Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Turgut Uyar 1955'te yayınladığı Evrim dergisindeki yazısında Türkiye'de güdümlü edebiyatın yokluğundan yakınır ve devamında bir fikir etrafında toplanıp o fikrin somutlanması için çalışan dergilerin o günkü şartlarda (1950'ler) var olmadığını bakın şöyle dile getirir: ''Demek istiyorum ki, bir ana düşünceye bağlanıp da bütün yazarlarıyla bu düşüncenin gerçekleşmesine çabalayan dergimiz yok. Güdümlü dergimiz yok'' (1) Turgut Uyar'ın 'güdümlü edebiyat'tan kastı, sanatçının/edebiyatçının özgürlüğünü ve yaratısını kısıtlayan bir dar görüşlülük paralelinde düşünülebilecek hüküm değildir. Uyar'ın 'güdümlü edebiyat' deyince anlatmak istediğinin izahı şu şekilde verilebilir: Bir dergi etrafında, haklı olduğuna inanılan, ortaya konulmuş, çerçevesi çizilmiş bir düşünce gereğince 'sanatçının nereye varacağını bilerek hesaplayarak' çalışması, şairin yeni bir görüş ve yeni bir anlayış getirerek o görüş ve anlayışın kavgasını ve savaşımını vermesi, yeni düşünce yolları ve yeni şiir kanalları açması, yeni kurallar ve gerçekler getirmesidir. Uyar, aynı inancını benzer kaygılarla şu şekilde açıklar: ''Benim sandığım, güdümsüz sanat olmaz. Hele adını biraz değiştirirsek. Güdümlü olan, güdümcü olan sanat değil sanatçıdır. Güdümcü sanatçı. Bir akıma uysun uymasın, güdümsüz sanatçı olamaz. Her sanatçı nereye varacağını bilerek, hesaplayarak çalışır. Kendine göre bir görüşü, kuralları, doğrulamak istediği gerçekler vardır. Onu izler, onu güder. Yoksa ötesi durduğu yerde gevezelik etmek olur. Ama sanatçının bu izlediği ister doğrudan doğruya kendi kurduğu bir görüş, ister bir başkasının inancına uyan görüş olsun.'' (2)
Şer'iye sicilleri Osmanlı Devleti tarihi açısından önemli bir kaynak durumundadır. Siciller yazıldığı dönem ve bölgenin sosyo-kültürel, ekonomik ve askeri durumlar hakkında bilgiler vermektedir. Siciller taşrada en önemli görevlilerden olan Kadı gözetiminde yazılmaktadır. Mahkemede görüşülen konuların yanı sıra merkezden gönderilen emir ve fermanları da işleyen siciller Şer'iye defterlerine kayıt edilmektedir.
Diş hekimliği tarihi dersi'nin konusu; diş hekimliği mesleğinin günümüzün modern uygulamalarına ulaşana kadar farklı coğrafyalarda ve farklı uygarlıklarda izlemiş olduğu gelişim sürecinin incelenmesi ve değerlendirilmesidir.
