Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020, 3. Yılında OHAL'in Toplumsal Maliyetleri (Ropor)
…
1680 pages
1 file
3. Yılında OHAL'in Toplumsal Maliyetleri Raporu Güncellenmiş metin. 20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL, görünürde 20 Temmuz 2018 tarihinde sona ermiştir. Ancak, realitede, sona erdirilmek yerine 31 Temmuz 2018 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanan, 7145 Sayılı “Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ve bazı ilave mevzuat değişiklikleri ile sonsuza dek uzatılmıştır. Bu sebepledir ki görüntüde 20 Temmuz 2018’de sona eren ancak uygulamada halen devam eden OHAL toplumsal bir yük olarak ülke ve toplum üzerinde binmeye ve Türkiye’deki tüm kişi ve kurumları baskılamaya veya ezmeye devam etmektedir. Bu araştırmamız, ülkede fiili olarak devam eden OHAL’in toplumsal yükünü araştırmak ve onun, birincil, ikincil ve üçüncül mağdurları üzerine olan etkilerini analiz etmek üzere tasarlanmış bir çalışmadır.
2. Yılında OHAL'in Toplumsal Maliyetleri (Rapor), 2019
Bu çalışma 15 Temmuz 2016 tarihli menfur darbe girişimi sonrasında, hükümet tarafından, muhtemelen, 3 ay bile sürmesine gerek duyulmadan kaldırılacağı beyanları ile ilan edilen, ancak ilk 3 ayı dolduktan sonra, 7 sefer daha uzatılarak toplamda iki yıl süren OHAL’in ortaya çıkardığı bireysel ve toplumsal mağduriyetler kapsamında, ülkede yaşanan, sosyal, siyasal, ekonomik baskı ve hak ihlallerinin boyutlarını araştırmak üzere “Mağdurlar için Adalet” topluluğu tarafından tasarlanmış ve yürütülmüş sosyal bir araştırmadır. Araştırma, Mağdurbilim (Viktimoloji) inceleme ilkeleri çerçevesinde tasarlanarak yürütülmüş ve toplumdaki, birincil , ikincil ve üçüncül mağdur, tüm kesimlerin OHAL’le ilgili mağduriyet, deneyim ve algılarını ölçebilecek bir çerçevede gerçekleştirilmiştir. Belirtilen çerçevede, araştırmamıza; • OHAL ve/veya KHK mağdurları • OHAL ve/veya KHK mağduru yakınları • DOĞRUDAN mağduriyeti olmayan bireyler; kategorilerinde olmak üzere OHAL uygulamalarına muhatap olmuş tüm toplumsal kesimler dâhil edilmiştir. Böylece, belirlenen, üç kategorideki katılımcıların OHAL’de yaşanan olaylar, durumlar ve hak ihlalleriyle ilgili mağduriyetleri, problemleri, deneyimleri, algıları ve yargıları arasında anlamlı sayılabilecek ilişki veya farklılıkların olup olmadığının da istatistiksel olarak ölçümlenmesi imkânı da elde edilmiştir. Yukarıda belirtilen amaca uygun olarak, araştırmada, her grubun kendi şartlarına uygun soruların sorulması yanında, “Toplumsal algılar/yargılar” bölümünde Likert soru tekniği kullanılarak, farklı katılımcı kategorileri arasındaki algı/yargı farklarının tespit ve ölçümlenmesini sağlayabilecek şekilde çok sayıda müşterek sorular da sorulmuştur. Bu şekilde OHAL ve KHK’larla yapılan uygulamaların toplumun farklı kesimlerinde nasıl algılandığının da ölçümlenebilmesi hedeflenmiştir. Araştırmada yüz-yüze, telefon, posta yolu