Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021
https://doi.org/10.29000/rumelide.886075…
14 pages
1 file
Öz 19. yüzyıl Türk edebiyatı tarihi aynı zamanda bir modernleşme dönemi tarihidir. Bu modernleşme hareketi kendisini dil ve edebiyat hareketi içerisinde de gösterir. Yenileşmenin öncü isimleri tarafından Batı normlarının geleneksel olanın karşısında adeta kurtuluş reçetesi olarak sunulduğu bu dönemde birçok alanda eski-yeni mukayeseleri ve çatışmaları yaşanır. Özellikle de şiir bağlamındaki eski-yeni tartışmaları dönemin edebiyatçılarını kutuplaşma derecesinde ayrıştırır. Batı edebiyatının "yeni"; Divan edebiyatı, Klasik şiir algısı ve bu şiiri oluşturan düşünce dünyası özelinde Doğu külliyatını oluşturan normların ise "eski" olarak tanımlandığı bu tartışmalarda sınırlar oldukça keskindir. Divan şiirinden bir kez olsun övgüyle bahsedilmesi "yeni" karşıtı olarak algılanmak için yeterlidir. Bu tartışmalar içerisinde isimleri "eski"nin savunucusu olarak anılan iki dost şair Muallim Naci ve Şeyh Vasfî Efendi de bulunur. İki şairin karşılıklı mektuplaşmalarından oluşan Şöyle Böyle adlı eser, dönemin edebi tartışmaları içerisinde yer alan Muallim Naci ve Şeyh Vasfî'nin edebiyata bakışlarını ortaya koyuyor olması bakımından oldukça önemli bir kaynaktır. Eser, iki şairin de geleneği çok iyi bilip içselleştirmelerinin yanı sıra gelişmeye-yeniliğe de oldukça açık olduklarını gösteren 12 mektuptan oluşur. Bu çalışmada Şöyle Böyle mektupları ışığında Muallim Naci ve Şeyh Vasfi'nin eski-yeni tartışmaları içerisinde edebiyata ve şiire bakış açıları incelenmiştir. Yapılan inceleme sonucunda iki şairin de içinde yetiştikleri gelenekten bağlarını koparmamakla birlikte yeniliğe ve modernliğe de kapalı olmadıkları, edebi esere Doğu-Batı bağlamından uzak bir güzellik algısı ile baktıkları görülmüştür.
İlmî Araştırmalar, 1997
Tarih duygusu Türk şiirine müstakil bir tem olarak, Tanzimat sonrası edebi-yatımızda girer ve zamanla şairleriınİzin önemli ilham kaynaklarından birisini teşkil eder. Daha önceleri, Divan şiirinde tarih temi bir duygu, özel bir bakış ve saniha zemini olarak karşımıza çıkmaz. Divan şairinin kaleminde muhteva olarak tarihten, ya üzerinden zamanın geçmesiyle bugün bizim için "tozlu zaman perdesi"nin ardından tarihilik vasfını kazanmış olan devrin siyasi ve askeri aktüalitesi içerisindeki sefer, harb ve fetih gibi olayların, manzum veya mensur, kaleme alındığı eserler, yeni yapılan cami, çeşme, saray, kasr, medrese v. s. gibi mimari eseriere manzum olarak ebcedle düşülen tarih kayıtları veyahut bazı tarihi şahsiyet veya kahramanların yaptıklarını menkıbevi' bir tarz içerisinde sadece tesbit etmekle kalan eserler çerçevesinde bahsetmek kabildir. Oysa sanatta tarih duygusu insanın kendisinden evvelki zamana tarihi bir bakışla (retrospection) ve bu bakışı bir ilham, idrilk veyahut yorum meselesi yapmasıyla bir değer kazanır. Kaldı ki Divan şiirindeki bu gibi eserler dahi yekun olarak, yüzlerce yıllık bir edebiyat zenginliği ve birikimi içerisinde düşünülürse, Yahya Kemal'in "Hayal Beste" şiirinde Bu eserler seni gösterrneğe kati diyemem.
