Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
16 pages
1 file
1980 sonrasında Türkiye'nin kentleşme ve mekân politikalarında radikal dönüşümler yaşanmaya başlamıştır. Özellikle büyük kentlerde gerek konut gerekse çalışma alanlarında ve hatta kamusal alanlarda, ulaşımda ve diğer kentsel hizmetlerde formelleştirme anlamına gelen önemli bir değişim süreci gözlenir. Aynı dönem bir yandan da neoliberal politikaların da etkisiyle sosyal devlet politikalarının sağladığı kazanımların ortadan kalktığı, formel olanın enformelleştiği, formel ile enformelin yeniden tanımlanıp, sınırlarının yeniden çizildiği bir dönem oldu. Kentin kullanım değeri gözden düşüp değişim değerine odaklanan projeler çoğalırken, kentli vatandaşlar da ödeme güçlerine göre farklı tüketici sınıflara ayrıldı. Kentte gündelik hayatı sürdürmek üzere barınmadan çalışmaya, ulaşımdan kültüre, afetlerden hizmetlere dek birçok alanda yeni zorluklar, ihlaller ve mücadeleler ortaya çıktı. Bu gelişmeler yaklaşık 50 yıl önce geliştirilmiş bir söylemi, bütünsel bir hak olarak Kent Hakkı'nı yeniden gündemimize taşıdı. Kapitalist kentleşme süreçlerine karşı sürdürülen kentsel mücadeleleri Gramscici anlamda çeşitli siperler olarak düşünmek mümkün görünüyor. Peki bu mücadelelerin bir araya gelip eklemlenmesi ve bütüncül bir Kent Hakkı tesisi mümkün olabilir mi? Kent Hakkı ihlallerini formellik enformellik ekseninde tartışmak kentlerin yaşadığı dönüşümleri anlamak ve Kent Hakkı'na yönelik talep ve mücadelelerin ufkunu belirlemek üzere yeni imkanlar sunmaktadır. Anahtar Kelimeler: Enformellik ve Formelleşme, Kent Hakkı, Siper Savaşları, İstanbul Abstract
Farklı Boyutlarıyla Kent ve Kentleşme, Dr. Emrah Akyüz, (Ed), 2021
Kent hakkı, kentlerde yaşayan insanların sahip olduğu pek çok temel hakkın kent ölçeğinde somutlaşmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle kentli hakları olarak da anılmaktadır ve çok yönlü bir içeriğe sahiptir. Kent hakkından bahsetmek için, öncelikle coğrafi olarak bir kent/şehir yerleşim biriminin olması; bu yerleşim biriminin üzerinde yaşayan insanların/kentli yurttaşların kentlere/şehirlere özgü sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal örgütlenme içerisinde hayatlarına devam etmesi gerekmektedir. Kent denilen yerleşim birimlerinin kurulması ise tarihsel süreç içerisinde farklı pek çok dinamikten etkilenmiş, kentler medeniyetin ortaya çıktığı mekânlar olarak bugüne dek gelişme göstermiştir. Kent hakkı, her ne kadar kentleşme ve insan hakları tarihi üzerinden çok daha eski zamanlara kadar götürülebilse de; asıl olarak kent ve kentleşme çağı olarak adlandırılan 19. ve 20. yüzyıllara ait bir kavramdır. İçinde bulunduğumuz yüzyılda ise tüm dünyada kentlerde yaşayan insanların sayısının giderek artması, kent hakkının daha çok vurgulanan bir kavram olmasını sağlamıştır. Sanayi kentinin ve sanayi sonrası kentin yaşam koşulları içerisinde, kentlerin yönetimi giderek önem kazanır hale gelmiştir. Sahip olduğu nitelikler itibariyle sınıflı bir yapı kentlerde artarak belirmiş, zamanla kentlerdeki sınıf yapısında hukuki eşitlik söz konusu olmuştur. Bunun yanında grup saygınlığı, statü ve ekonomik koşulların sebep olduğu farklılıklar, kentsel gerilim meydana getirebilecek potansiyeli de beraberinde getirmiştir. Kent hakkı/şehir hakkı kavramı (the right to the city) 1968 yılında ilk kez Fransız sosyolog Henri Lefebvre (1901-1991) tarafından kullanılmış; 1968 yılının Mayıs ayında Fransa'da başlayan ve daha sonrasında tüm dünyayı etkileyen öğrenci hareketine ilham veren bir ifade olmuştur. Zamanla, Henri Lefebvre dışındaki çağdaş eleştirel kent kuramcılarının da çalışmalarına konu olmuş, bunun yanında pek çok uluslararası