Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
22 pages
1 file
HABER AJANDA , 2019
Bürokrasi, devletle var olan ve devlet oldukça kaçınılmaz olarak var olacak bir örgütlenmedir. Devlet niteliği göstermeyen ilk çağdaki Yunan sitelerinde ve İslam öncesi Mekke gibi şehir toplumlarında, siyasi ve kamusal görevler ortaklaşa, vatandaşların doğrudan katılımı, kura veya sıra ile yerine getirildiğinden, uzmanlaşmış ve daimi bir bürokratik yapılanmaya ihtiyaç duyulmamıştır. Modern siyasi düşünürler, devleti "kurumsallaşmış siyasi iktidar" olarak tanımlamak suretiyle, iktidar ve bürokrasi ilişkisini de ortaya koyarlar. Devletin idari mekanizması bürokrasi, bu mekanizmaya atanmış devlet görevlileri veya memurları bürokrat olarak isimlendirilir. Bizim medeniyetimizde bürokrat, kâtip, kalem ehli gibi isimler altında, bürokrasi ise "kitabet sınıfı, "kalemiye sınıfı" terimleri ile ifade edilmiştir. Sümer şehir devletlerinde ilkel örnekleri görülen bürokrasi, Akad, Babil, Asur, Pers, Makedonya, Roma, Bizans, İslam, Selçuklu ve Osmanlı imparatorlukları ile gelişerek, Batı'da modern merkezi devletle birlikte günümüzdeki şekline ulaşmıştır.
1 Pek çok kişiye göre " İçinde bulunduğumuz an, insanlık tarihi içinde hayatta olmak için en iyi zamandır. " Son yüz yıldır sürekli hale gelen bir değişim temposu ile günümüzde; dünyamız hiç olmadığı kadar refah içinde, hiç olmadığı kadar barış ve huzur dolu ve fırsatlar yönünden hiç olmadığı kadar zengindir. Örneğin; ortalama bir kişi, bir yüzyıl öncekinden yaklaşık sekiz kat daha zengin, 1 tüm yer kürede son yirmi yıl içerisinde neredeyse bir milyar kişi aşırı fakirlikten çıkartılmış, yaşam standartları neredeyse 5 kat yükselmiş, ortalama yaşam süresi yaklaşık 20 yıl artmış, bir dünya savaşı ihtimali yarı yarıya, bölgesel bir savaş ihtimali üçte bir oranında azalmış, insanlık daha önce şahit olmadığı şekilde genetik şifreleri çözme ve evrenin kilidini açma çabasına girişmiştir. 2 Artık dünya küçülerek bir " köy " metaforu ile tanımlanır olmuş, bugünkü malların hemen hemen tamamı, sermaye ve işgücünün büyük bir bölümü küresel anlamda " mobil " hale gelmiştir. O zaman " artık dünyamızın işlevsel olarak daha küçük olduğunu ve imkanlarının daha önce olmadığı kadar parlak, yer kürenin hiç olmadığı kadar fırsat dolu hale geldiğini söylemek mümkün. " 3 Bu ifadeler ışığında daha güzel bir geleceğin bizi ve çocuklarımızı beklediğini söyleyebiliriz. Ama acaba bu iyimser tablo ne kadar gerçeği yansıtmaktadır? Geldiğimiz nokta itibarı ile " küreselleşme " denen olgunun ilk anlardaki büyüleyici etkisinden kurtulmuş bulunmaktayız. Artık gelecek yıllar bizlere çeşitli fırsatlar sunarken, önümüzdeki yılların aynı zamanda yüksek derecede belirsiz ve artan sistemik riskler ile dolu olduğunu görmekteyiz. Aslında bu sistemik risklerin, artan gelir ve refah düzeyimiz, küresel mobilite, teknolojik gelişmeler, kırsaldan kentlere göç gibi ilk bakışta olumlu gözüken mega trendlerin, yani bu risklerin aslında " başarılarımızın bir sonucu olduğu " gerçeği de unutulmamalı. Başta biricik dünyamızın doğal sermayesinin yağmalanmasından, artan eşitsizlikten ve yeni teknolojilerin yıkıcı potansiyele sahip sonuçlarından anlıyoruz ki " mutlu, huzurlu ve refah dolu bir gelecek " tasavvuru için yaptığımız işler belirli sistemik riskleri de beraberinde getiriyor. Bu nedenle dünyamızın geleceğine yönelik geleneksel algılarımızı eldeki bilimsel veriler ve küresel eğilimler ışığında sık sık gözden geçirmemiz gerekiyor. Örneğin; yeni dönemde eğitim ve diğer insan sermayelerine yönelik yatırımlar yoluyla insan kalitesinin yükseltilmesi ve bu konudaki gayretlerin sürdürülebilir kılınması daha yapıcı bir büyüme ve kalkınma için endüstrileşme kadar önem kazanmıştır. Yine, yeni dönemde sadece materyal kapasite değil, toplumu idare eden kurallar bütünü, insan odaklı hukuk sistemi, katılımcı demokrasi, şeffaflık ve hesapverebilirlik gibi kavramlar da gelişmişliğin önemli birer göstergesi haline gelmiştir. Artık yeni dönemde, fırsatların ve risklerin boyutu hükümetlerin, iş dünyasının ve bireylerin tepkilerinin kısa döneme odaklanan " miyopik " reflekslerin, dar görüşlü yaklaşımların ve çözüm önerilerinin ötesinde daha çok dikkat ve daha vizyoner bir yaklaşım gerektirmektedir. Artık tek bir " düzlemde " birbirine entegre Başlarken ...
