Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Muhammet OKUDAN 2 Öz: Bu çalışmada Osmanlı Devleti zamanında Samsun'da kurulan vakıflar, ku-rucularının sosyal statüleri açısından vakfiyeler esas alınarak incelenmiştir. Samsun'da gerek askeri sınıfa mensup gerekse reaya mensup kişiler tarafından çeşitli vakıflar kurulmuştur. Şehir merkezinde inşa edilen cami, medrese, mek-tep gibi yapılar genellikle askeri sınıfa mensup kişiler tarafından kurulmuştur. Reaya sınıfına mensup olanlar daha ziyade kırsal kesimde görev yapan imam-ların ve diğer din görevlilerin maaşlarını karşılamak üzere vakıf kurmuşlardır. Samsun'da saray mensubu vakıf kurucusu bulunmamakla birlikte emir, vali, muhassıl gibi üst düzey yöneticiler tarafından vakıf kurulmuştur. Anahtar Kelime: Canik sancağı, Osmanlı, Vakıf kurumu, Sosyal statü. İslam tarihinde vakıflar toplumun sosyal, kültürel ve ekonomik hayatında çok önemli rol oynamıştır. Özellikle Osmanlı Devletinde vakıflar sosyal hayatın tüm katmanlarını kapsayacak şekilde yaygınlaş-mıştır. Devlet "sosyal devlet" olma sorumluluğunu bu kurumlar aracı-lığı ile yerine getirmiştir. Hayırsever insanların mallarının bir kısmını ya da tamamını toplum yararına vakfetmesi, toplumda dengenin korun-masını sağlamıştır. Bina edilen cami, medrese, hastane, köprü vb. vakıf eserler de ülkenin imar ve inşasına öncülük etmiştir (Alkan, 2004, 1).
İSLAM MEDENİYET TARİHİ ARAŞTIRMALARI II (Kültür, Müessese, Eğitim) , 2022
Tüm hakları yazarına aittir. Yazarın izni alınmadan kitabın tümünün veya bir kısmının elektronik, mekanik ya da fotokopi yoluyla basımı, çoğaltılması yapılamaz. Yalnızca kaynak gösterilerek kullanılabilir.
~tey, aile vedaha geni~ topluluklann gereksinim vc sorunlanna i1gi gostermek ve yardlm ,etmek suretiyle insanllk tarihinin vok eski devirlerine kada.r 117,anan bir gec;:mi~i kavramaktadlr. 'Tarihipersfektif ic;:inde vaklflar; bugun kamu hizmeti olarak kabul edilen Egitim, Saghk, BaYlndlrllk hizmetleri ile kimses'iz, yoksul, sakat butiiniiyle yardlma muhtac;lann ba " .lInlnl ic;eren sosyal refah hizmetleri ve sosyal giivenlik hizmetledni 0 gUniin ko~ullan ivinde yiiriiten kurullllar(lIr.
2018
Woman is an asset that has struck the history stamp, which has assumed multiple roles in society since the time of mans existence.
Dini Gruplar, Siyaset ve Bürokrasi
Araştırma, Nur cemaatinin Meşveret kolunda "vakıflık" adındaki kurumsal bir adanma olgusunu inceleyen olgu bilim çalışmasıdır. Bu anlamda çalışmanın ana konusunu, Said Nursi'nin yazdığı Risale-i Nur'a hayatını adayan ("vakfeden") ve dini grup içinde "vakıf" olarak isimlendirilen adanmış grup üyeleri oluşturmaktadır.
