Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Ruhant yolculuk ve bu süreçte yaşanan haller. mşahedeler tasawufta önemli bir yer tutar. Bu kişisel tecrübeler, genellikle sOft şai rlerce. şiir dilinin imkanları çerçevesinde dile getirilmiştir. SOfl olsun veya olmasın pek çok Divan şairi de. tasawufi duyuş ve düşünüş çerçevesinde şiirler kaleme almıştır. XVI. yüzyıl şai ri Zati de. manevi bir yükselişi ve müşahede edilenleri "gördüm" redifli bir gazelinde dile getirmiştir.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2024
Attâr-ı Nişâbûrî Selçuklu döneminde yaşamış, eserleriyle tasavvuf düşüncesinin gelişimine katkı sunmuş önemli şair ve müelliflerdendir. Tezkiretü’l-Evliyâ dışında bütün eserlerini manzum olarak yazan Attâr, şiirlerini derin anlamlar barındıran zengin bir dille kaleme almıştır. Mevlânâ Celâleddîn, Abdurrahmân-ı Câmî gibi önemli şahsiyetler Attâr’ın eserlerinden etkilenmiş, onun izinden gitmişlerdir. Bu çalışmada şairin Divan’ından bir gazel şerh edilmiştir. Gazellerinde kullandığı dil ve üslup, edebi zarafeti ve tasavvufî derinliği bir araya getirerek eşsiz bir ahenk oluşturmaktadır. Attar'ın her gazeli, kelimelerinin ardında saklı derin hikmetleriyle tasavvufî anlamlar taşımaktadır. Dolayısıyla okuyucu onun şiirlerinde kendine has anlamlar bulabilmektedir. Çalışmada Attâr’ın hayatına kısaca değinilen giriş bölümünden sonra gazel türü hakkında bilgi verilerek, Attâr’ın bu gazelinin yazıldığı vezin de tespit edilmiştir. Daha sonra şiirin dil ve üslup özellikleri de incelenerek şiirin sahip olduğu derin manaları açıklanmaya çalışılmıştır. Attâr, gazellerinde sembolik bir dil kullanarak az kelimeyle daha çok anlam barındıran şiirler kaleme almıştır. Seçilen bu gazelde şair, tasavvufî hakikatleri ve ilâhi aşkı anlatmıştır. Bu makalede bu sembolik dilin anlaşılmasına bir nebze de olsa katkı sunmaya çalışılmıştır.
Prof. Dr. M. Fatih Köksal'a Armağan, 2021
Journal of Turkish Studies, 2016
International Journal of Language Academy, 2017
Rhetoric is the manner of expression of a thought and sensation clearly and fluidly. Classical rhetoric consists of the complete kadrosun fesâhat, me'ânî, beyân and bedi '. Fesâhat, the word is perfect, in terms of meaning and harmony. Beyân talks about the methods and the bases of expressing a meaning in different ways. Bedi speaks beliefs about the methods and beauties of expression.Meani which is the subdivision of rhetoric, is the science of the use of the word in its proper place and of the expression of the speaker's or listener's feelings. It also shows us the language's changes which comes to real according to grammar. Meani has some subdivisions. These subdivisions are news's imputation prose's imputation and the situation of the verb in the sentence the sentence's contributive elements, abbreviation, extension. It will be treid to examine the first and second couple of Nâilî's poem which is called "hep redifli gazel" from the perspective of meani. First it will be tried to figure out speaker and listener. Second it will be explained that speaker how he explains his feelings. We will have determined whether the word is spoken, considering the readiness of the mind of the client. We will try to explain this finding based on the keywords and word groups in the text. Thus, we will have completed the examination of the limitations we have limited to two couplets in the framework of the scientific knowledge.