Turkish Studies Language and Literature, 2019
Yayın hayatındaki yerini 1933’ten günümüze kadar koruyan Varlık dergisi Türk basın tarihinin en saygın edebiyat dergilerinden biridir. Varlık dergisi ve sonradan kurulan Varlık Yayınevi pek çok açıdan edebiyat dünyasına katkıda bulunmuştur. Bu katkıların önemlilerinden biri derginin edebiyatın çeşitli alanlarında düzenlediği yarışmalardır. Varlık dergisi roman, şiir, çeviri, deneme, inceleme gibi alanlarda yarışmalar açmıştır. Bu yarışmalarda yeni sanatçıların tanınmasına yardımcı olmak, edebiyat dünyasını hareketlendirmek ve edebiyatın basında daha çok yer almasını sağlamak amaçlanmıştır. Çalışmanın amacı Varlık dergisinin elli yedi yıl boyunca düzenlediği edebî yarışmaları araştırarak hem dönemin edebiyat ortamının belirlenmesine katkıda bulunmak hem de söz konusu yarışmaları Türk edebiyatına katkısı açısından değerlendirmektir. Söz konusu yarışmalar, dönemlerinde edebiyat dünyasının hareketlenmesine ve edebiyatın popülaritesinin artmasına büyük ölçüde hizmet etmiştir. Ayrıca bu yarışmalar sayesinde pek çok genç sanatçı hem adını duyurma hem de eserlerini yayınlama imkânı bulmuştur. Bu çalışma, nitel araştırma yöntemi kapsamında değerlendirilen doküman analiziyle yapılandırılmıştır. Makale, Varlık dergisi ekseninde şekillendiği için dipnot ve kaynakça sisteminde çeşitli sorunlarla karşılaşılmıştır. Bunun temel sebebi konuyla ilgili haber, duyuru ve değerlendirmelerin önemli bir bölümünün isimsiz yayınlanmasıdır. Hem dipnot hem de kaynakçada isimsiz yazılarda, yazı adı öne alınmıştır. Az olmakla birlikte ne yazar adı ne de yazı başlığı içermeyen haber ve duyurularda ise süreli yayın adına öncelik tanınmıştır.
Bu makale XVI. yüzyıl şairi Seyrî'nin Halep Şehrengizi’ni şekil ve muhteva özellikleri açısından ele almakta ve eserin tenkitli metnini içermektedir. Klasik edebiyatta ilk ürünlerini XVI. yüzyılda vermiş manzum bir edebî tür olan şehrengizlerde genel olarak bir şehrin doğal ve tarihî güzellikleri anlatılır. Bu türde yazılmış eserlerde konu edilen güzeller, şehrin çeşitli zanaat ve meslek dallarında ün yapmış esnaf sınıfından genç erkeklerdir. Türk edebiyatında, sözü edilen niteliklerde toplam 82 şehrengizin varlığı tespit edilmiştir.Seyrî dışında Halep şehri hakkında şehrengiz yazan başka şair tespit edilemediğinden Seyrî'nin Halep Şehrengizi, Türk edebiyatında yazılmış şehrengizler arasında tespit edilebilmiş tek örnek olarak özgün bir eserdir. Eser, şairin henüz tek nüshasına ulaşılabilen Divan'ının içinde yer almaktadır. This article examines the style and content of Aleppo Şehrengiz written by the sixteenth century poet Seyrî and critiques the text of his work. Emerged in classical literature during the 16th century, Şehrengizs generally depict natural and historical beauties of a city. Young and reputable men from the artisan class or other occupational fields were the subjects of this poetry form. In Turkish literature so far 82 şehrengizs have been found, one of which is the Aleppo Şehrengiz of poet Seyrî. Because no poet other than Seyrîhas written şehrengiz about the city of Aleppo, His Aleppo Şehrengiz is unique in Turkish literature. Seyrî’s work is placed in his Divan, which has only a single accessible copy
HADİM ÇEVRESİNDE YÖRÜKLER ve YÖRÜK KÜLTÜRÜ, 2019
Bu çalışmada, Konya'nın otuz üç ilçesinden biri olan Hadim'i, coğrafi konum ve tarihsel süreç ve yöre yaşantısı üzerinden değerlendirmeye çabalandı.