ANKARA BAROSU DERGİSİ, 2018
Demokrasisinin eksiklerini gideremeyen ülkemizde, sorunlarını çözmüş, güçlü ve özgür savunmayı da içeren, "erk" olabilmiş bir yargı kurumunu beklemek gerçekçi değildir. Bağımsız savunma bağımsız yargıda, bağımsız yargı gerçek hukuk devletinde, gerçek hukuk devleti de eksiksiz demokraside olur. Bu nedenle mesleğimizin sorunlarının çözülebilmesi de bir demokrasi sorunudur. Eksiksiz demokrasiye ulaşabilmenin öncelikli koşulu nasıl vatandaşların onu gerçekten istemeleri ise mesleğimizin sorunlarının çözümünü de meslektaşlarımız gerçekten istemelidir.
“Hakikat bakış açısı kadardır” H-G. Gadamer. “Madem 360 derece var, niçin birine bağlı kalalım?” Zaha Hadid
http://www.ubaksymposium.org/Upload/editor/files/sosyal%202.pdf, 2019
“Kem âletle kemâlat olmaz” demiş büyüklerimiz. Medeniyetlerin avlusu olan Anadolu’da tarihi İsa’dan Önce (İ.Ö) 9. yüzyıla kadar uzanan bakırcılık sanatı, günümüzde yok oluyor gibi gösterilse de, bugün hâlâ önemini korumaktadır. Anadolu’da önemli bir yere sahip olan bakır, süslemeye de çok elverişli bir maden olduğundan dolayı dekoratif olarak pek çok objenin ana maddesi olmuştur. Tarihte bakır, birkaç teknik kullanılarak birçok alanda eser bırakmıştır. Hitit, Urartu, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde Anadolu’da çeşitli tekniklerle çalışan bakır atölyelerinin bulunduğu, günümüze kadar gelen birçok sayıdaki eserden anlaşılmaktadır. Osmanlı döneminde Anadolu’da, bakır yataklarının işletilmesi sonucunda bakır işçiliği bir çok şehrimizde zirveye ulaşmış ve atölyeler açılmıştır. Osmanlı döneminde maharetli ustaların ellerinde “İstanbul İşi” tabiriyle incelik, zarafet ve estetik anlamda zirveye ulaşarak sanatsal halini almıştır. Günümüzde modern çağın ve yaşam koşullarının birçok şeyi kendi içinde eritmesine karşı duran ve oldukça büyük zahmetlerle katlanarak bakır işlemeciliğinde hizmet etmeye gayret eden zanaatkârlarımız / sanatkârlarımız halen bulunmaktadır. Urfa ilimizde bakır işlemeciliğinde çocukluktan yetişmiş, sıkıntı çektiği halde bakır işlemeciliğinden vazgeçmemiş ve günümüzde usta çırak ilişkisi ile eğitim verip üreten, kapıları yerli yabancı turistlere ve eğitim gönüllülerine her daim açık atölyelerimiz bulunmaktadır.
