Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
8 pages
1 file
11 Eylül sonrası küresel güç mücadelesinin birinci adresi konumunda bulunan Afganistan, Obama'nın yeni Afganistan-Pakistan (AfPak) stratejisi ile birlikte yeni bir döneme girişin eşiğinde bulunmaktadır. 2009 yılında bizzat Başkan Obama tarafından hazırlanan söz konusu yeni stratejide Afganistan'da ulus ve devlet inşası ile demokrasinin kurulması hedeflerinden vazgeçilmekte; buna kar-şılık Afgan Hükümetinin kapasitesinin artırılması, uluslararası aktörlerin ve bölge ülkelerinin soruna ortak edilmesi ve Taliban ile uzlaşılarak siyasi çözüm bulunması vurgulanmaktadır. Bu da haliyle bölgede hem işgalin gerekçesi hem de gelinen aşama itibarıyla yeni bir tartışmayı beraberinde getir-mektedir. Dolayısıyla bu çalışmada, yeni strateji kapsamında geçiş safhasında gelinen son aşama, Afganistan'ın genel güvenlik durumu, 2014'e giden süreçte yaşanması muhtemel gelişmeler, ABD ve NATO'nun yeni rolü ile ilgili değerlendirmeler kapsamında 2014 ve sonrasına yönelik bir takım öngörülerde bulunulacaktır. Çalışma kapsamında, ayrıca, Afganistan'da istikrarı sağlamaya yönelik aktörler-dinamikler bazında uyumlaştırıcı yaklaşımlar üzerinde durulma suretiyle, 2014 sonrası orta-ya çıkması muhtemel yeni sorunları aşmaya yönelik bölgesel örgütlenmeler üzerinde durulacak ve bu kapsamda yeni güvenlik ve işbirliği mekanizmalarının hayata geçirilebilmesiyle ilgili öneriler üzerinde durulacaktır. Afghanistan, which has became the focal point of the global power struggle after the 9/11, is on the verge of a new era with Obama's new Afghanistan-Pakistan (AfPak) strategy prepared in 2009. With this new strategy, the aim of nation and state building, and establishment of democracy in Af-ghanistan was given up. Instead, it is emphasized that there is a need to enhance Afghan Government's capacity, attach the international actors and the regional countries to the problem and need for political solution by reconciling Taliban. As a result, this brings with it a debate about the justification of occupation and the stage that has been achieved. Therefore, in this study, some predictions will be made about 2014 and after in the context of the current situation in transition process, the overall security situation in Afghanistan, probable developments in the process leading to 2014, and the new roles of U.S. and NATO. And also, approaches to enhance stability in Afghanistan at the level of actors-dynamics, regional organizations aims to solve new problems those are likely to occur after 2014, and suggestions about how to construct new security and cooperation mechanisms will be discussed.
Istanbul University - DergiPark, 2020
The great powers, who wanted to control Central Asia in different phases of history, attempted to acquire their goals through Afghanistan, being a corridor in the region. This struggle, called the "Great Game" in international relations literature, initially started with Czarist Russia and Great Britain and lasted from mid-19 th century and covered the last two decades of 20 th century. By America's intervention to Afghanistan after September 11, 2001 attacks, the New Great Game started in the same field, but with different players. Thus, in Central Asia Afghanistan can be characterized as a balancing actor that balances great powers.
assisted the country to reconstract and keep the peace. Existence of these organisations in Afghanistan were surely effective, but we can't say these organisations were fully successful.
