Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Circle of Justice Theory
https://doi.org/10.26449/sssj.3124.…
9 pages
1 file
Çalışma adalet kavramının iktisadi gelişme ile ilişkisini tarihi bir perspektifle incelemektedir. Adalet kavramının İslam öncesi Türk devletlerinden Osmanlı'ya kadar devleti ve iktisadi hayatı nasıl etkilediğini araştırmaktadır. Adalet kavramının devlet yönetimindeki öneminin anlaşılmasının ve kavramsallaşmasının Sümerler'e, İbn-i Haldun'a, Kutadgu Bilig'e ve daha öncesine dayandığı anlaşılmaktadır. Adaletle iktisadi hayat arasında güçlü bir olduğu düşüncesi eski uygarlıklara kadar dayanmaktadır. Bir toplumda veya devlette adaletin sağlanması neticesinde ekonomik büyümenin elde edildiği anlaşılmaktadır. Özellikle İslamiyet'in yayılmasıyla birlikte adalet kavramının dini olarak öneminin vurgulanması teoriyi daha da öne çıkarmaktadır. İlk medeniyetlerden itibaren ortaya çıkan adalet dairesi teorisi İslamiyet'in yayılmasıyla birlikte gelişimini tamamlamış ve daha somut olarak ortaya konmuştur. Özellikle Osmanlı'da hukukun gelişmesi ve toplumsallaşması ile daire-i adalet teorisi de gelişimini tamamlamıştır. Bu bağlamda ilk medeniyetlerden günümüze kadar adalet kavramı iktisadi gelişim açısından önemli olmuştur ve daire-i adalet teorisi de tarihsel perspektiften bu ilişkiyi ortaya koymaktadır.
Marksist Araştırmalar (MAR), 2023
Toplumsal iktidar ilişkilerinin bir yapısı olan hukuk, ideolojik içerik ve işlevleriyle de değerlendirilmekte, komünist toplumda hukukun alabileceği biçim üzerinde durulmaktadır.
Dünyanın en kalabalık barolarından ikisini içinde barındıran ve sahip olduğu hukuk fakültesi sayısıyla bu niteliğini uzunca yıllar uhdesinde bulundurmaya muktedir Türkiye Hukuk Sistemi, adalet ve hakkaniyet ilkeleriyle vücut bulan avukatlık mesleğinin tercih edilmesinden uygulanmasına tüm veçhelerin gözlemlenebileceği hem sosyolojik bir alan hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde insan hakları ihlalleriyle ilgili aleyhine en fazla dava açılan hukuki düzlemlerden biridir. Pierre Bourdieu tarafından “sosyolojik mücadelenin gerçekleştiği yer” olarak tanımlanan alan kavramı zemininde, Türkiye Hukuk Sistemi ve bu sistem özelinde avukatlık mesleği; oyuncuların oyuna dâhil olmak için birtakım çıkarlar (illusio) elde etmek için her türlü sorgulamadan bağımsız, baştan kabul ettikleri kuralların (doxa) olduğu oyun metaforuyla kusursuz bir gözlem imkânı sunmaktadır. Adaletin işleyiş süreçlerinde hayati yapısal sorunlar üzerinde neredeyse görünmez bir uzlaşı olan bir hukuk sistemine, ekonomik anlamda avukatların içine girdiği gözlemlenen ekonomik kaos ve belirsizlik hali de eklendiğinde; bireylerin Türkiye’de hukuk fakültelerine ve avukatlık mesleğine gösterdikleri yoğun talep önemli bir çelişki haline gelmektedir. Bu çelişki hali, her biri Bourdieu Sosyolojisine ait kavramlar olan alan, sermaye, habitus, doxa ve illusio kavramlarının aynı anda cisimleşerek bir ucunda adalet sistemi, diğer ucunda ise o adalet sistemi içerisinde savunmayı temsil eden avukatların olduğu bir oyun metaforuyla anlamlandırılabilir. Çalışma, Bourdieu Sosyolojisi zemininde; avukatlık mesleğini hedefleyerek oyuna dâhil olmak isteyen 10 hukuk fakültesi öğrencisi ile avukatlık mesleğine başlayarak oyuna dâhil olan ve oyunda kalma motivasyonuna sahip 10 avukatla yarı yapılandırılmış mülakatlar yaparak Türkiye’de Avukatlığın Oyun Teorisi’ni oluşturmayı hedeflemiş ve bunu yaparken Bourdieu’nün Oyun Teorisi kavramını başlangıç noktası yapmıştır.
