Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
5 pages
1 file
Kimilerine göre bir dâhi, kimilerine göre ise bir deli olarak kabul edilen John Milton Cage Junior, 1912 yılında Los Angeles'te doğmuştur. Öncü (avantgarde) müzik anlayışı, geleneksel sayılamayacak eserleriyle müzik tarihinde adından söz edilmeye değer bir yer edinmiştir. Cage'in eserleri ya dâhiyane bulunmuş ya da fantezi olarak değerlendirilip ciddiye alınmamıştır. Müziğin dışında mimari, dans, resim gibi sanatın pek çok türü ve mantarcılık gibi farklı alanlarla ilgilenmiş, geçimini sağlamak için aşçılıktan, bahçıvanlığa kadar birçok farklı işte çalışmıştır. 1930'lu yılların başlarında resim ve müzik arasında hâlâ net bir tercih yapamamış olan Cage, bu dönemde Schönberg'in diziselliğine benzeyen atonal çalışmalar yapar. 1933 yılında arkadaşının tavsiyesiyle bir yapıtını, Cowel'a gönderir ve onun ilgisini çeker. Cowel, Cage'e Schönberg'ten ders almasını önerir. Bu doğrultuda Cage, önce 1933'te New York'a giderek Schönberg'in öğrencisi Adolph Weiss ile bir yıl kompozisyon çalışır. Ardından Schönberg'le çalışmak üzere Kaliforniya'ya gider.
Art-e Sanat Dergisi, 2019
Cage, çağdaş müziğin evriminin kilit isimlerinden biridir. Adı, 20. yüzyıl Batı müziğinin neredeyse tüm akımları içinde geçer: Dadaisttir, modernisttir, gürültücüdür, elektronik müzikçidir, somut müzikçidir, deneysel müzikçidir, minimalisttir, postmodernisttir, çağdaş müzikçidir. Böylesi geniş bir yelpazeye yayılan eserleri, insanların müziğe bakış açılarını değiştirmiş, müziğin ne olduğunu, müzik dinlerken aslında neyi dinlediğimizi tarışmaya açmıştır. Fakat yarattığı avantgard eserlerin Batı müziği geleneğinin doğrudan bir uzantısı olduğu çoğu zaman gözlerden kaçar. John Cage, başta Eric Satie ve Arnold Schönberg olmak üzere birçok Batı müziği bestecisinden ilham almış, onların düşüncelerini daha ileriki boyutlara taşımıştır. Bu bestecilerin yanında Batı dışı kültürlerin müzikleri, Robert Rauschenberg ve Marcel Duchamp gibi sanatçılar ve tabii teknolojiye olan ilgisi de Cage'in yaratıcılık sürecine katkıda bulunmuştur. Bu derleme makalede John Cage'in yaratma sürecinin gelişimi bestecinin kendi anlatımları temel alınarak incelenecek, eserleri Batı müziği ve ilham aldığı diğer kaynaklar ışığında yorumlanacak ve çağdaş müziğe yaptığı katkılar ele alınacaktır. Bu şekilde, John Cage'in Batı Müziği geleneği ile sıkı ilişkisinin ortaya konması amaçlanmıştır.
HEYBE-Sosyal Hizmet ve Politika Dergisi, 2021
Toplumlar kelime yaratırken ihtiyaçlarını (gerçek veya sanı) esas alır. İhtiyaç duymadıkları kavramları, nesneleri, eylemleri adlandırmazlar. Aynı kavrama, nesneye, eyleme denk gelen kelime sayısı birden çok daha fazla da olabilir. Bu da ayrı ihtiyaçlardan kaynaklanır. Türkçede "deli" kelimesinin birçok karşılığı var. Hangileri? Neden? İşte bu soruya, sözlüksel bir tarama yaparak dil açısından bir cevap bulmaya çalıştım.
Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Tarih Araştırmaları Dergisi, 2004
B u çalışmada, İ.Ö. 5. yüzyıl yazarlarından Euripides' in Alkestis adlı tragedyası ile İ.S. 14. yüzyılda yazıya geçirilmiş Eski Türk destanı Dede Korkut'un Deli Dumrul'u arasındaki benzerlik ve farklılıklar ele alınmıştır. Benzerlik aynı motifterin kullanılışına, farklılık ise söz konusu motifterin toplumsal yapıya göre ayrı anlamlar yüklenmesine dayanmaktadır. Ana temadaki benzerlik kocalarının yaşaması için kadınların kendi istekleriyle onların yerine ölmeyi kabullenmeleridir. En belirgin farklılık ise, aynı motifterin işlenişinde Euripides'in kadının fedakarlığını ağırlık merkezi yapması, Dede Korkut'un erkeğin dövüşlerini ön plana almasıdır. Eski Yunan toplumunda kadının konumunun kötülüğüne karşın Euripides'in eseri kadının adını taşır. Eski Türk toplumunda kadının konumu erkekle hemen hemen aynı olmasına rağmen, Dede Korkut'ta kadın adsız bırakılarak esere erkeğin adı verilmiştir.
