TOSHIHIKO IZUTSU VE SEMANTİK ANLAYIŞI

Teosofoi ve Teosofi Cemiyeti, 2019

Öz Batı Anadoluda bulunan Simav grabeni ve civarında toplanan gravite verileri, standart sapma süzgeci ve Euler evrişimi kullanılarak yeniden işlenmiş ve yorumlanmıştır. Yorum ve sismolojik çalışmaların sonucunda; Simav yakınlarında sokulum yapılarının varlığı tanımlanmıştır. Grabenin doğu kenarında bulunan ve daha önceki jeofizik çalışmalarda tanımlanamayan bu sokulumun kalınlıgı 12-15 km ve yüzeyden derinliği 2.5-3 km dir. Grabenin doğusunda kayıt edilen çok sayıda deprem bu sokulumla ilintilidir. Simav Grabeni, Simav Fayının büklümü, Naşa adı verilen Sokulum ve deprem odakları aynı tektonik karede görüntülenmiştir. Gravite verisi iki ve üç boyutlu çözümlenerek bu tektonik ortaklığın anlamı araştırılmıştır. Üç boyutlu model üzerinde tektonik yapılar işaretlenmiştir. Abstract Gravity data gathered in around of the Simav Graben, Western Anatolia was reinterpreted by applying standard deviation filter and carrying out Euler deconvolution of the gravity field. Evaluation and comparison with seismological result led to the identification of intrusive structures, which reside in the vicinity of the Simav city. In the vicinity of the eastern edge of the Graben, and Naşa intrusion with a thickness of more than 12-15 km has been identified at a top depth of about 2.5-3 km, which has not been recognised by any other geophysical interpretations. The majority of the earthquakes registered in the east of the Graben are related to the Naşa intrusion. Simav Graben, leaping bent of the Simav Fault, İntrusion called " The Naşa " , and earthquakes are displayed in the same square. The meaning of this tectonic partnership has been investigated by the analyzing Gravity data in two and three dimensions. Tectonic structures are marked on the three dimensional model.

23 Temmuz 1908 tarihi, Osmanlı Devleti için yeni bir dönemin başlangıcı olmuştur. Osmanlı Devleti I. Meşrutiyet’ten otuz yıl sonra bir kez daha meşrutiyeti ilan etmiştir. II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra seçimlere gidilerek kısa süre içinde anayasalı ve parlamentolu hayata geçilmiştir. Meşrutiyetin ilanını sağlayan İttihat ve Terakki Cemiyeti, Sultan Abdülhamid’in varlığından tedirgin olmasına karşın, kendisinin tüm yetkilerini elinden almış değildi. Meşrutiyet öncesindeki dönemle aynı olmamakla birlikte bu süreçte de Sultan Abdülhamid’in hâkimiyetinden söz etmek mümkündür. Fakat Meşrutiyet karşıtı 31 Mart Vakıası’nın yaşanması bu durumu değiştirmiş, otuz üç yıllık Sultan Abdülhamid iktidarına son vermiştir. Devrik padişahın yerine tahta çıkarılan Mehmed Reşad ile birlikte “sultanlık” makamının neredeyse tüm yetkilerine el koyulurken, hanedan ailesi de daha önce görülmemiş biçimde hükümet kontrolüne girmiştir. O yüzden bu dönem ne padişahın ne de hanedan ailesinin etki ya da yetkisinden bahsetmek mümkün değildir.

amacı, sosyal bilim alanlarında ve disiplinlerarası çalışmalarda yüksek akademik standartlarda bilime katkı sağlamak, global bir bakış açısıyla özgür bilimsel düşünce gücünü desteklemek, meslek kuruluşları ve bireylerin ulusal ve uluslararası gelişimlerine yardımcı olmak, alanındaki gelişmeleri takip etmek ve bu alanlarda Türkçe ve İngilizce akademik kaynak oluşturmaktır.

Timuçin ağır bir çocukluk dönemi geçirmiş, gelecekte sahip olduğu kişiliği yaşadıklarının etkisiyle oluşmuştur. Çocukluk travmaları onun öfkeli, güvensiz, kuşkucu, kaygılı ve tahammülsüz biri olmasına neden olmuştur. Timuçin, Cengiz Han olma yolunda ilerlerken Türklerin desteğini almış, kurduğu büyük imparatorlukta Türkler geniş bir yer edinmiştir. Cengiz, merkezi otoritesini; oluşturduğu istihbarat ağı, geniş kapsamlı ve yüksek işlevli posta örgütlenmesi ile güçlendirmiş, çağının en kaliteli ve hızlı haber ağını oluşturmuştur. Dönemin siyasal, sosyal ve iklimsel durumları, Cengiz ulusunun yayılmasını kolaylaştırmıştır. Timuçin ile Cengiz yapı bakımından iki farklı kişi gibiydi. Timuçin'in yaşadıkları, bir Cengiz Han yaratmıştı. Bu makale, Timuçin'in yaşadıklarının Cengiz Han'ın kişilik inşasını nasıl etkilediğini, Cengiz Han'ın saldırganlığı ve acımasızlığının temelinde neler yattığını, sahip olduğu bu kişilikle dünyanın üçte ikisini nasıl ele geçirdiğini, dünya imparatoru olma yolunda ilerlerken hangi koşulların ona nasıl yardım ettiğini, oluşturduğu birtakım kurallar ve kurduğu bazı kurumlarla yönetimini nasıl güçlendirdiğini, ortaya atılan hipotezlerle kanıtlamaya çalışmaktadır. Bu makale hiçbir duygusal bağ ve siyasi amaçla yazılmamış olup, yalnızca zihni meşgul eden bazı soruların yanıtlanması adına yapılan bir araştırmanın ürünüdür.