Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
15 pages
1 file
Su, geçmişten beri uygarlıkların yer seçiminde temel unsur olmuştur. Göçebe topluluklar su kenarlarında konaklarken, tarımsal üretime başlanmasıyla ile yerleşik hayata geçilmesi de suya yakınlığı gerektirmiştir. Günümüzde teknolojik gelişmelerle birlikte, suyun daha uzak bölgelere taşınabilirliğinin artmasıyla, suya olan mekânsal bağımlılık biraz da olsa aşılmıştır. Ancak, gerek gittikçe artan nüfus, gerek benimsenen üretim tipleri su kaynakları üzerinde aşırı bir baskı yaratmaya başlamıştır. Günümüzde, bir çok bölgede temiz su bulunamamakta, ülkeler su zenginliği açısından su yoksunu ülkeler sınıfına düşmektedir. Yaşanan bu su sıkıntısı, küreselleşmiş dünyada sadece kaynakların kıtlığı ve eşitsiz dağılımından kaynaklanmamaktadır. Mevcut durum incelendiğinde yaşanan su sıkıntısının başrollerinde, artan talep, plansız tüketimler ve kaynakların kirletilmesi sorunları olduğu görülmektedir. Özellikle modernleşme sürecinde gelişme ile eş anlamlı görülen sanayileşmenin yarattığı aşırı talep ve kalkınmaya verilen öncelik, bu dönemde kaynakların bilinçsiz ve savurgan bir şekilde kullanılarak tahrip edilmesine yol açmıştır. Temiz suya ulaşımda giderek artan sorunların iklim değişikliği gibi unsurların yanı sıra, ağırlıklı olarak insan kaynaklı olması, su kaynakları ile taleplerin ve insan müdahalelerinin daha planlı bir şekilde kurgulanması gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bunun temelinde, kalkınma için kullanılan bu kaynağın tüketilmesi durumunda hem canlılığı hem de kalkınmayı olumsuz etkileyecek olması yer almıştır. Nitekim sürdürülebilirlik tartışmalarının ortaya çıkması ile birlikte, Gündem 21' de de arazi kullanımı ile su ilişkisinin bütünsel bir çerçeve içinde ele alınması gerektiği ortaya konmuştur. Çünkü temelde, orman alanları, mera alanları, havzalar, tarım alanları, kıyılar, kısacası suya bağlı tüm flora ve faunayı etkileyen kararlar planlama ile verildiği gibi, bu kaynaklar üzerindeki talebin başlıca nedenleri olan sanayi alanları, nüfusların dağılım bölgeleri, nüfus yoğunlukları gibi kararlar da planlama ile verilmektedir. Bu nedenle planlama ile verilen her karar, kullanım türü ne olursa olsun, temelde su kaynakları üzerinde bir talep yaratmaktadır. Günümüzde havza bütünlüğünde planlamanın pratikte uygulanamıyor oluşu, üst ölçekli planların düzgün işlemiyor olması, su kaynaklarının havza ölçeğinde, bütünüyle korunamamasını ortaya çıkarmıştır. Aynı zamanda yaratılan talepler, bölgedeki kaynakların taşıma kapasiteleri göz önüne alınarak yapılmadığı için, bölgelerde su sıkıntısına, hatta çoğu zaman başka bölgeden su getirilmesine neden olmaktadır. Bu çalışma ile, fiziksel planlamanın verdiği kararlarla nasıl bir tüketim talebi yarattığı, İzmir örneği üzerinden incelenecek ve plan kararları ile su kaynaklarının taşıma kapasiteleri arasındaki denge test edilecektir
2017
Son on yıllarda afet yönetimi anlayışında paradigma değişimi yaşanmış; yalnız afet sonrası müdahale etmeyi temel alan uygulamalar yerine, afet öncesi çalışmaları da içeren bütüncül bir anlayış yerleşmeye başlamıştır. Bu bağlamda, kentsel dönüşüm de afet risk azaltımı açısından bir çözüm önerisi olarak sunulmaktadır. Bu çalışmada, 2015-2030 yılları arasında afet yönetimi için rehber bir doküman olan 'Sendai Afet Risk Azaltım Çerçevesi'nin temel ilkeleri kapsamında, 'İzmir'de kentsel dönüşüm uygulamaları afet risklerini azaltmaya hizmet etmekte midir?', 'Dönüşüm bölgelerinde yaşayanların afet riski gündemi var mıdır?' gibi soruların cevabı aranmaktadır. Bu kapsamda, politika yapıcı ve uygulayıcılar (İzmir BŞB. ,Kentsel Dönüşüm İl Müdürlüğü) ve politikalardan etkilenenler (mahalle muhtarları ve STK temsilcileri) ile yarı yapılandırılmış görüşmeler gerçekleştirilmiş, bulgular betimsel ve sistematik analiz ile incelenmiştir.
