Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2019, Ulusal Tasarım Günleri
19. yüzyılda Avrupa ülkelerine tanınan ticari imtiyazlar ve sonrasında yayınlanan Tanzimat ve Islahat fermanları nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu’nda hız kazanan “Batılılaşma” ekonomik, toplumsal ve siyasi hayatta etkili olmuştur. Bu dönemde yeni mimari üsluplar ve Avrupai yaşam tarzının beraberinde getirdiği gereksinmeler nedeniyle mevcut yapılarda meydana gelen dönüşümler ve inşa edilen batı kökenli yeni bina türleri özellikle başkent İstanbul’un fiziki yapısında değişikliklere yol açmıştır. Günümüzde mevcudiyetlerini sürdüren ve Batılılaşma Dönemi İstanbul’unda batı kökenli bir bina türü olarak değerlendirebileceğimiz pasajlar, işlevlerinde meydana gelen farklılaşmalara rağmen; sahip oldukları mimari özellikleri ve korumaya devam ettikleri izleriyle Osmanlı toplumundaki batılılaşma hareketlerini 21. yüzyıl İstanbul’unda dahi hatırlamamızı sağlayan bellek mekânları olarak karşımıza çıkarlar. Bu çalışmada öncelikle basılı ve dijital literatür taraması yapılarak bellek, toplumsal bellek ve bellek mekânı kavramları üzerinde durulacak ve bu kavramların batılılaşma dönemi İstanbul’unda inşa edilen pasajlarla ilişkileri Beyoğlu’ndaki Hacopulo Pasajı örneği üzerinden irdelenecektir Anahtar Kelimeler: Bellek Mekânı, İstanbul, Batılılaşma, Pasaj, Hacopulo Pasajı
Ankara’nın Bellek Mekânları: Seksen Yıllık Bir Dönüşümün Sözlü Tarih Denemesi, 2022
Çalışmada, 1940'lı yılların sonundan günümüze kadar gelen süreçte Ankara'da gündelik hayat pratiklerinin, toplumsal ilişkilerin ve mekânın dönüşümü; sözlü tarih yöntemi aracılığıyla yerel halkın belleğine başvurularak analiz edilmektedir. Ankara'nın Çankaya ilçesinde yaşayan 60 yaş üstü yurttaşların belleklerinde kalanlardan hareketle Ankara'nın belli başlı bellek mekânlarındaki değişim ve bu değişimin mekânı deneyimleyenler tarafından nasıl algılandığı ve değerlendirildiği araştırmanın konusunu oluşturmaktadır. Ankara'da mekânın ve dolayısıyla belleğin nasıl dönüştüğünü, bu dönüşümün gündelik hayata nasıl yansıdığını analiz etmeyi amaçlayan çalışmada, cumhuriyet ile birlikte meydanları, parkları ve mimarisiyle oluşturulmaya çalışılan kent tasarımından yıllar içinde uzaklaşıldığı görülmektedir. Özellikle 1970'lerden itibaren modernleşme ve kapitalist üretim ilişkilerinin de güçlenmesiyle birlikte ciddi bir kentsel ve toplumsal dönüşüm yaşanmaya başlanmıştır. Bu dönüşüm de ilk olarak mekân kurgusunda kendini göstermiş; arka planında yer alan ekonomik ve siyasi unsurlar mekânı, toplumsal ve kültürel yapıları büyük ölçüde biçimlendirmiş, bu değişim süreci de gündelik hayata yansımıştır. Ankara'nın bellek mekânları tarihsel süreçte dönüşerek yok olma ile karşı karşıya kalmıştır. Kentin merkezi olarak tanımlayabileceğimiz Kızılay ve Ulus bölgesi giderek bu özelliklerini yitirmeye başlamıştır.
