Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Nobel Akademik Yayıncılık
Toplum ve Sosyal Hizmet, 2021
Bu araştırma göç alanında çalışan sosyal çalışmacıların Covid-19 pandemisindeki sorunlarını anlamayı amaçlamıştır. Araştırma nitel araştırma deseni ve fenomenolojik yaklaşımla tasarlanmış, Türkiye'de en çok sığınmacının yaşadığı 9 ilden katılımcılara kartopu örneklem yöntemiyle ulaşılmıştır. Katılımcıların pandemi sırasındaki sorunlarını anlamanın pandemi öncesindeki sorunlarını anlamaktan geçtiği düşünülerek katılımcılara hem pandemi öncesi hem de sırasındaki sorunları sorulmuştur. Pandemi öncesi mesleki sorunlar, pandemi sırasındaki mesleki ve kişisel sorunlar araştırmanın birbirleriyle ilişkili üç temel temasını oluşturmuştur. Pandemi öncesinde kamuda göçmenlere yönelik yetersiz hizmet sunumu, tercümanla çalışmak, alan dışı sosyal çalışmacılar, aşırı iş yükü ve vaka takibi yapamamak, ikincil travma ve süpervizyon başlıca sorunlar olarak açığa çıkmıştır. Pandemi sırasında bu sorunlar varlığını korumakla beraber katılımcıların mesleki yetersizlik ve tükenmişlik hislerinin derinleştiği, telefonla danışmanlık, koruyucu önleyici mekanizmaların eksikliğiyle çalışmak, sosyal izolasyon ve süpervizyon eksikliğinde yalnızlaşmanın pandemiyle beraber açığa çıkan yeni sorunlar olduğu görülmüştür. Katılımcıların sorunlarıyla sosyal destek mekanizmaları, hobilerine odaklanmak ya da yeni hobiler yaratarak başa çıkmaya çalıştıkları görülmüştür. Göçmenlere yönelik hizmet sunumunda kamu sivil toplum iş birliğinin artırılması, sosyal çalışmacı ünvanı altında alandışı meslek elemanı alımına son verilmesi ve sosyal çalışmacılara yönelik yapılandırılmış süpervizyon hizmeti sunulması araştırmanın temel önerilerinden olmuştur. Anahtar kelimeler: Sosyal çalışmacı sorunları, Covid-19 pandemisi, göçmen ve mültecilerle sosyal hizmet, süpervizyon, sivil toplum örgütlerinde sosyal hizmet ABSTRACT This research aimed to investigate the problems of social workers in Covid-19 pandemic. The research was designed with qualitative design and phenomenological approach and the participants were reached by snowball sampling method from 9 provinces of Turkey where the most asylum-seekers live. Considering that understanding the problems of the participants during the pandemic goes through understanding the problems before the pandemic, the participants were asked about their problems both before and during the pandemic. Occupational problems before the pandemic, occuppational and personal problems during the pandemic formed the three interrelated and main themes of the research. Inadequate service provision for immigrants in the public sector, working with an interpreter, social workers out of the field, excessive workload and inability to follow up cases, secondary trauma and supervision were found to be the main problems before pandemic. Although these problems remained during the pandemic, it was found that the deepening of participants' feelings of professional inadequacy and burnout, phone counseling, working with the lack of protective and preventive mechanisms, being alone in social isolation and lack of supervision were new problems that emerged with the pandemic. It was observed that the participants tried to cope with their problems by focusing on social support mechanisms, hobbies or creating new hobbies. Increasing the cooperation between the public and civil society in the provision of services for immigrants, ending the recruitment of non-field professionals under the title of social workers, and providing structured supervision services for social workers were among the main suggestions of the research.