Dil ve Edebiyat Dergisi, Yunus Emre Özel Sayısı, 2021
Gazel 596 ……………………………………………………………... 78 Gazel 597……………………………………………………………… 84 Gazel 598……………………………………………………………… 87 Gazel 599……………………………………………………………… 90 Sonuç………………………………………………………………….. 93 Kaynakça……………………………………………………………... 94 Hayatı: Asıl adı kaynaklarda İvaz, Bahşî ya da Satılmış olarak geçen Zâtî, 1477'de Balıkesir'de doğmuştur. Çocukluğunda çok iyi bir eğitim almamış olan Zâtî, gençliğinde memleketinde çizmecilik yapmış; Sultan İkinci Bâyezîd döneminde ise İstanbul'a gelmiştir. Burada ayakkabıcılık ve remilcilik yapmış; değişik vesilelerle devrin önde gelen devlet adamlarıyla tanışmıştır. Bir kısmının himâyesini de gören şair, İkinci Bâyezîd ve oğlu Yavuz'dan da yardım görmüştür. Ne var ki ömrünün hiçbir döneminde bu yardımlar, büyük ihsanlar düzeyine ulaşmamıştır. Kaynaklar, Zâtî'nin Bâyezîd Camii avlusunda bir remilci dükkânı olduğunu; geçimini aynı zamanda başta Bâkî olmak üzere devrin şairlerinin uğrak yeri haline gelmiş olan bu dükkândan sağlamaya çalıştığını belirtirler. Dükkânını devrin şairleri için edebî bir muhit haline getiren Zâtî, 1546'da vefat etmiş; ömrünün son yıllarını maddî sıkıntı içerisinde geçiren şairin cenazesi, yine şairin dostlarının yardımıyla kaldırılmıştır. Kaynaklar; nüktedan, hoşsohbet, hazırcevap olan şairin fiziksel olarak büyük burunlu, çiçek hastalığından dolayı bozuk tenli ve sağır olduğuna işaret eder.
ÖZET Divan edebiyatının son dönem şahsiyetlerinden olan Enderunlu Vâsıf, isminin geçtiği hemen bütün kaynaklarda, yüz yıl önce Nedîm'in açmış olduğu çığırda yürüyen bir şair olarak tanımlanır. Kendisinden " Nedim'in basit bir kopyası " olarak bahsedilen ve kimi zaman " Nedîmâne " söyleyişteki zarafetten uzaklaşarak bayağılığa düştüğü kaydedilen Enderunlu Vâsıf'ın, şiirlerinde daha çok umursamaz, zevke ve eğlenceye düşkün, hayatı ciddiye almayan bir kişilik sergilediği söylenir. Ancak " eski terbiyenin yetiştirdiği orta seviyede bir adam " olarak değerlendirilen ve eseri " her şeyden evvel bir zevk çözülüşünün vesikası " olarak görülen Enderunlu Vâsıf'ın zaman zaman, devrin sosyokültürel yapısında görülmeye başlanan değişim ve dönüşümün sebep olduğu ruhsal sıkıntılarını, tasavvufi söylemle dışa vurarak, sufizmin asûde iklimine sığındığına da şahit olunur. Enderunlu Vâsıf, sıklıkla vurgulanan müstehzî, pervasız, laubali tavırların yanında, bazı şiirlerinde hayatı ve sanatı aynı nispette ciddiye alan vakur ve mütevekkil bir tip hatta " terk " ve " azadelik " peşinde koşan bir sufî olarak oldukça farklı ruh hâlleri ile karşımıza çıkar. Vâsıf'ın şiirlerinde görülen bu durum okuyucuda, şiirlerin iki ayrı şair elinden çıkmış izlenimini dahi uyandırır. Enderunlu Vâsıf'ın ruh dünyasında ve şiirlerinde görülen bu ikircikli yapıyı " gönlümdeki " redifli gazelinde daha net görmek mümkündür. Adeta zahirî ve batınî iki ayrı " ben " algısının ortaya konulduğu gazelde şair-beklenenin aksine-tavrını, " batınî ben " den yana koyarak gazeli tasavvufi bir derinlikle dikkatlere sunar. ABSTRACT In all sources he is mentioned, Enderunlu Vasıf, one of the last period figures of Divan literature, is defined as a poet followed in wake that Nedim marked a century ago. Enderunlu Vasıf is regarded as " a simple imitation of Nedim " and said to be mundaneness when he
