Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
14 pages
1 file
Öz: Ebû Hâmid el-Gazzâlî farklı bilgi ve konularda görüşlerini ifade etmiş çok yönlü bir bilgindir. Çok yönlü olmasının yanı sıra velut bir yazardır. Yeri geldiğinde hakkında görüş belirt-mek için farklı eserlerine müracaat etmek gerekir. Ayrıca siste-matik ele almadığı birçok konunun ihmal edildiğine işaret edilmelidir ve kuşkusuz bunlardan birisi her ilmin eylem olma-sına karşın her eylemin ise bilgi olmayışı öğretisidir. Bu öğreti-nin etraflıca incelenmemesinin en önemli sâikleri arasında Gazzâlî'nin bilgi-eylem öğretisinin ciddi bir biçimde analize edilmemesidir. Bilgi-eylem ilişkisi hakkında Gazzâlî'nin İhyâu-Ulûmid-dîn eserinde ciddi bir malzeme vardır. Oysaki Gazzâlî felsefesi bağlamında genellikle onun Bağdat dönemi eserlerinin incelemeye tabi tutulduğu gözlenmektedir. Gazzâlî, eyleme bil-gi, bilgiye ise fikir yoluyla ulaşıldığı görüşündedir. Bununla be-raber Gazzâlî, bilgiden direkt eyleme geçilemeyeceğini ifade eder ve bilgi ile eylem arasına adını hal verdiği üçüncü bir un-sur ihdas eder. Netice itibariyle bilgi, hal ve eylem fikrin üç se-meresi olacaktır. Gazzâlî, tüm bu unsurların birliğinde ısrar edecektir zira o bir vahdet düşünürüdür.
Özet Bu makalede, Gazzâlî'nin vahiy anlayıĢını iki döneme ayırarak incelemeye çalıĢtık. Ġlk dönemi incelerken onun vahiy anlayıĢını kelamcılığı üzerinden ortaya koyduk. Gazzâlî vahiy anlayıĢını burada EĢ'ariyye " nin fâil-i muhtar Tanrı anlayıĢı ile ortaya koymuĢtur. Bu anlayıĢ âlemin mutlak yokluktan yaratılmıĢ olduğu fikri üzerine Ģekillendiğinden dolayı Allah'ın birbirlerinden farklı sıfatlara sahip olması gerektiği ilkesini postulat olarak gerektirmektedir. Çünkü istediği zaman istediği bir kiĢiye vahyi ancak mutlak irade sahibi bir tanrı gönderebilir. Ġkinci olarak da felsefe/tasavvuf dönemindeki vahiy anlayıĢını ortaya koymaya çalıĢtık. Bu dönemde Gazzâlî, Ġbn Sina " nın görüĢlerini kendi düĢüncesiyle uyumlulaĢtırarak vahiy anlayıĢını oluĢturmuĢtur. Gazzâlî, vahyi önceki düĢüncelerinin aksine bu dönemde felsefi/tasavvufi kavramlarla açıklamıĢtır. Anahtar Kelimeler: Gazzâlî, Vahiy, EĢ'arîyye, Ġbn Sina, Fâil-i muhtar, Felsefe ve Tasavvuf. Abstract Gazzâlî 's İdea Of Revelation Ġn thisarticle, weseparated Gazzâlî " s understanding of the revelation intwoperiods. Ġn thefirstperiod, wehave put through the understanding of his revelation on his teaching of theology. Gazzâlî " s idea of revelation is based here, on the understanding of the omnipotent God (al fail al muhtar) of Ash'arism. This understandingas a postulat requiresthat, because of the universe is created by absoluteabsence, God musthas got attributes different from eachother. Because a person can send revelation only have absolute attribute. Ġn the secondera we have put forth his understanding of revelation, on his secondera, philosophy/mysticism. Ġn this era Gazzâlî put forth his understanding by harmonizing the views of Avicenna with his ownthoughts.
