Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Tıp terimi, tıp ilmi ile uğraşan bilim adamlarının kısa yoldan anlaşmalarını sağlayan özel kelimelerdir. Bu çalışmada Kıpçak grubu yazı dillerinden biri olan Karakalpak Türkçesindeki tıp terimleri tespit edilmeye çalışılmış ve böylelikle tıp dili ile çağdaş Türk lehçeleri üzerine yapılan araştırmalara katkıda bulunulması amaçlanmıştır. Karakalpak Türkçesinde tespit ettiğimiz 398 tıp teriminin 158 tanesinin Türkçe olduğu ve Türkçe olan bu tıp terimlerinin 60 tanesinin de standart Türkiye Türkçesinde ve ağızlarında karşılığı olduğu görülmüştür.
Türkçe tıp terimleri; tıp ve insan sağlığıyla ilgili genel terimler, organ isimleri, vücut salgıları, ilaç isimleri, tedavi yöntemleri, tedavinin yapıldığı yer, tedavide kullanılan araç ve gereçler, hastalık isimleri ve hastalık belirtilerinden oluşmaktadır. Bu çalışmada tıp terimleri ile kurulmuş deyimler anlam özelliklerine göre değerlendirilmiştir. Araştırmamız hem tıp dilinde hem de genel dilde ortak olarak kullanılan deyimler ile sınırlandırılmıştır. Tıp terimiyle kurulmuş; ama tıp dilinde kullanılmayan veya tıp bilimi ile ilgili bir anlamı olmayan deyimler araştırma konusunun dışında tutulmuştur. Bu çalışmayla standart Türkiye Türkçesinde tıp terimleriyle kurulmuş 240 deyim tespit edilerek, hem Türk dilinin zenginliğini sergilemek hem de deyim ve terim çalışmalarına katkı sağlamak amaçlanmıştır.
2017
l-Hakâyık ve Rylands Kütüphanesinde bulunan Satır Altı Kur'ân Tercümesi gerek sözvarlığının genişliği gerekse sahip olduğu birikimle tıp terimleri açısından dikkat çekici bir zenginliğe sahiptir. Bu eserler Karahanlıların tıbbi durum, kavram ve nesnelere hangi ölçüde terim geliştirebildiğini ayrıca tıp terimlerinin lehçe içindeki nicelik ve niteliğini gözler önüne sermektedir. Türk dilinin değişik alanlarında kullanılan tıp terimleri çeşitli araştırmacılar tarafından incelenmiş olmasına rağmen, Karahanlı Türkçesine ait tıp terimleri henüz müstakil bir çalışmada ele alınmış değildir. Bu tez daha önce araştırılmamış olan bu konuyu ele almak için hazırlanmıştır. Bu çalışmada "Terim nedir?" sorusunun cevabı aranmış, Karahanlılar, Karahanlı Türkçesi ve Türk tıbbıyla ilgili bilgiler verilmiştir. Karahanlı Türkçesinde kullanılan tıp terimlerini belirlemede Kutadgu Bilig, Dîvânu Lügâti't-Türk, Atebetü'l-Hakâyık ve Satır Altı Kur'an Tercümesi'nden yararlanılmıştır. Elde edilen terimler; temel organ adları, ara organ adları, bedensel hastalıklarla ilgili isimler, bedensel hastalıklarla ilgili eylemler, zihinsel hastalıklarla ilgili terimler, tedavi ile ilgili terimler ve diğer terimler olmak üzere 7 bölüme ayrılmış; Eski Türkçe hakkında yapılan çalışmalar göz önünde bulundurularak yapı, anlam ve köken açısından incelenmiştir.
