Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2015, DANTE ile Sanat ve Düşünce
…
42 pages
1 file
Batı dünyası şiirinin baş yapıtı İlahi Komedya, Dante’nin Cehennem’e, Araf’a ve Cennet’e yaptığı düşsel bir geziyi destanlaştırır. İlahi Komedya 14233’e ulaşan toplam dize sayısı ile, şiir tarihinin en uzun soluklu şiirlerden birisidir. Dante’nin 1300 yılının 7 Nisan Perşembe gecesi başlayan gezisi bir hafta sürer, Dante’ye şair Vergilius rehberlik eder. Araf’ın tepesinde Vergilius yerini, Cennet’te Dante’ye rehberlik edecek olan Beatrice’ye bırakır. Dante, Beatrice’yi ilk kez gördüğünde kendisi dokuz, Beatrice sekiz yaşındadır. Dante, ömrü boyunca Beatrice’ye bağlı kaldığı gibi, düşünce dünyasının da esin kaynağı olur Beatrice. Vergilius’un Aeneis destanını örnek alan ve sıra dışı bir aşka mitoloji, tarih ve kutsal metinlerle de desteklenen gerçeküstü bir ortamda yakılan bir ağıt olarak da değerlendirilebilecek olan İlahi Komedya’nın, tarih ve felsefeden dinbilimine, gökbilimden geometriye uzanan bir ansiklopedi niteliği taşıması da bir başka özelliğidir. Dante, İlahi Komedi'sinde ve diğer eserlerinde hakikati aramaktadır. Örneğin İlahi Komedya’da üç seyahat yapar. İlk seyahati Cehennem yolculuğudur ve büyük engellerle doludur. İkinci seyahat, yani Araf seyahati daha kolay ve ümit doludur. Üçüncü seyahat yani Cennet ise, müzik, dans ve ışık eşliğinde yapılan bir seyahattir. Bu seyahatler sırasında Dante'ye Vergilius (Bilgelik), Beatrice (Güzellik) ve Aziz Bernard'ın simgelediği (Güç) rehberlik etmektedir. Seyahatlerinin sonunda Dante Işığa kavuşmaktadır. Dante, düşüncelerini şöyle dile getirmektedir: "Beni meydana getiren kudret, en yüce bilgelik, güzellik ve ilk aşktır"... Dante eserlerini yazarken gerek Batı ve gerekse Doğu bilgilerinden fazlası ile faydalanmıştır. Özellikle Greko-Romen düşüncesi ve sanatı, ayrıca İslam dünyasından İbn Arabi düşüncesi Dante eserlerinde öne çıkar. Yazar, Dr. Mustafa Tolay, bu eserinde başta İbn Arabi etkilerini gösterek, Dante’nin “İlahi Komedya” eserinde dört farklı anlam düzeyinden, sanat ve düşünce yoluyla “ezoterik” açılımları okurlarına sunmaya çalışmıştır.
ANTİK DÖNEMDE FELSEFE VE SANAT, 2015
Bu kitabın Türkçe yayın hakları, Kozmos Yayınları'na aittir. Her hakkı saklıdır. Tanıtım amaçlı kısa alıntılar dışında yayıncının yazılı izni olmadan hiçbir yolla çoğaltılamaz.
Kuspit'in deyişiyle varoluşsal özden yoksun dilsel yüzeylerin kavramsal bakımdan deşifre edildiği durumda sanat insani özünü yitirmiştir. Böyle bir durum yaratım ve düşünce ilişkisini tekrar tekrar sorgulamayı gerekli kılar. Çağdaş sanatın önemli isimlerinden Anselm Kiefer, Bill Viola, Christian Boltanski, Michael Somorrof ve Miroslaw Balka varlığa ilişkin anlam arayışlarını gösteren çalışmalarıyla sanatsal yaratımın insani doğasını duyumsatır.