Muallim Nâci şair, muharrir ve muallim vasıflarıyla Tanzimat döneminin en bilinen ve üzerinde konuşulan isimlerinden biridir. Döneminin dil, edebiyat tarih alanında yaptığı tercüme, tenkit ve lugat çalışmalarının yanı sıra dînî ve tasavvufî sahada da çalışmaları bulunmaktadır. Nâcî Tanzimat sonrası yenileşme hareketleri karşısında Fransız Edebiyatından güçlü tercümeler ve serbest şiir formunda şiirler kaleme almakla birlikte elini gelenek altında temsîl edilen aruz formundan çekmemiş, aruzu sade bir Türkçeyle buluşturmuştur. Yahya Kemal Beyatlı, Mehmet Akif Ersoy, Tevfik Fikret Muallim Nâci'nin önde gelen temsilcilerindendir. Muallim Nâci'yi edebi ve siyasi çevrede tartışmalara ve çoğu kez ağır ithamlara bırakan bir diğer yönü ise onun siyasi yönden milli bir duyuş içinde ısrar etmesi ve ümmet bilincini şiir ve nesrinde seslendirmesidir. 1891 yılında kaleme almış olduğu "Ertuğrul Bey Manzûmesi" Sultan Abdülhamid Han tarafından kendisine "Târîh-nüvîs-i Selâtîn-i Osmân" pâyesini kazandırmıştır. Dînî ve millî şuuru yüksek bir âlim olarak Nâcî'nin eserlerinde sağlam bir tevhid inancı, samîmi bir peygamber ve ehl-i beyt sevgisi, İslâm medeniyetinin teşekkülünde rol oynamış şahsiyetlere derin bir hürmet vardır. Çağının batı rüzgarları karşısında pek çok çağdaşının aksine Nâcî'nin savrulmasını engelleyen temel unsurlara inildiğinde iman ve amel bütünlüğü olan bir aile içinde, tasavvuf ve irfan ehli kimselerin refakatinde bir yaşam sürdüğü görülür. Nitekim Nâcî'nin hayatında tesîr altında kaldığını belirttiği sahneler, tanıştığı mutasavvıflar, eserlerinde yer verdiği sûfîler ve işlediği konular düşünce ve duyuş dünyasında tasavvuftan büyük ölçüde beslendiğine şahitlik etmektedir. Çalışmanın konusu Türk edebîyatında ve fikrî sahada geleneğin temsilcisi olarak bulunan Muallim Nâci'nin hayâtı, meşrebi, mutasavvıf çevresi ve eserleri üzerinde gözüken tasavvufî dinamikleri keşfetmektir.
The Journal of Social Sciences, 2020
Muallim Naci [d.1893], who is cautious about the innovation of the Tanzimat period, publishes fourteen literary letters he sent to the Tercüman-ı Hakikat newspaper and the answers he received from him in 1884 under the name of Yazmış Bulundum. These correspondence, shared with the belief that it will be useful in raising and directing young people who are enthusiastic to literature, is remarkable in terms of reflecting the "criticism" understanding in Turkish literature and the development of the "letter" writing as a literary genre. Yazmış Bulundum also contains important information and findings regarding the literary taste and attitude of Naci and his period. Yazmış Bulundum, one of the works that sheds light on the roots of the simplification tendency in the Tanzimat era and shows how the border between modernity and tradition started in Turkish literature, is also interesting in terms of showing the literacy of Naci, who is a poet of the transition between old and new. It is expected with a great excitement and desire that the "new", which will be dominated by a plain, open, fluent language and style, will be respected and widespread in this period, which is confronted even with the beauty of the "old". Naci, who writes ghazals and rubais with the pseudonym "Mesud-ı Harabati", is in line with this new-emerging face of Ottoman literature rather than his verse and is in demand. Naci, who cannot leave the "old" while trying to fall under the stream of "New", is a literal poet. In this article, Naci's work named Yazmış Bulundum is discussed and the work is transferred to Latin letters.
