Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020, Uluslararası Yunus Emre ve Anadolu’da Türk Yazı Dilinin Gelişimi Sempozyumu (Kırşehir, 4-6 Ekim 2018) Bildiriler Kitabı
Şairnâmeler, bir âşığın kendi döneminde ya da kendinden önce yaşamış âşıkların veya divan şairlerinin birtakım özelliklerine yer verildiği manzumelerdir. Âşıklar destanı, ozanlar şiiri, tekerleme, âşıklar serencamı, âşıknâme gibi adlarla anılırlar. Farklı dönem ve bölgelerde yaşamış âşıkları ele alan şairnâmeler olduğu gibi aynı dönem ve bölgede yaşamış âşıkları ele alan şairnâmeler de vardır. Klasik Türk edebiyatındaki şuarâ tezkirelerine benzeyen fakat onlar kadar ayrıntılı bilgi vermeyen şairnâmeler, önemli biyografi kaynaklarındandır. Hem divan şairleri hem de âşıklar tarafından kaleme alınan şairnâmeler mevcuttur. Şairnâmeler aracılığıyla dönemin popüler şairlerine, döneme etki eden şairlere, şairlerin mahlaslarına, memleketlerine, devirlerine, şiirlerinden birtakım dize iktibaslarına, edebi zevklerine, eleştiri anlayışlarına, bağlı bulundukları zümreye, hiç bilinmeyen saz ya da divan şairlerinin isimlerine ulaşılabilir. Bu bakımdan şairnâmeler, yeni bilgiler / malzemeler çıkarma ve bu bilgileri / malzemeleri araştırmacıların dikkatlerine sunma da önem arz ederler. Özellikle âşık sanatkâr tipinin üretmiş olduğu şairnâmeler üzerine, bugüne kadar sınırlı sayıda çalışma yapılmıştır. Yapılan çalışmalarda da şairnâmelerin, şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durulmuş, şuara tezkireleriyle olan benzerlik ve farklılıklarına yer verilerek, tespit edilen şairnâmeler tanıtılmaya çalışılmıştır. Şairnâmeler, âşıkların gözüyle âşıkların anlatıldığı eserlerdir. Bu çalışma, Türk edebiyatının en önemli simalarından olan Yunus Emre’nin âşıkların gözü ve gönlündeki yerini ortaya çıkarmak amacıyla hazırlanmıştır. Bu bağlamda ilk olarak şairnâmeler hakkında özlü bilgilere yer verilecek, akabinde tespit edilen şairnâmelerde Yunus Emre’nin nasıl yer aldığı konusu örneklerle irdelenecektir. Böylece her dem yeniden doğan Yunus Emre’ye âşıkların gözüyle bakılmaya çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Şairnâmeler, Yunus Emre, âşık, şuarâ tezkireleri.
Türk kültürünün kilometre taşlarından biri olan Yunus Emre, Türk tasavvufunun Anadolu'daki en önemli temsilcisidir. Yunus Emre'nin tarihi kimliği hakkında yeteri kadar bilgi bulunmasa da kerametlerinden oluşan efsanevi hayatı dilden dile nakledilmektedir. Saim Sakaoğlu'nun Behçet Mahir'den derlediği menkıbede Yunus Emre, devrin yaşamına uygun bir elbise ile fiktif dünyada varlığını sürdürür. Bu dünyada anlamlı yolculuk metinde yer alan arketiplerin gizil dilinin çözümlenmesiyle gerçekleştirilir. Yirminci yüzyılda anlatma esasına bağlı metinlerin çözümlenmesinde ve incelenmesinde multi-disipliner bir çalışma yürütülmektedir. Felsefe, sosyoloji, psikoloji ve mitoloji vb. bilimlerin verileri ışığında fiktif metinlerin/edebî eserlerin gizil tarafları anlaşılmaya çalışılmaktadır. Bir kültürün ontik serüvenini/erginlenmesini dile getiren anlatılar vasıtasıyla bireyler var oluş sürecini gerçekleştirir. "Yaşanmışlıklar ağıyla örülmüş anlatmaya dayalı türlerin amacı, deneyimlerden faydalanılarak kendilik bilincimizi kurabilmemizdir." (Şenocak, 2013: 2535). Öz bilincin sağlanmasına yardımcı olan bu anlatılarda insanlığın kolektif/ortak bilinç dışından izlere rastlanır. Bunlar semboller vasıtasıyla geleceğe taşınır. Kolektif bilinçdışı, Carl Gustav Jung'un "Arketipsel Sembolizm" teorisiyle ilgilidir. Bu teoriye göre bütün insanlar doğuştan getirilen ruhsal bir benzerliğe sahiptir.
