Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Journal of Turkish Studies, 2018
The aim of this study is to examine the chain of coups that marked the modern history of Turkey in terms of religious dimension in the example of the 15th July 2016 coup/invasion/civil war attempt. On the basis of this aim, the researcher seeks to understand and explain the coups' own religious colors and their dimensions of being legitimized by religion, as well as the religious color of oppositions and resistances to the coups and their dimensions of being legitimized with religion. As well as the coups experienced in Turkey since 1960 is the application area of this work, especially 15 July coup attempt have been chosen as the main field of application of this research. In this work done with a sociological perspective, it is assumed that there is an open religious dimension both in terms of the coup attempters and in terms of the anti-coup people in the coup/civil war attempt that took place on July 15th. While there is a religious dimension originating from the Parallel Religious Structure in the case of coup attempters, there is a religious dimension which expresses the main religious structure in which various religious understandings and practices are socially involved in the case of the anticoup people. As a method in the study, primarily in general the interactions of coups with the religion and in particular the intervention of the July 15 coup attempt with the religion are examined on the basis of documents and observations related to the event. The data obtained in this framework are analyzed and the findings of the study are presented. The July 15 coup attempt and the revolutionary resistance of people against this attempt have very serious sociological aspects in respect of having very important dimensions in terms of religion. At this point, the subject has quite interesting and important dimensions in terms of sociology of religion. It should be noted that the July 15 coup attempt must be scientifically handled, while still carrying great emotions with experiences lived in and with it. In this study, the writer strives to do this.
Istanbul Universitesi Siyasal Bilgiler Fakultesi Dergisi, 2007
.So far, there are many researches have investigated how religion affect a country’s foreign policy. There is a discussion whether religion is a real factor in shaping foreign policy or whether it plays only a legitimizing tool. In this sense, Pakistan is a unique case how religion and foreign policy affect each other. Islam internally plays a unifying role over nationals in Pakistan, which consists of many ethnic groups. In international arena, the only difference between Pakistan and India is religion, which is used as a main reason in creating independent Pakistan.
Kur'an ve Toplumsal Bütünleşme: Mezhepler, Dini Gruplar Arası İlişkiler, Bursa, 2015
DergiPark (Istanbul University), 2022
Afganistan, Ordunun siyasette etkili olduğu ve aktif rol oynadığı bir ülke olarak bilinmektedir. Ordunun siyasi güce sahip olması tarihsel olarak, 1747'deAhmed Şah Abdali tarafından Afganistan'ın kurulmasına kadar uzanmaktadır. Nadir Afşar'ın Ordusunda "Saray muhafızı" olarak görev yapan Ahmed Şah Abdali, Haziran 1747'de Nadir Şah'ın öldürülmesinden sonra, askeri bir kişilik olarak bazı saray soyluları tarafından Afganistan'ın ilk kralı olarak seçilmektedir. O zamandan beri Ordu, ülke siyasetiyle her zaman yakın bir ilişki içinde olmuştur. Afganistan'da 1960'dan 1990'a kadar Ordu doğrudan siyasete karışmış ve 1973'te Muhammed Davud Han'ın liderliğinde, Muhammed Zahir Şah'ın kraliyet sistemini kansız bir darbeyle devirmiş ve bu sayede ülke tarihinde ilk kez cumhuriyet rejimini kurulmuştur. Daha sonra, Muhammed Davud Han'ın öldürülmesine yol açan 1978 kanlı darbesi sırasında Ordu, Davud rejimini devirdi ve Demokratik Halk Partisi'ni iktidara getirdi. Aynı şekilde silahlı kuvvetler, özellikle Sovyet birliklerinin Afganistan'dan çekilmesinden sonra 1991 yılının başlarına kadar isyanları bastırmak ve dış tehditlerle başa çıkmak için siyasi gücü güçlendirmek için aktif bir rol oynamıştır. Ancak Mücahitlerin zaferi ile birlikte, modern Ordusunun dağılmasına neden olmuştur. Bu çalışmada tarihsel olarak Afgan Ordusunu anlatmakla birlikte