Öz Dil ve kültür ayrılmaz bir bütündür. Bir milletin yaşam biçimi, kültürü dile etki eder. Türk lehçeleri diğer dillerle karşılaştırıldığında Türk lehçelerinin akrabalık terimleri yönünden oldukça zengin olduğu görülmektedir. Bu da Türk kültürünün temelinin sağlam olduğunu göstermektedir. Akrabalık yoluyla güçlü bir toplum yapısının oluşacağının bilinciyle; Türkler arasında akrabalık ilişkilerine önem verildiğini ve bunun sonucu olarak da bu ilişkilerin dile yansıyarak dilin akrabalık terimleri açısından zengin bir duruma geldiği söylenebilir. Türklerde çekirdek aile yerine büyük aile modeline önem verilmiştir. Büyük aile modeli de elbette akrabalık terimlerinin gelişiminde rol oynamıştır. Bundan dolayı akrabalık terimleri dile yansıyarak Türk lehçelerinin söz varlığının zenginleşmesini sağlamıştır. Bu çalışmada Kazak Türkçesindeki akrabalık terimleri ele alınarak akrabalık terimleri hakkında bilgi verildi. Abstract Language and culture are inseparable. The way of life of a nation affects to the language. When Turkish dialects are compared to other languages, it is seen that Turkish dialects are very rich in terms of kinship. This shows that the basis of Turkish culture is strong. Conscious of the formation of a strong society through kinship; It can be said that the importance of kinship relations among the Turkish people have given and as a result, these relations are reflected in the language and it is rich in terms of language kinship. Turkish people have given a great attention to the big family model instead of a little family. The big family model, of course, played a role in the development of kinship terms. Hence, kinship terms reflected the language and enabled the enrichment of the vocabulary of the Turkish dialects. In this study, kinship terms in Kazakh Turkish are discussed and information about kinship is given.
İran'da varlığını sürdüren Oğuz grubuna mensup bir Türk boyudur. Orhun Türkçesinden itibaren Karahanlı, Harezm-Kıpçak, Çağatay ve Oğuz Türkçesine ait pek çok arkaik kelime, deyim ve atasözü ya orijinal şekliyle ya da küçük fonetik ve semantik farklarla Karapapak-Terekeme Türklerinin ağzında günümüze kadar yaşamaya devam etmiştir. Özellikle Türkçenin tarihi metinlerinden Divanü Lügati't-Türk, Kutadgu Bilig, Codex Cumanicus ve Dede Korkut Destanları gibi eserlerde geçen, ancak bugün pek çok yazı dilinde kullanımdan düşmüş Türkçe kelimelerin sözü geçen ağızda mevcudiyeti, dil ve kültür tarihi araştırmaları bakımından önem arz etmektedir. Biz bu makalemizde Karapapak-Terekeme ağzındaki arkaik kelimeleri fonetik şekilleriyle alfabetik olarak verdikten sonra Türk dilinin tarihi ve yaşayan lehçeleriyle kaleme alınmış eserlerdeki örnekleri ve karşılıkları göstermeye çalışacağız.
Öz Geleneksel ilişkileri kapsayan aile ve akrabalık kültürü Türk toplumunda çok sağlam temellere dayanmaktadır. Bunun neticesi olarak Türk dillerinde yakınlık ve akrabalık terimleri diğer dillerle kıyaslandığında büyük bir zenginlik arz etmektedir. Türkçenin söz varlığında önemli yer tutan akrabalık, insan, hayvan ve bitki adları dilde, temel kelimeler olarak kabul edilmektedir. Akrabalık ve yakınlık terimleri gelenekleri; dilin zenginliğini ve özgünlüğünü ortaya koyarken kültür hakkında önemli ipuçları vermektedir. Bu nedenle bu kelimeler, dil öğrenimi ve öğretimi; dilbilgisi; dillerin akrabalıkları; toplumların yaşam tarzı ve kültürleri gibi konularda ilk başvurulan kelimeler arasında olmaktadır. Türkçenin bir lehçesi olan Kazak Türkçesi söz varlığı incelendiğinde çok sayıda akrabalık ve yakınlık ifade eden terim olduğu dikkati çekmiş ve bu konu üzerine çeşitli kaynaklardan bahsi geçen terimlere ulaşılmıştır. Ulaşılan terimlerin ilk olarak kan bağı ve evliliğe bağlı terimler olduğu görülmekle birlikte bu kapsama ek olarak bazı etkenlerin de Kazak Türkçesinde yakınlık ve akrabalık terimlerinin oluşturulmasına tesir ettiği görülmüştür. Bu etkenler göz önüne alınarak çeşitli sınıflandırmalar yapılmış ve örnek teşkil eden terimler anlamlarıyla birlikte başlıkların altında gösterilmiştir. Abstract Family and kinship culture which includes traditional associations, is based on very good foundation in the Turkish society. As a result of this, the terms of the closeness and kinship in the Turkish language are enormous when compared to other languages. The terms of kinship, human, animal, and plant which have an important place in the Turkic language, are considered as basic words. Traditions of kinship and proximity terms provide important clues about culture while revealing the richness and authenticity of the language. For this reason, these words are among the earliest words mentioned in such topics as language learning and teaching, grammar, kinship of languages, lifestyles and cultures of societies. Kazakh Turkish, a dialect of the Turkic people, has noted that there is a lot of kinship and proximity when it comes to verbal existence, and it has reached the terms that bet on it from various sources. It has been observed that the terms were first related to blood ties and marriage but it was seen that some factors in addition to this inclusiveness also influenced the formation of Okt.; Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi Hazırlık Fakültesi Türk Dili Bölümü Türkistan, KAZAKĠSTAN, dilekkaplankiran@hotmail.com.