Afganistan; kuzeyinde Türkmenistan, Özbekistan ve Tacikistan ile; doğusunda Çin Türkistan’ı (Doğu Türkistan), Keşmir ve Pakistan ile; güneyinde Pakistan ve batısında ise, İran ile komşudur. Ancak, çok karışık bir etnik özellik gösteren Afganistan; esas itibari ile Afgan, Tacik ve Türklerden meydana gelmektedir. Dolayısıyla Ülkedeki ikinci büyük etnik grubu oluşturan Türklerin nüfusu, 5-6 milyon dolayındadır. Özbekler, Türk grupları içinde en çok nüfusa sahiplerdir. Ayrıca, 19. yüzyıl itibarıyla, siyasal anlamda dünyada yaşanmaya başlayan bir takım fikri gelişmelerden Afganistan’da kendi çapında etkilenmeye başlamıştır. Daha önceleri monarşik düşünceler ile idare edilen bu ülkede “Seyid Cemalüddin Afgan” ve daha sonraları “Mahmut Tarzi’nin” meşrutiyetçi fikirleri ve hemen ardından yayılmaya başlayan parlamenter idare fikirleri, ülkede hakim olan istibdat yönetimi tarafından, kendi bekası için bir tehlike olarak algılanmıştır. Asya kıtasında, Orta Asya ve Ortadoğu ülkeleri arasında yer alan Afganistan, denize açılışı olmadığı halde, kara ulaşımı açısından son derece elverişli bir yerde bulunduğundan (eskiçağlarda dünyanın kavşak noktası olarak adlandırılmıştır), yakınçağa kadar Orta Asya'daki savaşlar, göçler ve ticaretin odak noktasında yer almıştır. Türk ve Afgan münasebetleri oldukça eski biri tarihe dayanmaktadır. Hatta bu iki ülke arasındaki ilişki bir bakıma Türklerin Orta Asya’daki yaşayışlarına kadar uzanmaktadır. Afganistan’ın ikinci kalabalık etnik grubunu oluşturan Türkler, ülkenin en eski yerleşik etnik grubundan biri olmakla beraber, birkısmı Orta Asya'nın Ruslar tarafından işgal edilmesi ile bu bölgelere göç ettiği de bilinmektedir.
Öz 1500-1920 yılları arasında hüküm süren Buhara Hanlığı, Osmanlı Devleti’nden sonra en uzun süre yaşayan Türk-İslam Devleti’dir. Mâverâünnehr merkezli kurulan hanlığın yayıldığı topraklardan birisi de, bugünkü Kuzey Afganistan’dır. Afganistan toprakları 16. yüzyılın başında Timurlu Devleti’nin tamamen dağılması ile birlikte üç nüfuz bölgesine ayrılmıştı. Batısı Safevi Devleti’nin kontrolü altındayken, doğusu Babürlü Devleti’ne tabiydi. Kuzeyi ise inceleme konumuz olan Buhara Hanlığı hâkimiyetine girmiştir. Hanlığın kurucusu Muhammed Şibanî Han, 1505 yılında Belh, 1507 yılında da Timurlu başkenti olan Herat’ı ilhak ederek Kuzey Afganistan topraklarının büyük bir kısmına sahip olmuştur. Ancak onun ölümüyle birlikte bu topraklar terk edilmek durumunda kalınsa da, 1526’da Belh şehri ve çevresi, Canıbek’in oğlu Kistan Kara Sultan tarafından Buhara Hanlığı’na tabi kılınmıştır. Bu tarihten itibaren Belh, Buhara Hanlığı’nın Buhara, Semerkand ve Taşkent ile birlikte dört önemli ana yönetim bölgesinden biri olmuştur. II. Abdullah Han (1583-1598) döneminde Bedehşan, Kunduz, Talukan ve Kulab ele geçirilerek hanlık sınırları neredeyse Kabil’e kadar dayanmıştır. Ancak Buhara Hanlığı’nın Afganistan topraklarındaki hâkimiyeti inişli çıkışlı olmuş, burayı kesintisiz bir şekilde elde tutmak mümkün olmamıştır. En uzun soluklu hüküm sürülen yer Belh olmuş, özellikle Tukay-Timurlular (Astrahanîler, Canıoğulları) Hanedanı döneminde ise burası hanlık veliahdının yönetim merkezi yapılmıştır. Burada başkentten nispeten özerk hareket eden veliaht, merkezî yönetimi oldukça zaafa uğratmıştır. Bu makalede Nadir Şah’ın 1737 yılında Belh, 1738 yılında da Bedehşan’ı ele geçirmesine kadar Kuzey Afganistan’daki Buhara Hanlığı’nın hâkimiyetini, bu hâkimiyeti kaybetmemek için de zaman zaman Safevi Devleti ve Babürlü Devleti ile çatışması işlenecektir. Abstract The Khanate of Bukhara, which reigned between 1500 and 1920, was the longest surviving Turkish- Islamic State after the Ottoman Empire. The Khanate, founded in Ma Wara al-Nahr, had the opportunity to spread in the