Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2021, Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi
…
38 pages
1 file
Roma Hukukunda “Crimen Laesae Maiestatis” olarak adlandırılan vatana ihanet suçunun ilk defa Roma hukukunda pater familiasa karşı işlenen suçlar olarak ortaya çıktığı kabul edilmektedir. Erken dönemde ismine parricidum denilen cinayet suçu sosyal istikrarı bozacak mahiyette görüldüğünden ihanet suçu olarak kabul edilirken artık devletin kurumsallaşmasıyla içine parricidum suçlarını da alan perduellio kavramı ihanet suçlarını tanımlamak için kullanılmıştır. Perduellio olarak kabul edilen tüm eylemlerin ortak özelliği ise bir tür özel kast olan faildeki “hostilis animus” veya “topluma zarar verme niyeti”nin varlığıdır. Perduellio dışında devlete karşı en ciddi suçlar crimen laesa maiestas olarak adlandırılmaktadır. Bu suçlar MÖ 103 civarında Lex Appuleia De Maiestate ile başlayan ve Digesta ile biten özel yasalarda düzenlenen suçlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Roma hukukunun tesiriyle Orta Çağ Avrupası’nda kralın kutsal ve dokunulmaz şahsına karşı işlenen suçlar da vatana ihanet suçu olarak nitelendirilmiştir. XIX. yüzyılda ise bu suçlar siyasi suçlar başlığı altında incelenmiştir. Yürürlükteki hukukumuzda vatana ihanet adında bir suç yoksa da bu başlık altında tavsif edilebilecek çeşitli suçların TCK’da bulunduğunu, karşılaştırmalı hukuk ve hukuk tarihimize bakarak, söylemek yanlış olmayacaktır. Bu çalışmada öncelikle vatana ihanet suçunun çeşitli hukuk sistemlerindeki tarihi kökeni müteakiben mukayeseli hukukta vatana ihanet suçları son olarak da Türk hukuk doktrinde vatan ihanet suçu ele alınacak, sonuç kısmında ise Türk hukukunda hangi suçların vatana ihanet sayılabileceği sorusuna cevap bulunmaya çalışılacaktır.
Özet Türkiye Büyük Millet Meclisi, başlatılan haksız işgaller ve bu işgaller karşısında, Mustafa Kemal Paşa'nın ön ayak olduğu direnmenin ve meşrulaşma çabalarının bir neticesi olarak ortaya çık-mıştır. TBMM Hükümeti, olağanüstü şartlar altında ve bu şartların gerektirdiği istikamette ka-rarlar almak zorunluluğunu hissederek 29 Nisan 1920'de 2 nolu kararla Hıyanet-i Vataniye Ka-nunu'nu kabul etmiştir. Millî Mücadele döneminin en çetin günlerinde bu kanunun TBMM tarafından çıkarılıp yürürlüğe konması, vatanın ve milletin kurtuluşu açısından bir dönüm nok-tası olmuştur. Kanunun kabulü ile TBMM'nin meşruluğu perçinlenip bir kez daha tescil edilmiş, kanun doğrultusunda ve içerisinde milletin yüksek çıkarları aleyhine yapılan haksız eylemlerin bertaraf edilme yolu tutulmuştur. Abstract The Turkish Grand National Assembly (TGNA) came forward as a result of the resistance and legitimization efforts led by Mustafa Kemal Pasha against the unfairly launched invasions. Feeling obliged to make decisions under exceptional circumstances and in the direction required by these circumstances, TGNA Government accepted the Law of Treason (Hıyanet-i Vataniye Kanunu) with the resolution no.2 on 29 April 1920. The enforcement of this law by TGNA in the most inconvenient days of the national struggle was a milestone in the salvation process of our homeland and nation. After this law was accepted, legitimateness of TGNA was consolidated and registered once again, and unfair actions to the detriment of national interests were started to be obviated inside and in the direction of the law.
VATAN YAHUT SİLİSTRE'DE VATAN KAVRAMI, 2005
Namık Kemal edebiyat vasıtasıyla toplumu yönlendirmek ister. Tiyatroyu bu amacına ulaşabilmek için kullanır. Vatan Yahut Silistre isimli oyunu Türk Edebiyat tarihinde "romantik tiyatro"nun ilk tipik örneklerindendir. Bu oyunun konusu Kırım Savaşı sırasında geçer. Silistre Kalesi'nin kurtarılması için askerin gösterdiği fedakârlık ve kahramanlık anlatılır. Bu iki erdemle telkin edilen vatana sahip çıkmak, vatanı sevmek ve vatan uğrunda mücadele etmek yani vatan duygusudur.
