Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2002, Toplumsal Değişme ve Kadında Erkeksilik
Tutum, davranış ve giderek benlik algısını biçimleyen toplumsal olarak belirlenmiş rollerin gücü, özellikle kadınlık ve erkeklik durumlarında açıkça ortaya çıkmaktadır. Cinsiyet rolleri, toplumsallaşma süreci boyunca modeli taklit, mükafat-ceza gibi yöntemlerle ve aile, okul, arkadaş çevresi, kitle iletişim araçları gibi aracılar ile öğrenilir. Biyolojik arkaplan reddedilemez ise de, toplumsal cinsiyetçi işbölümü ve buna bağlı cinsiyetçi hiyerarşi, özellikle ve öncelikle ataerkil düzeni üreten ve yeniden üreten norm ve değerlerin roller aracılığıyla her iki cinsiyete de dayatılması ve/veya benimsetilmesiyle sağlanır.
Türkiye’de Kadınlık Durumu ve Toplumsal Değişme, 2007
Retrospektif bakıldığında, kadın haklarıyla ilgili kazanımlar, iki ana mücadele dönemiyle ilişkilendirilebilir:
2. Çukurova Kadın Çalışmaları Kongresi (28-30 Kasım 2018) Disiplinlerarası Kadın Çalışmaları II, 2019
Özet Kent, belirli değerler, normlar ve sosyal ilişkiler sistemi bütünüdür. Kentlerin ortaya çıkma, gelişme ve değişme süreci, "kentleşme" kavramı ile ifade edilir. Nüfus hareketi ve buna bağlı birikim sürecinin doğal işleyişi aynı zamanda "kentlilik" olarak da algılanmalıdır. Göç, yerleşme amacı ile yapılan bir yer değiştirme olgusudur. Farklı türlerde gerçekleşse de, en bilinen göç şekli, kırsaldan kente göç şeklinde hayata geçmektedir. Yaşanan göçlerin başlıca özelliklerden birisi, nüfusun ağırlıklı bölümünün büyük kentleri seçmesidir. Üretim ve istihdamın büyük kentlerde olması nedeniyle göçler büyük kentlere akmaktadır. Nüfusun ve ekonomik birikimin büyük kentlerde yoğunlaşmasıyla, kentlerin fiziksel yapısı hızla bozulmaktadır. Göç edenler, bir süre çevre semtlerde köy hayatını sürdürmekte ve gecekondular oluşturmaktadır. Göç edilen yerlerde barınma ve iş gibi temel sorunların yanında, kentin sosyal yaşamına uyum sorunları yaşanabilmektedir. Sosyo-kültürel olarak farklı olan insanlar, göç ederken kendilerine has değerleriyle birlikte göç ederler ve gittikleri yerleri de etkilerler. Karşılıklı yaşanan etkileşimle gerçekleşen toplumsal değişim, beraberinde kent yaşam tarzı, ilişkileri ve kültürel dokusunda değişiklikler yapabilmektedir. Türkiye'de 1950'li yıllardan itibaren önemli sosyo-ekonomik olgulardan biri olan iç göç, çoğunlukla aile ve erkek üzerine eğilmiştir. Kırsal göç süreçlerini ele alan çalışmaların geneline bakıldığında, toplumsal cinsiyet bakış açısının oldukça eksik olduğu görülür. Göç olgusunda kadınlar görünmezdir. Hâlbuki kadınlar, göçü yönlendiren bir pozisyondadır. Köyden kente göçün aile reisinin kararı olduğu durumlarda bile kadınlar göçe destek vermektedir. Bu bağlamda, kadınlar, kırsaldan kente gerçekleşen göçte toplumsal değişim etkeni olarak işlev görmektedirler. Abstract The city is the whole system of certain values, norms and social relations. The process of emergence, development and change of cities is expressed by the concept of "urbanization". The natural functioning of the population movement and the accumulation process should be perceived as "urbanity" at the same time. Migration is a displacement made with the purpose of settlement. Although it takes place in different species, the most known form of migration comes from rural to urban migration. One of the main characteristics of living migrations is that the predominant part of population is choosing big cities. Due to the fact that production and employment are in big cities, migrations flow into big cities. With the concentration of population and economic accumulation in big cities, the physical structure of cities is rapidly deteriorating. Migrants continue their village life in the surrounding neighborhood for some time and create squatter areas. In the places where migrated, there are problems in social life as well as basic problems like housing and work. People who are socio-culturally different migrate with their own values while they migrate and they also affect places where they are going. The social change with mutual interaction can bring about changes in the urban lifestyle, relations and cultural fabric. Since the 1950s, internal migration in Turkey was one of the important socioeconomic phenomenon is mostly handled through the family and men. Looking at the studies on rural migration processes, the gender perspective is quite lacking. In migration, women are invisible. However, women are in a position to direct migration. Even in cases where the migration from the village to the city is the decision of the head of the family, women support the migration. In this context, women act as factors of social change in rural-to-urban migration.
