Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, HECE DERGİSİ ALAEDDİN ÖZDENÖREN ÖZEL SAYISI
Sanattan veya sanatçıdan bahsedildiği zaman genellikle özerk ve hatta yasaklı bir alana girmiş gibiyiz modern çağlarda. Bahsedeceğimiz alan da sanatkâr da -hele bir şairsebu dünyanın hâlihazırdaki gidişatından ayrı bir yerde, farklı ve marjinal olmak zorunda sanki. Bu hissi Doğu-Batı arasında dünyayı ve sanatı algılayış farklılığından bağımsız düşünmek aslında mümkün değil. Fakat güncelin karmaşasına ve dayattığı normlara teslim olmuş bizler için bugün "Bir sanatçı nasıl toplumdaki büyük suskunluğun sesi olabilir ?"sorusunu cevaplamak oldukça zor görünüyor. Beşir Ayvazoğlu, Aşk Estetiği kitabında sanatçıyı güzelliği yaratan değil, keşfeden insan olarak tanımlar. Bu bağlamda Müslüman sanatçılar sanat eseri yaratırken ferdiyetlerini "paranteze alır" ya da mümkün olduğunca silikleştirirler. Sanatçının belirsizleşen şahsi özellikleri eserinin içinde erir ve eserle bütünleşir (Ayvazoğlu, 2019: 222). Özdenören'in suskunluğu şiirinin içinde erimiş, şiiriyle bütünleşmiştir. Suskunluk ve sessizlik artık onun şahsi bir özelliği değil; doğadaki büyük suskunluğun bir yansımasıdır.
Journal of Turkish Studies, 2014
Although the fields of Literature and philosophy are different, they have been mostly in interaction during their historical developments. Especially after 1950's it was noticed that the existentialism philosophy became widespread in novel, story and poem in Turkish Literature. This movement which became widespread in an era when modernist trends were widespread has caused significant changes in both the characters of the literary texts and in the themes used. Existentialism which depicts the man who lost connection with his past and became alienated to himself and the society, unhappy and restless has tried to assert the fact that the individual is under threat, has become a meaningless existence. Existentialism is a philosophical search appearing with the loss of spiritual values after Europe which underwent 2 significant wars, experienced massacres, exile and tortures. Besides this, it is a reaction to the world which the machine has objectivized. Thus, it is an effort to rebuild the individual who is the object of a monotonic life.
Platform Dergisi, 2023
Türk ve İslam düşüncesine büyük katkılar sunmuş, Müslümanca düşünme üzerine uzun yıllar çeşitli mecralar kanalıyla fikir üretmiş olan Müslüman Türk düşünür Rasim Özdenören düşünce yapısı açısından incelenmeye değerdir. Bir vefa gereği ve fikriyatı üzerine düşünme gayretiyle oluşturduğumuz bu metinde kendisinin hayatına, çağdaş dönemde İslam dünyası dahilinde Müslümanca düşünebilmenin imkanlarına, kavramlar üzerindeki anlam karmaşasının nasıl giderilebileceğine, küresel düzene yönelik özgün sorgulamalara, çeşitli eserleriyle katkı sağladığı bu literatürde öne çıkan vurgularına yer verilecektir.
Üsküdar Kültür, Sanat ve Medeniyet Dergisi, 2022
Sizleri Üsküdar Dergisi'nin on dördüncü sayısında buluşmanın memnuniyet ve heyecanı içerisinde selamlıyoruz.
Üsküdar Dergisi, 14. sayı, 2022, s. 49-52.
