Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Pegem Akademi
Eğitimin hem birey hem de toplum düzeyinde gelişimin anahtarı niteliğinde bir süreci içermesi, tarihsel ve kültürel normların da bu süreçteki belirleyici rolünü kaçınılmaz olarak beraberinde getirmektedir. Ataerkil norm ve değerler çerçevesinde cinsiyete dayalı bir sınıflandırmaya temellenen ve kadın ya da erkek olmaya ilişkin anlamlarla inşa edilen toplumsal cinsiyet, bu bağlamda eğitim sistemini etkileyebildiği gibi sistemde yeniden de üretilebilen, eğitimin içerisinde yerleşik bulunan toplumsal bir kurguya işaret etmektedir. Kadın ve erkekler arasındaki güç ilişkilerini besleyen bu kurgu, eğitimden bir insan hakkı olarak yararlanılmasını bile engelleyebilecek boyutta ayrımcılığa zemin oluşturabilir. Eğitime eşit koşullarda erişim güçlüğü doğurabilmesinin yanı sıra toplumsal cinsiyet, eğitim sürecine yön veren öğretim program ve materyalleri, öğretmen söylem ve davranışları, yönetim yapısı, kişilerarası etkileşim vb. araçlar yoluyla açık veya gizil bir şekilde ayrımcılığı devam ettiren bir forma da bürünebilir. Bu bölümde odaklanılan toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı eğitim ifadesi, toplumsal cinsiyetin eğitime yansıyan böylesi katmanlı etkilerinin ele alınarak ayrımcılığa sebep olan faktörlerin ortadan kaldırılmasına ve eğitim süreci içerisinde devam ettirilen kurgunun bozularak dönüştürülmesine yönelik uygulamaları içermektedir. Eğitim alanında toplumsal cinsiyet farkındalığı edinmenin önemi çerçevesinde bölümde, güncel çalışmalardan derlenmiş örneklerle konuya ilişkin genel bir bakış sunulmaktadır. Arıcı-Şahin, F. (2021). Toplumsal Cinsiyet Eşitliğine Duyarlı Eğitim. S. Kaymakcı, (Ed.), 'Kastamonu Eğitim' Araştırmaları Yıllığı (2021) içinde (235-246). Ankara: Pegem Akademi https://www.pegem.net/kastamonu-egitim-arastirmalari-yilligi-2021
Eğitim, ekonomik ve sosyal kalkınma için son derece önemlidir. Ancak bir ülkede ortalama eğitim düzeyi kadar önemli olan diğer bir husus, eğitimin vatandaşlar arasında eşit dağılımıdır. Günümüzde kız çocukları ve kadınlar, eğitim fırsatlarından erkeklere oranla daha az yararlanmakta, toplumsal cinsiyete dayalı eşitsizlikler devam etmektedir. Kadınların ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek, hak, fırsat ve imkanlardan eşit biçimde yararlanmalarını sağlamakla mümkün olacaktır. Kadınların eğitime olan erişimlerinin iyileştirilmesi, sadece kadınların kişisel gelişimine ve refahına katkı sağlamakla kalmayıp, ülkenin ekonomik potansiyelini de artıracaktır. Kız çocukların ve kadınların eğitim ve öğrenimlerine yatırım yapmanın olağanüstü yüksek sosyal ve ekonomik kazancı yanı sıra, sürdürülebilir kalkınmayı ve ekonomik büyümeyi başarmanın en iyi araçlarından biri olduğu da kanıtlanmıştır. Bu çalışmada, eğitimde toplumsal cinsiyet eşitsizliği sorunu Türkiye’de kız çocukları ve kadınların durumu vurgulanarak tartışılmaktadır.
