Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014, Uluslararası Antep - Halep Vakıfları Sempozyumu Bildileri
Waqfs - charitable institution- were significant foundations in city life in regard, both, to social and economic aspects. Thanks to waqfs, the governments in Islamic States had not much obligations, in carrying out the religious service, administrating and maintaining the religious foundations. Their benefits to state were not limited with these. They provide essential contributions to habitation and construction of cities. The waqf institutions especially identified with külliye that was formed by a mosque in the center and religious, social and commercial buildings around it, constructions and habitation. The influence in the fulfillment of public service necessitated for processing city life harmoniously cannot be ignored as the effect in organization of cities. Public services such as education, cultural, medical, security, transportation and cleaning were performed by waqf. Ayntâb was a city that had old waqfs and religious, social and public services were done by them. The waqf that had existed before Ottomans maintained their existence, also, supplied the needs of people by continuing their services. In the first years of Ottoman sovereignty the new waqfs were founded and the old ones which carried on their legal entity preserved their status. The waqf institution, contributed not only development in physical structure of the city of Ayntâb but also improvement in social, economic and cultural area. Thus, their social contribution in Ayntâb were tried to be evaluated with regard to their functions.
2019
Osmanli sehirlerinde esnaf, XIII. yuzyilda ortaya cikan ahiligin bir uzantisi olarak loncalar seklinde orgutlenmisti. Ancak merkeziyetciligin artmasiyla devlet denetimi loncalar uzerinde yogun sekilde hissedilmeye baslamisti. Ayni is sahasinda, belirlenen sayida esnaf, ayni carsida ve devletin koydugu kalite standartlarina ve fiyata gore birbirine rakip olmadan uretim yapiyordu. Kendi aralarinda basta esnaf seyhi olmak uzere sirasiyla kethuda, yigit basi, usta, kalfa ve cirak seklinde orgutlenmislerdi. Gida maddeleri satanlar, dokumacilar ve deri esya ureticileri sehirlerin onde gelen esnaf gruplariydi. Bu calismada, XVII. yuzyilin ikinci yarisinda Ayntab sehrinde mevcut esnaf gruplari ve faaliyetleri ele alinmistir.
Karadeniz Araştırmaları, 2009
Özet Vakıflar, Osmanlı sosyo-iktisadi yapısında son derece önemli rol üstlenmiş kurumlardır. Eğitim, sağlık ve kültür başta olmak üzere birçok alanda hizmet vermişlerdir. Tarihi oldukça eskiye dayanan ve XVI. yüzyılda Osmanlı egemenliğine giren İspir yöresinde de bu bağlamda vakıflar tesis edilmiştir. Bir kısmının kuruluşu XIII.yüzyıla kadar uzanan yapılar, vakıflar sayesinde günümüze kadar ayakta kalabilmişlerdir. Bu çalışmada evkaf defterleri kullanılarak, XIX. yüzyılda İspir'de varlığını sürdüren on altı vakıf tespit edilmiştir. Bunların yıllık gelir gider durumu, istihdam edilen personel sayısı ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Uluslararası Osmanlı Araştırmaları Kongresi Bildiri Özetleri Kitabı, 14-17 Ekim Sakarya, s. 124.
Dergimize gönderilen yazılar, önce yayın kurulunca incelenir ve uygun bulunanlar, değerlendirilmek üzere alanında çalışması ile tanınmış iki hakeme gönderilir. Hakemlerin isimleri gizli tutulur ve raporlar beş yıl süreyle saklanır. Dergide çıkan yazılar kaynak gösterilerek iktibas edilebilir. Yayınlanan yazı, belge ve fotoğrafların her türlü hukuki mesuliyeti yazarına aittir.
2017
Bu calismada, vakfin tanimi ve tarihi sureci hakkinda kisa bilgi verildikten sonra Osmanli doneminde vakiflarin onemli bir kismini teskil eden kulliyelerin, sehirlerin fiziki yapisi uzerindeki etkisi incelenmistir. Osmanli sehir kimliginin temelleri, kulliye sistemleri ile atilmistir. Sirasiyla Osmanli Devleti’ne baskentlik yapan Bursa, Edirne ve Istanbul, padisahlarin insa ettirdikleri kulliyelerle Osmanli sehrine donusturulurken yeni fethedilen bos yerler de kulliyeler ve diger vakif yapilariyla koy, kasaba, sehir ve mahalle gibi yerlesim birimleri haline getirilmislerdir.
