Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, International Academic Social Resources Journal
https://doi.org/10.31569/ASRJOURNAL.363…
14 pages
1 file
Türk siyasal hayatında ideolojilerin belirgin biçimde siyasal partiler üzerinde etkili olduğu zaman dilimi 1960-1980 arası dönemdir. Siyasal parti oluşumları Osmanlı Devleti'nin son döneminde görülmüştür ve bölünmeler bu dönemde başlamıştır. Bu bölünmenin sağ-sol yelpazesinde kendisini göstermesi ise 1960-1980 yılları arasında olmuştur. Çalışmanın konusu aynı dönemde sağ partilerde meydana gelen bölünmelerdir. Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi ve Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi-Milliyetçi Hareket Partisi üzerinden dönemdeki sağ parti bölünmeleri incelenmiştir. Çalışmada kullanılan nitel yöntem için kitap, makale, bildiri ve dergilerden yararlanılmış ve analiz yöntemi uygulanmıştır. 12 Eylül askeri müdahalesine giden süreçte, sağ partilerin uzlaşmadan uzak tutumu bu partileri destekleyen tabanların ayrışmasına neden olmuştur. Sağ partilerde meydana gelen bölünmeler müdahalenin nedenlerinden olmuştur. Böylece 27 Mayıs 1960 askeri darbesiyle başlayan bir dönem 12 Eylül 1980'de yapılan ikinci bir müdahale ile son bulmuştur.
Alternatif Politika 11 (1), 2019
1960’lar Türkiye’de sol hareketlerin hem teorik hem de pratik alanda canlılık yaşadığıbir dönemdir. 1961 Anayasası’nın sağladığıözgürlük alanı, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin Amerika Birleşik Devletleri’yle yarışacak düzeye gelmesi, Arap Dünyasında ve BatıAvrupa’da sosyalizmin yükselmesi gibi çeşitli içve dışetmenlerin de katkısıylaTürkiye’desosyalist fikirler genişçevrelere ulaştı. Bu dönemde görülen teorik tartışmalardapek çok sosyalist derginin sayfalarını doldurdu. Bu çalışmadabu dergilerden öne çıkanları metin incelemesi metoduylaincelenmiş;bu dergilerdeki parlamentarizm, darbe ve seçim tartışmalarıkendi içinde Milli Demokratik Devrimciler ve Sosyalist Devrimciler olarak bölünen sosyalistlerin bu konulardaki fikirleri karşılaştırmalıolarak irdelenmişvebu yollabirbirleriyle olan farklılıklarının ortaya konması amaçlanmıştır.
ALAN SİAROFF'UN TİPOLOJİSİ IŞIĞINDA 1946'DAN GÜNÜMÜZE TÜRKİYE'NİN SİYASAL PARTİ SİSTEMİ, 2017
Ülkelerin siyasal sistemlerinde etkin olan partilerin sayısı ekonomik, kültürel, ideolojik, hukuki vb. değişkenlere bağlı olarak ülkeden ülkeye farklılık gösterebilir. Sistem içinde etkin olan partilerin sayılarının belirlenmesi konusundaki çalışmalar 1950'li yıllara kadar geri götürülebilmektedir. Bu dönemde parti sistemleri sayı kriterine bağlı olarak tek parti, iki parti ve çok parti sistemleri olmak üzere klâsik bir ayrıma tabi tutulmuştur. Ancak ilerleyen dönemde sayı kriterine bağlı klâsik sınıflandırma değişen koşulları açıklamakta yetersiz kalmıştır. Parti sistemini konu alan çalışmalar yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren hız kazanmış ve küresel düzeyde çok parti sisteminin genel kabul gördüğünden hareketle, iki parti sistemi ile çok parti sistemini birbirinden ayıran farklar ve çok parti sistemini kendi içinde sınıflandıran kriterler ortaya konmuştur. Bu bağlamda yakın tarihli bir tipoloji olarak Alan Siaroff tarafından ortaya konan 9 kademeli sınıflandırma çalışmamızın temelini oluşturacaktır. Alan Siaroff'un 9 kademeli tipolojisi, Türkiye'nin siyasal parti sistemi tarihini analiz edebilmek, sistemin ideolojik karakteristiğini betimlemek ve 2017 sonrası Türkiye'yi bekleyen olası parti sistemi senaryolarını ortaya koyabilmek noktasında açıklayıcı bilgilere sahip bir tipolojidir. ABSTRACT The number of parties active in the political systems of the countries is economic, cultural, ideological, may vary from country to country depending on variables depending on economic, cultural, ideological, legal etc variables. The studies on determining the numbers of parties active in the system can be taken back to 1950's. In this period, party systems were subjected to a classical separation, one-party, two-party and multi-party systems depending on the number criteria. However, in the following period, classical classification based on number criterion was insufficient to explain the changing conditions. The studies on the party system have gained momentum since the second half of the twentieth century and with the general acceptance of the multi-party system at the global level, the differances distinguishing the two-party system from the multi-party system and criterias that classify multipart system in itself have been set out. In this context, the 9-step classification proposed by Alan Siaroff as a recent typology will form the basis of our work. Alan Siaroff's 9-step typology is a typology with an explanatory knowledge that can be used to analyze Turkey's political party system history, describe the ideological character of the system, and reveal possible party system scenarios waiting for Turkey after 2017.