Aniden bastıran can ve mal kaybına neden olabilen büyük yıkımlara afet ya da felaket adı verilmektedir. Bu felaketlerin nedenleri ve sonuçları içiçe girse de genel olarak doğal ve beşeri felaketler şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Doğal felaketler kendi içinde meteorolojik kaynaklı (sel, çığ, don-dolu zararları, fırtına-hortum vb) felaketler ve jeolojik-jeomorfolojik kaynaklı (deprem, heyelan, erozyon vb) felaketler olarak sınıflandırılırken beşeri felaketler içinde ekonomik krizler, terör saldırıları, yangın, kötü-yanlış arazı kullanımı ve göç gibi olgular değerlendirilmektedir. Günümüzde doğal ve beşeri felaketler birbiri içinde ve birbirini tetikler duruma gelmiştir. Diğer bir ifadeyle son yıllarda riskli bölgelere yapılan yatırımlar, gecekondular ve hızlı nüfus artışı doğal felaketlerin boyutunu, etkisini artırmaya başlamıştır. Doğal felaketler insan yaşamını maddi ve manevi açıdan olumsuz etkilerken ülke ekonomisi bakımından da bir takım sorunlar yaratmaktadır. Kuşkusuz ekonomik olarak tüm sektörleri etkileyen felaketler turizmi de olumsuz yönde etkilemektedir. Ülke içinde ve dışında yaşanan bu tür felaketler çeşitli krizlere neden olmakta ve lüks gibi görünen turistik harcamalar doğrudan kısıtlanmakta böylece turizm büyük ölçüde gerilemektedir. Nitekim 17Ağustos1999 Adapazarı-Gölcük depremi sonrasında ve 11Eylül 2001Amerika'nın terör saldırısına uğraması sonucunda bir çok tur rezervasyonu iptal edilerek turizm olumsuz yönde etkilenmiştir. Felaketler doğurduğu sonuçlar itibariyle ister doğal ister insan kaynaklı olsun oldukça dikkat çekmektedir. Can, mal kaybı, işyeri-yol-köprü tahribatı, ulaşım-haberleşme ve iletişimin aksaması gibi sorunların yanısıra işsizlik, psikolojik korku-panik, ekonomik durgunluk, salgın hastalık gibi dolaylı etkiler de karşımıza çıkmaktadır. Doğal felaketler açısından risk taşıyan ülkeler, bölgeler ya da yöreler kuşkusuz turistleri ve turizmi de etkilemekte tedirginlik yaratmaktadır. Türkiye gibi turizmden gelir elde etmeyi amaçlayan ülkelerde bu tür felaketler ve krizler ülke ekonomisini doğrudan olumsuz etkilemektedir. İçinde yaşadığımız İzmir, doğal felaketler açısından en çok deprem tehdidi altındadır. Bunun yanısıra Bozdağlar turistik tesislerindeki çığ riski, bölge çevresindeki faylar ve fay hatları boyunca çıkan termal kaynaklar çevresinde yer alan yapılar, beşeri faktörlerle birleşen ve her yıl yinelenen sel baskınları İzmir kentini, ekonomisini ve turizmini de olumsuz yönden etkileyebilecek güce sahiptir. Bu çalışmada sempozyumun içeriği gereği doğal felaketler açısından İzmir'de risk taşıyan yerler turistik hareketler ile karşılaştırılarak dikkat edilmesi gereken konular üzerinde durulacaktır.