northern Afghanistan. The territory of Afghanistan was divided into three zones of influence after the complete dissolution of the Timurid Empire at the beginning of the 16th century. The west was under the control of the Safavid State, while the east was subordinated to the Baburid Empire. The northern part was dominated by the Khanate of Bukhara. As Muhammad Shibani Khan, the founder of the khanate, acquired Balkh in 1505 and Herat, the capital of Timurids, in 1507, he conquered a large part of the territory of Northern Afghanistan. However, with his death, although these lands were abandoned, the city of Balkh and its environs were subjected to the Khanate of Bukhara by Kistan Kara Sultan, son of Janibek, in 1526. Since then, Balkh has been one of the four main administrative regions of the Khanate of Bukhara, together with Bukhara, Samarkand and Tashkent. During the reign of Abdullah Khan II (1583-1598), Badakhshan, Qunduz, Talukan and Qulab were captured and the khanate borders were almost extended as far as Kabul. However, the dominance of the Khanate of Bukhara on the territory of Afghanistan has been fluctuating, and it has not been possible to keep it uninterruptedly. The longest ruled place became Balkh, especially during the reign of the Tuqai- Timurids (Astrakhanids, Janids). Here, the heir, relatively autonomous from the capital, has weakened quite the central administration. In this article, it will be discussed the Bukharan hegemony in Northern Afghanistan, and its conflicts with the Safavid State and the Baburid Empire from time to time in order to avoid losing that hegemony until Nader Shah seized Balkh in 1737 and Badakhshan in 1738.
Turkish Studies, 2019
Anlatı, aktörlerin kendilerine ve başkalarına verdiği anlamlarla ilgili hikâye sistemleridir. Anlatılar her zaman savaşların bir parçası olmuştur. Anlatılar kısaca hikâye sistemleri olsalar da 20. yüzyılın son çeyreğinden bu yana değişen savaşlarda etki gücüne sahip yeni stratejik araçlar haline gelmişlerdir. Çünkü anlatılar etki yaratırlar ve bazen toplumları değişmeye zorlarlar. Bunu yapabildikleri zaman da stratejik değeri olan araçlar olurlar. Ancak bunun gerçekleşmesi için iki temel koşul yerine getirilmelidir. Öncelikle, savaşlardaki anlatının parçalarını oluşturan hikayeler birbirleri ile tutarlı olmalıdır. Bunun yanı sıra insanların sadece anlatılan hikayelerin dinleyicileri değil, aynı zamanda aktif birer katılımcı olma isteklerine cevap verilmelidir. Bu açıdan, görülmektedir ki savaş ile anlatı arasındaki ilişki oldukça karmaşıktır. Bununla birlikte savaşlarda devletlerin yanı sıra terör örgütleri ve kalkışmacı gruplar gibi yeni aktörler öne çıkmıştır. Bu yeni aktörler de devletler gibi kendilerine savaşlarda stratejik avantaj elde etme arayışındadır. Başka bir deyişle, anlatı, politik aktörlerin politik hedeflerine ulaşırken ihtiyaç duydukları stratejik avantajı elde etmeleri için bir kaynak haline gelmiştir. 2006'da ABD ordusunun Afganistan'daki komutanı General David Petraeus, basit, anlaşılır ancak yerel halkın sorularına cevap veren bir anlatı oluşturmaya çalışmıştır. Bu sayede ABD’ye Afganistan’da stratejik, operasyonel ve taktik pozisyonlarda avantaj sağlamayı amaçlamıştır. Öte yandan Taliban, ABD ve diğer NATO güçlerine karşı kendi anlatılarıyla sahada etkin olmaya çalışmıştır. Sonucunda Afganistan'daki savaş bir anlatı savaşı haline gelmiştir. Bu noktada Afganistan'daki savaşın tartışılması, anlatıya savaşlardaki değişen stratejik unsurlardan biri olarak bakılması açısından gereklidir. Çalışma kapsamında bu temel çerçeveden yola çıkılarak ABD’nin ve Taliban’ın anlatılarının güçlü ve zayıf yanları ele alınacak ve Afganistan’daki savaş kapsamında anlatının stratejik değeri gösterilecektir.
