Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Dergi Karadeniz
Vadisi'nde, Tişrin Barajı alanında yoğun olarak saptanan ve Erken Tunç Çağı'na tarihlendirilen ana kayaya oyulmuş kuyu tipi mezar geleneği, Anadolu'da şu ana kadar sadece birkaç yerleşimde saptanmıştır. Soğmatar Nekropolü'nde şu ana kadar yapılan çalışmalarda Erken Tunç Çağı'na tarihlendirilen 50 adet ana kayaya oyulmuş kuyu tipi mezar ortaya çıkartılmıştır. Bu tip mezarlardan beş tanesi makale konumuzu oluşturan sunaklı, sekili, nişli ve özenle kayaya oyulmuş özelliğe sahip olması açısından çok daha fazla önem taşımaktadır. Nitekim mezarlar yerel kültür özelliği göstermeyen, Erken Hanedanlar III/Akkad Dönemi'nde Orta Fırat Bölgesi'ne yönelik ticari yayılımın kültürel yansımaları olarak değerlendirilmektedir. Bu tip özenle yapılmış kaya mezarı geleneğinin Güney Mezopotamya ile ticari ve kültürel ilişkileri gösterir nitelikte elit bir kesime ait olduğu düşünülmektedir. Bu tip mezarların Doğu Akdeniz'de Erken Tunç Çağı boyunca görülmekle birlikte MÖ 3. binyılın son yüzyılında Erken Tunç Çağı IV evresinde esas olarak yaygınlaştığı bilinmektedir. Aynı şekilde Suriye Fırat Bölgesi'nde de aynı dönemlerde çok fazla sayıda ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca Soğmatar'da olduğu gibi çoğu tespit edilen kaya oyuğu mezar yapılarının genellikle tarıma elverişli olmayan, geçim kaynağı hayvancılığa dayalı, kayalık alanlara sahip bölgelerde yer alması, bu mezarları kullanan halkların daha çok göçebe bir kimlik taşıdığını düşündürmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalarla daha çok bilgiye ulaşılabileceği anlaşılmaktadır.
This article was checked by intihal.net. SOĞMATAR ÇEVRESİ KAYA MEZARLARI ROCK TOMBS AROUND SOĞMATAR СКАЛЬНЫЕ КЛАДБИЩА В ОКРЕСТНОСТЯХ СОГМАТАРА Yusuf ALBAYRAK -Bahattin ÇELİK ÖZ Şanlıurfa İli'nin 40 km. doğusunda ve güneydoğusunda yer alan Tek Tek dağları, Harran Ovasının doğu bölümünü sınırlayan kuzey-güney yönünde kalker platolardan oluşan bir tepeler silsilesidir. Tektek Dağları üzerinde Paleolitik dönemden itibaren pek çok iskân söz konusu olmuştur. Bu merkezlerden en önemlisi Soğmatar Antik şehri, Roma döneminde kutsal bir alan olması yanında bir nekropol alanı olarak da dikkat çekmektedir. Soğmatar Antik Şehri nekropolünde sayıları 72 olan kaya mezarları ilk olarak Erken Tunç Çağı'nda kireçtaşından ana kaya oyularak yapılmış ve Roma döneminde tekrar kullanım görmüştür.. Bu denli önemli bir merkezin çevresine etkisini ortaya koyabilmek için Soğmatar'ın yakın çevresinde yer alan kırsal alanlarda yüzey araştırmaları yapılmış ve köylerin çoğunda kaya mezarları tespit edilmiştir. Tespit edilen bu kaya mezarları genellikle dromoslu ve tek odalıdır. Kimi mezarlarda dromoslar merdivenli, kimi mezarlarda ise düz olarak yapılmıştır. Bu mezarların tümü mimari özellik ve plan olarak Soğmatar'daki Roma dönemi kaya mezarları ile bire bir benzerlik göstermektedir. Ayrıca, Soğmatar'da yer alan Silindir Planlı Anıt mezarların benzerleri de tespit edilmiştir. Soğmatar'daki Silindir Planlı Anıt mezarlar gibi kaya mezarının üstüne çapı 5-7 m arasında değişen yuvarlar planlı yapılar yapılmıştır. Bazen bu yapıların içine de mezar yerleştirilmiş olmakla birlikte çoğunlukla yuvarlak planlı yapıların altında bulunan kireçtaşı kayalar oyularak kaya mezarları yapılmaktadır. Yerleşim amaçlı Soğmatar çevresine gelen halkın, Soğmatar'ı kutsal bir alan ve nekropol alanı olarak kullanması yanında, yerleştikleri köylere de Soğmatar'daki kaya mezarlarına benzer mezarlar yapmış olduğunu görmekteyiz. Şanlıurfa kent merkezinde yer alan Kale Eteği Nekropolü ve Kızılkoyun Nekropolü'nde yer alan kaya mezarları Soğmatar ve çevresindeki kaya mezarları ile birebir benzerlik gösterirler.