ÖZET Dilde zaman içerisinde kullanımdan düşen öğelerin yanı sıra anlamı değişen çok sayıda verilere rastlanır. Bu olgu XIV. Yüzyıla ait Yunus Emre'nin şiirlerinde de çokça görülmektedir. Yunus Emre'nin şiirlerinde ve onun çağdaşlarının eserlerinde geçen birçok sözcük günümüzde artık kullanılmamaktadır. Bazı sözcükler ise günümüzde hâlâ kullanılmakla birlikte anlam değişikliklerine uğramışlardır. Yunus'un şiirlerinin gönümüzde doğru bir biçimde anlaşılması için yaşın, göyünmek, kayı, sanamak, sağınç benzeri unutulmuş sözcüklerin anlamının doğru belirlenmesi; günümüzde kullanılmakla birlikte anlam değişimine uğramış dirilmek, dirlik, istemek, tartmak, ötmek gibi sözcüklerin eski anlamlarının belirlenmesi; tasavvuf düşüncesinin temel terminolojisinin bilinmesi gerekir. Yunus şiirlerindeki arkaik öğeler iki genel gruba ayrılabilir. Bunların bir bölümü Eski Türkçe metinlerde görülmeyen, yalnızca Oğuzcaya özgü öğelerdir. Bir bölümü ise Türkçenin en eski metinlerinde de görülen fakat günümüzde kullanımdan düşmüş sözcüklerdir.
Uluslararası Yunus Emre ve Anadolu'da Türk Yazı Dilinin Gelişimi Sempozyumu, 2020
Prominent figures in Turkish culture mostly come from the Sufi tradition. Mawlana Jalal ad-Din Rumi, Yunus Emre, Haji Bektash Veli and Haji Bairam are Sufis that come to mind first. The two areas that Sufis are most successful and ahead of others are poetry and music. Turkish music basically developed as dervish music, and the most elaborate examples of Turkish taste came to existence in this area. Thus, classical Turkish music is the work of Mevlevis to a great extent. It is impossible to show a greater poet than Yunus Emre in Turkish literature. He is the most significant poet whose poems were composed most in Turkish music. Numerous people varying from Ismail Dede Efendi, the greatest Turkish composer, to Sadettin Kaynak composed Yunus’ poems over and over again. Thus, Yunus' poems reached to people more easily in the form of beautiful tunes thanks to these composers. It was found that 255 of Yunus poems were composed. Occasionally, a poem was composed eight to ten times - as in the case of "I’m walking, my heart ablaze...charred I’m burning". A great deal of Yunus Emre's poetry was composed in the form of hymns. It is found that composers sometimes preferred to further increase the impact of music in their compositions by adding expressions such as "Alhamdulillah" “Lâilâhe illallah” and “Hû”. Hymn, the common name for religious and Sufi poetry and their musical composition, has been mentioned until today with the name of Yunus as if it is a form/genre unique to Yunus. It has become a Turkish tradition to read Yunus’ hymns as well as Quran and Mawlid-i-Sharif at holy nights and in almost every gathering for praying. Yunus’ poetry getting inside the mind and inscribed at the heart with the influence and simplicity of proverbs, and composed by numerous composers using various tunes, attitudes and methods has played a part in almost every cult ritual including in Alevi-Bektashi stages that found a place in the Anatolian geography. In other words, the seat of honour in dervish music belongs to Yunus, and there has been no one else to take his place until now. This paper attempts first to follow, using written sources, the trace of how Yunus Emre poetry transformed into hymns and entered to dervish lodges, the first and major natural conservatoires of our classical music. In the second part, extensions in the lyrics of Yunus’ composed poems will be examined, and finally, Yunus’ hymns in the popular hymn books will be discussed.