2019
Siyasal ve ekonomik faktörler, devletlerarası çıkar ilişkileri, çatışmaları, sınırlar, milliyetçilik hareketleri, açlık, sefalet, yoksulluk, salgın hastalıklar, doğa olayları, insan hakları ihlalleri gibi nedenler, küresel düzeyde ve kapsamı artarak devam eden zorla yerinden edilmeler göç ve mülteci meselesini dünyanın hemen her devletini ilgilendiren bir sorun haline getirmiştir. Uluslararası ilişkilerde devletlerin iç ve dış politikaları güvenlik eksenli olarak geliştirilmektedir. Uluslararası hukukta sığınmacı ve mülteci haklarının dikkate alınarak göç ve mülteci politikalarının oluşturulduğu varsayımına rağmen, bu alandaki politika ve uygulamalar güvenlik odaklı olarak devam etmektedir. Bu politikaların sonucunda göçler önlenemediği gibi, bu alanda insan kaçakçılığı artmakta ve daha birçok suç ağlarının oluşmasına da yol açmaktadır. Tezin ilk bölümünde göç tanımları ve göç kuramları ele alınmaktadır. İkinci bölümünde sığınmacı, mülteci kavramları, mülteci hukukunun gelişimi ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde, Türkiye göç, sığınmacı, mülteci politikaları ve bu politikaları etkileyen faktörler ele alınarak dünyada mültecilerin durumu insan hakları perspektifinden değerlendirilmektedir.
Anadolu Üniversitesi Yayınları, Eskişehir, 2016., 2016
Nilay Etiler. “Bölüm 7: Göçmen ve Sığınmacılarla Sosyal Hizmet: Sağlık” İçinde: Göçmen ve Sığınmacılarla Sosyal Hizmet (Ed. Filiz Göktuna Yaylacı) • GİRİŞ • GÖÇMEN VE SIĞINMACILARIN SAĞLIK HAKKI • GÖÇ VE SAĞLIK İLİŞKİSİ • GÖÇMEN VE SIĞINMACI TOPLULUKLARIN KARŞILAŞTIĞI SAĞLIK SORUNLARI • GÖÇMENLERE YÖNELİK SAĞLIK HİZMETLERİ • YERİNDEN OLMUŞ TOPLULUKLARDA SAĞLIK HİZMETLERİNİN YÖNETİMİ • TÜRKİYE’DE GÖÇMEN VE SIĞINMACILARA YÖNELİK SAĞLIK HİZMETLERİ
Farklı Refah Rejimlerinde Göç ve Sosyal Politika, 2023
Toplumun sosyal durumunu tanımlayan bir dizi kavram vardır. Bunlar yoksulluk, refah, ekonomik fayda, sosyal sermaye, sosyal içerme/dışlanma gibi kavramlardır. Sosyal dışlanma toplumsal, ekonomik, bireysel, siyasi, kurumsal nedenler neticesinde ortaya çıkmaktadır. Son yıllarda sosyal dışlanma kavramı AB üyesi ülkeler başta olmak üzere birçok ülkenin toplumsal politikaların belirlenmesi açısından merkezi bir yer işgal etmeye başlamıştır. Hem siyasi hem de sosyal açıdan önem kazanan bu konu son yıllarda daha da önem kazanmıştır. Bu makale, sosyal dışlanma kavramını geniş bir şekilde gözden geçirmektedir. Birinci başlıkta sosyal dışlanma kavramının ortaya çıkışı ve tarihçesi üzerinde durulmakta; ikinci başlıkta sosyal dışlanma kavramının tarihsel kökeni ve gelişimi ele alınmaktadır. Üçüncü başlıkta ise Avrupa Birliği’nin (AB) sosyal dışlanma ile mücadele kapsamında sosyal politikaları tahlil edilmektedir. Sonuç bölümünde bu çalışmanın genel bir çerçevesi ekseninde değerlendirme yapılarak ve AB’nin sosyal politika yaklaşımında sosyal dışlanma pratikleri tartışılmaktadır.
Nöbetleşe Dışlanma, Göç ve Sosyal Dışlanma Döngüsü, 2021
Bu çalışmada, "Nöbetleşe Dışlanma, Göç ve Sosyal Dışlanma Döngüsü" kitabının değerlendirmesi yapılmıştır. Kitabın böyle bir çalışmaya konu edilmesinin sebebi; kitabın göç ve sosyal dışlanma olguları arasındaki ilişkiyi teorik ve kavramsal düzeyde ortaya koyduktan sonra, geliştirmiş olduğu nöbetleşe dışlanma kavramı çerçevesinde yürütülen alan araştırmasının bulgularına ve güncel verilere yer vermesidir.