İlbasan, Osmanlı Devleti’ne isyan eden İskender Bey’in faaliyetlerini kontrol altına almak ve bölgenin kuzeyine giden yolları denetlemek için 1466 yılında Fatih Sultan Mehmed tarafından Orta Arnavutluk’ta, bir kale olarak kurulmuştur. Burada tesis edilen emniyet ve refahla birlikte İlbasan, etrafından nüfus celbetmeye başlamış ve zamanla Arnavutluk coğrafyasının en önemli şehirlerinden birisi olmuştur. Şehirler, tarım dışı mal ile hizmetin üretildiği ve bunların yakın çevre veya daha geniş bir alanda pazarlandığı yerleşim birimleridir. Bu kapsamda bakıldığında İlbasan şehrinde üretilen mal ve hizmetin çeşitliliği sadece sakinlerinin değil aynı zamanda çevresindeki insanların talepleri doğrultusunda şekillenmiştir. Dolayısıyla buradaki esnaf çeşitliliğinin tespiti hem şehir sakinlerinin hem de yakın çevredeki kimselerin talep ettiği ürünleri ortaya çıkartmıştır. Şehirler aynı zamanda sundukları imkânlarla sürekli göç aldığından dolayı insan çeşitliliği bakımından bulundukları coğrafyanın minyatürü gibidir. Bu çerçevede İlbasan şehrinin dini ve demografik özelliklerinin tespiti Arnavutluk coğrafyasının o dönemki yapısının anlaşılması için veri sağlayacaktır. Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi Külliyesi’nde İlbasan Sancağına ait tahrir defterleri bulunmaktadır. İlgili defterlerde bulunan tarihi kayıtlar nitel araştırma yöntemlerinde kullanılan doküman incelemesi yöntemi ile incelenmiştir. Tahrir defterinin birden çok ve farklı tarihlerde hazırlanmış olması elde edilen verilerin hem kendi hem de zaman içerisindeki değişimlerinin gözlemlenmesine olanak sağlamıştır. Bu çalışmada farklı tahrir defteri kullanılarak belirtilen tarihte İlbasan şehrinin dini, demografik ve esnaf yapısı ele alınmış ve zaman içerisindeki değişimleri çeşitli tablo ve grafiklerle değerlendirilmiştir.
Hazine-i Evrak Arşiv ve Tarih Araştırmaları Dergisi , 2022
Selâhaddin Eyyûbî'nin 2 Ekim 1187'deki Kudüs'ü fethi esnasında maiyetinde Hak- kâri'den gelen bazı kişilerin varlığı tarihi kaynaklar tarafından tespit edilmektedir. Bunların bir kısmını ulema sınıfına mensup şahıslar oluştururken geri kalanını da savaşçı kesimi teşkil etmekteydi. Hükümdarın yanında bulunan bu kişilerden bazıları çok önemli vazifeler üstlenmişlerdir. Nitekim onların adlarına daha sonra çeşitli vesilelerle vakıflar kurulmuştur. Hayır kurumlarının ortaya çıkması sadece adı geçen sultanın dönemiyle sınırlı kalmamış diğer yöneticilerin devirlerini de kuşatmıştır. Dolayısıyla uzun bir zamanı kapsayan bir süreç ortaya çıkmıştır. Bu uzun süre zarfında fetih sonrasında bölgeye yerleşenlerin arasında “el-Hakkârî” lakabıyla anılmaya devam eden geldikleri yerden uzak fakat vakıf müesseselerinin doğal bir parçasını oluşturan yeni bir kuşak ortaya çıkmıştır. Eyyûbî Devleti'nin tarih sahnesinden çekilmesinden sonra da bu kişilerin Memlük sultanlarıyla yakın ilişki içinde oldukları, bazılarının yeni idarecilerin yakın çalışma ekibi içinde yer aldıkları ve yeni vakıflar kurdukları görülmektedir. Bu makalede Eyyûbî ve Mem- lük devletlerini ihtiva eden Hakkârili şahısların kurdukları evkafın hikâyesi, Os- manlı arşiv belgeleri rehberliğinde ele alınmıştır. Başta mahkeme kayıtları olmak üzere tahrir ve vakıf defterleri vakıanın tarihî boyutlarının anlaşılması maksadıyla analitik süzgeçten geçirilerek kullanılmıştır. Böylece günümüz Kudüs'ünün uygar- lık mirasına katkıda bulunmuş olan bu gelişme, tarihsel bağlamda incelenmeye çalışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Eyyûbîler, Osmanlılar, Kudüs, Hakkârililer, Vakıf