Modern Ataerkil Toplumsallaşma: “Erkeksi”, “Erkekçi” Kadınlar, 2010
Geleneksel feodal toplumda erkeğin üstünlüğü meşru ve yasaldır; kadın eviçi rollerle sınırlı ve tabidir. Sanayi devriminin gereksinimlerine uygun olarak, insan hakları bağlamında kadınlık durumunu sorgulayan, hatta aynı bağlamda birinci dalga kadın hareketiyle karşılıklı ilişki içerisinde bulunan modernlik, cinsiyetler arasında soyut bir eşitlik anlayışını benimser ve yasalaştırır. Söz konusu anlayış, insanı/ yurttaşı/ bireyi zımnen erkek olarak kabul eder ; kadının insan/ yurttaş/ birey haklarını erkek ideali üzerinden tespit eder ve böylece aslında kadını erkeğe eşitlemeyi amaçlar. Dolayısıyla erkek hedefinde gerçekleştirilen bu biçimsel eşitlik, ataerkil sistemi tehdit etmediği gibi, ona ait değerlerin, yahut o güne dek yalnızca ona açık olan toplumsal yerin kazandırdığı değerlerin yüceltilmesine neden olmuştur. Erkekegemenliği yasalarda aşınmıştır; ancak toplumsal meşruiyeti sürmektedir. Bu bağlamda yurttaşlaşan kadın, kaçınılmaz olarak "erkekleşmekte" dir. Modernliğin kültürel eleştirisi bağlamında gündeme giren ikinci dalga kadın hareketinin temel sorunsallarından biri olan bu tespit, günümüzde cinsiyetçiliğin meşruiyetini kaybetmesine neden olan bir mücadele doğurmuştur. Bu bağlamda cinsiyetçi değerlerin bir tutum olarak deklarasyonu yadırganmakta ve azalmaktadır. Ancak bu dönüşüm, zihniyet ve davranışlara aynı oranda yansımamaktadır. Ayrıca ataerkil sistemin muhalifini de belirleyen hegemonikliği nedeniyle , "simgesel şiddet" üzerinden "erkekciliği" beslemektedir. Yaptığım araştırma, bu cinsiyetçi ikiyüzlülüğün , ataerkil düzeni değiştirmek için mücadele eden kadınlarda bile sürdüğünü göstermiştir. Yine aynı grup kadınlarda, feminist bilinç ve özgürleşmeye, , tabiiki cinsiyetçiliğe karşı tutumlara rağmen; geleneksel eviçi rollerin ifası, "erkekleşme" ve "erkekcileşme" gibi cinsiyetçi davranışlar görülmektedir. Cinsiyetçiliğin söylemde yaygınlıkla dışlanmasına rağmen, eylemde ısrarla sürmesi güncel evrensel bir sorundur ve farkındalık gerektirmektedir.