Türkistan coğrafyasında çeşitli güç odakları tarafından yürütülen politikalara “büyük oyun” vurgusu yapılmaktadır. Peki, günümüz Afganistan olaylarına kadar etki eden, “büyük oyun” ve “yeni büyük oyun” şeklinde güncellenen bu terimin geçmişi nedir? Gerek Rus-İngiliz, gerekse ABD-Sovyet mücadelesini tanımlarken kullanılan bu terim nereden gelmektedir? Yazımızın amacı, bu terimin tarih bilimi açısından temsil ettiği anlam ve büyük oyun zaviyesinden Afganistan merkezli politikaları ortaya koymaktır.
Anadolu Ajansı, 2019
Tal ban'la barış müzakereler nde g r len açmaz ve Afgan stan'ın geleceğ https://www.aa.com.tr/tr/anal z/tal banla-bar s-muzakereler nde-g r len-acmaz-ve-afgan stan n-geleceg /1616942 1/3 ANALİZ Tal ban'la barış müzakereler nde g r len açmaz ve Afgan stan'ın geleceğ Afgan stan'ın huzuru ve düzen açısından aslında tek tehd t Tal ban değ l: Merkez hükümet paylaşamayan Eşref Gan ve Tac k kökenl l der Abdullah Abdullah'ın rekabet de b r tehd t olarak görünüyor. Dr. Selim Öztürk | 17.10.2019 İstanbul Geçtiğimiz yılın Aralık ayından beri devam eden görüşmeler ABD, Kabil hükümeti, Taliban ve Pakistan'ın da katılımıyla sürüyordu ve neredeyse Doha'daki son müzakerelerin başarıyla sonuçlandığı haberleri bizzat Katar hükümeti tarafından açıklanmanın eşiğindeydi. Fakat Afganistan'daki cumhurbaşkanlığı seçimleri ülkeyi farklı bir gündeme taşıdı. Hem siyasi tansiyonun yükselmesi hem de Taliban'la yapılan müzakere atmosferinin gerginliği ülkeyi tekrar zor bir dönemece doğru sürüklemeye başladı. Afganistan'ın önünde şu an çözülmeyi bekleyen iki önemli mesele var: Birincisi, Taliban'la barışın sağlanması, 18 yıldır süren çatışmanın bitmesi ve Taliban'ın meşruiyet kazanarak sistemin içine dâhil edilmesi; ikincisi ise cumhurbaşkanlığı seçimlerinin olası bir iç savaş çıkmadan çözümlenebilmesi. Geçtiğimiz Eylül ayı başlarında Katar'daki görüşmelerin başarılı geçmesinin ardından, nihai çözüm için taraflar Camp David'e davet edilmişlerdi ki 5 Eylül'de ABD askerlerine yönelik bombalı araç saldırısı düzenlenmiş ve saldırıları Taliban resmen üstlenmişti. Bunun üzerine Trump saldırıların devam etmesi sebebiyle müzakerelerin iptal edildiğini Twitter hesabından duyurmuştu.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
DergiPark (Istanbul University), 2022
Köprü, no. 149, pp. 101-113, 2021
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 2019
The Turkish Yearbook of International Relations, 2020
BirGün Gazetesi Yazı Dizisi, 2021
Afganistan’daki iktidar değişikliğinin jeopolitik sonuçları, 2021
Ana Hatları ile Atatürk Dönemi Türk Dış Politikası, 2020
SETA Analiz, 2009
Journal of International Social Research, 2016
vivahiba.com, 2014
Demokrasi Platformu Dergisi, 2021
Journal of Turkish Studies, 2014
Journal of Turkish Research Institute, 2020
Fırat Üniversitesi Doğu Araştırmaları Dergisi, 2008