Belleten, 2003
Osmanlı devletinde genel olarak mâlî kaynaklar avârız, cizye ve mukataalar ile havâss-ı hümâyûn olarak adlandırılan pâdişah hâslarının oluşturduğu iç ve dış hazîne; eyâletler mâliyesi olarak tanımlanan timar sistemi ve büyük ölçüde eğitim, sağlık ve bayındırlık gibi hizmetlerin finansmanını sağlayan vakıflar olarak kategorize edilebilir. İmâret, câmi, zâviye, medrese, çarşı gibi çeşitli hayrî, içtimâî ve iktisâdî unsurların vakıf eserler olarak vücut bulduğu ve varlıklarını sürdürebilmeleri için emlâk, akar veya nakit para tahsis edildiği (vakfedildiği) bilinen bir keyfiyettir. Tarihi vakıflarla ilgili çalışmalar arttıkça bir yandan içtimâî ve iktisadi amaçlı müesseseler gün yüzüne çıkacak diğer yandan bu amaç için ayrılan fakat devlet bütçesi dışında kalan kaynakların kabaca da olsa miktarı belirlenebilecektir. Böylelikle toplumun varlıklı kesiminden yoksul kesimine yönelik kaynak transferi ve sosyal ihtiyaçlar için yapılan harcamalar, diğer bir ifade ile toplumun sosyal adalet mek...
Sosyal, Beşeri ve İdari Bilimler Temel Alanında Akademik Çalışmalar - I, Artikel Akademi Yayınları, 2023
Bu çalışma ile Karaman eyaletinin Aksaray sancağına bağlı Eyyübili kazasındaki XVII. yüzyılın sonlarından XIX. yüzyılın ortalarına kadar kurulan vakıflar incelenmiştir. İlk olarak bölgedeki vakıfların varlığı ile onların üstlendikleri görevler ve yürüttükleri faaliyetler ortaya çıkartılmak amaçlanmıştır. İkincisi de kaza sınırları içinde Bektaşi zaviyesi olup olmadığı sorgulanmıştır. Bu bağlamda Eyyübili’ne bağlı Susadı karyesindeki Şeyh Hacı Bektaş Zaviyesi’nin XVIII. yüzyılda faaliyetlerini sürdürüp sürdürmediğine bakılmıştır. Bunun için de arşiv belgeleri özelde de hurufat defterleri ve mevcut araştırmalardan faydalanılmıştır. Aksaray ile ilgili birçok araştırma eser kaleme alınmıştır. Bu eserlerde dolaylı olarak Eyyübili’nden de bahsedilmiştir. Ancak zikredilen dönemdeki Eyyübili vakıflarına dair derli toplu bir çalışma yoktur. Bu araştırmada ortaya çıkarılan vakıf kurumları üzerinden o dönemin Eyyübili kazası idari, mali, sosyal açıdan değerlendirilmiştir. Osmanlı’da kırsalda XVII. yüzyılın sonuna kadar özellikle Konya, Aksaray gibi merkez kazaları dışında kalan Eskiil, Eyyübili gibi kırsal yerleşmelerde, tarımı önceleyen dağınık karye ve mezraa yerleşim biçimi görülmüştür. Fakat bu yapılanma şekli yukarıda zikredilen nedenlerden dolayı o bölgedeki kıt imkanlara sahip halkın dağılmasına sebep olmuştur. Öyle anlaşılıyor ki devlet, XVII. yüzyılın sonundan itibaren bu olumsuz durumu ortadan kaldırmaya yönelik tedbirler almıştır. Bu çerçevede merkez, dağılan reayayı daha önce de bölge halkının yaşadığı, bildiği yerlere toplamaya başlamıştır. Muhtemelen bu toparlanma devlet zoruyla değil de halkın önceden hakkında bilgi sahibi olduğu yerlere doğru olmalıdır. Daha derli toplu bir yerleşim alanına sahip, suyu ve tarım arazisi olduğu anlaşılan Orta, Sarıkaraman, Dadasın, Sivase ve Göstesin gibi