Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2017, Liber+
…
3 pages
1 file
Rical kitaplarında hadis senetlerindeki şahıslar ele alındığı ve rical araştır maları isnatla birlikte başladığı için, öncelikle Hadis ilminde kullanılan isnat sistemi hakkında özet bilgi vermemiz gerekmektedir. 'İsnat', bir hadis veya haberi ilk söyleyenine kadar yükseltmek demektir. Yani haberi birbirinden rivayet eden ravilerin isimlerinin zikredilmesine 'isnat' denilir. Hadisçiler 'senet' ve 'isnat' kelimelerini müteradif olarak kullanmışlardır. Dayanılan * Bu yazı, "Hadis İlıninde Rica! Kitapları ve İlmi Değerleri" (Selçuk Ü. S. B. E. Konya-1997) adıyla hazırladığımız doktora tezinin makale haline getirilmiş şeklidir. 1 el-Feyyümi , el-Misbahu'l-münir s.ll0-111 (s-n-d md.); es-Süyüti , Tedribu'r-Ravi 1,22. 2 er-Ramehürmüzi, el-Mühaddisü'l-fasıl s.208; İbn 'Abdilberr, et-Temhid 1,55. 3 Hadis alimleri, isoatları araştırma neticesinde onlarda görülen özellikleri dokuz madde halinde sıralamışlardır: 1. Ali ve nazil isnatlar 2. En sahih ve en zayıfkabuledilen isnatlar 3. Müselsel isnatlar 4. Mu'an'an isnatlar 5. Rivayet ettiği hadisi unutarak onu başkası vasıtası ile kendinden rivayet etme 6. Büyüklerin küçüklerden rivayeti 7. Babaların oğullardan rivayeti 8. Oğulların babalardan rivayeti 9. Müdebbec ve akran rivayetleri. 4 Abdulfettah Ebu Gudde. el-İsnad mine'd-din s.41. 7 Gibb Sir Hamilton, "İslamic Biographical Literature" s.54. 8 er-Ramehürmüzi, el-Muhaddisü'l-Fasıl s.320; İbn Teymiyye, Minhacü's-Sünne IV,l15; ez-Zehebi, Siyeru A'lam XI, 48. 9 Subhi es-Salih önemli Hadis ilimlerini; Cerh-ta'dil, Ricalü'l-hadis, Muhtelifü'l-Hadis, 'Ilelü'lhadis, Öaribü'l-hadis ve Nasihu'l-hadis ve mensı1huhı1 şeklinde saymıştır. ('Ulı1mu'l-hadis ve Mustalahuhı1 s. 109-ı ı4) Hadis İlimlerinin daha geniş bir listesi ve tanıtımları için bkz. Koçkuzu Ali Osman, Hadis ilimleri ve Hadis Tarihi s.Sı-95 lO Subhi es-Salilı, a.g.e. s. 109-ı 10.
BABUR Research, 2024
İran edebiyatının Türk şairi Nizâmî Gencevî’nin 12. yüzyılda yazdığı Hüsrev ü Şîrîn mesnevisi,14. yüzyılın ilk yarısında Kutb tarafından Farsçadan Harezm-Altın Ordu Türkçesine tercüme edilmiştir. Bu eser, Türk edebiyatındaki ilk Husrav u Şîrîn mesnevisi olması ve Harezm-Altın Ordu Türkçesi olarak adlandırılan bir lehçeyle tercüme edilmiş olması bakımından büyük bir öneme sahiptir. 14. yüzyılın ilk yarısında Kutb tarafından Farsça aslından Harezm-Altın Ordu Türkçesine çevrilen bu eser, Türk edebiyat tarihindeki dönemlerin kültürel etkileşimini yansıtan önemli bir örnektir. Bu çalışma, Kutb’un Husrav u Şîrîn’i adlı eserinde yer alan tartışmalı kelimelerin incelenmesine odaklanmaktadır. Bu kelimeler, Ümit Özgür Demirci tarafından hazırlanan Kutb’un Husrav u Şîrîn’i adlı eserden seçilmiştir. İncelenen kelimeler şunlardır: 2r/18 hıkmatı, 2r/28 öt, 2r/28 nirge, 2r/32 érmez, 2v/42 yér, 2v/42 guhar. Çalışmada, belirtilen kelimelerin çeşitli araştırmacılar tarafından farklı şekillerde okunduğu görülmüştür. Her bir kelimenin farklı okumaları ve bunların kaynakları, metinlerin orijinal halleriyle karşılaştırılarak belirtilmiştir. Bu, doğru okumanın ve anlamın tespitinde sağlam bir temel oluşturmuştur. Çalışma, Kutb’un Husrav u Şîrîn’i üzerine yapılan araştırmalara yeni bir bakış açısı getirmeyi amaçlamaktadır. Tartışmalı kelimelerin farklı okumalarının incelenmesi, eserin daha derinlemesine anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Bu sayede, Türk edebiyatı ve dilinin gelişimine dair önemli ipuçları elde edilmektedir.