İnsanın fizikî ve sosyal çevresiyle kurduğu ilişkiler bütünü kültür yapılarını oluşturur. Bu yapılar toplumların kültürel belleğini teşkil eder. Yaşanılan mekânlar, kültürel bellek biçimlerinin kodlama alanıdır. Mekân, toplumun bellek deposu olarak kültürel sürekliliğin sağlanmasına katkıda bulunur. Topluluğun üyeleri tarafından aynı mekânda bulunmak, ortak deneyimin ve belleğin paylaşılmasını sağlar. Bu ortamlarda kuşaklar arası bir kültürel iletişim söz konusudur. Aynı mekânda bulunmanın belirlediği ortak davranış kalıpları, topluluğun değer ve tutumlarının oluşmasında önemli bir etkendir. Makalede Barak Türkmenlerine ait köy odaları kültürel bellek mekânı olarak incelenmiştir. Makalenin amacı, kültürel bellek mekânı olarak Barak odasının, topluluğun tarihî ve edebî kimliğini korumada oynadığı rolü ortaya koymaktır. Bu çerçevede öncelikle literatür taraması yapılmış, veriler doküman analizi tekniğiyle toplanmış ve tespit edilen verilerin doğrulanmasında kaynak kişilerle görüşmeler yapılmıştır. Yapılan incelemede Barak Türkmenlerinin göç ve iskân süreçlerinde oluşan sözlü kültür ve sözlü tarih belleğinin oda ekseninde korunup kuşaklar arasında aktarıldığı tespit edilmiştir. Barak odalarının yöre kültüründe meclis, misafirhane, eğlence mekânı, yas evi gibi birden çok işleve sahip olması, bu kültürel paylaşıma ortam hazırlamıştır.
MEGARON / Yıldız Technical University, Faculty of Architecture E-Journal, 2023
Authenticity, real or not, existing or not, constitutes an important element of strength for the urban environment. The perceived authentic identity of the place is transformed into economies of experience associated with consumer culture. Sometimes this can be in the form of transforming and protecting a historical building or neighborhood, sometimes supporting the development of cafes and shops, branding cultural identity, and sometimes presenting the place with new media channels. This problem plane, which constitutes the beginning of the study, aims to reveal the impact assessment process of an environment that is stuck between the existing place authenticity and the elements that are newly attributed to the place and that shape the authenticity in perceptions. Authenticity was first revealed in heritage conservation studies and was included in social science studies over time. Today, the concept is introduced into a new production and consumption process within the scope of urban area activities. While the authentic is sometimes defined as the memory that needs to be preserved with deeply emotional expressions, it is sometimes associated with a vulnerable imposition for consumption. In this cycle, the existing authenticity of the place cannot be revealed, and a new perceptual authenticity production is started. This study dealt with the spatial memory of Beyoğlu and aimed to reveal the perceived and existing level of authenticity. The method step of the study was carried out in two stages as collecting data related to the problem and analyzing the data. Data were collected by snowball sampling method and document analysis technique. In the analysis step of the data, deductive content analysis was taken as reference. Category matrices were extracted, contexts and codes were revealed. The category matrix step, through Bennett's (2018) titles of screen, literary text, culture-art and project productions; context step, through Somers' (1994) public, ontological and meta narrative titles; the code step was created by the author through the concepts explained in theory and revealing the problem of the study. Codes; Goffman's (1959) onstage/backstage self discourse, MacCannell's (1976) false pattern discourse, Trancik's (1986) lost space discourse, Auge's (1995) non-places discourse, Boym's (2001) ) nostalgia discourse has been deepened by making use of Zukin's (2010) narratives such as cultural identity branding discourse. While the process carried out through document analysis and snowball sampling enables accurate determination of what, why, why, how and where to search and a reliable evaluation, categorizing the sources and coding their contents will reveal the changes and duality seen in the "existing and perceived authenticity" perspective. While losing the monumentality of Beyoğlu's memory spaces that go beyond being a residence, the opera and dances introduced by the west, its stories, patisseries and people, an image object is produced over the nonexistent. The universal elite growth rhetoric, based on the economic power of the capital and the state, and the cultural power of the media and consumer tastes, has also surrounded Beyoğlu. This situation is expressed by Guy Debord as contemporary capitalist modes of production produce a huge spectacle for societies. It has been an important finding for Beyoğlu that the perceptual authenticity discourses, which symbolize the return to the past, also construct a new place memory culture and are shaped around the consumption potential. In summary, this study is important for an exploration to be made in a cultural space saturated with the spirit of self and place, to see where the cognitive dimension takes the subject in narratives and to embody what the space has lost in the social dimension with visual images. It can be said that the right solution can be found if the root experiences about Beyoğlu can be revealed. Encountering the types of signs and narratives that will reveal these two meanings in Beyoğlu is also an expression of the fact that the work is in the right qualitative production process. Based on the analyzes of the discourses and visual data collected throughout the study, the question of whether it is possible to prevent the falseness produced by this shift and updated experience environment of Beyoğlu becomes very important. The study raises awareness by raising this question and provides this through a method trial.
