Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
MAHMUD DERVİŞ -KELİMELERDEN BİR VATAN-
…
12 pages
1 file
Mahmud Derviş, modern Arap şiirinde sembolizmin temsilcisi sayılan şairlerden birisidir. Onu önemli kılan husus ise Arap edebiyatına ve dünya edebiyatına yaptığı katkılardır. Çünkü Derviş, şiirlerinde sadece Filistin ve Arap kültürüne değil, insanlığın ortak kültürel mirasına ait unsurlara da değinir. Bundan dolayı Derviş'in şiirlerinde farklı din ve kültürlere ait çeşitli semboller yer alır. Sembollerin, çeşitli disiplinlerde geniş bir kullanımı vardır. Edebiyattaki semboller; estetik kaygılar, siyasi otoritenin baskısı, hakikate dair bilginin ehli olmayanlardan gizlenmesi vb. maksatlarla kullanılır. Bu bağlamda Mahmud Derviş, önceleri siyasi nedenlerle daha sonra ise estetik kaygılarla yöneldiği sembolik anlatımı, doğrudan ifadenin bir alternatifi kabul eder. Derviş'in şiirlerinde belirgin olarak dört tür sembolün yer aldığı görülür: Mitolojik, tabiata dair, tarihi ve dini. Derviş, şiirlerinde öldükten sonra yeniden doğuşu sembolize eden ''Temmuz'' vb. mitolojik sembollere yer verirken, tabiata dair sebat, süreklilik ve direnişe işaret eden ''zeytin ağacı''nı tercih eder. Onun şiirlerinde tarihi sembol olarak ''Endülüs'' öne çıkar. Derviş'in şiirlerinde yer alan dinî semboller: Peygamber isimleri, çarmıh, Kabil-Habil kıssası, kurban ve hüthüt kuşudur. Derviş, dini sembolleri genel olarak Filistinlilerin, özel olarak kendisinin de yaşadığı sürgün, baskı, çile vb. sorunları dile getirmenin bir vasıtası olarak görür. Tüm bu sembollerle o, işgal altındaki Filistin'in acılarını edebiyat yoluyla dünyaya duyurmakta ve hayalini kurduğu özgür Filistin'in inşasına da hizmet etmektedir.
Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2012
Sözlü Türk kültürünün içinde oldukça yaygın bir ünü olan Köroğlu hikâyeleri, halk bilimi çalışmalarında Doğu ve Batı olmak üzere iki ana versiyonda ele alınır. Kahramanın mezarda doğması epizotunu ihtiva eden grup Doğu versiyonlarını, kör edilen seyis epizotunu ihtiva eden grup ise Batı versiyonlarını oluşturur. Batı grubu içinde yer alan Türkiye, Köroğlu anlatmaları bakımından zengin malzeme sunar. Tekirdağ ili, Çorlu ilçesi, Velimeşe kasabasından derlenmiş olan bu Köroğlu hikâyesi de, Trakya’daki anlatmalara bir örnek teşkil etmektedir.
KUR’ÂN MEÂLLERİ SORUNLAR, ÇÖZÜM ÖNERİLERİ, 2023
Allah (cc) öncelikle insanlardan en son ilahi kelâm olan Kur’an’ın anlaşılması ve tefekkür edilmesini istemektedir. Bununla onların dünyada sulh içinde yaşamaları ve ahirette de felaha ermeleri amaçlanmaktadır. Dünyada huzur içinde yaşamak ve ahlaklı bir toplum inşa edebilmek için her şeyden önce Kur’an’ın doğru anlaşılması gerekmektedir. Kur’an’ın dili olan Arapça’yı bilmeyenler için ayetlerin ne demek istediğini anlamanın en başta gelen yolu, Kur’an meâllerine başvurmaktır. Ülkemizde meal çalışmaları hız kesmeden devam etmektedir. Bunlardan birisi de kamuoyunun yakından tanıdığı bir akademisyen olan Mehmet Okuyan’ın meâlidir. Bu tebliğimizde Mehmet Okuyan’ın meâli dilbilim açısından ele alınıp incelenecektir. Yapılan çevirilerde bu meâlde Arapça gramer yapısına ne kadar riayet edildiği, Türkçe’nin kullanılmasındaki yeterlik, bağlam, deyimsel ifadelerin çevirisi vb. konular üzerinde durulacaktır. Konular ele alınırken örneklerle çevirideki başarılı ve başarısız yönlere işaret edilecektir. Anlaşılmayı güçleştiren veya yanlış anlaşılmaya sebep olan ayetlerin bizim tercih ettiğimiz çevirilerine de yer verilecektir. Her şeyden önce meâl hazırlayacak olanların çeviri kuramları hakkında yeterince bilgi ve donanıma sahip olmaları gerekmektedir. Bu hangi metne hangi çeviri yönteminin daha uygun olacağının, çeşitli ifade biçimlerinin hedef dile nasıl ve ne şekilde aktarılacağının bilinmesi için önemlidir. Ayrıca Kur’an dili Arapça bütün yönleriyle ve unsurlarıyla bilinmelidir; zira Kur’an Arapça’nın bütün dil özelliklerini bünyesinde barındıran bir kitaptır. Yine “Garîbü’l-Kur’an, Müşkilü’l-Kur’an” gibi ilk dönem eserleri ve sözlükleriyle vücûh ve nezâir türü eserlere ve tefsirlere bakılarak mealler hazırlanmalıdır. Bu çerçevede Mehmet Okuyan’ın meâli değerlendirilecektir
