Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2011, TRABZON TARİH VE KÜLTÜR YAZILARI
ÖZET: Bu çalışmanın amacı Eskişehir ili ve civarındaki geçmiş depremsellik göz önüne alınarak ve en yaygın yer hareketi tahmin denklemleri kullanılarak yerel bir spektral ivme eğrisi elde etmektir. Türkiye'nin depremselliği göz önüne alındığında, Eskişehir'in en aktif deprem kuşağında bulunmadığını görürüz. Ancak, Eskişehir, depremselliği yüksek olan Ege Bölgesi ile, Kuzey Anadolu Fay Hattı arasında bir geçiş bölgesinde bulunmaktadır. Dolayısıyla Eskişehir için hem yakın hem de uzaktaki depremlerden etkilenme olasılığı bulunmaktadır. Bu nedenle Eskişehir ili için deprem tehlikesi ve risk değerlendirilmesinin yapılmasında yer hareketi tahmin denklemlerinin gerçeğe yakın olması çok önemlidir. Bu çalışmanın sonunda yerel spektral ivme eğrisi elde edilmesi için hali hazırdaki yer hareketi tahmin denklemlerinin o bölgenin depremselliği göz önüne alınarak parametrelenin değiştirilmesi ya da parametrik katsayılarının yeniden çıkarılmasının gerçeğe en yakın sonucu elde etmeye yönelik bir yaklaşım olduğu gösterilmiştir. Çalışmada moment büyüklüğü 7.0 olan ve şehir merkezine 10 km uzaklıktaki bir depremin ivme spektrumları uygun görülen denklemler kullanılarak hesaplanmış ve karşılaştırmalı olarak verilmiştir. 1. GİRİŞ Sismik tehlike analizinin önemli bir kısmını tehlikenin belirleneceği alan için en uygun yer hareketi tahmin denkleminin belirlenmesi oluşturur. Şu an halen kullanımda olan ve özellikle belirli alanlara özel, sadece birkaç çeşit deprem tipi için geliştirilmiş yer hareketi tahmin denklemleri bulunmaktadır. En yaygın olarak kabul gören ve kullanımda olan yer hareketi tahmin denklemlerinin oluşturulmasında küresel veritabanları kullanılmış, birçok değişik ülkede ve kıtada meydana gelmiş depremler veritabanlarına dâhil edilmiştir. Ancak, bu denklemlerin herhangi bir alan için uygulanabilirliği, o alanın yerel sismik verileri ve jeolojik yapıları göz önüne alınarak sorgulanmalıdır. Dolayısıyla, bu denklemler kullanılarak o alana özel bir analizin yapılması gerekmektedir. Bu çalışmanın amacı, yerel ve geçmiş depremler kullanılarak Eskişehir şehri için ivme spektrumu geliştirmek olup, yöntem olarak Campbell (2003) tarafından önerilen ampirik yerine koyma metodu ele alınmış ve en yaygın olarak kullanılan yer hareketi denklemleri ile, Eskişehir için derlenen veritabanına göre bu denklemlerin uyumluluğu araştırılmıştır. 2. BÖLGENİN DEPREMSELLİĞİ VE AZALIM İLİŞKİLERİ Türkiye'nin depremselliği göz önüne alındığında Eskişehir şehrinin en aktif deprem bölgelerin dışında olduğunu görürüz. Ancak tektonik olarak aktif Ege Bölgesi ile dünyanın en aktif fay hatlarından birisi olan Kuzey Anadolu Fay Hattı arasında bulunması nedeniyle deprem tehlikesine maruz kalabilecek bir konumdadır. Şimdiye kadar derlenmiş 1900 öncesi depremlerle ilgili kataloglarda, Eskişehir ve çevresinde kaydedilmiş önemli bir depreme rastlanmamıştır (Ambraseys, 2009). 1900-2010 arasında ise, 20.02.1956 tarihli ve M s =6.4 büyüklüğünde meydana gelen deprem, Eskişehir'e en yakın ve en büyük deprem olarak kayda geçmiştir.