Özet Günümüz dünyasında, küreselleşme sürecindeki ekonominin ve toplumsal sistemlerin vizyonunda kentsel sorunlara çözüm arayışları giderek artan bir öneme sahiptir. Kentler küreselleşme olgusunun hayata geçtiği temel zeminler olarak görülmektedirler. Küresel değişim kentlerde açık bir şekilde izlenmekte ve kentler de bu süreç içinde değişmektedirler. Kent toplumunun demokratik ve sosyal değerlerinin şekillenerek gelişmesinde etkin olan kent yeni bir yaklaşımla irdelenmektedir. Yaşam kalitesini, kent kültürünü merkeze alan ve mekân insan ilişkisi bağlamında sorgulayan bu yaklaşımda, kent dokusu, kent kültürünün ürettiği değerlerin paylaşım alanı olarak değerlendirilmektedir. Kentsel doku, uluslararası gelişmelerin öngördüğü refah anlayışına göre yeniden şekillenmekte ve bu süreçte ortaya çıkan ihtiyaçlar toplumsal ilişki sistemini de etkilemektedir. Kentsel değişim süreci içinde bu değişimden etkilenen kesimlerin başında kadınlar gelmektedir. Ancak kadınlar kentin erkek bakış açısıyla oluşturulan işleyiş mekanizmasının içinde yer almamaktadırlar. Bu durum kadının toplum dışında kalmasına neden olmaktadır. Zaten, Ülkemizde tarihsel olarak var olan ataerkil toplum yapısı kadını kamusal alanın dışında tutmaktadır. Kadının kent yaşamına katılımının artmasında, eğitim ve bilinç düzeyinin yükselmesinin ve sivil toplum kuruluşlarının büyük rolü vardır. Bu çalışmada, küresel süreç içinde dönüşerek gelişme uğraşında olan kentlerin şekillenmesinde sosyal, ekonomik ve kültürel değişimler irdelenecektir. Çalışmanın temel vurgusu, toplumsal açıdan yenilik arz eden bu süreçte, yaşamımızın her alanında kadının bağımsız bir birey olarak var olması ve sistem içinde daha aktif rol oynamasıdır. Abstract In today's world, searches for solutions of urban problems in the vision of the economic and social sistems in the globalization process have an increasing importance. Cities are seen as the basic grounds on which globalization phenomenon depends.Global change is observed in urban areas clearly and cities are also changed in this process. City that has a great affect on the development of the democratic and social values of the city society is discussed with a new approach. The urban tissue is assesed as the sharing values that urban culture has produced in the approach that questions the life quality by putting the urban culture in the center and examining the relationship between the place and human. Urban tissue has reshaped according to the welfare concept that the international developments foresee and the needs emerging in this period has effected the relationships system. Women are at the top of the parts tha are affected from this change in this urban development process. But, women don't take place in the city mechanism which is formed by men's perspective. The situation makes the women stay out of the society. Meanwhile, the patriarchal society structure existing in our country doesn't let women to be in the society. The rising of the education and awareness level and the non-governmental organizations have a crucial role in the increasing of the participation of women to the urban life. In this study, social, economic and culturel changes effecting the shaping of the cities in the globalization period willl be discussed. The main emphasis of the study is the existence of the women in every part of our life as an independent individual and the more active role she has in this sistem within the process including innovations from the social perspective.
TÜRKİYE’DE KADIN SİYASÎ, SOSYAL VE KÜLTÜREL ALANDA DEĞİŞİM, 2022
Giriş Medya, mevcut toplumsal formasyonun yapısını, işlevlerini, özgül pratiklerini inandırıcı biçimde " gerçeğin olası tek temsili " olarak sunma yeteneğine sahiptir. Medyanın, toplum ve birey üzerindeki etkisi, özellikle var olanı tüm eşitsizlikleriyle birlikte aktarmak konusundaki başarısı birçok bilimsel çalışmaya ilham vermektedir. Eski (televizyon, film, yazılı basın vb.) ve yeni medyanın (internet, sosyal ağlar, bilgisayar oyunları vb.) izleyicilerin davranış ve tutumlarında yarattığı değişikliği tespit etmeyi amaçlayan çalışmalar sayesinde artık medyanın kısa dönemde özellikle çocukların olumlu ve olumsuz davranışlarını tetikleme gücüne sahip olduğunu biliyoruz. Ancak medyanın asıl önemli işlevi mevcut düzenin değişmeden devam etmesini sağlayan egemen söylemsel yapıyı (içinden konuştuğumuz kuramsal yaklaşıma göre anlamlandırma çerçeveleri, açıklayıcı repertuvarlar, zihinsel ve sosyal temsiller vb. şeklinde ifade edilebilir) yeniden