akseki kültür ve tarih sempozyumu, 2022
Edirne'de kurulan vakıflar Osmanlı Devleti'nin Rumeli'de Türk-İslam nüfusunun artması ile beraber uygulanan iskân politikası ile yakından ilgilidir. 17. ve 18. yüzyıllarda Edirne'de vakıf kurucularının toplumsal statülerine ilişkin bazı tespitleri konu alan çalışma dört kısımdan oluşmuştur. Çalışma, Vakıf Kayıtlar Arşivi'nde bulunan vakfiye kayıtlarının analizine dayanmaktadır. Çalışmanın ilk kısmında 17. ve 18. yüzyıllarda Edirne şehrinde vakıf kurucularının toplumsal statüleri genel olarak ele alınmış; ikinci ve üçüncü kısımlarda bu statüler, ele alınan dönemde Osmanlı toplum yapısı doğrultusunda askerî ve reaya sınıfları başlıkları altında değerlendirilmiştir. Bu değerlendirmeler hazırlanan tablolarla da desteklenerek, bu sınıfların yüzdelik dilimler içerisindeki oranları, özellikleri ve farklılıkları dile getirilmiştir. Bu bağlamda her bir sınıf için rastgele seçilmiş bazı örneklere de yer verilmiştir. Dördüncü bölümde ise, vakıf kurucuları menşe'lerine göre kısaca ele alınmış, ayrıca cinsiyetlerine göre de gruplandırılmıştır. Sonuç bölümünde ise, ulaşılan bilgiler ışığında bazı değerlendirmelere yer verilmiştir.
Medeniyet tarihimizde çok önemli bir yere sahip olan ve asırlar boyunca sosyal bünyemizde daima kaynaştırıcı ve birleştirici bir rol oynayan vakıfların önemi çok büyüktür. Yardımlaşma ve dayanışma bir medeniyetin 1 VGMA, 608/2, s. 335-339.
Marmara Üniversitesi SBE Doktora Tezi, 2017
ABSTRACT In this thesis, both Ketkhuda Janfeda Khatun’s biography and her pious foundations were researched from the first hand sources. However, the main focus in this work have been the accounting registers of Janfeda’s İstanbul Waqf during the seventeenth century. Janfeda Khatun was the ketkhuda khatun of the imperial harem during the reign of Sultan Murad III. As far as is known she was the first woman who used this title in official documents. As a ketkhuda khatun Janfeda served Nurbanu Valide Sultan (queen mother) and the Sultan Murad III. Although she was not related to Sultan’s family by marriage or blood Nurbanu deeply trusted Janfeda whom she did not forget in her deathbed. According to the historian Gelibolulu Mustafa Âli, after Nurbanu’s death Janfeda’s fame was increased remarkably as well as her wealth. As a result she returned her fortune to the Ottoman public in the shape of pious foundations. According to the accounting registers in the Prime Ministery Ottoman Archive she built waqfs in Istanbul and Ottoman İzmit. Besides she founded a Haremeyn Waqf for the benefit of the pilgrims. Unfortunately few of her public works arrived in our century due to the different reasons. Firstly records of the accountig registers have been benefited finding both Janfeda’s wrecked public works and her fortune. Moreover, they have used analyzing the Istanbul Waqf progress during seventeenth century when Ottoman Empire witnessed many upheavals such as janissary riots, celali revolts or 1660’s traumatic İstanbul Fire. It was aIso the century when the Empire completed the classical period in its long history. As an Ottoman tradition, waqfs of political figures used to be managed by military class members and Janfeda’s waqfs were not an exception. As a result they were influenced by economic, social and military events of the period. In this study Istanbul foundation will be eveluated under the seventeenth century events. The questions such as what the foundations’ revenues and expenses were, how their balance wew provided in the century, during crises in particular, what the solutions were will be answered regarding to the archival documents. Key Words: Ketkhuda Janfeda Khatun, Waqf Administration, Janfeda Khatun İstanbul Waqfs, Accounting Register
Edirne Valiliği Kültür Yayınları, 2013
ve Gerozi cemâatlerinin bulunduğu mahallelerdir. Mahalleler çoğunlukla Edirne'nin imar ve iskânına katkı sağlamış olan sultanların, sultan hanımlarının, paşa ve beyler ile dinî liderlerin adlarını taşımaktadır.
Sivil Düşün, 2016
Vakıf ve sivil toplum 18 Haziran 2016 Mehmet Yıldıran* Vakıf, Türkiye tecrübesi ölçeğinde değerlendirildiği zaman geniş ve derin bir içerikle karşımıza çıkmaktadır.
Bu çalışmada vakfiyeler esas alınarak Osmanlı Devleti zamanında Canik (Samsun) Sancağın'da kurulan medreseler genel olarak tanıtılmıştır.