Yunus Emre’nin Divan’ı Oğuz Türkçesinin kuruluş dönemi ve bu dönem özellikleri için akla ilk gelen eserdir. Bu eserin öneminin bilinmesine rağmen henüz dili üzerinde istenilen düzeyde çalışmalar yapılamamıştır. Bunun en önemli ve belki de tek nedeni Yunus Emre’nin eserinin kendisinden sonra gelen Yunus Emrelerin şiirleriyle karışması, gerçek Yunus Emre’nin dilini ortaya koyacak sağlam metnin elde edilememiş olmasıdır.Bu güçlüğe rağmen araştırmacılar eldeki nüshalardan gerçek Yunus Emre’ye ait şiirleri tespit etmeye çalışmışlardır. Bunun gibi Yunus Emre’nin dili ve Divan’ından yola çıkarak Oğuz Türkçesinin dil özelliklerini ortaya koymaya çalışan araştırmalar da mevcuttur. Bu bildiride Yunus Emre’nin Risaletü’n-Nushiyye’si ve Divan’ında geçen bütün tasviri fiil yapılarının ele alınıp döneminde ve Türkiye Türkçesinde kullanılan tasviri fiil yapılarıyla karşılaştırılması amaçlanmıştır.
Palet Yayınları, 2022
Yunus Emre, Anadolu‟nun karıĢık döneminde insanları kardeĢliğe, sevgiye, merhamete davet etmiĢ Türk edebiyatının olduğu kadar düĢünce dünyasının da en önemli Ģair ve mütefekkiridir. Yunus Emre‟nin fikirlerini veciz bir Ģekilde anlatımı, teĢbih, istiare, tezat gibi edebî sanatlarla örülü ifadeleri ve son derece yalın Türkçe kullanımı Ģiirlerini eĢsiz kılan baĢlıca üç temel özelliktir diyebiliriz. Nitekim Yunus Emre Ģiirlerinde tasavvufî açıdan duygularına yer vermesinin yanı sıra kendini bilmenin, insan-ı kâmil olmanın, Yüce Allah‟a ulaĢmanın yollarını anlatan mürĢid aynı zamanda toplumun sıkıntılarını ve onların nelerden kaynaklandığını da dile getiren bir aydındır. Yunus Emre‟nin çağları aĢan Ģiirleri her dönemde insanlara rehber olacak niteliktedir. Bu sebeplerle büyük Ģairin eserleri günümüze dek pek çok araĢtırmacı tarafından incelenmiĢtir. Ancak son derece arı bir Türkçe kullanan Yunus Emre‟nin manzumelerinde farklı açılardan anlam derinliğinin incelenmesi; baĢta edebiyat bilimine ve diğer alan incelemelerine her dönem fayda sağlayacaktır. Dolayısıyla bu bildiride Yunus Divanı‟nında zikredilen toplumun sıkıntıları ve o sıkıntılara çözüm önerileri incelenmiĢtir. ÇalıĢma Yunus Emre Divanı‟nın titizlikle tedkîk edilmesi neticesinde belirlenen yirmi sekiz beyitten oluĢmaktadır. Belirlenen bu Ģiirlerde Yunus Emre‟nin gözünde toplumun temel sorununun kökeninde üst kesiminden baĢlayarak halkın Ġslâm‟dan uzaklaĢmasının en büyük sorun olarak belirtildiği gözlenmiĢtir. Bu bilgiden hareketle insanların fetva verecek yetkide olmasına rağmen yaĢantılarıyla sözlerinin birbirine uymadığı, ölüm gerçeğinin göz ardı edildiği, helâl unsurlarla haram unsurların birbirine karıĢtığı ve toplumda gerçek manada mümin kiĢilerin az olduğu gibi konular temel sorunun alt tipinde tespit edilen hususlardır. ÇalıĢma belirlenen Ģiirlerin tarafımızca yorumlanmasının ardından tasnif edilen konuların yüzdelik dilimlerini gösteren tablo ile tamamlanmıĢtır. ÇalıĢma ile Yunus Emre‟nin fikir dünyasına derinden vakıf olmak, bunları gelecek kuĢaklara aktarmak, alan çalıĢmalarına katkı sağlamak ümit edilmektedir.
Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2021
Yunus Emre Türk edebiyatının zirve şahsiyetlerindendir. Şiirlerinde Türkçenin gücünü ortaya çıkarmış ve Türkçe ile adeta bir atasözü hâline gelmiş sözceler oluşturmuştur. Anlambilimsel yöntemler ise bir metni çözümlemeyi amaçlar. Bu yöntemler F. de Saussure öncülüğünde Fransız diline uygulanmış ve izleyicileri tarafından da uygulanmaya devam etmektedir. Türk dilinin anlatım kabiliyeti, derinliği ve sanatsal işlenilebilirliği anlambilimsel yöntemlerle incelenmeye oldukça uygundur. Bu bağlamda, göstergebilimsel ve dilbilimsel çözümleme yöntemleri Türkçe metinlere de uygulanmaya başlanmış ve önemli sonuçlar elde edilmiştir. Yaptığımız çalışmada Yunus Emre’nin “Aşık Canı Ölmeye” şiiri temel alınarak, genel anlamda da Yunus Emre’nin eserlerinde aşk ve ölüm kavramları üzerinde bir çözümleme denemesi oluşturulmuştur. Çalışmada J. Derrida’nın “Yapıbozucu eleştiri” yöntemi, A.J. Greimas’ın “Göstergebilimsel Dörtgen” şeklinde tanımladığı çözümleme yöntemi, U. Eco’nun “üst okur”, M. Riffaterre’in “örnek okur” kavramları kullanılmıştır. Bu kavramlar metin dilbilimi düzlemine indirgenerek, metinler ve bağlamlar merkeze alınarak çözümlemeye dâhil edilmiştir. Aşk ve ölüm temel metaforları üzerinden anlamsal gelişimler tespit edilerek sonuca ulaşılmıştır.
YUNUS EMRE (Hayatı-Düşünceleri-Eserleri), 2022
Beykent Üniversitesi Yayınları, 2022
Türk dilinin, Türk şiirinin ve düşünce dünyasının en önemli isimlerinden birisi Yunus Emre’dir. Onun 13. yüzyılda ortaya koymuş olduğu fikirler, günümüzde dahi ortak evrensel algıya ve pragmatik çıkarımlara göndermeler yapar niteliktedir. Bu nedenle Yunus Emre’nin fikirlerinin aktarıcısı olan şiirleri birçok bilim dalı tarafından birçok açıdan incelenmiştir. Ancak alan yazın tarandığında Yunus Emre’nin şiirlerinin dilbilimsel açıdan yeterince incelenmediği tespit edilmiştir. Bu çalışmada Yunus Emre’nin Divan’ında yer alan şiirleri, dilbilimin alt dallarından biri olan anlambilime ilişkin kuram ve araçların küçük bir bölümü kullanılarak çözümlenmeye çalışılacaktır. Alan yazın incelendiğinde Yunus Emre’nin Divan’ında en fazla “aşk” kavramının üzerinde durduğu tespit edilmiştir. Bu nedenle çalışmada anlambilim ve şiir çözümlemesi hakkında teorik bilgiler verildikten sonra alan yazındaki bilgiler ışığında Yunus Emre’nin “aşk” izleğinde görülen şiirleri çözümlenecektir.
