Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Harf İnkilabı Nedenleri ? 16. yüzyılın en güçlü devleti olan Osmanlı Devleti, sonraları zamanla gücünü kaybetmeye ve medeniyette rakibi olan Avrupa'nın gerisinde kalmaya başlamıştır. Çok uluslu ve ümmet fikrine dayalı olan Osmanlı Devleti, kaybetmeye başladığı enerjisini tekrar toplayabilmek için Tanzimat'tan itibaren bazı teşebbüslerde bulunmuşsa da mağlubiyetle biten savaşlar, Gayrimüslimlerin etkili olduğu ticari ilişkiler, Batu isteği ile yapılan ve başarısızlıkla sonuçlanan ıslahatlar sonucu gerilemenin önüne geçememiştir. Ancak Tanzimat'tan Meşrutiyet'e kadar "Bu ülke nasıl kurtulur" sorusunun cevabını Karayan aydınlar ve devlet adamlarında, milliyetçilik fikrinin de etkisiyle milli politikalarla kurtuluşun olabileceği fikri geçte olsa uyanmıştır. İttihat ve Terakki üyeleri ile Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi, Fuat Köprülü, Yakup Kadri gibi Türk aydınları, kendi milli, tarihleri, kendi dilleri, sosyal ve kültürel ihtiyaçları ve diğer milli özelliklerine göre bir millet olma şuuruyla meselelere bakmışlar ve bu şuur, alfabe ve dil alanında da kendisini göstermeye başlamıştır. Bu isimler içerisinde ayrı bir yeri olan Ziya Gökalp milleti:"Dilce, dince ve ahlakça müşterek olan insanların oluşturduğu bir topluluk" olarak tanımlamaktadır. Ziya Gökalp, kültür milliyetçiliği üzerine Türkçülüğün esaslarını çizmiştir" 1. Osmanlı Devleti'nin son dönemlerini yaşayan tüm aydın, asker ve devlet adamları gibi, aynı dönemi yaşayan, Türk milletinin içinde bulunduğu durumdan nasıl kurtulabileceğine çözümler arayan Atatürk, bulduğu akılcı, çağdaş ve milli politikalarla Milli Mücadele zaferi sonrasında Türk milletine milli karakterini kazandırmak istemiştir. Atatürk'teki Türklük şuuru Ziya Gökalp're olduğu gibi daha ziyade kültürden kaynaklanmıştır. Milleti, "Dil, kültür ve ülkü birliği ile birbirlerine bağlı olan vatandaşların oluşturduğu siyasi ve sosyal bir toplum" olarak tanımlayan Atatürk, yeni Türk devletini bütün müessese ve teşkilatıyla milliyetçilik üzerine kurmuş, akli ve ilmi esaslara göre Türk milletinde yaşayan Türk kültürünün kaynaklarını bulmak, onu işlemek ve canlandırmak esasına dayalı bir kültür politikası benimsemiştir. Atatürk, Türk kültürü üzerindeki yabancı kültürlerin tesirinin azaltılmasını ve kültürün milli bir kimliğe kavuşturulmasını amaçlamıştır. Yapmış olduğumuz ve yapmakta olduğumuz inkılâplarım gayesi Türkiye " Cumhuriyeti halkını ber bakımdan çağdaş bir toplum haline getirebilmektir" 2 diyen Atatürk, Osmanlı'dan kalan mirasın milli kimliğe kavuşturulmasının laiklikle mümkün olacağını görerek, Türk milletine milli temeller oluşturmaya çalışırken, bu temellerin milliyetçiliğin yanı sıra laiklik ilkesine göre tespit edilmesine de büyük önem vermiştir. Ortaya çıkacak orjinal Türk kültürüne dil ve tarih araştırmalarıyla milli temeller vermek isteyen Atatürk, 3 bu sebeple milli kültür ve onu oluşturan ve devamlılığını sağlayan iki önemli unsur olan dil ve tarih ile bizzat ilgilenmiş, bu iki alanda çalışmalar yapmıştır.". Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ve onu aşmak için, eğitimli kadrolarla kültür ve medeniyet seviyesinde yüksek bir varlık gösterebilmek gerekir. İşte bu sebeple cumhuriyet döneminde yapılan İnkılâplarda eğitim konusu, yönetici kadro tarafından ciddiyetle ele alınmış, eğitim ve kültür politikaları birbirine paralel yürütülmüştür. Okur Yazar oranının düşük olması, Arap alfabesi ile Türk dili karşılaştırıldığında Arap alfabesinin Türk gramer yapısına uygun olmaması birtakım sorunları beraberinde getirmiştir. Her şeyden önce Arapça ve Türkçe farkh dil ailelerinden gelmektedir. Arap dili köken olarak Sami diller ailesine bağlı İken, Türk dili Altay dil ailesine mensuptur. Arapça daha çok sessiz (ünsüz) harflerin hakim olduğu bir dil olup, alfabe de Arap dilinin özelliklerine göre ayarlanmıştır. Türkçe ise ses yapısı bakımından daha çok ünlülere ağırlık veren bir dildir.
