdir. İşte bu sebeple Hz. Muhammed, on üç yıllık Mekke ve on yıllık Medine hayatında söz ve hareketleri ile yeni bir toplumun oluşması için gerekli prensipleri ortaya koymuştur 3. Dolayısıyla İslâm'a göre her hangi bir meselenin konumunu ortaya koymak hususunda referansımız "Kur'ân" ve "Sünnet" olmalıdır. Bu iki kaynakta ekonomiye yön verecek temel prensipler ortaya konmuştur. Kur'ân, hem dünya hem de ahiret hayatını düzenlemeyi hedeflediği için doğal olarak madde ile ilişkileri belirleyici hükümler ve prensipler de içermektedir. İktisadi hayatta, insanların uymaları gereken esasları ortaya koyma bağlamında Kur'ân'da iktisadi yönü ön plana çıkartılan Şuayb peygamberden söz edilmiştir. Hz. Şuayb kavmini Allah'ın birliğine çağırdıktan sonra onlara "Ölçüyü tastamam yapın, (insanların haklarını) eksik verenlerden olmayın. Doğru terazi ile tartın. İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın. Sizi ve önceki nesilleri yaratan Allah'tan korkun." 4 demiştir.
Liberal Düşünce Dergisi, 2014
Kamusallaşan İslam: Görsellerle 1960-1980 Arası Toplumsal Tezahürler, 2021
1960’lı yıllar Türkiye siyasal, toplumsal ve ekonomik hayatının birçok açıdan yeni tecrübeler yaşadığı yıllardı. Askeri darbenin ertesinde yeni bir anayasa hazırlanmış, yeni bir ekonomik programa geçilmiş, sanayileşme yönündeki adımlar kırsal işgücünün kentlere akınını doğurmuş, kentlerdeki nüfus yoğunluğu artmış ve üniversite çevrelerinde milliyetçi mukaddesatçı ve Marksist kümelenmeler arasında ideoloji eksenli bir mücadele filizlenmiştir. Bu dönemde İslamcılık, yerellik/sağcılık/milliyetçilik/ mukaddesatçılık pozisyonlarını kat ederek İslami olanın gündelik ve politik hayatta kendi başına ne ifade edebileceğini tefekkür etmeye yönelen bir otantiklik arayışına doğru yol almıştır. İslam’ın ilahi ve kusursuz bir hayat nizamı olduğu fikrinin olgunlaşması, onun hayatın her alanını kuşatan ilkeler vaaz ettiği, hukuktan siyasete, eğitimden ekonomiye kadar insan hayatını belirleyen bütün sahalarda söz ve iktidar sahibi olması gerektiği yönündeki çağrıların yaygınlaşmasını beraberinde getirmiştir. İslamcılık politik talepkârlığını arttırırken bunu entelektüel müzakerelerle beslemek ve sorumluluk atfettiği hemen her alanda belli sorulara yanıt vermek zorundaydı. Kapitalist bir devlet ve toplum düzeninde, özellikle ideolojik saflaşmaların bu düzene ilişkin sorunlar ekseninde şekillendiği bir dönemde, iktisadi meseleler de büyük bir sınanma ve dahası, hayat nizamı inşa etme iddiasıyla ortaya çıkan bir düşünce hareketi için bir var olma meselesiydi. İslamcılar diğer birçok meseleyle olduğu gibi ekonomi-politikle de ilgilendiler. Çoğunlukla teorik ve dönemin siyasi ideolojik koşullarına acele cevaplar yetiştirme kaygısının ağır bastığı içerikler olsa da, İslamcılar kapitalizm, sosyalizm, komünizm, emek, sermaye, mülkiyet, servet, sosyal adalet, işçi hareketleri, sendikacılık, İslam iktisadı, bankacılık, ticaret vb. dönemin en çok konuşulan meseleleri üzerine sayısız içerik ürettiler.