ile vs. araştırma teknikleri kullanmak yerine, on-line (çevrimiçi) araştırma tekniğinin kullanılmasının temel nedeni, bu tekniğin, çok küçük maliyetlerle “Mümkün olan, en fazla sayıda katılımcıya ulaşma olanağı sağlamasıdır. Bunun yanında; on-line tekniği, katılımcılara kendilerini güvende hissedebilecekleri bir ortamda, gizlilik standartlarına uygun, rahatça ve de “anonim” bir biçimde kendi deneyim ve algılarını kolaylıkla ifade edebilme imkânını da sağlamaktadır. Öte yandan, online-araştırmaların sağladığı güven ve gizlilik fırsatını kötüye kullanılarak, araştırmamızın bilimsel güvenilirlik ve geçerliliğine zarar verebilecek girişimlerin önlenebilmesi için, araştırmamıza katılanlar veya katılmayanlar tarafından da çok sayıda şikâyetin yapılmasına sebep olan, oldukça fazla detay içeren bilgilerin sorulması ve birbirinin tekrarı gibi görülen bazı çaprazlama soru tekniklerinin fazlaca kullanması zorunluluğunu da doğurmuştur. Araştırmamıza katılanlardan, aşırı detaycılık ve çapraz sorularımız hususunda verdiğimiz rahatsızlıktan dolayı özür dilemekle birlikte, kendilerini temin ederiz ki bu uygulamamız sayesinde araştırmamızın bilimsel geçerlilik ve güvenilirliği oldukça yüksek tutulabilmiştir. Bu hususta bir örnek vermek gerekirse; detaycılığımız sayesinde, mağdur veya mağdur yakını katılımcıların yaptıkları veri giriş hataları dahi, ayrıntılı bilgiler ve bu bilgileri kullanarak yaptığımız çapraz analizlerimiz sayesinde kolayca tespit edilerek düzeltilebilmiştir. Diğer yandan, çok eksik, yetersiz, hatalı, tutarsız veya hileli davranış sergilediği belirlenen katılımcıların verileri de araştırma analizlerimizin dışında tutularak araştırmanın bilimsel güvenilirlik ve geçerlilik kalitesi korunabilmiştir. Araştırmanın kapsamı, OHAL sürecinin yarattığı tüm sosyal sorunları ve süreçleri içerecek şekilde, mümkün oldukça geniş tutulmaya çalışılmıştır. Ancak bilinçli olarak araştırma kapsamı dışı bıraktığımız bazı konular da bulunmaktadır. Diğer bir ifadeyle, çok fazla sayıda soru olduğu şikâyetlerine konu olan bunca sorulara rağmen, araştırmamızın, OHAL’in bireylere/topluma yaşattığı mağduriyet ve travmaların tamamını kapsayıcı olamadığının da farkındayız. Bu durumun farkında olarak, araştırmamızın paralelinde “OHAL’de Yaşanan Mağduriyetler Sonucu Ortaya Çıkan Bebek, Çocuk, Yetişkin Ölümleri, Travmalar, İntiharlar, Hastalıklar, İş-Trafik Kazaları, Saldırı, Taciz, Yağma, Kaçırılma Olayları, Kamu veya Özel Sektörde Çalışma Engellerinin Toplumsal Derinliği” araştırma çalışmamızı da yürüttüğümüzü ve belirtilen çalışmamızın sonuçlarının da ayrıca yayınlanacağını bildirmek isteriz. Derinlikli araştırmamızda yer alan başlıklar aşağıdaki gibidir: OHAL’in BEBEK / ÇOCUK MAĞDURLARI /MAZLUMLARI: Anneleri ile birlikte nezarethane /hapishaneyle tanışan; hapsedilmiş ebeveynlerinden ayrılık sorunları yaşayan, biyolojik/koruyucu ailelerinin ellerinden alınma travmaları yaşatılan; yoksulluk, göç, dışlanma