ÖZ Halk edebiyatının önemli türlerinden olan ve halk inançları ile halk dininin yansıtıldığı türlerin başında gelen efsaneler; geçmişten günümüze kültür aktarımını sağlayan, kuşaklar arası bağlantı kuran, kültürel yapının anlaşılmasına katkıda bulunan edebî yaratmalardır. Efsanelerin tür özelliklerinin belirlenmesi bakımından en önemli unsurlardan birisi de işlevleridir. Çünkü bütün halk bilimi ürünleri toplumsal yapı içerisinde belli bir işleve sahiptir, özellikle de kültürel devamlılığı sağlamada önemli bir rolü üstlenirler. Türkmen efsaneleri de halkın dünya görüşünü, gelenek-göreneklerini, ahlaki anlayışını genç kuşaklara öğütlemek, gelecek nesillere aktarmak işlevlerini üstlenir. Bütün Türk topluluklarında olduğu gibi Türkmenlerde de " Vatan " kutsal bir hazinedir; onu korumak, bekâsını sağlamak her bireyin aslî vazifesidir. Aksi durumlarda ise birey en ağır şekilde cezalandırılır. Efsane metinleri de toplumun birer aynası mahiyetinde olduğu için bu cezalar en açık şekliyle metinlerde karşımıza çıkar ve gelecek nesillere vatan sevgisi aşılanmaya çalışılır. Bu çalışmamızda vatana ihanetin ve sonucunda uğranan cezanın yer aldığı üç Türkmen efsanesi motifleri ve işlevleri açısından incelenecektir.
Dergiye gönderilen yazılar, basılsın basılmasın iade edilmez; yayımlanan yazılar için herhangi bir telif ücreti ödenmez. Yazıların dil ve üslubundan, bilimsel ve hukuksal içeriğinden tamamen ve yalnızca yazarları sorumludur. Yayıncı, editör ve hakemler kesinlikle sorumluluk kabul etmezler. Yerel Süreli Yayın • Fiyatı: 20 TL • ISSN: 2602-5035 www.lojidergisi.online •
Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2021
Âşık Mevlüt İhsani 1933 yılında (kendisi 1928 olduğunu söyler), 1950 yılına kadar Kars’ın Sarıkamış ilçesine 1950 yılından sonra Erzurum’un Şenkaya ilçesine bağlanan Çermik/Kaynak Köyü’nde dünyaya gelir. İlkokul üçüncü sınıfta iken bir kaza sonucu gözlerini kaybeder. Çocuk yaşlardan itibaren âşıklığa ilgi duyar. Özellikle Bardızlı Nihani Baba’dan çok etkilenir. Mahlasını ve icazetini Alvarlı Lütfi Efendi’den aldığı bilinir. 2010 yılında Gebze’de rahmetli olur. Son dönem âşıkları içerisinde badeli olduğuna inanılan birkaç âşıktan biridir. Hemen her bakımdan âşıklık geleneğinin bütün hususiyetlerini iyi bilen, geleneğin sürdürülmesinde oldukça katkısı olan bir âşıktır. Güçlü şiirlerinin yanı sıra yetiştirdiği çıraklar (Mehmet Hünkâri, Nuri Çıraği, Kenan Sağır, İhsan Yavuzer, Âşık Halis, Rahim Baykara, Erol Şahiner, Mustafa Aydın), tasnif ettiği halk hikâyeleri, geleneğin devamı için katıldığı programlar, aldığı sayısız ödüller onu son dönemin büyük âşığı yapan diğer faktörlerdir. Doğup büyüdüğü topraklar, savaşların ve acıların yoğun yaşandığı, vatan, toprak, bayrak, millet gibi kavramların en çok anlam kazandığı bölgedir. Bu nedenle İhsani’nin şiirlerinde sözü edilen bu kavramlar sıklıkla kullanılmıştır. Bu bir taraftan geleneğin âşığa yüklediği misyon olmanın yanında, âşığın da hayatı anlamlandırma veya değerler dünyasında nelere kıymet verdiğinin bir tezahürüdür. Çalışmada İhsani’nin şiirlerinde vatan mefhumunun nasıl işlendiği örneklerle tartışılacaktır.