LEONARDO ile SANAT ve DÜŞÜNCE, 2019
Leonardo da Vinci insanlık tarihinde çok önemli değişimlere neden olmuş, sanat, bilim ve düşünce insanıdır. Sadece batı medeniyeti için değil, insanlık için eşsiz dahilerden bir tanesidir. Rönesans hümanizma, aydınlanma gibi terimlerin insanlığa kazandırılmasına sebep olan kişilerden biri olarak Leonardo da Vinci sahip olduğu yeteneklerle gerek resim sanatına, gerek bilime, mühendisliğe ve gerekse düşün dünyamıza birçok yenilikler kazandırmıştır. Resim sanatına da birçok katkılarda bulunan büyük ustanın yapmış olduğu resimler ve resim sanatı yöntemleri sanat tarihinin en büyük hazineleri olarak bizlere miras kalmıştır. Sadece resim yapmamış, bir düşün insanı olarak da yazmış olduğu kitaplarla ve defterlerle Rönesans'ın doğumuna neden olmuştur. Leonardo'nun yöntem anlayışı belirli bir dünya anlayışına, insanın evrendeki yeriyle ilgili yeni bir görüşe yol açar. Sanat, bilim, mühendislik ve felsefi konularda binlerce sayfa çizim ve not bırakmıştır. Leonardo da Vinci aynı zamanda düşün dünyamıza ışık tutmuştur. Milano'da kurmuş olduğu Academia Leonardini Vinci isimli akademide felsefi konuların tartışılmasını sağlamıştır. Yazar Dr. Mustafa Tolay bu kitabında Leonardo da Vinci sadece sanat, bilim ve mühendislik yönlerini değil özellikle Leonardo da Vinci'nin felsefi ve "ezoterik düşünce" yönünü ortaya çıkararak okurlarına sunmaya çalışmıştır.
Beytulhikme Int J Phil 11 (1), 2021
Both Dummett and Davidson believe that language is constitutive of thought. However, they do not believe exactly the same thing. Dummett believes that language is prior to thought, whereas Davidson believes that neither is prior to the other. Still, they share a common core that can be put as follows:
Bu kitabın yayın hakları Sentez Yayıncılık'a aittir. Yayınevinin yazılı izni olmaksızın, kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz, yayınlanamaz.
Sanat ve Yorum, 2018
İnsan yaşamının her noktasında aralıksız bir yorum etkinliği göze çarpar. Öyle ki, ilk insandan günümüze değin birçok formda karşımıza çıkan yorumlama dürtüsü, içine fırlatıldığımız dünyayı anlamlandırmak-konumlandırmak için oldukça önemlidir. Anne karnından başladığımız etkileşim sürecinin bir sonraki basamağı olan yorumlama, etraftakileri kendimizce algılamamızı sağlar. Böylelikle duyularımız yoluyla tecrübe ettiğimiz şeyler bizi yorumun kendisine ulaştırır. Yorumlayarak aitleştirdiğimiz bilgi, bir kod gibi yazılarak kişiye ait bir şey haline gelir. Yorumlama dürtüsü ile minörden majöre kazanılmış tüm bilgiler kişilerin hayatta kalması için gerekli manevraları geliştirmesine olanak sağlar. Bu bağlamda, ilkel insanlardan gelişmiş sistemlere kadar karşımıza çıkan her durum bu yorumlama sürecinin bir parçasıdır. Yaşamın her boyutunu bu denli etkilemiş olan yorum-lama (özellikle felsefe için) önemli bir konu başlığı olmuştur. Hermeneutik adıyla bilimsel boyutlarda karşımıza çıkan bu yorum geleneği, Platon’dan (Immanuel) Kant, (Friedrich) Schleirmacher, (Wilhelm) Dilthey, (Martin) Heidegger’e, (Umberto) Eco’dan (Susan) Sontag’a kadar birçok düşünürün çalıştığı bir konu olmuştur. Yorumlama edimi sanatçı-alımlayıcı arasındaki ilişkiyle de iç içedir. Sanatçı kendi dağarcığında kodlamış olduğu şeylerin