sorunları ile yüzleşen, ailelerinin mağduriyetinden etkilenip algı, öğrenme, konuşamama, yürüyememe gibi sosyal, bedensel, ruhsal, psikolojik sorunlar yaşayan mazlum çocuklar. BEBEK / ÇOCUK / YETİŞKİN ÖLÜMLERİ (Tutukluluk durumu, mağduriyetlerin getirdiği stres, üzüntü vb. yolu ile ortaya çıkan ölümler veya ŞÜPHELİ ÖLÜMLER): OHAL’de tutukluluk altında kasıt veya ihmal neticesi ortaya çıkan ölümler, şüpheli ölümler; üzüntü, stres, neticesi çocuk düşürme, ölü doğum vakaları; travma, derin elemle ortaya çıkan, nükseden, ağırlaşan hastalıklar neticesi ölümler. İNTİHAR / İNTİHAR GİRİŞİMİ VAKALARI: OHAL /KHK mağduriyetlerinin getirdiği sağlık sorunları, travmalar veya bunalımlar neticesi ortaya çıkan intihar vakaları. HASTALIKLAR: OHAL mağduriyetlerinin meydana getirdiği tutukluluk, hapis, işsizlik, güvencesizlik vb. gibi şartlar, derin elem, stres, travmalar, tedaviye erişme vb. sorunları neticesinde artan, nükseden veya ilk defa ortaya çıkan fiziksel, zihinsel, ruhsal hastalıklar. İŞKENCE / KÖTÜ MUAMELE VAKALARI: OHAL’de yaşanan işkence veya kötü muameleler neticesinde ortaya çıkan fiziksel, ruhsal, zihinsel travma, sakatlık veya ölüm olayları. UZUN SÜRELİ VEYA HUKUKA AYKIRI TUTUKLAMA / GÖZALTI: OHAL’de "hukuk devleti" ilkelerine aykırı olarak yapılan tüm tutuklama ve gözaltı mağduriyetleri. FİİLİ /FİZİKİ SALDIRILAR: OHAL’in yarattığı sosyal, politik veya psikolojik ortam neticesinde ortaya çıkan fiili saldırılar darp, dayak, yaralanma sakatlanma veya ölüm olayları. CİNSEL SALDIRI veya TACİZ: OHAL’in yarattığı sosyal /politik kutuplaşma neticesinde KHK'lılara veya yakınlarına yönelik ortaya çıkan cinsel saldırılar veya cinsel taciz vakaları. SÖZEL SALDIRI: OHAL /KHK mağdurlarına veya yakınlarına yönelik aşağılama, hakaret, küfür, sözle taciz olayları. MADDİ HAK GASPLARI /MADDİ VARLIKLARA ZARAR /MALLARA EL KOYMA: OHAL /KHK mağduriyetlerinin istismarı yolu ile haksız kazanç sağlanması, mağdurların haklarının -mallarının gasp edilmesi, soygun, el koyma veya yağmalanması yoluyla maddi zarara veya hak kayıplarına uğratılma vakaları. İŞ/MESLEK /YOL /TRAFİK KAZALARI: OHAL mağdurlarının veya yakınlarının yaptıkları işler/meslekler, ziyaretler, nakiller, seyahatler vb. esnasında yaşanan kazalarda yaralanma, sakatlanma veya ölüm vakaları. KAÇIRILMA / REHİN ALINMA VAKASI: OHAL ortamı dolayısı ile ortaya çıkan /yaşanan kaçırılma olayları. KAYIP & KAYBOLMA VAKALARI: OHAL dolayısıyla yaşanan kayıp /bulunamayan kişiler. GÜVENLİK SORUŞTURMASI MAĞDURİYETLERİ: Kamu sektöründe veya özel sektörde işe alımlarda veya sonrasında güvenlik soruşturması gerekçesiyle, bir KHK/OHAL mağdurunun yakını olsun veya olmasın, ülkedeki "ötekileştirilen" herkese karşı yaşatılabilen güvenlik soruşturması mağduriyetleri. OHAL /KHK MAĞDURLARINA KARŞI YAPILAN 'SİVİL ÖLÜM' UYGULAMALARI: OHAL /KHK mağdurlarına özel sektör alanlarında dahi çalışma, iş kurma, lisans-izin-ruhsat alma