39. Kazı Sonuçları Toplantısı, 2017
Divan edebiyatı, Osmanlı tarihi araştırmalarında, dikkate alınması gereken önemli kaynaklardan biridir. Bu hususta; tezkireler, gazavat-nâmeler, zafer-nâmeler, sûr-nâmeler, şehrengizler, culûsiyyeler, fetih-nâmeler, selim-nâmeler, süleyman-nâmeler, siyaset-nâmeler birer edebî tür olmasına rağmen, Osmanlı tarihi çalışmalarında göz önüne alınması gereken birer tarihî belge niteliğindedir. Yine şairlerin divanlarında yer alan; padişahlar, sadrazamlar, önemli devlet adamları için yazılan kasideler, terkib ve terci-bendler, mesneviler, tarih kıt’aları ve gazeller, içerisinde Osmanlı tarihi açısından önemli bilgiler taşıyabilecek niteliktedir. Bu çalışmada, Osmanlı tarihinde Vak’a-yı Hayriyye (1826) olarak bilinen Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması hadisesinin, divan şairlerinin bakış açısıyla aktarımı yapılacaktır. Tespit edilen manzumelerden hareketle şairlerin, bu önemli olay hakkındaki düşünceleri, tespitleri ve değerlendirmeleri ifade edilecektir. Vak’a-yı Hayriyye örneğinde de görüleceği üzere divan şairleri aslında, devrin birer gizli tarihçisidir. Onların bazı manzumelerinde, tarih kitaplarında çok az bulunan yahut hiç yer almayan bilgiler mevcuttur. Bu çalışmayla, Osmanlı tarihi araştırmalarında çok az istifade edilen divan edebiyatına, tarihçilerin dikkatlerinin çekilmesi hedeflenmiştir. Anahtar Kelimeler: Divan Şiiri, Tarih, Vak’a-yı Hayriyye, Kaside, Yeniçeriler.
Yeni Türk Edebiyatı Araştırmaları, 2012
Özet: Edebî türler arasında biçimsel, dilsel ve tematik açılardan birbirine en yakın olanlar öykü ve şiirdir. Özellikle modernleşme sürecinde bu iki tür birbirinin sınırlarını daha fazla zorlama-ya başlamıştır. Modern Türk edebiyatında, özellikle 1940'larda, öykü ve şiir bağlamındaki ya-pısal geçişler en canlı şekilde Orhan Veli'nin şiirlerinde ve Sait Faik'in öykülerinde görülmek-tedir. Orhan Veli'nin şiirlerinde tahkiyenin temel unsurları olan olay örgüsü, kişi, yer ve zaman dikkati çekecek kadar belirgindir. Sait Faik'in öykülerinde ise, şiirin ögeleri sayılabilecek 'ân'ın tasviri, ses sistemi ve imgesel sis-tem görülebilecek düzeydedir. Sait Faik'in öyküsünde bir tahkiyeden çok bireyin bir 'ân'ının de-rinleştiği görülür; anlatım simgesel ve imgesel bir düzeye yükselir. "Dülger Balığının Ölümü" adlı öyküde olay örgüsü yok gibidir; alegorik çağrışımları da olacak şekilde, dülger balığının ölüm ânı derinleştirilir. Sait Faik'in öyküleri ve Orhan Veli'nin şiirleri üzerinde yapılan bu türlerarası çalışmada, iki türün bir-birlerinin imkânlarını kullandıkları; esasen bu yolla da iki türü birbirine yaklaştırdıkları görülmek-tedir. Bu da, türlerin imkânlarının gelişmesi açısından, önemli bir yenilik olarak kaydedilebilir. Anahtar Kelimeler: Şiirde öykü, öyküde şiir, Sait Faik, Orhan Veli. POETRY IN THE STORY, STORY IN THE POETRY Abstract: Story and poem are the closest genres in terms of formal, linguistic and thematic among the literary genres. Specially during the modernization period, these two genres began to force the borders of one another much more. In Modern Turkish Literature, especially in 1940s, the structural transitions in story and poem are clearly seen in Orhan Veli's poems and Sait Faik's stories. Plot, character, place and time which are the basic elements of narration in Orhan Veli's poems, are remarkably clear. In Sait Faik's stories, depiction of the moment, sound system and imaginary system regarded as the elements of poem can be seen easily. In Sait Faik's story, deepening of a moment of a person is seen more than a narration; narration rises to the symbolic and imaginary level. In the story "Dülger Balığının Ölümü", there isn't almost a plot; the death moment of the fish is deepened allegorically. In this intergenres study which is about Sait Faik's stories and Orhan Veli's poems, is seen that the two genres use each other's means, in fact, by this way they approach each other. This can be registered as an important innovation in terms of the development of possibilities of the genres. Keywords: Story in the poetry, poetry in the story, Sait Faik, Orhan Veli. Y e n i T ü r k E d e b i y a t ı A r a ş t ı r m a l a r ı , y. 4 , S. 8 , T e m m u z-A r a l ı k 2 0 1 2 , s. 1 4 5-1 5 7 145 * Trakya Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Doktora Öğrencisi.