üreterek pekiştirmesi ve meşrulaştırmasıdır. Tecimsel mantıkla küresel pazar için üretilen çizgi filmler, yan ürünler ile birlikte (oyuncak, kırtasiye malzemesi vb.) çocukların yaşam boyu kullanacakları referans ve anlamlandırma çerçevelerini inşa ederler. Çocuklar psikososyal gelişimlerini olumsuz yönde etkileyebilecek içeriğe karşı kendilerini koruyacak yeterli donanıma sahip olmadan kitle iletişim sürecine girerler. Metin, henüz bilişsel, psikolojik ve sosyal açıdan yetkin olmayan çocuk bilincine, eğlence kisvesi altında egemen olan söylemleri eker. Bu çalışma istismar kavramının kapsamını genişletmeyi önermektedir. Çocukların mutsuz yetişkinler haline gelmelerine neden olacak ve medya aracığıyla yayılan bütün düşünce ve eylem biçimleri istismar kavramı içinde ele alınmalıdır. Çocukların severek tükettikleri medya ürünlerinin başında gelen çizgi filmlerinden seçilen bir örneği inceleyen bu çalışma ile süregelen ve değişmeye meyletmiş söylemsel alanının sergilenmesi amaçlanmıştır. Çocuklar için hazırlanmış ve araştırmaya konu olan bu metinde kadın bedeni halen süslenmesi, teşhir edilmesi gereken bir nesne olarak inşa edilmektedir; ama aynı zamanda " farklı olan " ı dışlamak yerine içermeyi öneren " yeni " bir toplumsal hoşgörü kültürünün
Özet Bu çalışma, Cumhuriyet'le başlayan modernleşme sürecinde kadın kimliğinin değişimini incelemeyi amaçlamaktadır. Modern düşünce, doğanın nesnel yasalar çerçevesinde işleyen bir mekanizma olduğu kabulünden hareketle, bilimsel yöntemi yüceltmiş ve doğa bilimlerindeki gelişmelere koşut olarak toplumsalın da bilimsel yöntemle açıklanabilir ve düzenlenebilir olduğu fikrini taşımıştır. Sanayi Devrimi'ne kentleşme, sanayileşme ve modernleşme süreci eşlik etmiştir. Modernizm, bir değişim türü olarak ekonomik yapı, kültürel süreçler, siyasal yaşam başta olmak üzere, toplumsal yapının tüm düzlemlerine yansımış ve 20. yüzyıla değin toplumsal yapının biçimlenmesinde en belirleyici etken olmuştur. Türk devletinin hedeflediği modernleşme politikasının özünde de aynı düşünce vardır. Yeni Modern Cumhuriyet kimliği ile kent ve kadın kimliği birbirini bütünlemektedir. Kadın, toplumsal yapının temel taşıyıcısı olan " aile " yi biçimlendiren ve etkileyen temel unsur olmakla kalmayıp, kültürel mirasın geçişinin anahtarı ve gelecek nesillerin hazırlayıcısı rolünü her çağda üstlenen bir konuma sahip olmuştur. Bu nedenle de, kadın kimliğinin geçirdiği değişimler, sadece kadını değil tüm toplumu etkilemektedir. Önce 'kimlik' kavramının ana belirleyicilerini, daha sonra ise 'modernleşme' olgusunu ve ikisi arasındaki etkileşim süreçlerini anlayabilmek açısından önem kazanmaktadır. Bu çalışma, birbiriyle bağlantılı olan ve içinde bulunduğumuz yapıyı biçimlendiren modernleşme ve kimlik gibi iki ana unsurun, genelde 'Cumhuriyet', özelde de 'kadın kimliği'ni nasıl etkilediğini irdeleme girişimidir. Abstract This study aims to examine the change of female identity in the process of modernisation began by the Republic. The modern thought, departing from the assumption that nature is determined by a mechanism of objective laws has sublimated scientific method and carried the idea that the social can be explained and ordered in accordance with the developments in the natural sciences. The urbanization, industrialization and modernization process has been accompanied by the Industrial Revolution. Modernism reflected in all spheres of the social structure the economic structure, cultural processes, mainly political life as the type of a change and has been the most decisive factor on the formation of the social structure as the 20 st century until. Policy of modernisation aimed by the Turkish state are essentially the same idea. Urban and female identities by new modern Republican identity are complementary. Woman is not only the main element shaping and affecting " family " , which is the main carrier of social structure, but also has always hold in every age assumed a position undertaking the role of cultural heritage's key and future generations' preparatory. Therefore, changes that woman identity underwent that they lead to affect not only woman, but also whole society. It is important in terms to understand main determinants of 'identity' concept, then 'modernisation' phenomenon and interaction processes between these. This study is an attempt to analyze how two main elements as modernisation and identity, that are related to each other and shape the current structure affect the 'Republic' in general and 'woman identity' in particular.
