Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020, Düşünen Şehir
…
91 pages
1 file
Bu yazı, ortaçağ şehir surlarına siyasi tarih yazını içinde "güç/iktidar" söylemi üzerinden yapılan yaklaşımları eleştirirken, surların kozmolojik anlam içeriğine Selçuklu Dönemi üzerinden eğilir.
Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi - Journal of Turkish Researches Institute, 2019
Abdullah Tevfik (Sur), Azerbaycan ve genel olarak Türk edebiyatının az bilinen yazarlarındandır. Eserlerinin toplu olarak neşredilmemesi ve erken yaşta vefat etmiş olması, bu eksiğin başlıca nedenleri arasındadır. 1882 yılında Azerbaycan’ın Gence kentinde doğan Abdullah Sur, 1906-1909 yılları arasında İstanbul’da bulunarak Rıza Tevfik (Bölükbaşı), Ahmet Hikmet (Müftüoğlu) gibi ünlü ediplerin derslerine katılmış ve burada birçok aydınla temas kurma fırsatı yakalamıştır. Sur’un İstanbul’da tanışmayı başardığı isimlerden biri de dönemin ünlü şairi Nigâr Hanım’dır. Sur, Nigâr Hanım’la tanıştıktan sonra onun hayatına ve sanat anlayışına dair bir makale yazarak Bakü’de, Ali Bey Hüseyinzade yönetiminde çıkan Füyuzat mecmuasına göndermiştir. Bu yazı, Nigâr Hanım üzerine hazırlanmış ilk ilmî makale olma ihtimalini taşımakla beraber, Kafkasya matbuatında Nigâr Hanım üzerine çıkmış ilk ve aynı zamanda tek makaledir. Nigâr Hanım’ın Abdullah Sur’a hediye ettiği anlaşılan “Çırpınma” başlıklı şiiri de ilk kez Bakü’de, bu makale dolayısıyla yayımlanmıştır. Bu çalışmada, Abdullah Sur’un hayatı ve faaliyetleri anlatılmış, “Bir Türk Şairesi Nigâr Hanım” makalesinin ve “Çırpınma” şiirinin transkripsiyonu verilmiştir.
Dilbilim Araştırmaları Dergisi, 1992
Dilbilim Araştırmaları'nın 1991 sayısında peşpeşe yer alan iki yazı (Doğan 199; Eziler-Kıran 1991), 'anlam' olgusuna ve edimbilime ilişkin kimi görüş farklılıklarını gündeme getirmiş oldu. Aşağıdaki yazını, iki bakış açısı arasındaki ayrılıkların netleşmesine katkıda bulunacağı düşüncesindeyiz.
Journal of Turkish Studies, 2013
NAZMU'L-* Bayram ÖZFIRAT ** ÖZET Nazmu'ladlı mesnevîde, çeşitli ilimler hakkında bilgi verildikten sonra bu ilimlerin öğrenilmesi gerektiği vurgulanmıştır. Mesnevî, arûz vezninin kalıbıyla yazılmış olup 1098/1687 yılında Tokat'ta telif edilmiştir. Mesnevî toplam 422 beyittir. Araştırmalarımız neticesinde yirmi iki nüshasını tespit ettiğimiz mesnevîde çeşitli ilimler hakkında bilgi verililmiştir. Nazmu'lbu yönüyle manzûm bir nasihatnâme olup öğrenilmesinin öğütlendiği ilimlerin bazıları şunlardır: 1.
Bir divan şiiri nasıl kurgulanıp yazılıyor? dil. hangi aşamalardan geçerek şiir haline geliyor? şiir yazmanın zorluğu, safhaları üzerine divan şairlerinin notları var mı? eserden yola çıkarak bir şiir kurgusu serüveni oluşturabilir miyiz? soruları üzerine yazılmaya çalışılmış bir deneme örneği.