2020
Toplum, karsilikli etki ve tepkiler butunudur. Bu bakimdan dinin, bircok alanla munasebeti bulunmaktadir. Bunlar, din sosyolojisinin ana konulari arasinda yerini almaktadir. Soz konusu munasebetlerden biri de siyasettir. Turkiye baglaminda din-siyaset iliskisini incelemek, Turk toplumunun belli donemlerde kirilma noktasini olusturan darbelerin etraflica bilinmesini gerekli kilmaktadir. Cumhuriyet donemi toplumsal, dini ve siyasi yasaminda darbeler onemli bir yer tutmaktadir. Calisma, bu munasebetin darbe ve din boyutunu ele almaktadir. Cumhuriyet donemi darbe ve darbe girisimlerini analiz edebilmek, donemin sosyal ve din konjonkturunu bilmeyi gerekli kilmaktadir. Esasen Turkiye’deki tum darbeler, dini ve toplumsal hayat uzerinde onemli ve kalici etkiler birakmistir. Darbelerin sosyal ve dini etkisinin disinda siyasi, kulturel, ekonomik, egitimsel vb. bircok farkli boyutta da etkili oldugu bilinmektedir. Ancak incelemenin konusu geregi darbelerin sadece toplumun din boyutundaki etki ...
When wc look at the update discussions, wc recognize war and peace as the concepts thought, spoken and written every day. In this respect, we come up with speeches and posts about war and peace on television, in the newspapers and on social media. Some try to legitimate the war by listing a number of reasons which they provide to justify the act of killing. Among the reasons for war are the integrity of the country, stmggle against terrorism and colonialism, liberty and independence ete. All of thcsc are of grcat importance and the concepts uttered in this context are crucial for the world of man. The widely uttered words like liberty, independence, colonialism and terror-sometimes utterer by us-are in fact concepts that require a deep discussion. That's why these concepts have to be revisited and thought from different perspectives. War means the occurrence ofa number ofdestructions in man' s world. The depression created by war is the cause of irremediable wounds. The families and lives are bcing scattered and destroyed. The worst vktims ofwar are children, the old and women. In case of war, people practice deeds that are "inhumane" or become the victims of such deeds. Perhaps, war is one of the situations in which the idea of "being human" is examined. Who knows, maybe, we overestimate the meaning of"being human". On the other hand, for those who would like to make war, it is not hard to find necessary reasons. However, is it really necessary to make war in order to solve the problems? Can 't we find any other ways to cope w ith the problems? At this po int, can 't wc establish perrnanent peace to end all wars? Peace Jooks appropriate for being embraced by many people and building a ground for living together. Although this is recognized by many, why do people stili prefer to fight? Is war necessary to bring about peace? Is war a solution for the problems of the world? Why do the states spare big budget for war(s)? Isn't peace more economical in this respect? Wouldn't the world be a more beautiful and inhabitable place if thefundsfor war are spent for activities for man carried out in peace and welfare? Can etemal peace be made possible? War and peace are two important concepts what we have to face with and to question. However, this cannot be achieved by vain promises or by the politicians' use of them as instruments but by a philosophical perspective. To lay the groundwork for discussion, wc have organized a conference on the theme of "W ar and Peace". W e argue that the congress will provide an important view on this subject and a perspective for politics.