2019
Kuzey Suriye'de, Orta Fırat Vadisi'nde, Tişrin Barajı alanında yoğun olarak saptanan ve Erken Tunç Çağı'na tarihlendirilen ana kayaya oyulmuş kuyu tipi mezar geleneği, Anadolu'da şu ana kadar sadece birkaç yerleşimde saptanmıştır. Soğmatar Nekropolü'nde şu ana kadar yapılan çalışmalarda Erken Tunç Çağı’na tarihlendirilen 50 adet ana kayaya oyulmuş kuyu tipi mezar ortaya çıkartılmıştır. Bu tip mezarlardan beş tanesi makale konumuzu oluşturan sunaklı, sekili, nişli ve özenle kayaya oyulmuş özelliğe sahip olması açısından çok daha fazla önem taşımaktadır. Nitekim mezarlar yerel kültür özelliği göstermeyen, Erken Hanedanlar III/Akkad Dönemi'nde Orta Fırat Bölgesi'ne yönelik ticari yayılımın kültürel yansımaları olarak değerlendirilmektedir. Bu tip özenle yapılmış kaya mezarı geleneğinin Güney Mezopotamya ile ticari ve kültürel ilişkileri gösterir nitelikte elit bir kesime ait olduğu düşünülmektedir. Bu tip mezarların Doğu Akdeniz’de Erken Tunç Çağı boyunca görülmekle birlikte MÖ 3. binyılın son yüzyılında Erken Tunç Çağı IV evresinde esas olarak yaygınlaştığı bilinmektedir. Aynı şekilde Suriye Fırat Bölgesi’nde de aynı dönemlerde çok fazla sayıda ortaya çıkarılmıştır. Ayrıca Soğmatar’da olduğu gibi çoğu tespit edilen kaya oyuğu mezar yapılarının genellikle tarıma elverişli olmayan, geçim kaynağı hayvancılığa dayalı, kayalık alanlara sahip bölgelerde yer alması, bu mezarları kullanan halkların daha çok göçebe bir kimlik taşıdığını düşündürmektedir. Bu konuda yapılan araştırmalarla daha çok bilgiye ulaşılabileceği anlaşılmaktadır.
Dergi Karadeniz, 2018
ŞANLIURFA'DAN LOCULUSLU KAYA MEZARLARI LOCULUS ROCK TOMBS IN ŞANLIURFA НАДГРОБНЫЕ СКАЛЫ LOCULİ В ШАНЛЫУРФЕ Yusuf ALBAYRAK * ÖZ Şanlıurfa İl merkezinde bulunan ve Urfa kalesi olarak bilinen kalenin surlarının bittiği güney batı kısmında bulunan nekropol alanında kaya mezarları yer alır. Bu mezarlar, tek odalı veya iki odalı olmak üzere plan açısından değişiklik göstermektedir. Bu mezarlardan en dikkat çekici olanı ve günümüze korunarak gelmiş olanı Loculuslu kaya mezarıdır. Loculuslu kaya mezarı denilen bu tip mezarlarda ortak özellik kare ya da dikdörtgen biçimli orta mekanın yani mezar odasının bazen üç, bazen de 4 kenarından yanlara, duvarların içine doğru dörtgen kesitli derin hücrelerin (Loculus) açılmış olmasıdır. Kale eteğinde en tepe noktada yer alan bu Loculuslu mezar içerisine çok fazla sayıda ölü gömülmesi nedeniyle oldukça önemlidir.