Giriş Bölgelerin tabii yapısı, iklim şartları, bitki örtüsü, ekonomik ve kültürel ürünleri ile üzerinde yaşayan canlılardan etkilenen yer adları, milletlerin yerleşme tarihi bakımından önemli belgeler arasında yer almaktadır. Özel adları, özellikle kişi adlarını inceleyen bilim dalına onomastik, bu bilimin yer adları ile uğraşan alt koluna ise toponomi denilmektedir 1. Toponomi, Türk Tarihi, kültürü ve yerleşme coğrafyası bakımından büyük önem taşımaktadır. Zira hızlı kentleşme, teknoloji alandaki gelişmeler veya doğal afetler sonucu birtakım iskân yerleri zaman içerisinde ortadan kalkmakta veya başka bir bölgeye taşınabilmektedir. Bir bölgenin başka bir kültürün hâkimiyetine geçmesi de buradaki adların kısmen veya tamamen değiştirilmesine yol açabilmektedir 2. Bundan dolayı, yer adlarının tespiti ve ortaya konulması kültür tarihi açısından son derece önemlidir. Türkiye'de toponomi çalışmalarına 1920'li yıllarda başlanmış ve bu konuda birçok araştırma yapılmıştır. Bu araştırmaların çoğunda daha çok modern yer adları kılavuzları esas alındığı için, günümüz yer adlarının tarihî kökenlerine pek inilememiştir. Oysa Osmanlı Arşivi'nde yer alan tapu-tahrir defterleri ve şeri'yye sicillerinde Türkiye'deki yer adları konusunda çok zengin veriler bulunmaktadır. Özellikle tapu-tahrir Defterleri, yer adları araştırmalarında son derece kapsamlı kaynaklar olup, bu defterlerde şehir ve köy yerleşim yerlerinin isimleri ile insan, eşya, hayvan, boy, oymak, meslek, inanç, renk vs. adları hakkında ayrıntılı istatistikî bilgiler elde etmek mümkündür. Nitekim Kocaeli ve çevresi kayıtlarını içeren tapu-tahrir defterlerindeki kayıtlar incelendiğinde, bölgenin yer adları hakkında önemli veriler olduğu görülmektedir. Kocaeli ilinin merkezi olan İzmit köklü bir geçmişe sahiptir. Tarihî süreçte birçok medeniyet ve kültüre merkezlik etmiştir. Şehrin kuruluş tarihi M.Ö. 712 yılına kadar dayanmaktadır. Nikomedeia şeklinde anılan şehrin adı, İslâm yazarları tarafından Nîkümüdiya, Nikumûdiyye ve Nîkümûziya şeklinde zikredilmiştir. Türkçe kaynaklarda ise genellikle İznikmîd şeklinde geçmiştir 3 .
Pamukkale University Journal of Social Sciences Institute, 2021
Yerel halk, bir bölgedeki turizm gelişiminden hem etkilenen hem de bu gelişim sürecini etkileyen bir unsurdur. Yerel halkın turizme yönelik olumlu algıları turizm gelişimine ve turistlere yönelik olumlu tutumlar doğururken, olumsuz algılar olumsuz tutumları beraberinde getirmektedir. Bu etkileşim ilgili alanyazında sosyal değişim teorisi, bütünleşik tehdit teorisi vb. gibi çeşitli kuramlar ile açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışmada ise yer kimliği ve topluluğa bağlılık yaklaşımları esas alınmıştır. Kimlik kuramına dayanarak geliştirilmiş olan bu faktörler, bireyin kimlik bileşenlerinin davranışları üzerinde etkili olduğunu ileri sürmektedir. Bu açıdan ele alındığında, bir bölgedeki turizm faaliyetlerinin o bölgede yaşayan bireylerin kimliği ile uyumlu olup olmadığı ve bu durumun turizme yönelik algı ve tutumlar üzerindeki etkisi incelenmesi gereken bir konudur. Buradan hareketle araştırmanın amacı yerel halkın yer kimliğinin ve topluluğa bağlılığının, sürdürülebilir turizm tutumu üzerindeki etkisini ortaya çıkarmaktır. Seferihisar'da yaşayan ve kolayda örnekleme yöntemi ile tespit edilmiş 500 kişiden anket tekniği kullanılarak veri toplanmıştır. Veri toplama işlemi 2019 yılı Mayıs-Haziran ayları içerisinde yüz yüze görüşmeler sonucu gerçekleştirilmiştir. Yapılan analizler sonrası yerel halkın yer kimliğinin ve topluluğa bağlılığının sürdürülebilir turizme yönelik tutumları üzerinde anlamlı bir etkisinin olduğu tespit edilmiştir. Bölgede gelişen turizm faaliyetlerinin yerel halkın yer kimliği ve topluluğa bağlılığını destekleyici veya zarar vermeyecek