ilef dergisi , 2019
Abstract How memory is conceptualized within and beyond the disciplinary boundaries throughout history determines the spatial references. At the same time, these spatial references provide the historical representations of particular social structures and accompanying worldviews. It is because memory is regarded as the foundation of both theoretical and empirical studies and diverse interventions into place (including political and aesthetical), it becomes necessary to consider the changing relation between memory and place which is transformed through the history of thought and reflected in the recent understandings within Memory Studies. In this framework, starting from the conceptualization of memory as based on a metaphoric topos (place) and following the line of thought through the conceptualization of memory as an analytical concept, the relation between memory and place is discussed also by means of considering the recent debates within the field of Memory Studies. “Right to the city” which is one of the significant concepts of Critical Urban Studies is related to the concept of Right to Memory which is introduced as based on the conceptual repertoire of Memory Studies. The aim of this article is to contribute to such conceptualization by following the transformation of related thought as based on major conceptual mainstays. Keywords: Memory, city, memory studies, urban studies, right to the city Öz Tarih boyunca disipliner sınırların içinde ve ötesinde belleğin nasıl kavramsallaştırıldığı, mekânsal gön-dermelerin niteliğini de belirler. Aynı zamanda söz konusu mekânsal göndermeler belirli dünya görüşleri ve toplumsal yapıları yansıtan tarihsel temsiller sunar. Belleğin mekâna yönelik kuramsal olduğu kadar ampirik çalışmalara ve hatta mekâna yönelik çeşitli (politik, estetik vb.) müdahalelere dayanak olarak gö-rülmesi, bellek ve mekân arasındaki, özelikle toplumsal düşünce tarihi içinde gerçekleşen ve bugün bellek çalışmaları alanındaki temel anlayışları oluşturan ilişkinin değişen boyutlarını hesaba katmayı gerektirir. Bu çerçevede, metaforik bir topos (yer) olarak bellek yaklaşımından, analitik bir kavram olarak bellek yak-laşımına yönelen düşünce çizgisi takip edilerek günümüzde bellek ve mekân arasındaki ilişki, bellek çalış-malarının sağladığı güncel kavramlaştırma olanakları açısından tartışılmaktadır. Eleştirel Kent Çalışmaları alanının önemli bir kavramı olan "Kent Hakkı", bellek çalışmaları alanının kavramsal araçlarından yarar-lanarak oluşturulan bellek hakkı kavramıyla ilişkilendirilmektedir. Bu makalenin amacı, bellek ve mekân arasındaki kavramsal ilişkinin temel uğrakları üzerinden ilerleyen düşünsel dönüşümü izleyerek böylesi bir kavramsallaştırmaya katkıda bulunmaktır.