Dergi Karadeniz, 2019
This article was checked by iThenticate. ŞANLIURFA'DA YENİ BULUNAN KAYA MEZARLARI TABAN MOZAİKLERİ ROCK GRANTS BASE MOSAICS IN ŞANLIURFA ОБНАРУЖЕНЫЕ НОВЫЕ РИСУНКИ В НАСКАЛЬНЫХ ГРОБНИЦАХ В ШАНЛЫУРФЕ Yusuf ALBAYRAK * Öz Mimari yapıların süslenmesinde kullanılan mozaikler antik dönemden günümüze değin sürekli kullanılan vazgeçilmez mimari bir eleman olmuştur. Gerek sağlamlığı gerekse görsel açıdan güzelliği ile ön planda olan mozaikler özellikle Roma döneminde Şanlıurfa'da oldukça fazla yapılmıştır. Ancak buradaki mozaikler gerek sivil gerek resmi binalarda değil mezarları süslemede tercih edilmiştir. Mozaiklerde daha çok ölen kişi ve ailesi tasvir edilmiştir. Bunun yanında dini konuların ve mitolojik konuların da resmedildiği mozaikler vardır. Şanlıurfa son yıllardaki Nekropol alanındaki kazılarda, üç kaya mezarının odalarının tabanında mozaikler ele geçmiştir. Bu mozaikler, daha önce Şanlıurfa'da ele geçen 30'a yakın mozaik ile yakın benzerlik göstermektedir. Bugüne kadar Şanlıurfa'da ele geçen otuzun üzerinde mozaiğin büyük çoğunluğu Edessa Krallığı (M.Ö 2-M.S 3. yüzyıl) dönemine aittir. Mozaiklerin bazıları yurt dışına kaçırılmış, bazıları tahrip edilmiş bazıları da Şanlıurfa'da Halepli Bahçe mozaik müzesinde sergilenmektedir. Aile mozaiği yanında geometrik desenlerin de yer aldığı bu mozaikler, yapıldıkları dönemin sosyal ve kültürel özelliklerini yansıtmaktadırlar. Mozaikler üzerindeki yazıtlarda hem kişi isimleri hem de tarihler yer almaktadır. Mozaiklerde, aile bireylerinin tümü bir arada gösterilerek, ölümde de yaşamda olduğu gibi birbirlerine bağlı olduklarının mesajı verilmiştir. Edessalılar ölümün aileyi birleştiriciliğine inanmakta ayrıca onların yeni bir başlangıca birlikte olarak karşılamak gibi bir inanca sahip oldukları anlaşılmaktadır. Bu mozaikli mezarlar, yaşayanlarla ölenlerin birleştiği, hayattaki yakın ya da yakınlar tarafından yaptırılan resimlerle ölen kişinin var olduğu veya yaşatıldığı mekânlardır.
Dergi Karadeniz
Bu makalenin konusu, Şanlıurfa'nın merkez ilçesindeki Soğmatar kült alanında bulunan bir aslan kabartması taslağının tarihlendirilmesidir. Soğmatar kült alanında bulunan bu aslan kabartması taslağı oldukça büyük olup genellikle M.Ö. I. binde kapı aslanı tarzında yapılmış bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca yüksek kabartma tekniği ile yapılmış olan aslan kabartması taslağı bazalt taşı yerine kalker taşından yapılmış olması da bölgede bulunan diğer aslan kabartmalarından farklılık göstermektedir. Soğmatar kült alanı Şanlıurfa'nın 60 km güneydoğusunda yer alan Tektek Dağları denen bir bölgenin içinde bulunur. Harran ören yerinin 40 km kuzey doğusunda yer almaktadır. Soğmatar kült alanı günümüzde Yağmurlu adında bir köy yerleşiminin içinde yer alır. Kült alanı kalker kayalıkların bulunduğu bir bölgenin içine kurulmuştur. Soğmatar kült alanının eskiden bölgedeki tek su kaynağına sahip bir yer olduğu yöre halkı tarafından söylenmektedir. Makalemizin konusunu oluşturan aslan kabartması taslağının boyutları yaklaşık 3,35m X 3,60m olup kalker taşından yapılmıştır. Soğmatar kült alanının batısında, doğuya bakan kayalık bir tepenin yamacında yer almaktadır. Aslan kabartması taslağı taş ocağının içinde yer almaktadır. Bu yazıda, aslan kabartması tam olarak detaylı yapılmamış olduğundan mevcut aslan kabartmasına taslak denilmiştir. Aslan kabartması taslağının boyutlarının büyük yapılmış oluşu ve Soğmatar kült alanında yapılan yüzey araştırmalarında M.Ö. I. bine ait seramik buluntuların ele geçmiş
Dergi Karadeniz
The god of the Moon Sin, which is one of the gods in an important position since Sumerian Civilization and known with different names in different periods, has a separate prescription in the Mesopotamian pantheon. While playing an important role in the Babylonian and Assyrian religions, he was first known as the chief god of the Ur city, and later became the most important god of Harran. The fact that the archaeological evidence of the Sin cult is found in many places such as Soğmatar, Lower Yarımca and Sultantepe, especially in the center of Harran, shows that it is in an important position throughout Harran Plain and its sanctity. As a matter of fact, the presence of a temple, named E.hul.hul in Harran and devoted to the Moon God Sin, seems to be evident, as can be understood from the stellar and inscriptions belonging to Sin Kulti, which are revealed through archaeological works carried out. Moreover, the presence of the name of God Sin in the stellar and inscriptions revealed in Sogmatar, Lower Yarımca and Sultantepe indicates that Sin Kültun was preferred as one of the centers in the region and that it has been active in the region for centuries and has an important position in history.