Aylak Kitabı, (Ed. Emine Gürsoy Naskali), s. 55-85, Çanakkale: Paradigma Akademi, 2022
2010
Eski kentlerin tarihleri ile ilgilenen akademisyenlerin neredeyse tumunun uzerinde “mutabik” kaldiklari bir konudur ki, “sehir” deyince akla iki nehir arasindaki Mezopotamya, hatta “Yukari Mezopotamya” gelir. Milattan once 7000’li yillara gidinceye kadar butun eski kale sehirler incelemeye tabi tutulursa, bunlarin en basinda gelen ve hâla 5,5 kilometreyi bulan dort yone acilan dort kapisi ve 82 burcuyla surlarin uzerindeki anitlari, motifleri, kabartmalari ve kitabeleriyle ozcesi heybetli surlariyla kadim Amida yani Diyarbakir gelir. Eski Diyarbekir’i surlar kucaklar. Şimdiki surlarin kalkan baligi goruntusundeki sekli bundan 1700 yil evvelki Roma donemine kadar uzanir. Eski sehrin simdiki kalkan baligi goruntusu olusmadan evvel; sehri kuzeyden guneye yani Dagkapi’dan Mardinkapi’ya dosdogru uzanan eski Bagdat, simdiki Gazi Caddesi uzerinden bir sur bedeni kesiyormus. Yani surlarin Urfa Kapi bolumu ve simdiki Turistik Cadde diye tabir edilen bati yakasi yokmus. Ezcumle kalkan baligin...
Nasıl ki Miroğlu, ideolojisini ethosuyla birleştirerek bunu herkes tarafından kabulü mümkün ve zorunlu bir hâle yani normatif hâle getirdiyse, milliyetçilik de yerel değerlere yaptığı vurguyla siyasi alandan kendisini soyutlayıp sosyal alana nüfuz etmektedir.
DİLLERİNE KURBAN / ORHAN KEMAL'DE DİYALOJİK PERSPEKTİF -2014 TEKİN YAY
Orhan Kemal’i “ölümsüz“ kılan elbette ki, onun dilidir. Bu dilin ana özelliğini de, farklı söylemlere, bir arada ve “kendileri olarak“ yer verebilmesidir, diye tanımlayabiliriz. Orhan Kemal‘in, farklı söylemleri ve söylemsel türleri anlam dünyamıza taşıyan bu tarzı, kültürbilimci Mihail Bahtin’in deyimiyle, “toplumun tarihinden dilin tarihine geçişi sağlayan uyarıcı kayış“a devinim sağlar, bugün ile toplumsal geçmiş arasında sürekli yaşayan, çoğalan bir ilişki kurmuş olur... Tüm insanî bilimlerde diyalektiğin özü olan diyalog, Orhan Kemal metinlerinde en canlı örnekleriyle yer alır… Orhan Kemal diyaloglarında, anlatıcı ve kahramanlar dışında, arka planda gözlemci olarak yer alan “üçüncü“ kişi, göreli gerçekliktir; insanlığını hiç yitirmemiş, mülke değil insana öncelik tanıyan adaletli bir tarih mahkemesidir… Orhan Kemal biçeminin değişmez eşlikçisi olan “iç“ ve “dış“ diyaloglar, Freud eleştirisinde “bilinç-bilinçdışı zihin“ modeli yerine “iç ve dış söylem“ ayrımını koyan Voloşinovcu bakış açısını yaşama geçiriyor gibidir. Orhan Kemal’in ölüm yılında bile, yapıtları henüz Batı dillerine çevrilmekte olan, Türkçe’ye 2000 yılından sonra kazandırılacak Bahtin ve çevresine ait bu kuramsal yapının elli altmış yıl öncesinde Orhan Kemal yapıtlarında canlanıyor olması, onun yazınsal özgünlüğünün en somut göstergesi olmalıdır.
Milliyetçilik (Ed. Tevfik Erdem) Ankara Otorite Yayınları, 2020
DergiPark (Istanbul University), 2018
'ne yönelik çalışmaların sayısı her geçen gün artmakla birlikte metne yönelik bakış açılarının temel anlamda tarihsel ve halkbilimsel metotlar üzerinden gerçekleştiği görülmektedir. Bu çalışma, metnin bir tarih metni olmadığı gerçeğinden hareketle halkbiliminden ancak metni oluşturan bağlamın tarihi gerçekliklerden uzak tutulamayacağı perspektifinden hareketle de tarihi verilerden yararlanılarak yorumlanmaya çalışılmıştır. Belirtilen kapsam çerçevesinde, Türk kültür tarihi açısından en önemli eser kabul edilen Dede Korkut Hikâyelerine yönelik çalışmalarda tek yönlü bakış açıları nedeniyle doğan/doğacak statikselleşmenin önüne geçmek ve konuya yeni bir soluk, tartışma getirmek hedefiyle Deli Dumrul hikâyesindeki bazı motifler farklı bir bakış açısıyla ele alınmıştır
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Uluslararası Mitoloji Sempozyumu Proceedings Book, 2019
International Journal of Filologia
Tiyatro Ara, 2011
SDÜ ART-E Güzel Sanatlar Fakültesi Sanat Dergisi, 2019
Türük uluslararası dil edebiyat halkbilimi araştırmaları dergisi, 2018
Selçuk İletişim, 2018
Külliyat :, 2024
Journal of Turkish Studies, 2016
Yedi İklim Çar Köşede Hacı Bektaş Veli, 2022