YUNUS EMRE, 2024
Yunus Emre'nin yaşamı, şiirleri ona yazılan şiirler, hakkında yazılanlar...
Littera Turca, Littera Turca Journal of Turkish Language and Literature, , 2022
ÖZ Türk din musikisinin kolu olan ilahiler, tekkelerde zikir esnasında müritlerin duygu yoğunluğunu arttırmak amacıyla okunan eserlerdir. Bu bağlamda ilahilerin çeşitli dinî toplantılarda okunması yaygındır. Yunus Emre'nin ilahileri ise bestelenmeye müsait ahenk yapısı dolayısıyla günümüze kadar varlığını sürdürmüştür. "Ben yürürem yane yane" matlalı ilahi, bestekârı belli olmak üzere dokuz; anonim olmak üzere ise dört kez bestelenmiştir. Söz konusu ilahinin Cumhuriyet'ten önce Dede Efendi, Kemal Efendi ve Hâlis Efendi tarafından; Cumhuriyet'ten sonra ise Selahaddin Pınar, Özata Ayan, Cüneyt Kosal (iki ayrı makamda), Murat Özkan ve Ahmet Özkök tarafından bestelendiği tespit edilmiştir. Bu makalede Yunus Emre Divanı baskılarında yer alan ilahinin nüsha farkları incelenmiş, anonim besteler hariç tutularak, bestekârları belli olan ilahinin nota nüshalarından yola çıkılmış ve hangi dörtlüklerin bestelendiği tespit edilmiştir. Ardından musikide ve şiirde ahengi yaratan ögelerin bestekârların söz konusu dörtlükleri seçmesinde ne derece etkili olduğu tayin edilmeye çalışılmıştır.
Arkeoloji ve Sanat Tarihi Alanında Yenilikçi Araştırmalar, 2021
Many subjects in Christian religious architecture, both in the Old Testament and the New Testament, can be seen as paintings or stone decorations on the facades or walls of churches or monasteries. With these scenes, it is aimed to reinforce the sanctity of the building and to convey information about religious issues to the visitors. Considering the conditions of the period when the literacy rate was very low, it can be understood how important the thematic scenes expressed with the visuals on the facades of religious buildings are. Some churches in Anatolia, especially in the Eastern Anatolia Region, stand out in terms of the density of thematic scenes on their facades. Especially the facade surfaces of the Holy Cross (Akdamar/Ahtamar) Monastery Church on Akdamar Island in Lake Van are covered with depictions of many themes. Hz. Abraham's sacrificing his son, the Prophet Jonah being thrown into the sea, Hz. The expulsion of Adam and Eve from Paradise, Hz. The struggle of David and King Goliath, Samson and the Philistine duo, three Hebrew youths in the fire, Hz. Mary and Hz. Scenes such as Jesus and Daniel in the Lion's lair are the main ones. Although not as intense, there were scenes with similar religious themes in churches and monasteries in the historical Tao Klarceti Region, which includes Artvin and Erzurum regions. E.g; The depiction of the Prophet Jonah thrown into the sea on the southwestern façade of the Holy Cross Church and the depiction of the Prophet Jonah thrown into the sea, which was carved on the side wall of the entrance door on the south façade of the Haho (Bağbaşı/Haholi) Monastery Church in the Tortum District of Erzurum, are similar in terms of subject matter. However, these two scenes, which are similar in subject and made with the relief technique, contain great differences in terms of style and description.