yasakları; eğitim, sınav, sosyalleşme gibi birçok alanlardaki "insani ve vatandaşlık haklarını" kullanmalarında kendilerine yaşatılan ayırımcılıklar, ambargolar. OHAL /KHK MAĞDURU YAKINLARININ "ÇALIŞMA HAKLARINA" YÖNELİK AYIRIMCILIK veya ENGELLEMELER: KHK'lı yakınlarının, güvenlik soruşturması, mimleme, ötekileştirme vb. gerekçelerle kamuda veya özel sektörde işe girme, çalışma, iş kurma veya diğer haklarının engellenmesi / ayırımcılığa uğrama vakaları. BYLOCK / MOR BEYİN vb. gibi uygulamalar yoluyla yaşanan mağduriyetler. OHAL /KHK MAĞDURLARINA veya YAKINLARINA KARŞI, YAKIN AKRABALARI, İŞ veya SOSYAL ÇEVRELERİNCE UYGULANAN DIŞLANMA, YALNIZLAŞTIRMA veya HASMANE TUTUMLAR: Sosyal izolasyon, sosyal stigma, damgalama, sosyal gerilim veya kutuplaşma vakaları OHAL /KHK MAĞDURİYETLERİNİN veya BASKILARININ, MAĞDUR AİLE FERTLERİ ARASINDA YARATTIĞI "AİLE İÇİ" SORUNLAR: Aile bölünmeleri, boşanmalar, eşler, anne-babalar ve çocuklar arası şiddet, kavga, gerilim, uyumsuzluk, ilişki veya iletişim sorunları. Ayrıca, iktidar veya sosyal çevreden gelen baskılara dayanamayarak, istemeyerek de olsa, boşanma veya eşinden ayrı yaşamak zorunluluğu hisseden eşler arasında ortaya çıkan mecburi boşanma veya ayrılık (ayrı yaşama) vakaları. DİĞER MAĞDURİYET VAKALARI: Yukarıdaki kategorilerde yer almayan mağduriyet vakaları. En son olarak; araştırma çalışmalarımıza katılıp, zaman ve emek sarf eden tüm katılımcılara teşekkürü bir borç biliriz. Ayrıca, araştırmalarımızın, OHAL ve KHK mağdurlarının yaşadığı tahammülü oldukça güç olan sıkıntılar ve hak ihlallerine ulusal, uluslararası düzeyde farkındalık yaratmasını ve de mağdurların önemli bir kısmının iki yılı geçkin olarak çektikleri sıkıntılarından bir an önce kurtulabilmelerine vesile olmasını dileriz.
2016
Hal (OHAL) kanun hükmünde kararnamesi (KHK) ile kamu hizmetinden çıkarılan kamu görevlisi sayısı toplamda 50 bini geçti. Bu sayının çok daha artacağına dair iddialar da var. Bu kadar insan gerçekten darbe girişimiyle ilgili midir, ya da Gülen Cemaati'ne dahil midir bilmemiz mümkün değil. Bununla birlikte, hiçbir ilgisi olmadığından emin olduklarımız var, Siyasal Bilgiler Fakültesi'nden atılan meslektaşlarım[1] gibi. Öte yandan, ilgisi olmadığını söyleyenlerin de aksi kanıtlanana kadar masum olduğunu varsaymak durumundayız şüphesiz. Tabii bir de Gülen Cemaati'nden olmakla birlikte, kusurluluğu ileri sürülemeyenler vardır ki tahminimiz sayıları çokça olmalı.
Çeviri Çalışmaları (3), 2019
Sanayi dünyasından ve özellikle Avrupa’dan elde edilen kanıtlara dayanarak vergi artışlarının/artırımının ekonomik faaliyet üzerinde önemli olumsuz etkileri vardır. Bu makale, bu deneysel bulgunun daha geniş bir örneklem için geçerli olmadığını göstermektedir. Gelişmekte olan dünyada, yüksek vergiler GSYİH’yi düşürmeden gelir elde etmenin etkili bir yolu olabilir. Bu, özellikle kamu malları veya emtiaya bağımlı ülkelere düşük tedarik edilen ülkelerde geçerlidir.