Yazıt Kültür Bilimleri Dergisi
represented in Turkish cinema, especially in some films shot between 1968 and 1980, has been gender-based, and this representation has mostly defined the value of women through their status, place of birth, clothing, and the changes they have to undergo. In this context, the approach that women have to change in order to be accepted is seen in almost all films shot between 1968 and 1980 in Turkish cinema. In this study, as an example, the films Feride, Kezban Paris'te, Dağdan İnme and Güllü which were made in 1970 and later, were examined on the basis of gender.
Toplumsal Cinsiyet ve Mekan İlişkisine Yeniden Bakmak Konferans Kitabı, 2018
Manisa‟nın Soma ilçesinde bulunan Yırca Köyü‟nde yer alan termik santral köyde yapılan tarımsal faaliyetleri değiştirmiştir. Köylünün geçim kaynağı tarım olmakla birlikte sanayinin çevrede yayılması ile tarım alanları azalmış, bölgede yapılan tütüncülük faaliyeti mevcut santralin atıklarından kaynaklı bitmiş, yerini zeytinciliğe bırakmıştır. Dolayısıyla bölgede sanayinin gelişmesi tarımsal faaliyetleri doğrudan etkilemiştir. Tüm bunlar zamanla erkek işgücünün sanayi alanına kaymasına ve tarımın kadınlaşmasına yol açmıştır. Bu doğrultuda da bölgedeki tarım işlerinde, köylü kadınların aile işletmelerinde ücretsiz olarak çalıştıkları ya da gündelik işçi olarak başkasının tarlasına gittikleri bilinmektedir. 2014 yılında köyde yapılması planlanan ikinci termik santral için acele kamulaştırma kararı alınmış, köylünün toprağı kamuya devredilmiştir. Köylünün 50 günlük direnişine rağmen süreç, 6600 ağacın yok edilmesi ile sonuçlanmıştır. Zeytin katliamından sonra kadınların tek kamusal alanları olan tarımın azalmasıyla kadınlar daha çok ev içine kapatılmıştır. Tarımda aile işletmelerinde karşılıksız çalışan köylü kadınların, zeytinliklerin yok edilmesinin ardından yüksek duvarlı avlularından çıkarak bir araya geldiler. 90 yıllık eski taş evi atölyeye dönüştüren kadınlar sabun, mum, ekmek, salça ve tarhana gibi ürünleri kapsayan birlikte üretime dayalı “Yırca Hanımeli El ve Ev Ürünleri” adıyla kendi işletmelerini kurdular. Bu kapsamda araştırma, bir yıl boyunca aralıklarla köye yapılan ziyaretler şeklinde gerçekleşmiştir. Yöntem olarak derinlemesine görüşme ve katılımlı gözlem kullanılmıştır. Çalışmada, köydeki ev biçimleri, avlular, kadınların çalışma alanları, mutfağın yapısı, banyonun ve tuvaletin konumu ve tüm bunların kadınların ev içi emeklerini ve gündelik hayatlarını nasıl etkilediği incelenmiştir. Mekânsal açıdan eski köy evinin yapısının değişip dönüşmesi kadınların yaşamlarında nasıl etkiler yarattığı, kadınların kamusal alandaki faaliyetlerinin onların bireysel hayatlarını, ev içi emeği, köy ile kurulan ilişkiyi nasıl etkilediği, dönüştürdüğü ve kadınlar arası dayanışmanın mekân ile nasıl örülüp örgütlendiği bu çalışma çerçevesinde tartışılacaktır.
Brief information about Turkish society, starting from the Republican period of the Ottoman Empire's modernization modernization of their work until the work is given. Given to women with the innovations in this period of social, political and economic rights has changed and increased. This article, from the ongoing innovation in the transition years of civilized society beginning with the establishment of the Tanzimat edict of the Republic and their effects on women were examined.