Rasim Özdenören’in “Çatışma” Adlı Hikâyesine Çatışma Yöntemiyle Bir Bakış, 2023
Edebî bir metni oluşturan birçok unsur olmakla beraber denilebilir ki çatışma unsuru bunlar arasında en başta gelen ögedir. Bu sebeple anlatıların hepsinde muhakkak bir çatışma görülür. Anlatıda okurdaki merak unsurunu diri tutan, anlatıyı sürükleyici kılan, okuru metne çeken çatışma yöntemi metinlerde birbirinden farklı biçimlerde karşımıza çıkmaktadır. Fikir çatışması, kuşak çatışması, fiziksel çatışma, sosyal çatışma, içsel çatışma gibi birçok çatışma türü edebî metinlerde yer almaktadır. 1960 sonrası Türk hikâyeciliğinin özgün isimlerden Rasim Özdenören, hikâyelerinde çatışma unsurunu ustalıkla kullanan yazarlardan biridir. Köyden kente göç etmiş insanların kendilerini kente ait hissedememeleri sonucunda yaşadıkları içsel çatışma, kuşak çatışması, gelenek-modernizm çatışması gibi birçok çatışma katmanları Özdenören'in hikâye dünyasında kendisine yer bulmaktadır. Yazarın, "Çatışma" adlı uzun hikâyesinde çatışma yöntemini oldukça iyi bir şekilde kullanmış olduğu görülür. Hikâyede; nesil çatışması, içsel çatışma, fiziksel çatışma gibi farklı çatışma türleri bir araya getirilmiştir. Özdenören'in, çatışma yöntemini hikâyenin başlığı olarak da kullanması, onun bu yönteme ilişkin bilgi ve birikiminin de bir yansıması olarak göze çarpar. Çatışma Nedir? Çatışma kavramı sosyal, siyasî, edebî, tarihî, felsefî, kültürel birçok olay ve olguda farklı şekillerde karşımıza çıkmaktadır. İnsanlık tarihi bir anlamda bu çatışmaların da tarihidir. Gürsel Aytaç çatışma kavramını; "karşıt şeylerin çarpışması, tartışılmasıyla karşıt değerlerin ortaya konması (Aytaç, 2019)" şeklinde tanımlar. Birbiriyle uyuşması mümkün olmayan/görünmeyen iki düşünce, kavram, eylem karşı karşıya geldiğinde oluşan gerilim bir süre sonra bu ikililik arasında bir çatışmayı meydana getirir. Birçok sınıflandırmaya tabi tutulan çatışma olgusu basitten karmaşığa, soyut ve somut konularda, nesiller arası yaşanan problemlerde, bireyin iç dünyasında birbirine tezat duygular arasında bir uyum sağlayamadığı durumlarda, bir grubun diğer bir grupla arasında meydana gelen sözlü yahut fiili sürtüşmesinde kısacası birbirinden çok farklı boyutlarda karşımıza çıkmaktadır.
Hacettepe Üniversitesi Edebiyet Fakültesi Dergisi, s. 2, 2005
Nezihe Meriç'in Bir Kara Derin Kuyu başlıklı öykü kitabındaki 'Suskun Ezgisi' adlı öyküde, anlatıcının arka planda kaldığı ve anlatı kişisiyle özdeşleştirilecek bir bilincin baskın olduğu bir öyküleme durumu var. Öykülenen de büyük ölçüde, anlatı kişisinin "oluşum halindeki, dışa vurulmamış düşünce"si. Bu düşünceyi aktarmak/yansıtmak için, bizim bir içsöylem biçimi olarak incelemeyi doğru bulduğumuz "öykülenen iç-konuşma" tekniği kullanılıyor. Diğer aktarılan söylem biçimleriyle karşılaştırarak incelendiğinde, bu tekniğin, dolaylı serbest anlatımın kullanıldığı özgün bir sözceleme biçimine dayandığı görülüyor. Bu sözceleme biçimi de içinde yaşadığı dünyaya ilişkin düşüncelerini anlatı kişisinin bilincinden geçirerek yansıtan bir yazarın yeğlediği estetik anlayışına uygun düşüyor.