Dergi Karadeniz, 2017
Şanlıurfa şehir merkezinde bulunan ve bugün Şanlıurfa Kalesi olarak adlandırılan kalenin eteğinde bir Nekropol alanı bulunmaktadır. Son yıllarda yapılan kazı ve temizlik çalışmalarında Nekropol alanında bulunan tüm kaya mezarları ortaya çıkarılmıştır. Roma kaya mezar mimarisini yansıtan mezarlardan günümüze koruna gelenler detaylı şekilde incelenmiş ve tipolojileri çıkarılmıştır. Buna göre de buradaki mezarlar sınıflandırılmıştır; Merdivenli veya rampalı Dromoslu tek odalı ve üç Arcaseliumlu kaya mezarları, basit girişli tek odalı ve üç Arcaseliumlu kaya mezarları, geçişli iki odalı ve beş Arcaseliumlu kaya mezarları ve Loculuslu mezar odalı kaya mezarları.
CEDRUS, 2018
Bölümü'nde yer alır. Bölge, zengin su kaynaklarının yanı sıra stratejik konumu ile farklı dönemlerde pek çok kültüre ev sahipliği yapmış, çevre kültürlerle de etkileşim ve ilişki içerisinde kalmıştır. Yozgat ve çevresinde yapılan kısıtlı saydaki arkeolojik kazı ve yüzey araştırmaları, bölgenin en erken Kalkolitik Dönem olmak üzere, Tunç Çağı, Hitit, Phryg, Roma, Doğu Roma, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi de dâhil olmak üzere uzun bir tarihsel süreçte yerleşim gördüğünü gösterir. Bununla birlikte, yapılan çalışmalar, Yozgat İli'nin belirli ilçe merkezlerini kapsadığından, coğrafi bölge bütünsel açıdan arkeolojik olarak yeterli ve kapsamlı olarak çalışılmamıştır. Bahsi geçen dönemlerin varlıkları belli başlı ilçe merkezlerinde belirlenebilmiştir. Bu çalışmada, 2017 yılında, Yozgat İli ve İlçeleri'nde gerçekleştirilen yüzey araştırması çalışmalarında, Yozgat İli'nin güneydoğusunda, Sarıkaya İlçesi sınırlarında bulunan Karabacak Köyü'nün 1.5 km doğusunda tespit edilen kaya mezarları ele alınmıştır. Mezarlar birbiri ardına sıralanmış, alçak kaya kütleleri üzerine oyulmuş, tek arcosolium'lu ve tek odalı mezarlardır. Oldukça yalın cephe mimarisi ve basit bir plana sahip olan Karabacak kaya mezarlarının tanıtılması ile bölgenin mezar tipolojisi ve ölü gömme geleneklerine katkı sağlanması amaçlanmaktadır.