Kadın üzerinden gerçekleşen tartışmalar hayatın her döneminde güncelliğini koruyan bir karakterdedir. Bu bağlamda toplumsal yapılarda meydan gelen değişiklikler de doğrudan ve dolaylı bir şekilde kadının toplum içerisindeki konumunu etkilemektedir. Orta Çağ’ın sonlarına doğru Batıda ortaya çıkan değişim ve dönüşüm süreci kadının toplum içerisindeki rolünün değişmesinin mihenk taşını oluşturmaktadır. Batıda yaşanan bu çok yönlü değişim ve dönüşüm süreci, doğal olarak onunla aynı zaman dilimini paylaşan diğer toplumları da etkileyen bir özelliğe sahiptir. Bu çalışmanın amacı modernleşme süreciyle birlikte batıda gerçekleşen dönüşümün kadın üzerinden tarihsel sürecini gözden geçirerek, Osmanlı Devleti dönemindeki, özellikle fikirsel tartışmaları çözümlemektir.
Öz Toy törenleri, Türk kültüründe önemli bir konuma sahiptir. Doğayla bütünleşmiş yaşam tarzının olması, boylar arası mücadeleler, hayvancılık ve tarımsal faaliyetler gibi etkenler toy törenlerinin düzenlenmesine ortam oluşturmuştur. Toylarda, dinî, siyasî, sosyal, ekonomik, askerî ve diğer konular üzerine istişare yapılır ve kararlar alınırdı. Toylar sayesinde millî birlik ve dayanışma ruhu diri tutulmuştur. Yılın belli dönemlerinde düzenlenen toylara hükümdar başkanlık yapmış ve üst düzey devlet görevlileri de katılım sağlamıştır. Toylarda halka ziyafetler verilir ve ziyafetlerde kımız içilir, at yarışı ve ok atma gibi çeşitli spor etkinlikleri düzenlenirdi. Toyların, Türklerin İslamiyet'i kabulünden sonra da devam ettiğini görmekteyiz. Selçuklu, Osmanlı, Timurlular, Akkoyunlu, Karakoyunlu, ve birçok Türk Devletinde farklı vesilelerle toy icra edilmiştir. Türkler farklı coğrafyalara göç etmiş olsa da geleneklerini sürdürmede örnek bir millet olmuştur. Sosyo-kültürel değişim süreci beraberinde siyasî, ekonomik ve toplumsal farklılaşmaya da ortam hazırlamıştır. Bu değişime rağmen toy geleneği günümüzde de Oğuzlara bağlı boylar tarafından yılın belli dönemlerinde icra edilmektedir. Bu çalışmada sosyo-kültürel değişim sürecinde kadim Türklerde toy geleneği ve etkileri konusunu inceleyeceğiz. Bu kapsamda gerek geçmiş uygulamaları gerekse de günümüze yansımaları konusunda yeterli çalışma olmaması bizi bu çalışmanın hazırlanmasına götüren asli sebep olmuştur. Konuya ilişkin kaynaklar taranarak ve günümüz uygulamalarıyla kıyaslanarak mevcut çalışma meydana getirilmiştir. Anahtar kelimeler; Toy, Toy Törenleri, Şenlik. Bu çalışmada "Yükseköğretim Kurumları Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiği Yönergesi" kapsamında uyulması belirtilen tüm kurallara uyulmuştur. Yönergenin ikinci bölümü olan "Bilimsel Araştırma ve Yayın Etiğine Aykırı Eylemler" başlığı altında belirtilen eylemlerden hiçbiri gerçekleştirilmemiştir.-Bu makalenin araştırılması, yazarlığı ve / veya yayınlanmasına ilişkin herhangi bir potansiyel çıkar çatışması beyan edilmemektedir.
