Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
337 pages
1 file
Özet Taklîd, İslâm Hukuk Usûlünde tartışılan önemli hususlardan birisidir. Araş-tırmanın konusu olan taklîd, delilsiz olarak başkasının görüşüne tabi olmak şeklinde yapılan tanımıyla, sebepleriyle ve çeşitleriyle İslâm inanç ilkelerine ve fıkhına olan et-kisiyle önemli bir konudur. Taklîdin tartışılması, içtihadın tartışılması kadar uzun bir geçmişe dayanır. İslâm usûlüne dair yazılan eserlerde önemli bir mevkiyi işgal eden taklîd, genelde içtihad kadar üzerinde durulmamıştır. Bu makale bir bakıma bu açığı gidermeye yöneliktir. Anahtar Kelimeler: Taklîd, İslâm Hukuku, İçtihad Abstract Repitition According to Islavamc Law Methodology Repetition, is one of the important issues discussed in Islamic Law. The research subjetc the repetition, in the form of definition, as the devoid of any evidence of being subject to someone else's opinion, variety of purposes and principles of the Islavamc faith and the influence ofjurispru-dence an important issue. Discussion of repetition, so long a time is based on discussion of ijtihad. Works written about Islavamc Law, the occupying an important position on the repetition generally is not addressed as ijtihad. This article is intended for a way to resolve this vulnerability. Giriş İctihad, tarih boyunca müslümanların din ve dünya yaşantılarında hayatın bir gerçeği olduğu gibi, taklîd de hayatın bir gerçeğidir. Günlük hayatta içtihad gerektiren birçok durum mevcuttur. İçtihat ise her müslümanın yapabileceği bir faaliyet değildir. İçtihat etmek, kişide, alet ilmine sahip olmak, ictihat melekesine sahip olmak gibi belli bir takım şartlar bulunmasını gerekli kılar. Bir bakıma içtihadın zıttı sayılan taklîd ise içtihad etme melekesinden yoksun müslümanın günlük hayatıyla ilgili olarak içtihada nazaran ibadet yaşamında daha fazla yer tutar. Zira, içtihadın sadece fıkıh ilminde ileri bir seviyeye ulaşmış fakihlere has olması, şartlarının ağır olması, taklîdi müslümanların ibadet hayatı için kaçınılmaz bir olgu kılmaktadır. Bu sebeplerden dolayı, kimler taklîd edebilir, kimler ictihatla kendi görüşlerine göre hareket edebilir; taklîdin caiz olup olmadığı hususlar fakihler arasında ihtilaflı konulardandır. Bu tartışmaların, taklîdi fıkıh usûlünde ayrı bir başlık altında incele
Scientific Journal of Faculty of Theology
Hz. Peygamber hayatta iken Müslümanlar arasında itikadi veya siyasi bir farklılaşma söz konusu değildi. Onun vefatından sonra Müslümanlar arasında bir takım ihtilaflar vuku bulmaya başladı. Söz konusu bu ihtilaflar neticesinde karşı karşıya kalınan problemlere çözüm üretme noktasında Müslümanlar arasında metodik açıdan farklı yaklaşımlar ortaya çıkmaya başladı. Sahabenin önde gelenleri başta olmak üzere ilimle uğraşanlar dini konularda kaçınılmaz olarak içtihatlarda bulundular. Ortaya çıkan bu farklı metodik yaklaşımlar inanç, ibadet ve sosyal yaşamın şekillenmesinde etkili oldu. Ortaya çıkan yaklaşımlar daha sonra genel olarak hukuk alanında “Ehl-i Hadis” ve “Ehl-i Rey” olarak isimlendirilirken inanç alanında ise “Ehl-i Sünnet” ve “Ehl-i Bidat” olarak isimlendirilmeye başlandı. Biz bu çalışmamıza Ehl-i Sünnet kavramının nasıl algılandığı ve bu ekolünün fıkıh usûlü anlayışının ne olduğunu ortaya koymaya çalıştık. Yine, Ehl-i Sünnet fıkıh usulü ekolleri arasında ne gibi farklar olduğ...