International Journal of Islamic Economics and Finance Studies, 2020
İslam iktisadı çalışmalarına önemli katkıları olan Sabri Orman'ın çevirmenliğini üstlendiği kitap, İslam iktisat tarihi alanında Türkiye'deki mevcut çalışmaların yetersiz olması sebebiyle önemlidir. Çalışma, bu anlamda literatürdeki önemli bir boşluğu doldurmaktadır. Kitabın yazarı Duri, İslam tarihçisi olmakla beraber İslam ekonomisi ve sosyal tarihi ile ilgili birçok eser ortaya koymuştur. "İslam İktisat Tarihine Giriş" isimli kitap, Arapça kaleme alınmış olup Türkçe'ye tercüme edildiği gibi Almanca tercümesi de mevcuttur. Yazarın 1968 yılında kaleme aldığı çalışma 1991 yılında Türkçe' ye çevrilmiştir (Tomar, 2016, ss. 348-350). Yazar Türkçe basım için ayrı bir önsöz kaleme almaktadır. Kitabın başında ayrıca, Arapça basımda yer alan önsöze de yer verilmektedir. Bunun yanı sıra çevirmenin notu ve kitap ile ilgili görüşleri kitabın giriş kısmında yer almaktadır. Yazarın iki önsözde de kitabı yazmaktaki amacı "… miladi yedinci ve on dokuzuncu yüzyıllar arasındaki iktisat tarihimizin bir ilk taslağını çizmektir…" (s.13) ifadeleriyle, net bir şekilde ortaya koyulmaktadır. Aynı sayfalarda yer alan çeviren notunda Orman; metinde "ılımlı bir Arap milliyetçiliği tonu" olduğuna vurgu yapmakta fakat bunun metnin bilgi değerine zarar verecek düzeyde olmadığı tespitini yapmaktadır (s.12). Ilımlı bir milliyetçilik olduğu her okuyucunun farkına varabileceği düzeydedir. Çevirmenin de tespit ettiği gibi bu durumun, kitabın Arap dünyasını ele almasından kaynaklandığı söylemek mümkündür. Nitekim çevirmenin notunda belirtildiği üzere kitabın asıl başlığında "İslam" değil "Arap" kelimesi kullanılmaktadır. Çevirmenin tespitleri bu bağlamda doğru gözükmekle birlikte bu döneme ait farklı kaynaklar karşılaştırmalı olarak ele alınarak daha net bir sonuca ulaşılabilir. Kitap beş bölümden oluşmaktadır. Kitabın bölümlendirmesine dair yazar; "Arap toplumunun geçirdiği önemli merhaleler..." (s.14) ifadelerini kullanmaktadır. Bu bağlamda "Ümmet ve Cihat" başlığı altında ele alınan birinci bölümde, hicri birinci (miladi yedinci) yüzyıl ele alınmaktadır. Bu bölümde, ümmetin oluşumu, cihada hazırlık, kabilelerin şehirlere olan göçü ve yerleşik hayata geçişi gibi temel konular ele alınmaktadır. Bu açıdan bölümde iktisadi bir değerlendirmeden daha çok söz konusu yüzyılda, Arap toplumunun sosyolojik yapısı ortaya koyulmaktadır. Emevîler dönemini odağa alan bu bölümde yazar, özellikle İslam'ın yönelişleri ile kabilecilik gelenekleri arasında çatışma olduğunu ve bunun yaşanan anlaşmazlıkların nedeni olduğuna vurgu yapmaktadır (s.22; s.29).
"Çağdaş Türk İktisat Düşüncesinin Oluşumunda Mekteb-i Mülkiye'nin Yeri", Türkiye'nin Modernleşme Süreci ve Mekteb-i Mülkiye, 2021
Bu kitap 2-3 Mart 2013 tarihinde İstanbul’da düzenlenen “İslam İktisadı Atölyesi-I: Temel Kavramlar ve Fikirler” başlığı altında mevcut konular etrafında sunulan bildirilerden oluşmaktadır.Bir çok farklı ülkeden gelen yazarların kavramsal, fikri ve metodolojik açılardan İslam İktisadı tartışmalarını çok boyutlu olarak ele aldıkları bu kitabın bundan sonra gerçekleştirilecek olan İslam İktisadı çalışmalarına esaslı bir zemin teşkil edecek bir başvuru kitabı olması hedeflenmektedir.