uygulamalarla yürütülmesi önerilmektedir. Abstract Resident appear as a factor that is both affected by the tourism development in a region and affects this development process. While the positive perceptions of the local people towards tourism give rise to positive attitudes towards tourism development and tourists, negative perceptions bring along negative attitudes. It has been tried to be explained with various theories such as social change theory, integrated threat theory, etc. In this study, place identity and community loyalty approaches are taken as basis. In this study, developed on the basis of identity theory, suggest that the individual has an impact on the behavior of identity components. From this point of view, whether tourism activities developing in a region are compatible with the identity of the individuals living in that region and the effect of this situation on the perceptions and attitudes towards tourism is an issue to be examined. From this point of view, the aim of the research is to reveal the effect of local people's place identity and commitment to the community on sustainable tourism attitude. Data were collected from 500 people living in
YEREL HALKIN TURİZM ETKİLERİNİ ALGILAMASI: YEŞİLYURT KÖYÜ VE KÜÇÜKKUYU BELDESİ ÖRNEĞİ
Halk hekimliği kısmen yazılı metinlerden ulaşabildiğimiz, tanımlanması ve sınıflandırılması zor bir alandır. Taş ve cevherlerden halk hekimliğinin hem doğal hem de dinsel-büyüsel uygulamalarında hastalıkları önlemek ve tedavi etmek amacıyla yararlanılmıştır. Taş ve cevherler; doğal halk hekimliğinde yenilerek, suyu içilerek, deriye sürülerek, göze sürme yapılarak kullanılırken, halk hekimliğinin dinsel- büyüsel uygulamalarında doğal halk hekimliğinden farklı olarak taşların sahip olduğu güce, enerjiye dayalı bir yöntem uygulanır. Bu uygulamalar genellikle kişinin o taşı üstünde taşıması, kolye, yüzük olarak takması veya bulunduğu odaya asması şeklindedir. Bu çalışmada XV- XVII. yüzyıllar arasında yazılmış telif, tercüme veya derleme Türkçe tıp yazmalarında geçen değersiz, yarı değerli, değerli taşlarla ilgili doğal ve dinsel-büyüsel halk hekimliği uygulamaları üzerinde durulmuş ve örnekler verilmiştir.
SİİRT ÜNİVERSİTESİ İLAHİYAT FAKÜLTESİ DERGİDİ, 2020
Öz Tekfir başlangıçta, Hz. Peygamberin vefatından sonra baş gösteren olayla-rın tetiklediği süreçte politik bir enstrüman olarak kullanılmıştır. Sonraları muarızları susturmadaki pratik faydası keşfedildiğinde, entelektüel dünyaya hâkim olmuş ve İslam dininin ruhuna aykırı bir hoşgörüsüzlük ve taham-mülsüzlük örneği haline gelmiştir. İlerleyen süreçte "elfâz-ı küfür" kitaplarıy-la kurumsallaşmış, normal ve meşru bir uygulama haline gelmiştir. Aslında tekfir basit bir ötekileştirme aracı değildir. Dinî, hukukî ve iktisâdî sonuçları göz önünde bulundurulduğunda ağır yaptırımlar içeren bir uygulamadır. İslam kendisini hak din olarak deklare etmesine rağmen başka din mensup-larının inanç ve fikir hürriyetini koruma altına almış ve saygı duyulmasını emretmiştir. Müslüman olmayanlara bile bu hakkı tanıyan İslam'ın men-supları ise ilk nesilden itibaren gerek fikrî gerekse fiilî düzeyde entelektüel şiddetin dozunu artırmış ve tekfir mezheplerin teşekkülünden itibaren hız kazanmıştır. Teolojik ve epistemolojik bir problem olarak değerlendirdiği-miz tekfir, dinî tolerans ve çoğulculuğa aykırıdır. Tekfirin siyasal, toplumsal,
ŞAPİNUVA’YA ADANMIŞ HAYATLAR: AYGÜL SÜEL ve MUSTAFA SÜEL ARMAĞAN KİTABI, 2024
Bu makale, Hitit devletinin güç ve iktidar meşruiyetini sağlamada kullandığı "tanrı taşıma" yöntemini ele almaktadır. Anadolu'da M.Ö. 2. binyıldan itibaren varlık gösteren Hititlerin, teokratik bir monarşi temelinde inşa ettiği merkezi devletin bu yöntemle nasıl şekillendiği, metinler ışığında incelenmiştir.