ÖZET Ortaçağ slam-Arap düşünürlerinden olan bni Haldun, çok yönlü bilimsel kişiliği, gözlemleri ve düşünceleriyle dönemini etkilemiştir ve günümüzde de önemini sürdürmektedir. " Tarihçi, felsefeci, sosyolog, iktisatçı ve siyaset bilimci " olarak tanınan bni Haldun kendine özgü felsefi ve ekonomik görüşlere sahiptir. bni Haldun " Mukaddime " adlı eserinde ilmi görüşlerine; sosyal, siyasi, ekonomik, mali olaylara dair ve aralarındaki ilişkilere önemli ölçüde yer vermiştir. bni Haldun Mukaddime'sinde, tarihi olayları neden-sonuç ilişkisi içinde incelemiş ve toplumlara dair bazı sonuçlar elde etmeye çalışmıştır. bni Haldun toplumsal olayları bir çok açıdan çözümlemek için tarihin bilinmesinin zorunluluk olduğu görüşünü savunmaktadır. Bu çalışmada, bn-i Haldun'un yaşadığı tarihi dönem itibari ile kamu maliyesine bakışı incelenmiştir. ABSTRACT Ibn Khauldan who is Middle ages Islam-Arab philosophers, with his scientific personality, observations and ideas has affected his era and, has maintained his importance even in present. Ibn Khauldan who is known as " Historian, philosopher, sociologist, economist, politician scientist " to have Ibn Khauldan's own peculiar philosophical and economic point of views. Ibn Khaldun has mentioned significantly at his named " Muqaddimah " scientific point of views; abaout social, political, economical, fiscal events and, to among the relations. Ibn Khaldun has examined historical events within the correspondence between cause and effect and has tried to get some deductions about communities. Ibn Khaldun has claimed knowing history the opinion which has been " necessity " to analyze from several perspective bir çok açıdan society events. In this study, by examining historical period of time when Ibn Khaldun had lived, Ibn Kahldun's point of view to public finance had been displayed.
Selcuk Universitesi Hukuk Fakultesi Dergisi
ÖZ Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine ilişkin olarak Yargıtay tarafından, yüklenici lehine olan tapu kaydına güvenerek işlem yapan üçüncü kişilerin güvenleri korunmamaktadır. Zira, burada korunmaya değer olan taraf arsa sahibi olarak kabul edilmektedir. Buna uygun olarak, Anayasa Mahkemesi de incelemeye konu bireysel başvuru kapsamında yükleniciden tapu devir alan üçüncü kişi niteliğindeki başvurucuların mülkiyet haklarının ihlâl edilmediği sonucuna varmıştır. Ancak, bahsedilen karar ve Yargıtay'ın yerleşik uygulaması oldukça eleştiriye açıktır. ANAHTAR KELİMELER: Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, Arsa payı, Geriye etkili fesih, İleriye etkili fesih, Güven ilkesi.
Her hakkı Sakarya Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezine aittir. Yazılı izin olmadan kaynak olarak dahi gösterilip kullanılamaz. Bunu yapanlar hakkında yasal işlem başlatılır. Amaçlarımız Bu bölümü tamamladıktan sonra aşağıdaki bilgi ve becerilere sahip olabileceksiniz: Paranın zaman değeri kavramının anlaşılması Faiz türlerini öğrenmek ve gerekli hesaplamaları yapabilmek Bugünkü değer ve gelecek değer kavramlarını öğrenmek ve gerekli hesaplamaları yapabilmek Borç itfa türlerini bilmek Borç taksit unsurlarını bilmek Borçlarda eşit ödeme tutarlarını hesaplayabilmek Anahtar Kavramlar Faiz Bileşik Faiz Bugünkü Değer Anüite Devamlı Eşit Ödemeler Borç İtfası