Cedrus, 2020
Bölgenin arkeolojik potansiyelinin anlaşılması amacıyla 2017-2019 yılları arasında gerçekleştirilen yüzey araştırmaları sonucunda Yozgat bölgesindeki en erken iskân izlerinin Geç Neolitik Çağ sonu-Erken Kalkolitik Çağ başlarına kadar geriye gittiği, bölgede Erken Tunç Çağı'ndan itibaren yoğun bir prehistorik yerleşim ağının ortaya çıktığı ve bu iskân sürecinin Geç Demir Çağı, Hellenistik Dönem, Roma Dönemi ve Geç Antik Çağ'da da devam ettiği anlaşılmıştır. Kızılırmak Havzası içerisinde yer alan Yozgat'ın kuzeyi antikçağda Pontos Bölgesi ve daha sonra da Galatia Bölgesi sınırları içerisindeyken güneyi ise Kappadokia Bölgesi sınırlarında yer almıştır. Tespit edilen kaya mezarlarının haritalandırılması sonucunda antikçağ Pontos-Galatia sınırı hattındaki Yozgat merkez ilçe, Çekerek ve Aydıncık gibi bölgenin kuzey ilçelerinde yoğunlaştıkları anlaşılmıştır. Kappadokia Bölgesi sınırlarına giren güney ilçelerinde ise ölü gömme geleneklerinde tümülüs mezarların çok daha yaygın olduğu anlaşılmıştır. Bu çalışma kapsamında, tespit edilen kaya mezarlarının tipleri ve bölgesel dağılımlarının yanı sıra ele geçtikleri yerleşimlerin de ana karakterleri ve yerleşim kronolojileri değerlendirilmiştir. Tespit edilen mezar tipleri arasında arcosolium ve khamosorion tipi kaya mezarlarının yoğun olduğu görülmektedir. Fakat bu mezarların yanı sıra Paphlagonia kaya mezarları kapsamında değerlendirilen ve en güneydeki yayılım alanı Çorum-Gerdekkaya ile sınırlanan çift sütunlu bir kaya mezarı ve bu bölge için bilinmeyen antropomorfik khamosorion tipi kaya mezarı da bölgenin mezar tipolojisi kapsamında ele alınmıştır.
2019
Bolgelere gore farklilik gosteren ve kendi icinde temel ozelliklere sahip olan ve Eski Yakin Dogu kulturleri tarafindan uretilen objeler arasinda oldukca yaygin bir grubu olusturan figurinler, kulturlerin ve kulturel iliskilerin belirlenmesinde onemli konumda yer almaktadir. Kuzey Suriye yerlesimlerinde MO 3. Binyilin orta evresinden gec evresine kadar yogun kullanim gormus oldugu bilinen ve belirli bir karakteristik ozellige sahip olan konumuza ait Orta Firat Bolgesi’ne ait pismis toprak figurinler, stilistik ozellik olarak Suriye’nin diger bolgelerinden ve Mezopotamya’daki yerlesimlerden ele gecen figurinlerden ayrilmaktadir. Sogmatar Nekropol Alaninda, Erken Tunc Cagi IV evresine tarihlendirilen kaya oyugu mezarlarin ikisinden ele gecen pismis toprak iki insan figurininin, Orta Firat’ta ortaya cikarilan figurinler ile stilistik olarak dikkat cekici olcude benzerlikler tasidigi gorulmektedir. Sogmatar’dan ele gecen figurinlerin, bolgede Erken Tunc Cagi’n ikinci yarisinda yogun ola...
Olba, 2011
7667 OLBA dergisi; ARTS & HUMANITIES CITATION INDEX, EBSCO, PROQUEST ve TÜBİTAK-ULAKBİM Sosyal Bilimler Veri Tabanlarında taranmaktadır. OLBA dergisi hakemlidir ve Mayıs ayında olmak üzere, yılda bir kez basılmaktadır. Published each year in May. KAAM'ın izni olmadan OLBA'nın hiçbir bölümü kopya edilemez. Alıntı yapılması durumunda dipnot ile referans gösterilmelidir.
Uluslararası Anadolu Sosyal Bilimler Dergisi, 2020
Menderes çok eski bir tarihi geçmişe sahiptir. Tarih boyunca birçok orduya savaş öncesi toplanma yeri görevi yapmıştır. Cem Arapça toplanma demektir. Bundan dolayı buraya 'Cem Ovası' denmiştir. İzmir'in işgalden kurtulduğu 1922 yılında "Cuma Ovası" adını almıştır. Daha sonra1988 tarihinde adı Menderes olarak değiştirilmiştir. Günümüzde de bu isimle bilinmektedir. İlçe merkezinde çok sayıda tarihi eser mevcuttur. Genellikle cami kalıntıları göze çarpar. Bunlar arasında yıkıntı halindeki Kasımpaşa Câmii, Cüneyt Bey Câmii ve bu çalışmamızda haziresindeki mezar taşlarını ele aldığımız Samancıoğlu Câmii sayılabilir. En bakımlısı Samancıoğlu Câmii'dir. Câmiler Anadolu sosyal yaşamının önemli bir parçasıdır. Birlikte kılınan namazların, yapılan duaların önemi büyüktür. Câmi hazireleri de bulunduğu yöredeki önemli kişilerin gömüldükleri yer olmaları bakımından ayrı bir öneme sahiptir. Tarihin birer vesikası olan mezar taşları aynı zamanda toplumsal bellek açısından da önem taşımaktadır. Ancak günümüzde birçok mezar taşı insani ve doğal faktörlere yenik düşmektedir. Bunlardan biri de Samancıoğlu Câmii haziresinde yer alan tarihi Osmanlı mezar taşlarıdır. Çalışmada değişim sürecinde olan toplam 39 mezar taşı incelenmiştir. Mezarların tipi, ölçüleri, cinsi, yazı türü, süsleme özellikleri güncel fotoğraflarıyla birlikte kayıt altına alınmış, ölenlerin cinsiyetleri belirtilmiştir. Değişim sürecindeki bu mezar taşlarının güncel haliyle kayıt altına alınmasının hem yerel tarih hem de toplumsal bellek ve toplumsal tarih araştırmalarına katkısı olacağı düşünülmektedir.