Bu çalıĢmada harf inkılâbının Türk modernleĢmesindeki yerinin ortaya konması amaçlanmıĢtır. Bu amaçla yürütülen çalıĢmada, tarihsel ve betimsel araĢtırma tekniklerinden yararlanılmıĢtır. ÇalıĢmada öncelikle modernleĢme ve Türk modernleĢmesine, daha sonra da Türk modernleĢmesinde harf inkılâbının yerine değinilerek çalıĢma sonlandırılmıĢtır. ÇalıĢmanın sonunda, ülkenin çehresini Batı'ya çeviren harf inkılâbıyla okuma-yazma oranının kısa sürede arttığı tespit edilmiĢtir. Ancak harf inkılâbında Türk modernleĢmesindeki diğer inkılâplarda olduğu gibi, tepeden inmeci ve devlet-seçkinci yaklaĢımın izlerinin görüldüğü, bu inkılâbın mevcut kültürel dinamikleri temelden sarstığı, ülkenin geçmiĢiyle bağlarının kopmasına yol açtığı ve alfabe değiĢikliğinden dolayı toplumun okur-yazarlığını yitirdiği sonucuna varılmıĢtır.
ÖZET Türkler, İslam dinini kabul ettikten sonra, Arap alfabesi Türkler arasında yayılmış ve Türkçe'ye uygulanmıştır. Arap alfabesinin Türkçe'ye uygulanması sırasında, yazım kuralları sürekli değişmiş, ancak Türkçe için kullanışlı bir yazı oluşturulamamıştır. Bu nedenle 19. yüzyılın ikinci yansında, basın ve yayın hayatının gelişmesine paralel olarak alfabe tartışmaları başlamıştır. Yazının kolaylaştırılması ya da alfabenin değiştirilmesi yönünde başlayan tartışmalar, Cumhuriyet dönemine kadar -zaman zaman yoğunlaşarak-devam etmiştir. Cumhuriyetsin ilk yıllarında devam eden tartışmaların sonunda Atatürk, alfabe konusunu inkılapları arasına alarak, 1928 yılında harf inkılabım gerçekleştirmiştir. O kuma-yazmayı kolaylaştırmak, Türk milletinin eğitim ve kültür düzeyini yükseltmek, milli kültürü oluşturmak ve çağdaş uygarlığa yönelmek amacıyla yapılan harf inkılabı, başarıyla gerçekleştirilmiş ve bu amaçlara ulaşılmıştır.
Mediterranean Journal of Humanities, 2013
Tarih boyunca çeşitli alfabeler kullanan Türkler, İslâmiyet'i kabul ettikten sonra Arap Alfabesi'ni kullanmaya başlamışlardır. Ancak, bu alfabe Türkçe sesleri ifade etmekte yetersiz kalmıştır. Bu nedenle Türkçe gerilemiş, Arapça ve Farsça kelimeler yazı dilinde yoğun bir şekilde kullanılmıştır. Arap harfleri ile okuma yazma öğrenmenin zorluğu da okur-yazar oranının düşük kalmasında önemli bir etken olmuştur. Osmanlı Devleti'nde yenilik hareketleri ile birlikte harfler konusu da gündeme gelmiş, fakat önemli bir ilerleme kaydedilememiştir. Milli Kültürün bir unsuru olan milli dili yeniden bilim dili haline getirmek, aydınlarla halk arasındaki uçurumu ortadan kaldırmak ve okuma yazma oranını artırmak amacındaki Türkiye Cumhuriyeti, Arap harflerini kaldırarak yeni Türk harflerini kabul etmiştir. Harf İnkılabı'nın başarılı olması için kurulan Millet Mektepleri ile yeni harflerin kısa sürede öğrenilmesi sağlanmıştır.