2016
Sosyo-ekonomik gelismenin gostergelerinden biri olan ekonomik kalkinmayi etkileyen faktorler oldukca fazladir. Bunlarda yenilikcilik politikalarinin uygulanmasi istenilen sonuclara ulasimda kabul gormektedir. Ancak yenilikcilik kavrami iktisadi dusuncede siklikla tartisilan ve iktisat teorilerinde farkli bakis acilariyla irdelenen bir kavramdir. Bugunku ekonomik kalkinma anlayisinin nasil ortaya ciktiginin anlasilmasi icin kavramin iktisadi dusunce surecindeki gelisiminin belirlenmesine ihtiyac duyulmaktadir. Elde edilen bilgiler yenilikcilik kavraminin iktisadi onemini ve etkilerini gostermektedir. Bu calismanin amaci, yenilikcilik kavraminin tarihsel surecte iktisadi dusunce ekollerindeki yerini belirlemek ve teorik olarak gelisiminin evrelerini ortaya koymaktir. Bu calismanin sonucunda iktisat ve yenilikcilik arasindaki iliskiler belirlenmistir. Bu sayede yenilikcilik algisinin iktisat teorilerini nasil etkiledigi, sonuclari ve gelecekteki yerinin belirlenmesine yardimci olacak a...
ilahiyatdergi.ankara.edu.tr, 2010
Fundamentals of Islamic Economic Thought in the Holy Quran The teachings of religion in the field of economics draw the attention of researchers in recent times. Numerous studies on the contribution of Islam to this area in particular have been published. Today, a science with the name of “Islamic Economics” appears. But reached point indicates an understanding of economics rather than an economic system. The most important basis of this understanding of economics is the Quran. The Quran provides intellectual base to the economic field, brings principles for ordering and legitimating, and offers examples related directly to application. We’ll discuss the first one of them in this article. Thus, we aim to explore the reference field that forms the intellectual basis for economic choice, decision, purpose and activities. Keywords: Islamic economics, the Koran, the Caliph, suitable action, musakhkhar, responsibility. Son zamanlarda dinin iktisat alanıyla ilgili öğretileri araştırmacıların dikkatini çekmektedir. Özellikle İslam’ın bu alana katkısı konusunda çok sayıda araştırma yayınlanmaktadır. Günümüzde “İslam İktisadı” adını taşıyan bir bilim alanı ortaya çıkmaktadır. Fakat ulaşılan nokta, bir iktisat sisteminden ziyade bir iktisat anlayışını işaret etmektedir. Bu iktisat anlayışının en önemli dayanağı Kur’an’dır. Kur’an, iktisat alanına düşünsel temel sağlamakta, düzeni ve meşruluğu sağlayıcı ilkeler getirmekte, uygulamayla doğrudan ilgili örnekler sunmaktadır. Makalemizde bunlardan birincisini ele alacağız. Amacımız, iktisadi tercih, karar, amaç ve faaliyetlerin düşünsel zeminini oluşturan referans alanını ortaya koymaktır. Anahtar Kelimeler: İslam iktisadı, Kur’an, halife, ameli salih, musahhar, sorumluluk.
Asia Minor Studies, 2022
Öz Devletin ekonomideki rolü, iktisatçıların üzerinde uzlaşamadığı temel sorulardan biridir. Adam Smith ve klasik iktisatçılar, devletin ekonomiye mümkün olduğunca az müdahale etmesi gerektiğini savunmuşlardır. 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren artan İslam ekonomisi çalışmalarında da devletin ekonomideki rolü Kuran-ı Kerim ve Hz. Muhammed (sav) sünneti çerçevesinde ele alınmaktadır. Çalışmanın amacı; devletin ekonomideki rolü hakkında İslam ekonomisi ve klasik ekonomi yaklaşımları arasındaki fark ve benzerlikleri incelemektir. Çalışmanın sonucunda piyasa fiyatlarına mümkün olduğunca müdahale etmeme konusunda her iki yaklaşımın benzer savları olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Bununla beraber İslam ekonomisi, kamu malları arzının önemli bir kısmını vakıflar aracılığıyla gönüllü kesimin üzerine yüklemektedir. Klasik ekonomi yaklaşımı ise kamu girişimciliğine sıcak bakmamaktadır ve bu yönden de iki görüş arasında benzerlikler bulunmaktadır. Servet birikimine klasik iktisat anlayışı herhangi bir engel koymamakta hatta desteklemekte iken İslam ekonomisinde servetin tek elde toplanmasını engellenmeye çalışılmaktadır. Kısaca İslam ekonomisi ile klasik ekonomi anlayışı arasında benzerlik ve farklılıklar tespit edilmiştir.