Temelde iki cinsiyet kategorisi vardır; kadın ve erkek. Biyolojik cinsiyet bireyler arasındaki genetik, fizyolojik ve biyolojik farklılıkları ifade ederken, toplumsal cinsiyet ise cinsiyet farklılıklarının zamana, mekana, içinde bulunulan toplumun koşullarına göre toplumsal ilişkilere yansıması halidir. Toplum kadına ve erkeğe çeşitli görev ve sorumluluklar yükler. Bugün içinde bulunduğumuz modern (!) dünyada televizyon dizilerinde, filmlerinde, çizgi filmlerde, gündelik konuşmalarda, hatta masal kitaplarında bile toplumsal cinsiyet eşitsizliği sistem tarafından yeniden ve yeniden üretilmektedir. Ancak toplum, kadına ve erkeğe ait olduğu düşünülen bu görev ve rolleri içselleştirir. Bu içselleştirme süreci ise çocuklukta başlar. Hepimizin çocukluk yıllarında izlediği ve gayet masum olduğunu düşünülen çizgi filmler, okunan masal kitapları ne yazık ki yoğun şekilde cinsiyetçi ifadelerle doludur. Çocuklar bu masalları dinleyerek, bu çizgi filmleri izleyerek tam da sistemin istediği gibi davranmaya koşullandırılmaktalardır. Ancak bunun önüne geçilmesi için sağlıklı çözümler üretilebilir. Masal kitapları yeniden yazılabilir. Çizgi filmler yeniden düzenlenebilir. Dildeki cinsiyetçi söylemlere son verilerek ve medyadaki eşitsizlikçi ifadeler temizlenerek daha adil ve eşitlikçi bir dünya yaratılabilir. Buradaki temel problem yalnızca kadını değil, erkeği de kapsar. Toplum içerisinde, toplum tarafından yaratılan bu görev, rol ve sorumluluklar iki cinsiyet üzerinde de psikolojik hatta fiziksel baskılar yaratmaktadır. Ancak bireylerin, davranış biçimlerini içselleştirme durumu çocuklukta olduğu için, bu projenin odak grubunu okul öncesi dönem çocukları oluşturmaktadır. Eğitimin temelde aile içerisinde başladığı göz önünde bulundurulduğunda, çocuklarla birlikte anne ve babalarının toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda eğitildiği bir proje bize daha " iyi " bir dünyanın kapılarını aralayabilir.
Friedrich-Ebert-Stiftung (FES) sosyal demokrasinin fikirlerine ve temel değerlerine bağlı, kamu yararına çalışan, özel, bağımsız ve kültürel bir kuruluştur. 100'den fazla ülkede ve Almanya'da faaliyet göstermektedir. Sivil toplum örgütleri, üniversiteler ve araştırma enstitüleri, sendikalar, meslek odaları, dernekler, Parlamento ve bakanlıklar, yerel yönetimler, medya temsilcileri, ayrıca uluslararası örgütler FES'in Türkiye'de birlikte çalıştığı kuruluşlardır. FES 25 yıldır Türkiyeli partnerleriyle birlikte Türkiye'de atölye çalışmaları, seminerler, sunumlar ve uluslararası konferanslar düzenlemekte, deklarasyonlar yayınlamakta ve bilimsel araştırmalara destek vermektedir. 10 11
2022
Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV)’in Kadir Has Üniversitesi İstanbul Çalışmaları Merkezi iş birliği ve İsveç İstanbul Başkonsolosluğu’nun desteğiyle yürüttüğü Yerel Yönetimleri ve Sivil Toplum Örgütlerini Desteklemek: Kentsel Ölçekte Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliklerinin İncelenmesi Projesi kapsamında hazırlanan rapor, mahalle bazında toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini gösteren haritalar aracılığıyla yerel yönetimlerin ve sivil toplum örgütlerinin hizmetlerini, savunuculuk faaliyetlerini ve katılımcı karar alma süreçlerini desteklemeyi hedeflemektedir. Rapor, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerini mahalle bazında ortaya koyan tematik haritalar ve sentez haritalarını sunduktan sonra, farklı toplumsal cinsiyet eşitsizliği profillerine göre seçilen dört mahalle için mekânsal politika önerilerini ortaya koymaktadır. Rapor, haritaların nasıl değerlendirilebileceği konusunda ileriki çalışmalara bir model oluşturmayı da hedeflemektedir.