Anadolu Universitesi Cevre SOsyolojisi Kitabi
ÜNİVERSİTESİ t .c . a n a d o l u ü n iv e r s i t e s i y a y in i n o : 40 26 AÇIKÖĞRETİM f a k ü l t e s i YAYINI n o : 2808
2013
Pas de couleur, rien que la nuence." ("Renk yok, nüanstan başka hiçbir şey yok.") Paul Verlaine "İnsanları incelemek isterseniz yakınınıza bakmanız gerekir; ama insanı inceleyecekseniz gözlerinizi uzaklara çevirmeyi öğrenmelisiniz; bu özellikleri keşfetmek için önce farklar gözlemlenmelidir." Jean-Jacques Rousseau I 1934 yılının sonbaharında bir pazar sabahı, saat dokuzda telefon sanki her zamankinden farklı çaldı. Arayan, Ecole normale supérieure'ün müdürü Célestin Bouglé'ydi. Telefondaki telaşsız ses kestirmeden sordu: "Etnografya ile hâlâ ilgileniyor musunuz, sevgili dostum?" Sorusuna, "Elbette!" diye heyecanlı bir cevap alınca da şöyle devam etti: "İyi, öyleyse Sao Paulo Üniversitesi'nde sosyoloji profesörlüğüne adaylığınızı koyunuz. Kenar mahalleler yerlilerle dolu, hafta sonlarında onlarla bolca ilgilenirsiniz." İşte her şey bu telefonla başladı. Ne arayan Bouglé ne de aranan genç adam, bu kısa telefon görüşmesinde yirminci yüzyılın ikinci yarısına damgasını vuran "yapısalcılık çağı"nı başlatacak bir yapı ustasının doğduğunu biliyorlardı. Ama genç adam, efsanevî bir yetmiş yıllık kariyere ilk adımını atmış ve sonunda kendini Académie Française üyesi Claude Lévi-Strauss yapacak yola çıkmıştı. II 28 Kasım 1908'de Brüksel'de ressam bir baba ile entelektüel bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Lévi-Strauss, küçük yaşta ilginç nesneler toplamaya ve jeolojiyle ilgilenmeye başladı. Paris Üniversitesi'nde 1927-1932 yılları arasında hukuk ve felsefe tahsili gördü. Psikanaliz ve Marxizme ilgi duyduğu üniversite yıllarında Comte, Durkheim ve Mauss gibi büyük Fransız sosyologlarının eserlerini okudu. Hukuku sevemediği için Agrégation'u felsefeden vermişti. Fakat bu, çok geçmeden felsefeye de ihanet etmeyeceği anlamına gelmiyordu. Bir süre lise öğretmenliği yaptıktan sonra, 1934-1937 arasında Sao Paulo Üniversitesi'nde sosyoloji profesörü olarak görev yapmak üzere Brezilya'ya gitti ve 1939'a dek orada kaldı. Bororo yerlilerinin sosyal örgütlenmesini konu alan 1936 tarihli ilk antropoloji makalesi ve daha sonra da Nambikvara ve Tupi-Kavaip yerlileri üzerine kaleme aldığı yazıları, bu yıllar içinde Brezilya'da yaptığı alan çalışmalarının entelektüel ürünleridir. 1939'da askere çağrıldığı için Fransa'ya dönen Lévi-Strauss, savaş sırasında ünlü Maginot Hattı'nda irtibat subayı olarak görev yaptı. Alman işgalinden sonra, kısa bir süreliğine, eski mesleği öğretmenliğe dönen Lévi-Strauss; Vichy Hükümeti'nin uyguladığı "ırk yasaları" gereğince görevden alınınca çok geçmeden ülkesini terk etmek zorunda kaldı. 