1971 yılında analitik siyaset felsefecisi John Rawls'un A Theory of Justice 1 kitabı ile başlattığı adalet tartışmasına son olarak The Idea of Justice kitabı ile Hindistanlı iktisatçı Amartya Sen katıldı. İlk bakışta kitapla-rın başlıklarından da anlaşılacağı üzere Sen'in adalet düşüncesi Rawls'un adalet kuramından farklı bir yaklaşım ortaya koymaktadır. Sen, Rawls gibi dört başı mamur bir adalet sistemi ortaya koyma çabasından ziyade yer-yüzündeki mevcut adaletsizliklerin nasıl azaltılabileceğini ve adalet fikri-nin nasıl hâkim kılınabileceğini araştırmaktadır. Rawls ve takipçilerinin yaptığı gibi ideal adil düzene ve kurumlara odaklanmak yerine Sen, pratik meselelere ve günlük yaşamdaki adaletsiz davranışlara odaklanmayı tercih etmektedir. Dolayısıyla Sen'in, hareket noktası adalet değil adaletsizliktir.
Türkiye Biyoetik Dergisi, 2021
Doğa olayları karşısındaki korku ve ölümün bizimle de ilgisi olabileceği tasası olmasaydı, acının ve arzunun sınırlarını bilmeyiş de bize huzursuzluk vermeseydi, doğayı incelememize lüzum olmazdı. Epikuros Özet: Tıpta adalet, İlkecilik yaklaşımına göre dört temel tıp etiği ilkesinden biri olmakla birlikte, diğer üç ilkeye göre kapsamının belirlenmesi ve netleştirilmesi daha zorlu olan ilkedir. Nitekim pandemiyle birlikte, özerkliğe saygı, zarar vermeme, yarar sağlama ilkeleriyle ilgili de tartışmalar gündeme gelmiş; ancak adalet ilkesinin gereklerinin mevcut koşullar açısından yeniden değerlendirilmesi ve söz konusu gerekler çerçevesinde farklı eylem olanaklarına duyulan ihtiyaç kendini çok açık biçimde hissettirmiştir. Son yıllarda gerek sağlıklı a
Eskiyeni, 2018
This article will try to develop a critical view on the relation of Law and justice. Differences emerging from this differentiation will be based on the concepts of law of justice and justice of law. The emphasis will be on the reality and value of justice in terms of law and moral philosophy. Law, Religion and Ethics are trying to acquire the power of justice in order to strength their power This article will emphasize the independence of justice and its autonomy.
Eskiyeni, 2018
This study tries to give a general framework about justice. For this aim, it discusses the etimological dimensions of the word of adalet, justice; and it is attempted to confirm the various senses of this word by referring some relevant verses in Quran. Following that, the concept is discussed in details in the relationship between Ethics and Law. In the second part of the article, it is referred to the unity of reason and heart in Quran, mentioning a justice in the Islamic sense. It takes some relevant verses contain particular judgements about justice to reach the objectivizations of it. It is concluded that justice is one of the most important parts of Islam and the consciousness, adding it is an eternal and ideal value.