ÖZET Bu makalede 18. yüzyılda Hudâvendigâr Sancağı'nda yaşayan vakıf reayası Yörüklerin taşra yönetim düzeni içindeki konumları analiz edilmeye çalışılmıştır. Yapılan araştırmada sancaktaki Yörük nüfusun büyük bir kısmının vakıf reayası olduğu ve malikâne-mukataa sistemi içinde yer aldıkları tespit edilmiştir. Bu yapılanma ve onları yerleşik reayadan ayıran konargöçer kimlikleri hukukî, idarî ve dolayısıyla malî olarak içinde bulundukları yönetim düzeninin de belirleyicisi olmuştur. Makalede hem bu düzenin teorik yapısı hem de pratikte Yörük cemaatleri açısından nasıl işlediği ele alınmıştır. Öncelikle sancaktaki Yörük grupları ve yaşam alanlarının tespiti ile onlar üzerinde idarî yetkileri tasarruf edenlerin tanımlanması gerekmiştir. Bu alt başlıklardan sonra Yörükler ve taşradaki görevliler arasında temelde " serbestiyyet statüsü " etrafında şekillenen ilişkiler incelenmiştir. Çalışmanın başlıca kaynağını ise 18. yüzyıl Bursa Kadı Sicilleri içinde, sancak genelinde yaşayan Selâtin ve Haremeyn-i Şerifeyn Evkafı Reayasıyla ilgili kayıtların toplandığı defterler oluşturmaktadır.
Yazdýðýmýz ve hepiniz de tekrarladýðýnýz için, bizim de bildiðimiz ve tekrarlamaktan çekinmeyeceðimiz bir konu, vakýflar, belki de çok uzun zamandan beri özlediði yönetime kavuþmuþtur. Ýnþallah, günün birinde demokrasinin cilvesine uðramaz ve devam eder. Çünkü demokrasi tatlý rejim, ama böyle acý taraflarý da vardýr. Maalesef Türkiye'de yetiþmiþ insan azdýr. Kadrolarda gelenek ve prensip hâkim deðildir. Vakýflar Genel Müdürlüðü reklâm ve tanýtým yapmýyor. Tanýtma yapýlmasý lazým, yapýlan iþin tanýtýlmasý lazým. Yani gelen müdür ve ekibi yerinde dursun diye deðil. Ýsmi çok geçiyor, bazý adamlarýn canlarýnýn yanmasý lazým. Kiralar arttý, gasp edilen araziler var, onlar boþaltýlýyor. Onlar da kýyamet kopartýyor. Bu iþin doðrusunun anlatýlmasý lazýmdýr. Þurasý açýk bir þeydir. Þimdi iki dakika üzerinde duracaðým, sonra sözü arkadaþlarýma býrakacaðým.
ABSTRACT Skopje fell under domination of Ottoman Empire in 1392. Being under domination of Ottoman Empire for nearly over five years, the city left the Ottoman territory with the treaty of Bucharest signed on 10th of August in 1913 after Balkan Wars. One of the most important institutions that enabled Ottoman to be permanent in Skopje is vaqf. From the first Ottoman domination in Skopje till last years foundations were established. These vaqfs were sometimes established by Ottoman Sultan and sometimes by people belong to military class. In the city and rural areas dependent on city primarily with the aim of praying mosques and prayers and some different structures like inns, baths, schools, madrasahs, lodge and zaves etc. were built. In this study, foundations established in Skopje during Ottoman Empire have been examined. Within the vaqfs in Skopje society’s many primarily religious, economic and social needs have been met. Vaqfs have had very important permanent effects on the city. The most apparent samples of these are primarily the mosque of Sultan II. Murad which is the oldest vaqf work in Skopje and other vaqf works which are still standing. These works which architecturally have an important place are the most important historical heritage of Skopje city.
Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi Pamukkale University Journal of Divinity Faculty, 2022
Toplumsal kurumlar toplumların ihtiyaçlarını gidermek amacıyla oluşturdukları yapılardır. Asli toplumsal kurumların yanında tali toplumsal kurumlar da mevcuttur. Toplumda ister asli ister tali olsun bütün toplumsal kurumlar birbirleriyle ilişki içerisindedir. Vakıflar da tali toplumsal kurumlar içinde değerlendirilebilecek kurumlar olmasına rağmen diğer toplumsal kurumlarla ilişki içerisindedir. Din kurumuyla yakında ilişkili görünmelerine rağmen işlevlerinin çeşitliliği nedeniyle eğitim, siyaset ve ekonomi gibi kurumlarla ilişkisi yoğundur. Türk toplumunun kurumlar tarihinde önemli bir yeri olan vakıflar çeşitliliği ve işlevlerinin yoğunluğu nedeniyle Osmanlı medeniyetinin “vakıf medeniyeti” olarak adlandırılmasına neden olmuşlardır. Osmanlı taşrasının önemli sancak merkezlerinden biri olan Amasya şehri de bu kurumsal ve kültürel zenginlikten nasibini almıştır. Nitel bir çalışma olan bu makalede Osmanlı toplum hayatının incelenmesinde önemli kaynaklardan biri olan şer’iyye sicillerinden; H. 1254 (M.1838 ve 1839) tarihli 76 nolu Amasya sancağı şeriyye’sicili veri kaynağı olarak kullanılmıştır. Bu defterde bulunan vakıf muhasebe kayıtlarından hareketle Amasya sancağı merkez kazasının vakıfları ele alınmış ve işlevlerine göre tasnif edilmiştir. Kökenleri dini bir motivasyona dayanan fakat toplumsal anlamda önemli işlevler yerine getiren vakıflar hem dini hem de sosyolojik anlamda ele alınması gereken kurumlardır. Din toplum ilişkisini kendine inceleme konusu yapan din sosyolojisi vakıfların hem dini hem de sosyolojik bir disiplinle ele alınmasına imkan veren bir bilim dalıdır. Bu bağlamda konu din sosyolojisinin yaklaşımları ile ele alınarak ortaya konulmuştur
2020
Bu tez çalışmasında; Nakşidil Valide Sultan Vakıfları’nın 19. yüzyılda iktisadî ve sosyal boyuttaki işleyişi, yönetimi, zaman içerisindeki değişim ve dönüşümleri vakfa ait arşiv belgelerine dayanarak ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu çalışmada temel kaynak olarak Nakşidil Valide Sultan Vakıfları’nın Vakıflar Genel Müdürlüğü’ndeki vakfiyeleri ve defterleri, Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan muhasebe defterleri ve müstakil evraklar, Topkapı Sarayı arşivinde bulunan belgeler, vakfın nezâretlerle olan yazışma kayıtları, tamir ve tadilat işlerini ihtivâ eden çeşitli arşiv belgeleri kullanılmıştır. İkincil kaynak olarak konuyla alakalı yazılmış birçok bilimsel tez, makale ve monografiler kullanılmaktadır. Vakfın incelenmesi zaman çerçevesi olarak 19. yüzyıl olarak sınırlandırılmaktadır. Vakıf tarafından bu yüzyılda tutulmuş seri olarak 39 yılı ihtiva eden muhasebe defterleri çalışmanın ana kaynağını teşkil etmektedir. Vakıflara ait üç vakfiye incelenerek vakfın gelir ve giderleri, ç...