1941-1945 arasında New York'taki New School for Social Research'te öğretim elemanıydı. New York'ta göçmen olarak yaşadığı bu yıllarda Boasçı antropolojiden çok etkilendi. Aynı dönemde, daha sonra geliştireceği kendi antropolojik yaklaşımına ilham veren Saussure linguistiğine vâkıf olmasını sağlayan Rus asıllı Amerikalı büyük linguist Roman Jakobson ile tanıştı; nitekim 1945'te "L'analyse structurale en linguistique et en anthropologie" ("Linguistik ve Antropolojide Yapı Analizi") adlı makalesini yayınladı. Ülkesine döndükten sonra, Fransız kültür ataşesi olarak (1946-1947) yeniden New York'a gönderilen Lévi-Strauss, kısa bir süre de alan araştırması için Bangladeş'te bulundu. 1950-1979 yılları arasında Ecole pratique des hautes études'ün sosyal antropoloji çalışmaları yöneticisiydi. 1982'ye değin çalışmayı sürdüreceği Collége de France'taki sosyal antropoloji kürsüsüne ise 1959'da atandı. Lévi-Strauss, 1949'da doktora tezi olarak savunduğu ve aynı sene yayınladığı ilk önemli eseri Les Structures élémentaires de la parenté'de (Akrabalığın Temel Yapıları) yakın akrabalar arasındaki cinsel ilişki yasağını, yani ensest tabusunu ele aldı. Durkheim'ın klâsik eserinin etkisini yansıtmaya kitabın adı kâfiyse de bu çalışmada Lévi-Strauss'un asıl ilham kaynağı Mauss'tur. Mauss'un değerli eşyaların dolaşımına dair yaklaşımını, temel akrabalık ilişkileri ve ensest tabusuna uyarlayan Lévi-Strauss'un karşılıklılık teorisine göre; bir erkeğin bir kadına el sürmeyerek onun başka bir erkekle ilişki kurmasına izin vermesi, bu adamın başka bir yerlerde kendine
Turkish translation of "Hokis Aksoryal" (My Soul in Exile) by Zabel Yesayan.
Eskiyeni, 2018
İnsanın kendini anlamlandırma/konumlandırma ihtiyacıyla başlayan “tarih oluşturma süreci”, geçmişi zaman ve mekânla ilintili hâle getirerek kendi hikâyesini oluşturur. Bu hikâye, hakikati örtüp, gerçeği aslı olmayanla karıştırabildiği gibi toplumlara moral veren bir nüanslar bütünü de olabilir. Bizse; tarihin bu illüzyonlu görüntüsüne bulunduğumuz konuma göre seyirci oluruz. Efsaneler, Grek-Roma, İslam ve Aydınlanmacı tarih görüşleri, bir toplumu millet yapan mitoslar, simgeler, doğa ve doğaüstü olayları “tarihî gerçek” olarak bize aktarır.
Mütefekkir, 2015
Din nasıl evrimleşmiştir? Din bizlerin ahlaki inanışları ve ahlaki davranışlarımız üzerinde nasıl bir etkiye sahiptir? Bazı akademisyenler dinin özgecilik davranışını bir kimsenin ait olduğu gurubun üyelerine yönelik geliştirmek üzere evrimleştiğini ortaya attığından bu sorular bir biriyle ilişkilidir. Burada anket çalışmalarından, hazırlık deneylerinden ve dinin ırksal ön yargı üzerine etkileri üzerine korelasyon çalışmalarından edinilen verileri gözden geçirip değerlendirdim (hem ülke içi hem de diğer ülkeleri kapsayan). Bu çalışmalardan, dinin iyi ahlaki etkilere ve güçlü kötü ahlaki etkilere sahip olduğu sonucuna vardım. Ama bunlar başka insan uygulamalarıyla birlikte paylaşılan dinin boyutlarına bağlıydı. İlgi çekici bir şekilde, özellikle dini inanışlar için çok az bir delil bulunmaktaydı.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
İslam Dilbilim Geleneğinde Anlam Teorileri, Endülüs Yayınları, 2020
HÜNKAR ALEVİLİK BEKTAŞİLİK AKADEMİK ARAŞTIRMALAR DERGİSİ, 2014
İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü 2010-2011 Doktora Ödevi
Hasan-Âli Yücel Kitabı, Kültür Bakanlığı Yay., Ankara, 2011