FİZİKİ PLANLAMA, 2018
Sağlık Hizmeti, Sosyal Projeler ve Sosyal Hizmetler Prof. Dr. Şafak TANER, Prof. Dr. Meltem ÇİÇEKLİOĞLU İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin Sivil Toplum Kuruluşları ve Demokratik Kitle Örgütleri ile İlişki Kurma Biçimi Prof. Dr. Canan BALKIR İzmir Akdeniz Akademisi Raporu Doç. Dr. Alp Yücel KAYA İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sanat Faaliyetleri (2004-2017) Değerlendirme Raporu Doç. Dr. Serhan ADA
Öz: 1991'den beri Hazar'a kıyısı olan Rusya, İran, Kazakistan, Türkmenistan ve Azerbaycan bölgeden daha fazla pay alabilme mücadelesi vermektedir. Bu mücadelelerin dil bilimsel olarak dikkat çekici yanı Hazar devletlerinin petrol ve doğalgaz zenginliklerinden daha çok yararlanabilmek için Hazar suyunu nitelendirecek coğrafî terimleri kendi çıkarlarına uygun olarak belirlemeleri ve kullanmalarıdır. İlginç olan başka bir dil bilimsel yön de değişen uluslararası ve ulusal konjonktüre paralel olarak ülkelerin Hazar suyu için kullandıkları coğrafî terimlerini de değiştirmeleridir. Bu çalışmada Hazar'ı nitelendirmek için kullanılan terimler değerlendirilerek tercih sebepleri ve olası sonuçlar tercih edilmeleri durumunda yaşanacaklar ortaya koyulmuştur. Anahtar Kelimeler: Hazar suyu, terim, politika, isimlendirme, politik dil bilim A Power Struggle In The Shadows Of The Terms: Is The Caspian Water Lake Or Sea? Abstract: Since 1991, Russia, Iran, Kazakhistan, Turkmenistan and Azerbaijan, which are the coastal states of the Caspian water, have struggled to gain more shares in the region. The linguistically striking aspect of these challenges is the Caspian states' determining and using the geographical terms that characterize Caspian water in order to benefit more from the oil and natural gas wealth. Another interesting linguistic aspect is that, in parallel to the changes of international and national conjuncture, the countries also change the geographical terms that they used for describing Caspian water. In this study, terms used to modify Caspian water are evaluated in terms of reasons of preference and possible consequences of these preferences.
GaIhrzade Sebı]ı (Çakaloğlu Hanü Sebi]İ Çakaloğlu Hanı'nın 895 sokağa bakan cePhesinde bulunan giliş kapıslnm solunda çeşme, sa$nda tse sebıl yer almaktadu. Griş kaPısı üzeıınde bulunan kıtabesıne göre; Gaffarzade Hacı Ahmet taralından H. 1220 / M. l8o5 tarihinde yaptlrümlştıı. SebıIin han ıle billikte yaPıIıp yap madıgı konusunda net bir bilgi yokrur. Harra, Ankara Vakflar Genel
Journal of Tekirdag Agricultural Faculty, 2019
Bu çalışma, Tekirdağ koşullarında toprak altı damla sulama yöntemiyle sulanan serin ve sıcak iklim çim türlerinde, sulama zamanının planlanması amacıyla, Tekirdağ-İstanbul il sınırında Gümüşyaka köyünde yer alan Silivri belediyesine ait Tarımsal Üretim ve Araştırma Merkezi (TÜRAM) deneme alanında, 2017 yılı yaz döneminde yürütülmüştür. Araştırmada, çim türleri için üç farklı sulama düzeyi, tesadüf bloklarında bölünmüş parseller deneme deseninde 3 tekerrürlü olarak denenmiştir. Denemede sıcak iklim çim bitkisi olarak Bermudagrass (Cynodon spp.), soğuk iklim çimlerini temsilen ise 4'lü karışım (%30 Lolium perenne, %25 Festuca rubra rubra, %35 Festuca arundinacea, %10 Poa pratensis) kullanılmıştır. Araştırmada uygulanacak sulama konuları; etkili kök derinliğinde kullanılabilir su tutma kapasitesinin yaklaşık %30'u, %50'si ve %70'i tüketildiğinde sulamalara başlanması ve eksik nemin tarla kapasitesine tamamlanması şeklinde oluşturulmuştur. Sulama zamanının belirlenmesinde topraktaki nem miktarı değişimleri esas alınmıştır. Deneme sonunda serin iklim çim çeşitleri karışımında farklı sulama konularına uygulanan sulama suyu miktarları 324,2 mm-195,7 mm; toplam bitki su tüketimi değerleri 382,7 mm-260,2 mm; günlük bitki su tüketimleri değerleri ise; 5,38 mm gün-1-3,69 mm gün-1 arasında, sıcak iklim çiminde ise aynı değerler 298,6 mm-117,1 mm; 357,9 mm-180,4 mm; 5,03 mm gün-1-2,53 mm