Academia.eduAcademia.edu

ÇOK ÇEŞİTLİLİK VE DEMOKRASİ PHİLİPPE VAN PARİJS HAKKINDA FİKİRLER

2019, International Migration and Mobility: Challenges of Multicultural Societies in a Globalizing World

https://doi.org/10.1057/9781137550309_4

1992' de Robert Phillipson (Phillipson, 1992) diğer dilleri harcayarak o dönem-de giderek daha fazla işgal alanı kazanan İngilizcenin göründüğü hâkim konu-ma karşı şiddetli bir saldırı olan Linguistic Imperialism'i yayınladı. Yazara göre, İngilizcenin dünya çapında yayılması diğer dillerin haklarını altüst etti, sömürge yönetimini uzattı ve hatta genişletti. Şimdi, neredeyse otuz yıl sonra, İngilizce daha da baskın hale geldi ve internetin genelleşmesi onun küreselleşmesinde önemli bir rol oynadı. Phillipson herhangi bir dil politikasının siyasi sonuçlarını haklı bir şekilde vurguladı. Gerçek şu ki, İngilizcenin gelişmesi, anadili İngilizce olan hükü-metlerin aktif politikalarıyla durmak bilmeden ilerliyor, özellikle gençler, onu sa-dece iş dünyasında değil kültürel alanlarda da toplumdaki en modern gelişmelere ayak uydurmak isteyen herkesin öğrenmesi gereken dil olarak görmeye başlıyor. Sormak istediğim soru şudur: İngilizcenin görünüşte durdurulamaz yükselişi-nin, çok çeşitliliğin ve bunun gerektirdiği çok dilliliğin istisna yerine norm haline geldiği toplumlarda demokrasinin uygulanma şekli üzerinde bir etkisi var mıdır? Demokratik bir devlet biçimi, tanımı gereği, vatandaşların devlet politikalarına aktif katılımını ifade eder. Bu katılımın mümkün olabilmesi için vatandaşların se-sini duyurması gerekir ve seslerini duyurabilmek için dile ihtiyaçları vardır. Avrupa' da, yakın zamana kadar, dil neredeyse hiç konuşulmayan bir sorundu. Görünüşe göre ülkelerin çoğu tek dilliydi ve İspanya (Bask ve Katalanca), Fransa (Breton), Birleşik Krallık (Galce) gibi pek çok ülkede olduğu gibi gerçekte olma-salar bile siyasi gerçeklik tek dilli olarak göründü. Bu çok dilli ülkelerde, halk eği-timi, politik olarak baskın dilde yani tek dilde yönetiliyordu. Dilsel azınlıkların dikkate alınacak bir sesi yoktu. Buna Benzer, ancak çok daha karmaşık bir duruma örnek olarak, on iki fark-lı dile varan bir dil çeşitliliği ile Avusturya-Macaristan İmparatorluğu verilebilir.