metnin de temel felsefesini ve uygulamasını oluşturan bir kavram olarak gelişme göstermiştir. Bu bölümün amacı, kent hakkı kavramının temel özelliklerini vurgulayarak, kavramın felsefi temellerine ve uluslararası sözleşmelerdeki gelişimine odaklanmaktır. Buna göre bölüm dört kısımda ele alınmıştır. İlk kısımda kavramsal çerçeveye yer verilmiş, kent ve hak tanımlamalarıyla birlikte kent hakkı kavramının ilişkisel yönü ortaya konulmuştur. İkinci kısımda, kent hakkının ortaya çıkış ve gelişim süreci, tarihsel dinamiklerin vurgulanmasıyla değerlendirilmiş, özellikle kent hakkı kavramının radikal (Marksist) ve reformist yorumları üzerinde durulmuştur. Üçüncü kısımda ise kent hakkı, kavramının asıl gelişme gösterdiği çok taraflı metinler üzerinden açıklanmıştır. Özellikle uluslararası ve bölgesel düzeydeki metinlerde, kent hakkına ilişkin doğrudan ve dolaylı olarak geliştirilen yapılar tanımlanmış, bütünleşik olarak ve tarihsel süreç içersinde gelişen birikime odaklanılmıştır. Dördüncü kısımda, önceki bölümlerin ışığında kent hakkının kapsamı detaylı bir şekilde ortaya konulmuş, tüm bu kısımların sonunda ise genel değerlendirme bölümüne yer verilerek konunun kapsamı oluşturulmuştur.
2019
Nufus artisi ve beraberinde yasanan carpik/plansiz kentlesmeyle arazi ortusu/arazi kullaniminda yasanan degisimler kent ikliminin de degisimine sebep olmaktadir. Bu degisimler kirsal ve kentsel alanlar arasinda sicaklik farkini artirmaktadir. Ozellikle yesil alanlarin azalmasi, butunluk ve yapisinin bozulmasi sogutma etkisinin zarar gormesine sebep olmaktadir. Iklim degisime uyum ve azaltma surecinde yesil alanlar onemli rol ustlenmektedir. Bu calismada son yillarda yogun yapilasmanin yasandigi Samsun Atakum ilcesinin AK/AO sinif farkliklarinin ve yesil alan leke konfigurasyonun arazi yuzey sicakligini nasil etkiledigi aciklanmaya calisilmistir. AK/AO siniflarini ve mevsimsel olarak yuzey sicakligini tanimlamak amaciyla Landsat 8 OLI uydu goruntuleri Arcgis yazilimi kullanilarak siniflandirmis ve sicaklik haritalari olusturulmustur. AK/AO her bir sinifi icin ve her bir yesil alan lekesi icin ortalama yuzey sicaklik degerleri tanimlanmistir. Ayrica yesil alan lekelerinin ortalama lek...
İletişim, 2021
Kentlerin Türkiyesi içinde bazı kentler hem kendilerine hem de etraflarına verdikleri katkı ile öne çıkmakta ve bir laboratuvar işlevi görmektedir; sonuçta bu kentler üzerine çalışmak da siyaseten yaratıcı bir sürece kapı aralamaktadır. Bu kitapta bu tarz bir değerlendirme ve analiz yapmaya çalışarak hem bundan sonraki çalışmalara referans olabilecek akademik bir çalışma ortaya çıkarmış olduğumuzu hem de bilimsel ve kamusal tartışmaların devamına katkıda bulunduğumuzu umuyoruz.” Fırat Genç, Çağlar Keyder, E. Fuat Keyman ve Ayşe Köse Badur’un kaleme aldığı Kentlerin Türkiyesi: İmkânlar, Sınırlar ve Çatışmalar, Türkiye’nin her açıdan dramatik değişimlere sahne olduğu 2000’li yıllara kentleri odağına alarak bakıyor. Ekonomik, beşeri, teknolojik ve idari alanlardaki kapsamlı dönüşümlerin sonucu kentlerin tüm dünyada önem kazandığı bir zamanda Türkiye’deki siyasal rejimin aşırı merkezileşmiş yapısı ve neoliberal uygulamalar ile kentsel ölçekteki dinamikler arasındaki bağları gösteriyor. İzmir, Adana-Mersin, Konya ve Van’ı tek tek ele alan yazarlar, Türkiye ekonomisinin küresel pazarlara çok daha derinden eklemlendiği, bununla birlikte siyasal alanın hızla kapandığı, idari yapının ise görülmedik ölçüde katılaştığı bir ortamda tanık olduğumuz gelişmelerin kentsel yaşam, ekonomi ve siyaset üzerindeki sonuçlarını tartışmanın yanı sıra kentlerin devletle olan ilişkilerinin kaderleri üzerinde ne denli güçlü bir etkisi olduğunu da ortaya koyuyorlar.
