Academia.eduAcademia.edu

Artikel -kitap bölümü

Abstract

Kültür, diğer bir deyişle insan topluluklarının her birine özgü dini, ahlaki, ticari, teknik, estetik yönler ve nesneler; toplulukların birbirleriyle girdikleri ilişkiler neticesinde karışarak, farklılaşarak ve zenginleşerek varlıklarını sürdürür. Yahut da savaş zamanlarında olduğu gibi güç kullanımı sonunda sönümlenerek, yıkılarak veya kaybolarak unutulur. Tarih öncesi zamanlardan bugüne kültürün gelişimi birbirine benzeyen ve benzemeyen sayısız eşsiz yolla gerçekleşmiştir. Kültürel gelişiminin ifadesi olan varlıklardan bir sonraki nesle devredilebilenler mirası oluştururlar. Topluluklar kültürlerini diğerleriyle giriştikleri "alışverişler sayesinde yaşatmayı" başardılarsa da bu alışverişin kuralları, muhatapları ve biçimine dair seçimlerin yanı sıra mirasın hangi üretim biçimi ve dönemin ürünü olduğu da kültürün korunmasında belirleyicidir. İmparatorluk Roma'sından Napoléon Fransa'sına farklı koruma yolları vardır ancak bunlar istisnai, tesadüfi ve keyfi yollardır. Uzun Osmanlı tecrübesi ise vakıf kurumu ve imaret sistemine dayanır. Son yüzyılda devletin Batı karşısında girdiği buhran bu alanı da etkisi altına almış; zengin Osmanlı asar-ı atikasını koruma görevi Batı reformlarına emanet edilmiştir. Oysa bu reformlar söz konusu alanı koruyan genel ilkelerden ibaretti. Bu ilkeler, Düvel-i