HARF İNKîLABI VE MİLLET MEKTEPLERİ, 2021
Türkler tarih boyunca farklı alfabeler kullanmıştır. Bu farklı alfabe kullanımı Türklerin yaşadıkları bölgeye göre etkileşiminden kaynaklanmıştır. Orta Asya'da kullanılan Göktürk ve Uygur alfabelerinden sonra Anadolu ve Orta Doğu'ya Selçuklularla gelen Türkler bu bölgedeki halklarla etkileşime geçmiştir. Bu etkileşim içinde en önemli ögelerden birisi kültürel ilişkiler olmuştur. Kültürel anlamda ilişkilerin oluşmasında dilin kullanımı ön planda olduğundan toplumlar arası sözsel varlık kısmi de olsa değişikliğe uğramıştır. Bu etkileşim uzun sürdüğünden dolayı Türkler önce Farsça'dan daha sonra XVI. yüzyılda Hilafet'in Osmanlı Devleti'ne geçmesiyle Arapça'dan etkilenmiştir. Türklerin Sünni İslam inancı neticesinde yalın dil Türkçe hem Farsça'dan hem de Arapça'dan etkilenerek yeni bir gramer olan "Osmanlıca" türemiştir. Ayrıca son dönemlerde Osmanlı-Fransız ilişkilerinden dolayı Fransızca sözcük gruplarının da Türkçe'ye girdiği görülmüştür. Birçok dilin etkisi altında Türkçe ağdalı bir dil haline gelmiştir. Osmanlı Devleti döneminde bu durumun düzeltilmesi için bazı girişimler olmuş fakat başarılamamıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan sonra bazı değişimler yaşanmıştır. Cumhuriyeti kuran Kadro'nun Türk halkının okuma-yazma durumunu geliştirmek için planlamış olduğu Latin harflerine dayalı "Harf İnkılabı", 1 Kasım 1928 tarihinde TBMM'de kabul edilmiş ve ülke genelinde yeni harflerin öğretilmesi için çalışmalar başlatılmıştır. Yeni harflerin öğretimi için çeşitli yaygın eğitim kurslarıyla "Millet Mektepleri" açılmış ve hızla bu değişim sağlanmaya çalışılmıştır.
G.Ü. Basın - Yayın Yüksekokulu Dergisi , 1989
Harf İnkılabına geçiş sancılı olmuştur. Özellikle basında konu çok tartışılmıştır. Basın bir taraftan Latin Harflerine geçilmesi fikrini büyük oranda benimserken, diğer taraftan geçişin çok hızlı olmaması yolunda görüş ileri sürüyordu. Yeni harflerin kabul edilmesinin kendilerini fazla etkelemiyeceği yolundaki düşünceler kısa zamanda değişmişti. Basın, kendisinin savunduğu yeni sistemin kurbanı olmamak için oldukça zor günler geçirdi. Güçlüklere direnebilenler para yardımının kanunlaşması ile birlikte zor dönemi atlattılar. Bu çalışmada, Harf İnkılabı ile birlikte bu inkılabın basın üzerine etkileri üzerinde durulmaktadır.