ÖZET Terekeme adıyla anılan Karapapaklar, kökeni çok eskilere dayanan bir millet olmalarına rağmen haklarında detaylı şekilde pek fazla çalışma yapılmamıştır. Kimi araştırmacılar konularını ilgilendirdikleri ölçüde Karapapaklar hakkında kısa bilgiler vermişlerdir. Bunların yanında birçok yazar ve araştırmacı da Karapapakları Özbekistan'a bağlı Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinde yaşayan Karakalpaklarla karıştırmış, bu iki Türk halkını aynı boya mensup zannetmişlerdir. Bu çalışmada, öncelikle Karapapakların ne kadar köklü bir tarihi geçmişe sahip olduğu ortaya konulmaya çalışıldı. Asya Hun devletinin dağılmasıyla başlayan tarihi süreçleri, bu süreç içerisinde yaşadıkları bölgeler günümüze kadar aşama aşama aktarılmaya çalışıldı. Bu tarihsel süreç içerisinde Karapapakların Ermenilerle mücadelesi, Türkmençay Antlaşması ve XX. yüzyılda yaşanan " Son Karakaç " adıyla anılan göç olayı ve bunlar gibi pek çok hadise ayrı bir araştırma ve belki de birer kitap konusu olduğu için detaylara girilmeden geçildi. Dünya ve Türkiye üzerinde Karapapak nüfusunun yoğun olarak yaşadığı yerler belirtildi ve haritalar üzerinde işaretlenerek gösterildi. Karapapakların kökeni elde edilen bilgiler çerçevesinde açıklanmaya çalışıldı ve Karapapak ve Terekeme sözcüklerinin etimolojisine dair araştırmacıların söyledikleri aktarıldı. Terekeme ifadesi onların Müslüman olduktan sonra aldıkları bir isim olduğu için, bu çalışmada daha eski bir isim alan Karapapak ifadesinin kullanımı tercih edildi. Aslında günümüzde Terekeme sözü daha yaygındır. Hatta bazı bölgelerde Karapapak ifadesi neredeyse kullanımdan kalkmıştır. Karapapakların tarihsel süreç içerisinde benimsedikleri dini inanışları ve bu inanışların siyasi etkileri değerlendirilmeye çalışıldı. Sosyal yapılarına değinilerek genel karakter özellikleri üzerinde duruldu. Karapapakların kültür ve edebiyatı, uzun ve detaylı şeklide açıklanması gereken bir konudur. Onların halk inançları, yüzyıllardır aslı bozulmadan devam ettirdikleri gelenek ve görenekleri, eşine az rastlanır bir incelikte olan sözlü edebiyatları aslında her biri birer tez veya kitap konusu olabilecek konulardır. Nitekim dini yaşantılarının, halk inançlarının, özellikle alanında usta olarak kabul edilen ve günümüzde de yaşayan halk âşıklarının her biri hakkında kitaplar yazılmıştır. Bu çalışmada Karapapakların sözlü edebiyat ürünlerine, özellikle de âşıklık geleneğine mensup söz ustalarına değinilerek haklarında kısa bilgiler verildi. Karapapakların kültür ve edebiyatlarında yer alan kaynak zenginliği, ne yazık ki-Borçalı'da yayın hayatını sürdüren ve daha çok Azeri dil özelliklerini gösteren birkaç süreli yayını saymazsak-yazılı bir edebiyatları bulunmadığı için dil alanında yoktur. Ahmet Bican Ercilasun Karapapakların dil özelliklerine " Kars İli Ağızları-Ses Bilgisi " kitabında ses bilgisi özellikleri açısından değinmiştir. Karapapakların yoğun olarak yaşadığı Kars, Erzurum, Ağrı gibi illerimize ait ağız araştırmalarında da Karapapakların dil özellikleri yine ses bilgisi
Konya Kitabı, III, 2023