Tereddüt Kitabı, Kitabevi Yayınları, 2022
Şeyhî’nin “dedim dedi ik’si de” redifli gazeli bir müracaa gazeldir. Yani “dedim - dedi” şeklinde karşılıklı konuşmalardan oluşur. Şiirde âşık mevkiindeki anlatımı yapan özne, sevgiliye genellikle onun güzellik unsurlarına dair iki seçenekli sorular yöneltmekte ve daima aynı cevabı almaktadır: “İkisi de”. Sorular, her beyitte çeşitlenirken cevap aynı kalmaktadır. Âşığın sorularının sebebi hitap ettiği sevgiliye hayranlığıdır. Bu hayranlık; âşığın sevgiliyi nasıl niteleyeceğini, onun güzelliğini ne ile vasfedeceğini bilememesinden kaynaklı bir hayret merkezli tereddüdü doğurmakta, bu hâl de âşığı sevgiliye “bu mudur yoksa şu mu?” türünden ikili sorulara sevk etmektedir. Sevgili ise âşığın bu tereddüdünü tatlı bir mukabele ile gidermekte ve “ikisi de” diyerek, kendini yormamasını, aklına gelecek çeşitli güzelliklerin kendisinde zaten olduğunu söylemektedir. Öyle ki sevgilinin bu cevaplarında âşık daha fazla seçenek sunsa “hepsi de” diyecek bir eda sezilir. Dolayısıyla buradaki “ikisi de” aslında “hepsi de” gibidir. Zira güzellik kemal derecesinde olunca eksiklik kabul etmemektedir. Âşığın gözünde sevgili müstesna bir güzel olmalıdır. Onu tam manasıyla güzel görebilmesi için de onda eksiklik görmemeli, onun güzelliğinde tereddüde düşmemelidir. Sevgili de verdiği cevaplarla bu tereddüdü giderir. Güzellik ve aşk tereddüt kabul etmez. İkisi de tereddüdü reddeder. Zira aşkın kemal noktası güzelliğin de tamamlandığı noktadır. Şeyh Gâlib’in Hüsn ü Aşk’ta dediği gibi aşk ve hüsn (güzellik) hakikatte birbirinin aynıdır: “Kim Aşk Hüsün’dür ayn-ı Hüsn Aşk” (2006 : s. 380). Yani “ikisi de” birdir. Bu birlik gözün ve dudağın; saçın ve boyun bir can ve tende bütünlük oluşturmasıdır. Can ve ten bir bütündür, ayrı değildir. Böylece bu şiir, görünürdeki beşeri aşk anlatımının ardında vahdet eksenli bir aşk anlayışının tezahürü olarak okunabilir. Sevgilinin verdiği “ikisi de” cevabı; aslında hepsi bir, hepsi tek, hepsi “Hüsn-i Mutlak”a ait güzelliğin tezahürleridir şeklinde düşünülebilir. Tasavvufi manada da beşeri manada da aşk bir bütünlük hâli olup tereddüt ve parçalanmışlığı kabul etmez. Burada âşığın tereddüdünün şüphe merkezli değil hayret ve hayranlık merkezli olduğuna da dikkat çekmek gerekir. Zira şüphe de aşkın kabul etmediği bir şeydir. Âşık ise can ve teniyle bağlı olduğu sevgiliye hayranlığından kaynaklı “can mı ten mi?” türünden sorular sormakta ve adeta sevgili tarafından “irşâd” edilmekte, aldığı her cevapla da heyecanına heyecan hayranlığına hayranlık katmaktadır. Şeyhî’nin “ikisi de” gazeli, bir nevi tereddüde reddiye ve âşığın parçalanmış gönlünün sevgilinin nefesiyle tamamlamasının şiiridir. İkilik bazen şaşkınlıkta bazen de gözdeki şaşılıktadır. Sahih nazarla bakıldığında “ikisi de” Bir’dir!