ANASAY, 2021
Sümerbank Beykoz Deri ve Kundura Fabrikasının temelini oluşturan Beykoz Miri Debbağhaneleri Sultan II. Mahmut zamanında Beykoz deresinin Boğaza döküldüğü noktada inşa edilmiştir.1810 yılında tesis edilen ve her geçen gün gelişen debbağhane, ordunun ihtiyaçlarını karşılamak üzere Harbiye Nezaretine devredilince daha da büyüyerek imparatorluğun en büyük deri üretim merkezi haline gelmiştir. Yeni kurulan bu tesisin ismi Tabakhane-i Klevhane-i Amire olarak değiştirilmiş 1826 yılına kadar ordu için palaska, çizme, kütüklük, koşu takımları gibi askeri malzemeler üretmiştir. Ayrıca Debbağhane-i Amire 'ye 1842 yılından itibaren buhar kazanı, buhar makinası, Taş Değirmen'in yanında 70 değirmen ilave edilerek tesisin makinalaşması sağlanmıştır. Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın 1912 yılındaki girişimleri neticesinde Avrupa'dan getirtilen debagat makinaları sayesinde tesis yeniden modernleş
Medeniyet Sanat, 2020
Bu çalışmanın amacı, tarihi konutların müze olarak işlevlendirilmesindeki uygunluk düzeyinin ortaya konulmasıdır. Konutların müzeye dönüştürülmesinde uğradığı müdahale şekli ve düzeyi çerçevesinde problem ele alınmıştır. Tarihi yapıların işlevlendirilmesinde mevcut yapının sahip olduğu değerlerin korunması ile yapının yeni işlevini karşılaması arasındaki dengenin kurulması önemli bir noktadır. Çalışmada, yeniden işlevlendirmede, konutlara yapılan müdahaleyi tespit etmek için görüşme, mekân analizi ve yerinde gözlem çalışması yapılmıştır. İstanbul’un Beyoğlu ilçesi içerisinde bulunan ve konuttan müzeye dönüştürülmüş Adam Mickiewichz, Masumiyet, Orhan Kemal ve Doğançay Müzeleri çalışma alanı olarak belirlenmiştir. Müze ev işlevinin konut yapılarının sürekliliği açısından uygun olduğu, sanat evi ve koleksiyon evi olarak kullanıldığı noktada mevcut yapıya müdahalelerin arttığı ve aslının daha az korunduğu gözlenmiştir. Sonuç olarak tarihi yapının korunmasında bir yöntem olan yeniden işlevlendirmede mevcut konutun mekânsal boyutları ve birim sayısı dikkate alınarak işlev önerilmesi, müdahale düzeyini en aza indirmekte ve böylece mevcut daha iyi korunabilmektedir.
Kesit Akademi
Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılmasından sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti Batılı ve modern bir anlayışı kendisine rehber edinmiştir. Çeşitli siyasi, toplumsal, ekonomik ve kültürel değişikliklerden beslenerek gelişen reformist Türkiye, bütünsel anlamda bir dönüşüm sergilemiştir. Reformist Türkiye'de yeniden inşa edilen kentler ve kent mekânları cumhuriyet ideolojisini hatırlatıcı göstergelere sahip olmuştur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulmasından sonra modern anlayışa göre oluşturulan kentler bellek mekânları anlamında önceki dönemlere nazaran daha kıymetli görülmüşlerdir. Çünkü bellek mekânlarının sürdürülmesi için önem arz eden mekânlar yeni ideolojik düzenin sürdürülebilirliğinde mihenk taşı konumunda yer almışlardır. Türk kolektif hafızası modern Türkiye algısını temsil edebilen ve önceki yapılardan tamamen bağımsız mekânlar üzerinden devam ettirilmiştir. Türk kolektif hafızası, cumhuriyetin ilanı sonrasında yeni rejimin ideolojisine uygun şekilde oluşturulmuştur. Ortaya çıkan tabloya bakıldığında görülen durum şudur: Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi, ekonomik, toplumsal ve kültürel referansları bırakılarak Batı modelli yeni bir devlet anlayışına geçiş sağlanmıştır. Bu anlayışta modern toplumsal yapılar inşa edilerek kolektif hafızanın bellek mekânları üzerinden kurgusu gerçekleştirilmek istenmiştir. Modern toplumsal yapının kalıcı hale gelmesini sağlamak için radikal kentsel dönüşümlerin yaşandığı da bilinmektedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ulusal kimliğinin inşa edilmesinde bellek mekânları bilinçli şekilde meydana getirilmiştir. Türk kolektif hafızasının inşasında birçok cumhuriyet şehrinde 1 Bu çalışma birinci yazarın ikinci yazar danışmanlığındaki yüksek lisans tezinden türetilmiştir. This study is derived from the first author's master's thesis under the supervision of the second author.
