Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020, İdlib: HTŞ’nin Mikro Devleti ve Ufukta Beliren Operasyon
Uzunca bir süredir Suriye rejimi ve müttefkleri İdlib'in güneyinde askerî tahkimatını arttırmış durumda. Kuzeybatı Suriye'de son dönemde yaşanan tüm gelişmeler yeni bir çatışma sürecinin yaklaştığının habercisi.
Sakarya Üniversitesi Öğrencileri Uluslararası İlişkiler Araştırmaları Grubu
Teritoryal Düzenden Devletleşmeye: Heyet Tahrir El-Şam (HTŞ), 2024
Öz 2011 yılında Suriye'de patlak veren toplumsal olayların hem bölgesel hem de küresel etkileri oldu. 1970 yılından günümüze kadar ülkeyi kontrolü altında tutan Esad rejimi, toplumsal tabanda istediği kontrolü ve denetimi sağlamak için antidemokratik ve baskıcı uygulamaları devreye soktu. Bu durum aynı toplumsal tabanda yaşayan ve çok farklı kimliklerin bulunduğu sosyal ortamın Arab Baharı süreciyle birlikte şiddete kanalize olmasında kritik rol oynadı. Kitlesel olaylar kısa sürede şiddet içeren ve aşırıcı eğilimleri olan grupların uzun süredir beklediği fırsatları sağlamış oldu. Amerika Birleşik Devletleri (ABD)'nin 2003 İrak operasyonuyla başlayan bölgesel otorite boşluğu, el-Kaide başta olmak üzere çeşitli yerel silahlı aktörler tarafından doldurulmaya çalışıldı. Ayaklanmaların oluşturduğu toplumsal dinamizmi kendi lehine kullanmak isteyen gruplar etkin oldukları bölgelerde ya küresel bir terör grubunun desteğini almaya çalıştı ya da kendine özgü bir strateji geliştirerek öz yönetim yapısını uygulamaya çalıştı. Bu çalışma kapsamında ele alınan Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) da bu iki durumu kullanarak kendisine iç savaş ortamında verimli alan bulan yapıların başında gelmektedir. HTŞ hali hazırda uygulamaya çalıştığı stratejisini üç temel ayak üzerine inşa etmektedir. Bunlar: Küresel örgüt bağlantılarından ayrışma, yerelleşme ve devletleşme. İ� lk iki aşamasını tamamlayan örgüt son aşama için ihtiyaç duymuş olduğu donanımı temin etme sürecindedir.
Ankara Üniversitesi SBF Dergisi, 2015
Uluslararası sistemdeki devletlerin çoğunluğunu oluşturmalarına karşın, küçük devletlerin güvenlik ve dış politika deneyimleri ana akım uluslararası ilişkiler yaklaşımları tarafından genelde önemsiz bulunmuş ve göz ardı edilmiştir. Bu makale, Ürdün Haşimi Krallığı'nın Ortadoğu bölgesel sistemindeki konumunu "küçük devlet" kavramı çerçevesinde değerlendirmeyi amaçlamaktadır. Bunun için öncelikle küçük devlet kavramına eğilmekte ve özgün bir küçük devlet tanımı geliştirmeye çalışmaktadır. Daha sonra, bir küçük devlet olarak Ürdün'ün belli başlı incinebilirliklerinin ve dirençliliğinin analizini yapmaktadır. Bu çalışmanın mevcut yazına yapmayı amaçladığı katkı, iki noktada özetlenebilir: İlki, küçük devlet tanımı konusunda yeni ve bölgesel bir perspektif geliştirmektir. İkincisi, küçük devletlerin küçük olmaktan kaynaklanan tüm zayıflıklarına karşın, bunu dengeleyecek önemli avantajlara da sahip olabileceğini göstermektir. Ortadoğu bağlamında Ürdün bu duruma iyi bir örnek oluşturmaktadır.