Karaburun Bilim Kongresi, 2009
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, 2021
Türkiye'de sol düşünce 1960'lı yıllarda yeni anayasanın getirdiği atmosferden yararlanarak ve giderek sayısı artan üniversite öğrencisi ve sanayi işçisinin de etkisiyle aydınlar, işçiler, öğrenciler arasında yayılmıştır. 1960'larda Türkiye solunda farklı düşünce akımları ve partiler ortaya çıkmış ve bunlar arasında hararetli tartışmalar yaşanmıştır. Türkiye'nin toplumsal yapısı bir devrime hazır mı, sınıflar muhtemel devrimde nasıl bir rol oynayabilir, devrim parlamenter yolla gelebilir mi gibi soruların sorulduğu bu tartışmaların merkezinde aydın meselesi yer almaktadır. Aydın meselesi o yıllarda asker-sivil aydın zümre başlığı altında konuşulmuş ve bu çerçevenin dışına çıkamamıştır. Asker-sivil aydın zümreye devrimde nasıl bir rol düştüğüne dair yorumlar solun Kemalizm'le ilişkisi, cumhuriyet devrimlerini yorumlayışı ve sosyalizm anlayışıyla doğrudan bağlantılıdır. Bu yazıda, birincil metinler üzerinden dönemin üç sol ana akımı olan Yön-Devrim Hareketi, Türkiye İşçi Partisi ve Millî Demokratik Devrim hareketlerinde bu tartışmanın nasıl yürütüldüğüne bakarak Türk solunun o yıllarda aydın meselesini kavrayışı ele alınmaktadır. Bu çerçevede akımların çıkardıkları dergiler, yazdıkları kitaplar ve bildiriler taranmış, bunlar analiz edilerek bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur.
Sağlık ve sağlıkla ilişkili olan tüm konular insanoğlunun sürdürülebilirliği, yaşam kalitesi için dünyanın her yerinde her zaman en önemli konulardan biri olmuştur ve halen de bu özelliğini korumaktadır. 2019 yılının ikinci yarısında ortaya çıkan Kovit-19 virüsü kaynaklı pandemi ve bağlantılı olduğu sağlık sektörü ile ilişkili sağlık politikaları, sağlık bilimleri, sağlık tesisleri konuları tüm dünyanın ilk sırada gündemine aldığı bir konu haline gelmiştir. Tarihsel süreç içerisinde yerleşmelerde/ kentlerde nüfus artışları, teknolojik ve ekonomik gelişmelerin etkisiyle ihtiyaç duyulan donatı alanlarının niteliği, niceliği değişerek farklılaşırken; sağlık kurum ve kuruluşları da yerleşmelerin büyüklüğü, kentlerin kimliklerine kademelerine göre farklılaşmış ve gelişmiştir. Özellikle sanayi devrimi sonrası nüfus artış hızı, kent sayılarının artması ve kentlerin büyümesi ile insanların ihtiyacı olan yaşam kalitesini oluşturan tüm hizmetler değişime uğramıştır; bunlardan en önemlisi de sağlıktır. Sağlıklı olmak, eşit sağlık hizmetleri alabilmek, hizmete ulaşabilmek, erişebilmek, sağlık kurumlarının yeterlilik konuları her geçen gün yeniden tartışılmaktadır. Bu bağlamda insanların daha konforlu sağlık hizmeti alması adına, süreç içerisinde çeşitli yasal düzenlemeler yapılmıştır/ yapılmaktadır. Bu iyileştirme çalışmaları bir yandan sağlık kurumlarının kendi içindeki örgütlenme/ işletme organizasyonlarını gerçekleştirirken; bir yandan da kent planlama konularında donatı alanlarının en önemli konusu olmuştur. Kentsel planlamada barınma ve çalışma alanları haricinde yer alan işlev alanlarından donatı alanları 80'li yılların sonuna kadar ağırlıklı olarak kamu tarafından gerçekleştirilmekte ve yer seçimlerine de plan kararları ile karar verilmekteydi. Bu çalışmanın konusu olarak sağlık politikalarının süreç içindeki gelişimi/değişimi ele alınırken özellikle İstanbul Metropoliten Alanı kapsamında çoğunlukla 2. ve 3.basamak sağlık kurumlarının yer seçimi kararları ile makroforma etkileri "şehir hastaneleri" bağlamında irdelenmektedir.
