Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Journal of International Social Research
Tarih boyunca birçok coğrafi bölge, aynı alanı işaret etmesine rağmen birden fazla adla anılmıştır. Bu adlandırmada önemli olan husus, bölgenin sahip olduğu yüzey şekilleri ve coğrafî yapısıdır. Bu etkenler bölgeye verilecek olan ismin anlaşılır olmasını sağlamak adına büyük önem taşımaktadır. Nasıl ki herhangi bir canlıya verilen isim, onu hayatı boyunca etkisi altına alıyorsa herhangi bir coğrafî bölgeye verilen isim de onun siyasi, sosyal ve ekonomik hayatını büyük ölçüde etkilemektedir. Özellikle bazı bölgelere birden fazla anlam ihtiva eden farklı isimlerin verilmesi geleneği, tarih boyunca görülen durumlardandır. Bu tanımlamaya uygun yerlerden biri de Hazar Denizi ve Elburz dağları arasında yer alan coğrafî sahadır. Hiçbir fonetik ve anlamsal benzerliklerinin olmamasına rağmen, Taberistan ve Mâzenderan adlarıyla söylenegelen bu alanın anlamsal farklılıklarının olması da oldukça ilginçtir. Bu çerçevede değerlendirildiğinde aynı coğrafî alana neden birden fazla isim verildiği, kelimelerin kimlik problemlerinde siyasi ve sosyal şartların etkisi makalenin ana konusunu oluşturmaktadır.
Recep tayyip erdoğan üniversitesi ilahiyat fakültesi dergisi, 2019
Taberî'nin "el-Câmiu'l-beyân" Tefsirine Göre Kur'ân'daki Ezdâd Kelimeler
Journal of International Social Research, 2017
nin en hacimli ve içerik bakımından en geniş romanlarından biridir. Eserde zengin bir Osmanlı gencinin, okuduğu İtalyanca bir romanda anlatılan Şirzat adlı Selçuklu şehzadesinin maceralı deniz yolculuğunu yeniden yaşamak ve bulunduğu yerleri görmek amacıyla çıktığı yolculuk anlatılır. Hem Ahmet Mithat'ın okuru bilgilendirme çabası hem de ele alınan konu gereği, romanda Eski Yunan, Selçuklu ve Orta Asya Türk tarihi, gemicilik ve denizcilik, etimoloji, psikoloji gibi birçok bilim alanına dair ayrıntılar bulmak mümkündür. Ayrıca bu yolculuk, okuyucuyu Ahmet Mithat Efendi'nin zengin birikimiyle beraber geniş ve ayrıntılı bir Akdeniz coğrafyasıyla da buluşturmaktadır. Ahmet Metin'in maiyetiyle birlikte İzmit'ten Sicilya'ya kadar gidip döndüğü otuz günlük yolculuk sırasında Yunanistan'ın güney ve batı kıyıları ile Güney İtalya ve Sicilya bölgesinde gezilen yerler çoğu zaman yeryüzü şekilleri, önemli yapıları, tarihleri ve mitolojik unsurlarıyla uzun uzun tasvir edilmiştir. Metnin neşredilmesindeki en önemli zorluklardan biri burada, sayısı 250'den fazla olan yer adlarının belirlenmesi noktasında ortaya çıkmıştır. Bazı adların orijinal yazılışları ile Osmanlı Türkçesindeki yazılışları arasındaki farklar, haritalarda gösterilmeyen yerel mevkiler, dizgi yanlışları veya yazarın bazı adları yanlış hatırlama ihtimali bu zorlukların başlıcalarındandır. Makalede söz konusu sorunlar örneklenecek, bu yer adlarının doğru ve eksiksiz olarak belirlenmesi için yapılan harita çalışması ve diğer araştırmalar hakkında bilgi verilecektir.