Sosyal Bilimler Dergisi, 2008
ÖZET Cumhuriyet'in ilanından sonra alfabe değişikliği değişik zamanlarda gündeme gelmiş fakat yaşanılan bazı iç ve dış siyasi olaylar sebebiyle gündemden düşmüştü. Ancak bu süre içerisinde aydınlar arasında konu hakkında önemli tartışmalar yaşanıyordu. 1924'te başlayan tartışmaların ardından Mustafa Kemal, sonunda uygun zamanın gelmiş olduğu düşüncesiyle Latin alfabesine geçiş için hazırlıklara başlanması direktifini verdi. Nihayet, başbakanlığın 29 Mayıs 1928 tarihli emri üzerine Maarif Vekâleti haziran ayı içinde Latin harflerine geçiş için bir dil encümeni kurdu ve komisyon 26 Haziran 1928'de çalışmalara başladı. Sonunda 1 Kasım 1928 tarihinde Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun yasalaşmış oldu. Harf değişikliğinin yasalaşmasının ardından başta öğretmenler ve devlet memurları olmak üzere, yeni harflerin öğretilmesi hususunda genel bir kampanya başlatıldı. Bu çerçevede, illerde de memurlara ve halka yönelik kurlar açılmaya başlandı. Çalışmamızda, arşiv kaynakları ve yerel gazete ve kişisel arşivlerden istifade etmek suretiyle Isparta'da harf inkılâbının uygulanma süreci ele alınacaktır. Millet mekteplerinin açılması, öğrencilerin ve halkın ilgisi, gösterilen tepkiler aktarılmaya çalışılacaktır. Halkı bu kurslara çekmek için yapılan propagandalar, yazılan köşe yazıları ve yapılan konuşmalara yer verilecektir.
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2019
Öz Cumhuriyet’in ilanından sonra ivme kazanan harf inkılâbı tartışmalarının kökeni Tanzimat yıllarına kadar uzanır. Başlangıçta, Arap harflerinin Türkçe dil yapısına uymasında yaşanan zorluklara temas eden Osmanlı aydınları zaman zaman konuyu gündeme getirmişler ve ilmî açıklamalarla bunun gerekliliğini ispatlamaya çalışmışlardır. İmlâ sorunlarının çözümü için farklı teklifler sunmuşlardır. Buna mukabil, Arap harflerine taraftar olan çoğunluk ise kendi tezlerini yine ilmî gerekçelerle ortaya koymuşlardır. Ancak bilhassa Cumhuriyet sonrasında Latin harflerine geçilmesini savunanların sayısı artmış ve gerekçeleri de modern Batı toplumuna uyum sağlama, yani çağdaşlaşma eksenli olmuştur. Bu sıralarda bazı aydınlar eski yazıyla alay eden, hatta Arap harflerine hakaretler içeren makaleler kaleme almışlardır. Ahmet Haşim ve Refik Halid Karay bu isimlerdendir. Ahmet Haşim, sadece Arap harflerinin değiştirilmesini savunmamış, bu harflerle icra edilen hat sanatının bile devrinin kapandığını iddia etmiştir. Bununla birlikte, vaktiyle Latin harflerine geçilmesini destekleyen aydınlardan bazıları ise daha sonra pişmanlık duymuşlardır. Anahtar Kelimeler: Arap Elifbası, Latin Alfabesi, Hat Sanatı, Harf İnkılâbı, Türk Aydını. Turkish Intellectuals' Viewpoint of Arabic Letters and Calligraphy Art in the Context of Alphabet Reform Abstract The discussions over the Alphabet Reform, which gained momentum after the proclamation of the Republic, trace back to the Reorganizations years. Ottoman intellectuals who had initially touched upon the difficulties of adapting Arabic letters to the Turkish linguistic structure brought up the matter from time to time and tried to prove its necessity with scientific explanations. They offered different proposals for the solution of spelling problems. On the other hand, the majority standing up for Arabic letters revealed their own theses on the basis of scientific reasons. However, the number of those supporting the use of Latin alphabet increased especially after the proclamation of the Republic and their reasoning was oriented around adjusting to the modern western society, in other words modernization. At the same time, some intellectuals wrote articles mocking the old writing system and even insulted Arabic letters. Ahmet Hasim and Refik Halid Karay are among these names. Ahmet Hasim not only defended ruling out Arabic letters, but also claimed that calligraphy, which is performed with Arabic letters, had been an art form of the past. However, some of the intellectuals who once supported the use of Latin letters regretted that later. Keywords: Arabic Alphabet, Latin Alphabet, Calligraphy Art, Alphabet Reform, Turkish Intellectuals.