2019
Bu çalışmada Aralık 1980’de yayın hayatına başlayan Hürriyet Gösteridergisinin 1980-2014 yılları arasında yayınlanan sayılarının edebiyat içeriğinin türleregöre listelenmesi ve sayının içeriğinden hareketle ele alınan her sayıların tanıtımıamaçlanmıştır--------------------This thesis aims to list the literary content of the Hürriyet Gösteri magazineissues -the magazine was first published on December 1980- from 1980 to 2014according to the genres and to promote each issue based on its content
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 3, Sayı: 10, Mart 2015, s. 621-633, 2015
Eskişehir’in 7 km güneybatısında Porsuk Çayı’nın kenarında bulunan Karacahisar Kalesi; deniz seviyesinden yaklaşık 1010 metre yüksekte bir plato üzerine kurulmuştur. Yaklaşık 200x300 metre ölçülerinde olan kalenin doğu yönünde tek bir girişi bulunmaktadır. Karacahisar Kalesi’nin, hangi dönemde, kimler tarafından inşa edildiği ve önceki ismi konusunda kesin bir bilgi bulunmamaktadır. 1288 yılında Osman Gazi tarafından ele geçirilen kalenin, Osmanlı dönemi kroniklerinde sıklıkla vurgulanması, Osmanlı tarihi açısından önemli bir noktada bulunduğunu ortaya koymaktadır. Kaledeki ilk bilimsel araştırmalar 1999 yılında gerçekleştirilmiştir. 2011-2014 yılları arasında sürdürülen kazı çalışmalarından elde edilen sonuçların değerlendirildiği bu çalışma ile tarihsel süreç içerisinde Karacahisar Kalesi’ndeki değişim ve dönüşümlerin ortaya konulması amaçlanmaktadır.
Türkbilig, 2020
1931 Atsız Mecmua ile başlayan Türkçü dergi furyası 1950’li yıllara kadar devam etmiştir. Bu dergiler, Türkçü aydınlar için siyasi bir araç olmasının yanı sıra, “Türk” vurgusunun tarih ve edebiyat desteğiyle yapılması açısından edebî mecmua tarihimizde önemli bir yer teşkil ederler. Ancak Türklerin geçmişinin çok eski olduğu, bilge ve yetenekli bir ırk olduğu vurgusunun sık sık yapıldığı bu dergilerde, Orhun ve Yenisey Yazıtları’nın ihmal edilmesi dikkat çekmektedir. Bu çalışmada, 1931-1950 arasında çıkmış olan on beş Türkçü dergi taranmış, runik harfli yazıtlardan bahseden on sekiz yazı tespit edilmiş ve incelenmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun bu toplaklarda bulunduğu zaman diliminde, burada huzur, refah ve asalet Türk milleti tarafından sağlanmıştır. Ecdâdımızdan bize emanet bırakılan değerlerin kaybolmaya yüz tuttuğu bir dönemde, Monizm sisteminin ortadan kalkmasıyla, Makedonya Cumhuriyeti bağımsızlığını kazanmıştır. Demokrasinin yerleşmesiyle birlikte, Türk milleti yıllar boyunca tahribata uğrayan dilini, dinini ve kültürünü yeniden korkusuzca dert edinmeye başlamıştır. Bu görevi ilk olarak Sesler (1965-2001) dergisi sırtlanmış ve değerlerimize yeniden sahip çıkıp güncellemiştir. Yıllar sonra siyasi nedenlerden dolayı dergi kapatılmışır. Makedonya’da bulunan edebiyatçılar ve dil bilimcileri Türk medeniyetine, diline, kültürüne ve edebiyatına karşı yapılan büyük haksızıktan sonra, öz değerlerine sahip çıkacak farklı edebî dergiler yayınlamaya başlamıştır. Bu meşaleye el atanlardan biri de Gostivarda bulunan, ADEKSAM derneğinin yayınladığı ve tek Uluslararası Hakemli Dergi hüviyetine sahip olan HİKMET - İlmi Araştırma Dergisi’dir. HİKMET dergisi, yayınladığı 27 sayısında ana hedefi Makedonya, Balkanlar, Türkiye ve Türk Dünyasıyla ilgili eğitim, dil, din, kültür, sanat, milli ve manevi değerler, toplumsal ve sosyal sorunlar, kitap tahlilleriyle ve farklı bakış açılarıyla Türkçe’nin problemlerini, özelliklerini ve köklerini incelediği bir bilgi saydamlığını ortaya koymuştur. İlim, bilim ve hikmet her kişinin yitik malıdır. Çalışmamızda derginin edebiyat, dil ve kültür konulu yazılarında dile getirilen sorunlara değineceğiz.