2017
Tip, toplumun suregelen yasantisi icinde kendini gosteren belirgin davranislari temsil eder. Divan siirinde belirgin davranislari temsil eden pek cok tip vardir. Bunlar, Âsik, Masuk, Mecnun, Leyla, Saki, Dervis gibi tahayyuli ve tasavvuri tipler ile Bulbul, Gul, Gunes, Pervane, Zuhre gibi temsili tiplerdir. Kisilik, kisinin kendi gorus, dusunus ve davranislariyla sekillenir. Kisilik, basmakalip davranislar yerine degisken davranislar sergiler. Divan siirinde kisilikler, Dini, Tarihi (Destani-Mitolojik), Edebi ve Sanatkâr, Mutasavvif ve Bilgin seklinde tasnif edilebilir. Tipler ve kisilikler, Klasik Turk Edebiyatinin onemli kaynaklari arasinda yer alir. Bu kaynaklarin mustakil eserler incelenerek ortaya cikarilmasi gerekmektedir. Ayrica, bir milletin kendi deger yargilarini ogrenmesi kulturel ve sanatsal acidan cok onemlidir. Toplumun davranis ve yapisini temsil eden tipler ve kisilikler de bu dusunceden hareketle ele alinmalidir. Boylece hem edebi eserlerin anlasilmasi kolaylasmis o...
Journal of Turkish Studies, 2018
Çalışmada Tirebolu ilçesi içerisine yer alan meskûn yer adları üzerinde durulacaktır. Çalışmanın ana malzemesini oluşturan toplam yer adı sayısı 429'dur. Çalışmada tespit edilen tüm yer adları önce leksik-semantik açıdan tasnif edilecek, daha sonra ise hem yapı hem de köken bakımından ele alınacaktır. Sonuç bölümünde sınıflandırma neticesinde her maddeden ne kadar örnek tespit edildiği bir tablo şeklinde sunulmuştur. Çalışmanın sonunda ek olarak Tirebolu ilçe sınırlarında tespit edilen tüm yer adlarının yer aldığı bir indeks verilmiştir.
Bayburt Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi
Bu makalede Zemahşerî ve Tabâtabâî’nin Kur’ân’da muhkem ve müteşâbihle ilgili görüşlerinin mukayesesi yapılmaktadır. Çalışmanın amacı, bu iki müfessirin muhkem ve müteşâbihle ilgili görüşlerini kıyaslamaktır. Araştırma, Zemahşerî ve Tabâtabâî’nin muhkem ve müteşâbih hakkındaki görüşleri ile sınırlı tutulmaktadır. Çalışma, nitel bilgi toplama yöntemlerinden yazılı doküman incelemesine dayanmaktadır. Bu kapsamda, literatür taramasından elde edilen veriler, bütüncül bir bakış açısıyla metin analizine tabi tutularak değerlendirilmektedir. Muhkem, “anlaşılmasına yönelik hiçbir şüphe olmayan ve herhangi bir açıklamaya gerek kalmadan kolaylıkla anlaşılan söz” demektir. Müteşâbih ise “birden fazla manaya ihtimali olan ve anlamlarını tespit etmek için başka karinelere ihtiyaç duyulan ifade” anlamına gelmektedir. Kur’ân’da muhkem ve müteşâbih kavramlarına işaret eden üç âyet bulunmaktadır. Bu çerçevede Âl-i ‘Imrân 3/7. âyet, Kur’ân âyetlerinin muhkem ve müteşâbih olmak üzere ikiye ayrıldığını...
2015
19. yuzyil ile baslayan surecte Osmanli dusunurleri, Turk toplumunun temel problemlerini, Bati’nin bilim ve felsefesini alarak asmaya calismislardir. Boylece materyalizm, pozitivizm ve evrimcilik gibi cesitli felsefi akimlara yonelmislerdir. Bu dusunurlerden biri olan Mehmed Munir Ertegun ise Herbert Spencer’dan cok etkilenmis ve Kavânin-i Tabi‘iyye adli eseri Osmanli Turkcesi’ne kazandirmistir
Bu makâlede, geleneksel edebiyât teorilerine göre sözün ve de şiirin ilk mahallinin, “Levh” olduğu, Levh’te yer alan şiir özlerinin yani mazmûnların, şâirdeki “tab‘” ya da “meş‘ar” aynasına yansıdığı ileri sürülmüştür. Şâirin, şiiriyle sözel varlık düzlemine aktardığı şey ise, mazmûnun tab‘ ya da meş‘ar aynasına yansıyan görüntüsüdür. In this article, it is asserted that “Levh”, according to traditional literature theories, was the first place of speech and poem, and that the essences of the poem on “Levh”, namely the mazmûns, were reflected on the poet’s mirror of “tab‘” or “meş‘ar”. What the poet transfers to the oral existence platform is the image of the mazmûn reflecting on the mirror of temperament or sense.