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi, 2019
Hayâlî'nin "Satar" Redifli Gazelinin Şerhi ve Yapısalcı Açıdan İncelenmesi Öz Hayâlî, 16. yüzyılın ve klasik Türk şiirinin en büyük şairlerindendir. Bu çalışmada Hayâlî'nin "satar" redifli gazeli ele alınmıştır. Gazel klasik usulle şerh edilmiş, daha sonra ses ve söz tekrarları açısından incelenmiştir. Ses ve söz tekrarları yapısalcı anlayış çerçevesinde ifade edilmiştir. Hayâlî'nin "satar" redifli gazeli remel bahrinin "fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilâtün fâ'ilün" kalıbıyla yazılmıştır. Gazelin kafiyesi tam kafiyedir. Kullanılan kelime sayısı 88 olup bu kelimelerin 23 tanesi imalelidir. Gazelde med ve zihaf yapılmış kelimeler mevcuttur. "A" ve "n" sesleri fazlaca kullanılarak asonans ve aliterasyon yapılmıştır. Hayâlî'nin Arapça, Farsça ve Türkçeyi yüzdelik olarak birbirine yakın oranlarda kullanması onun üç dile olan hâkimiyetini göstermiştir. Hayâlî'nin gazelinde âşık ve sevgili görülmektedir. Âşığın sevgiliye hayran olduğu ve didaktik bir karakter sergilediği görülür. Sevgili ise güzelliğiyle ön plana çıkar. Hayâlî, gazelinde müstağni olunması hususunda nasihat eder.
DergiPark (Istanbul University), 2011
Bu çalışmanın alanını, 17. yüzyıl Klâsik Türk şairlerinden ve Sebk-i Hindî'nin en önemlitemsilcilerinden Nâ'ilî'nin "âfitâb" redifli gazelinin, öncelikle klâsik şerh metodu ile ardından da yapısalcılık açısından incelenmesi oluşturacaktır. Klâsik Türk edebiyatı metinlerinin modern metotlarla incelenmesi, içinde bulunduğumuz kültürel konum ve bu metinlerin günümüz insanı tarafından anlaşılarak okunması ve böylece sadece tarihin malı olmaktan kurtulması açısından çok önemlidir. Bu çalışmada, belirlenen plân çerçevesinde, öncelikle Nâ'ilî'nin gazeli klâsik şerh metoduyla açılacak, ardından da gazelin yapısal açıdan taşıdığı özellikler, biçimle öz arasında bulunan ilişkiler belirtilecektir. Klâsik yöntemle yapılan açıklamalarda, gazelin biçim ve özünde gizli kalan başka yönlerinin de ortaya konulup şairin dünyasını, bugünün okurlarına sunma hedeflenmektedir. Bu hedef doğrultusunda Nâ'ilî'nin gazeli şekil, anlam ve yapısal uyum açılarından ortaya konulacaktır.
It is known that many methods and theory occured early 20 th century to the present day about to extract the value of the literary works of art. Ontological analysis method, which it based on a literary text is examined to divided into its layers and emerged in the first half of the 20 th century, is the basis of this study.
Tüm Yönleriyle Erzurumlu Şair Nef'î Sempozyumu, 2021
Özet Klasik Türk şiirinde kendine has edasıyla dikkat çeken Nef‘î; medhiye, hiciv ve fahriye tarzı şiirleriyle öne çıkmış olsa da onun şiirinde derin bir aşk ve hayat anlayışının yansımaları da müşahede edilir. Büyük bir kaside ustası olan Nef‘î’nin gazelleri, divanı içinde nicelik açısından hacimli bir yer tutmasa da ahengi, söyleyişi ve mana boyutu açısından fevkalade özgün nitelikler taşır. Kasidelerinde övme ve övünmedeki ustalığını; Siham-ı Kazâ’sında heccavlığını gördüğümüz Nef‘î, âşıkane edasını daha ziyade gazellerinde ortaya koyar. Bu çalışmada Nef‘î’nin “aşkız” redifli iki gazeli etrafında şairin aşk anlayışı ve aşka bakışı incelenmektedir. Bu şiirlerde Nef‘î’nin sevgili karşısında acziyet arz eden düşkün bir âşık olmak şöyle dursun, sevgilinin