2018
Bu calismada oncelikli olarak Suriye Krizi’nin neden ve nasil ortaya ciktigi Arap Bahari cercevesinde ele alinip, bu krize 7 yildir neden hala son verilemedigi aciklanmaya calisilmistir. Calismanin ana konusu ise, Turkiye’nin Suriye’ye duzenlemis oldugu Firat Kalkani Operasyonu’nun stratejik boyutlarini icermektedir. Calismada, bu operasyonun Turkiye acisindan haklilik gerekceleri, Turkiye’nin sahip oldugu cografi ve sosyo-ekonomik konum ve kosullari cercevesinden analiz edilmistir. Calismanin devaminda ise Suriye Krizi baglaminda olusan ic savas ve vekâlet savaslarina deginilmistir. Bu kapsamda, Suriye Sorunu uzerinden olusan; Rusya, Iran ve Cin’in ayri bir blokta, ABD ve AB ulkelerinin de farkli bir blokta yer aldigina vurgu yapilarak, Turkiye’nin bu iki blok arasinda kendi siyasi konumunu nasil belirledigi ve hangi siyasi argumanlari kullanarak Firat Kalkani Operasyonu’nu duzenledigi analiz edilmistir. Suriye Krizi uzerinden olusan bloklasmada (ABD-AB ve Rusya-Cin-Iran), Dogu Akd...
HİTİT DEVLETİ’NİN KURULUŞ AŞAMASI , 2016
Pençe-Kılıç Harekâtı ve ABD, 2023
Her ne kadar koaliyon güçleri, birkaç günlük aradan sonra Doğal Kararlılık Harekâtı kapsamında ortak eğitim ve tatbikatlar ile devriyelere yeniden başlamış olsalar da, geçen birkaç günlük sürede devam eden Türk saldırıları, bu faaliyetlere Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDF) tam olarak katılımını engelleyerek ve gayretlerini terör örgütü üzerine yoğunlaştırmasını tehdit ederek, koalisyon güçlerinin uzun vadeli hedeflerini baltalamakta ve SDF’yi de bölgedeki ABD’nin düşmanları ile daha yakın ilişkilere girmeye zorlamaktadır.
Terörle Mücadelede İHA’ların Rolü ve Etkileri | Üst Düzey PKK’lı Terörist Liderlerin ve Operatiflerin Tasfiyesi, 2023
Bu rapor İHA’ların terörle mücadele operasyonlarının etkinliğindeki mevcut ve olası rolünü askeri ve operasyonel kullanım alanları, avantajları ve muhtemel riskler çerçevesinde değerlendirmekte; Türkiye’nin PKK terör örgütü ile mücadele deneyimini göz önünde bulundurarak operasyonel ve stratejik etkilerine önem atfetmektedir.
Anadolu University Journal of Social Sciences, 2021
Ateskes; savasan iki kuvvetin karsilikli olarak savasi durdurmasi demektir. Genellikle Ateskes ile Mutareke kelimesi birbirlerinin es anlamlisi olarak kullanilmakla beraber bazen bunlarin yerine Birakisma da denilmektedir. Mudanya Ateskes Antlasmasi, Ankara Hukumetinin Bati cephesi karsisinda gosterdigi askeri basarilar neticesinde TBMM ile Itilaf devletleri arasinda imzalanmis siyasi bir belgedir. Antlasma, 20. yuzyilin ilk ceyreginde Lozan’a giden surecte cok onemli bir yapi tasini olusturmustur. Bu onemi gosterir derecede Mudanya Ateskes Antlasmasi ile ilgili bircok calisma yapilmis ve yapilan bu calismalarda antlasma butun yonleriyle ele alinmistir. Dolayisiyla biz bu makalede, Mudanya Ateskes Antlasmasi’nin imzalanmasini saglayan Buyuk Taarruz ile o donem yasanan gelismeleri degerlendirdik ve olaylari farkli bir bakis acisiyla yorumladik. 3-11 Ekim 1922’de toplanilan ve toplanti sonucunda imzalanan Mudanya Ateskes Antlasmasi, Lozan’dan once TBMM’nin imzaladigi buyuk antlasmalar...
TÜRKİYE’NİN S/İHA ENDÜSTRISİ ÜZERINE TARTIŞMALAR, 2022
Türkiye yerli ve milli insansız hava araçlarının (İHA) ve akıllı mühimmatların geliştirilmesi konusunda son on yılda ciddi ilerleme kaydetmiştir. Bu rapor Türk dron sektörüne dair tartışmaları seçkin uzmanların yorum ve değerlendirmeleri üzerinden masaya yatırmaktadır. Bu raporun ilk bölümünde Türkiye’nin ürettiği yeni insansız askeri platformlar ve akıllı sistemler ile bunların bazı çatışma bölgelerinde askeri norm ve uygulamalara nasıl etkide bulunduğu tartışılmaktadır. İkinci bölümde ise bu teknolojilerin bir yandan Türkiye’nin alıcı ülkelerle ilişkileri diğer yandan dron pazarındaki trendler ve rekabet üzerindeki etkileri açıklanmaktadır.