Turkish studies, 2024
The Ziyârîds, named after their founder Merdâvic's father Ziyâr b. Verdânşâh, ruled in the regions of Jibâl and Taberistân between the X th and XI th centuries. The regions of Jibâl and Taberistân, where the Ziyârîds ruled, were the scene of the struggle for dominance between the Zaydîs of Taberistân and the Bâvendîds, Sâmânîds and Abbâsîds who fought against them for many years before the establishment of the Ziyârîds. Merdâvic b. Ziyâr, the founder of the Ziyârî dynasty, was a member of the Sâmânîdd army in this struggle. Later, he entered the service of the Deylemite commander Esfâr b. Şîreveyh, who was in the service of the Sâmânîds, and became his army commander. After entering the service of Esfâr b. Şîreveyh, Merdâvîc b. Ziyâr made a name for himself with his successes against the Zaydîs, especially in the region of Taberistân. However, Merdâvîc b. Ziyâr rebelled against Esfâr b. Şîreveyh and killed him in AH 316 (928-929) due to his successes. After killing Esfâr b. Şîreveyh, Merdâvîc b. Ziyâr captured the cities of Rey, Hemedân and Isfahân, which were important cities of the Jibâl region under his rule. Later, Merdâvic b. Ziyâr also attacked Mâkân b. Kâkî, with whom he had collaborated against Esfâr b. Şîreveyh. Merdâvic b. Ziyâr captured the region of Tabaristân and the important city of Cürcân, which had fallen under the rule of Mâkân b. Kâkî after the murder of Esfâr b. Şîreveyh, and expelled Mâkân b. Kâkî from the region. Thus, after these successes, Merdâvic b. Ziyâr established the dynasty called Ziyârîds in the sources by taking Cürcân and Tabaristân, especially the cities in the Jibâl region, under his rule.
Korkut Ata Türkiyat Araştırmaları Dergisi
Bir bölgedeki yer adlarını inceleyen toponimi, ad bilimin bir alt kolu olarak ortaya çıkmıştır. Günümüzde yapılan çalışmalarla yaygınlaşmış, neredeyse ayrı bir bilim dalı hâline gelmiştir. Ülkemizde dil alanında yapılan çalışmalarda “toponimi” yerine daha çok “yer adı bilimi” ifadesi kullanılmakta yapılan çalışmalar ise “yer adı çalışması” şeklinde ifade edilmektedir. Toplumun dil, tarih ve kültür hazinesinin geleceğe aktarılmasında önemli rolü olan yer adları, kültür hafızasının sürekli canlı kalmasına yardımcı olur. Şehir, ilçe, köy, dağ, tepe, nehir gibi yerlere verilen adlar o bölgede yaşayan halkın izini taşır. O bölgede yaşayan halk yok olsa ya da başka bir yere göç etse dahi yer adları kendini korumaktadır. Bu nedenle yer adlarını inceleyerek geçmişte o bölgede kimlerin yaşadığını, halkın dil, kültür yapısının nasıl olduğunu, geçim kaynaklarının neler olduğunu, hangi dillerin etkisine maruz kaldığını tespit etmek mümkündür. Ayrıca yer adlarına bakarak o bölgede yaşayan halkın...
ASYA STUDIES, 2021
Öz Tarihi Doğu Türkçesi ile Tarihi Batı Türkçesi özelliklerine karışık olarak yer veren bu tür eserler, Türkoloji dilinde genellikle karışık dilli olarak yerini almıştır. Oğuzcanın gelişim seyrine bakıldığında Doğu Türkçesi özelliklerine sahip olan karışık dilli eserlerin bazı önemli ses ve şekil bilgisi özellikleri bakımından benzer özellikler barındırmadıkları görülür. Karahanlı Türkçesi ve Doğu Türkçesi arasında belirgin bir bağ bulunmaktadır fakat Karahanlı Türkçesi ile Batı Türkçesi arasında bu bağ görülmez. Oğuzcanın gelişiminde karışık dilli eserlerin önemli bir yeri vardır. Türk dilinde önemli bir yere sahip olan Manzûme-i Ferâǿiz karışık dilli eserlerden biridir. Miras konusunu içeren bu eserde, Arapça ve Farsça sözcükler oldukça fazladır. Eser 15. yüzyılın başlarında Muhammed bin Abbas tarafından telif edilmiştir. Manzum şekilde yazılan eserde mirasın nasıl dağıtılacağı, kimlere nasıl paylaştırılacağı detaylı bir şekilde anlatılmıştır. Miras konusunun İslam hukuku ile ilişkili olması ve ahiret hayatını doğrudan ilgilendirmesi bu eseri cazip kılmıştır. Dil özellikleri bakımından Arapça ve Farsça ağırlıklı kelimelerin kullanıldığı bir eserdir. Miras konusu akrabalık terimleriyle de oldukça alâkalıdır. Çalışmada "Manzûme-i Ferâǿiz" adlı eserde geçen akrabalık adları tarama yöntemiyle tespit edilmiştir. Söz konusu akrabalık adları eserin sözlük bölümündeki anlamlarıyla birlikte açıklanmıştır. Ayrıca sözcükler etimolojik açıdan da değerlendirilmiştir. Daha sonra tespit edilen akrabalık adlarının sayısal verileri sonuç bölümünde ifade edilmiş ve elde edilen bulgulara dayanılarak belirli çıkarımlara ulaşılmıştır.