NEVŞEHİR KENTİNİN POTANSİYEL TURİZM MEKANLARI Öz Nevşehir, turizm kaynakları bakımından zengin olmasına rağmen, kendisine bağlı olan ilçelerin gölgesinde kalmış bir şehirdir. Oysa hem idari hem de coğrafi anlam-da merkezlik ettiği Kapadokya bölgesinin tarihsel, kültürel ve turizm bakımdan ol-dukça renkli ve zengin bir yerleşmesidir. Yeraltı şehri, Nevşehir Kalesi, Damat İb-rahim Paşa Külliyesi, camiler, çeşmeler, kilise ve çan kulesi önemli tarihi turizm mekanlarının başında gelmektedir. Kahveci Dağı Tepesi, Karaağaç Vadisi, Teras Bahçeler ise şehrin önemli doğal turizm alanlarını oluşturmaktadır.2014 yılında kentsel dönüşüm kapsamında başlatılan çalışma sonucu tesadüfen gün ışığına çıkan dünyanın en büyük yeraltı şehrinin, Nevşehir'i gelecekte önemli bir turizm odağı haline getireceği düşünülmektedir. Nevşehir sadece yeraltı kentiyle sınırlı bir tu-rizm varlığına sahip değildir. Şehirdeki diğer turizm potansiyeline sahip mekanlar da aynı ölçüde değerlendirilerek turizme kazandırılmalıdır. Böylece şehir, turizm çekiciliği bakımından çevresindeki ilçelerle birlikte anılacaktır.
SÖĞÜT İLÇESİ'NDE KÜLTÜREL MİRAS ve YEREL HALKIN TURİZME BAKIŞ AÇISI Özet Kültürel miras önceki kuşaklar tarafından meydana getirilmiş ve evrensel düzeyde değere sahip olduğu düşünülen eserleri kapsamaktadır. 600 yıl Doğu Dünyası ile Batı Dünyası arasında köprü olan Osmanlı İmparatorluğu'nun temellerinin atıldığı Bilecik ili Söğüt ilçesindeki eserler, kültürel miras açısından ilçenin önemini ortaya koymaktadır. Bilecik ilinin Söğüt ilçesindeki kültürel mirası kapsayan çalışmada ilçedeki kültürel mirasın dökümünü yapmak amaçlanmış, bunun yanı sıra ilçede yaşayan yerel halkın turizmin ekonomik, çevresel ve sosyokültürel etkileri hakkında algıları ortaya konulmaya çalışılmıştır. Çalışmada basit tesadüfi örneklem tekniği ile Söğüt ilçesinde yerel halktan 400 kişi ile görüşülmüştür. Yüz yüze görüşülen 400 kişiye anket uygulanıp veri toplanmıştır. Literatür taraması ve araştırma sonucunda her ne kadar Söğüt ilçesi, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 2023 Türkiye Turizm Stratejisinde 'Söğüt Kültür Turizmi Gelişim Bölgesi' ilan edilmiş olsa da ilçenin turizm potansiyelinin etkili bir şekilde kullanılamadığı görülmektedir. Yerel halk, turizmin ekonomik, fiziksel ve toplumsal çevreye olumlu katkı yapacağını düşünmektedir. Yerel halk, ilçede yer alan kültürel miras hakkında farkındalığa sahiptir. Anahtar Kelimeler: kültürel miras, turizm algısı, kültür turizmi, Söğüt CULTURAL HERİTAGE IN SÖĞÜT and PERSPECTİVE of LOCAL PUBLİC ABOUT TOURİSM Abstract Cultural heritage is formed by previous generations and includes works which are
2003
Anadolu'nun hangi bölgesine gidersek gidelim mutlaka bir türbe, ziyaret yeri ya da eren mezarıyla karşılaşırız. Bir anlamda Anadolu'yu bu durumuyla "Erenler Diyarı" olarak da tanımlayabiliriz. Birçok türbe ya da eren mezarının kime ait olduğu bilinmemekle beraber büyük bir saygı ve huşuyla ziyaret edilmektedir. Salt kutsallaştırılmış mekânlar olmasının ötesinde, buraların bu derece halk kültüründe ve psikolojisinde önemli yer tutmasının kaynağı, binlerce yıllık bir tarih ve kültür birikiminin sonucu olduğu gibi doğa karşısında çaresiz kalan insanoğlunun bir kurtuluş yolu aramasının da sonucudur 3. Evlenemeyen kız, hastalığından kurtulmak isteyen hasta, günlük hayatında sorunlarına çözüm bulamayan insanlar bu mekânlarda kendilerine çözüm ararlar. Evliyalık inancı kısaca, olağan üstü bir güce sahip olup, Tanrıya diğer insanlardan daha yakın olduğu kabul edilen bir kişinin herhangi bir konuda sağ veya ölü iken yardımının dokunacağına inanılması ve bunu sağlamak için halkın belli yollara başvurulmasıdır. Evliya inancı, kaynağını günümüz tek tanrılı dinlerinden almamakta, atalar kültüne ve o dönemin ölü gömme adetlerine kadar gitmektedir; ancak bu inanç zaman içerisinde dinsel bir nitelik kazanmış, en azından varlığını halk dininde veya günümüzde olduğu gibi halk İslam'ında devam ettirmektedir.