karyeler, devletin de desteğiyle halkın toplandığı yerler olmuştur. XVIII. yüzyılın başlarında, bölgede önceden var olan sınırlı sayıdaki zaviyelere ek olarak, çok sayıda mescit ve cami inşa edilmeye başlanmıştır. Böylece bazı sosyal imkanların sunulduğu kalıcı yerleşim yerleri oluşturulmaya çalışılmıştır. Özetle büyük kazalarda olan sosyal yapıların Eyyübili gibi kazalarda da oluşturulmak istendiği iddia edilebilir. O halde bu şehirleşme girişimi Eyyübili bağlamında ne derece başarılı olmuştur? sorusunu da beraberinde getirmiştir. Eyyübili kazasına bağlı XVIII. ve XIX. yüzyılda 22 karye ve 38 vakıf kurumu tespit edilmiştir. Kaza merkezi olmamakla birlikte karyeler arasında Orta karyesi, beş kurumla öne çıkmıştır. Eyyübili’ne bağlı bir nahiye de yoktur. Buradaki karyelerin de konar göçerlerin yerleşmesiyle oluştuğu söylenebilir. Bilindiği vakıflar, bir bölgenin idari, ekonomik ve sosyal yapısını yansıtan kurumlar olmuştur. Eyyübili’ndeki vakıflaşma, diğer kazalarda olduğu gibi sayısal anlamda, XVIII. yüzyıl eğilimini yansıtmıştır. Eyyübili kazası yerleşim ve nüfus açısından oldukça dinamik bir yapı sergilemiştir. Zira bu hareketlilik bölgenin tamamen terk edilmesini ve atıl kalmasını önlemiştir. Bölgede halkın vakit, cuma, bayram ve cenaze namazı gibi temel dini ibadet ihtiyaçlarını karşılayan mabetler inşa edilmiştir. Böylece dağılan reaya özellikle bu tür yerlerde toparlanmaya başlamıştır. Ancak bölge ekonomik olarak yeterli düzeyde gelişemediği için Eyyübili de Osmanlı’da şehir kavramını karşılayan kazalar gibi bir kaza seviyesine ulaşamamıştır. Nitekim mektep, medrese gibi eğitim kurumlarının olmaması, kadınların sosyal yaşama katılamaması, ilaveten mahkemesinin ve esnaf teşkilatının bulunmaması gibi hususlar bu fikri desteklemektedir. Ancak burada şu nokta da gözden kaçırılmamalıdır ki günümüzde Ortaköy olarak bilinen ilçe merkezinin XVIII. yüzyılda ortaya çıkmaya başladığı söylenebilir. Eyyübili’nde Şeyh Turasan Dede Zaviyesi dışında kalan Eyyüb Sultan, Şeyh Şeyullah ve Tabdık Sultan zaviyelerinin Bektaşi Tarikatı’yla net bir şekilde bağlantısına rastlanmamıştır. Ancak Eyyüb Sultan Zaviyesi’nin çok düşük bir ihtimal de olsa Şeyh Hacı Bektaş Zaviyesi olabileceği göz ardı edilmemelidir.
2021
Sixteenth century Istanbul contained numerous imarets that fed significant population. Apart from the imarets, food was distributed through institutions such as dervish lodges, masjids, mektebs, madrasas and tombs. Of these, dervish lodges and mektebs in particular supplied food to the urban poor as well as to their own staff. Masjids had a role in meeting need for sustenance among the people living in their vicinity, while madrasas unlike other institutions, served food mostly to their staff. Among the aforementioned institutions, dervish lodges were the ones to which philanthropists allocated the most food. Dervish lodges were thus were the most important institution in food distribution after the imarets. The support of people called “mürîdîn and muhibbin” was particularly important in the distribution of food by the dervish lodges. Holy days and nights special significance as occasions for serving food in these lodges. Based on data in Tahrir Registers of Istanbul Waqfs dated 15...