2024
Öz 1951-1980 arası dönem yoğun dil tartışmalarıyla geçmiştir. Bu yılların Erken Cumhuriyet Dönemi olarak tasnif edilen 1923-1950 sonrasına denk gelmesi ve yoğunluğun artan bir ivme ile devam etmesinde iktidara henüz gelmiş Demokrat Parti (DP) ile Tek Parti Dönemi’nde iktidar olan Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) oynadığı roller son derece önemlidir. Dolayısıyla bu yoğunluğun ivme kazanmasında politik tutumların tartışma sahasına yansımasının derin ve yer yer bunaltıcı tesiri göz ardı edilemez. Bu manada basın ve yayın organları, özellikle dergicilik sahası dil tartışmaları için müreccah bir zemin olmuştur. Hisar dergisinin yazarları dil tartışmaları ekseninde kaleme aldıkları yazılarda dil muhafazakârlarının temel çıkış noktalarını ve konumlarını belirleyerek dile ilişkin neyin savaşını nasıl verdiklerini okuyucuya aktarma gayretinde olmuşlardır. Bir önceki makalemizde Türk Dil Kurumu (TDK)'nun yayın organı Türk Dili dergisinde "dil devrimciliği"ni benimsemiş “öz Türkçe” taraftarlarının Osmanlı Türkçesine karşı söylemleri ve yaklaşımları ele alınmıştı1 . Bu makalede ise “dil muhafazakârlığı”nı benimsemiş yazarların Hisar dergisinde kaleme aldıkları yazılar vasıtasıyla “öz Türkçe”ye karşı hangi söylemleri ve yaklaşımları geliştirdikleri ele alınarak tahlil edilmeye çalışılmıştır. Anahtar kelimeler: Hisar dergisi, öz Türkçe, dilde tasfiyecilik, dil tartışmaları. Abstract The period between 1951 and 1980 was marked by intense debates on language in Turkey. This period coincides with the Early Republican Era, which followed the singleparty rule of the Republican People's Party (CHP) from 1923 to 1950. The Democratic Party (DP), which had just come to power, played a significant role in the increasing intensity of these debates. Therefore, the deep and sometimes overwhelming effect of political attitudes in the acceleration of this intensity cannot be ignored. In this context, the press and broadcasting organs, especially the field of journalism, have been a thriving ground for language discussions. The writers of Hisar also conveyed to the reader what they are fighting for by determining their positions in the articles they wrote about the main starting points of language conservatives on the axis of language discussions. In our previous article, the discourses and approaches of pure Turkish supporters who adopted "language revolutionism" towards Ottoman Turkish were discussed in the Turkish Dili magazine, the publication of the Turkish Language Association (TDK). In this article, it was tried to analyze which discourses and approaches the writers who adopted linguistic conservatism" developed towards pure Turkish through the articles they wrote in Hisar magazine. Keywords: Hisar magazine, pure Turkish, liquidationism in language, language debates.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.