Türkiye’de 1960-1980 arasındaki uygulanan iktisadi politikalar, sağ ve sol partilerin başa geldikleri zamanda, ideolojik farklılıklar sebebiyle değişiklik göstermiştir.
1980 SONRASI KÜRESELLEŞMENİN ETKİSİ İLE SOSYAL DEVLET VE SİVİL TOPLUM, 2021
Sivil toplum kavramı çok eski dönemlerde ortaya çıkmış olmasına rağmen, küreselleşmenin etkisi ile 1980’li yılların sonlarında dünya gündemine gelmeye başlamıştır. Bu döneme kadar devlet denilince akla sosyal hayatı düzenleyen bir otorite gelmekteydi. Ancak zaman içerisinde yaşanan karmaşıklıklar ve ekonomik nedenler ile devletin toplumsal sorunları çözmede yetersiz kalması, küresel sivil toplum kavramını gündeme getirdi. Bu çalışmada sivil toplum ve devlet ilişkisini ele alırken öncelikle ilkel toplumların tarihsel süreç içerisinde belirli toplumsal hareketler ile siyasallaşarak devletin doğuşuna neden olması ve devlet kavramının gelişimini, buradan hareketle sivil toplum kavramının tarihini, liberal ve neo liberal politikalar etkisinde devletin sahip olduğu rolü, küreselleşme ile gelişen küresel sivil toplum kavramı bağlamında sivil toplum ile devletin göz ardı edilemez ilişkisini inceleyeceğiz. Çalışma sonucunda sivil toplum kavramının, sosyal hayatın düzenlenmesi, toplumsal sorunların ele alınması ve bu toplumsal sorunlara küresel boyutta çözüm aranması süreçlerinde devlet kavramının karşısında etkinliğinin arttığını göreceğiz.
Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti)’ nin iktidara geldiği 2002 yılından günümüze kadar yürüttüğü sağlık politikaları ve bu politikaların meydana getirdiği dönüşüm üzerinde durulacaktır. Bu çerçevede önce çalışmada kısaca ülkelerin sağlık hizmetleri düzeyini belirleyen göstergelere değinilecek, ardından Ak Parti dönemine kadar Türkiye’deki sağlık politikaları ele alınacak ve daha sonra Ak Parti dönemi detaylı bir şekilde incelenecektir.
Atatürk Yolu Dergisi/Journal of Atatürk Yolu, 2021
Soğuk Savaş döneminde Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin (SSCB) askeri, ekonomik ve siyasi alandaki mücadeleleri aynı zamanda komünizm ve kapitalizmin/liberalizmin de rekabeti olmuştur. Her iki ideolojinin temsilcileri kendi blokunu güçlendirme ve genişletme stratejisini Biz ve Diğerleri kavramı ve tehdit algılayışı üzerine inşa etmiştir. Bu sebeple her iki blokun savunucuları, karşıt ideolojiyi kendi bloklarının varlığına yönelik bir tehdit olarak göstererek güvenlikleştirmiştir. Dönemin liderleri, söylemleriyle karşıt ideolojinin ve grubun güvenlikleştirilmesinde önemli bir rol oynamıştır. Türkiye’nin Batı Blokunda yer alması, iç siyasette sol ideolojinin güvenlikleştirilmesini de beraberinde getirmiştir. Soğuk Savaşın şiddetlendiği 1950-1960 yılları Demokrat Parti’nin (DP) sol ideolojinin güvenlikleştirmesine ivme kazandırdığı bir dönem olarak dikkat çekmiştir. Bu çalışmada DP döneminde sol ideolojinin güvenlikleştirilmesinin, söylem ve edimsel boyutuyla analizi amaçlanmıştır. Dönemin meclis tutanakları ve ikincil veri kaynakları taranarak çalışmaya konu olan dönemdeki toplumsal ve siyasal olgu ve olayların güvenlikleştirilmesi söylem boyutundan incelenmiştir. Güvenlikleştirmenin edimsel boyutu bakımından ise bu dönemde alınan olağanüstü tedbirler analiz edilmiştir. Bu çalışmada Kopenhag Okulu tarafından geliştirilen Güvenlikleştirme kavramından faydalanılmıştır. Veri toplama, işleme ve analiz sürecinde nitel araştırma yönteminin vaka çalışması ve belge analiz teknikleri kullanılmıştır.
Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma ile başlayan muhalefet olgusu, Milli Mücadele sonrasında kurulan Büyük Millet Meclisi’nde de etkilerini göstermiştir. Milli Mücadele’nin en etkili gücü Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk Cemiyetleri, mecliste de kendine yer bulmuş ve Halk Fırkası’na dönüşmüştür. Partileşme sonrasında ülke tek parti yönetimine dönüşmüş, Meclis içerisinde de muhalefet devam etmiştir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında ülkenin içinde bulunduğu ekonomik ve toplumsal durumdan rahatsızlık duyanlar muhalif parti denemelerinde bulunmuş ancak bu denemeler başarısız sonuçlanmıştır. Totaliter ve Faşist rejimlerin sükse yapmasıyla Türkiye de dış ilişkilerinden dolayı bu rejimlerden etkilenmiş ve yönetiminde bu rejimlere benzer değişiklikler yapmıştır. İkinci Dünya Savaşı’nın başlamasıyla demokratik olmayan rejimlere karşı alınan tavır ve savaşın demokrasi yanlılarının zaferiyle sonlanması, Türkiye’yi de kapsayan küresel değişikliklere neden olmuştur. Türkiye de bunlardan etkilenmiş ve esen demokrasi rüzgarına kapılmıştır. İşte bu çalışmada Türkiye’nin çok partili hayata geçişinde rol oynayan iç ve dış faktörler incelenmiş ve karşılıklı değerlendirmelerde bulunulmuştur. Çalışmada, “Türkiye çok partili siyasal hayata geçiş sürecinde dış faktörlerden etkilenmiş midir?”, “Türkiye’de tek partili dönemde muhalif düşüncelere izin verilmiş midir?” gibi sorulara yanıt verilmiştir.
folklor/edebiyat, cilt:16, sayı:61, 2010
PICS2018 Siyasal İletişim Sempozyumu, 2018
ÖZET Türk siyasal yaşamında Türkiye İşçi Partisi, ilk defa katıldığı 1965 genel seçimlerinde sosyalist bir parti olarak milletvekili çıkarmış ve meclise girmiştir. Bu bağlamda dönemin ana-akım siyasal partileri olan Adalet Partisi ve Cumhuriyet Halk Partisi karşısında kendi çapında başarı elde ettiğini tespit etmek mümkündür. Çalışmada öncelikle siyasal propaganda ve siyasal iletişim ile ilgili teorik bilgiye yer verildikten sonra Türkiye'de Soğuk Savaş'ın ilk yarısında Türkiye İşçi Partisi'nin de dahil olduğu sol-sosyalist akımlar hakkında bilgi verilecektir. Ardından Türkiye İşçi Partisi'nin kuruluşu ve 1965 seçim bildirisi, kampanya ve siyasal söylemi partinin öncü kadrolarının eserleri ve demeçlerine bağlı kalınarak ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Türkiye İşçi Partisi'nin seçim kampanyası sürecinde kullandığı afişler, radyo konuşmaları ve röportajlar gibi gerçekleştirdiği medya faaliyetleri ışığında partinin bu süreçteki etkinliği saptanmaya çalışılacaktır. Diğer taraftan Türkiye İşçi Partisi'nin seçimde elde ettiği başarıda payı olan milli bakiye sistemi hakkında da bilgi verilecektir. Çalışmada Türk siyasal hayatında ana-akım dışı bir siyasal parti olarak Türkiye İşçi Partisi'nin 1965 seçimlerinde elde ettiği başarının ardındaki nedenler, partinin siyasal söylemi ve propagandası merkez alınarak ortaya koyulmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: 1965 Seçimleri, Türkiye İşçi Partisi, Türk Siyasal Hayatı, Propaganda. AS AN EXAMPLE OF NON-MAINSTREAM POLITICAL PARTY AND PROPAGANDA IN TURKISH POLITICAL LIFE: TURKISH LABOUR PARTY AND 1965 ELECTIONS ABSTRACT The Turkish Labour Party, which participated in general elections in 1965 as a socialist party, was represented in the parliament for the first time in Turkish political life. This article firstly gives theoretical information about political communication and political