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2023
Ehli Sünnet kelâm geleneğinde geliştirilen âdet teorisi, nedenselliği iptal edip âlemdeki tüm tasarrufu Allah Teâlâ’ya mahsus kılmayı amaçlayan bir teoridir. Bu teoriye göre Allah, âdetullah olarak isimlendirilen, kendi belirlediği yasalara göre evreni işletir. Ancak Allah’ın eğer dilerse insanî açıdan olağanüstü olarak nitelenen, âdeti dışı tasarruflarda da bulunabileceğine imkân sağlar. Kelâmdan istimdat eden fıkıh ve usûlünün, zahiri esas almaları beklenen ilimler olduklarından, âdet teorisinin imkânlarından yararlanmaları onların bu kimliğine aykırı gibi görünmektedir. Ancak namaz vaktinin son anında Müslüman olan kişinin durumu gibi konularda bazen işler öyle sıkışır ki zahire göre hüküm vermek oldukça zor hale gelir. Peki, usûlcüler zahire bakıp bu kişinin mezkûr vaktin namazı ile mükellef olmadığına mı hükmetmiş yoksa âdet teorisinin imkânlarından yararlanıp farklı bir sonuca mı varmıştır? İşte bu çalışmada kelâmda üretilmiş bir teori olarak âdet nazariyesinin, fıkıh ve usûlünde ne derece kullanıldığı, namaz vaktinin son anında Müslüman olan kişinin durumu özelinde Pezdevî (ö. 1089) ve şârihleri Siğnâkî (ö. 1314) ve Buhârî’nin (ö. 1330) usûle dair eserleri üzerinden tespit edilmeye çalışılacaktır. Bulgular doğrultusunda usûlcülerin âdet teorisinden, kurdukları halefiyyet sisteminin bir gereği olarak ereksel bir biçimde yararlandıkları ancak bunu vakıaya yansıtmadıkları tespit edilmiştir. Usûlcülerin âdet teorisinden sadece bu açıdan yararlanmaları fıkıh ve usûlünün zahire göre hüküm verme kimliğine engel teşkil etmiyor gibi görünmektedir.
İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM) İcadiye Bağlarbaşı caddesi 40 Üsküdar 34662 İstanbul Tel. (0216) 474 08 50 Faks (0216) 474 08 74 www.isam.org.tr Bu kitap; Türkiye Diyanet Vakfı Mütevelli Heyeti'nin 09.07.2010 tarih ve 2010 / 16 sayılı kararıyla basılmıştır. Baskı: TDV Yayın Matbaacılık ve Ticaret İşletmesi, Ankara © Her hakkı mahfuzdur. İstanbul, Kasım 2010 Kallek, Cengiz (ed.) Dinî hükümlerin kaynağı ve dinî metinlerin anlaşılması konusundaki çağdaş yaklaşımlar çalıştayı / Cengiz Kallek (ed.). -İstanbul : Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Araştırmaları Merkezi (İSAM), 2010. 567 s. ; 24 cm. -(İSAM Yayınları ; 81. Sempozyumlar / Paneller Dizisi ; 7)
DergiPark (Istanbul University), 2016
U sûl-i fýkýh geliþimi ta- rihi boyunca Ýslam düþüncesi ve biliminin gerçek tezahürü ve Ýslam hukuku (þerîat) içerisinde bir ana disiplin ve Ýslam öðretisinin en belirgin alanlarýndan biridir. Ýslam öðretisinin diðer branþlarý üzerindeki geniþ etkisi usûl-i fýkhý Ýslam'ýn eðitim ve akademik müfredatýnýn hemen hemen baþýna yerleþtirmiþtir. Ancak usûl-i fýkýh orijinal olarak tasarlanmýþ ve geliþtirilmiþ olduðu için çeþitli faktörlerden dolayý artýk maksatlarýna/hedeflerine hizmet etme yeteneðine sahip deðildir. Usûl-i fýkýh çoðu kez teorik bir disiplin olarak tanýmlanmýþtýr. Yeni konular üzerinde ictihadý teþvik etme