Şırnak Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2019
Niyet, eylemin değerini doğrudan tayin ettiğinden İslam düşünce geleneğinde farklı anlamlarıyla ele alınmıştır. Bu çalışma, İslam düşüncesinin önemli şahsiyetlerinden biri olan Gazzâlî’nin görüşleri esas alınarak niyet eğitimini gündeme getirmeyi amaçlamaktadır. İslam düşüncesindeki niyet ile ilgili anlayışlar, “niyet hadisi” olarak meşhur olan hadis etrafında gelişmiştir. Gelenekte niyetin eyleme sevk eden gaye ve eylemin kendisine yönelme anlam katmanlarına sahip olduğu görülmektedir. Gazzâlî, niyetin eylemleri birbirinden ayırma anlamında temyiz, eylemin niçin yapıldığı manasında gaye ve bilinçli olarak eyleme yönelerek onun sorumluluğunu üstlenme kavrayışlarını harmanlayarak kendine özgü bir niyet anlayışı geliştirmiştir. Ona göre niyet eğitimi; insanı tanıma, kalp eğitimi ve niyetin ihlâsa dönüştürülmesi aşamalarından oluşmaktadır. Niyet, sadece Allah rızası gayesi ile eylemi gerçekleştirmenin yanı sıra doğru eylemin tercih edilmesi anlamına da gelmektedir. Gazzâlî’nin düşüncesinde niyet eğitimi, eylemin gayesine dair bilincin yanında hangi eylemin tercih edilmesi gerektiğini de kapsamaktadır. Çalışmamız literatür taraması kullanılarak İhyâ’ü ‘ulûmi’d-din adlı kitabı başta olmak üzere Gazzâlî’nin eserlerinin metin analizine dayanmaktadır. Elinizdeki metin, Gazzâlî’nin niyet anlayışının özellikle niyet eğitimi bağlamında Din Eğitimine yeni bir perspektif sunduğunu savunmaktadır.
GHAZALİ'S METHOD OF THE SUFİ İNTERPRETATİON OF QUR'AN Sûfî Qur’ânic commentary is the interpretation of Qur’ân verses by sûfîs in the light of mystic experiences and knowledge that entitled by the sûfîs as the inner knowledge (gnosis). The beginning of the sûfî commentary of Qur’ân dates back to hijrî first and second centuries. Hasan-ı Basrî (d. 110/728) and Ca’fer es-Sâdık (d. 148/765) are the pioneers of this kind of interpretation. Although great İslamic scholar Ebû Hâmid Muhammed al-Ghazâlî (d. 505/1111) wrote on a wide range of fields including jurisprudence, theology, mysticism and philosophy, he had not a separate book on Qur’ânic interpretation. But his voluminous corpus is full of sûfî Qur’anic commentaries. Accordingly, he is accepted one of the most important sûfî Qur’anic interpreter. The aim of this study is to specify the sufî commentaries in Ghazâlî’s corpus and so determine the main principles of his commentary method. The study is divided into three sections: In the first section, Ghazâlî’s view of Qur’an will be clarified. In the second section, the central theme of the study will be treated: Ghazâlî’s sufî commentary method. In this section firstly the main principles of the method which Ghazâlî adopted will be handled and then the commentary examples made by Ghazâlî’s in his several books will be presented. The last section of the study will be on the Ghazali’s allegorical/esoteric interpretation of Qur’ân. Keywords: Qur’ân, Sûfî Qur’ânic commentary, al-Ghazâlî, Allegorical Interpretation.
