Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Disiplinlerarası Sosyal Politika Çalışmaları-3
Özet Bu bölümde, Türkiye’de endüstri ilişkilerinin tarihsel gelişimi anlatıldıktan sonra, 2000’li yıllardan itibaren endüstri ilişkileri alanında yaşanan reform niteliğindeki yenilikler ve değişim mevzuatla birlikte ele alınmaktadır. 2000 yılı sonrasında işsizlik sigortasının kurulması ve yürürlüğe girmesi, kısa çalışma ve kısa çalışma ödeneğinin hayata geçirilmesi, bireysel ve toplu iş hukuku alanındaki yenilikler ve değişiklikler, iş sağlığı ve güvenliği alanındaki düzenlemeler, iş mahkemelerinin kuruluşu ve iş uyuşmazlıklarında arabulucuya başvurmanın dava şartı olarak kabul edilmesi bölümde incelenen konular arasında yer almaktadır. Anahtar Kelimeler: Türkiye’de endüstri ilişkileri, İşsizlik sigortası, Kısa çalışma ve ödeneği, iş uyuşmazlıklarında zorunlu arabuluculuk, bireysel ve toplu iş uyuşmazlıkları, İş mahkemeleri.
2017
Reflections of the change in the process of adapting to the conditions of a nation could be identically monitored in traditional musical structure, one of the most significant elements of culture, and in traditional instruments. Researchers could have a general idea about socio-cultural situation, industrial and technological development levels when they study the changes in traditional musical instruments. Besides, structural changes in instruments indicate the change in musical priorities and habits. Failing in preservation and transmission of cultural heritage, and lack of ideal conditions in museums lead to inconveniences in these studies. Information about musical culture before the Republic Period in Turkey could be supplied in sources like edvars, festival books and engravings. After the foundation of the Republic, the number of printed publication has increased with the foundation of music conservatoires and departments of fine arts. Identification of these structural changes in the baglama and tanbur, the two major instruments in traditional Turkish music, by justifying the reasons in the light of these sources would make a significant contribution to the organology literature.
ÖZET Enerji, insanlık tarihinden günümüze kadar yaşamın sürdürülebilmesi adına en temel olgu olarak önemini arttırarak hayatımızdaki yerini korumuştur. Bütün ülkeler ihtiyacı olan enerjinin sıhhatli şekilde nasıl temin edileceği üzerine projeler ve politikalar geliştirmektedirler. 21.Yüzyılda, ülkelerin toplumsal refahı ve sürdürülebilir kalkınmalarının en önemli yapı taşı enerjidir. Enerjinin bu konumu gereği, ülkeler arasında kıyasıya bir rekabet vardır. Dünya, küresel ve bölgesel aktörlerin bu rekabeti, bir enerji savaşına dönüştürdükleri bir siyasi konjonktür içerisindedir. Oluşan bu yeni konjonktürde kapsamında, Dünya enerji kaynakları, küresel aktörlerin izlediği enerji politikaları incelenmiştir. İncelenen bu politikalar ekseninde, Türkiye'nin izlediği enerji politikaları, hedefi ve sorunları hakkında bilgi verilecektir. ABSTRACT The energy has increased its importance as the basis phenomenon to sustain the life and has protected its place from history of humanity to today. All countries create projects and politics on how to procure their needed energy. In the 21 st century, the energy is the most important factor for public welfare and sustainable development for the countries. There is a competition between countries because of this position of energy. The world is in political conjuncture, because regional and global actors have converted to this competition to energy battle. The world energy resources and the energy politics that are followed by global actors, has analyzed within the scope of this new conjuncture. The energy politics that are followed by Turkey, Turkey's objectives and problems will be described within the context of global actors' energy politics.
Özet Bu çalışmadaki temel amaç, küreselleşmeye açık ve hızlı teknolojik değişimin yaşandığı 21. yüzyılda hantal ve iş göremez durumunda olan kamu bürokrasinin sorunlarını tespit etmek ve çağa uygun çözüm önerileri getirmektir. Bu amaç doğrultusunda öncelikle bürokrasi kavramının tanımı ve kapsamının ortaya konulması önem arzetmektedir. Bu bağlamda çalışmada, bürokrasi kavramının tanımı ve kapsamı ile bürokrasi kuramları öncelikli olarak ele alınmaktadır. Sonra kamu bürokrasinin sorunları sistemli olarak belirlenmekte ve en son olarak da belirlenen sorunlara çözüm önerileri getirilmeye çalışılmaktadır. Anahtar Kelimeler: Bürokrasi, Türk bürokrasisi, Türk bürokrasisinin sorunları ve öneriler Abstract The main purpose of this study is to determine the problems of public bureaucracy which is inefficient and ineffective in the 21th century charecterized the period open and rapid technology through globelization. For this purpose first of all, idendification of the definition and scope of bureaucracy will be important. In this respect these issues will be mentioned first. After that the problems of public bureaucracy will be determined systematically and finally solution proposal to these problems are studied.