Bu makalede, öykü ve denemeleriyle 1970’lerden itibaren edebiyatımızda kendine önemli bir yer edinen Rasim Özdenören’in, kitaplarında, dergi ve gazetelerde dağınık halde bulunan “öykü” türüyle ilgili düşünceleri derlenmiş ve bu düşünceler belli başlıklar altında tasnif edilmiştir. Yazarın öyküye getirdiği tanım, dilimizde söz konusu türün adlandırılmasıyla ilgili tartışmalara yaklaşımı, bu türe yüklediği derin anlam, genelde yazıyla özelde öyküyle hedefledikleri, öykünün ve bir anlamda kendi öyküsünün yöneldiği konular, türün boyutları, yoğunluğu, iç mantığı, diğer edebi türlerle ilişkisi, yazara göre değişen dünyada, gelişen teknoloji karşısında öykücünün takınması gereken tavırlar, edebiyatı diğer sanatlara karşı özgün kılan özelliği… gibi meseleler üzerinde durulmuştur. Anlaşılacağı gibi, Özdenören’in “öykü anlayışı”, yazdığı öyküleri üzerinden değil, bu türle ilgili düşüncelerinden hareket edilerek tespit edilmeye çalışılmıştır. In this article, opinions related to “short story” type that are dispersedly existing in the books, journals and newspapers of Rasim Özdenören who made a significant impression in our literature since 1970s with his stories and essays have been compiled, and these opinions are classified under some titles. In addition, it has been discussed some topics, such as definition that author provided for story type, his approach to discussions related to naming the short story type in our language, deep meanings he attributed to short story, things he aimed generally with article and particularly with short story, topics which the short story and in a sense his short story have tended to, and dimensions, intensity, internal logic of short story and its relationship with other literal types, attitudes that a short-story writer must assume against advancing technology in the changing world, feature of literature that makes it original to other arts etc. As it is seen, it was attempted to determine Özdenören’s “concept of short story” not on the stories he wrote, but just by acting from opinions he mentioned about short story.
Üsküdar Kültür, Sanat ve Medeniyet Dergisi, 2022
Sizleri Üsküdar Dergisi'nin on dördüncü sayısında buluşmanın memnuniyet ve heyecanı içerisinde selamlıyoruz. Bu sayımızda bir ana dosya konusu ve birçok yan konularla birlikte huzurundayız. Ağırlıklı konularımızı savaş ve medya arasındaki ilişki ve hayatımızdaki yansımaları oluşturmaktadır. Bu manada savaşın medyaya yansıması, savaş, politika ve kaos, savaş ve barış arayışı, son aylarda gündemimizi meşgul eden Rusya'nın Ukrayna'yı işgali ve küresek etkileri, medyanın tarafgirliği incelenen konular arasındadır.
https://fgokhanozcan.blogspot.com/, 2020
Edebiyatın, verili gerçekliğini aşmak isteyen insan benliğinin ürünü olduğunu biliyoruz. İnsan benliğinin çeşitli fenomenlerini ve koşullarını araştıran psikoloji, edebiyatla iç içe bir disiplindir. Psikoloji ile edebiyatın bu meşhur kesişiminin, her iki disiplinin hakkı verilerek tam manasıyla tartışılamadığını düşünmekteyiz. En bilindik tutum, söz gelimi klasik psikanaliz gibi bir ruhsal işleyiş modelinin bir edebi karakterin yaşantılarına doğrudan uygulanarak, metinde teoriyi görme/yaratma çabasıdır. Bu tutumun edebiyat ve psikolojinin kesişim alanını teorik açıdan temellendirme konusunda yetersiz kaldığını düşünmekteyiz. Edebi karakterlerin öznelliklerini terapötik psikolojik açıdan yorumlama uğraşına “klinik edebiyat”* ismini uygun görüyoruz. Bu yazı, uygulamalı bir örnek eşliğinde, klinik edebiyatın meşruiyetini aldığı benlik-odaklı, fenomenolojik zemini tarif etmeyi amaçlamaktadır.
Who signed the book in many literary and intellectual Rasim Özdenören, fifty-five-year adventure of a writer published ten book on the short story. Many of the founders of the Özdenören literary magazine, literary theory and literary works of writings about the size of the winning idea is one of the authors. Stories of Islamic civilization with its own value judgments and sensitivity to anxiety and not typing a message to the author also underlines the stories. Short story books, read as a thematic of alienation and rebellion, the economic dimensions of dissolution, the idea of death and the hereafter, family, children, home and concentrate on mysticism is. In this article, the general assessment is made Özdenören'in short story books.
Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2017
This study was written in order to analyze the conflict between tradition and modernism in Rasim Özdenören's story books. His stories have not been evaluated through this thematic perspective in the studies on the author's works. Rasim Özdenören having written his first story in 1957 wrote 10 story books until 2009. The author going on writing stories for about a half century has been an important story writer in Turkish literature since 1970. The study consists of a general evaluation of concepts of tradition-modernism and the conflict between tradition and modernism in author's stories. Rasim Özdenören having an important role in the last 50 years of Turkish art and literature with his stories and essay is one of our authors stating modernity and change without keeping away from tradition in his works characteristically. The author firstly handled lives of "individuals being estranged and especially being trapped in suburbs of modern cities and could not hold on to the life" but then the author examined the concepts of "westernization" and "the modern life" through a perspective including the family and the society in his stories.
Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2014
Bu çalışma Rasim Özdenören hikâyelerinde toplumsal değişimin izlerini sürmek amacıyla yapılmıştır. Çalışmamızın temelini teşkil eden hususlar, sosyolojik bir olgunun edebi eserlere nasıl yansıdığını saptamak ve modernleşme sonrası değişen toplumsal yapımız ile bu değişimin Rasim Özdenören hikâyelerinde nasıl yer aldığını ortaya koymaktır. Giriş hariç beş bölümden oluşan çalışmanın birinci bölümünde toplumsal değişim kavramı ve bu kavram etrafında kümelenen diğer kavramlar değerlendirildikten sonra merkezde Rasim Özdenören hikâyeleri olmak üzere; ikinci bölümde değişimin insan ve insan ilişkileri üzerindeki etkileri, üçüncü bölümde kent, kır ve mekânlarda görülen etkileri, dördüncü bölümde insanı etkileyen değişimin onun kullandığı eşyalara olan etkileri ve beşinci bölümde de günlük hayata olan etkileri değerlendirilmiştir. Bu çalışmada sadece Rasim Özdenören’in hikâyelerinden değil aynı zamanda farklı alanlara ait kaynaklardan (psikoloji, felsefe, sosyoloji) ve Rasim Özdenören’in deneme türünde yazılan eserlerinden de yararlanılmıştır. Ortaya çıkan sonuçta, Rasim Özdenören’in hikâyelerinin ayrıntılı bir gözlem ve yerinde tespitlerle toplumsal değişimin izlerini taşıdığı görülmüştür. Anahtar Kelimeler: Rasim Özdenören, Türk Hikâyesi, Türk Edebiyatı, sosyal değişim
Bu çalışmada, yabancılaşma kavramının Rasim Özdenören’in şimdiye dek yayımlanan on bir öykü kitabındaki görünümleri ele alınmıştır. Bu amaçla, çalışmanın birinci bölümünde öyküleri yabancılaşma kavramı etrafında değerlendirilen Rasim Özdenören’in hayatı ve eserleri hakkında bilgi verilmiştir. İkinci bölümde yabancılaşmanın tarihî ve teorik yapısı kısaca incelenmiştir. Çalışmanın esas konusunu teşkil eden üçüncü ve son bölümde ise Özdenören’in öykülerinde kendisini gösteren yabancılaşma biçimlerinden örnekler verilmiştir. Eserlerinde modernleşmeyle birlikte ortaya çıkan hızlı ve köklü değişimin birey ve toplum hayatındaki sarsıcı etkilerini yoğun bir şekilde işleyen Özdenören, bu etkilerden biri olan yabancılaşmaya da birçok öyküsünde yer vermiştir. Yazar, Hastalar ve Işıklar’dan Uyumsuzlar’a dek yayımlanan tüm öykü kitaplarında yabancılaşmanın bireysel ve toplumsal boyuttaki yansımalarını hayattan seçtiği çarpıcı kesitlerle okuyucuya aktarmıştır.