2021
Muhtevası büyük ölçüde gelenekten beslenen divan şiirinde genel olarak aşk, şarap, ayrılık ve hüzün gibi konular işlenmiştir. Ancak zaman zaman geleneğin çizdiği sınırlar dışına çıkıldığı da yadsınamaz bir gerçektir. Genellikle kaside nazım şeklinin muhtevasını oluşturan eleştiri bu konulardan biridir. Divan şairleri toplumsal birey olma refleksiyle reel hayatta gördükleri bireysel, sosyal ya da siyasal kimi olumsuzlukları eleştirmekten geri durmamıştır. Divan şiirinin öteden beri, sosyal hayattan kopuk ve hayaller üzerine kurulu bir şiir olduğu öne sürülür. Ancak sahip olduğu kültürel arka plan irdelendiğinde, divan şiirinin muhteva itibariyle çok yönlü bir niteliğe sahip olduğu görülecektir. Bu anlamda, sosyal hayata ayna tutması da divan şiirinin çok yönlülüğüne bir örnektir. 19. yüzyılda yaşayan ve aynı zamanda divan sahibi bir şair olan Mahmud Celâleddin Paşa, Âsaf mahlasıyla şiirler yazmıştır. Onun “der-şikâyet-i kaht-ı ricâl” başlıklı kasidesi, divan şiirinin dikkat çekici tenkit örneklerinden birisi olarak gösterilebilir. Hanedanın bir üyesi olarak genç yaşlarda vezirlik ve adliye nazırlığı görevlerinde bulunmuş olması, Mahmud Paşa’nın mezkûr şiirini önemli kılmaktadır. O, devletin içinde bulunduğu durumdan rahatsız olmuş, başta devlet ricali olmak üzere toplumun hemen her kesimine yönelik eleştirilerini ve çözüm önerilerini sıralamıştır. Bu çalışmada dönemin sosyal, siyasal ve toplumsal hayatı Âsaf’ın söz konusu şiirine yansıyan yönüyle ele alınacaktır.
Bu çalışma, istinsahı Yûnus bin Velî tarafından hicri 996 yılı cemaziyelahir ayının birinde (miladi 27.4.1588) tamamlanan Âdâb-ı Makâl adlı eser üzerinde yapılmıştır. Bu eser, 16. yüzyılda yazılmış olmasına rağmen büyük ölçüde Eski Anadolu Türkçesinin özelliklerini taşımaktadır. Bu yüzden hem dil özellikleri hem konusu itibariyle incelenmeye değer görülmüştür.
Son zamanlarda özellikle bazı kesimlerce dini konularda hüküm verme yarışı yapılmakta, Kur'an ayetleri ve vahyin genel ilke ve prensipleri göz ardı edilerek rivayetler üzerinden "kendi dini inanışları" insanlara "ed-din" olarak dayatılmak istenmektedir. Kişi mensup olduğu grubun, topluluğun, cemaatin savunularını din olarak kabul etmekte, din adına takip ettiği kişi/leri yücelterek onun her söylediğini hakikat olarak algılamaktadır. Hâlbuki İslam âlimlerince ittifakla kabul edilen üç bilgi kaynağına yani akıl, duyular ve vahye/doğru habere dayandırılmadan ya da delillendirilmeden paylaşılan her bilgi şüphe unsurunu içinde barındırır. Bu yüzden doğru olanı yanlıştan ayırmak için akla, sağlam delillerle yardımcı olmak elzem hale gelmektedir. Dayanılan delilin ne kadar sağlam olduğu önemlidir, zira bir takım çevrelerce çoğu zaman bilinçli bir şekilde delil olarak ileri sürülen dayanakların akla uymayan, vahiyle de çelişen bir takım zayıf ya da uydurma rivayetler olması işin aslını bilmeyenler tarafından fark edilmemekte ve verilen bilgi hakikat/doğru olarak algılanmaktadır. Bu çevreler zayıf veya uydurma rivayetler üzerinden olduğu gibi mezhepler üzerinden de din algısı oluşturmaya çalışmaktadır. Mezhepler dinin anlaşılması ve yorumlanmasında önemli bir görev üstlenmekle birlikte tarihi süreçte dine eklemlenen yorumsal bilgilerin mutlak bilgi kabul edilmesinin ve mezheplerin dinin kendisi olarak algılanmaya başlanmasının pek çok probleme yol açtığı bilinen bir gerçektir. Zira mezheplerin dinin kendisi gibi