PROF. DR. MUSTAFA ÖZTÜRK ONURUNA TARİH YAZILARI, 2021
History Studies International Journal of History
Saruhanoğulları Beyliği ile Türk egemenliğine giren Gördüs, XVI. yüzyılda Saruhan Sancağının kazaları arasında görülmektedir. Bir kimsenin sahip olduğu menkul veya gayrimenkulü insan veya hayvanların ihtiyaçları için bağışlaması ile ortaya çıkan vakıflar, Osmanlı Devleti'nin sahip olduğu topraklarda geniş bir yayılma alanı bulduğu gibi, XVI. yüzyılda Gördüs kazasında da gelişme imkânı bulmuştur. Osmanlı toplumunun eğitimden sağlığa, barınmadan beslenmeye, ibadetten temizliğe kadar birçok alanda ihtiyacını karşılayan vakıfların, aynı zamanda devletin bu tür hizmetler için bütçeden para ayırmasının önüne geçtiği için devlet hazinesinin de dolaylı olarak güçlü kalmasına yardımcı olduğu görülmektedir. Vakıfların bir bölgede Türk ve İslam kültürünü yerleştirmedeki etkisi göz önüne alınırsa Gördüs ve çevresinin Türkleşip İslamlaşmasında da burada kurulan vakıfların olumlu katkısı göz ardı edilemez. Bu çalışmada Gördüs kazasının şehir merkezi ve kırsal bölgesine dağılmış olan vakıflar, Cumhurbaşkanlığı Osmanlı Arşivi ile Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü Kuyud-ı Kadime Arşivinde bulunan vakıf tahrir defterlerinden tespit edilerek sahip oldukları özellikleriyle birlikte ele alınmıştır. Çalışma sonucunda kazada 4 cami, 12 mescit, 5 tekke ve zaviye, 2 hamam, 1 mektep yanında çeşitli para vakıfları ve masrafları vakıflarca karşılanan çeşme ve köprü gibi yapılar bulunduğunu tespit edilmiştir. Çalışmada bunlar sırasıyla ele alınmıştır.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2020
Osmanlı İmparatorluğu'nda mahkeme defterleri önemli bilgi kaynağıdır. İstanbul denilince dört bölge; İstanbul (sur içi İstanbul'u) ve bilâd-i selâse (Üsküdar, Galata, Eyüp) söz konusu olmaktadır. Bu çalışma İstanbul mahkeme tutanaklarının 1618-1697 yılları arasındaki dönemde kurulan mahalle avarız vakıfları ve bu vakıfların işleyişi, ayrıca bu gaye ile vakfedilen para ve gayrimenkuller ile bu vakıflardan borç para alanların kimler olduğuna ilişkin konuyu kapsamaktadır. Osmanlı Devleti'nde olağanüstü hallerde özellikle de savaş zamanlarında sefer için gereken masrafları karşılamak üzere padişahın emriyle halktan alınan verginin genel adı Avârız vergisidir. Bu örfi vergiler (tekâlîf-i örfiyye), başlangıçta nadiren ve çok cüzi miktarlarda toplanırken giderek ihtiyaçların artması ve devlet hazinesinin bunları karşılayamaz hâle gelmesi üzerine daha sık aralıklarla ve artan miktarlarda toplanmaya başlanmıştır. Nitekim bu vergileri ödemekte güçlük çeken fakir halka akar veya para olarak tahsis edilen vakıflar tarafından yardım edilmiştir. Bu vakıflar da yine aynı yerleşim birimi eşrafından maddi gücü yerinde olanlar aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.
Tarihte Kudüs ve Mescid-i Aksa, 2023
Mescid-i Aksâ Kudüs ve Tarihte Mescid-i Aksâ Kudüs ve Tarihte Kudüs, birçok peygamberin tevhid mücadelesine ev sahipliği yapmıştır. Kur'ân-ı Kerîm'de İsrâ sûresinin açık beyanı ile mübarek kabul edilen Kudüs şehri, İslâm'da kendisine ibadet için yolculuğa çıkılabilecek üç mescitten biri olan Mescid-i Aksâ'yı da bağrında barındırır. Dinî, kültürel ve stratejik konumu itibarıyla bir toprak parçası olmasından öte anlamlar taşıyan Kudüs, Hz. Ömer'in fethi ile özgürleşmiş ve diğer İslâm devletlerinin hâkimiyetinde sadece Müslümanlar için değil, diğer inanç grupları için de bir arada yaşama kültürünün tüm insanlığa gösterildiği İslâm'ın dârüsselâm beldelerinden bir tanesi olmuştur. Kudüs, üç semavi din için kutsal kabul edilmesinin yanında, kadim tarihi ile zengin bir dinî ve tarihî mirasa da sahiplik yapmaktadır. Müslümanlar 624 yılına kadar namazlarında kıble olarak bu şehre yönelmişlerdir. Gerek miraç hadisesinin burada gerçekleşmesi gerekse hadis kaynaklarında zikredilmesi sebebiyle İslâm toplumları bu şehre özel bir önem atfetmişlerdir.
Vakıflar Dergisi, 51, 2019
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.