Marife Dini Araştırmalar Dergisi, 2021
++ Türkçe’ye çevrilen bu çalışma, Rachel M. McCleary ve Robert J. Barro tarafından yazılan ve 2019 yılında Princeton University Press tarafından ABD, New Jersey’de yayınlanan The Wealth Of Religions: The Political Economy of Believing and Belonging (Dinlerin Serveti: İnanmanın ve Ait Olmanın Ekonomi Politiği) isimli kitabın Islam and Economic Growth (İslâm ve İktisadi Büyüme) başlıklı dördüncü bölümüdür. Metnin Türkçe’ye çevrilmesi ve çevirinin yayınlanması için yayıncıdan yazılı resmî izin alınmıştır. Metnin takip edilmesini kolaylaştırmak adına başlıklar tarafımca numaralandırılmıştır; metindeki dipnotlar ve dipnotlardaki kaynaklar çeşitli konuları açıklamak amacıyla tarafımca çeviriye eklenmiştir. Metinde parantez içindeki atıf bilgileri ve çevirinin sonunda yer alan notlar McCleary ve Barro’ya aittir. Yazarların atıf yaptığı kaynaklar, Kaynakça’da gösterilmiştir. ++ İslâm, inananların dünya ve ahiret hayatında felaha ermesini gaye edinir. Müslümanların dünya hayatında makul bir iktisadi refah içinde hayatlarını idame ettirmeleri, kişilerin kulluk bağlamında kendilerinden beklenen sorumlulukları yerine getirebilmeleri açısından gerekli bir şart olarak telakki edilir. Makul iktisadi refahtan kasıt ise servetin belirli kesimlerde toplanmaması ve tüm kesimlerine adilâne bir şekilde dağılması suretiyle toplumdaki herkesin ortalama bir hayat standardını haiz olmasıdır. Nitekim bu gayenin yerine getirilebilmesi için, İslâm hukukunda bir takım kural ve kurumlar ihdas edilmiş; İslâm tarihi boyunca hüküm icra etmiş olan İslâm devletleri de bu kural ve kurumlara uymaya çalışarak, kendilerine tabi olanların makul refah içinde yaşamalarını sağlamaya çalışmışlardır. Tabiidir ki İslâm’ın iktisadi düzeni, insanı merkez edinmiş olması nedeniyle, sermaye birikimini ve kâr etmeyi nihai gaye olarak hayatın merkezine koyan ve insanı bu nihai gayeye varmada sadece bir vasıta olarak telakki eden ve adeta onu metalaştıran Batılı (konvansiyonel) iktisadi sistemlerden ayrışmaktadır. Çevirimize konu olan eserlerinde Barro ve Cleary, esas ve üstü kapalı olarak İslâm'ın makul refah yaklaşımını Batılı iktisadi büyüme doktrinlerinin bakış açısından sorgulamakta ve İslâm'ın, iktisadi faaliyetleri durağanlaştıran, statükocu ve dolayısıyla iktisadi büyümeyi yavaşlatan bir iktisadi doktrine sahip olduğunu iddia etmektedirler. Bu bağlamda yazarlar giriş kısmında GSYH cinsinden ölçülen iktisadi büyüme oranlarını iddialarına temel olarak almakta ve tarihî süreçte Osmanlı İmparatorluğu’nu teşkil etmiş olan günümüzün Müslüman ülkeleri ile geçmişte ve günümüzde büyük ölçüde kapitalizmin bayraktarı olan Avrupa’yı teşkil eden OECD ülkelerinin GSYH büyümelerini mukayese etmekte; geçmişte geride olan Avrupa ülkelerinin günümüzde iktisaden neden ve nasıl daha ileri duruma geçmiş olduklarını irdelemektedirler. Birinci bölümde yazarlar, İslâm’ın zuhuru ile Arap siyasi sisteminin ne şekilde değiştiğini kısaca anlatmakta ve Müslümanlığa geçişin ancak ikna yoluyla olabileceğinden bahisle bu durumun, dönemin