İDEALKENT, 2021
Büyük ölçekli kentsel dönüşüm projeleri öncülüğünde hızla üretilen postmodern mekân üretimi, Bomonti Semti'nin bir taraftan tektipleşmesine ve standartlaşmasına, diğer taraftan melezleşmesine tanıklık etmektedir. Yerel kültürün ve kolektif belleğin göz ardı edildiği, bulanıklaştığı ve manipüle edilmeye başladığı bu süreçte, gelenekler ve davranış biçimleri birbirine benzer hale gelerek yeniden icat edilmektedir. Metruk sanayi yapılarının sanat galerilerine, butik dükkânlara, kafelere, otellere ve ofis alanlarına dönüştürülmesi, belirli temalar çerçevesinde kopyalanan ve yeniden inşa edilen melez mekânlara örnek oluşturmaktadır. Dolaşım, tüketim ve iletişim odaklı gelişmeleri öne çıkaran ve geleneksel olandan farklılaşan bu alanlar, kısa ömürlü, anlık görüntülerin ve geçiciliklerin yaşandığı ve yer olarak görülmeyen oluşumlara dönüşmektedir. Dolayısıyla, Bomonti'de yaşanan belleğin başkalaşımı, çok boyutlu ve karmaşık mekânsal dönüşümlerin yanı sıra melezleşmenin ve tektipleşmenin bir ürünüdür. Bu çalışma, farklı yaşamların çoğul pratiklerini ve kolektif belleğin örgütlenme biçimlerini planlama ve tasarım sürecine aktarabilmenin önemini vurgulamaktadır. Geçmişten günümüze süregelen kentsel deneyimler ortaklığında toplumsal olarak inşa edilmiş yaşam alışkanlıklarını, mekân ve ortak hafıza ekseninde keşfetmeyi amaçlamaktadır.
Ruhun Gemisi, Şana-Taka, 2023
Mimar.ist, 2006
The Grand Bazaar and Memory: In the article, the old stories of Grand Bazaar have been studied as related on its own space constitution. As a small town the Grand Bazaar with shops, cafes, small mosques, fountains, open spaces, streets and street junctions and inner bazaars has been studied to understand how it has reached today’s physical structure. Especially, the article dwells upon the effects of the well known big fire disasters on architectural structure of the Grand Bazaar. Also, the article studies the bazaar together with inner bazaar and large neighbour commercial buildings (hans) which are connected to the Grand Bazaar’s streets with a door. The architectural structure of some of the commercial buildings (hans) makes nice surprises for visitors which has taken an important place in the commercial life in the Ottoman age. Finally, the image changes of Grand Bazaar has been evaluated between today and past. The new images of Grand Bazaar has been compared with nowadays modern shopping centers while this image is prepared to be carried to the digital media as a world trade mark.
Mimar.ist Dergi, 2022
Neoliberal politikalar doğrultusunda üretim alanlarının kent dışına taşınması bununla birlikte sermaye birikimi için kentsel mekanların tüketime yönelik yeniden dizayn edilmesi 1980’lerden bugüne sermayenin yolunu açarak devletin kentsel politikası haline gelmiştir. Bu süreçte İstanbul özelinde söz konusu kent politikalarının getirisi olan dönüşümden en büyük pay alan bölgelerden biri ise Beyoğlu oldu. Özellikle 2000’li yıllardan sonra çıkarılan çeşitli kanun ve plan değişiklikleri ile kapsamının genişletildiği ve fiziki müdahalenin arttığı dönüşümlerin mekânsal etkisinin yanı sıra sosyo-kültürel sonuçlarının da görünürleştiği bir sürecin içerisinden geçiyoruz. İlk olarak 2020 yılının başında kamuoyuna açıklanan Beyoğlu Kültür Yolu projesi güzergahı ve durakları, karar vericilerin bölgeye, dönüşüm projelerine bütünlüklü yaklaşımını tekrar gözler önüne seriyor. Kentlilerin itirazına sebep olan birçok proje için bir meşrulaştırma aracına dönüştürülen kültür-sanat-müze fonksiyonları ise ‘kültür yolu’ ile bağlanıyor. İktidar için dönüştürülmesi arzulanan sosyal ve kültürel doku ve yaratılmak istenen ideolojinin kültürünü inşa etmenin yanı sıra ilk durağı Galataport İstanbul AVM olan Beyoğlu Kültür Yolu tüketim alanlarına müşteri taşıma, tüketim hattı oluşturma gibi amaçlara da hizmet ediyor. Beyoğlu Kültür Yolu’nun ilk durağı olan Galataport projesine çok benzer şekilde kentsel bağlamdan kopuk, kamusal yarar gözetmeksizin kıyıya inşa edilen diğer proje ise Tersane İstanbul (Haliçport) projesi oldu. Proje kapsamında Grand Pera AVM, Narmanlı Han, Galataport gibi projelere benzer şekilde müzeler yer alıyor. Desantralizasyon sürecinin ardından 1960’lı yıllardan itibaren kültür havzası ve turizm bölgesi olarak planlanan Haliç kıyıları bugün gerek Tersane İstanbul projesi gerekse mevcut yerel yönetimin son dönemde gündeme getirdiği bir parçası tarihi Haliç Tersanelerinde yer alan müze (sanat, film, müzik, fotoğraf) projeleri ile dönüştürülmeye devam ediyor. Galataport ve Haliçport projelerinin gündeme geldiği dönem ve öncesinde kamuoyuna duyurulan yaklaşımlar (Perşembe Pazarı yenileme alanı projesi, Haliç’e su altı karayolu tünel projesi ve Atatürk Köprüsü’nün yıkımı vb.) kesintisiz bir kıyı hattının dönüşümü üzerine tahayyülün bir başka göstergesi oldu. Beyoğlu Kültür Yolu projesi bugün kapsadığı alanın ötesinde Haliç kıyısında süregiden dönüşümün de beslediği ve beslendiği daha geniş perspektif ile büyük bir alanın dönüşümünü vaad ediyor. Haliç kıyıları, Galata kıyıları ve arkasındaki mahallelerin dönüşümünü; Beyoğlu Kültür Yolu ile birlikte değerlendirmenin ve Beyoğlu’nun dönüşümünü bütünlüklü bir şekilde ortaya koymanın elzem olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle bu yazının amacı, Beyoğlu Kültür Yolu projesini sadece yakın zamanda kamusal alan olarak sunulan Galataport değil Haliç kıyıları ve dönüşümü ve dönüşümü meşrulaştırmak için kullanılan kültür projeleri kapsamında ele almaktır.
Istanbul Research Institute, 2019
Osmanlı belgelerinde kayda geçen evlerin mekân tariflerinden gündelik yaşamın geçirildiği her tür mekân üretimine ve kullanımının yapılanmasına ilişkin önemli bilgiler edinilir. Tariflerdeki veriler aracılığıyla makale, modernleşme öncesinde başkent İstanbul evlerinde belli bir fonksiyonla tariflenemeyen "oda," "sofa," "dehliz," "tahtapuş," "gurfe," "selamlık," "gölgelik" gibi yaşama mekânlarını inceler. Bu mekânların o dönemde nasıl düzenlendiğini ve kullanıldığını, dönemsel olarak karşılaştırmalı incelemeyle mekânların nasıl dönüşüm geçirdiğini tartışır. Modernleşmenin eşiğindeki İstanbul evlerini anlamak için seçilen örneklem grubu, on yedinci yüzyılın başında İstanbul Mahkemesi 3 numaralı kadı sicilinde kayıtlı evlerdir. Bu evlerin mekân tariflerinde kullanılan terminolojinin anlamsal ve sayısal analizlerinin yapılmasıyla, modernleşme öncesi evlerin yapılanması ve sözkonusu mekânların düzenleri ortaya konacaktır.
Özet Erken Cumhuriyet Dönemi boyunca, Türkiye'de Modern Mimarlık Üslubunun yaygınlaşması ve Cumhuriyetin modernist ütopyasının yerleşmesi için Avrupa'dan yabancı mimar ve kent plancıları hem eğitime katkıda bulunmaları, hem de bakanlıklarda çalışmaları için ülkemize davet edilmişlerdir. Modernleşme sürecini etkileyen bu mimarlar ve kent plancıları, cumhuriyetin mekân uygulamalarına örnek olacak çeşitli tasarımlarla katkıda bulunmuşlardır. Bu örnek tasarımlarından biri olan ve yabancı iki mimar tarafından tasarlanan " Fenerbahçe yarımadası çevre düzenlenmesi " , unutulmuş fakat bir o kadar da etkileyici bir tasarımla dikkat çekmektedir.