Dünyanın farklı yerlerinde bulunan birçok kentinde son onbeş yılda, emlak balonu yaratan ve belli sınıfların yaşam alanlarından zorla ye-rinden edilmesi ile sonuçlanan tepeden inme soylulaştırma projelerinden kensel dönüşüm adı altında üretilen lüks toplu konut projelerine kadar neoliberal kentsel yeniden yapılanmaya şahitlik edilmekte. Bu geçtiğimiz süreç, yoğun ve örgütlü bir zeminde kaybedenlerce sokak protestoları ve çeşitli eylemliliklerle yanıtlandı. Yerinden zorla edilmeleri takiben, özelleştirmelerle kamuya ait ortak alanların da çitlenerek sermeyenin kullanımına açıldığı bir sürece tanık olundu. Bu kez, bu alanların kullanıcıları, ortak alanlarını geri talep etmek ve de serma-yeye terk etmemek için bu süreci işgal et hareketleri ile yanıtladı. Bu yazı, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan bu sürecin örgütlenme pratiklerini teorik bir gözle ele alarak, mevcut toplumsal hareketlerin imkan ve sınırlılıklarını Kent Hakkı ve Müştereklerimiz literatürü içinden incelemektedir. Bu imkan ve sınırlılıklar doğrultusunda, alternatif bir mücadele yapısının olasılıklarını tartışmaya açmaktadır. Yazı, çeşitlenen eylem biçimleri ve örgütlenme yapısının analizi ile eleştirel kentsel çalışmalar literatürüne katkı sağlamayı hedeflemektedir. Anahtar sözcükler: İlkel birikim; kent hakkı; kentsel mücadele; müştereklerimiz. In the last 15 years, many cities in different parts of the world have witnessed various facets of neoliberal urban restructuring, from top-down gentrification projects, to mass housing projects causing a real estate bubble, and the eviction of present dwellers. The response has often been street protests and other activities initiated by the dwellers. The same sort of eviction processes have been seen across the world, followed by the widespread privatization of common lands. The Occupy Movements have reacted to the privatization of common lands in many cities of the world. This paper is an analysis of the theoretical background of such movements and a discussion of the limits and possibilities of the Right to the City (RTC) and Commons literature. The aim of the article is to contribute to the literature of critical urban studies by analyzing different interpretations and providing an overview of how these varied conceptualizations shape activism.
2020
Yukarıdaki alıntı Dikmen Vadisi 5. etapta bir gecekonduda yaşayan ve büyükşehir belediyesinin tek taraflı ilan ettiği kentsel dönüşüm projesine karşı örgütlenen barınma hakkı mücadelesinin içinde yer alan Aysel'e ait[1]. Kendisiyle, 2015 yılı Şubat ayında doktora çalışmam kapsamında saha çalışması yaparken tanıştım ve derinlemesine mülakat yaptım. Aysel, 9 yıldır barınma hakkı mücadelesinin içinde yer almış bir figürdü, bu süreçte belediyenin tacizlerine, polis baskınlarına, ulaşım ve altyapı hizmetlerinin kesilmesi dolayısıyla çürüyen bir mahallede yaşamanın sıkıntılarına katlanmıştı, fakat barınma hakkı mücadelesine minnettardı da, ona hakkını aramayı öğrettiği için. 'Sıradan, halktan insan'larken hakkını arayan insanlara nasıl dönüştüklerini anlattı. Kendisiyle, mahallesinde yaşayan komşularıyla gururluydu: hem 'canla başla mücadele ettikleri' için, hem de 'işinde gücünde', 'kavga gürültü çıkarmayan' insanlar oldukları için. Bu yazı, Türkiye'de kentsel dönüşüm üzerine düşünürken, Aysel'in sözlerindeki bu çelişki ve onu böyle bir manevra yapmaya iten gerilimin ne olduğuna dair bir cevap arayacak. Kentsel dönüşüm, 2004 yılında ülke çapında resmi kent politikası ilan edildiğinden beri büyük vaatlerle tanıtımı yapılan ve herkesin davet edildiği, herkesin yararına olduğu iddia edilen bir kampanya olageldi. Bununla daha modern, estetik, sağlıklı, afetlere karşı dayanıklı, güvenli şehirler üretilecekti. Kentin tüm marazlarına karşı bir çözüm niteliğindeydi (İslam, 2010, s. 60) ve bu nedenle ülke çapında bir seferberlik vurgusuyla beraber reklamı yapılıyordu. Yalnızca Türkiye'ye özgü değildi kentsel dönüşüm hamleleri. 'Neoliberalizmin Öznur YARDIMCI 1 Nisan 2020
DergiPark (Istanbul University), 2017
Çalışmada, kentli haklarının insan hakları içindeki konumu ortaya koyulmuş ardından kentli haklarının tanımı yapılarak, bu hakkın kapsamına yer verilmiştir. Ayrıca çalışmada, kentli hakları konusunda bilinci belirlemek amacıyla Süleyman Demirel Üniversitesi bünyesinde yer alan İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi içinden seçilen örnekleme anket çalışması yapılmış ve bulgular değerlendirilmiştir.