SULTAN III. MEHMED DÖNEMİ BURSA, 2022
Canik bir idarî bölge olup, bu adı taşıyan yerleşim yeri bulunmamaktadır. Canik tabiri ise sadece sahilden meydana gelmemekte, güneyde Niksar’dan Gümüşhane’ye kadar uzanmaktadır. Karadeniz sahilindeki sınırları ise doğuda Trabzon’a kadar genişlemekle, batıda Sinop’a kadar varmamaktadır. Sivas Eyaletine bağlı olan Canik Sancağının sınırlarına ise bugünkü Samsun ve Ordu illerinin bazı kazaları da dahildi. Vezirköprü, Lâdik ve Havza ilçeleri hariç bugünkü Samsun ili ile Orduya bağlı Ünye Fatsa ve Korgan ile Bugünkü Ordunun kalan kısımları ile Giresun’un batı kısımlarını kapsayan Canik’i Bayram kazası ve bugünkü Vezirköprü’ye tekabül eden Gedegra ve Kocakaya kazaları da Canik Sancağına bağlıydı. Osmanlı Devleti Canik Livası’na ait düzenlemeleri tahrirlerle yapıyordu. 16. yüzyıl itibariyle 1520 tarihinde Mehmed bin İbrahim Tahriri, 1554 tarihli Ata’i Bey Defteri ve 1576 tarihli Ömer Bey Tahrirleri Canik Sancağı hakkında bilgi vermektedir. Tahrir defterlerinde ayrıca sancak kanunnameleri vardı. “Kanun” terim olarak bakıldığında, usul, nizam, kaide gibi anlamlara gelmekte; Grekçe’deki vergilemeye yönelik arazi tahrirlerinde kullanılan bir uzunluk ölçüsü birimini belirten “kanon”dan gelmiş olabileceği, daha sonra Arapçaya geçmiş olan kelimenin “kavânin” şeklinde çoğulunun yapıldığı düşünülmektedir. Bu terim, daha sonraki dönemlerde “ulü’lemr”in çıkardığı emirler olarak yer bulmuş, özellikle örfî hukukla ilgili bu emirnamelere kanun denmiştir. Kanunname Osmanlı döneminde genel olarak belirli bir konuya dair hukukî maddeleri ortaya koyan padişah hükmünü ifade etmekte ve ancak padişah hükmü ile resmî bir nitelik kazanabilmektedir. Tek bir hüküm yani ferman veya berat şeklinde belirli ve sınırlı bir konu kanunnameyi oluşturabileceği gibi, bütün imparatorluğa yahut belirli bir bölgeye veya sosyal bir gruba uygulanabilen kanunnameler de vardı. XV. yüzyılda yasakname kelimesi de aynı anlama gelmekteydi. Kanun kitabı demek olan kanunname hükümet tarafından yönetim sistemine ve kamunun işlerine dair tanzim edilip, tatbiki mecbur tutulan hükümleri ihtiva eden kitap demektir. Kanunnameler kamu hukuku, devlet teşkilâtı, idare, vergi, ceza hukuku ve hisbe (ticaret) alanlarını kapsamaktaydı. Fâtih Sultan Mehmed’in reâyâ için hazırlanan kanunnamesi, ilk defa halktan doğrudan vergi alan askerî sınıfın, tımarlıların yolsuzluklarını önlemeyi, ikinci olarak para cezalarını ve vergi oranlarını belirlemeyi ve bu şekilde devletin tebaasına koruyucu adaleti getirme idealini gerçekleştirmeyi amaçlamıştır.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020
yılları arasında yaşayan Said Nursi, gerek Osmanlı Devleti dönemi, gerekse Türkiye Cumhuriyeti döneminde bilinen bir din adamıdır. Weberyen anlamda karizmatik dini otorite olan Said Nursi, 23 yıllık bir sürede Risale-i Nur isimli bir külliyat meydana getirerek Anadolu'nun birçok yerinde etkili olmuştur. Vefatı sonrasında yakın talebeleri tarafından oluşturulan Meşveret heyeti ve bu heyetin yurt sathında açılan evlere atadığı 'vakıf ağabeyler' hareketin kurumsallaşmasını, karizmanın rutinleşmesini sağlamıştır. Kendi hayatını iman hakikatleri, Kur'an ve Risale-i Nur'a adayan 'vakıf ağabeyler', hareketin büyümesiyle birlikte sayıca artmıştır. 'Dünyadan el etek çeken, meslek sahibi olmayan ve evlenmeyen' vakıf bireyler arasında bazıları vakıflık hayatını çeşitli nedenlerle bırakmışlardır. Vakıflıktan ayrılma kararı almada, evlenmek ve meslek sahibi olmak gibi bireyselleşme ve dünyevileşme eğilimi daha ön plandadır. Bununla birlikte kuşaklar arası çatışma, grup içi iktidar mücadelesi, dini algılayış tarzının değişmesi ve sosyal sermaye artışı gibi nedenler de diğer etkenler olarak gözükmektedir. Çalışmanın amacı Nurculuk hareketi içerisinde görülen vakıf bireylerin vakıflık statüsünden hangi faktörlerin etkisiyle vazgeçtiklerinin sosyolojik bakış açısıyla ortaya konulmasıdır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.