Sosyal Bilimlerde Güncel Tartışmalar-10, 2022
2019
TABERI TEFSIRINDE HICRET Mustafa SOYCAN OZ Uludag Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Doktora Ogrencisi Resulullah’in Mekke’den Medine’ye hicreti Islam ve dunya tarihinde yeni bir donemin baslangici olmustur. Bu tarihi olaya hem Kur’ân-i Kerim, hem de siyer eserleri amaclari dogrultusunda yer vermisleridir. Klasik siyer eserleri hicreti daha cok kronolojik bir sekilde nakletmisler, neden ve nicinden ziyade nasil uzerinde yogunlasmislardir. Kur’ân-i Kerim, Resulullah’in hicretine kendine ozgu bir uslupla degisik sure ve âyetlerde dogrudan veya dolayli olarak yer vermistir. Kur’ân’da hicret oncesi gelismeler, hicretin nedenleri, hicret emri karsinda Muslumanlarin ve yakinlarinin tavri, Mekke musriklerinin tepkisi, hicret emrinin geregini yerine getiren Muslumanlarin temel vasiflari ve faziletleri, muhacirlere karsi ensarin fedakârligi ana hatlariyla yer almaktadir. Muhtevasi geregi bu âyetler sistematik bir sekilde Kur’ân’da yer almadigi icin âyetlerin konu butunlugunu olusturacak...
2020
Although Islamic thought tradition is a whole, scientific disciplines such as Tafsīr, Kalām, Fiqh, Hadith are classified separately. More specifically, the tradition of Tafsīr was evaluated under two titles, dirāyah and narration. This distinction has its roots up to ten centuries ago, and it still exists today. However, some researchers have stated that this distinction is problematic. For example, the criteria for the definition of narration run counter to those of Tabarī. Because he made choices among narrations, discussed issues of Fiqh and Kalām, and used the catechetical method. When these situations are taken into consideration, it should be said that he is not a mufassir of the people of narration but of the dirāyah. Otherwise, Tabarī and Ibn Abī Hātim would be accepted as the same. This would cause other problems. Because he made a comment about which narration might be right among the narrations he conveyed. Ibn Abī Hātim conveyed the narration only. In this case, it would...
Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2001
Hicri' III. Asırda ve IV. Asrın başlarında yaşayan Muhammed İbn Cerir et-Taberi'l, Müslüman Dünyasının çok önemli simalarındandır. O, kıraat, tefsir, tarih, fıkıh vb. çeşitli ilim dallarında derinleşmiş ve bu alanlarda önemli eserler vermiştir. Taberi', en çok tarihçiliği ve tefsirciliği ile tanınmıştır. Onun Tarihu'l-Umem ve'l-Mulilk/Tarihu'r-Rusul ve'l-Mulille adlı eseri, İslam Tarihçiliğinin kıymetli örneklerinden biridir. Taberi"nin Camiu'l-Beyan an Te'vfli'l-Kur'an adlı tefsiri de, Kur'an tefsirine ilişkin ilk üç asrın açıklamalarını ve yorumlarını toplamış olması bakımından tartışılmaz bir değere sahiptir. 4 Adı geçen eser, Taberi"nin kendi özgün görüşlerini, yorumlarını ve Kur'an'la ilgili pek
İnsan ve Toplum Bilimleri Araştırmaları Dergisi
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelenmiş ve intihal içermediği teyit edilmiştir. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software.