Umberto Eco'nun Gülün Adı isimli romanı aslında "gülme" üzerine yazılmış bir eserdir. Ortaçağ düşüncesindeki (elbette kilisenin baskıcı iktidarında) "gülme"ye bakışını anlatır. Ortaçağ Hristiyan Avrupası'nda anlatılan hikaye, ıssız bir manastırda geçer. Manastır, o dönem Hristiyan dünyasının en zengin kütüphanesine sahiptir. Hikayenin sonunda anlarız ki, kütüphanenin yok sayılan en gizli kitabı gülme üzerine bir kitaptır. Bu, Aristoteles'in Poetika adlı kitabıdır. Kitabın ikinci bölümü ise "gülme" üzerinedir. Manastırda bu kitabı okuyan herkes ölür. Çünkü manastırın baş rahibi tarafından, kitabın sayfalarına öldürücü bir mürekkep sürülmüştür. Gülme en büyük yasaktır. Zira gülme, korkuyu öldürür. Korkunun ortadan kalkması ise en büyük iktidarı, Tanrı'nın iktidarını zayıflatır, yok eder... Gülme şeytan icadıdır ve tüm dini inançların altını oyar: Gülme bedenimizin güçsüzlüğüdür; yozlaşması, yavanlığıdır. Köylünün eğlencesi, sarhoşun özgürlüğüdür; kilise bile akıllıca davranarak, şölenlere, şenliklere, panayırlara, insanı neşelendirerek öteki isteklerden ve tutkulardan uzak tutan bu günlük yozlaşmaya izin vermiştir… Gülmek, bir köylüyü bir an için korkudan kurtarır. Ama yasa, korku aracılığıyla kendini kabul ettirir; yasanın gerçek adı Tanrı korkusudur. Oysa bu kitaptan (Poetika'nın ikinci kitabı), tüm dünyayı yeni bir ateşle tutuşturacak iblisçe bir kıvılcım çıkabilir: Ve gülme, Prometeus'un bile bilmediği yeni bir korkuyu yok etme sanatı gibi tanımlanacaktır. Gülen bir köylü için o anda ölmek önemli değildir; ama sonra, gülme özgürlüğü sona erince, dinsel tören yeniden tanrısal tasarıma göre içine ölüm korkusu salacaktır. Oysa bu kitaptan, korkudan kurtularak ölümü yok etmek için yeni ve yıkıcı bir umut doğabilir. 1 Güldüren önemli bir araç olarak mizah, "sağı gösterip ama solu ifade eden", tersine bir gösterenle hem temkinli davranıp hem de yıkıcı gücünü ortaya koyan bir "taktik"ler alanıdır, bir direnme biçimidir. Mizah, doğrudan söylemek yerine 1 Umberto Eco, Gülün Adı, çev. Şadan Karadeniz, Can, İstanbul, 2019, s. 534-535. gösterene katmanlı/çoklu anlamlar yükler. Güldürür ama derinden düşündürür de... Nihai amacı ne doğrudan söylediği şey ne de söylemek istediğidir. Amacı söylemek istediğini gizleyerek söylediği şeyi gerçekleştirmek, yani değişimi sağlamaktır. Oluşturmak istediği algıyı, tavrı oluşturmak ve zamansal olarak öngörülemeyecek bir süreçte istediği dönüşümü gerçekleştirebilmektir. Peki, bunu gerçekleştirebilmek için ihtiyaç duyduğu araçlar ve alanlar nelerdir? Nasıl gerçekleştirebilir? Bunu gerçekten gerçekleştirebilir mi? Kim bilir! Gülme korkuyu tahammül edilebilir kılarken, korku da gülmeyi belli sınırlar içinde tutar; gülme dünün korkularını atlatmak ve yarının korkularını göğüslemeyi sağlayacak gücü toplamak için zaman kazandırır; işkence odalarının ve toplama kamplarının zorunlu ilavesi olan Kraft durch Freude [neşeden doğan güç]; kitlesel dehşetin kaçınılmaz eki olan şehir meydanı dansları, fuarlar ve şenlikler. Ayrıca bir emniyet supabı etkisi de söz konusudur; gülme, korku üretimi artıklarının yığıldığı yer, her türlü iktidarın doğal eğilimi olan aşırı korku üretiminin yol açabileceği sonuçlara karşı koruyucu bir kuşaktır. 2 Giriş Belki bugün başka hiçbir şeyin geleceği olmasa bile, kahkahamızın geleceği olabilir. 3 Gündelik hayatın içinde aşina olduğumuz ama asla bilemediğimiz ve bilemediğimiz için de mücadele etme gücü bulamadığımız iktidar odakları karşısında nasıl bir direnme biçimi, direniş taktikleri geliştirebiliriz? Modern dünyada birey, gündelik hayat içinde hapsolmuş ve her şeye gittikçe de yabancılaşmıştır. Modern yaşamın her zerresine nüfus etmiş olan iktidar odakları ve biçimlerinin farkına varmak, direnmek, mücadele etmek bireyi özgürleştirip, içinde bulunduğu yabancılaşma sarmalından kurtarabilir mi? Özne olarak bireyin bu farkındalığa varması ve mücadele etmesi için öncelikle gündelik hayat içindeki rutini bozması, yani kendi gündelik hayatını sorgulaması ve eleştirebilmesi gerekir.