Göç, sebepleri ve sonuçları itibariyle çok boyutlu değişim ve gelişimi yansıtan bir olgudur. Göç sürecini deneyimleyenler, göç alan yerler ve göç veren kaynak bölgeler açısından çok taraflı aktörleri bulunan göç hareketliliği, toplumsal bir hadisedir. Bireylerin ve toplumların gündelik yaşam pratiklerinde, göreneklerinde, yaşam biçimlerinde ve mesleklerinde değişim ve dönüşüme sebep olan bu sosyal hareketlilik süreci, toplumsal değişme üzerine şekillenen sosyolojik ve antropolojik çalışmaların çalışma alanlarına girmektedir. Göçleri bu denli önemli kılan faktör, göçlerin tüm toplumsal kurumları, bölgesel dinamikleri ve yaşam alanlarını etkileyebilme gücüdür. Bu sebeple göç hareketleri üzerine yapılan çalışmaların büyük bin kısmı, toplumsal değişme ve gelişme üzerine şekillenmektedir. Bu akademik çalışma, göç konusuna ilişkin güncel veriler ışığında, interdisipliner ve bütüncül bir bakış açısı sunması bakımından önem arz etmektedir.
IQ KÜLTÜR SANAT YAYINCILIK, 2017
In Turkey, the migration from rural to urban areas, especially since 1950, was initially limited to large centres. Izmir, which is one of these centres, became the province that received the most immigration until 2000. The purpose of this study is to reveal the changes in Izmir's net migration amount, its status within the country and the geographical dimensions of its migration areas by examining the migration outcomes of Izmir since the year 2000. Migration data of Address Based Population Registration System (ABPRS) of TURKSTAT was used in the study and the results obtained from these data were compared with previous studies. The most important of the results is the decrease in the net migration of Izmir. This decrease has also caused to end the fact of being the most migrated province after Istanbul that Izmir has preserved for many years. Ankara, Antalya and Kocaeli provinces have left Izmir behind in net migration. The stagnation of Izmir in economic terms, the low share of public investments and the high rates of unemployment have been effective in this result. When the geographical distribution of Izmir's net migration income is analyzed, it is seen that Izmir's population only emigrated to Marmara region and for net migrations it is observed that the net migration from the Eastern and Southeastern Anatolia regions continues to increase. Öz Türkiye'de özellikle 1950'den itibaren artan kırdan kente göç olgusu, başlangıçta büyük merkezlerle sınırlı kalmıştır. Bu merkezlerden biri olan İzmir, 2000 yılına kadar, İstanbul'un ardından en çok göç alan il olmuştur. Bu çalışmanın amacı, İzmir'in 2000'li yıllardan itibaren göç verilerini inceleyerek, İzmir'in net göç miktarında, ülke içindeki konumunda ve göç aldığı alanların coğrafi boyutunda ne tür değişimler olduğunu ortaya koymaktır. Çalışmada TÜİK'in Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) göç verileri kullanılmış, bu verilerden elde edilen sonuçlar önceki çalışmalarla karşılaştırılmıştır. Elde edilen sonuçlardan en önemlisi, İzmir'in aldığı net göçlerin azalmasıdır. Bu azalma, İzmir'in uzun yıllardan beri koruduğu, İstanbul'un ardından en çok göç alan il olma özelliğinin de sona ermesine neden olmuştur. Ankara, Antalya ve Kocaeli, İzmir'i net göçlerde geride bırakmıştır.