Dergi Karadeniz
Günümüzdeki yer adlarına anlam ve köken açısından bakılacak bir başka eser de Tarama Sözlüğü'dür. Divanu Lugait't-Turk ve Derleme Sözlüğü'nün yanı sıra Tarama Sözlüğü de yer adlarına kaynaklık teşkil etmektedir. 1935 yılında ilk etapta 135 kitap taranarak başlanan TDK'nın ilk eserlerinden olan "Tanıklarıyla Tarama Sözlüğü" ilerleyen dönemlerde taranan pek çok eserin eklenmesiyle Tarama Sözlüğü adıyla yayımlanmıştır. Eski eserlerden taranan kelimelerin arasında şüphesiz yer adları da vardır. Bu açıdan Tarama Sözlüğü, Köylerimiz-1933 kitabı ile karşılaştırılarak yer adı(toponimi) olan kelimeler tespit edilmiştir. Bunun yanı sıra Köylerimiz-1933 kitabında yer almayan ama yer adı olabilecek kelimeler de Tarama Sözlüğünden tespit edilerek listelenmiştir.
Eski Mezopotamya kavimlerinden Sümer ve Babil'lilerin kültürleri üzerindeki bu araştırmada bilhassa üzerinde durduğum husus, çivi yazılı kaynaklardan faydalanmak suretiyle, san'at eserlerine mânâ' vermede bir az daha ileriye gitmeğe çalışmaktır. Bu suretle arkeoloji sahasında şimdiye kadar temamen isimsiz kalmış tanrı sembollerine, ilgili metinleri taramak suretiyle, isim vermeğe çalıştım. Dolayısiyle sembollerinin isimleri bilinen tanrıların hangi tanrı oldukları daha kat'i olarak bilinecek ve hüviyetleri de bu şekilde tereddüde yer bırakmıyacak şekilde, tahminler üzerine değil, mümkün olduğu kadar sağlam ve değişmiyecek esaslara dayanarak tesbit edilmiş olacaktır. Konunun ve bizim konuya kattıklarımızın önemini belirtebilmek gayesiyle, bizden evvel yapılan çalışmaları gözden geçirmek icab etmiştir. Bu bahiste görüleceği gibi, bu konu bizim ele aldığımız açıdan ilk defa olarak işlenmektedir. A, Walther, Eski Babil'lilerin hukuk müessesesini incelerken, 'Yemin' dolayısıyla, vakıa, bir kaç tanrı sembolünün adını ele almıştır. Biz, bunlardan başka, yalnız yeni isimler bulmuş değil, bunların arkeolojideki örneklerini de tesbit etmiş bulunuyoruz.
firat.edu.tr
Ad bireyin tinsel varlığının simgesidir. Türklerde ad verme geleneği toplum hayatını belirleyen, yönlendiren ve kuran bir işleve sahiptir. Türk dünyasında ad verme geleneği büyük oranda ortak nitelikler gösterir. Bu makalede Tatar Türklerinin kişi adları ve ad verme gelenekleri üzerinde durulmaktadır.
2023
12. yüzyılda Genceli Nizamî tarafından Farsça yazılan Ḫüsrev ü Şīrīn adlı mesnevi, 14. yüzyılın ilk yarısında Kutb mahlaslı bir şair tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Bu eserin söz varlığının ele alınması, 14. yüzyıldaki Türkçenin durumu hakkında bir kanaatin oluşmasına da imkân tanıyacaktır. Söz varlığı, temelde "ad" ve "fiil" olarak ikiye ayrılmak ile beraber, adların dil içerisindeki kullanım sıklığı, çokluğu ve çeşitliliği fiillerden oldukça fazladır. Buradan yola çıkarak Kutb' un Ḫüsrev ü Şīrīn adlı eserini söz varlığı açısından daha iyi değerlendirebilmek için eserdeki adların kavram alanına göre incelenmesi yapılmıştır. Ancak bu yapılırken, adların farklı dillerden kolaylıkla alıntılandığı düşünülmüş ve Türkçe kökenli sözcüklerin alıntı sözcüklerden ayırt edilerek değerlendirilmesinin Türkçe açısından daha kıymetli olacağı görülmüştür.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.