Analist Dergisi, Sayı 6 (Ağustos 2011), pp. 48-51, 2011
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2024
Orta Aras Havzası'nın Demir Çağı arkeolojik verileri iki ayrı kültüre işaret etmektedir. Birinci kültürün mimari yapıları blok taşlarla inşa edilmişken, ikinci kültürün mimari yapıları kaba işli, polygonal taşlarla inşa edilmiştir. Bu iki farklı kültürün tanımlanması bakımından çivi yazılı belgeler önemli bir referans oluşturmaktadır. Urartu Krallığı'na ait olan bu yazıtlarda Erikua Krallığı'na yapılan seferlerden söz edilmektedir. O halde birinci kültürün Urartu Krallığı'na, ikinci kültürün ise Erikua Krallığı'na ait olduğu düşünülebilir. Minua döneminde başlayan Urartu-Erikua mücadelesi, Sarduri II dönemine kadar devam etmiştir. Bu süre içerisinde Erikua Krallığı yeni bir başkent inşa etmiştir. Erikua Krallığı'nın stratejik konumu Urartuların kuzey yayılımını sekteye uğratmıştır. Çilli ve Karakoyunlu'daki arkeolojik araştırmalar iki büyük Erikua yerleşmesinin tahrip edildiğini göstermektedir. Urartular Karakoyunlu'da tahrip ettikleri yerleşmenin yakınlarında Minuahinili ismiyle yeni bir kale-kent inşa etmiştir. Daha güneyde bulunan Bulakbaşı Kale 4'ün ise muhtemelen II Sarduri döneminde inşa edilmiştir. Kale-kentin inşası, Orta Aras Havzası'nın Iğdır Ovası bölümünün tamamen ele geçirildiğine işaret etmektedir. Bu çalışmada Urartu krallığının Orta Aras Havzasına düzenlediği askeri operasyonların olası rotaları ve bu rotalar üzerinde bulunan yerleşim birimlerinin niteliği değerlendirilmiştir. Değerlendirme sonucunda Urartuların askeri operasyonlar düzenlemeden önce bölge hakkında bilgi sahibi olduğu, Erikua krallığı ile olan mücadelelerini aşamalı olarak sürdürdüğü anlaşılmıştır. Sonuç olarak Urartuların Kafkasya'ya yayılma politikası, Erikua Krallığı'nın ortadan kalkmasıyla gerçekleşmiştir.
Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2020
War is defined as a phenomenon that has many different dynamics that have been going on since the day that human beings existed and has undergone temporal changes. Hybrid warfare is defined as a causal mode of conflict taking place in very threatening environments in which states and non-state actors interact (both secretly and explicitly) using a mix of regular and irregular warfare combat tactics. Terrorism is one of the most important constituent elements of the hybrid warfare. Syria is a particularly anarchic hybrid warfare, which includes an extensive network that changes relations between states, terrorists and their proxies, each with different goals. Suddenly, as the region's political and strategic picture changed, terrorists such as IŞİD / DEAŞ and the PYD / YPG / PKK, various other militias, paramilitaries, rebels and co-actors became key players in the war. In this study, the Syrian civil war was examined through the concept of hybrid war and terrorism. The effects of the changes after the Arab Spring in Syria were examined. In this context, the Syrian crisis has been handled in this study and the relation of terrorist activities with hybrid war has been questioned through these cases.