Müslüman yöneticilerini daha az tutucu olmaya sevk ettiğini ifade etmektedirler. İkinci bölümde ise medreselerin İslâm’ın yükseliş dönemlerindeki önemine ve rolüne vurgu yapılmakta; ancak zamanla, medreselerin ve onların destekçisi olan vakıfların daha az hoşgörülü hâle geldikleri ve özellikle medreselerin aklî bilimlerin eğitiminden uzaklaşmak ve dinî bilimlere odaklanmak suretiyle siyasi yönetimler için bir meşrulaştırma vasıtasına dönüştüğü ifade edilmektedir. Üçüncü bölümde ise Avrupa’da çeviri faaliyetlerinde özellikle XII. asır ile birlikte bir patlama yaşanırken, aynı dönemde Müslüman ülkelerde eleştirel düşünmenin baskılandığı ve bu durumun araştırma şevkini ve İslâm’ın haricindeki dünyaya duyulan merakı azaltmak suretiyle bilimsel ilerlemelere set çektiği iddia edilmektedir. Dördüncü bölümde, genel olarak İslâm hukukunun, miras sistemi ve fâiz yasağı gibi hükümler vasıtasıyla iktisadi gelişmeye engel teşkil ettiği ifade edilmektedir. Beşinci bölümde Müslüman ülkelerin siyasi ve askerî güçlerindeki değişmelerin Avrupa üzerinde ciddi etkileri olduğu, Reformasyon süreci bağlamında ele alınmaktadır. Altıncı bölümde, hac ve ramazan tartışılmakta, haccın dinî hoşgörüyü arttırdığı, ramazan saatlerindeki uzama ve kısalmanın iktisadi büyüme ve verimlilik üzerinde bir etkisi olduğu vurgulanmaktadır. Yedinci bölümde Hristiyanlık, Yahudilik ve Budizm’in iktisadi söylemleri kısmen ele alınmakta, sekizinci bölümde ise İslâm’ın iktisadi uygulamalarının diğer dinlerdeki benzer uygulamalar ile mukayesesi yapılmaktadır. Yazarlar, nihayetinde, Hristiyanlığın kendi bünyesinde bir iç dönüşümü başarabildiği, yani Protestanlığı ortaya çıkarabildiği için, Yahudiliğin ise manevi değerler yerine bu dünyadaki başarıya odaklandığı ve beşerî sermayeye büyük önem verdiği için bilimsel ve iktisadi açıdan gelişebildiği; İslâm ülkelerinin ise mezkûr dönüşümü gerçekleştiremedikleri ve beşerî sermayeyi yeterince geliştiremedikleri için diğer dinlere tabi ülkelere göre bilimsel ve iktisadi açıdan geride kaldıkları yorumunda bulunmaktadırlar. Yazarların, sadece iktisadi büyümeye odaklı, siyasi ve askerî bağlamları ve konjonktürel gelişmeleri kapsam dışı bırakan bu bakış açıları İslâm iktisadı, fıkıh, İslâm ve Osmanlı siyasi, askerî ve iktisat tarihi, İslâm kültür ve medeniyet tarihi cihetinden ve her birisi kendi alanlarında uzman araştırmacılar tarafından değerlendirilmeye muhtaçtır. Zira genel olarak İslâm, özel olarak İslâm’ın iktisadi söylemlerine ve uygulamalarına yönelik bu ve benzeri tarizlere ancak böyle ihatalı çalışmalar ile nitelikli cevaplar verilmesi mümkündür. Bu bağlamda bizim bu çalışmayı çevirmedeki temel amacımız, İslâm'ın ihdas ettiği iktisadi/finansal düzen hakkında, özellikle gayrimüslim dünyada ve İngilizce akademik literatürde serdedilmiş menfi yaklaşımları Türk akademisyen ve araştırmacıların dikkatine sunmak ve bu tür menfi iddialara ve tarizlere karşı Türk akademi camiası tarafından bilimsel vasıtalarla mukabelede bulunulmasına zemin hazırlamaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.