Tarih Kritik, 2020
Bu eserde, yazarlarımız harf inkılâbına kadar olan süreci ele almış, millet mekteplerini anlatmış ve 1928-1935 yılları arasındaki Harf İnkılâbı ve Millet Mektepleri konusunu Zonguldak ili çerçevesinde incelemişlerdir. Uygarlığın anahtarı olarak kabul edilen yazı, aynı zamanda uygarlığın geleceğe taşınmasını sağlayan bir araçtır. Yazı düşünceyi kalıcı kılar. Yazı, ilk olarak M.Ö. 3200 yıllarında ortaya çıkmıştır. Farklı milletler tarafından, farklı şekillerde kullanılmıştır. Türkler, tarih boyunca birçok alfabe değiştirmişlerdir. Türk yazı dilinin ortaya çıkışı da ilk milli alfabemiz olan Göktürk alfabesi ile başlar. Türkler farklı coğrafyalarda, birbirlerinden oldukça farklı yaşamlar sürdürmüş ve bunun doğal tarihi sonuçlarından biri de kullanmış oldukları yazı sistemleri olmuştur. Uygur, Mani, Brahmi, Arap ve son olarak Latin alfabesi gibi pek çok yazı sistemiyle, sözlerini kalıcı bir eser haline getirmişlerdir. Yazarlarımız kitabın giriş kısmında, bu alfabelerden bahsetmiş ve özellikle Arap alfabesinin, Türkçeye olan uyumsuzluğundan doğan tartışmaları incelemişlerdir. Türk yazı devrimine neden gereksinim
Çizgi Kitabevi, 2023
1923-1938 yılları arasında iktidarın gölgesi edebî metinleri kuşatır. Erken Cumhuriyet döneminde Türk edebiyatına yeni rejimin ideolojisi yön verir. 'Yeni hayat' tahayyülü, edebî söylemi biçimlendirir. Kurucu kadronun ulus devlet inşası, Anadolu'ya/taşraya yöneliş, sekülerleşme, militarizm ve modernleşme düşünceleri dönem romanının temel meseleleri olarak karşılık bulur. Dönem yazarının 'neyi konu alacağı', 'hangi bakış açısıyla' kurmaca bir evren kuracağı ve hikâyesini nasıl anlatacağı büyük ölçüde inkılap(çılık) söylemi çerçevesinde belirlenir. 'Neyin, niye ve nasıl' anlatıldığı sorularının cevapları arandığında, dönem yazarlarının belirli temalar etrafında dolaştıkları, belirli stereotipler yarattıkları, temsil ağlarını belirli toplumsal yargılardan hareketle kurguladıkları gözlemlenir. Buna göre dönem romanında genel olarak savaş, reform mücadelesi, siyaset ve aşk gibi izlekler ön plana çıkarılır. İşaret edilen izlekler, erkek kahramanların eylemleri ve düşünceleri etrafında somutlaştırılır. Toplumsal öznellik konumu, erkek kahramanlar üzerinden temsil edilir. Savaşçılık, koruyuculuk, milliyetçilik, güçlülük, aydınlanmacılık gibi ulus devlet değerleri erkeklikle bağdaştırılır. Başka bir ifadeyle iktidar; erkek ağzından konuşturulur ve muktedir bir erkek olarak tahayyül edilir. Tahakküm ilişkileri cinsiyet söylemine bağlı biçimde oluşturulur. Erkek kahramanlara ve erkekliğe yapılan bütün bu vurgular, dönem romanına dair soruların erkeklik kurgularından hareketle cevaplanabileceğini düşündürür. Bu bağlamda 1923-1938 arası Türk romanını inkılapçı erkeklerin ve yeni erkeklik düşüncesinin hikâyesi olarak tartışmak gerekir. Elinizdeki kitapta, bir asrı deviren Cumhuriyet ve erken Cumhuriyet dönemi Türk romanı erkeklik söylemi üzerinden ele alınmıştır. 'Yeni hayat' ve 'yeni rejim' idealleri, 'cinsiyet rejimi' inşası sorunu etrafında tartışılmıştır. Kurmaca metinlerdeki yansımalardan hareketle inkılabın ve edebiyat kurumunun erkeklik ideolojisi rehberliğinde şekillendirildiği değerlendirilmiştir.