1 İbn Haldûn, Mukaddime, C. I, çev. Süleyman Uludağ, İstanbul, 2007, s. 303. 2 İbn Haldûn, Mukaddime, C. I, s. 297. 3 İbn Haldûn, Nefs-i Nâtıka'nın iki çeşit idrakte bulunduğunu ifade eder, bunlardan birincisi beş duyu organları vasıtasıyla elde edilen idrak, ikincisi, beyin yoluyla elde edilen idrak.
Türkiye'de iktidar muhalefet ilişkileri engebeli evrelerden sonra günümüze ulaşmış. Muhalefet çoğu kez ülke çıkarlarına ters düşen bir tavır olarak algılanagelmiş. Bu nedenle muhalefet fişlenmiş, yakından izi sürülmüş, yıldırmaya yönelik her türlü yöntem mubah görülmüş. Bu sayımızdaki "fişleme" üzerine makalemizde C.H.P iktidar döneminin son yıllarında muhalefetteki D.P.lilerle ilgili fişleri tanıtıyoruz. Fişlerin üzerindeki kimi yorumlar yönetimin muhalefetle ilgili ve fişlenmeyi gerektiren özet değerlendirmelerini içeriyor. Dönemin iktidar muhalefet ilişkilerinin zor koşullarını kanıtlıyor. Bu yazımızda 50'li yılların başında siyasetin "mikro" ölçeğiyle ilgili iki belge sunuyoruz.
2018
Bu derleme, Dunya’da yaygin infeksiyoz zoonoz hastaliklardan biri olan, halk sagligi yonunden tehlike arz eden ve evcil hayvanlarda ciddi ekonomik kayiplara neden olan koyun ve keci brusellozunun ulkemizde kontrol ve eradikasyonunu saglamayi ve uygun olan stratejiyi ortaya koymayi amaclayan guncel bir calismadir. Bu kapsamda, guncel literatur taramasi yapilarak ulkemizde Tarim ve Orman Bakanliginca yurutulen sero-survey, kontrol ve eradikasyon calismalari incelenmis ve yurutulen kontrol calismalarinin fayda-maliyet analizleri degerlendirilmistir. Sonuc olarak; Ulkemizde kucuk ruminantlarda bruselloz hastaliginin kontrol ve eradikasyonu ile ilgili yapilacak olan calismalara katki saglanmasi amaclanmistir.
İNSAMER, 2020
Bölgedeki ABD-AB rekabetinde kimin galip geleceği belirsizliğini korurken Sırbistan ile Kosova arasında nihai anlaşmanın sağlanamaması ve Kosova’daki belirsizliğin devam etmesi, kaybeden tarafın Kosova olduğunu ortaya koyuyor.
Vakanüvis - Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 2019
Dünya Savaşı sonrası Mütareke döneminde başta Osmanlı başkenti İstanbul olmak üzere pek çok vatan toprağı fiilen işgal edilmiş, Osmanlı ordusu terhis edilmiş, silah ve cephanesine el konulmuş ve İstanbul Hükümeti işgaller karşısında varlık gösterememiştir. Bu süreçte İstanbul'da Karakol Cemiyeti, Zabitan Grubu, Yavuz Grubu ve Müdafaa-i Milliye gibi gizli grupları kurularak istihbarat, propaganda ve mühimmat sevkiyatı faaliyetleri ile Anadolu Hareketini desteklemişlerdir. Felah Grubu da bu süreçte Ankara destekli olarak kurulan gizli gruplardan biridir. Grup, istihbarat ve propaganda faaliyetlerinin yanında, İstanbul'dan güvenilir subay ve memurları Anadolu'ya geçirerek Milli Mücadeleye fiili olarak katkıda bulunmuştur. Milli Mücadeleye pek çok katkıda bulunduğu bilinen grup faaliyetlerine, Hamza Grubu adı ile 23 Eylül 1920 tarihinde başlamıştır. Sırasıyla Mücahit, Muharip ve Felah isimlerini alarak 4 Ekim 1923 tarihinde son bulana kadar faaliyetlerini sürdürmüştür.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.