Öz Hz. Peygamber'in getirmiş olduğu evrensel mesajla birlikte kurulan ve ondan sonraki dönemde Müslümanların yapmış olduğu büyük katkılar sayesinde büyüyüp gelişen İslâm medeniyeti incelendiğinde, tarihte eşine az rastlanır bir medeniyet karşımıza çıkar. Ancak son peygamber Hz. Muhammed'in geldiği toplumu ve bu toplumun temel dinamiklerini bilmeden İslâm medeniyetini ve kurumlarını doğru anlamak ve anlatmak, İslâm Tarihi'nin ilk dönemindeki gelişmeleri isabetli bir şekilde tahlil edebilmek mümkün değildir. Biz de bu düsturdan hareket ederek Câhiliye dönemini ve özellikle o dönemdeki yargı sistemini incelemeye çalıştık. Bu bağlamda İslâmdan önceki Arap toplumunun neden " Câhiliye " olarak nitelendirildiğine ve câhiliye araplarının siyasî ve sosyal hayatlarına da, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için, araştırmamızda yer verdik. Abstract When we examined the Islamic civilization which established with the universal message of the Prophet Muhammed and developing by Muslims after him, appears a unique civilization. However, without knowing the society and its basis, that is impossible to discover Islamic Civilization's early period developments. By this way of acting, we tried to search the period oh Jahiliyya and especially the Justice System of Jahiliyya. In this context, for a better understanding, why before Islam called Jahiliyya and Jahiliyya Arabs political and social lifes, was discussed.
Ege Academic Review, 2007
Örgütsel adalet ile ilgili çalışmalarda adaletin bireyler için değerli olduğu varsayımından hareket edilmektedir, adaletin bireyler için ne kadar değerli olduğu ise sorgulanmamaktadır. Bu çalışmanın amacı, yazında yeterince üzerinde durulmamış olan, değerler ile örgütsel adalet algısının farklı boyutları arasındaki ilişkileri sorgulamak ve özellikle adalete atfedilen göreli değerin, adalet algılarını farklılaştırıp farklılaştırmadığını incelemektir. Araştırma sonuçları işlemsel adalet algısı boyutu için bu farklılaşmayı doğrulamamakla birlikte, dağıtım adaleti ve etkileşim adaleti algılarının, adalete atfedilen göreli değere göre farklılaştığını göstermektedir. Adalete atfettikleri göreli değer yükseldikçe kişilerin adalet algıları olumsuzlaşmaktadır. Bu ilişkiyle ilgili daha çok sayıda araştırmaya gereksinim olmakla birlikte, bu sonuca dayanarak, bundan sonra yapılacak adalet algılarına ilişkin çalışmalarda, adalete atfedilen göreli değerin dikkate alınması, özellikle adalet algılarının sonuçlarının incelendiği çalışmalarda adalete atfedilen değerin moderatör olarak etkisinin sorgulanması yararlı olabilecektir.
2019
This study aimed to teach 9 th grade students the meanings of scientific theory and scientific law, and the differences between them. The related literature informs that students at different grade levels have misconceptions about the definition of both scientific theory and scientific law and the relationship between them. In this study, the teaching activity emphasized that the characteristics of scientific theory and scientific law are different. The activity was carried out in five groups, each with 5 students forming a sample of 25 students. The first part of the activity emphasized that scientific laws are in fact the simplest form of relations and generalizations. The second part focused on scientific theories emerging from inferential explanations. This activity is important in terms of supporting conceptual understanding of the students and teaching that scientific theories and scientific laws are different kinds of information and that scientific knowledge are open to cha...