Höyük, 2024
Arykanda antik kenti, Antalya ili, Finike ilçesi, Arif Köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Yamaç Hamamı, Devlet Agorası'ndan Akropolis'teki Ticaret Agorası'na doğru batıya yönelerek çıkan dar bir merdivenli yolun batısında yer almaktadır. Yamaç Hamamı'nın kuzeyindeki kazılar, 2012 yılında başlatılmış ve 2017 yılına kadar devam etmiştir. Bu alanda yedi açmada (YHK1-7) kazılar yapılmış ve bu kazı çalışmalarında toplam yetmiş yedi adet sikke ele geçmiştir. Bu sikkelerden okunabilen altmış yedi sikke MÖ 4. yüzyıl ile MS 4. yüzyıl aralığına tarihlendirilmektedir. Yamaç Hamamı'nın kuzeyindeki kazılarda yoğun yangın tabakaları saptanmıştır. İmparator Probus Dönemi sikke verilerindeki kesinti ve tahribat katmanları, kentin Akropolisi'nin MS 278 yılında saldırıya uğrayarak tahrip edildiğine işaret etmektedir. İmparator Probus Dönemi'nde MS 278 yılında Isaurialılar'ın Lykia'ya saldırmaları bölge genelinde yaklaşık bir yıl süren sıkıntılı bir sürece neden olmuştur. Bu dönemde bölgede bazı üst düzey askerlerin söz konusu ayaklanmayı bastırmak için görevlendirildikleri hem tarih kaynaklarından hem de yazıtlardan öğrenilmektedir. Arykanda Akropolisi'nde sur içinde, sur dışında ve Yamaç Hamamı'nın kuzeyinde tespit edilen yangın tabakaları da söz konusu dönemde Isaurialılar'ın saldırıları ile bağlantılı olmalıdır. MS 3. yüzyılın son çeyreğinde yaşanan bu olaylar sırasında Arykanda Akropolisi'nin ve yakın çevresinin önemli bir bölümünün çıkan yangınlar ile tahrip olduğu, geleneksel konut alanının yavaş yavaş terk edilerek kentin güneyinde daha alt kottaki teraslara taşındığı anlaşılmaktadır.
Gaziantep University Journal of Social Sciences, 2008
Bölgesi'nde, antik dönemde Kommagene ismiyle bilinen Fırat Nehri ve Toros Dağları'nın sınırladığı bölgede yer almaktadır. Burada sunulan çalışmada Yukarı Söğütlü'nün mekânsal sınırlarının belirlediği bir alanda tespit edilen nekropollerdeki kaya mezarları değerlendirilmiştir. Köy ve yakın çevresindeki nekropollerde şimdiye kadar günümüzün arkeoloji anlayışı ve bilimsel çalışma esaslarına göre sistemli bir araştırma yapılmamıştır. İncelemeye konu mezarlar ve mezar yapıları bilinmeyen dönem/dönemlerde sürdürülen izinsiz kazılarda açığa çıkarılmıştır. Nekropoller, arazinin topografik yapısından kaynaklanan farklı tip ve karaktere sahiptir. Düzlükteki tarım alanlarını mezarlara ayırmak yerine, yerleşim yerinin yakın çevresinde bulunan ve gömü yapmak için elverişli her yer nekropol alanı olarak kullanılmıştır. Köyün yakınında bulunan kayalık yamaçlar, yerleşmeyi kuşatan sırt ve tepelerin yamaçları gömütler için değerlendirilmiştir. Nekropollere ayrılmış araziden mümkün olduğu kadar çok yararlanabilmek için uygun yöntemlere başvurulmuştur. Araştırmaya konu bölgede tespit edilen kaya mezarı tipleri mezarı yaptıranın ait olduğu sosyal statüye, ekonomik güce ve dönemin gelenek-göreneklerine göre çeşitlilik gösterdiğini ortaya koymuştur. Dromoslu hipojeler ve khamosorionlar nekropollerde tespit edilen hakim mezar tiplerini oluşturmaktadır. I. Antiokhos tarafından krallığın sınırları içerisinde pek çok alanda olduğu gibi mezar mimarisinde de reformlar başlattığı bilinmektedir. Bu uygulamaların Kommagene bölgesindeki kaya mezarlarının mimarisini etkilediği bilinmektedir. Kralın etnik kökenindeki doğululuk ve batılılık, gömüt