Since the eleventh-century, Anatolia had been witnessing Turkish migrations, prompting the Seljuks to integrate Anatolian culture and addressing the needs of its people by constructing various architectural buildings and institutions. These structures included various waqf institutions which were accessible to the public, such as mosques, madrasahs, maktabs, imarahs, zawiyas, libraries, and dar al-shifas. Dar al-shifas were among the most important social welfare institutions in Turkish-Islamic waqf culture. The Seljuks recognised their significance and emphasised the social aspect of medicine and public health, making significant contributions to the institutional development of healthcare. Accordingly, with the objective of providing free service, they established dar al-shifas across Anatolia, which were funded through endowments. The Dar al-shifas of the Seljuks not only provided medical treatment but also served as schools for training physicians. Many physicians received both practical and theoretical education on major diseases, treatments, and medications. Notable physicians of the time included Physician Akmal al-din bin Muayyad al-Nahjiwani, Shams al-Din ibn Hiblil Musuli, Gazanfer Qursi, Abu Salim bin Quraba, Muwaffaq al-Din ibni Matran. This article aims to explore medical education and physicians in Konya during the period of Seljuks of Türkiye.
ÖZET Beylikler döneminde birçok alanda olduğu gibi tıp alanında da çok sayıda telif ve tercüme eserler yazılmıştır. Tıp yazmaları, doğal olarak tıp bilimiyle, tarihiyle ilgili metinler olarak kabul edilir. Ancak Türk diliyle yazılmış tıp metinleri, Türk dili tarihçileri için de son derece önemli kaynaklar niteliğindedir. Çünkü son yıllara kadar Türk diliyle ilgili metin ve metine dayalı gramer çalışmaları, çoğunlukla dini ve edebi metinler üzerinde gerçekleştirilmiş, çeşitli bilim dallarının doğrudan kaynağı olan çok değerli bilimsel eserler, ihmal edilmiştir. Tıp yazmaları da ihmal edilen bilimsel eserler arasında yer almaktadır. Halbuki tıp yazmaları ve diğer bilim dallarına ait eski eserler; Türkçenin gelişimi, söz varlığı, ürettiği ya da tercüme ettiği bilimsel terimler gibi son derece değerli bilgileri içeren metinlerdir. Bu nedenle burada söz konusu olan tıp yazmaları tıp tarihçileri kadar, dil tarihçilerinin de ana malzemelerinden kabul edilmelidir. Tıp yazmalarının önemli bir kısmı halka hitaben yazıldığı için, halkın anlayabileceği, günlük, son derece canlı bir dil örneği sergilerler. Bu metinlerde çok kez Arapça, Farsça terimler Türkçeleştirilmiş, Türkçeleştirilemeyenler ise Türkçenin söyleyiş kurallarına uydurulmaya çalışılmıştır. Bunun yanında halka değil, hekimlere yönelik tıp yazmalarında kullanılan dil ve kelime kadrosu değişiklik göstermektedir. Bu yazmalarda ele alınan konular daha detaylı işlenmekte ve özellikle insan vücuduyla ve hastalıklarla ilgili terimlerde yabancı terim kullanma eğilimi gözlemlenmektedir. Telif ya da tercüme, bilim dallarına özgü metinlerin ele alınması, yazarı, muhatabı, kuruluşu ve içeriğiyle değerlendirilmesi ve tıp yazmalarının söz varlığının neredeyse çekirdeğini oluşturan organ isimleri, hastalık isimleri, bitki isimleri ve bunları destekleyen
Halk hekimliği kısmen yazılı metinlerden ulaşabildiğimiz, tanımlanması ve sınıflandırılması zor bir alandır. Taş ve cevherlerden halk hekimliğinin hem doğal hem de dinsel-büyüsel uygulamalarında hastalıkları önlemek ve tedavi etmek amacıyla yararlanılmıştır. Taş ve cevherler; doğal halk hekimliğinde yenilerek, suyu içilerek, deriye sürülerek, göze sürme yapılarak kullanılırken, halk hekimliğinin dinsel- büyüsel uygulamalarında doğal halk hekimliğinden farklı olarak taşların sahip olduğu güce, enerjiye dayalı bir yöntem uygulanır. Bu uygulamalar genellikle kişinin o taşı üstünde taşıması, kolye, yüzük olarak takması veya bulunduğu odaya asması şeklindedir. Bu çalışmada XV- XVII. yüzyıllar arasında yazılmış telif, tercüme veya derleme Türkçe tıp yazmalarında geçen değersiz, yarı değerli, değerli taşlarla ilgili doğal ve dinsel-büyüsel halk hekimliği uygulamaları üzerinde durulmuş ve örnekler verilmiştir.