İslami Araştırmalar, 2019
ARAŞTIRMA VE İNCELEME RESEARCH azâlî, İslâm düşünce tarihinde önemli bir yere sahiptir. Düşüncelerinde, farklı felsefi, kelami ve tasavvufî ekollerin izlerini bulmak zor değildir. Dönemindeki dinî, sosyal vesiyasîkaygılar nedeniyle geleneksel sünnî/selefî din anlayışının hâkim olması için mücadele etmiştir. Gazâlî, bu bağlamda, eserlerini normal halk, orta düzey âlimler ve üst düzey entelektüeller olmak üzere üç tabakaya yönelik yazmıştır. Gazâlî, hakikat anlayışının ve özgün düşüncelerinin yüksek ulema (rasihûn) için kaleme aldığı el-Madnûn bih, Faysalü't-Tefrika, Mişkatü'l-Envar, Kıstasü'l-G Gazâlî'nin Te'vil Anlayışının Neresindeyiz? (Eleştirel Bir Yaklaşım) *
Iğdır Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2012
Gazâlî denilince akla ilk gelen şeyin felsefe eleştirisiyle ünlü bir kelâmcı olduğu düşünülse de, biz burada onun sırf eleştirel düşüncesini aktarmayacağız. İslâm dünyasının bu ünlü dü-şünürünün salt bir metafizik eleştirisine giriştiği düşünülebilir, ancak bu bizce tam olarak doğru değildir. Gazâlî hakkında dile getirilen geleneksel yorumların pek sağlıklı olmadığı düşünce-sinden yola çıkarak daha sağlıklı bir yaklaşım içinde bulunmak için çaba göstermek istiyoruz. Bu yazıda, Gazâlî’nin İslâm dün-yasında felsefeyi yıktığı, entelektüel gelişmeye ket vurduğu ve bilimsel ve düşünsel ilerlemenin önüne set çektiği gibi yorumların tutarlı olup olmadığını tartışacağız.
Elis, 2021
Bilgi birikimi, orijinalliği ve etkisiyle İslam düşüncesinde eşsiz bir yere sahip olan Ebû Hâmid el-Gazzâlî’ye (1058-1111) “İslam’ın Delili” (Hüccetü’l-İslâm), “Dinin Güzelliği” (Zeynü’d-dîn), “Zamanın Mucizesi” (U’cûbetü’z-zamân), “Dinin Yenileyicisi” (Müceddid) dışında; “İkinci Şâfiî”, “Dinin Delili”, “Ümmetin Efendisi” ve “İslam Tarihinin Beşinci Müceddidi” gibi övücü ve yüceltici lakaplar da verilmiştir. Kendisine verilen bu sıfatlar bile onun İslam düşüncesindeki yerini bir bakıma özetlemektedir. Dokuz yüz seneyi aşkın bir zamandan beri Gazzâlî, gerek İslam dünyasında gerekse Doğu ile ilgili çalışmalar yapan bütün ilim çevrelerinde artan bir ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Kısa sayılabilecek elli üç yıllık hayatında hacimce büyük ve sayıca birçok eser vermiştir. Bunların hakkındaki bilgiler oldukça tartışmalı olup eserlerinin sayısı 70 ile 450 arasında değişmektedir. Bunun sebepleri olarak, Gazzâlî’nin olmadığı hâlde bazı eserlerin ona atfedilmesi, kardeşi Ahmed el-Gazzâlî’ye (1061-1126) ait olan bazı kitapların, şöhreti sebebiyle ona isnat edilmesi, karşıtlarının, şöhretini gölgelemek için sahte (apokrif) eserler yazıp ona nispet etmeleri, bazı eserlerinin birden fazla isimle tanınması ve bir kısım eserlerinin bölümlerinin de bağımsız bir eser gibi telakki edilmesi sayılabilir. Gazzâlî’yi düşünce dünyasında bu kadar önemli bir isim hâline getiren bir özelliği de birçok alanda derin düşünceleri ile çok sayıda esere kaleme alan mütebahhir (hezârfen) bir düşünür olmasıdır. Gazzâlî’nin yetiştirmiş olduğu sayısız öğrencilerinin yanında, sürüp gelen etkisi şüphesiz eserleri aracılığıyladır. O, dinî ilimlerin hemen hemen her alanında eserler vermiştir. Samimi olarak hakikati aramış ve kendisinde meydana gelen epistemolojik ve ahlaki şüphelerden ve zorluklardan