gün-1 arasında değişmiştir. Sonuç olarak, iki farklı çim türünde farklı sulama düzeylerinin, gelişim ve kalite unsurlarını istatistiksel açıdan önemli düzeyde etkilediği belirlenmiştir. Yöre koşullarında sulama suyu miktarı, biçim sıklığı ve kalite unsurları birlikte değerlendirildiğinde, serin iklim çimlerinde kullanılabilir su tutma kapasitesinin %50'si tüketildiğinde, sıcak iklim çiminde ise kullanılabilir su tutma kapasitesinin %70'i tüketildiğinde sulamaya başlanması önerilmiştir. Önerilen konular kıyaslandığında, sıcak iklim çiminin serin iklim çimlerine göre %43 daha az sulama suyu talep ettiği ve %52 daha az su tükettiği belirlenmiştir. Yöre koşulları için, en uygun bitki su tüketimi tahmin eşitliğinin ise serin iklim ve sıcak iklim çimleri için Blaney-Criddle yöntemi olduğu saptanmış ve bu yöntemlere ilişkin bitki katsayısı eğrileri oluşturulmuştur.
kisi.deu.edu.tr
ÖZET -Bu çalışmada İzmir'in su kaynaklarının önemli bir bölümünü sağlayan karstik akiferlerin yer aldığı Nif Dağı ve çevresindeki yeraltı sularındaki nitrat kirliliğinin boyutlarının mevsimsel olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Çalışma alanında yirmibeşi kuyu ve otuzdörtü pınar olmak üzere toplam ellidokuz örnekleme noktası seçildikten sonra kış mevsimi kararlı yeraltı suyu akım koşullarının oluştuğu Nisan 2006 ve kurak sezonu temsilen Eylül 2006 da olmak üzere iki kez su örnekleri toplanmıştır. Örneklerin nitrat analiz sonuçlarının konumsal ve zamansal olarak değerlendirilebilmesi için nitrat konsantrasyon dağılımı ve mevsimsel değişimleri gösteren haritalar oluşturulmuştur. Çalışmanın sonucunda Nif Dağının batısında her iki örnekleme dönemi için 50 mg/L'den yüksek nitrat değerlerine rastlanmıştır. Ayrıca, nitrat kirliliğindeki mevsimsel değişiminin konumsal dağılımın heterojen olduğu gözlenmiştir. Yaz aylarında daha az olması beklenilen yeraltı sularındaki yağış ve beslenme kaynaklı seyrelmenin buna paralel olarak bölgedeki nitrat konsantrasyonlarına yansımadığı ortaya çıkmıştır.
2022
Tarihin farklı dönemlerine ait uygarlıkların kültürel birikimleri insanlığa miras olarak bırakılmıştır. Turizmin kültür odaklı gelişimine de olanak sağlayan kültürel miras; ülkenin, bölgenin veya şehrin tanınırlığı, kimliği, kültürün korunarak yaşatılması ve ekonomik değer açısından önem taşımaktadır. UNESCO dünya ülkelerinin kültürel miraslarını korumak amacıyla özgün yerleşimleri dünya tarih mirası listesine alırken; ICOMOS, Avrupa Konseyi, ICCROM vb. kuruluşlar uluslararası sözleşme ve tüzükler ile bu kültür mirasını korumada ve yaşatmada bağlayıcı ilke ve tavsiyeler ortaya koymaktadır. İzmir ili zengin kültürel mirasıyla kültürel turizm gelişimi göstermesi, kültürel mirası barındıran alanları bir çekim noktası haline getirirken, bu alanlar ile turizm arasında etkileşim oluşturmaktadır. Çalışmanın amacı, kültürel mirasının korunması ve kültürel turizm stratejilerinin planlamada nasıl ele alındığının analiz edilmesi açısından üst ölçekli planları, uluslararası sözleşmeler doğrultusunda inceleyerek bütüncül planlamaya dair bir çerçeve oluşturulmasıdır. Kültürel mirasın korunması ve kültür turizmi konusunda uluslararası sözleşmelerde yer alan hedef ve politikalar planlamaya temel oluşturabileceği gibi, farklı mekânsal ölçekli kararların birbirini yönlendirme ve denetlemesini mümkün kılacak bir kademelenme ve birliktelik sağlayabilir. Bu kapsamda, bölgesel ölçekteki koruma karar ve stratejileri, kentlerin hızla büyüyen ve değişen sistemlerine entegre olma ve kültürel turizmin gelişimi ve kültürel miras yönetiminde önem taşımaktadır. Çalışma sonucunda, zengin kültürel mirasa sahip yerleşimleri koruma, sosyal ve ekonomik kalkınma gereci olarak kültürel turizm aracılığıyla değerlendirmede, üst ölçekli planlar çerçevesinde bölgesel politikaların ve bütüncül planlama yaklaşımlarının uygulanması kapsamında bir çerçeve ortaya konulmuştur. Anahtar kelimeler: Kültürel miras, kültürel turizm, üst ölçekli plan, bütüncül planlama.