Me'âni'l-Kur'ân eserleri ile tefsir kaynakları arasına girmiştir. Söz konusu bu birikim âyetlerin dil ile ilgili tefsirlerinde yoğun bir biçimde kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde ise kırâat farklılıkları tefsir kaynaklarında daha sık olarak kullanılmaya başlanmıştır. Mütevâtir ve şâz kırâatler müfessirlerin en önemli tefsir malzemesi olmuş ve tefsir kitapları vasıtasıyla kuşaktan kuşağa aktarılmışlardır. İlk dönemlerden itibaren tarihî seyir içerisinde; Taberî'nin (ö. 310/923) Câmiʿu'l-beyân ʿan te'vîli âyi'l-Kur'ân'ı, İbn Ebû Hâtim'in (ö. 327/938) Tefsîrü'l-Kurʾâni'l-ʿazîm'i, Ebû İshak es-Sa'lebî'nin (ö. 427/1035) el-Keşf ve'l-beyân ʿan tefsîri'l-Kurʾân'ı, Ferrâ el-Beğâvî'nin (ö. 516/1122) Meʿâlimü't-tenzîl'i, İbn Atıyye el-Endelüsî'nin (ö. 541/1147) el-Muharrerü'l-vecîz'i, Zemahşerî'nin (ö. 538/1144) Keşşâf'ı, Fahreddin er-Râzî'nin (ö. 606/1210) Mefâtîhu'l-ġayb'ı Kurtubî (ö. 671/1273) el-Câmiʿ li-ahkâmi'l-Kurʾân'ı vb.tefsir kaynakları mütevâtir kırâatlerin yanında çok fazla sayıda şâz kırâatin taşıyıcı unsurları olmuşlardır. Müfessirler İslâm düşünce geleneğinde önemli bir yer temsil ederler. Kur'ân'ı, murad-ı ilahi doğrultusunda anlama konusunda kırâatlere geniş yer veren müfessirlerin ortaya koydukları çabaları, kırâat tasavvurlarını ve kırâatlerle alakalı fikirlerini belirlemek tefsir tarihi açısından önem arzetmektedir. Rûhu'l-Me'ânî tefsiri, mütekaddim ulemanın kitaplarında dağınık olarak yer alan kırâat malzemesinin toplu olarak değerlendirildiği çalışmalardan biridir. Bu çalışmamızla kırâat müktesebatının, son dönem müfessirlerden birisi olan Âlûsî tarafından işleniş tarzını, kırâat tasavvurunu ortaya koymayı amaçlıyoruz. Aynı zamanda kırâat-tefsir ilişkisi alanındaki çabalara yeni bir halka ekleyerek bu alana katkı yapmayı amaçlıyoruz.
Journal of Awarness, 2017
Bu araştırma, geleneksel Çanakkale seramiklerinin, Tabaklar Köyünde ne düzeyde ve çeşitlilikte kullanılmış olduğunu saptamak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Geleneksel Çanakkale seramiklerinin yoğun olarak üretildiği 17-20. yüzyıllar arasında, büyük bir kısmı Çanakkale dışına ihraç edilmesine karşın, Çanakkale genelinden seçtiğimiz gelir durumu yüksek olmayan köylerden birine örnek oluşturan Tabaklar Köyü'nde bu seramiklerin kullanımının, geleneksel Çanakkale seramiklerinin iç piyasadaki yayılımı hakkında fikir verici sonuçlar doğurması önemlidir. Çamur, astar, sır ve dekor yönünden değerlendirildiğinde, bulunmuş olan seramik örneklerin zengin bir çeşitlilik sunduğu görülmektedir.