algılanması; mezhep imamlarının yorumlarını ve tarihi süreçte bu yorumlara diğerleri tarafından eklenen sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi içerikli diğer yorumları sorgulanamaz hale getirmiş, günümüzde farklı şartlarda yaşayan insanlara öncekilerin hükümleri aynen dayatılmış ve bunun yanlış olduğuna dair herhangi bir itirazın önü de kesilmiştir. Burada tartışılan husus rivayetleri ve mezhepleri yok saymak değil, rivayetler ve mezhepler üzerinden yapılan ve mutlak hakikatmiş gibi süslenerek insanlara sunulan bilgileri tartışmaya açmaktır. Daha doğrusu ciddi her hangi bir konuda konuşurken delile dayanmayan, temelsiz, isnatsız, vahye ters düşen konuşmalardan/konuşanlardan ve yanlış yorumlardan uzak durmaya bir çağrı görevidir. Kısaca her mümini aklını selim bir şekilde kullanmaya ve vahyi anlamak için gayrete davettir. Zira insan, gerek tenzil edilen/indirilen ayetleri (vahiy) ve gerekse tekvin edilen/yaratılan ayetleri (evren ve işleyişi) anlamada, aklı kullanmaktan birinci derecede sorumlu bir varlıktır.
Türkiye’nin deneyimleri söz konusu olduğunda “Batı” ve “modernite”nin birlikte anılması ve birbirinin manasını yükleyen/paylaşan/karşılayan terimler olarak kullanılmasının temel nedeni Cumhuriyet Türkiye’sinin laikleşme politikaları ve Batı’yı her anlamda örnek alan inkılâp hedefleridir. Politik amaçlar ve reform kapsamındaki değişimlerin yalnız sosyolojik, ekonomik, kültürel ve siyasî yansımaları değil; edebî, sanatsal izdüşümleri de olmuştur. Nitekim devrin siyasi erki, kendi meşruiyetini sağlamlaştıracak edebî eserlere ihtiyaç duyar. Bu ihtiyaç, konusu İslâm olan edebiyatın eski edebiyat başlığı altında, Osmanlı’ya yani lağvedilene ait olarak düşünülerek terk edilmesini; bu edebiyatın boşluğunu doldurmak için “yeni edebiyat” kapsamında verilen eserlerin de bahsi geçen edebî geleneğin karşısında olarak yorumlanmasını kaçınılmaz hale getirmiştir. Günümüzde ise geleneksel İslâmî edebî formların roman gibi modern formlarla birlikte konusu İslâm olan edebiyatı şekillendirdiği düşünüldüğünde, yeni formların bütün bir kavramsal tartışmanın neresine oturtulacağı sorunu gündeme gelir. Bu çalışmada, İslâm’ın yeni olanla da ilişki kurduğunun ve bu ilişkinin sağlıklı ve incelemeye değer olduğunun altını çizmek ve İslâmî edebiyat araştırmacılarının dikkatini 20. yüzyıldan sonra da devam eden İslâmî edebî geleneğe çekmek için ilgili dönemi içeren yeni bir isimlendirme önerilecektir. Bu bağlamda çalışmanın bütününde “İslâmî Modern Türk Edebiyatı” olarak incelenecek olan dönem; bilhassa yeni muhteva ve formlarla değişmeyen ama dönüşen İslâmî edebî geleneği anlatmak için kullanılacaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Bir Düşünür Bir Kavram ve Din, 2024
Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi (SAUIFD), 2021
Bilimname: Düşünce Platformu, 2019
Hadis ve Siyer Araştırmaları, 2021
Abant Izzet Baysal University Graduate School of Social Sciences, 2012
Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi dergisi, 2022
Sinop Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2022
Rumeli İslam Araştırmaları Dergisi, 2021
Nazariyat , 2019
Hitit Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Hikmet Yurdu Dusunce-Yorum Sosyal Bilimler Arastirma Dergisi, 2015
Düşünce ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi, 2021
Bingöl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2018