Eşit Ödemeler Balon Ödeme 2 © Her hakkı Sakarya Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezine aittir. Yazılı izin olmadan kaynak olarak dahi gösterilip kullanılamaz. Bunu yapanlar hakkında yasal işlem başlatılır. Paranın zaman değeri: Gerçek anlamda faizin karşılığı paranın zaman değeridir. Faizin bileşenleri olan ve yukarıda yazılan diğer riskler olmasa da, borç veren kişi karşı taraftan bir bedel talep edecektir. Bu bedel, borç verenin borç alana ödünç verdiğinde, ödünç verilen para tutarı ile orantılı önüne çıkabilecek fırsatları karşı tarafa devretmesinin karşılığıdır. Eğer, borç veren kişi karşı tarafa belli bir dönem için ödünç veriyorsa, ödünç verilen meblağla ilgili önüne çıkabilecek yatırım fırsatlarını karşı tarafa devretmiş olmaktadır. Doğal olarak, kaçırılabilecek olası fırsatların bedelini borç alandan talep edecektir. Aksi halde, borç vermeye yanaşmayabilecektir. Nitekim finans yazınında özellikle temettü politikaları ile ilgili olarak çok kullanılan bir deyim olan "Eldeki bir kuş daldaki iki kuştan iyidir." ifadesi bu durumu çok güzel bir biçimde açıklamaktadır. Enflasyon riski primi: Enflasyon, fiyatların genel seviyesindeki artıştır. Enflasyonun en önemli etkisi paranın alım gücünü düşürmesidir. Enflasyon nedeniyle aynı mal ve hizmetlere sahip olabilmek için gelecekte daha yüksek bir tutar ödenir veya aynı parayla gelecekte daha az mal ve hizmet satın alınabilir. Reel faiz, bugün ödünç verilen fonlar karşılığında alınan bedeldir. Reel faiz, bir diğer deyişle, enflasyondan arındırılmış faiz olup enflasyon risk primi hariç yukarıda belirtilen diğer beş unsurdan oluşmaktadır. Reel faiz 5 © Her hakkı Sakarya Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezine aittir. Yazılı izin olmadan kaynak olarak dahi gösterilip kullanılamaz. Bunu yapanlar hakkında yasal işlem başlatılır. hesaplaması bizim gibi göreceli yüksek enflasyon yaşayan ülkeler açısından önem taşımaktadır. Çünkü enflasyon nedeniyle vade sonunda elde edilecek faizin satın alma gücü düşecektir. Bunu telafi etmek ve borç verenlerin satın alma gücünü korumak için reel faize, vade boyunca beklenen enflasyon oranı kadar bir enflasyon primi eklenir. Geriye ödeyememe riski primi: Borç alan kişi ve kurumların aldıkları borcun anaparasını ve faizini zamanında ödeyebilme kabiliyetine göre belirlenen risk primidir. Eğer borçlunun ödeme kabiliyeti yüksekse geri ödeyememe risk priminin değeri düşük, borçlunun ödeme kabiliyeti düşükse geri ödeyememe risk priminin değeri yüksektir. Örneğin, devletin kısa vadede iç borçlarını ödeyememe olasılığı yoktur. Çünkü kısa vadede merkez bankası kaynaklarını kullanarak borçlarını ödeyebilir. Bundan dolayı hazine bonosunun faiz oranı risksiz faiz oranı olarak kabul edilir. Aslında burada belirtilen risksiz ifadesi geriye ödeyememe riskinin olmadığını belirtmektedir, diğer riskler hazine bonosunda da söz konusu olduğundan hazine bonosunun faizi diğer risk primlerini ihtiva etmektedir. Borçlunun vadesinde borcun anapara ve faizini ödeyebilme olasılığı düşükse, borç verenler geri ödeyememe riski olarak adlandırılan anapara ve faizi tahsil edememe olasılığı ile karşılaşırlar. Söz konusu riski taşıyan borç verenler bu riskle karşılaşma ihtimali yüzünden daha yüksek bir getiri elde etmek isterler ve geri ödeyememe