Değerler Bercestesi, 2022
Dini toplumsallık içinde yaşamanın adı olan fütüvvet, tarih içinde bir Müslümanlık ideali olarak kavramsallaştırılmış ve fetâ ideal Müslüman tipolojisinin bir adı halini almıştır. Özellikle sûfîler bu ideale sıkıca bağlanmış, tasavvufun kurucu unsurlarından olan melâmetle fütüvveti eşdeğer görmüşlerdir. Kelime anlamı gençlik olan bu kavramın dinî hayata dair sunduğu perspektif halen güncelliğini korumaktadır. Esasen insanın kendini, âlemi ve rabbini tanıması demek olan ilim ve bu ilmin gereğini, bedeli ne olursa olsun, yerine getirmek, eyleme geçirmek demek olan cesaret bu düşüncenin iki temel umdesidir. Bu çalışmada bu bağlamda ele alınan fütüvvet düşüncesinin 21. yüzyıl gençliğinin dini yaşama tarzına katkı sunacağı iddia edilmektedir. Buna göre modern gençliğin dinî yaşamda temel aldığı bireyselcilik esaslı üç örnek ilke belirlenmiştir. Bunlar ahlâkî eylemlerde gösterişten kaçınmak, zarar vermemeyi fayda üretmeye öncelemek ve kendi ontolojik macerasını başkasından yardım almaksızın bireysel olarak çözme tavrıdır. Fütüvvet düşüncesi, örnek olarak seçilen bu üç ilkede de modern insana yeni bir bakış açısı sağlayabilecek derinliğe sahiptir. Sonuç olarak fütüvvet düşüncesi günümüz gençliğine riyadan kaçınmanın, insanın kendini tanıması gerekliliği üzerine bina edilen bir çerçeve içinde olması gerektiğini, zarar vermemenin ahlâkî eylem için gerek ama yeter şart olmadığını ve öncekilerin ontolojik sorgulamalarından istifade etmenin insanın biricikliğine zarar vermeyeceğini söyleyerek modern zamanlarda dinin insanı ve toplumu tatmin edecek şekilde yaşanması için bazı önemli ipuçları sunar.
Sosyal Hizmet Sempozyumu 2019: “Evrensel Değerler Işığında Sosyal Hizmet Uygulamalarında Çağı Yakalamak”, 2020
Birey, grup, aile ve toplumun iyilik halinin sağlanması mikro, mezzo ve makro düzeyde gerçekleşen sosyal hizmet uygulamalarında çok boyutlu etkileşim süreçlerini içerisinde barındırmaktadır. İnsanın onuru ve değeri ile sosyal adalet üzerinde yükselen sosyal hizmetin bilgi ve beceri temellerinin liderlik ile buluşması, sosyal hizmetin değerleri çerçevesinde gerçekleşmelidir. Sosyal hizmet disiplini ile yönetim biliminin odağında ‘insan’ olmasına karşın, sosyal hizmetin kendine özgü doğası, liderliğin farklı bakış açılarıyla ele alınmasını gerekli kılmaktadır.
Bu çalıĢmanın hazırlanmasındaki amaç, araĢtırmacıların veri bulmada büyük zorluklar yaĢadığı Türk Cumhuriyetlerinden birisi olan Türkmenistan ile ilgili her konudaki verileri toplu bir Ģekilde okuyucuya sunmaktır. Türkiye ile olan sosyo-ekonomik iliĢkisi hakkında her konuda bilgi sahibi olmaktır.
Disiplinlerarası Sosyal Politika Çalışmaları - 3, 2021
Mevcut veriler ışığında yapılan gelecek tahminlerinde nüfusun hızlı bir şekilde yaşlandığı belirtilmektedir. İşgücü arzının temel belirleyicisi olan nüfusun yaşlanması çalışma hayatını yakından ilgilendirmektedir. Çalışmanın değişen doğası, istihdam biçimlerinin dijitalleşmesi, işgücü piyasasına giriş ve çıkış yaşı, emeklilik politikaları, sosyal güvenliğin finansmanı, ilerleyen teknolojiye işgücünün uyumu gibi çeşitli meseleler nüfus yaşlanması ile daha da önemli hale gelmeye başladı. Bunların yanında işverenlerin, yaşı ilerlemiş olan işgücüne yönelik tutum ve davranışları ve hükümetlerin emeklilik politikaları yaşlı işgücünü çalışma hayatında uzun süreler kalmayı zorlaştırmaktadır. Gelişen tıbbi uygulamalar ve teknolojik ilerlemeler neticesinde ölümlerin azalması ve bunun yanında doğum oranlarının da düşmesi nüfusun yaşlanmasına sebep olmaktadır. İşgücü piyasasında emeğini arz eden işgücünün de yaşlanıyor olması ülkelerin çalışma hayatını ilgilendiren düzenlemeleri yeniden gözden geçirmeye mecbur kılacaktır. Bu bölümde yaşlanan nüfus içerisinde yaşlı işgücünün durumu incelendikten sonra çalışmanın değişen doğasına karşılık işgücünün karşılaştığı ve karışılabileceği muhtemel sorunlar ifade edilmeye çalışılmıştır.