kültüründe kendini göstermiştir. Kraliyet kültünün baş merkezi olan Nemrud Dağı'nda yer alan kral mezarı, Dikili Taş (Sesönk/Besni) ve Karakuş (Kâhta) tümülüsleri Kommagene halkının mezar mimarisine örnek olmuştur. Doliche (Gaziantep), Perre (Adıyaman) ve Turuş (Adıyaman) nekropol alanlarında sürdürülen çalışmalarda açığa çıkarılan mezarlar, Kommagene bölgesinin genelinde belirli bir gömüt tipinin yaygın olduğunu belgelemiştir. Burada sunulan çalışmada değerlendirilen kaya mezarları Kommagene'nin genelinde uygulanan Geç Hellenistik-Erken Roma kaya mezarı mimarisi geleneğini sürdürmektedir. Bunlarda Roma mezar tipleri ile Kommagene bölgesine komşu bir kültür merkezi olan Syria'da bilinen mezarın etkisi de belirgin biçimde izlenmektedir.
Özet Olba’nın en gösterişli eserlerinden biri olan tapınak cepheli kaya mezarı ne yazık ki bu çalışmayı yayına hazırladığımız sırada defineciler tarafından haince dinamitle patlatılıp tahrip edilmiştir. Daha önceki çalışma ve yayınlarda söz konusu esere değinilmekte, özellikle de tarihlemesi konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Çalışmamızın amacı, konuyu yeniden değerlendirerek, konu ile ilgili görüş ve önerilerimizi arkeolojik veriler ışığında sunmaktır. Bu bağlamda kaya mezarının cephesindeki Korinth düzenindeki sütun ve anta başlıkları tarihlemeye önemli katkı sağlamaktadır. Yine cephe düzenlemesinde yer alan ve girişin iki yanında görülen birer “cippus” kabartması da mezarın tarihlemesi için kullanılabilecek verilerdir. Öte yandan, mezar odasındaki naiskoslu niş, mezar ritüelline ilişkin bazı öneriler sunmamızı sağlamaktadır. Olba’da Roma İmparatorluk Dönemi ile birlikte başlayan yeni süreç, refahın ve nüfusun artması ve kentin birçok anıtsal yapı ile donatılmasıyla sonuçlanmıştır. Bu durumun en önemli göstergelerinden biri de bölgede Roma İmparatorluk Dönemi’nin yaygın anıtsal mezar oluşturma geleneği bağlamında değerlendirilebilecek Olba Tapınak Cepheli Kaya Mezarı’dır. Anahtar Sözcükler: Olba, Kilikia, Ölü Kültü, Kaya Mezarı, Cippus Abstract Regrettably, as this study went to press, one of the most important monuments of Olba, the rock-cut tomb overlooking the Eastern Valley had been irreversibly damaged by means of explosives in a heinous attack. The tomb was the subject of many previous studies and various views have been expressed regarding its dating. The aim of this study is, by reevaluating the situation, to present our views and suggestions about the subject based on archaeological evidence. In this context, columns in Corinthian order and anta capital that are found on the façade of the rock-cut tomb are of particular importance in dating. In addition, the two ‘cippus’ (altar) reliefs constituting a part of the design of the façade, which appear on both sides of the entrance, offer valuable data. On the other hand, the naiscos niche in the tomb chamber enables us to make some suggestions about the tomb rituals. The new era that began in Olba with the Roman Imperial Era saw the increase in welfare and population, and the construction of several monuments. One of the notable indicators of this situation is the Olba rock-cut tomb, which can be considered to be a product of the monumental tomb building tradition of the Roman Imperial Era. Keywords: Olba, Cilicia, Death Cult, Rock-Cut Tomb, Cippus.