Özet: Trakya koşullarında, buğday hasadından sonra ayçiçeği ekilinceye kadar olan ara dönemde toprakta yeşil örtü oluşturularak erozyonun önlenmesi ve ot üretilmesi amacıyla, Macar fiği (Vicia pannonica L.) yetiştirilmiştir. Ön bitki fiğ, yeşil ot elde etmek için, ilkbaharda Nisan ayının ikinci yarısı ve Mayıs ayının ilk yarısı olmak üzere iki faklı zamanda biçilmiştir. Baklagil yem bitkisi yetiştirilen bu sistemde ayrıca ayçiçeğine uygulanacak azot miktarını belirlemek amacıyla, alt-alt parsellere 0-5-10-15 kg/da saf azot dozları uygulanmıştır. Yapılan toprak nemi ölçümlerinde, ön bitki toprak nemini azaltmış ve kayıp nem yaz yağışlarıyla karşılanamadığı için, ayçiçeği verimini düşürmüştür. Bu verim düşüklüğü, ön bitkinin hasadı geciktikçe artış göstermiştir. Bu nedenle ön bitki hasat edilmiş parsellerden elde edilen ayçiçeği verimi, sürülü parsellere nazaran daha düşük olmuştur. Yapılan ekonomik analiz sonucuna göre; ön bitkisi olarak yetiştirilen fiğden elde edilen ot geliri; ayçiçeği verim düşüklüğünü karşılamakta ve artı gelir sağlamaktadır. Ayçiçeği parsellerine uygulanan farklı azot dozları neticesinde, azot ile verim arasında önemli bir ilişki bulunmamıştır. Buğday-ayçiçeği münavebe sistemindeki ara dönemde, ayçiçeğinden önce ön bitki yetiştirilmesi durumunda ön bitkilerin erken hasadından sonra ekilen ayçiçeklerinin verimi, geç hasat edilene nazaran daha yüksek olmuştur. Araştırma sonuçlarına göre yapılan kâr-zarar analizi sonucunda, kış dönemi yağış durumu normal olduğunda, Trakya bölgesinde ayçiçeğinden önce ön bitki olarak Macar fiği yetiştirilmesi, kârlı bir yöntem olarak bulunmuştur.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
tmmob.org.tr
Pamukkale Üniversitesi Mühendislik Bilimleri Dergisi, 2012
TÜRK MÜZİĞİ ÇALGILARINDAN UD ÜZERİNE YAPILMIŞ LİSANSÜSTÜ TEZLERİN İÇERİK YÖNÜNDEN İNCELENMESİ, 2019
CALCULATION OF WATER TEMPERATURE CHANGES IN A WATER HEATING SYSTEM WITH ANALYTICAL METHOD AND EULER METHOD, 2021
Planlamada Evrensel Tasarım İlkeleri İle Erişilebilirlik Ağı Tasarımı, İzmit Kent Merkezi Örneği, 2020
The Journal of Academic Social Science Studies, 2015
FIRTINA DERESİ HAVZASINDA GEFC METODU KULLANILARAK ÇEVRESEL SU İHTİYACI TAHMİNİ, 2021