2016
‘Ulus’ ve ‘milliyet’ anlam yakınlığı taşıyan, ortak alanları olan kavramlardır. Tarihsel süreçte ve kelime kökeni bağlamında incelendiğinde ise birbirinden ayrılan, birbirini ötekileştiren bazı farklılıklar ortaya çıkıyor. Bu farklılıklardan en bariz olanı ise ulus kavramının ‘seküler’ , ‘milliyet’ kavramının ‘tinsel’ bir yönü olduğudur. Ortak alanları bulunan bu kavramların türevleri olan ‘ulus devlet’ ve ‘Türk milliyetçiliği’ araştırmamızın ana hatlarıdır. Ulus ve ulus devlet kavramları tarihsel süreçte anlam karmaşası yaşamamış kavramlar olarak yorumlanabilirken Türk milliyetçiliği kavramı anlam karmaşasından halen kurtulamamış, kimi zaman ulusçuluk ve türevleriyle de karıştırılarak kullanılmaktadır. Kavramsal olarak Osmanlı Devleti’nin son yıllarında kısmen ithal, kısmen de yerli olarak yerini alan ‘Türk milliyetçiliği’ yılların yıpranmışlığıyla günümüze kadar anlamsal karmaşıklıklardan kurtulamayarak gelmiştir. Tinsel yönü olan bu kavramın farkını otaya koymak bu çalışmanın amacıdır. Ulus devlet ise kavramsal olarak, Türkiye’de, cumhuriyeti kuran ulusçu ve seküler ruhun somut halidir. Tarihsel sürecin yıpratmadığı, belli bir anlam düzeyi olan bu kavram günümüzde de var olduğu alanı muhafaza etmektedir ancak Türkiye örnekleminde var olan ‘ulus devlet’ kavramının Türk milliyetçiliğiyle nasıl anlaştığı veya ne tür çatışmalarının olduğunu ortaya koymak da yine bu çalışmanın amacıdır. Ana hatlarıyla bu şekilde olacak çalışma, Türk milliyetçiliği kavramıyla ulus devlet kavramanı eleştirel bir gözle yeniden ele alarak anlamsal ve zamansal farklılıkları belirginleştirerek; inanç-değer sistemi üzerinden bir takım sonuçları ortaya çıkarmıştır. Türkiye’de ulus devlet ve Türk milliyetçiliği anlayışlarının geleceğinin nasıl olacağı da tartışılmıştır. Anahtar kelimeler: Ulus devlet, Türk milliyetçiliği, seküler, tin.
eskidergi.cumhuriyet.edu.tr
Starting with the motto; "the only thing remains unchanged is the change itself," it is possible to assert that organizations will have to keep up with the change which is unavoidable product of time. The problem is how an organization perceives the change. Organizations perceiving change as a threat and trying to prevent it will disappear or at least will face with huge losses. At this point, the main element affecting the perception of an organization about the change is the perception of its leader or its manager. 21 st century seems to be the one of the most challenging time with accelerated change. In this study, leadership understanding of 21 st century has been debated and its main characteristics have been tried to be presented.
Bu çalışmanın amacı, Türkçeyi yabancı dil olarak öğretenlerin 21. yüzyıl becerilerini kullanım düzeyini ve bu düzeyin cinsiyet, yaş, hizmet yılı, mezun olunan bölüm, çalışılan kurum değişkenlerine göre farklılaşıp farklılaşmadığını tespit etmektir. Nicel araştırma yöntemlerinden tarama deseni ile gerçekleştirilen araştırmanın çalışma grubunda Türkçeyi yabancı dil olarak öğreten 90 öğretici yer almış, veri toplama aracı olarak "21. yüzyıl Öğreten Becerileri Kullanım Ölçeği" ve "Kişisel Bilgi Formu" kullanılmıştır. Çalışma neticesinde, Türkçeyi yabancı dil olarak öğretenlerin 21. yüzyıl becerilerini kullanım düzeylerinin orta düzeyin (x̄= 3,98) üzerinde olduğu; cinsiyet ve çalışılan kurum değişkenlerine göre bu düzeyde anlamlı farklılık bulunduğu; yaş, mezun olunan bölüm ve hizmet yılı değişkenlerine göre ise anlamlı bir farklılık bulunmadığı tespit edilmiştir. Araştırmanın bulguları doğrultusunda çeşitli öneriler getirilmiştir. Anahtar Kelimeler: Yabancı dil olarak Türkçe öğretimi, 21. yüzyıl becerileri, öğretici yeterliği 21st CENTURY SKILLS COMPETENCES OF TEACHERS OF TURKISH AS A FOREIGN LANGUAGE ABSTRACT The purpose of this study is to determine the use of 21st century skills by the teachers of Turkish as a foreign language and to determine if this level varies according to the variables such as gender, age, service duration, field of graduation, institutions of employment. The study group of this study carried out with raster pattern out of quantitative study methods involved 90 instructors teaching Turkish language as a foreign language. "21st century teaching skills usage scale" and "personal data form" have been used as means of data collection. In consequence of the study, it has been determined that the level of the use of 21st century skills of teachers of Turkish as a foreign language is over intermediate level (x= 3,98); there is a meaningful discrepancy according to gender and institutions worked in; there is no meaningful discrepancy according to age, field of graduation and service duration. Various proposals have been brought forward in line with the findings of the study.