Dindarlığı Etkileyen Faktörler
Özet din gibi dindarlığı tanmlamak kolay görünmüyor. Ancak içeriden-dardan, teolojik ya da sosyolojik ve psikolojik açdan bakmaya ba olarak farkl dindarlk tanmlamalar yaplabilir. Yine de bir kimsenin dindar olduunun vurgulanmas, onun genel olarak dini içselletirdii; dinî emir, tavsiye ve yasaklara uygun davran sergiledii anlamna gelir. Öznel bir tecrübe olan dindarlk; aile sosyalletirmesi, cinsellie bak, cinsiyet, medeni durum, ya, eit im, corafi bölge, krsal-kent hayat ve sosyo-ekonomik statü gibi olgusal ve sosyal çeitli faktörler tarafndan etkilenmektedir. Abstract Factors that Influence Religiousty It does not seem easily to define religiosity just like religion. After all, in terms of inner-outer, theological or sociological and psychological, it may be done different religiosity descriptions. Religiosity which is subjective experience, is influenced by family socialization, viewing sexuality, gender, marital status, age, education, social geography, life of rural-urban dweller and socia-economic status, etc.
2024
Bu çalışma, din görevlilerinin dinî yönelim biçimleri ile kişilik özellikleri arasında nasıl bir ilişki olduğu sorusuna cevap aramaktadır. Nicel yönteminkullanıldığı bu araştırmada ilişkisel tarama deseni tercih edilmiştir. Hatay ilinde görev yapan 524 din görevlisi, amaçlı örneklem olarak belirlenmiştir. “Yeniden Yapılandırılmış Müslüman Dinî Yönelim Ölçeği” ve “Hızlı Büyük Beşli Kişilik Ölçeği” ile toplanan veriler, betimsel istatistik ve pearson korelasyon ile çözümlenmiştir. Ulaşılan bulgulara göre içsel dinî yönelim; “uyumluluk”, “sorumluluk” ve “deneyime açıklık” kişilik özellikleriyle anlamlı düzeyde pozitif ilişkilidir. Katı kuralcı/köktenci dinî yönelim; “uyumluluk” kişilik özelliği ile anlamlı düzeyde pozitif ilişkili çıkmıştır. Sorgulayıcı/arayışsal dinî yönelim ile “uyumluluk” ve “nevrotiklik” arasında negatif yönde anlamlı ilişkiler tespit edilmiştir. Anlaşılacağı üzere içsel ve katı kuralcı dinî yönelim, olumlu kişilik özellikleriyle ilişkiliyken sorgulayıcı dinî yönelim, bazı olumsuz kişilik özellikleriyle ilişkili çıkmıştır. Bulgular, dinî yönelim ve kişilik özelliklerinin karmaşık bir ilişkiye sahip olduğuna işaret etmektedir. Ancak elde edilen anlamlı ilişkiler, düşük seviyededir. Bu durum, dindarlık ile kişilik arasında kısmi bir ilişki olduğu, dahası mevcut bulgulardan hareketle dinî bir kişilik yapısından bahsetmenin pek mümkün görünmediği şeklinde yorumlanabilir.
DİVAN ŞİİRİNİN OLUŞUMUNDA DİNİ DÜŞÜNCENİN ŞAİRLER ÜZE-RİNDEKİ ETKİSİ
DİVAN ŞİİRİNİN OLUŞUMUNDA DİNİ DÜŞÜNCENİN ŞAİRLER ÜZE-RİNDEKİ ETKİSİ Öz Divan şiirinin oluşumunda dini düşünce önemli bir etkiye sahiptir. Türklerin İsla-miyeti kabul ettikten sonra İslam kültürü etkisine girmeleri sanata ve edebiyata da etki etmiştir. Divan şairleri hem dini konuları işlemek amacıyla eserler ortaya koymuşlar, hem de dini düşünceyi şiirlerine yansıtmışlardır. Bu yönüyle dini dü-şünce şiirin şekil ve içeriğine yön vermiştir. Bu şekil ve içeriğe yön vermede Ku-ran-ı Kerim ve Hadisler yol gösterici olmuştur. Kuran ve hadisler söz ve mana yö-nüyle divan şairlerinin şiirine güç katmıştır. Dini düşüncenin beslendiği en önemli kaynaklardan biri de tasavvuftur. Tasavvuf Allah'a ulaşma çabasında takip edilen yoldur. Bu yol aşk yoludur. Nefsi terbiye ederek gönlü olgunlaştırma yoludur. Divan şiirinde tasavvuf sanatın ilham kaynağıdır. Şairlerin söyleyişine yön verir. Ta-savvuf şiirde anlam derinliği oluşturmaya zemin hazırlar. Bazen de tasavvuf şiirin bizzat konusunu oluşturur. Yani şair tasavvufi düşünceyi anlatmak için şiir yazar. Ayrıca diğer İslami ilimlerin de benzer şekilde divan şiirine kaynaklık ettiği görü-lür.