gamzesini bile umursamayan, hatta gamzeyi bile kendisine naz ettirecek derecede mağrur ve azade bir anlayışı temsil ederek divan şiirinin alışılagelmiş âşık imajının dışına çıkan bir tavrı söz konusudur. Niyaz makamında olması beklenen aşığın naz makamında ve onun da ötesinde azade tavırlarıyla öne çıktığı bu şiirlerde divan şairinin istediği zaman aşkı bambaşka boyutlarda görebileceği ve sıra dışı pencerelerde seyredebileceği müşahede edilmektedir. Bu da Nef‘î’nin şahsiyet ve üslubundaki özgün tavrın bir yansımasıdır. Nef‘î’nin bu iki gazeldeki “aşk”ı; cesaret, azadelik, mestanelik ve tatlı bir gamla hemdem oluş etrafında yükselir. Bu hâl, şairin kendine has eda ve hissedişinin yansımasıdır. Anahtar Kelimeler: Nef‘î, Aşk, Gazel, Aşk Anlayışı, Şiir. - - - Abstract Although Nefi is best known for his unique style in classical Turkish poetry, including praise, satire, and self-praise poems, a deep concept of love and life is observed in his poems. Although the ghazals of Nefi, a great elogist, are few in number in his diwan, they are exceptionally unique in terms of harmony, utterance, and meaning. Nefi’s ability to praise and self-praise in his odes (qasidas), as well as his lampoonry in his Siham-ı Kaza, reveals his amorous manner most prominently in his ghazals. This study analyzes Nefi’s concept of and perspective on love within the scope of his two ghazals with the redif (word/voice after the rhyme) of “aşkız”. In these poems, Nefî presents an attitude beyond the typical minstrel image of divan poetry, exhibiting a sense of pride and freedom unconcerned with the beloved's “gamze” (leer; killer look), so far from being a lover who shows weakness before his beloved. In these poems, the minstrel, who is expected to be in the “niyaz” (suppliance) maqam/position, stands out in the “naz” (coquetry) maqam/position and, beyond that, with his free attitude, it is observed that the divan poet can perceive love in different dimensions and witness it through unusual windows whenever he wishes. This is a reflection of Nefî’s unique character and manner. In these two ghazals, Nefî’s “love” centers around courage, freedom, ecstasy, and having in a pleasant sorrow. This state is a reflection of the poet’s distinct tone and passion. Keywords: Nefi, Love, Ghazal, Concept of Love, Poetry.
2017
Divan Ģiiri yillardan beri geleneksel Ģerh teknigiyle incelenmiĢtir. Geleneksel Ģerh teknigine gore eser oncelikle yazarin sonra da yazildigi donemin dunya ve sanat goruĢunu yansitir. Bu anlayiĢa gore eseri anlamanin birincil yolu eserin yazarini ve kaleme alindigi donemi etraflica araĢtirip anlamaktan gecer. 20. yuzyilda dil bilim alaninda yapilan caliĢmalarin da etkisiyle edebi eserlere geleneksel yontemler iĢiginda yaklaĢmanin yetersiz bir caba oldugu duĢuncesi yayginlik kazanmiĢtir. Bu duĢunceyle Rus bicimciligi, yapisalcilik, gostergebilim, ontolojik yaklaĢim, hermenotik gibi pek cok yeni yontem belirlenmiĢ ve edebi eserler bu yontemlerle incelenmeye baĢlanmiĢtir. Yukarida sozu edilen modern yaklaĢimlar doksanli yillardan itibaren Divan Ģiiriyle ilgilenen araĢtirmacilarin da ilgisini cekmiĢtir. Cem Dilcin, Dursun Ali Tokel, Yavuz Bayram ve Ġlhan Genc gibi araĢtirmacilar klasik Ģiirimizi bu modern yontemler iĢiginda incelemiĢ ve oldukca ilginc sonuclar elde etmiĢlerdir. Modern y...