Bilgi çağı ansiklopedisi, 2023
Toplumsal cinsiyet rolleri, tanımı ve sınırları toplum tarafından belirlenen ve bireylerden uyması beklenilen tutum ve davranış kalıplarıdır. Sözlü gelenek, erkek-kadın arasındaki ilişkileri ve rolleri belirleyen sembolik sistemin bir parçasıdır, bu nedenle de toplumsal cinsiyet kavramlarını yansıtmaktadır. Birey toplumun kendisinden beklediği rolleri mit, destan, efsane, masal, fıkra, atasözleri gibi geleneksel sözlü anlatılar aracılığıyla öğrenmektedir. Bu bağlamda, Türk kültürünün bellek kodlayıcıları olarak kültürel örüntüleri ve davranış kalıplarını yansıtmada birer referans niteliğinde olan atasözleri incelenmiştir. Gayeli örneklem yöntemiyle seçilen Türk Dünyası'na ait 250 adet atasözü üzerinde tematik inceleme yapılmıştır. Bu çalışmada diğer çalışmalardan farklı olarak; incelenen atasözleri tartışmacı ve eleştirel bir dille yorumlanmaya çalışılmış, atasözlerinin toplumsallaşmadaki işlevleri belirlenmiş ve son zamanlarda yapılan feminizm çalışmalarına rağmen, bu konuda kültürel yaşamda neden istenen düzeyde bir değişim olmadığı ile ilgili tespitlere ve neler yapılabileceği ile ilgili önerilere yer verilmiştir. Çalışmanın sonucunda, toplumsal cinsiyetin kültür dairesi içerisinde belirlendiği ve kabul, tutum ve beklenti merkezinde öğrenilen bir dizi kalıp davranışlardan oluştuğu ve bu kalıp davranışların sosyo-kültürel yolla öğrenildiği anlaşılmıştır. Atasözlerinin bu bağlamda cinsiyete özgü kimlik edinim inşasında kültürel örüntüleri oluşturucu ve aktarıcı özellik taşıyarak empoze edici bir işlevde olduğu görülmüştür.
fe dergi feminist ele, 2020
Bu makalede dizilerdeki kadın ve erkek temsillerinin kısıtlılığını kapsamlı bir örneklem içinde ortaya çıkaran en güncel araştırmalardan biri olan TÜSİAD desteğiyle gerçekleştirilmiş Televizyon Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Araştırması'ndan (2018) yola çıkılarak araştırmanın ortaya koyduğu içerik analizine dayalı sonuçların metin analizi ile derinleştirilmesi amaçlanmıştır. Kadın ve erkek karakterlerin fiziksel ve duygusal özellikleri, üstlendikleri roller, ve yer aldıkları sahneler açısından kalıplaşmış toplumsal cinsiyet algılarını pekiştiren şekilde temsil edildiklerini ortaya çıkaran veriler televizyon ekranlarında indirgemeci ve özcü bir yaklaşım olduğunun kanıtıdır. Araştırma, ekranlardaki temsillerin çerçevesini belirlemek açısından iyi bir başlangıç olsa da, bu temsillerin feminist bir okumasını yapmak için verilerin metin analizi ile desteklenmesi gerekmektedir. Zira nicel veriler sahne içlerindeki görüntüye dair biçimsel özellikleri ya da mizansenin detaylarını kapsamamaktadır. Bu makalede bu araştırma içindeki dizilerden seçilmiş örnek sahnelerin analizleri aracılığıyla ekranlardaki "erkeklik" ve "kadınlık" anlayışının daha derinlikli bir okumasının yapılması hedeflenmektedir. Nicel veriler nitel yorumlar ile desteklenerek televizyon dizilerindeki kadınlığa ve erkekliğe yüklenen olumlu ve olumsuz anlamlar feminist bir bakış açısından tartışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Feminist televizyon eleştirisi; toplumsal cinsiyet; ekran temsilleri; Türkiye'de televizyon dizileri Unvarying States of Womanhood And Manhood: Gender in Television Series Drawing its data from the findings of the research titled Gender Equality in Television Series (2018), which is one of the most up-to-date studies that reveals via a comprehensive sample the limitations of representations of men and women on screen, this article aims to rethink and re-evaluate the research's results through textual analysis. The data reveals that the ways in which characters are represented reinforce stereotypical gender perceptions in terms of their physical and emotional characteristics, roles they take, and the scenes they take place, and it can be read as evidence of a reductionist and essentialist approach towards gender on television screens. While the research is a good start in framing screen representations, the data needs to be supplemented with textual analysis to make a feminist reading of these representations. Quantitative data neither includes the formal features of the image inside the scenes nor the details of the scene. This article aims to make an indepth reading of the terms "masculinity" and "femininity" as produced for the screen through the analysis of the sample scenes selected from the series in this study. The understanding of masculinity and femininity on television will be discussed from a feminist perspective by supporting quantitative data with qualitative interpretations.