Eyfor9, 2018
Okulumuzda okul öncesi dönemde renklerin, oyuncakların, mesleklerin, kıyafetlerin, ,sanat ve spor dallarının, sınıf merkezlerinin cinsiyete göre ayrıştırılması durumlarıyla sık karşılaşılmıştır. Materyal (makas, kağıt,boya vb.), oyuncak, öğrenme merkezi seçimlerinde çocuklarımızın toplumun dayattığı olgulara göre davranmalarının sınıf içindeki yaşam alanlarımızı sınırlandırdığı görülmüştür. Bu durumun eşitsizliğe neden olduğu saptanmıştır. Ailelerin toplumsal cinsiyet eşitsizliğini destekler nitelikte davranışlar sergilemeleri, toplumunun sorumluluk, görevler, tercihler konusunda genellemeleri, çocukların birey merkezli değil de cinsiyet merkezli yaklaşımı ve eleştirileri toplumsal cinsiyet eşitliği konulu projemizin temelini oluşturmuştur. Çocukların Toplumsal Cinsiyet Eşitliği algılarına dönük yapılan araştırmamızda cinsiyetin renk, meslek, etkinlik, oyun ve oyuncaklar üzerinde belirleyici rol oynarken, eğitim programı sonrasında sınırlılık olmaktan çıktığı görülmüştür. Çocukların algıları ve davranışlarında anlamlı farklılıklar ortaya çıkmıştır.
Toplumsal cinsiyet, sınıf, renk, etnik köken, dini inanç, politik görüş, kültür, fiziksel engellilik, yaş gibi pek çok faktörün aralarındaki ilişkilerin bir sunumu/yansıması olarak, makro düzeyde spor mikro düzeyde ise beden eğitimi dersi toplumda hakîm olan değerlerin yeniden üretildiği ve nesilden nesile aktarıldığı bir işleve sahiptir. Bu çalışmanın amacı beden eğitimi ve sporun, toplumsal cinsiyet kodlarıyla örülmüş geleneksel uygulamaları üreten bir alan olmasının ötesine geçerek eşitliği sağlayan, farklılıkları kuşatan, değişime kapı aralayan bir alan olabileceğini ortaya koymaktır. Böylesine bütüncül ve kapsayıcı bir yapının oluşması ancak müfredat, eğitim ortamı, öğretmen, materyal, okul idaresi, veli vb. eğitim bileşenlerinin cinsiyetçi ayrımcılığı aşarak yeniden yorumlanması ve ele alınmasıyla mümkündür. Başka bir deyişle beden eğitimi ve sportif faaliyetler toplumsal cinsiyet eşitliğini ve adaletini sağlayabilecek düzeyde yeniden kurgulanabilir. Böylece bireyin bu alan aracılığıyla kendi bedenini keşfetmesine, fikirlerini özgürce ifade etmesine, bedensel pratiklerini rahatça sergilemesine imkân sağlanabilir. Ancak aksi durumda beden eğitimi ve spor cinsiyetçilik gibi pek çok ayrımcılığa ev sahipliği yapan bir alan olmanın ötesine geçemeyebilir.