Edebî Eleştiri, 2022
Bu çalışmanın amacı Yunus Emre’ye yazılmış şiirleri tespit ederek şairlerin Yunus Emre algılarını ortaya koymaya çalışmaktır. Bunun için Yunus Emre’nin edebiyat dünyasına kazandırıldığı 1913 yılından itibaren Yunus Emre için yazılmış şiirler başta şair için hazırlanmış dergi özel sayıları olmak üzere antolojilerden ve çeşitli kaynaklardan taranarak bibliyografik bir liste hazırlanmış; bu liste esas alınarak bir tasnif denemesine gidilmiştir. İncelenen şiirlerde Yunus Emre’nin millî edebiyatın ve millî bilincin kaynağı olarak halk edebiyatı, tekke edebiyatı ve âşık edebiyatını beslediği, şairi hümanist dünya görüşü açısından değerlendiren birtakım şair ve yazarlarca sevgi, aşk, hak, adalet gibi evrensel temaları dile getiren bir şair olarak algılandığı ve Yunus Emre’nin dinî-tasavvufî yönüne odaklanan şiirlerin İslam akaidine bağlı bir Yunus Emre imgesi çizdikleri görülmüştür. Yunus Emre’nin esas portresinden yer yer uzaklaşan bu şiirler çoğu kez ideolojik yahut romantik karakterli bir yapı arz etmektedir.
YUNUS EMRE DİVANINDA GEÇEN İKİLEMELER ÜZERİNE, 2018
Dilin söz hazinesi, dilde yer alan temel söz varlığı unsurları, yabancı sözcükler, ikilemeler, deyimler, atasözleri, kalıp sözler vb. anlatım kalıplarının hepsini kapsamaktadır. Türkçenin söz varlığı unsurlarından olan ikilemeler, Türk dilinin her döneminde olduğu gibi Eski Anadolu Türkçesi döneminde de yaygın olarak kullanılmıştır. Eski Anadolu Türkçesi dönemi eserlerinden olan Yunus Emre Divanı, dönemin söz varlığı hakkında da bilgiler ihtiva etmektedir. Çalışma boyunca Yunus Emre Divanı, dil yönünden bir incelemeye tabi tutulacaktır. Bu çalışmada, Yunus Emre Divanı’nda yer alan ikilemeler, sözcük kökenine göre sınıflandırarak ele alınacaktır. Türkçe kökenli ikilemeler son eklerine göre sınıflandırılacaktır. Bu sınıflamanın ardından, alıntı kelimelerle kurulan ikilemeler ve alıntı yapılarla kurulan ikilemeler üzerinde durularak bu yapılar örnekleri ile tanıtılacaktır. Daha sonra, iki Türkçe kelime arasındaki atıf terkibi örnekleriyle verilecektir. Çalışmada uygulanan taramalar sonucunda Divan’da en çok iki Arapça kelimeden oluşturulmuş ikilemeler tespit edilmiştir. Türkçe ikilemelerden ise en çok adlarla kurulan yalın durumdaki ikilemeler kullanıldığı görülmüştür. Eserde Türkçenin söz varlığına katkı sağlayan ikilemelerin sayıları ve kullanımları da tespit edilmiştir.