Adnan Menderes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dergisi
Son yıllarda, insanlık tarihi kadar eski ve evrensel bir olgu olan göç bazı ülkelerde oldukça artmıştır. 2019 yılında tüm uluslararası göçmenlerin üçte biri sadece on ülkeden göç etmiştir. Suriye 8.2 milyon vatandaşının göç etmesi ile bu on ülke arasında birinci sıradadır. Türkiye, Suriye ile sınır komşuluğu nedeni ile son on yılda Suriye’den en fazla göç alan ülkedir. Ülkemiz, 2011 Suriye krizinden sonra, 3.6 milyon Suriye’den göçmene ev sahipliği yapmaktadır. Ülkemizde bulunan 1.651.627 göçmen kadının 820.495’i üreme çağında Suriyeli kadın ve genç kızlardır. Göç olgusunda kadınlar, üreme sağlığı açısından hem göçmen hem de kadın olmanın çifte yükünü taşımaktadırlar. Bu derleme çalışmasında göçmen kadınların başlıca üreme sağlığı sorunlarından; gebelik, doğumla ilgili sorunlar (adölesan gebelik, sağlıksız düşük ve doğumlar, yüksek doğurganlık) ve üreme sağlığı hizmetlerine erişim engelleri literatür incelemesi ile ele alınmıştır.
The importance of social workers and social work as a profession, which is an important part of the health field, is increasing with each passing year, both in Europe and Turkey. Social workers routinely work with migrant groups to improve their well-being as a part of health and social service organizations and other organizations. Since they practice many methods specified in policy and legislation, social workers who work in the migration field should have knowledge about migration policy and its components. It is well-known that the European Union (EU) followed a tolerant acceptance policy after the Second World War. However, recently, the EU has tightened this policy against those who want to emigrate to Europe after the oil crisis and following the September 11 USA attacks. The EU has implemented two separate policies called "securitization" and "externalization." Certain agreements have been made with transit countries, where border security is kept at a high level and the entry of immigrants is prohibited, and policies have been implemented to enable migrants to stay in transit countries with financial assistance. Turkey has been witnessing the phenomenon of migration, but serious immigration policies began with the "geographic limitation" condition related to signing of the Geneva Convention. It is expected that migration will continue because of Turkey's geographical position on major migration routes over the world. In the interest of migration and migrants, establishing innovative, inclusive, and stable migration policies have become an important necessity. The aim of this study is to provide a fundamental review on the improvements which affect the EU and Turkey's immigration policies by providing information from the literature for social workers and researchers actively working in the field of migration, and also providing a basis for discussion on migration policies.
Bu çalışmada, geçmişten günümüze göç olgusunun top-lumlar üzerindeki çok yönlü ve derin etkileri sosyolojik açı-dan ele alınmaktadır. Çalışma, göçün zorluklarına vurgu yaparak, ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi, demografik ve psikolojik faktörlerin bireyler ve topluluklar üzerindeki olumlu ve olumsuz etkilerini incelemektedir. Çalışmada önce göç ile ilgili kavramsal açıklamalar yapılmakta daha sonra ise göçün etkileri üzerinde durulmaktadır.
Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Dergisi, 2021
Türkiye 2012 yılına kadar mülteciler için ev sahipliği kategorisinde ilk 20 ülke arasına girmezken, 2015 yılı itibariyle dünyanın en fazla mülteci nüfusuna sahip ülkesi konumuna gelmiştir (UNHCR, 2015). Bu yıldan itibaren ülkedeki mülteci sayısı artarak bugün 3.5 milyonun üzerinde bir rakama ulaşmıştır. Ülkenin bazı bölgelerinde mülteci nüfus yoğunluğunun, yerel nüfusun üzerinde olduğu görülmektedir. Bu makalede demografik yapıda gerçekleşen bu değişimin Türkiye'deki sosyal sermaye birikimi ile ilişkisi araştırılmıştır. Kantil regresyon modeli ile yürütülen analizlere göre düzensiz göç sonucu oluşan yabancı nüfus yoğunluğu, dayanışmacı (bonding) sosyal sermaye ile pozitif, köprüleyici (bridging) sosyal sermaye ile ise negatif bir korelasyon kurmaktadır. Çalışmada, dayanışmacı sosyal sermayenin kutuplaştırıcı yönüne dikkat çekilirken, köprüleyici sosyal sermayeye ilişkin sonuçların uluslararası yazında gözlemlenen bulgularla benzerliği vurgulanmıştır.