Vize, 2021
Toplumsal Cinsiyet' ise kültürel ve sosyal olarak belirlenen cinsiyet rollerine karşılık gelir. Toplumsal cinsiyet, biyolojiye bağlı değildir, toplumda var olan kültürel, dini, ideolojik sistemlerin güçlendirdiği geniş bir toplumsal işbölümünün sonucu olarak ortaya çıkar. Kavram, kadınlarla erkekler arasındaki toplum
Çankaya Kadın Bülteni, 2021
Mutlu Toplum İnşasında Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, 2018
En eski çağlardan bu yana toprak, insanlar taraf ından Ana Tanrıça olarak algılanmış, yaşamın yaratıcısı ve üreme gücünün merkezi olarak, yaşamın gizler ini yöneten ana f igür özelliğini korumuştur. Toprağa kadın cinsiyeti yakıştırması ise doğurganlık-üreme temelinde gerçekleşmiş ve bu durum süreç içinde, kadının eve bağlanmasına dönüşmüştür. Günümüzde toplumsal cinsiyet eşitliğini savunanlar olarak, kadınların pek çok konuda geri planda olmasından, başarılı çalışmalarının görünmez kılınmasından yakınıyor ve tarihte yolculuk yaptığımızda bu yakınmalarımızı destekleyen birçok yaşantıyla karşılaşıyoruz. Ant ik çağdan Rönesans’a kadar bütün bet imlemelerde felsefeyi bir kadın olan, Bilgelik Tanr ıçası Sophia simgelemiş olmasına karşın, felsefe tarihinde kadın f ilozofların üretimleri ve bu üretimleri sürdürülebilir kılmak için canlarını ortaya koymaları göz ardı edilmiş, başarıları tarihin gizli sayfaları arasında unutulmuş, hatta çoğunun ölüm ile cezalandırılmış olması insanlık tarihinin kara sayfalarına yenilerini eklemiştir. Bu kitap, Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin sağlanması mücadelesinde yer alıp, kadının kamusal alanlarda görünür kılınmasına bir damla eklemek için, TMMOB Makina Mühendisler i odası İzmir Şubesi Kadın Mühendisler Komisyonunun, bilinç yükseltme etkinliği olan Mor Söyleşiler dizisinin metinleri ile şube bülteninde yayınlanan kadına dair yazıların derlemesidir ve tarihe bir not düşülmesi amacı taşımaktadır.
Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi, 2015
Toplumsal cinsiyet kavramı, kadınlık ve erkekliğin toplumsal olarak kurulan, öğrenilen kalıplar olduğunu ifade eder. Toplumsal cinsiyetle ilgili çalışmalar ise sadece kadınlarla ilgili yapılan çalışmaları değil, farklı cinsel yönelimlerin ve cinsel kimliklerin hesaba katılması, bunlara yönelik ayrımcı tutumların dikkate alınmasını gerekli kılar. Bununla birlikte, bireylerin, toplumda etkin bir rol alması, toplumla uyum içinde yaşayabilmesi haklarını bilmesi ve kullanabilmesi ile yakından ilişkilidir. Bu haklardan biri olan eğitim, diğer haklarını bilmesi ve kullanması açısından son derece önemlidir. Bu düşünce ve yaklaşım temele alınarak bu makalede, öncelikle toplumsal cinsiyet ve eğitim hakkı kavramları ele alınmıştır. Bu kavramlardan hareketle toplumsal cinsiyet açısından Türkiye' de kadının eğitim durumu ve eğitim durumunun bireysel ve toplumsal açıdan yansımalarına yönelik bir durum saptaması yapılmıştır. Bu amaçla eğitim hakkı ve eğitimin bireysel ve toplumsal açıdan önemi üzerinde durulmuştur. Daha sonra Türkiye' de kadının eğitim sürecindeki yerine yönelik istatistikler sunulmuştur. Ayrıca kadının eğitim düzeyi ve toplum ile ilgili istatistikler arasında ilişki kurularak bazı çıkarımlara ulaşılmıştır. Bu çıkarımlara göre, Türkiye' de kız çocuklarının doğumdan itibaren erkek çocuklarına oranla daha dezavantajlı olduğu ve bunun pek çok alanda kendini gösterdiği anlaşılmıştır. Kadının toplumsal yeri ve eğitim düzeyine yönelik bulgular temele alınarak, kadının siyasal ve çalışma yaşamındaki yeri ve belirlenen sorunlara yönelik çözüm çabaları üzerinde tartışılmıştır. Son olarak Türkiye' de kadının eğitim sorunları ile ilgili çözüme yönelik bir bakış açısı sunulmuştur.