bir toplamını sanat yoluyla seyircisiyle buluşturur. Yani, biriktirdiği şeyleri çeşitli formlarda sanat nesnesine dönüştürür ve alımlayıcıyı kendi iç sürecine dâhil eder. Sunulan bu birikim karşısında izleyicinin yapmış olduğu yorumlama ise bir başka süreci başlatır. Bu noktada sanatçı devreden çıkarak alımlayıcıyı sanat nesnesi ile baş başa bırakır. Alımlayıcının sanat nesnesine karşı yaptığı yorumun başlangıç noktasından ne kadar uzaklaşığı ise bir başka konuyu gün yüzüne çıkarır. Bu döngü yorumun yorumunun yorumu gibi bir şekle bürünür. Bu aşamada ise, bir sanat nesnesinin nasıl yorumlanması gerektiği? sorusu araştırmanın genel motivasyonunu oluşturmaktadır. Bu araştırmanın merkez noktası olan yorum edimi, yapısı gereği bireyseldir. Bu bireysellik, herkese göre yeni anlamlar ve potansiyel anlam kaymaları yaratmatır. Özellikle enformasyon çağının getirdiği yeni koşullar her kişinin yorumuna açık platformlar oluşturmaktadır. ‘Her kafadan bir ses’ olarak betimleyebileceğimiz bu ortam, dikkate alınması gereken görüşleri yığın içinde bırakarak görünmez kılabilmektedir. Bir diğer yandan herkesin görüşünün yer aldığı bu yığın içinde sanatın geldiği son nokta da tartışmalıdır. Sürekli tüketmek üzere güdülendiğimiz bu toplum düzeninde, aşırıya kaçan her türlü yorumdan sanat ve iç dinamikleri de nasibini almaktadır. Bilginin, yorumun, eleştirinin aşırı üretimi şeylerin içlerini hızlıca boşaltmakta, sanatı ve sanat yapıtını hiçleştirmektedir. Bu çalışmanın genel amacı da, mevcut yorum fazlalığından kaynaklanan durumun bir iç eleştirisini gerçekleştirmektir.
2016
XVIII. yuzyil devlet adami ve sairlerinden Koca Ragip Pasa, siirlerinde “dusunce” kavramina onem veren bir sair olarak dikkati ceker. Şiirlerinde Dogu ve Bati kulturlerinde onemli yere sahip âlim ve filozoflarin adlari da gecmektedir. Beyitlerinden her ne kadar Bati kulturunu ve felsefesini tanidigi anlasilsa da Ragip Pasa’nin Dogu kulturune bagli oldugu gorulur. Koca Ragip Pasa Divan’inda “Dusunce” ve “Dusunce”yle ile ilgili terimlerden “Endise” 8, “Fikr” 17, “Idrâk” 7, “Derk” 3, “Fehm” 5, “Re’y” 2 kez gecmektedir. Bu sozcuklerin buyuk bir kismi daha iyi anlatilmak amaciyla somut nesnelere benzetilmis, bir kismi da sozluk anlamiyla yer almistir.
2018
Sanat nedir?, diye baslayan bir sorunun sonucunda ortaya cikan alanin adi “estetik dusunum”dur. Bu dusunumun ortaya cikmasina neden olan sey, sanatin nesnesi olan ‘guzel’dir. Guzel, dogasi geregi sabit ve degismez bir bakis acisina izin veren bir ‘nesne’ degildir. Guzel, degismez kurallara ve yasalara sahip olmamakla kalmaz, hatta kural ve yasalara karsi bir direnc gosterir. Bu dirence tanik oldugumuz eylem ise, pratik bir alan olan estetik deneyimdir. 'Estetik deneyim' kavramini, tanimlamak ya da ifade etmek sadece zor degil, neredeyse imkânsizdir. Bu imkânsizliga ragmen, estetik deneyim kavrami, estetik alaninda cok fazla tartismanin ve anlasmazligin odagi olmustur: Bilgi veren ya da vermeyen, bilincsiz, aktif, pasif, katartik, temasa olarak ifade edilecek bir deneyim. Bu yuzden bu kavramin ifade ettigi sey, tam anlamiyla bir“belirsizlik” alanidir. Cunku ne tam anlamiyla felsefenin ve ne de tam anlamiyla sanatin soz sahibi oldugu bir yerdir. Daha ziyade, ozne- nesne ve tum...