Kelime olarak kanun, kural, düzen anlamına gelen "kanon"; edebî anlamıyla düşünüldüğünde en kısa ifadeyle eser listesi olarak kabul edilebilir. Bir milletin geçmişten bugüne ortaya koyduğu ürünleri toplama faaliyeti olarak düşünülebilecek edebiyat tarihleri, antolojiler, kimi zaman dergilerde yayımlanan "en iyi eser" listeleri edebî kanonların en açık yansımasıdır. Edebî kanonları belirleyenler siyasi iktidarlar veya edebî zevki yönlendirenler gibi farklı kesimler olabilir. Kimi zaman da doğrudan devrin içinden edipler yaşadıkları tartışmalar, polemikler, edebî gruplaşmaları ile kanon oluşumuna etki edebilirler. Edebiyatımızda 19. Asır, yeni bir edebiyatın ortaya çıkışı ve eski-yeni meselelerini gündeme gelmesi dolayısıyla önemlidir. Bu süreçte ortaya çıkan edipler, var olan edebiyata kimi zaman polemikçi bir tarzda yaklaşarak kendi edebî anlayışlarını yerleştirme gayreti içine girmişlerdir. Bu belirsizlik içindeki süreç edebiyatçıların birbirlerine yaklaşıp uzaklaşmasıyla veya tartışma ve polemiklerde birbirlerine karşı aldıkları tavırlarla devam etmiştir. Eski-yeni tartışmalarının en yoğun yaşandığı ve kutuplaşmanın arttığı II. Abdülhamit yıllarına gelindiğinde ise Muallim Naci'nin durduğu yer önemlidir. Özellikle Recaizade Mahmut Ekrem ile girdikleri tartışmalar, devrin genç ediplerinin Muallim Naci ya da Recaizade Mahmut Ekrem'den yana tavır almalarıyla sonuçlanmış, ölümünden sonra dahi Muallim Naci'nin tartışmalara konu olmasına sebep olmuştur. Özellikle bu tartışmaların neticesinde bir Naci imajının oluştuğu, hayatta olmadığı yıllarda bile durduğu yerin bu imaj dahilinde bir ölçü gibi kullanıldığı görülebilir. Bu bağlamda çalışmada Muallim Naci'nin kanon karşısındaki durumu, dışlanması ve edebî kanonda edindiği yer gerek devrinde gerek ölümünden sonraki yıllarda yazılanlar ile edebiyat tarihleri içerisinden değerlendirilmeye çalışılacaktır. Bu yolla yeni edebiyatın yerleşme ve kendini ispat yıllarının kanon kavramı etrafında izah edilmesi amaçlanmaktadır.
Hülya Argunşah Armağanı
Bu eser Creative Commons "BY-NC-SA" (Atıf-GayriTicari-AynıLisanslaPaylaş) Lisansı ile lisanslanmıştır. Bu lisans, kullanıcıların eser sahibine atıf vermek koşuluyla eseri sadece ticari olmayan amaçlar için kullanmalarına ve uyarlamalarına izin verir. Buna ek olarak kullanıcıların eseri uyarlamaları hâlinde aynı veya uyumlu bir lisans kapsamında başkalarıyla paylaşmaları koşulunu getirir.
bu sayısında, anılan bu coğrafî mekâna ruh veren kıymetlerimizin en önemlilerinden Sadreddin-i Konevî'ye misafir oluyor. Geleneğimiz, Konevi nisbesini bir isim gibi algılamış olduğundan, yapılan her bir "Konevî" atfı, akla hemen onu getirmiştir. Konevî'nin yaşamış olduğu döneme gelinceye kadar Konya siyâsî, sosyal, ilmî, fikrî ve sâir birçok yönden çok değerli ilim ve fikir insanları yetiştirmişti. İslâm dünyasının kalbinin attığı mühim merkezlerden birisiydi. Fakat bu kutlu belde hicrî 7., milâdî 13. asırda çok yönlü bunalım ve sarsıntının da odağında yer almış, Moğol ve Haçlılar gibi dış, Babaîler gibi iç sıkıntıların tesiri kendisini bütün gücüyle hissettirmişti. Böylesi bir kriz çağında, İslâm dünyasının muhtelif bölgelerinden gelen adanmış dimağların burada karar kılıp ve yine burada ilim, sanat ve düşünce üretmeleri, halka ümit aşılamaları bir tesadüf olmasa gerektir. Muhyiddin İbnü'l-Arabî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî, Ahî Evran ve Yunus Emre gibi her biri kendi alanında kurucu bir kimliğe sahip şahıslar yaşadıkları asırda sadece yerel ve bölgesel değil, evrensel bir dil geliştirdiler. Kadim pek çok disiplinin imkânlarından istifade edilerek, onların mezcinden oluşan bu yeni düşünce ekolünün temsilcilerine "Muhakkık" veya "Ehl-i Tahkik" denilmiş, ortaya koydukları düşünce sistemi de "Tasavvuf Metafiziği" olarak adlandırılmıştır. Muhyiddin-i