etkinliði giderek sorgulanýr olan bu disiplin sosyal deðiþim ve gerçeklerle temasý kaybetmiþtir. Usûl-i fýkhýn metot ve doktrinleri olan icma, kýyas, istihsân ve istislâh iþaret etiðimiz gibi çaðdaþ Ýslam ülkelerinde yasama ve yargýdaki karar verme sürecinde göze çarpar þekilde yer almamaktadýr. Kitaptaki bu bölüm, giderek artan þekilde usûl-i fýkhý yasal mevzuattan soyutlayan nedenlerin arka planýný araþtýrýr. Daha sonra bu disiplin, teori ve pratik arasýndaki köprüyü kuran düþünceyle bir þemsiye/çatý tasarýsý önerir. Ýcma, kýyas, istihsân ve istislâh dâhil usûl-i fýkhýn çeþitli doktrinleriyle ilgili belirli kaynaklar bu kitabýn ilgili bölümlerinde doktrinler metodolojisi ve iç çalýþmayý geliþtirmeye çalýþan reform önerileriyle birlikte tartýþýlmýþ ve tanýmlanmýþtýr. Muhtelif bölümlerin sonuç kýsýmlarýnda bu doktrinlerle alakalý reform planlarýný/önerilerini tartýþtým. Þimdi usûl-i fýkhýn genel planýný/tasarýsýný yakýndan inceleme ve çeþitli bölümler arasýnda daha fazla konsolidasyon ve uyum olanaklarýný açýk-
The Position of Usûl al-Fıqh Among Sciences
Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Hukuku, 2022
IX. yüzyılda genelde İslam, özelde ise fıkıh düşüncesinin donuklaşma ve gerileme sürecine girdiği şeklinde baskın bir kanaat bulunmaktadır. Bu düşünce büyük ölçüde İslam’ın temel kaynaklarının makâsıdî (teleolojik) olmaktan ziyade lafzî (literal) bir yoruma tabi tutulmasıyla doğrudan ilişkilendirilmiştir. Bu bağlamda geleneğe hâkim olan lafzî yorum yaklaşımının, İslam dünyasının geride kalmasına neden olduğu iddia edilmiş, makâsıdî yoruma ise sık vurgu yapılarak ön plana çıkarılmıştır. Bu sâikle modern dönemde bazı araştırmacılar gâî yorumu bir çıkış yolu olarak görmüş, bu yöntemi içtihatta merkeze alarak lafzî yorumun/beyan içtihadının bir tarafa konulması gerektiğini ifade etmişlerdir. Bunlar kısaca usul ilminin bir kenara bırakılmasını, nass ile makâsıdın çatışması durumunda ise makâsıdın tercih edilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Ancak bu düşüncenin birçok içtihadî ve hukukî probleme sebebiyet vereceğinden bu içtihat yönteminin delil değerini ve ilkelerini belirleme gereği doğmuştur. Buna binaen tezde, makâsıd içtihadının delil değeri, problemleri ve makâsıd içtihadının ilke ve sınırları tespit edilmeye çalışılmıştır. Neticede makâsıdın gayri mansûs meselelerde delil olduğu, bu yöntemle içtihat edilebileceği, ancak zaptı sağlanmadığı takdirde İslam hukukunun formel ve normatif yapısına zarar vereceği, makasıd içtihadının bir takım ilke ve sınırlarının bulunduğu görülmüştür. Bu çalışmanın birinci bölümünde makâsıdın, tarihi serüvenine, dayandığı temel kavramlara ve kısımlarına değinilmiştir. İkinci bölümde içtihat yöntemleri, makâsıd içtihadının delil değeri ve ilkeler belirlenmeden başvurulan içtihadın doğuracağı hukuki problemler ele alınmıştır. Üçüncü bölümde ise içtihat/yorum ilkeleri, makâsıd içtihadını sınırlayan deliller, bu yöntemin genel ve özel ilkeleri konularına göre incelenmeye çalışılmıştır.
Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2006
Özet Müslüman bireyin davranışlarına biçilen dinî değeri tespite çalışan fıkıh ilmi, usûl ve fürû' adıyla iki ayrı düzlemde faaliyet yürütmüştür. Bu faaliyetlerden zengin bir birikim oluşmuş ve zamanla kendine özgü bir yapıya kavuşmuştur. Bu makale, fürû' birikiminin sistematik yapısını incelemeyi amaçlamaktadır. Fürû' fıkıh, bazen en genel biçimiyle ibâdât ve muâmelât şeklinde ikili, bazen de çoklu ayırımlara tâbi tutulmuştur. Ayrım sayısı arttıkça kapsamı etkilenen hep muâmelât ol-muştur, ibâdât ise genellikle sabit kalmıştır. İkili ayırımda muâmelât, fıkhın ibadetler dışında ka-lan bütün kısımlarını kapsarken çoklu ayırımlarda özel hukukun mal varlığını düzenleyen kısmına kadar daralmaya uğramıştır. Klasik dönemden itibaren muâmelât, mâmelek hukukundan, mede-nî hukuk, özel hukuk, iç hukuk, hattâ hukukun tamamına karşılık gelecek kullanımlara konu olmuştur. Modern dönemde akademik çevrelerde tedâvüle giren "İslâm hukuku" deyimi de mu-âmelâtın en geniş kullanımına karşılık gelir. Anahtar Kelimeler: İslâm hukuk sistematiği, ibâdât, muâmelât, teabbüdî, talil, medenî hukuk, Mecelle. Abstract Fiqh, which endeavors to discover the religious value of the behaviors of Muslim individual, pursues its activities in the lines of usûl (theory of fiqh) and furû' (substantive fiqh). Consequently, the activity in both areas has produced a huge stock of scholarship, and acquired a sui generis structure. This article aims to examine the taxonomy of the substantive fiqh. The entire body of substantive fiqh is divided sometimes into two main parts known as "ibâdât" and "mu'âmalât", and sometimes into multi subdivisions. In the multi subdivisions , while the compass of "ibâdât" remains consistent, that of the "mu'âmalât" is always prone to change. Along with increasing the number of the subdivisions , the scope of mu'âmalât ranges across a spectrum of law of estate, civil law, private law, domestic law, and the entire body of law. The phrase "Islamic law", which came to be circulated in academic circles, coincides squarely with the usage of mu'âmalât that of the broadest range. Giriş Kur'an ve Sünnet'te yer alan inanç ve ahlâk ilkeleri ve bunların bir anlamda türevi olan hukuk kuralları başından beri büyük bir ihtimâma konu olmuştur. Bu ilke ve kurallar arasında işleyen diyalektik yeni sorunların çözümünde de belirle-yici rol oynamıştır. Bu çerçevedeki gayretler bir asırlık gibi kısa bir sürede çeşitli dinî ilimlerin oluşum ve gelişimine zemin hazırlamıştır. Hicrî II. asrın ortalarına • M.Ü. İlâhiyat Fakültesi Öğretim Üyesi. Bu makale, bibliyografyası hâriç takriben bir sayfa halinde DİA'da yayınlanmış olan "muâmelât" maddesinin geliştirilmiş biçimidir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Tasavvur / Tekirdağ İlahiyat Dergisi
Nazariyat İslam Felsefe ve Bilim Tarihi Araştırmaları Dergisi (Journal for the History of Islamic Philosophy and Sciences)
Tasavvur / Tekirdağ İlahiyat Dergisi, 2021
Amasya İlahiyat Dergisi
Book Chapter, Fıkhî Açıdan Finans ve Altın İşlemleri, Ensar, İstanbul 2012, 2012
Mantıkî ve Bir Hezliyyesi (Metin-Şerh), Grafiker Yayınları, Ankara., 2018
Fıkhi Hükümlerde Hikmet Boyutu Kaffâl eş-Şâşî Örnegi, 2016
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020
Mevzu – Sosyal Bilimler Dergisi, 2023