2013
Antik Cag’da heykelleriyle unlu bir kent oldugunu bildigimiz Istanbul, Ortacag ve Osmanli donemlerinde bu niteligini yitirmis, heykel ancak yirminci yuzyil basinda kendine yeniden yer bulabilmistir. Istanbul kentinin acik alanlarinda Cumhuriyetin kurulmasiyla birlikte kamusal alanlara heykeller yerlestirilmeye baslanmis ama kentin acik alanlari 60’li yillara degin resmi soylemin parcasi olmak disinda kalan, farkli dil anlayisi kullanan heykellere kapali kalmistir. 60’li yillardan itibaren cok az sayida da olsa farkli anlatim dillerine sahip olan heykeller gerceklestirilmis ama acik alan heykelinin anlam baglarinin en onemli ogelerinden biri olan cevre iliskileri, yer degistirmeler vb. davranislarla surekli zarar gormustur. Ayni zamanda heykel sanatcilarinin farkli bicim anlayislarinda ve cok cesitli anlam dizgeleri icinde gelistirdigi oneriler proje olarak kalmis, yeni onerilerin kamusal mekânlardaki etkileri esas olarak 90’li yillardan itibaren gorulmeye baslanmistir. Gunumuzde hey...
UNIMUSEUM, 2021
With the Industrial Revolution, life shifted to cities. The cities that are the centers of life, economy and change accommodate a large part of the world's population and steadily accept emigrations. Unrest began in the cities as a result of the lack of urban belonging of the migrants and the loss of the feelings of belonging as a result of the change of the city. In this case, the creation of a sense of belonging to the city emerges as one of the most convenient solutions for both the migrants and the locals of the city. The prerequisite for creating and keeping urban identity alive is to keep the development and adventure of the city or its district alive. This will sustain the identity of the city and reinforce the sense of belonging. The easiest way to achieve this is through the city museums. City museums don't tell about important personalities, war heroes or political personalities. The figures of the city museums are the ordinary people of that city. City museums are civic history, and this history has been put forward by local and ordinary people. In this article, the importance of city museums and city museums established in Turkey from past to present will be examined. At the same time, the following questions will be answered: Would the planned city museum in the District of Eyüpsultan be useful for the city and the district? Does the establishment of the City Museum in this district reinforce the belonging to the city and the district?
Türkiye Araştırmaları Literatür Dergisi, 2010
El-hâsıl cemi İstanbul'u Sultan Mehmed Han yapıp, bir vechile mamur etti-kim, "etraf-ı âlemde anın misli şehir yoktur" diye seyyahlar şehadet ederler. 1 Neşrî Giriş Yerine İstanbul modern zamanlara kadar, Roma ve Kudüs gibi, yüzyıllarca insanlığın çekim merkezlerinden biri olagelmiştir. Bazen varılacak nihai nokta bazen de kısa süreliğine uğranan bir yer olarak, çeşitli amaçlarla yola çıkıp hatıralarını kaleme alan seyyahların anlatılarına konu olmuştur. Şehrin gözlemlenmesi ve bu gözlemlerin kaydedilmesi, en eski tarihlere kadar uzanan bir uğraştır. Philip Mansel'in de dediği gibi "Konstantiniyye, istisnai uzunlukta bir tarihsel belleğe sahip olan bir şehirdir". 2 Bu çalışmamızda tarih boyunca çeşitli sebeplerle İstanbul'u görme şansına erişip anılarını kaleme alan seyyahları ve böylelikle İstanbul tarihine katkı sağlayan seyahatnameleri ve seyahatnameler etrafında hazırlanmış çalışmaları incelemeyi deneyeceğiz.
Especially in recent years with increasing technology, developed in the context of social relations has become a subject of research by many disciplines in memory. In the historical process, to change memory and to be in a close relationship with space, memory has become an important research topic in the planning discipline. The memory is the most important bond between the individual and society. The memory which is occurred by the individual production and social relations, is affected by many external elements such as socio-economic conditions, life styles, traditions and at the same time effects the external elements. But this is not one-sided interaction. On the one hand, the elements in space change the memory, on the other hand changes in memory may change the use of space and the physical appearance of space. The most important areas are public spaces which is collective memory formation and effective in sustaining the relationship between indiviual and memory. On the public spaces which communities come together in order to express themselves and protect of the rights, interaction with the memory is very strong. In the study, the memory replacement is examined terms of the historical development of Taksim Square and Taksim Square Pedestirian Project, and discussed a critical perspective.
Cumhuriyetin 100. Yılında Dünden Bugüne Muğla Cilt 1-2, Alâattin Karaca, Gulzar Mammadova, Ed., Muğla Büyükşehir Belediyesi Kültür Yayınları 27., 2024
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.