2019
Bu calismayi Kayseri Arkeoloji muzesinde sergilenen ve daha once herhangi bir calisma icerisinde yer almamis iki silindir sunak olusturmaktadir. Sunaklarin ortaya cikis yeri tam olarak belli olmasa da gelisim ve yayiliminin, yogun olarak kullanildigi, yapilan calismalarla tespit edilen Yunanistan ve bati Anadolu orneklerinden anlasilmaktadir. Bu ornekler uzerine yapilan calismalarda sunaklar belirli bir tipolojik siniflandirma icerisinde degerlendirilmistir. Belirlenen bu tipoloji icerisinde, kullanilan ozellikler sunaklarin dis hatlari ve govdeleri uzerindeki susleme unsurlaridir. Farkli donemlerde dis konturlari ve susleme unsurlarinin stil olarak degisiklik gosterdigi bilinmektedir. Bu calismada da sunak ornekleri, belirlenmis tipolojiye gore siniflandirilmistir. Siniflandirmada ortaya cikan verilere gore donem ozellikleri belirlenmis ve sunaklarin tarihlemesinde bu veriler kullanilmistir. Arkeoloji biliminde konu olarak degerlendirilmis ve calismalar yapilmis sunaklarin Kayseri ...
EDEBİYAT FAKÜLTESİ DERGİSİ
İzmir, Urla'nın güneybatısında bulunan eski Söğüt köyü sınırları içindeki kutsal alan çevresinde ele geçen buluntular bu makalenin konusunu oluşturmaktadır. Söğüt kutsal alanı 2007 yılında tespit edilmiş ve mimari yapısı incelenerek yayınlanmıştır. Daha sonraki yüzey araştırmalarda rastlanılan seramik buluntulara dayanarak, kutsal alanın kullanım evreleri anlaşılmıştır. Buna göre, alanın Prehistorik dönemlerden beri kullanım gördüğü ve Arkaik dönemden itibaren kutsal mekân işlevi kazandığı görülmektedir. Hatta antik kaynaklarda sözü edilen Büyük İskender oyunlarının burada yapılmış olabileceği düşünülmektedir.
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi, 2017
Özet: Yurdumuzun farklı bölgelerinde zengin örnekleriyle karşımıza çıkan ve üzerlerine işlenmiş olan yazı, süsleme ve başlıklarıyla tarih, edebiyat, sosyoloji ve sanat tarihi gibi pek çok alan için büyük önem taşıyan mezar taşları, yapıldığı dönemin düşünce yapısını, dil ve ifade özelliklerini günümüze taşımaları bakımından da dikkat çeken bir özelliğe sahiptirler. Bu açıdan geçmiş dönemlerde kullanılan isimler, kıyafetler, eşyalar, bazı toplumsal olay ve inanışlar gibi Türk kültürünün geçmişini aydınlatan pek çok ipucunu Orhun Kitabeleri'nde, Selçuklu ve Osmanlı mezar taşlarında bulmak mümkündür. Türk sanatı tarihinde önemli bir yere sahip olan mezar taşları başta Hun Devleti olmak üzere Göktürk, Uygur, Karahanlı, Gazneli, Selçuklu ve nihayet Osmanlı Devleti gibi Türk devletlerinin hepsinde var olmuştur. Farklı form ve süslemelerle ölülere duyulan saygı, ölen kişinin anısını yaşatmak, ölümden sonraki hayatın varlığına olan inanç ve kişinin kim olduğunun belirtilmesi gibi nedenlerle her dönemde varlıklarını sürdüren mezar taşları, Hunlarda ve Göktürklerde kurgan ve balbal, Selçuklularda mezar kitabesi, Osmanlılarda ise farklı formlardaki başlıklar şeklinde görülmüştür. Bu çalışmada Malatya'nın en eski mezarlıklarından biri olan ve zengin mezar taşı başlıklarıyla dikkat çeken Osmanlı dönemine ait çok sayıda mezarın yer aldığı ve yaklaşık 250 yıllık bir geçmişe sahip olan Sancaktar Mezarlığı ele alınmıştır. Mezarlık oldukça geniş bir alana sahiptir. Bu nedenle mezarlığın tamamının incelenmesi daha geniş kapsamlı bir çalışmayı gerektirdiğinden burada mezarlığın sadece güney bölümündeki mezar taşları ele alınmıştır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.