TÜRÜK, 2013
Türkçede kullanılan bazı görevli morfemlerin Türkçenin bütün yer ve zamanlarında büyük oranda benzerliği ve hatta aynılığı söz konusudur. Mesela er- fiilinden gelişen cevher fiili yapıları Türkçenin neredeyse bütün tarihî ve çağdaş yazı dillerinde görülebilir. Ancak kimi görevli morfemlerin sadece belli bir yazı dilinde/dillerinde kullanıldığına tesadüf edilmektedir. Eski Uygurcada kullanılan tetir/titir unsurunun cevher fiili olarak kabul edebileceğimiz bir kullanımı bu duruma örnek teşkil etmektedir. Bu çalışma kapsamında ilk olarak otuz beş Eski Uygurca eser taranarak tetir/titir unsurunun cevher fiili olarak kullanılmasına örnek teşkil eden yapılar tespit edilmiştir. Daha sonra tespit edilen kullanımlar tasnife tabi tutulmuş, elde edilen malzeme metinlerin içerikleri göz önünde tutularak değerlendirilmiş, sonuç ve öneriler bölümünde ise mevcut malzemenin yorumlanmasına çalışılmıştır. Çalışmada amaçlanan diğer tarihî ve çağdaş Türk yazı dillerinde görülmeyen bu unsura dikkat çekmek, bu cevher fiilin Eski Uygurcadaki kullanımı üzerine de bilgiler vermektir. Bu bağlamda bahse konu morfolojik unsurun neden sadece Eski Uygurca eserlerde görüldüğü hakkında da fikirler ileri sürülmüştür.
Öz Alimler, rivayetlerin kayıt altına alındığı ve tefsirlerin yazılmaya başladığı ilk dönemden itibaren geçmiş milletlerin haberleri ile ilgili olarak İsrailî rivayetlere yö-nelmişlerdir. Bu haberler, tefsir ve tarihi kaynaklarda yerini bulmuştur. Ancak rivayet edilen bu haberlerin yeterince tetkik edilmemesi sebebiyle tarih ve isimlerde karışık-lıklar olduğu dikkat çekmektedir. Bu karışıklıklardan biri de Hz. Yahya ile ilgili tefsir ve tarih kitaplarında zikredilen bir rivayettir. Rabbani rivayetlerde Yehoyada Oğlu Ze-keriya ile ilgili anlatılan bir rivayet, aralarında 450 yıl gibi bir zaman farkı bulunan Hz. Yahya'ya adapte edilerek İslami rivayetler arasında yer bulmaktadır. Bu karışıklıkta temel problemi, rivayetlerin ana kaynaklardan doğrulanamaması oluşturmaktadır. Abstract COMPARATIVE EXAMINATION OF A NARRATION ABOUT HZ. YAHYA (ST. JOHN THE BAPTIST) IN TAFSIRS AND HISTORY BOOKS Since the rst period of narrations and written tafsir, scholars had focused on Israiliyyāt narrations to gather information on previous nations. This information has found its place within tafsir and historical sources. However, considering the lack of examination on narrated information, it is possible to see confusions on dates and names. One of these confusions the narrative on John The Babtist which was in historical sources and tafsirs. The narrative recorded in Babylonian Talmud about Zechariah Ben Jehoiada, had also appeared within the Islamic sources for John the Babtist who had lived 450 years later. Un-veri ed sources is the main reason to these confusions.