Kapitalizm ve Türkiye-I (Kapitalizm, Tarih ve Ekonomi), 2005
Değişimin yönü ve gerçekleşme biçimlerini anlamamız açısından "yasalar" özel bir öneme sahiptir. Süreci anlamamız açısından sadece çıkartılan yasalar değil, yasaların çıkarılma sürecide gerçekliğe ilişkin bir çok ipucu sağlıyor. Yasaların çıkarılma süreci, belirli nesnel çıkarları temsil eden aktörler yada sınıfların kendi aralarında çatışmalara yada bir dizi ittifakların varlığına neden olmuştur. Tüm bu ittifak yada çatışmalar ise, sınıf yada sınıf içi konumları temsil eden birimlerin, siyasal karar alma süreçleri ile olan ilişkilerinin yoğunlaşıp artmasına yol açıyor. Diğer bir değimle uyum yada reform süreci, sınıf ların biçimlendirdiği "devlet"in de değişim göstermesine ve sürece uyum göstermesine neden oluyor. Yasalar bu anlamda sadece reform yada uyum sürecini anlamamızı kolaylaştırmıyor, çok daha önemlisi kapitalizmin genel dinamiklerine ilişkin teorik çıkarımlar yapmamızı kolay laştırıyor.
https://drive.google.com/file/d/1peNYTQoQLrz45qEgLm3E_H2mqjtw04x4/view, 2019
Özet Değişen ve gelişen Dünya’da sosyal bir varlık olarak insan nasıl ki başkalarıyla birlikte yaşamak zorunda ise, bu toplumsal yaşam içinde iletişim de kurmak zorundadır. Kurduğu iletişim mutlaka bir ötekini gerektirir. Bu öteki dediğimiz bazen bir insan, bazen bir nesne, bazen yaratıcı olabilmektedir. 21. Yüzyıl dünyasında insanlığın geldiği noktada insan kendini yeniden tanımakta, etrafındaki değişen her şeyi ve yeni olan her şeyi keşfetmek durumundadır. Her gün yeni oluşumlara gebe olan 21. Yüzyıl yani siber çağı, insanların karşısına mekanik bir ordu ile çıkarken, insani değerlerin, toplumsal değerlerin ve kültürel değerlerin yok olmasına da sebebiyet vermektedir. Buna ilaveten, artan nüfus, iklim değişimi, göçler, farklı kültürlerle bir arada yaşamak, teknoloji insanı bir kıskaca almış ve tehdit etmektedir. Teknolojinin sürekli geliştiğini, yenilikler sunduğunu ve hayatı kolaylaştırdığını düşünsek bile, diğer yandan insan yalnızlaşmaya, yobazlaşmaya, kendi dünyasına çekilmeye ve ailesinden başlayıp akrabalarına kadar bütün bağlarından koparmaya, sağlık açısından ve ruhsal problemlere sebebiyet vermeye başlamıştır. Bu durumda, bu teknolojik orduyu en iyi şekilde ve dozunda kullanmanın yollarını bulmak adına sosyal, ailesel ve kültürel değerlere sahip çıkarak, eğitimden sanata, spora kadar etkinlikler ve projeler yapılmalıdır. Evvela kendimizi tedavi edip, sonra da çocuklarımızdan başlayarak tekrar dünya düzeninde insana değer vermeyi ön plana almamız gerekmektedir. Her bir bireyin mutlaka bir ilgi alanını keşfedip, ortak paydalarda buluşarak farklı sosyal-kültürel alanlar yaratmak, muhabbet ve insani duyguları öne çıkarmak amacıyla yeni sosyal ve sorumluluk projeleri oluşturmayı hedeflemeliyiz. Yani aslında İnsana, insan olduğunu ve etrafındaki her şeyin kendisine hizmet için var olduğunu hatırlatmalıyız.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.