Adnan Oktar (Harun Yahya) İki bin bir yılının Eylül ayında Amerika Birleşik Devletleri’nin iki büyük kentine düzenlenen ve binlerce insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olan saldırıların ardından tüm dünya ‘terörizm’ kavramını yeniden tartışmaya başladı. Çünkü bu saldırı, hiç beklenmedik bir zamanda, dünyanın tek süper gücü olarak kabul edilen çok güçlü bir ülkeye karşı ve hiç tahmin edilmeyen bir şekilde gerçekleşti. Saldırıyı takip eden günlerde, başta Amerika olmak üzere tüm dünyada büyük bir korku ve panik havası yaşandı. Ancak bu şok kısa sürede atlatıldı ve herkes “terörizmle nasıl mücadele etmeliyiz?” sorusunun cevabını aramaya başladı. Bunun sadece Amerika’ya yönelik bir tehdit olmadığı, her ülkenin aynı durumla karşı karşıya kalabileceği anlaşılmıştı. Artık hiçbir ülke “nasıl olsa bu saldırı bana karşı değildi!” diye düşünüp, terörizmle yapılan mücadeleden uzak duramazdı. İnsanlar gece yataklarında uyurken, evlerinde televizyon izlerken, sokakta yürürken, bir parkta çocuklarıyla dinlenirken ya da işyerlerinde çalışırken terörizmin karanlık yüzüyle karşılaşabileceklerinin farkına vardılar. Anladılar ki, teröristlerin amacı, toplum hayatını felç etmek, insanları sokağa çıkamaz, toplu taşıma araçlarına binemez, alışveriş yapamaz hale getirmek, kısaca bir korku toplumu oluşturmaktır. Amerika saldırının şokunu atlatır atlatmaz, pek çok ülkenin desteğiyle güçlü bir koalisyon oluşturdu ve terörizme karşı dünya çapında bir mücadele başlattı. Ancak yapılan mücadelenin askeri alanda kısıtlı kalmasının yeterli olmayacağı daha en başından biliniyor ve pek çok yetkili tarafından dile getiriliyordu. Peki terörizmle nasıl mücadele etmek gerekiyordu? Bu sorunun cevabını bulmak için, terörün kaynaklarını teşhis etmek gerekir. Bunun içinse, terörizmin tarihte ilk kez büyük bir güç haline geldiği 20. yüzyılı ele almak zorunludur. 20. yüzyıl şiddetin ve terörün yüzyılı oldu. Büyük savaşlar, bölgesel çatışmalar ve çeşitli terör olayları bu yüzyıla damgasını vurdu. Özellikle de 20. yüzyılın sonlarında şiddet araçlarının gelişimi, terörizmin çok daha geniş alanlarda etkili olmasını sağladı. Artık teröristler tek bir düğmeye basarak, yüzlerce masum kişiyi bir anda öldürebiliyor, ileri-teknoloji terörizmiyle ülkelerin ekonomisine milyonlarca dolarlık zarar verebiliyor, hiç ortaya çıkmadan perde arkasından dünya siyasetine yön verebiliyorlar. Dünyanın en büyük teknolojik gücü sayılan Amerika Birleşik Devletleri’nin Pentagon ve Dünya Ticaret Merkezi gibi iki hayati merkezine yapılan saldırı, terörizm karşısında hiçbir ülkenin ‘ulaşılamaz’ ve ‘saldırılamaz’ olmadığını da tüm açıklığıyla ortaya koydu. Bunun yanı sıra nükleer, biyolojik ya da kimyasal saldırı tehditleri de -eğer gereken önlemler alınmazsa- 21. yüzyılda terörizmin çok daha büyük bir güç haline gelebileceğini ve bir saldırıyla on binlerce insanı ortadan kaldırabileceğini göstermektedir.