Türkiye - Kazakistan
Bu çalışma Kazak edebiyatında kullanılan terimlerin tespit edilmesi amacıyla hazırlanmıştır. Bu amaç doğrultusunda devlet okullarında okutulan ve Kazak Edebiyatı alanında yazılmış olan 5. ve 11. sınıf aralığındaki Ķazak Ӓdebiyeti ders kitapları ile XX. Ġasır Basındaġı Ӓdebiyet, El Ӓdebiyeti ve Kazak Ӓdebiy Tiliniŋ Tarihı adlı kitaplar taranmıştır. Tarama sonucunda elde edilen söz varlığı bir araya getirilerek Kazak Türkçesinde Edebiyatla İlgili Terimler adlı sözlük çalışması oluşturulmuştur. Çalışmada dört yüz altmış adet edebiyatla ilgili terime ulaşılmıştır. Elde edilen terimler köken bakımından ele alınmış ve bu terimlerin yüzdelik olarak değerlendirilmesi yapılmıştır.Kazak Türkçesinde edebiyatla ilgili kullanılan terimler incelendiğinde çok sayıda terimin yabancı kökenli olduğu ve dildeki bu terimlerin çoğunun özellikle Rusça etkisiyle Kazak Türkçesine girdiği tespit edilmiştir. Anahtar Kelimeler: Kazak Türkçesi, edebiyat terimleri, sözlük, terim.
Mekke ve Mescid-i Haram Müslümanlar için manevi bir değere sahip, İslam medeniyetinde üç kutsal mekândan birisidir. Bunun nedeni Mekke'nin İslam inancında en önemli farz ibadetlerden biri hac merkezi olarak manevi ve uhrevi olarak büyük önem taşımasından kaynaklanmaktadır. Tarihte ziyaret etme imkânları daha kısıtlı olduğu için Müslümanlardan hacca gitmeyi gerçekleştiremeyenler açısından bu şehir zaman ve mekânın ötesinde özlem duyulan bir yer haline gelmiştir. Şehrin önemi Kâbe ve Mescid-i Harama dayanmaktadır. Osmanlı Devletinin Hicaza hâkim olmasından itibaren mukaddes bir bölge olan Mekke ve Kâbe'ye verilen değer daha da artmış durumdadır. İslam coğrafyasının en kutsal yeri kabul edilen Mekke şehrindeki Kâbe'nin resim sanatlarında ve bilhassa çinicilikte yapılmış olan tasvirleri Osmanlı Dönemi'yle birlikte yaygınlık kazanmıştır. Kutsal kent tasvirleri, Osmanlı tasvirciliğinin önemli bir yönünü oluşturmaktadır. Osmanlı tasvirciliğine özgü olan bu tür çalışmalarda özellikle Mescid-i Haram, Mescid-i Aksa, Mescid-i Nebevi gibi kutsal yerler, insan figürüne yer verilmeden tasvir edilmektedir. Osmanlı çiniciliğinde kent ve yöre tasvirleri önem kazanmıştır. Genellikle tasvirlerin çini üzerinde bulunması, kutsal yapılar olan cami ve mescitlerin içinde dekoratif malzeme olarak kullanılmış olan çininin çok dayanıklı olmasından ileri gelmektedir. Kâbe tasvirleri daha çok dini mimaride bulunmasına rağmen sivil mimarinin bir örneği olan İstanbul Topkapı Sarayı'nın Harem daire-Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi 300 sindeki üç adet Kâbe tasvirli çini pano ele alınmıştır.