kaçmamıştır. Onun ilim karşısındaki tutumu, öğrenme iştiyakı, yöntemi ve hakikat arayışı düşünce ve bilim tarihi açısından oldukça önemlidir. Gazzâlî, tarih boyunca düşünceleri kadar eserleriyle de tanınan bir düşünürdür. Onun eserleri birçok dile çevrildiği gibi XV. yüzyıldan itibaren de Türkçeye çevrilmiş, kimi eserleri şerh edilmiştir. Gazzâlî, yaşamı boyunca Türklerin ve İranlıların bulunduğu bölgelerde yaşamış ve Selçuklu sultanları tanışmış, bunun tabii bir sonucu olarak Türk İslam düşüncesine etkisi de çok olmuştur. Bu etki, günümüzde, hâlâ çok sıkı bir şekilde devam etmektedir. Başta, İhyâ’ü ulûmi’d-dîn ve Kimyâ-yı Sa’âdet olmak üzere birçok eseri büyük çoğunlukça okunmakta ve benimsenmektedir. Gazzâlî, Aristoteles felsefesine karşı getirmiş olduğu eleştirilerle tanınmaktadır. O, bu felsefenin, İslam dünyasında temsilcileri olarak gördüğü Meşşâîleri Tehâfütü’l-felâsife adlı eserinde ciddi şekilde eleştirmiştir. Bununla birlikte Gazzâlî, Aristoteles mantığını benimsemekte, onu ilimler için bir giriş, âlet ve akli çıkarımlar için bir yöntem olarak görmektedir. Bu çalışmada Gazzâlî’nin mantık anlayışı, Aristoteles mantığına katkıları ve eleştirileri ortaya konmaya çalışılacaktır.
Gazzâlî'nin Siyaset ve Toplum Düşüncesi, 2021
Gazzâlî birçok farklı ilim dalında eserler kaleme almış bir düşünürdür. Eserleri on birinci yüzyılda yazılmış olsa da etkileri günümüze kadar devam etmektedir. Bu kitabın amacı Gazzâlî’nin siyaset ve toplum konuları ile ilgili düşüncelerini açıklamaktır. Bu doğrultuda Gazzâlî’nin hayatını anlatan eserler incelenmiştir. Ana ve yardımcı kaynaklar tetkik edilmiştir. Dönemi tüm boyutlarıyla görebilmek için Selçuklu Devleti tarihi üzerine yapılan çalışmalar incelenmiştir. Gazzâlî’nin fikirleri ilim adamlarının değerini göstermesi bakımından önemlidir. Onun zihnindeki ilim adamı bu dünyayı değil ahireti önceleyen, bunu hayatına tatbik eden ve bu sayede dünyalık peşinde koşmayan kişidir. Makam ve mevki hırsında olmayan bu alimlerin misyonu doğru yolu göstermektir. Alimler doğru yolu gösterirken halktan uzak bir konumda değil yalnızca dünyalıklardan uzak bir konumda bulunur. Gazzâlî düşüncesinde “Bozulma zinciri” adını verdiğimiz bir yapı mevcuttur. Bu yapıya göre alimler bozulursa sultan, sultan bozulursa halk bozulur ve neticede toplum bütün olarak bozulur. Alimler bu zincirin halkalarından ilk kısmında konuşlandırılmıştır. Gazzâlî alimlere böyle büyük bir sorumluluk yüklemektedir. Alimler dünyalık peşinde koşmamalı, ahireti düşünüp ihtiyatlı davranmalı ve bozulmaya sebep olmamalıdır. Gazzâlî düşüncesinde bozulma durumuna karşılık olarak bir düzelme durumu da mevcuttur. Bu düzelme durumu önce insanın iç dünyasında başlar. Önce insan kendi içgüdülerine iktidar olmalıdır kendi düzeldikten sonra başkalarını düzeltmeye çalışmalıdır. Bir silsile halinde bu düzelme durumu yine tüm topluma yayılır. Alimler Gazzâlî düşüncesinde devlet başkanından bağımsız bir pozisyonda yer alır. Alimler sultanın boyunduruğuna girmemeli ona hoş görünmek için taviz vermemelidir. İnsanların hem iç hem de dış dünyalarına hükmedebilmek açısından alimler ve devlet başkanı işleri beraber yürütmelidir. Bu durum gerçekleştiğinde insanlar bir arada, can ve mal güvenliğine sahip bir şekilde bulunabileceklerdir.