riski primini yüksek tutarak talep ettikleri faiz oranını artırırlar. Likidite riski primi: İşletmeler bazen tahvil ve finansman bonosu gibi borçlanmayı temsil eden menkul kıymetler ihraç ederek piyasadan borçlanırlar. Eğer bu menkul kıymetler kolaylıkla piyasa değerinden nakde dönüştürülebiliyorsa likiditesi yüksektir, aksi halde likiditesi düşüktür. Söz konusu menkul kıymetlerin kolaylıkla nakde dönüştürülebilmesi için ikincil piyasada fazla bir zorlukla karşılaşmadan satılabilmeleri gerekir. Hazine bonosu ve devlet tahvili likiditesi oldukça yüksek borçlanma araçlarıdır. Çünkü bu araçların alım-satımının yapıldığı aktif bir ikincil piyasa mevcuttur ve elinde bu araçları bulunduranlar bunları bu piyasada kolaylıkla satarak nakde çevirebilirler. Ancak, adı fazla duyulmamış bir işletme tarafından ihraç edilen borçlanma araçlarına ikincil piyasada aynı kolaylıkla alıcı bulunamayabilir. Bu durumda söz konusu borçlanma araçlarını ellerinde tutanlar paraya ihtiyaçları olduğunda bunları satarak nakde çevirememe riski ile karşılaşırlar. Bu riski taşıyanlar likidite primini yüksek tutarak daha fazla faiz talep ederler. Vade riski primi: Uzun vadeli borçlanma araçları faiz riskine daha fazla maruz kalır. Çünkü piyasa faiz oranları arttığında hazine bonosu, devlet tahvili, özel kesim tahvili gibi borçlanma araçlarının piyasa değeri düşer. Uzun vadede faiz oranlarındaki dalgalanmalar daha fazla olabileceğinden ve vade uzadıkça faiz oranı riski de artacağından, borç verenler bu durumu telafi etmek için daha yüksek vade riski primi uygulayarak daha fazla faiz talep edeceklerdir. Ayrıca borç verenler, verdikleri borcu kısa vadeli kaynaklarla finanse ediyorlarsa (örneğin 10 yıllık konut kredisini ortalama 3 aylık mevduatla finanse etmek gibi) vade boyunca yeniden finansman ihtiyacı ile karşılaşacaklardır. Faizler yükselirse yeniden finansman için daha yüksek bir faiz ödemek durumunda kalacaklardır. Bu yönüyle de borç verenler faiz oranı riskine maruz kalacak ve bunu telafi etmek için verdikleri borçlara daha yüksek vade primi uygulayacaklardır. Örneğin, günümüzde mevduatın ortalama vadesinin 3 ay olduğu Türk Bankacılık Sisteminde bankalarımızın uzun vadeli kredi kullandırırken karşılaştıkları en önemli risklerden birisi de budur. Bankacılık sisteminde bu riske "vade uyumsuzluğu" riski de denilmektedir. Kur riski primi: Hesaplamalarını yabancı para birimi üzerinden yapan yatırımcının, ödünç verilen para biriminin yabancı para birimlerine karşı olası değer kaybı riskine karşı talep ettiği risk primidir. Örneğin TL cinsinden ödünç veren yatırımcı, faiz oranının 6 © Her hakkı Sakarya Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezine aittir. Yazılı izin olmadan kaynak olarak dahi gösterilip kullanılamaz. Bunu yapanlar hakkında yasal işlem başlatılır. A, başlangıçtaki anapara miktarı, i dönemsel (yıllık) faiz oranı olsun. Her yılsonunda; o yıl elde edilen faiz, anaparaya eklenerek bir daha yatırılmaktadır. Birinci yılın sonunda elde edilecek faiz, basit faiz formülü kullanılarak aşağıdaki şekilde bulunacaktır: F= A * i 9 © Her hakkı Sakarya Üniversitesi Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezine aittir. Yazılı izin olmadan kaynak olarak dahi gösterilip kullanılamaz. Bunu yapanlar hakkında yasal işlem başlatılır.