ÖZET Hayvanların bir kısmı evcilleştirilerek bir kısmı doğadaki yeri ile insan hayatına girmiş ve toplumların dilinde ve kültüründe yerini almıştır. Hayvanlar toplumların ve bireylerin yaşam tarzını ortaya koymaktadır. Savaşçı ve avcı toplum olma özelliğini taşıdıkları için Türklerin hayatında hayvanlar büyük önem arz etmektedir. Bilhassa eskiden göçebe yaşam tarzına hakim olan Kazak Türklerinde hayvanların özellikle at, deve, sığır, koyun, keçi türünden hayvanların ayrı bir yeri bulunmaktadır. Çünkü bu hayvanlar araç olarak kullanılmakla beraber aynı zamanda yiyecek, içecek, giyecek olarak da tüm insanların gereksinimlerini karşılamaktadır. Bahsi geçen bu hayvanlara Kazak Türkçesinde 'tört tülik' genel adı verilmektedir. Kazak Türkçesi söz varlığında, tört tülik kapsamında yer alan hayvanların cinsiyetine, yaşına, rengine, fiziksel ve biyolojik özelliklerine göre çeşitli adlar aldıkları fark edilmiştir. Çalışmada bahsi geçen hayvan türleri için Kazak Türkçesinde kullanılan adlar araştırılmış ve tespiti yapılan söz varlığı incelenerek kavram alanlarına göre değerlendirilmiştir. Böylece Kazak Türklerinin doğa ile hayvanları gözlemleme ve Kazak coğrafyasında yaşayan canlıları adlandırmadaki eğilimleri belirlenmiştir. Aynı zamanda tört tülik kapsamında yer alan hayvan adlarının söz varlığı ortaya çıkarılarak Kazak Türkçesinin zenginliği ortaya konulmuştur.
Son dönem Osmanlı Devleti’nin önemli subaylarından biri ve Milli Mücadele’nin de en büyük kahramanlarından olan Kâzım Karabekir, 1882 yılında istanbul’da doğmuştur. 1900 yılında Kuleli Askeri Lisesi’nden mezun olduktan sonra 1903 yılında Erkan-ı Harp Mektebi’ne, başlamıĢtır. 1905 yılında sınıf birincisi olarak Harp Akademisi’ni bitirmiş, askerlik hayatına 1906 yılında Manastır’da önyüzbaĢı olarak görevine baĢlamıĢtır. Aynı dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne üye olmuş, siyasal yaşamı da böylece başlamıştır. İttihat ve Terakki Cemiyet’inde önemli görevler üstlenen Karabekir, aynı başarısını askerlik yaşamında da sürdürmüş, Birinci Dünya Savaşı’nda da birçok başarı elde etmiştir. Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra ülkenin kurtuluşu için çözümler aramıştır. Mustafa Kemal önderliğindeki Kurtuluş Savaşı’na önemli katkıları olmuş, ancak zaferden sonra gerçekleşen inkılâplarda gerek kendi görüşünün alınmaması, gerekse de bazı inkılâplara düşünsel anlamda karşı çıkması Atatürk ile arasının açılmasına neden olmuştur. 17 Kasım 1924 yılında Atatürk’e ve hükümete muhalif olarak kurulan, Cumhuriyet tarihinin ilk teşkilatlı muhalefeti Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın liderliğini yapmıştır. 3 Haziran 1925 yılında Takrir-i Sükûn Kanunu ile kapatılan partinin teşkilatında yeteri kadar etkin rol oynamasa da meclis oturumlarında, basında ve parti müzakerelerinde aktif rol oynamıştır. Partisi adına mecliste en çok söz alan ikinci milletvekili olmuş, eğitim, ekonomi ve askeri alanlarda fikirlerini birçok kez dile getirmiştir. Basın organlarında birçok yerde partisini tanıtmış ve savunmuş, ülkenin geleceği için fikirlerinin açıklamaktan çekinmemiştir. Takrir-i Sükûn Kanunu ile partisinin kapatılmasını sert bir şekilde eleştirmiş, bunu tarihi bir hata olarak görmüş ve partisinin kapatılma gerekçesini de çoğunluğu sağlama korkusu olarak gördüğünü ifade etmiştir. Partisinin kapatılması siyasal yaşamına engel olmamış, milletvekilliği ise devam etmiştir. Mecliste eski TCF’li arkadaşları ile muhalefetine devam eden Karabekir’in siyasal yaşamı İzmir Suikast Girişimi ve İstiklal Mahkemelerinde yargılanmasıyla son bulmuştur. 1938 yılında Atatürk’ün ölümüne kadar siyaset sahnesinden uzak kalan Karabekir, 1939 yılında İstanbul’dan milletvekili olmuş ve 1946-1948 yılları arasında da Meclis Başkanlığı görevini yürütmüştür
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.