Türk halk edebiyatı araştırmalarını en çok meşgul eden, zaman zaman çok farklı görüşlerin ortaya konulmasına neden olan problemlerin başında halk şiirinde "tür" ve "şekil" den ne anlaşılması gerektiği ve şiirlerin tür ve şekil adına bağlı olarak nasıl adlandırılacağı konusu gelmiştir. Türk halk edebiyatı şiirinde yıllardan beri "tür" ve "şekil" konusunda çeşitli tartışmalar yapılmış ve halada bir sonuca varılamamıştır. Halk edebiyatı şiirinin ortaya koyduğu ürünlerin ezgi, konu veya şekil bakımından çeşitlilik göstermesi konuyu karmaşık hale getirmiş, bu alanda uzmanlar bu şekillere isim vermekte veya onları belli bir gruba sokmakta zorlanmışlardır. Bu çalışmamızda Türk Halk Edebiyatı şiirinde "tür" ve "şekil" konusunu ele alıp incelemeye çalışacağız. Bu çalışmamızda Anonim halk Şiirinde tür ve şekil, Aşık şiirinde tür ve şekil ve Tekke şiirinde tür ve şekil olmak üzere üç ana başlık altında değinmeye çalıcağız.
Ihlamur Dergisi, 2023
Prof. Dr. Fatih Sakallı’nın “Şehir ve Yazar” adlı eserinin tanıtım yazısı.
REFLEXES OF ISTANBUL PRESS TO THE RELOCATION'S COURT IN THE ARMISTICE PERIOD In October 30th ,1918, the Ottoman Empire declared that she lost the First World War. After this date, the Ottoman Empire had entered her final phase of historical process. Although, Mondros was a ceasefire agreement, it was implemented such as a peace treaty which had severe terms. The Allies occupied many places of the
12. Türkiye Harita Bilimsel ve Teknik Kurultayı. “Dünya'da ve Türkiye'de Kentsel Dönüşüm Uygulamaları”, Ankara: TMMOB Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası.
Öz: 'Kentsel dönüşümler' anlatısı, şehirlerin yerel ve küresel sürdürülebilirliğe ve dayanıklılığa katkıda bulunmak için zengin fırsatlar sunduğu umudunu özetliyor. Kentsel dönüşüm araştırması, zengin ama tutarlı bir araştırma gündemi geliştiriyor ve arzu edilen kentsel sistemlere yönelik radikal değişimle ilgili çoklu bakış açılarını ve disiplinleri bütünleştirmek için fırsatlar sunuyor. Kentsel dönüşümler hakkındaki bilgileri bütünleştirmeye yönelik bir yapılandırma yaklaşımı olarak şehirler için, her bir bakış açısının; kentsel dönüşümlerle ilgili farklı soruların çözülmesine nasıl yardımcı olduğu ve aynı zamanda sınırlamaları hakkında algılama ve duyumsama becerisini nasıl yarattığı önemlidir.
GİRİŞ Atatürk´ün " Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır " sözüne tarih metodolojisi açısından bakıldığında, adeta bugünkü Avrupalıların " Ermeni Meselesi " ne bakış açıları göz önünde bulundurularak söylenmiş gibidir. Tarih yazıcısı, çalışmalarının yöntemsel ve felsefi eleştirisine subjektif bir eğilim ile yaklaşmak yerine, tarih metodolojisinin ortaya koyduğu araştırma tekniklerine güvenmeyi tercih eden kişi olduğu ölçüde bilimsel olur. Bilimsel ölçünün iki temel ögesi olan gerçeklik ve kaynak belirtme meseleleri ise tarih ilmi araştırmalarındaki can alıcı noktayı teşkil etmektedir. Tarihçi, özünde bu iş ne denli güç olursa olsun, geçmişteki insanların eylem, düşünce ve harekete geçirici nedenlerini, kendi mevcut inançlarına doğrudan başvurmadan, bilimsel anlamda kavrayabilmek için çaba göstermek zorundadır. Ancak, geçmişi anlamaya yönelmek pek çok problemi beraberinde getirmektedir. Özellikle yakın tarihimize ait çok sayıda belgenin elde mevcut olması, tarih yazıcılarını, bir " belge seçiciliği " yapmaya zorlar. Belge seçiciliği yapılırken tarih metodolojisinin öngördüğü, belgenin doğruluğu, güvenirliliği, tarafsızlığı ve o dönem şartları içerisindeki yeri gibi kriterlerin önemi, bugün tarih bilimi açısından vazgeçilmezdir. Ayrıca geçmişte hangi olayların ve belgelerin önemli, hangilerinin önemsiz olduğuna ilişkin yargıların, " bugünkü kaygılara göre " yönlendirilmesinin tarih bilimi ile bağdaşmayacağı aşikardır. * MKÜ Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Ögretim Üyesi.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.