Türkiye'de toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına katkıda bulunmayı hedefleyen “Eğitimde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Geliştirilmesi Projesi “ (ETCEP), Avrupa Birliği desteğiyle geliştirilip, finanse edilmiştir. Projenin ana faydalanıcısı Millî Eğitim Bakanlığıdır. Projenin amaçları şunlardır: 1. Okullarda kız ve erkek çocuklar arasında toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesini yaygınlaştırmak. 2. Eğitim sisteminde eşitliğe ve toplumsal cinsiyete duyarlı yaklaşımın benimsenmesine katkıda bulunmak. Proje uygulamaları Batman, Erzurum, İzmir, Karaman, Malatya, Mardin, Sivas, Şanlıurfa, Samsun ve Trabzon olmak üzere 10 pilot ilde seçilmiş olan 40 pilot okulda gerçekleştirilmiştir. Projenin ulaşmayı hedeflediği gruplar Millî Eğitim Bakanlığı'nın eğitim-öğretim ve idari personeli (öğretmenler, okul yöneticileri, maarif müfettişleri, rehberlik hizmetleri çalışanları, MEB Merkez ve Taşra Teşkilatı çalışanları); okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lise öğrencileri, ebeveynler, eğitim politikalarına yön verenler, eğitim ve toplumsal cinsiyet alanında çalışan hükümet dışı kuruluşlar ve sivil toplum örgütleridir.
Hacettepe Law Review, 2018
Kadın ve erkeğin iş gücü piyasasına birlikte katılmasıyla ailedeki çocukların bakımı sosyo-politik ve ekonomik bir sorun olarak ortaya çıkmıştır. Nitekim, refah devletlerindeki önemli politika alanlarından birisi iş-aile yaşamının uzlaştırılması ve bununla yakından bağlantılı olan çocukların bakım hizmetleriyle ilgili düzenlemelerin yapılmasıdır. Bu düzenlemeler içinde ebeveyn izni önemli bir yere sahiptir. Bu makalenin amacı, dünyadaki başarılı uygulamaları dikkate alarak ebeveyn iznini, toplumsal cinsiyet eşitlik politikaları çerçevesinde değerlendirmektir. Makalenin temel argümanı, ebeveyn izninin, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik dönüştürücü sosyal politikalar içinde ele alınması gereken bir mesele olduğudur. Toplumsal cinsiyet eşitliği ilkesi üzerine kurulu bir ebeveyn izni modeli, hem kadın-erkek eşitliğine hizmet etmekte hem de istihdam politikaları açısından olumlu sonuçlar doğurmaktadır. Bunların yanında, ortaya çıkan yeni aile modelleri açısından da toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir ebeveyn izni modeli daha kullanışlıdır. Bu bağlamda, bu çalışma toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik bir ebeveyn izni yaklaşımını ortaya koymayı ve Türkiye’deki ilgili uygulamayı bu açıdan incelemeyi konu edinmektedir. Anahtar Kelimeler: Ebeveyn izni, analık izni, çocuk bakım hizmetleri, iş ve aile yaşamının uzlaştırılması, sosyal politika ve toplumsal cinsiyet. ABSTRACT The involvement of men and women in the labor market makes the issue of childcare a critical social- political and economical problem in the welfare regimes. Since then, welfare states develop social policies to achieve the reconciliation of work and family life, and to provide the childcare services. Among these policies, parental leave is crucially important. Therefore, the aim of this article is to examine the issue of parental leave as a gender equality policy considering various successful implementations across the world. The main argument is based on the idea that parental leave can be regarded as one of the transformative social policies to promote gender equality. The adoption of gender- sensitive approach in the formulation of parental leave helps to the enhancement of gender equality as well as the improvement of policies addressing women’s employment. In addition to them, this sort of approach in the implementation of parental leave is more transitable for the new emergent family types. Thus, the article intends to explain the principal characteristics of gender sensitive parental leave, and thereby to scrutinize the implementation of the parental leave in Turkey from a gender equality eye. Keywords: Parental Leave, maternity leave, childcare, reconciliation of work and family life, social policy and gender.