Öz Çeviri tartışmasını bir kenara koyarsak, i'câz değeri haiz Kur'ân'ın doğru çevirisini yapmak, zengin ilmî birikime sahip olmayı gerektirir. Özellikle Kur'ân'ın çevrileceği dilin yanısıra Arapçanın edebî incelikleri hakkında yetkin olunmalıdır. Mevzu bahis, deyimler gibi ekseriyetle lafzî mananın ötesinde farklı bir anlama sahip olan ibareler olunca çevirinin daha bir özen gerektirdiği yadsınamaz. Bu çalışmada ele alınan ibarelerin deyimsel niteliklerine, sahasında ağırlığı bulunan önemli birçok müfessir, eserlerinde yer vermektedir. Ne var ki bu minvalde incelediğimiz Kürtçe meâllerin ekseriyetinde bu hususun göz ardı edilerek, ibarelerin deyimsel yönlerinin çeviriye yansıtılmadığı görülmektedir. Üzerinde durduğumuz meâllerin çoğunda ibarelerin yalnızca lafzî tercümelerinin yapılması ve bazılarında Türkçe meâllerden etkilenerek söz konusu ibarelerin çevrilmesi ciddi hata olarak değerlendirilebilir. Abstract If we put away the discussion on translation, to make the right translation of the Qur'an with the value of i'caz requires to have a rich scientific accumulation. Especially one must be competent on both the language to which the Qur'an will be translated and the literary subtleties of the Arabic language. If we concern about idioms that have different meanings in spoken language, it can not be denied that translator must be more attantive. Many important commentators, who are competent in the field, touched on the idiomatic qualities of expressions which has mentioned in this study. Howewer it is seen that, in most of Kurdish translations which we have analyzed in this manner did not pay no mind on that matter and the idiomatic of the expressions did not reflected in translation. Only literal translations of expressions and the influences of Turkish translations can be regared as a serious mastakes
ÖZ 1925 yılında tekke ve dergahların kapatılmasına yönelik kabul edilen kanunla tüm tarikatlar gibi; Mevlevilik tarikatı da başta Konya' daki Mevlana Dergahı olmak üzere bütün Mevlevihaneler kapatılmış; çelebilik, şeyhlik, dervişlik ve dedelik gibi bütün Mevlevi unvanları ve faaliyetleri yasaklanmıştır. Ne yazık ki bu tarihten sonra kapatılan tarikat yapılarına gereken önem verilmemiş ve yok olmaya mahkûm bırakılmışlardır. Bu araştırmada bu yapıların mimari mekânsal özellikleri araştırılmış ve bu bağlamda diğer tarikat yapılarından farklı olan noktaları ortaya konmuştur. Özellikle, derviş adayının hem ruhen hem de bilgi ve görgü olarak olgunlaştırıldığı yer olmasından; hem de 1001 günlük çilenin çekildiği mekân olmasından dolayı Mevlevilikte önemli bir yere sahip olan Matbah-ı Şerifler üzerinde durulmuştur.
2017
Bu çalışmada Osmanlı valisi olarak Mısır'a atanan Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın kurmuş olduğu yeni ordu ve bu ordu organizasyonun modern Mısır'ın oluşmasında ki etkisi göz önüne alınarak Paşa'nın kişiliği ve geçmişi göz önünde bulundurularak kurmuş olduğu Cihadiye-İ Mısıriyye ordusunun ekonomik, toplumsal ve bürokratik sonuçları değerlendirilmeye çalışılmıştır. Paşa'nın kurmuş olduğu orduda Osmanlı ve Napolyon'un etkisinden ve Osmanlı Nizam-ı Cedid'i ile olan benzerlikleri ve farklılıkları üzerinden bu ordu sisteminin şahsına münhasır yönleri ortaya çıkarılmış, askere alma süreçleri ele alınarak Mısırlı kimliğinin oluşup oluşmamasında ordunun oynadığı rol incelenmiştir.