Ġslam kültür ve düĢünce tarihinde Gazâlî, olmazsa olmaz bir etkinliğe ve ağırlığa sahiptir. Öyle ki karĢımıza hakkında en çok kalem oynatılan ve tartıĢılan bir Ģahsiyet olarak çıkması tesadüflerle açıklanamaz. Dahası Gazâlî'nin Ġslam düĢünce tarihinde paradigmatik bir görüngü olduğunu ifade etmek hiç de mübalağa değildir. Bu durumda sorulması ya da cevabı aranması gereken asıl sual Ģudur:
ÖZ Klâsik Türk edebiyatı şairlerinin söyledikleri manzumeler genellikle dîvân adı verilen nüshalarda bir araya getirilmiştir. Farklı zaman ve mekânlarda Arap alfabesiyle çoğaltılan/basılan bu dîvânlar, harf inkılâbından sonra ise Latin alfabesine aktarılmaya başlanmış ve ilmî usûller çerçevesinde incelenmiştir. Ancak kimi şairlerin dîvânlarında yer almayan bazı şiirlerine çeşitli el yazması eserlerde ve mecmûalarda rastlanabilmektedir. Bu tür şiirlerin de bilimsel inceleme metotlarıyla dîvânlara eklendiği veya müstakil şiir kitabı olarak yayımlandığı görülmektedir. Bu çalışmada, Fuzûlî'ye ait dîvân nüshalarında bulunmayan ama bir yazma eserin der-kenâr bölümünde Fuzûlî ismiyle kayıtlı bir gazelin araştırmacılar tarafından yeni dîvân baskılarına alınması değerlendirilecek; ardından şiirin tarafımızdan tespit edilen yeni bir nüshası tanıtılıp metnin tekâmülü açısından mevcut örneğiyle mukayese edilecektir. ABSTRACT Poems written by classical Turkish literature poets have been usually banded together in copies called divan. These divans which have been printed in Arabian alphabet in different times and places have been translated to Latin alphabet after alphabet reform and analyzed as part of scientific methods. But it is possible to see some poems of the poets those are not located in divans in various manuscripts and majmuas. And it is seen that these poems have been added divans by the scientific analyzing methods or published as a separated poem book. In this article it will be evaluated a gazelle of Fuzuli that is not located in divans but registered as the name of Fuzuli in apostil of a manuscript included in divan printing by researchers and then a new copy of the poem determined by us will be introduced and compared with existing copy as part of maturation of text.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2021
Çok sayıda usta şairin birbirinden farklı tarzlarda başarılı eserler telif ettiği 17. yüzyılın önde gelen şairlerinden biri de Edirneli Neşâtî’dir. Neşâtî Dîvânı’nda yer alan “su” redifli gazel ile ilgili birtakım belirsizliklerin olduğu ve bu belirsizliklerin gerek şiirin Fuzûlî’nin “Su Kasidesi”ne bir nazire olması gerekse Edirneli Neşâtî’ye aidiyeti hususlarında akıllarda soru işareti bıraktığı anlaşılmaktadır. Gazelin, nazım şekli ve türü itibariyle nazire olarak kaleme alınmış olma ihtimali zayıf görünmektedir. Ayrıca gazelin Edirneli şair Neşâtî’ye aidiyeti ise hem Dîvân nüshalarında ve biri dışında mecmualarda yer almayışıyla hem de Dîvân’daki tek 9 beyitlik gazel olması hasebiyle muhatabında tereddüt oluşturmaya müsait bir mahiyet arz etmektedir. Bu tereddüt, kaynaklarda Neşâtî mahlaslı başka şair ve/veya şairlerin olduğu yönündeki açıklamalarla daha da belirgin hale gelmektedir. Bütün bu tereddüt ve belirsizliklere ilaveten söz konusu gazelin kelime kadrosunun Dîvân’daki genel söz varlığı karşısındaki durumu incelendiğinde, şiirin Edirneli Neşâtî tarafından kaleme alınmamış olma ihtimali kuvvetlenmektedir. Bu çalışmada, Dîvân’daki gazellerden, Fuzûlî’nin “Su Kasîdesi”ne nazîre olarak yazıldığı düşünülen “su” redifli gazelin nazire geleneği içerisindeki durumu kısaca değerlendirilecek ve sonrasında söz konusu gazelin Edirneli Neşâtî’ye aidiyeti tartışılacaktır.
II. Uluslararası Bandırma ve Çevresi Sempozyumu (UBS'19), 2019
Bu çalışmada, tarafımızca ileri sürülen "Sözdizimsel Sanal Çizgi Yaklaşımı"yla 16. yüzyıl divan edebiyatı şairi Nev'î'nin üç gazeli üzerine bir inceleme yapılmıştır. Çalışmanın amacı, söz konusu yaklaşımın söz dizimiyle anlam arasındaki ilişkinin çözümlenmesine sunduğu katkının ortaya konulmasıdır.
Şükrülillâh ki yoktur benim âhım mâhım ÖZET Divan şairleri, kafiyeyi şiirin vazgeçilmez unsuru olarak kabul etmişlerdir. Hatta sadece kafiye ile yetinmemiş, buna ek olarak redifi de bol bol kullanmışlardır. Bu kullanımlardan birisi de, kafiye ve redifin ikileme veya yinelemeden oluştuğu örneklerdir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.