Belediyelerin Geleceği ve Yeni Yaklaşımlar, 2017
Bu çalışma, Türkiye’de yerel düzeyde toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı/kadın dostu politikalar geliştirilmesi için öneriler sunmayı amaçlamaktadır. Bu bağlamda kadının yerel yaşamda görünür kılınmasının gereği üzerinde durulacak, toplumsal cinsiyete duyarlı kent yönetimleri inşasında uluslararası örgütlerin politika önerileri irdelenecek ve farklı ülkelerden iyi uygulama örnekleri incelenecektir. Anahtar Sözcükler: Toplumsal cinsiyet, yerel hizmetler, kadın dostu kent, yerel katılım, yerel demokrasi.
Sosyal Bilgiler ve Toplum (B.Ü. İbret & S. Kaymakçı, Eds.), 2019
Bireyin cinsiyeti biyolojik ve toplumsal yönden pek çok işleve sahiptir. Kadın veya erkek olmak, nüfusun artması ve dağılımı gibi biyolojik durumların yanı sıra bireyin toplumsal hayattaki konumunu da belirlemektedir. Toplumun iki cinsiyete atfettiği görev ve rollerin farklılaşması cinsiyet ayrımcılığının ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Cinsiyetçilik, bir cinsin diğerini kendi cinsinden düşük statüde görmesi ve buna bağlı olarak tutumlarını şekillendirmesidir. Bu kavram özünde ayrımcılığı barındırmakta ve cinsiyetçi bireyler sadece cinsiyet değişkenine göre olumsuz inanç, tutum ve davranış sergilemektedirler. Kadının çalışma hayatına girmesi onun ev içinde geçirdiği süreyi azalttığından ev işlerinde sorumlulukları paylaşma ihtiyacı doğurmaktadır. Ancak toplumsal kalıp yargılar sebebiyle toplumun kadınlardan beklentisi ve kadınların mevcut durumu arasındaki fark toplumsal hayata bir sorun olarak yansımaktadır. Bu bölümün amacı toplumsal cinsiyet eşitsizliği konusunda bir farkındalık oluşturmak, eğitim sayesinde toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin azaltılabileceğini ve Sosyal Bilgiler dersi ile bu konu arasında bağlantı kurulabileceğini göstermektir. Bu sebeple öncelikle eşitlik, ayrımcılık, cinsiyetçilik ve cinsiyetçilik türleri kavramlarına yer verilerek bu konuda kavramsal yapı tanıtılmıştır. Daha sonra cinsiyet ve toplumsal cinsiyet kavramları arasındaki fark açıklanmış ve kadının çeşitlenen rolleri ile birlikte toplumda yaşadığı sorunlar eğitim, aile hayatı ve ekonomi temelinde ele alınmıştır. Bölümün sonunda ise toplumsal cinsiyet eşitsizliği, Sosyal Bilgiler dersi bağlamında incelenmiştir.
www.aileakademisi.org, 2020
Toplumsal cinsiyete dayalı politikalar “kadın merkezli” olarak yapılandırılmaktadır. Feminist kültürün kadın, erkek ve aile algısının niçin küresel bir tanımlama ve yaptırım ölçütü olarak alındığı tartışılması gereken önemli bir noktadır. TCE uygulamalarında çocuğun anne hakkına odaklanan politikaların üretilmemesi dikkat çekicidir. Çocuğun “anne hakkından” kısıp kadının “çalışma hakkına” verilmesi ise son derece manidardır. Toplumsal cinsiyet politikaları kadının haklarını, kadının doğası ve öznel koşulları üzerinden değil, “erkeklik” üzerinden tartışmaktadır. Erkeğe odaklanmış bu cinsiyetçi yaklaşım biçimi, hem kendi içinde paradoks taşımakta hem de kadının fıtratına uygun hakları elde etmesine engel olmaktadır. TCE argümanları kadını erkeğe karşı provoke ederek çatışmaya yöneltmekte, ailedeki güven ortamını sarsmaktadır. Hatta bu noktada çıkarılan yasalar kadını, kocasını şikâyet etmeye ve evden uzaklaştırmaya teşvik etmektedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.