propaganda. Secondly, it gives information about socialist movements in Turkey in the first half of the Cold War years. Then, it analysis the establishment of the Turkish Labour Party and its election bulletin of 1965, propaganda, political rhetoric and its campaign. The article tries to determine effectiveness of the Turkish Labour Party in the light of its propaganda tools such as bulletin, poster, radio talks and interviews of the party leaders. On the other hand, it analysis the Turkish electoral system which facilitates and allows representation of the party in the parliament. Essentially, this article tries to evaluate the accomplishment of the Turkish Labour Party in the context of its political propaganda as a non-meanstream political party.
Beykoz Akademi Üniversitesi, 2023
Bu çalışma, seçim manipülasyonunun ve siyasal şiddetinin bir alt türü olan seçim şiddeti kavramının genel hatlarından hareketle 1960-1980 dönemi Türkiye siyasetinin seçim şiddeti karakterini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Açık arşiv kaynaklarının temel veri toplama aracı olarak kullanıldığı çalışmada, askerî müdahaleler sonrası ilk genel seçimlerde devletin, seçim şiddetinin temel uygulayıcısı olduğu görülmüştür. Devletin ordu, yargı ve kolluk güçleri eliyle; baskı, tehdit, tutuklama ve askerî duruş sergileme olarak dört farklı seçim şiddeti tipinin uygulayıcısı olduğu saptanmıştır. Ayrıca, öğrenci gruplarının ve STK'ların başrolde olduğu seçim şiddeti eylemlerinde, sağ-sol siyasal kutuplaşmasını temsil eden siyasal partilere ve partilerin sivil taraftarlarına yönelik fiziksel saldırıların öne çıktığı; bunun yanında ateşli silah ve patlayıcı madde kullanımının da tercih edildiği tespit edilmiştir.
Öz Cumhuriyet'in ilanıyla birlikte gerçekleştirilen siyasal reform hareketleri de-mokrasi adına çok partili hayata geçilmesini gerekli kılmış ancak sosyal ve siyasal ortamın mevcut yenileşme hareketlerine hazır olmaması bu durumun ertelenmesine neden olmuştur. II. Dünya Savaşı'nın etkisiyle otoriter rejimlerin önemini yitirmesi ve demokrasi söyleminin kuvvetlenmesi çok partili hayatı iki kez deneyimleyen Türk siyasetinin bu aşama da yeni adımlar atma eğilimi içine girmesini sağlamıştır. Üçüncü çok partili siyasal hayat denemesi Milli Kalkınma Partisi'nin 1945 yılında kurulmasıyla gerçekleşmiştir. Ancak tam anlamıyla örgütlenemeyen ve arka planda kalan bu parti muhalif olma özelliği gösterememiştir. O yıllarda Türk siyasetinde var olan muhalif parti eksikliği 1946 yılında Demokrat Parti'nin kurulmasıyla son bulmuştur. Bu bağlamda çalışma da çok partili siyasetin ve demokrasinin güçlen-mesi adına önemli muhalif partilerden biri olan Demokrat Parti'nin kuruluş evresi ve 1950 seçimleri ile iktidara yükselmesi dönemin siyasal alt yapısı göz önünde bulundurularak anlatılmıştır. Döneme ait belge ve gazete ile konuyla ilgili yazılmış kitap ve makaleler çalışmanın araçlarını oluşturmuştur. Anahtar Kelimeler: Cumhuriyet Halk Partisi, Demokrat Parti, Çok Partili Siyaset, 1950 Seçimleri, Seçim Sistemi. THE TURNING POINT OF MULTI-PARTY POLITICAL LIFE: 1950 ELECTIONS Abstract The political reform movements materialized with the promulgation of the Republic were required to be passed on to a multi-party life on behalf of democracy, 1 YL. Öğrencisi, Marmara Üniversitesi, Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Anabilim Dalı, [email protected], ORCID: https://orcid.org/0000-0002-8323-6232.