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi, 2021
Sanayileşmenin ilk döneminden itibaren kente yerleşme ve kentte söz sahibi olma isteği yalnızca mekânsal bir hak isteği olmamıştır. Kent hem fiziksel hem de sosyokültürel bir olgu olması nedeniyle içinde bulunduğu toplum yapısı ile ilgili önemli bilgiler taşımaktadır. Kentsel mekânın hızlı bir biçimde dönüşümü, içinde bulunduğu toplum yapısını da hızla değiştirmekte ve toplum tarafından değiştirilmektedir. Kent toprağının sakinlerine açılan alanlar, içinde bulunulan döneme ve iktidar yapısına göre değişmektedir. İktidar, kentin anlam dünyasını yaratmakta ve çerçevesini çizmektedir. Kente yerleşmede, kentte söz sahibi olmada ve kentteki hizmetlerin dağılımında sınıf mücadeleleri önemli bir rol oynamaktadır. Kentsel haklar, kent mekanında yaşayanların, kente ait haklarının neler olduğu ve kentsel mekan için alınan kararlarda söz sahibi olmaları üzerine tasarlanmıştır. Kentte insan hakları; günümüzde kentlerde ortaya çıkan hak ihlallerinin engelleyebilmek adına dikkat edilmesi gereken hakları içermektedir. Kentle ilgili olan hakları tanımlamak, kentli hakları açısından önemli bir alanı tanımlayabilmeye olanağı sağlamaktadır. Bu makalenin amacı, kentte en temel insan hakkı olan "kent hakkı" kavramını tarihsel olarak açıklamaktır. Makalenin diğer bir amacı mülkiyet hakkını, kent hakkı kavramı üzerinden tartışmaya açmaktır.
Öz: Bugün, modern kentlerin pek çoğu ırki, etnik, göçmen, yoksul, sığınmacı vb. sosyal kesimler üzerinden cereyan eden kronik sosyal düzensizlikle baş etmek durumundadır. Yoksulluk tabanlı sorun alanlarının çokluğu kent ilişkilerini ve kentsel sosyal bünyeyi istikrarsızlaştırmaktadır. Kentsel gündelik yaşamın tüm şubelerini sosyal düzensizlik girdabına sürüklemektedir. Küresel yoksul/göçmen akışları, iktisadi krizler, işsizlik, sosyal devletten geri çekilmeler ve ekonomideki daralmalar neticesinde dünya ölçeğinde yaşanan iktisadi ve politik tehditler, kentsel dengelerin altüst olmasına, istikrarsız ve çarpık ilişki formlarının inşasına, devasa sorun alanlarının oluşmasına yol açıyor. Bu yazıda, kentlerin yoksulluk tabanlı parçalanan iktisadi, sosyal ve mekânsal veçhelerine ve bunların sosyal düzensizlik yaratma potansiyellerine makro bir perspektiften bakılmaktadır. Abstract: Today, many of the modern cities are to cope with chronic social disorder that is caused by social sections such as racial, ethnic, nomadic, poor and defectors. The multitude of fields related to poverty makes city relations and urban social enlargement unstable. It puts all branches of urban daily life into unstability whirlpool. Economic and political threads caused from global poor/ immigrant flow, economic crisis, unemployment, refraining from social state and contractions in economy are causing urban balances to be upside down, it is building unstable and warped relationship forms and causing enormous problematic areas. In this study, the economic, social and environmental aspects of the splited poverty rooted urbans and their potential of creating social unstabilities are examined in a macro perspective.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Cumhuriyet Üniversitesi İİBF Dergisi, 2012
Meltem İzmir akdeniz akademisi dergisi, 2021
Sürdürülebilirlik Kent Bilim Fotoğrafları, 2020
kent yoksulluğu ve mekansal yarılma, 2014
Ufuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2016
idealkent Kent Araştırmaları Dergisi, 2013
Çağlar Boyu Göç (Tarih - Kültür - Medeniyet) , 2021
Disiplinlerarası Yaklaşımla Çocuk Hakları (Çocuk Hakları Eğitimine Yönelik Uygulama Örnekleriyle, 2020
Yerel Siyaset https://www.yerelsiyaset.net/haber-konut-hakkini-talep-etmek---kenti-talep-etmek-5812.html, 2019