Turkish Academic Research Review, 2023
Kelimeler, kullanıldığı zaman dilimindeki toplumun zihniyetini yansıtır. O toplumun dünyaya, hayata, insana bakışını ifade eder. Bununla beraber insanların ve toplumların diğerlerine göre daha fazla önem atfettikleri kimi kutsal kelime ve kavramlar vardır. Din, vatan, millet, hürriyet, bayrak, ezan bunlardan bazılarıdır. Özellikle “vatan” mefhumu, zaman içerisinde kullanıldığı muhtelif anlamlarla ayrı bir önem kazanmıştır. Tasavvufta, sosyolojide ve siyasette birbirinden farklı anlam ilişkileri içinde kullanılan “vatan”, uğruna canlar feda edilebilecek yüce bir değerdir. “Vatan sevgisi imandandır.” sözü etrafında şekillenen bu kutsiyet, hayatın her alanında olduğu gibi edebî eserlerde de görülür. Özellikle şiirlerde bu kelimenin kullanım alan ve anlamları dönemlere göre de farklılıklar arz etmektedir. Dilimize Arapçadan giren “vatan” kelimesine ilk olarak 13. yy. edebî metinlerinde rastlanmaktadır. İslami dönem Türk şiirinin ilk örneklerinde genellikle ahiret ya da sevgilinin yaşadığı yer gibi daha çok soyut anlamlarıyla kullanılan “vatan” kelimesi; zamanla anlam genişlemesine uğramış ve toprak, memleket, insanın doğduğu yer, aynı dil ve inanca mensup insanların yaşadığı muhit, bir milletin yaşadığı coğrafyanın tamamını kapsayan toprak parçası gibi yeni ve somut anlamlar da kazanmıştır. Kelimenin bugünkü anlamı kazanmasında, Tanzimat’la başlayan her alandaki yenileşme süreci etkili olmuştur. Bu çalışmada “vatan” kelimesi ve bağlantılı kavramlar olan “yurt, memleket, memalik, mülk, diyar, il, şar” kelimelerinin 13 ve 14. yy. şiirindeki yansımaları ve anlamları üzerinde durulmaya çalışılmıştır. Öncelikle “vatan” mefhumunun günümüzdeki kullanımı, Tanzimat, Millî Edebiyat ve Cumhuriyet Dönemi şairlerimizin bu kavramı şiirlerinde ele alış biçimleri, divan şiiri ve tasavvuf kültüründe kelimenin anlamları irdelenmiştir. Daha sonra Türk İslam edebiyatının ilk dönem eserleri olarak telakki edilebilecek olan Yunus Emre, Ahmedî ve Kadı Burhaneddin’in eserlerinde “vatan” mefhumunun nasıl ve hangi manalarda kullanıldığı, eserlerdeki şiir örnekleriyle incelenmeye çalışılmıştır. Bu vesile ile İslami edebiyatın ilk eserlerinden günümüze, “vatan” mefhumunun anlam seyrine bir kapı aralanması amaçlanmıştır.
Yunus Emre’nin Vefatının 700. Yıl Dönümü Anısına Uluslararası Türkçenin Anadolu’da Yazı Dili Oluşu Sempozyumu Ankara: Türk Dil Kurumu, 2021
Bu çalışmada Türk dilinin ve tasavvufunun müstesna şahsiyetlerinden biri olan Yunus Emre"nin şiirlerinde "gönül" kavramı irdelenecektir. İnsan kalkışlı bir düşünce sistemi olan tasavvuf, gönlü merkeze alan bir yaklaşımı benimser ve bu yönüyle hedefi gönül terbiyesi ve imarıdır. Tanrının tecelligâhı ve nazargâhı olarak kabul edilen gönle tasavvuf düşüncesinde hususi bir yer ve önem atfedilmiştir. Bu anlamda Türk dilinin söz üstadı Yunus Emre de, ruh dünyası ve tasavvuf anlayışı doğrultusunda "gönlü" şiirlerine ziyadesi ile konuk etmiş bir şairdir. Şiirlerinde nicelik açısından anlamlı bir yekûn oluşturan "gönül" kavramı çeşitli anlam ilişkileri çerçevesinde kullanılmıştır. Bu doğrultuda Yunus"un şiirlerinin önemli bir cephesini oluşturan gönül kavramına ve anlam çerçevesine odaklanılarak onun "gönül dünyası" okunmaya çalışılacaktır.
TÜRK HALK ŞİİRİNDE “YAŞNAME”LER VE YUNUS EMRE’NİN “DÜŞDİ GÖNÜL” ADLI ŞİİRİ ÜZERİNE BİR DEĞERLENDİRME
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.