2019
Türkiye'de ana mesele, hem ekonomik hem de sosyal sistemin erkekler için tasarlanmış olmasıdır." (BAŞ MÜDÜR, KÜÇÜK İŞLETMELER DANIŞMANLIĞI) Bu özet, farklı ülkelerdeki dönüşümün farklı erkek grupları tarafından nasıl deneyimlendiğini ve bu dönüşümün toplumsal cinsiyet ilişkileri üzerindeki etkilerini inceleyen (ve Mısır, Kazakistan ve Ukrayna'yı da kapsayan) daha büyük bir araştırmayı (Edström ve dig. 2019) temel almaktadır. Araştırma, kadınlar ve kız çocuklarının yanı sıra, erkekleri de cinsiyet eşitliğine yönelik olumlu değişikliğin temsilcileri haline getirmenin yollarını belirlemeyi amaçlamaktadır. Böylece hem dönüşümün, hem de fırsat eşitliğinin direncini güçlendirmek amacıyla proje ve yatırımlarda kadınlara yönelik müdahaleleri tamamlamaları konusunda Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası'na (EBRD) ve diğer paydaşlara yardımcı olmayı hedeflemektedir.
INTERNATIONAL REFEREED JOURNAL OF NURSING RESEARCHES
Öz: Amaç: Araştırma, toplumdaki yetişkin bireylerin erkek hemşirelere ilişkin görüşlerinin incelenmesi amacı ile kesitsel olarak yapılmıştır. Yöntem: Araştırmanın evrenini Mersin'in bir ilçesinde yaşayan 01.
Edebiyat Fakultesi Dergisi, 1988
Suç ve suçluluk konusundaki çalışmalar suçun, ya §, medeni hal, eğitim durumu, meslek, yedqim yeri, siyasal ve ekonomik dalgalanm alar, coğrafikoşullar gibi bir çok faktöre bağlı olarak değişiklikler gösterdiğini kanıtlaml §tlr. Bu faktödere ek olarak, günümüzde suç türleri, suçun i §leniş biçimi ve suç sebepleri ile ili §kisi yönünden üzerinde sıklıkla durulan bir ba §ka değiş~en de, cinsiyettir. Suç, toplumdan topluma zaman içinde nitelik ve nicelik olarak farklı görünümler arzetmektedir. Kentleşme ve sanayileşme süreci içinde sosyal yapıda bir çok deği §meler meydana gelmektedir. Ailede meydana gelen değişmeler sosyoekonomik ve kültürel deği §melerin sadece bir kısmıdır. Kırdan kente göç, nüfus artı §ı, sanayile §me, kent hayatıill kompleks bir hale getirmiş, samimi, yüzyüze ilişkiler büyük ölçüde formal ili §kilerle yer deği §tirmi §tir. Sosyal baskı ve kontrol, bu karma §ık yapı içinde etkisini giderek daha az hissettirir olmu~tur. SOSYAL YAPılçINDE KADININ KONUMU Kırsal kesimde, özellikle Ataerkil aile yapısında, kız çocukları ve kadınlar erkeklere kıyasla daha sıkı kontrol altındadıdar ve ev dı §ındaki problemlerden büyükölçüde uzakta tutularak korunmaktadırlar. Kadından beklenen ise, her §eyden önce iyi bir eş ve anne olmasıdır. Gerek eğitim düzeyinin yükselmesi ve meslek sahibi olması sonucu, gerekse ekonomik zaruretler dolayısıyla, kadının da: ev dışında ücretli çalı §ması durumu aile içi ili §kileri büyük ölçüde etkilemiştir. Kadının, ev ve aile sınırlarının dışına çıkarak, iş hayatında aktif hale gelmesi, onu ayru zamanda daha önce mümkün olduğunca uzak * Hacettepe üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi.
Aguilar, L. (2010). Establishing the linkages between gender and climate change adaptation and mitigation. İçinde In I. Nagel (Ed.), Gender and climate change: An introduction (ss. 173-193). Earthscan.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.