Göç, Göç Yönetimi ve Türkiye, 2020
Göç, göçmenleri ve bu süreçleri araştırmanın gerektirdiği çaba, kaynaklar ve güçlükler, bir anlamda yazın alanında göç ve göçmen olgusunun daha ciddi değerlendirilmesi için bir gerekçe oluşturabilir. Türkçe yazında da, bu anlamda zengin bir birikim söz konusudur.
Uluslararası anadolu sosyal bilimler dergisi, 2023
Dünya çapında 2019 yılında yaklaşık 272 milyon göçmen olduğu tahmin edilmektedir. Uluslararası Çalışma Örgütü (UÇÖ)'ne göre; dünyada 169 milyon civarında göçmen işçi bulunmakta ve bu işçiler işgücünün yaklaşık % 5'ini oluşturmaktadır. Toplumlarda dezavantajlı gruplardan biri sayılan göçmen işçiler genellikle kötü çalışma koşullarında, düşük kazançla ve herhangi bir sosyal güvence sağlanmadan çalıştırılmaktadır. Ayrıca ırkçılık, ayrımcılık, kendi mesleki niteliklerinin tanınmaması, kültürel zorluklar, dil engelleri, iş gücü piyasasında engeller, güvenlik eğitimlerinin eksikliği ve sağlık desteğinden yoksun olma gibi problemlerle de karşı karşıya kalmaktadır. Böylece sağlıklı ve güvenli çalışma koşullarına erişemeyen göçmen işçiler terk ettikleri ülkelerine geri dönmeye zorlanmaktadır. Bu çalışmada göçmen işçiler açısından UÇÖ tarafından ortaya konulan "insana yakışır iş'' ve sosyal güvenlik uygulamaları kapsamında iş güvencesi kavramlarını ve gerekliliklerini ortaya koymak, göçmenlerin dünyada ve Türkiye'de çalıştırıldığı işler ve göçmen işçilerin karşılaştıkları sorunları incelemek amacı ile ikincil verilerden yararlanılmıştır. Bu çalışma ile Dünya'da ve Türkiye'de göçmen işçilere yönelik politikaların belirlenmesi ve uygulanmasına katkı sağlamak amaçlanmıştır.
10. Uluslararası Sivil Toplum Kuruluşları Kongresi Kongre Programı ve Bildiri Özetleri, 2019
Konusu mekan olan her araştırma coğrafyanın bir parçasıdır. Göç, bireyin veya toplumun çeşitli sebeplerle nispeten uzun bir zaman dilimi içinde veya kalıcı olarak bir mekandan başka bir mekana gitmesi ve yeni gittiği mekana yerleşmesi olarak ifade edilebilir. Göç olgusunun ve coğrafyanın mekan kavramı üzerine birleşmeleri nedeniyle göç coğrafyası başlı başına coğrafyanın bir dalıdır. Özellikle son yüzyılda artan savaş, terörizm, kıtlık, doğal ve beşeri afetler, salgın hastalıklar gibi faktörler birçok insanın bulunduğu mekanı terk ederek daha iyi durumda olan yerlere göç etmeye itmektedir. Bu yer değiştirme süreci, göçmenleri yer değiştirmeye sevk eden sebeplerden, yolculuk şekli ve süresine; terk edilen alanın sosyo-ekonomik geleceğinden, gidilen yerde meydana gelecek yeni oluşumlara varıncaya kadar pek çok sorunu da beraberinde getirmektedir. Bu gibi konular ve özellikle mülteciler ile yerli halkın haklarının korunması konusunda hükümetler yetersiz kalabilmektedirler. Bu noktada belli duyarlılıkları ve hassasiyetleri olan insanların bir araya gelerek oluşturdukları sivil toplum kuruluşları yardıma koşmaktadır. Bu çalışmayı hazırlamaktaki amaç; 21.yüzyılın ilk çeyreğinde