e-şarkiyat ilmi araştırmalar dergisi, 2015
Gençlik, Türkiye, 1968 Gençlik Hareketi, Youth Movement in Turkey
Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 2021
Türkiye'de siyasi partiler yelpazesinin en önemli parçalarından birini "Merkez Sağ" diye nitelendirebileceğimiz partiler oluşturur. Bu ayrım, Osmanlı-Türk modernleşmesinin başlangıcına kadar götürülebilecek önemli bir ayrımın devamıdır. Merkez Sağ, özellikle modernleşmeci ve bir anlamda yukarıdan aşağıya doğru biçimlenen ve Cumhuriyet sonrası büyük ölçüde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ile temsil olunan bir değişimci/devrimci devlet geleneğinin karşısında konumlanan, daha çok sivil siyasetin ve akımların ana gövdeyi oluşturduğu daha muhafazakar çevreleri içine alan bir siyasi akım ve bu akımı işaret eden kavram olarak karşımıza çıkar. 1950-1960 arası Demokrat Parti (DP) ile temsil edilen bu akım, 1960 sonrası siyasi hayatta Adalet Partisi (AP) ile karşılık bulmuş, sonrasında bu ana akımın çevresinde yer alan sağ siyasetin diğer partileri ile çeşitlenmiştir. 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi sonrası Türk siyasal hayatı yeniden Merkez-sol ve Merkez-sağ gibi iki ana eksen etrafında şekillense de Anavatan Partisi (ANAP) ve Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) ile Merkez-Sağ kavramına karşılık gelen alanın giderek daralması olgusu, Türk siyasal hayatında yeni bir dönemin kapısını açmıştır.
Bu çalışmada bir döneme damgasını vuran iki büyük partinin, Cumhuriyet Halk Partisi"nin (CHP) ve Demokrat Parti"nin (DP) iktidar ve muhalefet mevkiinde bulunmalarına göre aynı tarz hadiselere basın eksenli nasıl farklı tepkiler verdikleri ortaya konulmaya çalışılmıştır. Örneklem olarak 1950 Eskişehir ve 1958 Çankırı sel felaketleri alınmıştır. Önce adı geçen sel felaketlerinin tahribatları ortaya konulmuş sonra da dönemin siyasi konjonktürü içerisinde felaketlerin basına yansımaları ve kamuoyundaki akisleri ele alınmıştır. Eskişehir ve Çankırı"da yaşanan sel felaketlerinin basına yansımasını iki farklı şekilde ele alabiliriz. Birincisi siyasi partilerin resmi yayın organları açısından diğeri ise bir şekilde siyasete angaje olmuş ancak güdümlü hale gelmemiş basının değerlendirmeleri açısından. Yine partilerin resmi yayın organlarının felakete bakışını da kendi içerisinde iki kısma ayırabiliriz. Buna göre iktidar partisi CHP"nin resmi yayın organı Ulus"u bir taraf, muhalefet partilerinden DP"nin resmi yayın organı Zafer ile Millet Partisi"nin (MP) yayın organı Kudret"i, hem Eskişehir ve Çankırı"daki felaketlere hem de yaşanan diğer hadiselere yaklaşımı yönünden başka bir taraf olarak sınıflandırabiliriz. Çalışmada; dönemin süreli yayınları, meclis tutanakları ve arşiv belgeleri temel alınmış, telif eserlerden de istifade edilmiştir. Siyasi partilerin yayın organları basının asli görevini yerine getirmekte midir? Doğal afetler siyasi partiler tarafından istismar edilmekte midir? Felaketlerin eleştirisini yapmak ve bir sorumlu aramak milli birlik ve bütünlüğe zarar vermekte midir? Biçimindeki sorulara cevap aranmıştır. Çalışma sonucunda milli felaketlerin daha fazla oy kazanmak uğruna muhalif siyasi partiler tarafından, demokrasinin temel prensibi olan serbest eleştiri ve murakabe ilkesinin ötesinde istismar edildikleri görülmüştür.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.