Hayatı idame unsurlarının en önemlilerinden olan su, insanlık tarihinin bidayetinden beri muhtelif din ve inançların kutsalları arasında yer almıştır. Tarih boyunca yerleşimini su kaynaklarına yakın yerlerde kuran insanlığın denizleri, gölleri, nehirleri ve su kaynaklarını kutsamış olduğu görülmektedir. Suyla ilgili tezahürler; su tanrıları, su perileri, mucize su kaynakları, hayat suyu ve dine giriş ritüelleri gibi suyla ilgili birtakım kültlerin doğmasına yol açmıştır. Tarih öncesi zamanlardan bu yana su, hem insanın hem de evrenin verimliliğinin yörüngesini şekillendirici olarak görülmektedir. Đnsanların ataları çok eski zamanlardan beri, suyun insanlar ve diğer canlılar için ne kadar hayati bir öneme sahip bir madde olduğunu çok iyi biliyorlardı. Bu yüzden su kavramı üzerinde birtakım mitolojik özellikler atfetmiş, suya olağanüstü bir değer vermişlerdir. Hemen tüm eski kültürler ve dinlerde su, yaşamın evrensel sembolü olarak görülmüştür. Su kaynakları eski insanlar tarafından kutsal yerler ilan edilmiş, ırmaklar, nehirler, göller ve denizler tanrıların yaşadığı özel alanlar olarak görülmüştür.
Ana Konularıyla Din Sosyolojisi, Editör Emine Öztürk & Mehmet Cem Şahin. Ankara : Akademisyen Yayınevi Kitabevi, 2024
Bu bölümde, aslında, barış ve bütünleşme söylemleriyle öne çıkan dini geleneklerin terörizmle ilişkisi ana hatları üzerinden tasvir edilecek ve anlaşılmaya çalışılacaktır. Özellikle İslam dünyasındaki otorite boşluklarıyla paralel ilerleyen din ve terör tartışmaları merkeze alınacak; Müslüman radikalizmi ile terörizmin kesişim noktaları üzerinde durulacaktır. Çok yönlü bir olgu olan din ve terör ilişkisi beş açıklama düzeyinde ele alınacaktır. İlk düzey konunun zihinsel kodlarına dair ideolojik zemindir. Weberyan bakanlar için daha anlamlı olan bu bölümde dini terörün zihinsel arka planı; duygu, idealizm ve inanma biçiminin kesiştiği noktada dini idrak, yorum ve ideoloji iç içedir. İkinci ve üçüncü açıklama düzeyi aslında dini yorumun niçin ve nasıl öldüren bir doktrine dönüştüğünün kısa hikayesidir. Burası tümüyle fonksiyonalist olmasa da, işlevsel analizle şekillenen dini motifli terörün tarihi ve sosyal bağlamıdır. Bir anlamda etki eden faktörlerle ilgilidir. Dördüncü açıklama düzeyi, dini zihniyet yanında tarihi ve sosyal bağlamı modern bir kontekste yeniden üreten; anlamı ve süreci her seferinde kendi önceliklerine göre farklı farklı tanımlayabilen global bağlamla ilgilidir. Dini motifli terörü anlamak aslında sadece zihniyeti ve sosyal bağlamı anlamak değil; bu zihniyeti ve sosyal bağlamı yeniden var eden veya bir imkân olarak şekillenmesine katkı sağlayan ya da doğrudan/dolaylı biçimde yönlendirebilecek kudrette 1 Bu bölüm, "Dini Radikalizm ve Terör" isimli çalışmamızın, elinizdeki kitabın hedefleri doğrultusunda yeniden gözden geçirilmiş halidir.
mesned, 2020
The hadith, which is the expression of words, action and information relative to the Prophet, is the second source of Islam after the Holy Qur’an. The sects that started to exist since the 1st century as hijri has affected the collecting and writing and classification of the hadiths that lasted for the three century. Also the phenomenon of sect has been one of the important factors affecting hadith literature in its establishment and development. Our study is about how the sectarian affiliation and fanaticism affects the hadith literature.