Dünya’da göç hareketlerinin seyrini belirlemektir. Belirlenen amaç doğrultusunda bu çalışma göç olgusuna, coğrafi bir perspektif ile yaklaşılması bakımından önemlidir. Yapılan çalışmada isteğe bağlı göç ve zorunlu göç olayları birlikte ele alınmıştır. Ayrıca ülke içinde yer değiştirmeler çalışmanın dışında tutulmuş, yalnızca ülke dışına yapılan göçler esas alınmıştır. Çalışma hazırlanırken ilk olarak literatür taraması yapılmış ve konuyla ilgili önceki çalışmalar irdelenmiştir. Akabinde ulusal ve uluslararası STK’ların göç raporları incelenerek Dünya’da göç yollarının güzergahları belirlenmiştir. Bu göçlerin sebepleri ve göç eden kişi sayıları tespit edildikten sonra göç alan ve göç veren ülkelerde konuyla ilgili faaliyet yürüten STK’lara değinilmiştir. Çalışmada ikincil veriler; daha ziyade Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü, Birleşmiş Milletler Uluslararası Göç Örgütü ve Uluslararası STK Güvenlik Kuruluşu’ndan elde edilmiştir. Yapılan çalışmanın sonunda 21. asrın ilk çeyreğinde göçmenlerin en fazla sosyo-ekonomik sebeplerle ülkelerini terk ettiği görülmektedir. Göç esnasında gidilecek ülkenin seçiminde mesafenin dikkate alınmaması ulaşılan diğer bir sonuçtur. Özellikle zorunlu göçlerde hangi ülkeye gidileceği konusu, göçmen kabul eden ülke politikalarıyla yakından ilgilidir. Bu duruma rağmen mültecilerin yasadışı yollar ile istedikleri ülkelere ulaşma teşebbüsleri, devlet politikalarının bir noktada yetersiz kaldığını göstermektedir. STK’ların göç alan ve göç veren ülkelerdeki faaliyetleri, temel ihtiyaçların karşılanması noktasında yardım sağlasa da göçmenlerin ve göç eden kitlelerin psikolojik ve sosyolojik ihtiyaçlarının giderilmesinde yetersiz kalmaktadır. Ayrıca STK’lar tarafından Türkiye, Pakistan, Uganda gibi ani ve yoğun bir göç dalgasına maruz kalan ülkeler için mülteci ve yerli halkın uyumuna yönelik çalışmalar nicelik ve nitelik bakımından artırılmalıdır.
http://bmshaber.com/gokay-ozerim-sivil-toplum-goc-alaninda-tamamlayici-katki-sagliyor/, 2019
Röportaj:Yaşar Üniversitesi Avrupa Birliği Merkezi, göç alanında dikkate değer çalışmalara imza atan bir kurum. Merkez diğer alanlardaki etkinliğinin yanı sıra göç alanında yürüttüğü uluslararası projeler ile ön plana çıkıyor. Doç. Dr. Gökay Özerim ile hem merkezin göç alanındaki çalışmaları hem de “göç meselesi”nde sivil toplumun rolü üzerine bir söyleşi yaptık.
Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Alanında Akademik Araştırma ve Derlemeler III, 2023
Göç, demografik değişim ve Göç Bakanlığı 2019 yılında Covid-19 virüsü kaynaklı ilan edilen pandemi ile yeni bir çağ başlamış oldu. Yeni çağda 2025 yılına kadar, çeşitli evrelerden oluşan, geçiş süreci yaşanacaktır. Bu süreç zarfında dip dönem dediğimiz bir evre bulunmaktadır ki dünyada hemen her şeyin sıfırlandığı dönemdir. Ardından yeni çağın kuralları oluşturulacaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.