Uzun yıllardır, akademisyen ve entelektüellerden oluşan, düşünce dünyası diyebileceğimiz bir dünyanın içinde yaşıyorum. Düşünce dünyasından kastım, bu dünyada düşüncenin kendi içinde bir değer ve hatta amaç olması. Bu dünyaya giren kişiden düşünce hayatı yaşaması, yani hayatının merkezine düşünme faaliyetini koyması, düşüncenin açıklayıcı ve dönüştürücü gücüne inanması beklenir. Bu, düşüncesini sürekli genişletmesi ve derinleştirmesi, düşüncenin önündeki çeşitli engelleri aşmaya çalışması ve eğer gerekirse düşüncesi uğruna – düşünceyi ciddiye aldığı için– belli riskleri göze alabilmesi anlamına geliyor. Bunlara itiraz olarak, böyle bir dünyanın gerçek Dünya'da olmadığı, kimsenin böyle saf bir düşünce hayatı yaşamadığı, düşünme faaliyetinin diğer faaliyetlerin ve kaygıların hep arkasından geldiği ve düşüncelerini geliştirmek uğruna risk alanların her yerde ve zamanda çok küçük bir azınlık olduğu söylenebilir. Ayrıca düşünme faaliyetinin kendisinin çoğu zaman görünmez olan içsel duvarların arasında gerçekleştiği, yani düşünen kişinin düşüncesinin duygusal, sınıfsal, dinsel, cinsel, etnik sınırlar tarafından farkında olmaksızın sınırlandırıldığı da düşünülebilir. Fakat bir ideal olarak düşünce dünyası bu türden itirazları da ciddiye alır, irdeler ve düşünce hayatı süren öznenin diğer dünyalarla birlikte kendi dünyasını ve hatta kendisini de nesneleştirmesini bekler. Bu ideal, en azından Sokrates'ten beri ve özellikle de düşünce dünyasının topluma ve devlete karşı belli bir özerklik kazandığı son iki yüzyıldır güçlü ve saygın bir şekilde hayatını sürdürüyor. Bahsi geçen saygınlığın ve itibarın kendine has gücünü, tam tersinden bakarak, örneğin bu ideale karşı saldıran kişilerin ve siyasal hareketlerin bayağı olarak görünmesinden ve tarihe adını öyle yazdırmasından da anlayabiliyoruz. Ben kişisel olarak bu özel dünyaya, Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde (SBF) asistan olduğum 1999 yılının sonlarında girdim. O yılların SBF'si, Tuğrul Eryılmaz'ın bu seride çıkan yazısında2 bahsettiği 1960 ve 1970'lerin SBF'sinden epey farklıydı. Kadın öğrenci ve öğretim üyesi sayısı çok artmış, oran olarak yüzde ellilere ulaşmıştı. Fakat sayısal artıştaki değişimden daha önemlisi, kadın akademisyenlerin önemli bir bölümünün feminist olmasıydı. Feminizmle ilk gerçek karşılaşmam böyle bir ortamda, hatırladığım kadarıyla asistan olmamdan birkaç ay sonra gerçekleşti. Öğlen yemeğinden sonra kahve-sigara içip sohbet ederken bir şeyler söylüyordum ama kullandığım bir sözcük dışında ne konuştuğumu hatırlamıyorum. O sözcüğü hatırlıyorum, çünkü benim gibi asistan olan feminist bir arkadaşım beni sert bir biçimde, " bayan demeyeceksin, kadın diyeceksin! " diye terslemişti. O andan aklımda kalan ve unutması mümkün olmayan başka bir şey yaşadığım utanç. Kulaklarıma kadar kıpkırmızı kesilmiştim. Fakat bu sertlik, o günlerin utancı dışarıda tutulursa, kişisel olarak bana iyi geldi. Hızlandırılmış bir ders gibi düşündüğüm bu azar sayesinde, kelime seçiminin basit bir seçim olmadığını, arkasında devasa bir tarih ve güç hiyerarşisinin olduğunu, dolayısıyla o kelimenin yerine başka bir kelime kullanmayı seçerek, o tarihin bir parçası olmayı bırakma ve yeni bir dünyanın parçası olma kararı alındığını anlamaya başladım.
Ankara Üniversitesi lahiyat Fakültesi "…Ya ant olarak ele al nd nda dinle sanat n birbirinden ayr lmayaca görülmektedir. Ya ant s z sanat kuru, yüzeysel ve co kusuz olur… Sanats z din, haya an kopuk, kuru birtak m ahlâkî manzumeler y n olur; dogmatizmin kendisi olur..." 1
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Journal of Art and Human, 2022
Türkiye Eğitim Dergisi, 2021
İnönü üniversitesi sanat ve tasarım dergisi, 2018
DergiPark (Istanbul University), 2022
I. Uluslararası Kapadokya Felsefe ve Sosyal Bilimler Sempozyumu-İnsanı Anlamak, 2019
Cumhuriyet Dönemi Milli Düşünce Sistematiğinde Erol Güngör Sempozyumu/Kırşehir, 2018