Tarihi-Sosyal-Kültürel Geçmişi İle Beraber Mağusa Üzerine Popüler Ve Sözlü Tarih Denemesi
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2012
Özet Bu çalışmada, Türkiye'nin jeopolitik olarak tam merkezinde yer aldığı Avrasya'nın Türk basınında yer alışı, sayısal veriler ışığında, yazıların içerikleri bağlamında incelenmiştir. Çalışmanın amacı; Türk basınından seçilen ve belli ideolojik görüşleri temsil eden veya daha liberal görüşlü gazetelerde, bölge ülkelerine ilişkin haber ve diğer yazıların sayısal ve konularına göre sıklığını saptamak suretiyle, Türk yazılı basınının bölgeye bakış profilini sayısal verilere dayalı olarak ortaya koymaktır. Yapılan araştırma sonucunda, elde edilen verilerden çıkan sonuç, hemen yanı başımızdaki bir coğrafi bölgeye Türk basınının yeterli ve gerekli ilgiyi göstermediği yönündedir. Siyasi, ekonomik ve olay ağırlıklı haberlerin dışında özellikle kültürel konulara ilişkin yazıların yok denecek kadar azdır. Söz konusu bölge; stratejik konumu, sahibi bulunduğu enerji kaynakları ve üzerinden geçen enerji yolları nedeniyle Türkiye'nin ekonomik ve dolayısıyla da siyasi geleceğinde etkili olabilecek bir bölgedir. Buna karşın, bölgeyle ilgili yazılarda, uzmanlarca yapılan saptamalara, öngörülere yeterince yer verilmediği izlenmiştir. Anahtar sözcükler: Avrasya, Türk basını, haber.
İKV DEĞERLENDİRME NOTU, 2014
AB Ulaştırma Politikası; kara deniz, hava, demir ve nehirler arası trafiğini içermektedir. Ulaştırma sektörü, AB'nin GSYİH'sinin yüzde 7'si ve toplam istihdamın yüzde 5'ini kapsamaktadır. Bu konuda politika oluşturma yetkisi AB kurumları ve üye ülkeler arasında paylaşılmaktadır. 1992 yılından itibaren, ulaştırma politikasının temel rehber ilkeleri olarak "sürdürülebilirlik" ile "sosyal uyum" kavramları öne çıkarılmıştır. Yaklaşık 10 milyon kişiye istihdam sağlayan ulaştırma sektörünün AB'deki toplam istihdamdaki payı yaklaşık yüzde 4,5 oranındadır. Ulaştırma politikasındaki güncel reform çabaları doğrultusunda, yüksek hızlı ağların kurulmasına destek verilecek, elektrikle çalışan taşıtların üretilmesi gibi projeler teşvik edilecektir. AB, 2050 yılına kadar geçerli olacak bir ulaştırma stratejisi geliştirmektedir. Bu strateji, AB ulaştırma sektörünü daha rekabetçi hale getirmek ve bu sektörün yarattığı istihdamı artırmayı hedeflemektedir. 2010-2030 döneminde, AB'de ulaştırma altyapısının geliştirilmesi için yaklaşık 1,5 trilyon avroluk bütçe ayrılmıştır. Yeni nesil arabaların geliştirilmesi için, ayrıca yaklaşık 1 trilyon avro gerekmektedir.
Rus dış politikasının en önemli boyutlarından biri Avrasyacılık‟tır. Bugün Aleksandr Dugin‟in öncülüğünü yaptığı “Yeni Avrasyacı” görüş, geçmişteki “Klasik Avrasyacı” fikirlerden beslenmektedir. Günümüzde Dugin, Yeni Avrasyacılığın önemini ortaya koymak, derinliği ve kökenine vurgu yapmak için her ne kadar klasik Avrasyacılığa atıfta bulunsa da, bu iki gelenek arasında aslında benzerliklerden çok farklılıklar vardır. Söz konusu farklılıklar dört noktada toplanabilir: kavramsal çerçevede, coğrafi boyutta, Batı‟yı algılama şeklinde ve jeopolitik bağlamda. Buradan hareketle bu çalışma, “Avrasya nedir?”, “Avrasya nerededir?”, “Batı nedir?” ve “Avrasya‟nın dünyadaki yeri nedir?” soruları temelinde Dugin‟in yeni Avrasyacılık düşüncesinin, klasik Avrasyacı görüşle karşılaştırmalı bir analizini yapmaktadır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Mimar ve Mühendis Dergisi, 2020
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, 2021
GELENEKTEN GELECEĞE BİR KÖPRÜ: TOKAT OLGUNLAŞMA ENSTİTÜSÜ, 2022
COVİD-19: GEÇMİŞTEN BUGÜNE DEĞİŞİM VE GELECEK PERSPEKTİFİ, 2020
Mühendislik Bilimleri ve Tasarım Dergisi, 2020
Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 2021
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2019
Aça, M. & Yolcu, M. A. (Ed.). Geçmişten Geleceğe Avrasya. Çanakkale: Paradigma Akademi, 484 s., 2021
The Perception of Revelation in Muslim Tradition, 2018