Ankara Okulu, 2023
Knowledge and Method in Ghazali’s Philosophy According to Ghazali, various methods can be used to acquire and use knowledge, as he professed in his numerous works. In doing this, he adopted the Aristotelian logic as the primary principle and sought to reconcile it with Islamic sciences. He is apparently the first in the Islamic thought to use Aristotle’s logic as a methodology of Islamic sciences. In his understanding, logic was independent of philosophy, while it wasn’t directly related to religion. He thought, logic was merely an “instrument” (organon) to receive correct knowledge and to discover the path to true sciences. Ghazali claimed that logic had divine roots and is prerequisite to grasp the principles of religion. This assertion of Ghazali has been influential throughout the Islamic world; this in turn accelerated the spread and use of Aristotelian logic. The main concern of Ghazali’s philosophy was the issue of “certitude” in knowledge, especially in the area of metaphysics. He perceives metaphysics an area where reason renders are insufficient while it has been perceived by most philosophers as sublime of all sciences. According to him, at this juncture knowledge can only be obtained through religious experiences such as inspiration, intuition and divination. He perceived dialectics among the methods Ghazali used as the art of debate which did not generate precise knowledge. Meanwhile, see his hermeneutic method (tevil) as faith-based hermeneutics which seeks to base everything in God. The most authentic part of his philosophy is his sense of “methodological scepticism”. He concluded to have found the precise knowledge thorough this method, and then linked truth (yakin) with faith. His methodological scepticism is the forerunner of Ibn al-Haytham and Descartes. The search for absolute inner integrity lies at the heart of Ghazali’s books and colourful world. He tried his utmost to absorb the totality of knowledge before him, analysed it critically, and sought to systematize this knowledge with the contribution of his own learning. This was an attempt to demonstrate the discord between Islam and the Greek metaphysics, which led him to lay the foundations of an Islamic method of philosophical inquiry. Therefore, his life, thought and method serve as a good model for us today. Key words: Ghazali, Knowledge, Methodology, Logic, Methodological Scepticism.
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), 2022
Öz: Bu makale Gazâlî'nin filozofların ahlâk hakkındaki görüşleri bağlamında iki farklı yaklaşım örneğini ele almaktadır. Gazâlî fıkıh, kelam ve felsefe konularında döneminin etkili şahsiyetlerinden birisi olup hayatının bir safhasında, hakikî bilginin sûfîlerin yolundan gitmek suretiyle elde edilebileceğini savunmuştur. Bununla beraber Gazâlî, kitaplarını tetkik ettiği filozofların metafizik ve fizik öğretilerini eleştirmiş olmasına rağmen onların ahlâka dair söyledikleri şeylerin önceki zamanlarda yaşamış sûfîlerden gelen bilgiler olduğunu ifade etmiştir. Bu çalışmada Gazâlî'nin, filozofların ahlâk öğretilerine yaklaşımının mahiyeti üzerinde duran ve bu bağlamda Gazali'yi yorumlayan iki uzman görüşü ele alınmış ve değerlendirilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
The Theory of Maṣlaḥa and Maḳāṣıd in Sufısm- Example of Ġazzālī-, 2017
Gazzâlî Versus Mantıksal Pozitivizm, 2008
Uluslararası sosyal ve eğitim bilimleri dergisi, 2021
Dinbilimleri akademik araştırma dergisi, 2013
TEMAŞA Erciyes Üniversitesi Felsefe Bölümü Dergisi, 2023
Din-Felsefe-Tarih Yazıları, 2022
KELAM ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2017
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2023
İlahiyat Tetkikleri Dergisi, 2017
Osmanlı Edebi Metinlerinin Anlam Dünyası Sempozyumu Bildirileri, 2019
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016