Öz Devletler sahip oldukları askerlerin moral ve motivasyonunu yüksek tutmak kaydıyla onlardan savaş alanında maksimum faydalanmayı amaçlamışlardır. Osmanlı Devleti ise askeri yenileşme dönemi olan 19. yüzyılda motivasyon kaynağını dini zemin üzerine oturtarak askerlerini yeni talim düzenine alıştırmıştır. Bu çalışmada ise bu konu üzerinde durularak bir motivasyon kaynağı olarak dinin neden tercih edildiği ve nasıl işleme konulduğu anlatılmaya çalışılmıştır. Çalışmanın başlangıcında konuyla alakalı bir arka plan verilerek araçsallaştırılan İslam bağlamında bir olay örgüsü izlenmeye çalışılmıştır. Orduda talim ve terbiye hususu üzerinde daha ayrıntılı durularak devletin dini temellendirmesinin arka planında neler olduğu aktarılmıştır. Özellikle yeniçeri ve Bektaşi ocaklarının dağıtılmasının ardından yapılan kırım ve kıyımın meşrulaştırma süreci ele alınarak daha sonrasında gerçekleşen devletin kendine yakın hissettiği tariklerin dini eğitimin verilmesi hususunda göreve getirilmeleri anlatılmıştır. Bahsedilen olay ve olgular anlatılırken ilgili kaynaklar taranarak içlerinden belirli olaylar seçilmiş ve günümüz koşularında da anılan durumların uygulanabilirliği tartışmaya açılmıştır. Böylelikle motivasyon kaynağı olarak dinin seçilmesinin bir idari tercih olduğu, alınan bu karar neticesinde her tercihte olduğu gibi burada da getirilerin olduğu kadar götürülerin de olabileceği söylenmiştir.
Toplum, karşılıklı etki ve tepkiler bütünüdür. Bu bakımdan dinin, birçok alanla münasebeti bulunmaktadır. Bunlar, din sosyolojisinin ana konuları arasında yerini almaktadır. Söz konusu münasebetlerden biri de siyasettir. Türkiye bağlamında dinsiyaset ilişkisini incelemek, Türk toplumunun belli dönemlerde kırılma noktasını oluşturan darbelerin etraflıca bilinmesini gerekli kılmaktadır. Cumhuriyet dönemi toplumsal, dinî ve siyasî yaşamda darbeler, önemli bir yer tutmaktadır. Çalışma, darbelerin din boyutunu ele almaktadır. Cumhuriyet dönemi darbe ve darbe girişimlerini analiz edebilmek, dönemin sosyal ve din konjonktürünü bilmeyi gerekli kılmaktadır. Cumhuriyet döneminde gerçekleşen darbeler, dini ve toplumsal hayat üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak önemli ve kalıcı etkiler bırakmıştır. Darbelerin sosyal ve dinî etkisinin dışında siyasî, kültürel, ekonomik, eğitimsel vb. birçok farklı boyutta da etkili olduğu bilinmektedir. Ancak incelemenin konusu gereği darbelerin sadece toplumun din boyutundaki etki ve tepkileri üzerinde durulacaktır. Bu çalışma, Cumhuriyet dönemindeki darbe ve darbe girişimlerini sosyolojik bir perspektifle ele almakta ve darbelerin din boyutunu ortaya koyma amacı taşımaktadır.
Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, yayımı, çoğaltımı ve dağıtımı yapılamaz. Nobel Akademik Yayıncılık, 2011 yılından beri "tanınmış uluslararası yayınevi" statüsündedir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.