Çalışmada fen ve teknoloji öğretiminde kavram haritaları ve zihin haritalarının kullanımının öğrencilerin kavramları anlama düzeyleri ve fen ve teknolojiye yönelik tutumları üzerindeki etkileri araştırılmıştır. Eşitlenmemiş-denkleştirilmemiş ön test-son test kontrol gruplu desenin kullanıldığı araştırmaya deney gruplarında 17'şer ve kontrol grubunda 17 olmak üzere toplam 51 öğrenci katılmıştır. Deneysel uygulama altıncı sınıf öğrencilerinin katılımıyla fen ve teknoloji derslerinden ses ve ışık ünitesinde dört hafta süre ile devam etmiştir. Araştırma sonucunda fen ve teknoloji derslerinde kavram haritaları ve zihin haritaları uygulamalarının öğrencilerin kavramları öğrenme düzeyleri ile fen ve teknolojiye yönelik tutumları üzerinde anlamlı bir farklılığa neden olmadığı görülmüştür. Çalışmada ayrıca kavram haritalarıyla öğrenim gören grubun puanlarının son testte düşüş gösterdiği belirlenmiş ve araştırmadan elde edilen sonuçlar ilgili literatür göz önüne alınarak değerlendirilmiştir.
Öz Millî bilinç, bireyin var olduğu toplumu tanıması ve kendine bir yer edinmesini ifade eder. Bu bütünlüğün varlık nedeni, mevcut yaşam tasarımını oluşturan değerler dizgesini ve bu bilincin oluşturduğu birlik ve beraberliğin bireyin duyu dünyasında kalıcı bir hâle gelecek şekilde yer edinmesini sağlamaktır. Yazarlar ve yaratıcısı oldukları eserler, bağlı oldukları milletin ortak değerlerini yansıtarak toplumların doğrudan ya da dolaylı olarak sözcüsü olma niteliğini taşırlar. Türk edebiyatının bazı dönemlerinde millî bilincin merkeze alındığı kimi eserler vücuda getirilmiştir. Halime Kaptan ve Vatan Yahut Silistre adlı eserlerin ortak izleklerinden biri millî bilinçtir. Namık Kemal tarafından 1872 yılında yazılmış olan Vatan Yahut Silistre adlı tiyatro eseriyle, Rıfat Ilgaz'ın 1972 yılında yayımladığı Halime Kaptan romanı, toplumun millî bilincine ilişkin bir asırlık süre içindeki devinimini karşılaştırmaya olanak tanır. Çalışmada, bu iki eser üzerinden millî bilincin ve bu bilinci var eden değerlerin zamanla gösterdiği gelişim ve dönüşümün izleri kurgusal düzlemde incelenmiştir. Karşılaştırmaya dayanan değerlendirmeler sonucunda, çalışmaya konu olan iki eserdeki millî bilinci oluşturan kimi temel değerlerin bir asırlık zaman dilimine meydan okuduğu, kolektif şuurun karşısında duran bazı davranış ve düşüncelerin tarihin her döneminde çeşitli değer çatışmalarına yol açtığı, bu fikir ayrılıklarının ise uzun vadede toplumun pozitif gelişimine katkı sunduğu anlaşılmıştır.
Çinli komutan, filozof ve askeri bilge Sun TZU : " Savaşta ustalık, yenmek değil, kolaylıkla yenme becerisini göstermektir."; " Bütün savaşları çarpışarak kazanmak ustalık değildir; ustalık düşmanın direncini çarpışmadan kırmaktır. " diyor. Burada "Düşmanı kolaylıkla yenme becerisi ve onun direncini çarpışmadan kırmak" sözü yeni nesil savaş tekniklerinden biri olarak "Hibrit Savaş"ın doktrin olarak ortaya çıkmasının yolunu açmıştır. Aslında bu savaş modeli tamamen yeni bir savaş modeli değildir. Hibrit Savaş eskiden beri bizim “Topyekün Savaş” olarak dillendirdiğimiz fakat doktrin haline getirilerek modern teknoloji yöntemleriyle beraber çok çeşitli asimetrik uygulamaları ile ortaya çıkarılan bu yeni nesil savaş tekniği artık dünya devletlerinin başvurduğu yegane mücadele tekniğidir.
Necmettin Erbakan Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 2021
Bu makale intihal programında taranmış ve en az iki hakem incelemesinden geçmiştir. // This article has been scanned via a plagiarism software and reviewed by at least two referees.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
The Journal of Turkic Language and Literature Surveys (TULLIS) 2019, 4(1) , 2019
KAZAKİSTAN: Tarih-Toplum-Ekonomi-Siyaset, 2021
YDIN i ÜLTÜR AN AT t ERGİSİ, 2004
DİYALEKTOLOG ULUSAL SOSYAL BİLİMLER DERGİSİ , 2018
Turkish Academic Research Review, 2023
Yavaş Turizm ve Türkiye'deki Yavaş Turizm Destinasyonları, 2022
İHANETİN KUTSAL RAKAMI YÜZELLİLİKLER: CELAL KADRİ (BARLAS), 2023
Felsefe Arkivi, 48. Sayı, 2018/I, 21-44