Klasik Türk Edebiyatı bünyesinde vücuda getirilen manzum ve mensur eserler kadar bu eserler üzerine yapılan şerh çalışmaları da önem arz eder. Osmanlı medeniyet dairesi içerisinde yer alan eserlerin kimi zaman okurlar için bazı belirsiz anlam alanları oluşturması, klasik Türk şiirinin Arapça ve Farsça ağırlıklı bir dil kullanmasından ziyade bu şiirin kültürel arka planına, hayal dünyasına, mazmunlarına özetle söz konusu medeniyet dairesine tam olarak nüfuz edememekle alakalıdır. Bu manada şerh kitaplarının zikredilen medeniyet dairesine nüfuz etmede ne denli önemli bir vazife yerine getirdikleri âşikârdır. Bu makalede; edebiyat tarihçisi, şair, yazar, mesnevihân, mutasavvıf ve müderris olma gibi pek çok vasfı şahsında birleştiren son dönem Mevlevîlerinden Tâhirü’l-Mevlevî (1877-1951)’nin, Nedim’in “köşk kasidesi”ne yapmış olduğu eski harfli şerh, yeni yazıya çevrilerek araştırmacıların istifadesine sunulmuştur. Çeviri yazısı yapılan metin Süleymaniye Yazma Eser Kütüphanesi Fethi Sezai Türkmen Koleksiyonu 91 numarada kayıtlı olup Tahirü’l-Mevlevî’nin kendi el yazısıyla ve rika hattıyla yazılmıştır. Örnek olmak üzere makalenin sonuna eski harfli metinden iki sayfa alınmıştır.
Uluslararası Türkçe Edebiyat Kültür Eğitim Dergisi , 2022
Musiki, insanın duygu ve düşüncelerinin seslerle ifade edildiği bir sanattır. Türklerin musiki ile tanışması milattan öncesine kadar uzanır. Osmanlı Dönemi boyunca Türk musikisi ve icracılar, padişahtan devletin en alt kademelerine kadar herkesçe sevilmiş, takdir edilmiş ve desteklenmiştir. Bu vesileyle birçok bestekâr yetişmiş ve musiki sistemli bir hâle gelmiştir. Makam ve usul, Türk musikisine kimlik kazandıran sistemi ifade eder. Çok sayıda makamın kullanılması, her türlü beşerî duygunun farklı şekillerde bir ifadesidir. Musiki, klasik Türk edebiyatı şairlerinin faydalandığı kaynaklardan olmasıyla birlikte şairlerin çoğunun bu sanatın üstadı olması dikkate değerdir.18. yüzyılda yaşamış Nevres-i Kadim’in de kıta-i kebire nazım şekliyle yazdığı bir manzumesinde, yoğun olarak kullandığı makam ve usule ilişkin terimlerin Mevlevilikle ilgili olduğu görülmüştür. Bu makalede amaç, makam ve usullerden hareketle söz konusu şiiri Mevlevi ayini bağlamında incelemektir. Bu maksatla tasavvuf terminolojisinden faydalanılmış, şiirler bu doğrultuda açıklanmıştır. Bu çalışmayla şiir-musiki ilişkisine dair alanyazına katkıda bulunulması amaçlanmıştır
Eski Türk onomastiği mürekkep ve müteşekkil bir sistemdir. Buna göre de eski Türk onomastiğinin şekillenmesi ve işlenme hususiyetlerinin kurallara uygunluğunun tam olarak öğrenilmesi için çok adlılık meselelerine sistemli bir şekilde yaklaşmak gerekir. Eski Türk onomastiği XIII. yüzyıla (Moğol istilasına) kadar abidelerde, sözlüklerde yer bulduğundan onomastik adların hepsini kavrayabiliyoruz.
Kokshetau copy of Divan-ı Hikmet, which was found in the Museum of Literature and Art in Kokshetau, differs from the other copies in terms of grammatical features and vocabulary. We indicated in the article “A New Copy of Divan-ı Hikmet: Kokshetau Copy” that Kokshetau copy is the earliest copy among the current copies and it was written in the 15-16th centuries in Chagatai Turkish considering the orthographic and grammatical features of the copy. The copy reflects the characteristics of the literary language of that era. Erarslan states that Divan-ı Hikmet has the Uzbek language features in the Tashkent manuscript while it has the Kazan Tatar features in the Kazan edition. As a result of the studies we have done on the work, Kazakh language features can be seen in the Kokshetau copy. In the copy, it is possible to see some of the distinctive features of the dialectic groups. (küy- / yan- “to burn”; öt- /keç- “to pass” vb.) In this article, we corroborated the thesis that the copy is the earliest among the others by providing new addings to the orthographic and grammatical features of the copy. The use of the synonymous words in the vocabulary between the dialects has been analysed, and we examined the features of the Kazakh language in the copy. Moreover, we briefly mentioned the elements that came to Chagatai Turkish from Oghuz Turkish.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Mehmed Memduh Paşa (Kariyeri ve Telif-Tercüme Eserleri)
International Journal of Filologia, 2024
Turkish Academic Research Review, 2023
Türkistan'dan Balkanlara Türk Sufizmi, 2021
Arap Edebiyatında Vatan ve Bağımsızlık Mücadelesi, 2021