Századvég Edition
Bu kitapta kapsamlı bir hukuk teorisi geliştirmeye çalıştım. Sosyal teorik başlangıç noktalarını öncelikle Niklas Luhmann'ın teorisine dayandırdım ve buna göre toplumu kapsamlı gerçekliğin kavramsal-sistemik bir inşası olarak anladım. Ancak onun aksine, sosyal teorik sentezime toplumdaki tahakküm yapısını da dahil etmeye ve hukuk analizimde bir bütün olarak toplum düzeyinde egemen grupların hukuk-üstü belirleyiciliğini dikkate almaya çalıştım. Luhmann'ın teorisinin çıkış noktasına göre, fiziksel ve biyolojik sistemler temelinde toplumsallık, bireylerin zihinsel sistemleri aracılığıyla bağımsız bir sistem düzeyi olarak ortaya çıkar. Burada sadece akıl ve onun dayanakları istikrarlı örgütsel yapılar için malzeme sağlar. Kavramlara, ayrımlara, eylem kalıplarına ve normlara demir atan akıl, toplumun özgül malzemesini oluşturur. Bu düşünce silsilesi Dilthey ve Husserl'e kadar uzanır, ancak Luhmann bu düşünce silsilesini karmaşık sistem teorileriyle birleştirdi ve ben de teorik çalışmalarımda bu şekilde kullandım. Bununla birlikte, 1970'lerin sonlarından itibaren analizlerini giderek artan bir şekilde otopoetik sistem kavramına yönelten Luhmann'ın teorik dönüşünü takip etmedim. Bu dönüşle birlikte, toplumsal oluşumların istikrarlı yapıları Luhmann'ın yazılarında giderek arka plana itildi ve kanımca daha önceki içgörülerinin bir kısmı kayboldu. Sosyal teori düzeyinde, Luhmann'dan uzak durmama rağmen erken dönem çalışmalarının içgörülerine bağlı kalmam, ilk ciltteki analizler tarafından iyi bir şekilde gösterilmiştir, bu nedenle bu ciltte daha ayrıntılı olarak ele almam gerekmedi. Dar anlamda hukuka ilişkin analizlerim 1990'ların başında üç cilt halinde (Pokol 1991, 1994, 2000) ve hukukun kavramsal sistematiğini ve karmaşık hukuk sisteminin iç katmanlarını adım adım ortaya çıkaran daha küçük çalışmalar halinde yayınlandı. Henüz 1980'lerin sonlarında yapılan ilk çalışmalar Luhmann'ın teorik hukuk sosyolojisi ve hukuk dogmatiği teorisine dayanıyordu ve özellikle Karl Larenz ve Josef Esser'in hukukun iç yapısını inceleyen monografileriyle tamamlandı. Bu dönemde hukukun çok katmanlı doğası kavramı zihnimde formüle edildi ve 1989'da Almanya'ya yaptığım çalışma gezisi sırasında modern hukuk sistemlerinde anayasal temel hakların artan önemiyle bu temelde karşılaştım. O dönemde Macaristan'da anayasa yargısı yoktu ve çok partili demokrasiye geçiş sürecinde anayasanın tanınması için mücadele ediyorduk, bu nedenle ilk yazılarımda temel hakları hukukun diğer katmanlarıyla uyumlu bir şekilde bütünleştirmeye çalıştım. Ancak 1990'ların başında yerel anayasacılık dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri olmayan bir aktivizm seviyesine ulaştığında, içsel sorunlarını daha iyi anlamaya başladım ve o andan itibaren, temel hakların hukukun diğer katmanlarının aleyhine aşırılıkları analizlerimde daha kritik hale geldi. Amerikan hukuk teorisinin iç mücadelelerinin ve Amerikan "temel haklar devrimi "nin hukuku bir bütün olarak tehdit eden gelişmelerinin daha derinlemesine anlaşılması, daha sonraki araştırmalarım sırasında aktivist temel haklar içtihadına ilişkin çekincelerimi şekillendirdi; bu çekinceler, temel hakların rolünü kabul etmekle birlikte, bu kitaptaki analizlerin değişmez bir özelliğidir. Hukuk teorisinin ilk özeti olan "Hukuk Teorisi" başlıklı kitabım 2001 yılında Rejtjel Yayınevi tarafından yayınlanmış, bunu takip eden "Hukukta Sosyolojik Çalışmalar" başlıklı kitabım ise 2003 yılında aynı yayınevi tarafından basılmıştır. Bu cildi yazarken, ikinci cildi önceki özetin sonuna ekledim; bunun nedeni, analizlerimde hukukun teorik ve sosyolojik yönlerini kesin bir şekilde ayırmamış ve hukukun sosyolojik bir teorisini yazmaya çalışmış olmamdır. Bu şekilde, hukuk sisteminin bütünlüğü bu ciltte daha iyi ortaya çıkabilir. Ancak, özete ek olarak, o zamandan bu yana yaptığım araştırmalara dayanarak metinde bazı değişiklikler yaptım ve daha önceki analizlere bazı küçük bölümler ekledim.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Sosyal Psikoloji Kuramları, 2021
DergiPark (Istanbul University), 2023
DergiPark (Istanbul University), 2010
FLSF Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi
V. Uludağ Felsefe Kongresi Kitabı, 2018
Mevzu – Sosyal Bilimler Dergisi, 2020