2018
OZET Bagimsizlik Mucadelesinden sonra toparlanma ve yeniden yapilanma surecine giren Turkiye Cumhuriyeti, Mustafa Kemal Ataturk’un onderliginde, on bes yil gibi kisa bir surede hatiri sayilir bir yol kat etmis ve Dogu’dan ziyade Bati’ya yonelmistir. Hemen her seyi Bati’yla yogurarak ve milliyetcilik akimiyla da sentezleyerek yeniden duzene sokan Mustafa Kemal ve arkadaslari, bu surecte halkin bir kesiminin destegini alirken bir kesiminin de nefretine sebep olmuslardir. Harf Inkilâbi, asirlardir kullanilan Arapca kokenli harflerin birakilip, Bati’dan Latin harfleri alinarak yeni bir alfabe olusturulmasidir. Arapca kokenli harfler Islamiyet’te Kur’an dili oldugu icin onemli bir yere sahiptir. Ayni zamanda milyonlarca Muslumanin da ortak noktasidir. Hal boyleyken toplumun Islamci tabakasi Harf Inkilâbini kuvvetle elestirmis ve burokraside de kendilerine onemli destek cikanlar olmustur. Mustafa Kemal ve arkadaslari kesin bir tavirla inkilabin yapilmasi icin calismalara baslamis ve gecis...
Kontur Yaşam Aylık Seyahat ve Aktüalite Dergisi, , 2006
Türkler, Orta Asya'dan Avrupa'ya uzanan uzun yolculukları boyunca çok değişik ve köklü kültür alanları ile karşılaşmış ve bunlarla etkileşim içinde olmuştur. Bu etkileşimi, özellikle kullandıkları alfabelerde ve sözlüklerinde görmek mümkündür. Osmanlı İmparatorluğu, doğu ile batı arasında bir tür sınır kültürü oluşturmuştur. 1800'lu yılların başlarından itibaren Osmanlı bürokratları, hem reformları ile Avrupa modernleşmesini yakalamak, hem de sosyal ve tarihi kimliklerini korumak için çabalamışlardır. Bu sınavın bugün hâlâ bütün yaşamsallığı ile devam ettiğini ileri sürmek yanlış olmasa gerektir. Bildiğiniz gibi, Kırım Harbi sırasında 1855'te Osmanlı devleti elektrik telgrafı ile tanıştı. Fransız memurlar çok yüksek ücretli olarak telgrafhanelerde çalışıyor ve telgrafın Türkçe harflerle çekilemeyeceğini iddia ediyorlardı. Mustafa Efendi, Türkçe olarak telgraf çekebileceğini göstererek, Türk telgrafçılığının öncüsü oldu. Böylece pek çok Fransız memurun iş akdi iptal edildi.
Edebî Eleştiri Dergisi, 2021
-
Harf Devrimi beş, altı aya sığdırılmış bir devrimdi. Bu açıdan aslında son derece başarılı bir devrim olarak addetmek gerekiyordu. Kimi çevrelerde harf devriminin kültürel kopukluğa neden olduğu, bireyin geçmişle bağının koparıldığı ve böylece bir boşluk yaratıldığı ileri sürüldü. Türkiye’de o sıralarda okur yazarlık yüzde 5 ila 7 arasındaydı. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye’de insan büyük ölçüde zamandan arındırılmıştı. Süreklilikten, zaman derinliğinden söz etmek güçtü. Okur yazar olmayan kişinin geçmişle bağı da son derece sınırlıydı. Yazılı kültür açısında bakıldığında 1924’e kadar eski Türkçe çıkmış kitap sayısı 30 bin civarındaydı. Müteferrika baskılarından, yani 1729 ‘la 1929 arasında iki yüzyıllık bir süre içerisinde 30 bin civarında kitap basılmıştı. Bu okuryazar toplumlar açısından çok düşük bir sayıydı. Harf devrimi ertesi Büyük Buhran’ın tüm engellerine karşın, 15 yıl içerisinde basılan kitap sayısı 31 bine ulaşmıştı. Kısacası iki yüz yılda basılan kitap sayısı Cumhuriyetle birlikte, harf devrimiyle birlikte on beş yılda gerçekleştirilmişti.