Kitap-lık, 2008
Suskunlar (İletişim, 2007), İhsan Oktay Anar'ın Puslu Katalar Atlası ve Amat'tan sonraki üçüncü romanı. Yazarın diğer yapıtları gibi 'sıkı bir metin' bu da. Sıkı örgü, romanın tüm yapısında; yani anlatımında, kurgu tekniğinde ve metinlerarası ilişkilerde göze çarpıyor. O nedenle, kolay kavranabilen bir yapıt değil. İlmekler çok ve sıkı; metinde dinsel, tarihsel, tasavvufî olay ve kişilere yoğun göndermeler var. Romanı kavramak için bu ilmekleri çözmek, derin yapıdaki anlama ulaşmak gerek. Ancak bu kolay değil; çünkü Anar, romanlarını din, tarih, tasavvuf, felsefe; hatta mitoloji bilgisiyle sıkıca örüyor. Suskunlar'da da durum aşağı yukarı aynı. Kısacası, yazarın diğer romanları gibi, Suskunlar da, okurundan özel bir çaba, belli bir birikim, bilgi; hatta araştırma istiyor. O hâlde yapılması gereken açık: Bu sıkı örgüyü çözmeye çalışmak; metinlerarası ilişkileri, dinsel, tarihsel ya da tasavvufî göndermeleri saptayarak metnin derin/metaforik yapısına inmek. Ancak başta da belirtildiği gibi Suskunlar yalnızca öz bakımından değil, anlatım ve kurgulama tekniği bakımından da sıkı. O nedenle metni çözümleyebilmek için ilkin romanın girift olay örgüsü ve anlatım tekniği üzerinde durmakta yarar var.
Dede Korkut Turk Dili Ve Edebiyatı Arastırmaları Dergisi, 2012
Selçuk Üniversitesi Selçuklu Araştırmaları Dergisi, 2020
kitaphaber.com.tr, 2022
Rasim Özdenören'in Kent İlişkileri adlı eseri, kenti birçok açıdan ele alarak, onu yaşayan, soluk alıp veren, bir kokusu, bir hüznü ve hasreti barından dolayısıyla duyguları barındıran makro mekân olarak ele almaktadır. Özdenören'in kente yaklaşımı; gözlemleri, hisleri ve bu eksende düşünce dünyasında yoğurduklarıyla ilişkili bir açıklama ile kendini gösterir.
MECMUA Uluslararası Sosyal Bilimler Dergisi [International Journal Of Social Sciences], 2021
Ötekilik; edebiyat, felsefe, sosyoloji, psikoloji, antropoloji gibi birçok alanda yaygın şekilde tartışılan bir kavramdır. Ötekilik; "özne" ile "hariçteki"nin karşılaştırılmasında, merkezi konumda olanın kendini öne çıkarıp diğerlerini, kendine reva gördüğü haklardan mahrum bırakma girişimidir. Ötekiliğin tarihsel gelişim sürecine bakıldığında farklı yaklaşım biçimleri göze çarpar. İlk örneklerinde Antik Yunan"da rastlanan ötekilik; "biz" ve "onlar" zemininde algılanır. "Biz", medeni bakımdan gelişen Yunanlıları; "onlar" ise Yunanlılardan olmayanları tanımlamak için kullanılır. Orta Çağa gelindiğinde ötekilik, çoğunlukla dinî bir kimliğe bürünür. 19 ve 20. yüzyıllarda ise ötekilik; siyasal, etnik ve sosyolojik bağlamlarda bir gelişim seyri izler. Günümüzde politik niteliğin yanında uygarlıklar zemininde tartışılan bir ötekilik anlayışı vardır. Önceleri himayeci bir anlayışın olduğu ötekilikte, sonraları rekabetçi bir tarz, yakın dönemde ise asimilasyoncu bir yaklaşım hâkimdir. Ötekilik; birey ve gruplar arası ilişkilerde kültürel, dilsel, siyasal, etnik ve dinî yönlerden bir ayrışma / ayrıştırılma hamlelerinin olduğu zeminlerden beslenir. Bu ayrıştırılma biçimleri, sosyal hayatla doğrudan bağlantısı olan edebî metinlerde de kendini gösterir. Sanatçının politik duruşu, siyasal sistemin belli bir kültürü benimseyip diğerlerini ikincil alanda bırakması gibi unsurlar, edebiyatta ötekiliğin oluşma biçimine doğrudan etki etmektedir. Bu çalışmada ötekilik, bireyin mensubu olduğu çeşitli toplumsal kimlikler ekseninde ele alındıktan sonra bunun Türk edebî metinlerindeki yansıma biçimleri bağlamında irdelendi.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.