Arabî'nin bir talebesi ve takipçisi olarak Sadreddin-i Konevî, üstâdının görüşlerini sadece sistematik bir hâle getirmekle kalmamış, aynı zamanda daha üst bir dil ve bakış açısıyla onları yeni bir forma büründürmüştür. O yüzden İbnü'l-Arabî "En Büyük Kurucu" (Şeyh-i Ekber) sayılırken "Konevî" de "Büyük Kurucu" (Şeyh-i Kebîr) kabul edilmiştir. Sadreddin-i Konevî, çağdaşı Mevlânâ ve Hacı Bektâş-ı Velî ile yakınlık kurmuş; Hacı Bektaş'tan, yetiştirdiği bir talebesini Konya'ya göndermesini istemişti. İslâm tarihinin yetiştirdiği abide şahsiyetlerden birisi olan Sadreddin-i Konevî'nin eserlerinin en azından önemli bir kısmı dilimize kazandırıldı, düşünce dünyası hakkında önemli çalışmalar yapıldı. Bununla birlikte, bizzat kaleme aldığı, okuduğu ve okuttuğu kitapları dergâhının kütüphanesine vakfetmesine, zaman içerisinde muhtelif ilave ve çıkarımların
Yusufeli Belediyesi, 2017
Divan: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, 1997
Eskiyeni, 2023
Muallim Nâci, Tanzimat döneminin önemli şahsiyetlerinden biridir. O, tercüme, tenkit ve lügat çalışmalarının yanı sıra dinî ve ahlaki alanlarda da çalışmalar yapmıştır. Nâci, Osmanlı Devleti'nde idari ve toplumsal çözülmelerin başladığı, buna bağlı birtakım sıkıntıların ve ahlaki çöküntülerin olduğu bir dönemde yaşamıştır. Devletin çöküşünü ahlaki bozulmalara bağlayan ve ahlak kitapları yazma girişiminde bulunan bazı ilim adamları gibi Nâci'de ahlak eğitimine dair Mekteb-i Edeb adlı eseri hazırlamıştır. Ahlak eğitimi bağlamında yazılan Mekteb-i Edeb'te bireyin sahip olması gereken ahlaki değerlerin yanında sakınması gereken davranışlar da yer almaktadır. Eserde yer alan konular ayetler, hadisler, sahabe hayatından kesitler, şiirler, hikâyeler, ibretli sözler ve örneklerle desteklenmiştir. Muallim Nâci tarafından gözden geçirilerek, tashih edilerek, düzeltmeler yapılarak oluşturulan ve kendi döneminde oldukça fazla rağbet gören bu eserde Nâci'nin ahlak eğitimi ile ilişkilendirilebilecek görüşleri belli bir sistematik çerçevede sunduğu görülmektedir. Eserde ortaya konulan bu sistematik yapı, eserin yazıldığı dönemden günümüze kadar geçerliliğini sürdüren birçok öğretim ilke ve yöntemlerini de barındırmaktadır. Bu çalışma ile uzun yıllar ahlak kitabı olarak okullarda da okutulan Mekteb-i Edeb'in ahlak eğitimi bağlamında değerlendirilmesi ve günümüz ahlak eğitimine yönelik ne gibi katkılar sağlayabileceğini ortaya koymak amaçlanmıştır. Eserde birçok ahlaki değerlerin anlatım, soru-cevap, tahkiye gibi öğretim yöntemleriyle ve günümüzde kullanılan bazı öğretim ilke ve yöntemleriyle ele alındığı görülmüştür. Nitel araştırma yöntemi içerisinde yer alan içerik analizi tekniğiyle incelenmiş olan eser, tarihi tecrübeyi ustalıkla, yalın bir şekilde ortaya koymaktadır. İki kısımdan oluşan eserin incelenmesi neticesinde hangi ahlaki ilkeler nasıl bir yöntemle ele alındığına yönelik sonuçlara ulaşılmıştır. Eserin dün olduğu gibi, bugüne ve yarına da ışık tuttuğu, ahlak eğitimi açısından önemli bir eser olduğu görülmüştür.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Divan Edebiyatı Araştırmaları Dergisi, 2019
Vakf Prensibini Benimseyen Usûlcülerde Emir Ve Nehyin Delaleti: Bâkıllânî Örneği, 2023
MANAS Sosyal Araştırmalar Dergisi, 2020
Cumhuriyet Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
DergiPark (Istanbul University), 2016
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2023
4. Uluslararası Öğrenciler Sosyal Bilimler Kongresi Bildiriler Kitabı, 2018
1997
International Journal of Language Academy, 2018
MUHİBBÎ DİVANI'NDA NEFS KAVRAMININ İŞLENİŞİ, 2021
Marife Dini Araştırmalar Dergisi
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD), 2016
Türk Kültürü ve HACI BEKTAŞ VELİ Araştırma Dergisi, 2022
Akademik dil ve edebiyat dergisi, 2021
Osmanli Mirasi Arastirmalari Dergisi