Not: Bu yazı damkar.org'dan özel izin alınarak tercüme edilip yayınlanmıştır. Çeviren: Kemal Menemencioğlu Güç kelimeleri ve harfleri bütün majikal sistemlerinin esasını teşkil etmektedir. Kabala'da 22 İbrani harflerin ilişkileri sembolik şekilde o sistemde birbirlerine tekabül eden fikir ve düşünceler için bir temel oluşturmaktadır. Bu tefekkürü etkilemektedir ve pratik majide şuurun yüceltilmesine yarar. Geleneksel olarak, İbrani harfler Kabalistik Hayat Ağacına, Tarot kartlarına ve hemen hemen her okült tekabüle addedilmiştir. Bu harfler Arap diline (Arapça'nın geldiği) Aramca'dan göç etmiştir. Ancak, Arapçada birkaç harf daha gelişmiştir. Modern Arapça'da 28 harf vardır ve bunlara yeni dört harf daha eklenmiştir, ama bu yeni harfler fiili olarak kullanılmamaktadır. Böylece toplam 32 harfe çıkmıştır, ama sistemimizde sadece 28 harf üzerinde odaklaşırız. Her harf 10 temel şeklin bir veya ikisini içermektedir. Bu on şekil on tecelliye tekabül etmektedir. Bunlar Ku'ran-i Kerim'de söz edilen mükemmel on, veya Hayat Ağacındaki on Sefirottur. Daha fazla ileri gitmeden, Arap Alfabesinin temel ilkelerini size sunmak üzere bir tablo hazırladık. İlk sütunda Arap Alfabesinin harfleri bulunmaktadır. Basılı harflere kıyasla el yazısında doğal olarak bir fark oluşacağı gibi-bu harflerin şekillerini elle yazılış şekilleriyle karıştırılmamalıdır. İkinci sütunda Arap harflerinin genel telaffuzu vardır. Üçüncü sütunda harflerin İbrani karşılığı verilmiştir. Dördüncü sütunda ise harflerin ebced değerleri verilmiştir. Kabala'da Gematria olarak bilinen sistemle Arabi ebced değerleri birbirine uyumludur. Bu tabloda Arap ve İbrani harfleri arasındaki benzerlikleri ve farkları görebilirsiniz:
Uluslararası Çoban Mustafa Paşa ve Kocaeli Tarihi-Kültürü Sempozyumu IV, 2018
Osmanlı Devleti'nin son asırlarına yayılan siyasi ve ekonomik sorunların doruğa ulaştığı 19. yüzyıldaki dil ve alfabe tartışmaları sırasında fikri temelleri atılan ve Cumhuriyetin ilanından sonra başlayan sosyo-kültürel hayatla ilgili bir dizi köklü değişikliğin parçası olarak hayata geçirilen Harf İnkılâbı, 1 Kasım 1928 tarihinde gerçekleştirilmişti. Harf İnkılabı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen 1353 sayılı “Yeni Türk Harflerinin Kabul ve Tatbiki Hakkında Kanun”un uygulamaya konulması ve yeni alfabenin devlet eliyle sosyo-kültürel hayata yerleştirilmesi sürecini adlandırmak için kullanılan genel bir tabir olarak Türkiye Cumhuriyeti kültür tarihinin önemli tartışmaları arasında yer alacaktı. Söz konusu tartışmaları değilse bile, yeni alfabe ve bu alfabeyle hazırlanmış haberleri sayfalarına taşıyan yerel basın, Erken Cumhuriyet Dönemi'nin siyasi ve ekonomik koşularında çeşitli sebeplerle Harf İnkılâbı'nın geniş kitlelere duyurulmasında önemli rol oynamıştı. Milli Mücadele sırasında mücadeleye farklı seviyelerde destek veren geniş halk kitlelerine ulaşarak kamuoyu oluşturmak için söz konusu mücadelenin öncüleri tarafından maddi olarak desteklenen yerel basın, Cumhuriyetin ilanından sonra da önemini yitirmemiş, devlet tarafından Erken Cumhuriyet dönemi kültür politikalarını geniş kitlelere ulaştırmak üzere sayfalarına taşıyan gayri resmi bir araç olarak kullanılmıştı. Harf İnkılâbı'nın, Türkiye Cumhuriyeti özelinde gerçekleştirilen basın tarihi çalışmalarında çok fazla değinilmeyen ve bir buçuk asrı geçkin bir mazisi olan Kocaeli basınında da yansımaları olmuştu. Öncesinde yurt gezileri kapsamında 1923 yılında İzmit’i ziyaret etmiş olan Mustafa Kemal, burada gerçekleştirdiği uzun bir basın toplantısında ilerde hayata geçirmeyi planladığı harf değişikliğinden de bahsetmişti. Bu zeminde Kocaeli sınırlarında yayınlanmakta olan ve Mustafa Kemal’in İstanbul’daki gazetecileri tenkit eden imzasız yazılar yazdığı Hür Fikir Gazetesi, Türk Ocakları’nın bir organı olarak yayın yapan Türk Yolu Gazetesi ve Müdafa-i Hukuk Cemiyeti çizgisindeki (Resmi) Kocaeli Gazetesi Harf İnkılâbı'nın İzmit basınındaki yansımalarına dair izler taşıyordu. Benzer şekilde ilk yayınını yeni harflerin kabul edildiği 1 Kasım 1928 tarihinde "gerçekleştirilmiş gibi görünen" Genç Düşünceler Gazetesi, il olduğu 1954 yılına kadar Kocaeli’ne bağlı bir ilçe olan Adapazarı’nda yayınlanan Adapazarı Gazetesi ve son olarak Millet Mektepleri'nin yayın organı olan Millet Dergisi yeni harflerle yayın yaparak Kocaeli özelinde, Erken Cumhuriyet Dönemi kültür politikalarının topluma takdim edilmesinin önemli enstrümanları arasında yer almıştı.
ERMENİ HARFLİ TÜRKÇE FALCILIK KİTABI, 2022
Osmanlı Devleti sınırları içerisinde yaşayan ve Türkçe konuşan Ermeniler kendi alfabelerini kullanarak din, dil, tarih, edebiyat, coğrafya, müzik, kültür vb. konularında birçok eser ortaya koymuşlardır. Ermenice başta olmak üzere başka dillerde de eserler yazmışlar, bunun yanı sıra Türkçeyi Ermeni harfleriyle yazmayı da tercih etmişlerdir. Özellikle İstanbul'da 1800'lü yıllarda Ermeni harfli Türkçe birçok eser yayınlanmıştır. Bunlardan bazıları da neredeyse her toplumda var olan ve içinden çıktığı toplumun sosyo-kültürel özelliklerini yansıtan fal kitaplarıdır. Bu çalışmada 1866 tarihli Ermeni harfli Türkçe beyitlerle yazılmış Falcılık adlı eser tanıtılmaktadır. İstanbul'da basılan ve yazarı bilinmeyen eserin Latin harflerine aktarımı yapılmıştır. 30 sayfadan oluşan eserin, numaralandırılmış her sayfasında 12 beyit yer almaktadır. Toplamda 288 beyitin yer aldığı eser çevrilirken dönemin dil özelliklerine bağlı kalınmış olup gerekli görülen yerlerde Türkçenin yazım ve noktalama kurallarına göre düzenleme yapılmıştır. Bu çalışmada dönemin eğlence anlayışının nasıl olduğu sorusuna da cevap aranmıştır. Bu bağlamda incelenen eserde fala, oyun ve eğlence olarak bakıldığı ancak insan yaşamını esas alan merak unsurlarının ağır bastığı görülmüştür. 19. yüzyılda bir arada yaşayan Türkler ve Ermenilerin kültür alışverişi içinde olduğu ve buna bağlı olarak sosyo-kültürel açıdan eğlence ve inanç unsurlarının da ortaklık gösterdiği anlaşılmıştır. Bu çalışmanın Osmanlı toplumunun fala olan bakışının, düşünce yapısının ve eğlence anlayışının nasıl olduğuna dair ışık tutması ve kültür çalışmalarına katkı sağlaması hedeflenmektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.