ADAM AKADEMİ Sosyal Bilimler Dergisi
Son yıllarda üçüncü kuşak Avrupalı Türklerin Türkiye'ye beyin göçü gerçekleştirdikleri gözlemlenmiştir. Bu çerçevede çalışma üçüncü kuşak Avrupalı Türklerin Türkiye'ye göç kararında kimlik, aidiyet, kültür, çifte vatandaşlık konularının ve iktisadi ve diğer gerekçelerin etkilerini araştırmayı amaçlamaktadır. Bu kapsamda araştırmada yarı yapılandırılmış mülakatlar gerçekleştirilerek yorumlayıcı sosyoloji temelinde bir çalışma yürütülmüştür. Avrupalı Türkler yurtdışında kimliklerini özgürce ifade edebilme fırsatı bulabilmektedir. Avrupa'da ayrımcılıkla karşılaşan bireyler Türkiye'ye geldikten sonra, özellikle milli ve dini kimliğini ifade edebilme alanı bulmuştur. Bunun dışında Türkiye'ye göç etmek bireylerin aidiyet ve kimlik sınırlarını, çifte vatandaşlık ve kültürel değerler üzerinden tekrar değerlendirmesine fırsat tanımıştır.
Dünya Hak İhlalleri Raporu: 10 2020-2021, 2022
Raporumuzun bu bölümünde pandeminin etkisi altında yaşanan ağır ekonomik sorunlar, kitlelerin makro ekonomik politikalarının sonucunda yaşadığı mağduriyetler, küreselleşmenin çöküşü, ekonomik yapının sürdürülebilirliği ile gelir ve servet eşitsizliğine kadar bir çok farklı konu ele alınmıştır. Etkileri devam eden salgın ve ekonomik krizde neoliberal politika ile hareket eden devletlerin özel sektörün çıkarlarını gözettiği gerçeği somut şekilde deneyimlenmiştir Küresel işsizlik 2020’de 33 milyon artmış istihdam oranları ise azalmıştır. Küresel gelir adaletsizliği tarihin en yüksek dönemine çıkmış, dünya nüfusunun en zengin %10 u küresel gelirin %52 sini alırken, nüfusun en yoksul yarısı ise küresel gelirin %8,5 ini ancak kazanabilmiştir. Servet dağılımında ise en zengin %10 tüm servetin %76 sına sahiptir. Dünyanın en zengin 10 insanın günlük kazancı ise 3,1 milyar insanın günlük kazancına eşittir. Tüm dünyada devletlerin borçluluk oranları hızla yükselmiş bunun sonucunda bir çok ülke sosyal ve siyasal baskılara maruz kalmıştır. Ekonomik sorunların derinleşecek olması, yeni teknolojik açılımların ve dönüşümlerin istihdam konusunda oluşturduğu belirsizlikler, işsizliğin meydana getirdiği sosyo-ekonomik problemler, şehirlere göç dalgaları, iklim değişikliği, gelir ve servet dağılımındaki adeletsizliğin giderek daha da artması gibi tüm sorunlar sistemin yeniden yapılandırılmasının zorunluluğuna işaret etmekte ayrıca, bu sisteme kaynaklık eden disipliner anlayışın da sorgulanması gerekliliğini bir kez daha bize göstermektedir.
MÜLKİ İDARENİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI, 2022
M. Emin Atmaca, Mülki İdarenin Yeniden Yapılandırılması; Mahalli İdarelerin, İl ve Devlet İdaresinin Yeniden Yapılandırılması: Demokratik Mülki İdare Modeli, Ankara: Yetkin, 2022, XXXIV+969 s. Demokratik Mülki İdare Modelinin hükümet sistemi değişikliği, devlet idaresi, idari teşkilat, kamu yönetimi vb. konulara ilişkin diğer önerilerinde (5.7.5. sayılı başlık) bazı güncellemeler yapılmıştır. Versiyon 3 (21 Temmuz 2023)
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Covid-19 Pandemisinin Aile Yaşantısına Yansımaları - Rapor 3, 2021
Cemiyetin Üç Rüknü; Aile,Devlet,Millet, 2022
Journal of International Eastern European Studies/Uluslararası Doğu Avrupa Araştırmaları Dergisi,, 2021
Ege 4. Uluslararası Sosyal Bilimler Kongresi, 2022
Istanbul Universitesi Iletisim Fakultesi Hakemli Dergisi, 2009
Geçmişten Günümüze Uluslararası Göç (Filiz Kitabevi), 2022
Liberal Düşünce Dergisi, 2024
Peyama Kurd, 2023
OPUS Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi