Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020
Elinizde tuttuğunuz veya daha doğru bir ifadeyle, ekranınızdan size yansıyan bu çalışma, uzun zamandır aklımda dolanıp duran basit bir fikirden ortaya çıkmıştır: “Bir ülkenin anayasasının ilk üç maddesi, o ülke hakkında, kabataslak dahi olsa, birtakım bilgiler sunar bize.” Türkiye Cumhuriyeti’nin 1982 tarihli Anayasası’nın ilk üç maddesine baktığımızda, aslında söz konusu bu fikrin veya varsayımın haklılık payı olduğunu görebiliriz: İlk üç madde de, özü itibariyle, “devlet” hakkındadır. Elbette ki, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın merkeze “devlet”i alması bir tesadüf değil, bilinçli bir seçimdir. Bilindiği üzere, 1982 Anayasası, askeri müdahalenin ardından, “özgürlüklerin bize bol geldiği” fikriyle hazırlanmış ve bu bağlamda “devletin sarsılmaz kimliği” ilk üç maddede belirtilerek, dördüncü bir maddeyle bunların değiştirilemeyeceği ve hatta değiştirilmesinin teklif dahi edilemeyeceği karara bağlanmış ve bu Anayasa halkoylamasına sunulmasının ardından %91,37 “evet” oyu ile kabul edilmiştir. Bununla beraber, İkinci Dünya Savaşı’nın ardından yenik düşen ve “devlet erki”nin yakın tarihin en sistemli katliamlarını gerçekleştirdiği Almanya’nın 1949 tarihli Anayasasına baktığımızda, ilk üç maddesinde merkeze alınan kavramın artık “devlet” değil, “insan” olduğunu görüyoruz. Elbette ki, bu da bir tesadüf değil, bilinçli bir seçimdir. Tıpkı İran’ın İslam Devrimi’nin ardından 1979 tarihli Anayasası’nın ilk üç maddesinde kesin hatlarla İslam’ın ülkedeki yerini ve işlevini işaret etmesi gibi.
100 ÜLKENİN ANAYASASININ İLK ÜÇ MADDESİ, 2020
Bir ülkeyi tanımanın en kolay yollarından biri de Anayasadır. Yaşama hakkından, düşünce özgürlüğüne; mülkiyet hakkından, çalışma özgürlüğüne; sağlıktan eğitime varıncaya kadar insan onuruna yakışan bir yaşamın teminatı Anayasa’dır. Anayasalar sadece bireyler için değil devletler için de önemlidir. Devletin görevlerini yerine getirmesi için gereken yetkilerini kullanırken anayasal sınırlara riayet edip etmediği, devletin insan hakları ve özgürlüklerine saygılı olup olmadığı, çevre ve doğanın haklarını değer verip vermediği Anayasadan anlaşılır. Günümüzde ülkemizdeki parlamenter başkanlık sisteminin getirdikleri ve götürdükleri yoğun olarak tartışılmaktadır. Bu nedenle başka ülkelerin anayasalarının okunarak irdelenmesinin faydalı olacağını düşünüyorum. Her ne kadar bu çalışma ile dünyadaki tüm anayasalar hakkında tamamen bir fikir edinmek mümkün değilse de, amatör bir ruh ve profesyonel çalışma ilkeleri ile gönüllü ve karşılıksız bir emek harcandığı için anayasaları derleyip çeviren meslektaşım Ümid Gurbanov'a teşekkür ediyorum. Bu çalışmanın daha kapsamlı bir şekilde yayınlanması dileğiyle okumak isteyenler için buraya bırakıyorum.
2019
Balkan Slavlari alti asra yakin suren Osmanli idaresinde Turkceyle ic ice yasamislardir. Turkce asirlarca Balkanlarin en onemli dili olmustur. Balkanlarda yasayan Slav aydinlarin Turkceyi kullandiklari ve Kiril harfleriyle eserler meydana getirdikleri bilinmektedir. Kiril harfleriyle yazilan Turkce metinler, Turkcenin tarihi gelisimine isik tutarken ayni zamanda Turk medeniyetinin ustun yonetim, hosgoru, insan merkeziyetci yapisini da ortaya koymaktadir. Makedon dilci, tarihci Georgia Pulevski tarafindan kaleme alinan ve 1875 yilinda Belgrad’ta devlet matbaasinda Kiril harfleriyle basilan Тријазичник (Triyazicnik) uc dilli Makedonca-Arnavutca-Turkce eser, bu ozelliklere sahiptir. 160 sayfalik eser her ne kadar bir sozluk olarak adlandirilmis olsa da; dini konular, cografya, botanik, madenler, bitkiler, canlilar, diller, devlet yonetimi vb. gibi cok farkli konularda soru-cevap seklinde genel bilgiler vermesi bakimindan bir ders kitabi ozelligini tasimaktadir. Kiril harfleriyle yaz...
Yukarıdaُzikriُgeçenُkelamcılarُdaُbirkaçُfırkayaُayrılmışlardır.ُŞöyleُki;ُBunlardanُinançlaُ alakalıُ mes'elelerdeُ Resûlüllâhُ sallallâhuُ aleyhiُ veُ sellem'inُ Ashâbınınُ açıkُ hâlُ veُ yollarıُ üzere hareket edip onlara uyanlara Ehl-i Hak ve Ehl-i Sünnet ve Cemâat ismi verilir. Ashâb-ıُ Kirâm'aُmuhâlefetleُonlarınُ yollarıُharicindeُbirُtakımُ yollaraُsapanlaraُFirâk-ıُDâlle/sapıkُ fırkalar ve Ehl-iُBid'atُveُDalâletُdenirُki,ُbunlarُcehennemeُgirmeyeُsebebُolacakُçeşitُçeşitُ hezeyânaُcüretُgöstermekleُyetmişُikiُfırkayaُayrılmışlardır."ُ(Nakilُbitti.)
2024
Dünyayı hiçbir biçimde değiştiremeyeceğime olan inancımın bana verdiği güçle gençliğimin henüz başlarındayken ucu herhangi bir yere varmayacak işlerle meşgul olabildim. Bunların en kapsamlısı çeviri oldu. On beş yıla yakın bir süre büyük bir çoğunluğu amatör olmak üzere bir şeyler çevirip durdum. Elbette ki yaptığımın özel bir yanı olmadığını biliyordum, fakat kendimi kandırmak kimi zaman hoşuma gidiyordu. Böylece bir şeyleri evirip çevirmeye devam edebiliyordum. Fakat artık (yaşlanmadıysam bile) yaş aldım; ne yazık ki ahmaklığım azaldı, dünyam sıradanlaştı, denebilir ki evrenin sonsuzluğuna açılan kapıların çoğu gerisin geriye kapandı. Öyle tınlasa bile aslında bunda hüzünlü bir yan görmüyorum. Yaşamın eninde sonunda kendi içine çökeceğini kendimi bildim bileli bir şekilde hissediyordum zaten, bu sebeple şu an eski bir tanıdığı seneler sonra ummadık bir anda görmüş gibiyim. Bunların bu kitapla veyahut çeviriyle hatta doğrudan benimle veya sizinle ne ilgisi var? Bilmiyorum. Böyle soruların cevaplarını (genelde ve ısrarla) bilmiyorum. Bir şeylerin başka şeylerle bir ilgileri olması gerektiğine dair belli belirsiz bir his kaplıyor içimi bazen, fakat bunu açıklamak, daha da kötüsü temellendirmek o kadar kül-fetli görünüyor ki bana, bilmemekte karar kılıyorum. Gelgelelim sıkıcı bir kronolojik silsileyle önsözü boğmak, “şu tarihte bunu yaptım, sonrasında hiç de umrunuzda olmayan şöyle bir kitabı çevirdim, hatta inanır mısınız şurada burada bulundum” diye sonradan baktığımda utanacağım şeyler söylemek istemiyorum. Zaten buralarda neler döndüğünü merak eden hepi topu üç beş kişi olacak, onların da (evet, sizin) ilk fırsatta dikkatleri dağılacak ve sonra alakasız şeyler olup her şey (her zaman olduğu gibi) geride bırakılacak. Tüm bunlara rağmen bu kitabın neden var olduğunu anlatmak istiyorum. Ne hazindir ki, başladığım bir işe allı pullu bir son vermedikçe o şeyin zihnimde bir köşeyi kemirip durmasına engel olamıyorum. Gençliğimi kapsayan böylesi hacimli bir işin de bir biçimde bir sonu olmasını arzuladım. Artık geriye dönemeyeceğimi bana hatırlatacak, günün boş bir anında öylesine otururken aklıma gelip de yüzümde gülümseme oluşmasını sağlayacak bir şeye ihtiyacım vardı. Şimdiye dek yayımladığım kayıtların bir kısmından bir derleme kitap yapar ve bunu da kamuya açık şekilde paylaşırsam artık kendimi geride bırakabilirim gibi geldi bana. Elbette yanılıyor da olabilirim; en nihayetinde kendimi o kadar da iyi tanımıyorum, tanıyormuş gibi davranmayı çok sevsem de. Nereden baksanız dokuz ay önce kolları sıvadım. Önümde yüzlerce kayıt vardı. Bunların hemen hiçbirinin de eli yüzü düzgün metin dosyası yoktu. Çokça (umduğumdan da çokça) öfleyip püfledim. “Bu işe nereden bulaştım, yarıda bıraksam bile kimse zaten umursamayacak, zamanımı yine ve yine ve yine boşa harcıyorum” diye söylene söylene yaklaşık yedi yüz sayfalık bu kitabı nihayete er-dirmiş oldum. Kapak tasarımından tutun sayfa düzenine kadar elbet-te ki her şey daha iyi olabilirdi, fakat unutmayın ki, daha kötü de olabilirdi (gülüşmeler). Elimden geleni yaptım, benim için hayatımın önemli bir kısmını kaplayan bir meşgalenin sonu bu. Dünyayı değiştiremeyeceğimi biliyordum, fakat dünyayı değiştiremediğime şahit olmak yine de güzeldi. Seneler boyunca bir şekilde benimle dirsek temasını sürdürmüş olan, benimle aynı tozlu kayıtları izlemeyi seven azınlığa seslenmek istiyorum son olarak: Sağlıcakla kalın; ola ki kalamadınız, bari canınızı sıkmayın. Ümid Gurbanov, 2024
Pedagojik bakımdan son derece anlaşılır bir eser. 2015 yılında verilen Hırvatistan/Sırbistan kararı başta olmak üzere Uluslararası Adalet Divanı kararlarıyla ilgili yeni değerlendirmelerin de yer aldığı hukuk fakülteleri ve idari bilimler fakülteleri ile uluslararası ilişkiler bölümü için okunaklı bir ders kitabı.
2020
Özet: İbn Haldun nazarında; coğrafya, insan ve devlet, kader dairesi içerisinde değerlendirilir. İnsanın tabii gelişimi gibi devletleri inceleyen İbn Haldun, asabiyet bağlamında çeşitli görüşler ileri sürmüştür. İnsanları bir araya getiren kuvvet olarak asabiyet, devletin kuruluş dönemlerinin baş aktörü iken yıkılış sürecinde etkisini kaybetmiş durumdadır. Devletler yıkılış sürecine girerken, bu hazin sondan kurtulmak veya devletin bekasının devamlılığını sağlamak maksadıyla çeşitli eylemlerde bulunur. Bunlar çeşitli fikir akımları olabileceği gibi siyasi, sosyal, askeri vb. alanlarda da kendini gösterebilir. Bu bağlamda makalesini ele alan Yusuf Akçura, insanları bir arada tutacak fikirler çevresinde Üç Tarz-ı Siyaset'i yazmıştır. İlk kez Akçura'nın makalesinde değinilen Türk milliyetçiliği kavramı, bu makalede de asabiyet dairesinde çıkış yolu/yeni bir başlangıç olarak değerlendirilmiştir.
Ihlamur Yayınları, 2024
Murat Özgen Ayfer – Anderson’un Kitabı, 2020
Yükümlülükler: Masonluğun 1723 Tarihli Temel Yasası’nı içeren kitabın en önemli, esasen asıl yasa olan bölümü budur. Burada yer alan bir masonun yükümlülükleri, altı madde halinde düzenlenmiştir. Bunlardan sonuncusu da kendi içinde altı madde halinde belirtilmiştir. Sonrasında bir eklenti verilmiştir.
Lale Kültür Sanat ve Medeniyet Dergisi, 2022
Sonçağ Yayınları, 2021
BAŞKA İLLERDEN OLUP ARTVİNLİ ŞAİRLERLE DEYİŞME YAPMIŞ ÂŞIKLAR Ardanuç'ta evinde misafir kaldığım günlerden 22 Ağustos 1969. yanşak: geveze. Cuğulu Âşık Molla Abdullah (Yüksel) Hoca'nın Efkârî'ye verdiği bilgiye göre. 25 Maşukası Serdivar'ın yurdu Gerede idi. 26 "gezem" kelimesinin yerine "gezeyim" olabilir. Cesimî Korkarım mat olup darılalım biz, Gel doğruyu yollara sarılalım biz, Nasıl taksim oldu geceyle gündüz, Haber ver kurudan, yaştan Sümmânî. Sümmânî On iki burçlarda yaratan Mevlâ, Yarattı yılları, ayları âlâ, Üçyüz altmışaltı tam oldu bile, Ayrılmıştır yazlar kıştan Cesimî. Cesimî Cesimî söyliyer gücenme üstat, Usta olan burda eder mi inat, Elimizde nedir acap bir berat, Haber ver doludan, boştan Sümmânî. Sümmânî Sümmânî istiyer almak murattır, İhlâs delil destimizde berattr, Bu dünyadır yedi kere âbattır, Gâh dolmuştur, kâhı boştan Cesimî. 3.2.2.4. İlişme Cesimî Güzel sohbet sözün elinde sazın, Dervişe benzersin Âşık Sümmânî. Atar gurbet ele feleğin çarhı, Yarışa benzersin Âşık Sümmânî. Sümmânî Bendeki sevdayı, bu hülyaları, Görmüşe benzersin Âşık Cesimî. Millet bizi dinler, aşk bizde kaynar, Soruşa benzersin Âşık Cesimî. Cesimî Korkarım meydanda oluruz âsı, Bizi söyletiyor aşkın hülyası, Bizde kapik vardır, bir de abasi, 27 Kuruşa benzersin Âşık Sümmânî. Sümmânî Hak yolunda boyun eğmiş bir kulum, Ne madenim, ne sikkeyim, ne pulum, Hakk'a ayan benim gidecek yolum, Soruşa benzersin Âşık Cesimî. Cesimî Cesimî'nin hata olmaz dilinde, İçerisi yanar sazı elinde, Teşrifiniz bu mu Narman elinde, Gelişe benzersin Âşık Sümmânî. Sümmânî Sümmânî'yi aşk ateşi yakamaz, Hak emir vermezse zaten yıkamaz, Hasım senin ile başa çıkamaz, Zor işe benzersin Âşık Cesimî. 3.2.2.5. Muamma Asma Bu tekellümden sonra, Mehmet Efendi (Çağal) âşıklara dönerek: "Şimdi ben her ikinize bir muamma açacağım. Bunun üzerine sıra ile söyleyeceksiniz ve muammayı açacaksınız." dedi ve muammasını söyledi. Bir acayip nesne gördüm tersine, Baştan (ilkten) canlı sonra cansız tersine, Binmiştir insan sırtına seyrediyer tersine. Kadı Mehmet Efendi, sırtındaki paltonun yakasına dikilmiş sansar derisini muamma yapmıştı. Buna karşı Sümmânî söze başladı. 27 kapik ve abası: Rus Çarlığı devrinde çevrede geçen ufak paralar. 47 Sümmânî Hak Taala hiçbir şeyi etmemiştir tersine, Biz doğru gideni, düzü biliriz. Yaratmıştır ins-ü cinni, hayvanı, Koyunun peşinde kuzu biliriz. Cesimî Dünyanın lezzeti denilir, gider, Karışır yemeğin tuzu biliriz, İnsanoğlu izdivaçla mukimdir, Her erkeğe bir de kızı biliriz. Sümmânî Bu sevda biz için düş hayalidir, Bu muamma bil ki boş hayalidir, Âşık gönüllerin kış hayalidir, Bizi sevindiren yazı biliriz. Cesimî Öyle işin tut ki dönersin geri, İstersen söyliyem kabul et biri, Ol canlı, sonradan cansız bir deri, Burada eğriyi, düzü biliriz. Sümmânî Deri bir cesetten ayrılır gider, Âşık değil bunu tabağ halleder, Kul Sümânî burda nasıl bahs eder, Yarın götürülen bezi biliriz. Cesimî Cesimî gözümden yaşlar dökülür, Sevda yollarında ömrüm sökülür, Dişlerim dökülür, belim bükülür, Kürke muhtaç eder bizi biliriz. Ardanuç esnafı bu muammaya bahşiş olarak 300 Manat Rus parası ile 45 arşın saten, çorap, mendil gibi bahşişler getirmişlerdi. Bunlar iki âşık arasında bölüştürülmüş, meclis böylece sona ermişti. 3.3. Cesimî-Cihanî Arasında Cesimî, Ardanuç'un en eski saz şairlerinden Âşık Sıdkî'nin (âşıklığı 1201/1785, yaşadığı çağ yaklaşık olarak 1765-1820) torunudur. Sıdkî'nın oğlu Şöhretî (Şerif Efendi, yaklaşık 1795-1860), Şöhretî'nin oğlu da Cesimî (Yusuf)'dir. Bu üç kuşak âşıklar Ardanuç'un Cuğu (Petekli) köyünde yaşamışlardır. Cesimî, yaklaşık olarak 1835 yılında doğmuş, 14 yaşında iken Bolu'nun Gerede kasabasında Şehri Efendi adlı birinin kızı Servidar'a rüyasında âşıklık gününde ve buhranlı sırasında, onun başucunda oturup hâline bakarak: Oğlum bencileyin düşmüş hicrana, Ayrılık derdine yanar yazıktır. Aşka meftun olmuş şem'a pervâne, Bu mum başa çıkmaz söner yazıktır. mısralarıyla duygularını belirtmişti. Cesimî de babasının sözlerine irticalî olarak ilkten şu cevabı vermişti: Dokunmayın melûl mahzun hâlime, Ateş almış yanıp nâra ağlarım. Avcı olup bir cebelde gezerken, Gözüm kaldı nazlı yâr'a ağlarım. Gönül bu aşk ile karar edemez, Geçip bu sevdadan zarar edemez, Gönül başkasına firar edemez, Gerede'de Servidar'a ağlarım. Cesimî'yim içtim kırklar tasından, Aklımı şaşırdım yâr havasından, Gönül dert çekmede gam kaygusundan, Düştüm Mansur gibi dâra ağlarım. Bu inanış için bakılabilir: Âdil Özder, Doğu İllerimizde Âşık Karşılaşmaları-I. Kitap 1965 Bursa. Kitabımızıda belirttiğimiz gibi Cesimî, Basa (Yolüstü) köyünün ziyaret sayılan Anza mevkisinin "Garip Mezarı" yanındaki bir pelit ağacının dibinde yatıp uyurken rüyasında bâde içip âşık olmuştur. Bu bilgiler Efkârî'ye Cuğulu merhum Molla Fazlı vermiştir. Fazıl Efendi, hafızası çok kuvvetli, bilgili bir kişi idi ve aynı zamanda Cesimî'nin akrabasıydı. Yusufelili Huzûrî'nin de Kararî mahlâslı bir âşıkla karşılaşmış olduğu, fakat bu Kararî'nin, aslında Tercan Abdallarından olup Polathane'de yerleşmiş olduğu bilinmektedir ki Ermeni âşığı olan Kararî'den ayrı olması gerekir.
ÖZET Karşılaştırmalı anayasa hukuku açısından 43 ülkenin anayasası üzerinde yapılan bu çalışma, temel olarak değiştirilemez maddelerin Dünya'nın çeşitli ülkelerinin anayasalarında yer alıp almadığı, yer alıyorsa kapsamının ne olduğu sorularına cevap aramaktadır. Çalışma iki bölümden oluşmakta olup ilk bölümde değiştirilemez maddelerin hukuki değeri ve bu konuda yeni anayasa çalışmaları sırasındaki öneriler analiz edilmektedir. İkinci bölüm ise farklı kıtalardan ülkelerin anayasalarına odaklanmaktadır. Analiz sonucu, incelenen 43 ülkenin 19'unda anayasal boyutta değiştirilemez maddenin yer aldığını ortaya koymaktadır. ABSTRACT This study basically seeks to answer two questions in the constitutions of the World's 43 various countries in terms of comparative constitutional law. These questions are: Is there any unchangeable articles regulated in constitution and if yes, what is the scope of this regulation? Study is composed from two parts. In first part the legal value of unchangeable articles and suggestions for the new constitution of Turkey related to this topic is analyzed. Second part of study focuses on different constitutions of different continents from all around the World. Conclusion of this study shows that constitutions of 19 countries from 43 contains unchangeable articles.
Hudut Birliklerinin Jandarma Genel Komutanlığındaki Tarihsel Süreci, 2023
Ukraine, which is a buffer zone between the EU/Nato and Russia, It was occupied by Russia during World War II and all Ukrainians were united under the roof of the USSR. Ukraine, which has a more privileged status compared to other Soviet Union countries, gained its independence in 1991 with the end of the cold war. As can be seen in the Russia-Ukraine War that broke out in 2022, Ukraine does not have a naval power to compete with Russia in the Black Sea, and Ukraine has one large warship and ten combat patrol ships, while Russia has more than forty warships in the Black Sea exists. Especially with more than 25,000 navy personnel and missiles deployed in the region, the Russian navy, which has a very deterrent naval power in the Black Sea, succeeded in preventing the activities of NATO ships on the Georgian coast in the Georgian War in 2008. Ukraine has developed an anti-ship cruise missile called Neptune in order to balance the Russian naval power in the Black Sea. The Neptune missile system is a land-based cruise missile designed to perform defensive action against autonomous cruisers, destroyers, frigates, corvettes, tank and personnel landing craft, and transport ships. The missile, which weighs 870 kg, has a head of 150 kg and can fly at a height of 3 to 10 m from the surface. This system, which can be deployed up to 25 km behind the coastline, can also be integrated into the radar and command and control system of friendly and allied countries. The first Neptune anti-ship missile system in the Ukrainian army was delivered in 2021, and the Ukrainians stated that this missile system cost 40 million dollars. The fact that the Neptune missile can be launched from land launches provides Ukraine with the advantage of using these missiles in the Black Sea without a navy, but it has also been able to target Russian warships in the Black Sea. Thanks to this missile, Ukraine aims to balance its navy disadvantage against Russia in the Black Sea. The Neptune missile was used for the first time in an actual war during the Russia-Ukraine War, and on April 14, 2022, it succeeded in sinking the Moskva guided missile cruiser, Russia's flagship in the Black Sea. Two Neptune missiles hit this ship and the ship sank while trying to be taken to the port.
kanun namına, ömer lütfi akad, kara film, yeşilçam, türk sineması,
(2013) “Devletin Düzenleme İşlevi Çerçevesinde Türkiye’de Biyo Güvenlik Yasası: “Üç Alt-sistem” Kategorisi İle Devlet / Piyasa/ Toplum Eksenli Bakış” Eyüb Günay İSBİR, Kamuda Değişim ve Güncel Sorunlar,Todaıe, Ankara, ss.633-651.
ÖZET Bu çalışmada " örgütlü kapitalizmin " krizi sonrası devletin düzenleme işlevindeki değişimle tarım ve gıda ürünlerinin güvenliğinin nasıl şekillendiğni devlet-piyasa-toplum ekseninde açıklamayı amaçlanmaktadır. Kriz sonrası devletin düzenleme işlevi, devlet-piyasa-toplum ekseninde nasıl şekillenmiştir? Devletin düzenleme işlevindeki değişim Türkiye'de biyo-güvenlik yasası bağlamında nasıl değerlendirilebilir? Sorularına odaklanılmıştır, teorik çalışmadır. Çalışma iki bölüm şeklinde tasarlanmıştır. İlk olarak, devletin düzenleme işlevindeki değişim Habermas'ın ekonomik, yönetsel ve meşruiyet alt-sistemleriyle incelenecektir. İkinci bölümde 2012 ve 2013 bütçe görüşmelerinde Tarım Bakanının tarımın durumuna ilişkin açıklaması, 26 Mart 2010 tarihli Biyo-güvenlik yasası gerekçesi ve Biyo-güvenlik yasasının düzenleme işleviyle ilgili hükümleri gösterge olarak kullanılmıştır. Sonuçta, Türkiye'de biyo-güvenlik düzenlemesi Habermas kategorileriyle değerlendirilmiştir. Anahtar Sözcükler: Ekonomik alt-sistem, yönetsel alt-sistem, meşruiyet alt-sistemi, biyo-güvenlik yasası, devletin düzenleme işlevi Giriş Küreselleşme süreciyle birlikte devletin düzenleme işlevinde ve siyasa yapım sürecinde köklü bir değişim olduğu gözlenmektedir. Bu değişim siyasa yapım kararı alınan alanlardan biri olarak tarım ve gıda alanında gıda güvenliğine ilişkin yasal düzenlemelerden ve bu düzenlemelerin gerekçelerinden de gözlemlenebilir. Bu çalışmada amaç, " örgütlü kapitalizmin " krizi sonrası ortaya çıkan küresel kapitalist sistemde devletin düzenleme işlevindeki değişimle birlikte tarım ve gıda ürünlerinin güvenliğinin nasıl şekillendiğini devlet piyasa toplum ekseninde açıklamaktır.
Selcuk Universitesi Hukuk Fakultesi Dergisi, 2005
İnsan haklarını oluşturan bütün hürriyetler gibi, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı da, insanın ahlaki doğasını oluşturan insan onurundan kaynaklanır. Fakat bütün hürriyetler esasında, kişinin maddi ve manevi ihtiyaçlarını karşılayarak, kişinin maddi ve manevi yönlerden korunmasına ve geliştirilmesine hizmet ederler. Bu husus bütün hürriyetlerin, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının sonuçları olduğu ve kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına hizmet ettiği anlamına gelmektedir. Bütün hürriyetlerin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkının sonuçları olması; Anayasal temel haklar içinde bir hiyerarşi olarak yorumlanmaktadır. Böylelikle insan haklarının en üst basamağında yer alan, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkı, İnsanın varolma amacını teşkil ettiği gibi, bütün hürriyetlerin de varlık nedenini teşkil etmektedir. Bu husus Anayasamız tarafından da kabul edilmiştir.
Editoryal Kitap, 2023
kentler hüviyetine yükseltmiş, medeniyetlerin hafızasında "Korunaklı Şehir" marka kimliğiyle yer edinmiştir. Ankara; kendine has iklim koşullarının sunduğu olanaklar neticesinde, sadece bu iklim içerisinde ipeksi parlak yünler verebilen tiftik keçileri sayesinde sofu dokumada dünya şehirleri arasında ün yapmış, dünya şehirlerinin giyim-kuşamda yüzyıllar boyunca ihtiyacını karşılamış, dünya medeniyetinin tescilli giyim-kuşam belleğidir. Ankara; günümüzden yaklaşık altı asır önce, henüz daha dünyadaki kentler cumhuriyet rejimiyle tanışmamışken, Ahi Cumhuriyeti dönemi sayesinde cumhuriyet yönetimine aşina olmuş, altı asırlık cumhuriyet belleğidir. Millî mücadele yıllarında üstlendiği misyonla Türk halkının örgütlenmesindeki öncü rolü sebebiyle Ankara; aynı zamanda da dünya şehirleri arasında lider kent belleğine sahip şehirler arasındadır. Bütün bu özellikler Ankara'nın; dünya şehirleri arasında karizmatik kent belleğini oluşturan dikey yönelimleridir. Ankara'nın yatay belleğini oluşturan unsurların başında ise Türkiye Cumhuriyeti kentleri arasında her şeyden önce devlet yönetiminin merkezi olması, sembol yapıları, tarihi binaları, kurum ve kuruluşlarıyla ülkenin nabzının attığı bir kent belleğine sahip olması gelir. Başkent olması sebebine de bağlı olarak Ankara'nın bu ayrıcalıklı konumu, onu şehirler arasında nirengi belleğini oluşturan yatay yönelimlerini inşa eder. Ankara'nın kent kimliği bağlamında üçüncü bellek halkasını oluşturan unsurlar ise Şair Orhan Veli'nin "Yazık Oldu Süleyman Efendi'ye" dizesiyle günlük hayata işaret ettiği, insan-mekân birlikteliğinde Ankara insanının oluşturduğu yönelimlerdir. Yatay döngüsellik içerisinde günlük yaşamda Ankaralıların; tarihi/kültürel/ popüler yönelimleri, kültürel üretiminin gerçekleştiği hanı, hamamı, çeşmesi, okulu, parkı, caddesi, lokantası, pastanesi, mesire yerleri gibi kent kimliğine, kent hafızasına katkı sağladığı oluşumlardır. Elinizdeki bu çalışma; Cumhuriyet'in 100.Yılına armağan niteliğinde hazırlanmış, tematik bir Ankara ansiklopedisidir. Bu çalışmada Ankara'nın merkez ve taşra ilçeleriyle birlikte bellek halkalarının her birine nüfus edebilecek bilgiler sunul-ÖN SÖZ muştur. Çalışmada; Ankara'nın tarihsel misyonundaki belleği, başkent belleği ve Ankaralıların günlük yaşamda kent belleğine nüfus ettiği unsurların tamamı okuyucuların dikkatine sunulmuştur. Bütün bunlardan hareketle Mustafa Kemal Atatürk'ün "Ankaralıların benim gözümde ayrı bir yeri vardır" sözü, çalışmanın hazırlanmasında temel motivasyon kaynağımız olmuş, disiplinler arası bakış açısıyla çalışma vücuda getirilmiştir. Çalışmanın hazırlık süreci içerisinde geniş kapsamlı envanter çalışması hazırlanmış, yazılı kaynakların yanı sıra dijital kaynaklar ve sözlü kültür ortamında görüşme-mülakat teknikleri bağlamında elde edilen veriler de çalışmanın hazırlanmasında kullanılmıştır. Çalışmanın ortaya çıkmasında emeği geçen bütün hocalarımıza teşekkür ederiz. Dizgi, mizanpaj, tasarım sürecindeki emeklerinden dolayı Tuğrul Atasoy ve ekibine teşekkür ederiz. Çalışma sürecinde Ankara'ya dair belleksel zenginliklerinden yararlandığımız Haluk Balaban'a, Dericizade Faruk Küçük'e, Orhan Altıntuğ'a, İbrahim Öcal'a, "Ankara Hatırası" sayfasının değerli kurucuları Hilmi Sedefoğlu ve Erdoğan Güngör'e katkılarından dolayı teşekkürü bir borç biliriz.
Fakülte dergisi, 2013
Three Articles and Notes On their Criticism and Ebulfez Elchibey This work offers a Turkish translation of Ebulfez Elchibey's 1985 critical insights into the earlier critical works on several epigraphic monuments in Azerbaijan, which were undertaken by himself along with M. S. Nemetova and the scholar Z. Bunyatov, and which appeared in the newspaper "Literature and Fine Art" in 1983.
Abdüşems b. Abdümenâf Oğullarının Nesebi Abdüşems b. Abdümenâf 'ın Çocukları Harb b. Ümeyye'nin Çocukları Ebû Süfyân Sahr b. Harb'in Çocukları Muâviye b. Ebû Süfyân [Muâviye'nin Hüseyn'e Gönderdiği Mektup] [Hüseyn'in Cevabı] Muâviye Döneminde Hâricîlerin Durumu 1. Sü'al Oğullarından Abdullah b. Ebü'l-Havsâ et-Tâî 2. Havsere b. Vedâ el-Esedî 3. Ferve b. Nevfel ve Öldürülüşü 4. Şebîb b. Becre el-Eşca'î 5. Mu'ayn el-Muhâribî 6. Hâris b. Kâ'b Oğullarının Mevlası Olan Ebû Meryem 7. Ebû Leylâ el-Hâricî 8. Hayyân b. Zabyân ile Müstevrid b. Ullefe 9. Muâz b. Cüveyn et-Tâî 10. Sehm b. Gâlib el-Hüceymî, Hatîm ve Abbâd b. Husayn 11. Hârise b. Sahr el-Kaynî 12. Kureyb b. Mürre ve Zehhâf b. Zahr et-Tâî 13. Ziyâd b. Hırâş el-İclî 14. İkinci Muâz et-Tâî 15. Tavvâf b. Allâk, Ukbe b. Verd el-Câvî ile Ashâbü'l-Cidâr'ın İbn Ziyâd Dönemindeki Tutumları 16. Ebû Bilâl Mirdâs b. Üdeyye Ziyâd'ın Durumu ve [Soy] Davası [Soy] Davasından Sonra Ziyâd'ın Durumu Hucr b. Adî el Kindî'nin Durumu ve Öldürülmesi Amr b. Hamık el-Huzâî Muâviye b. Ebû Süfyân'ın (ra) Çocukları Yezîd b. Muâviye Hüseyn b. Ali, Abdullah b. Ömer ve İbnü'z-Zübeyr'in, Muâviye'den sonra Yezîd'e Biat Edilmesi Konusundaki Tutumları Hüseyn'in (ra) Öldürülmesinden (Şehit Edilmesinden) Sonra Abdullah b. Zübeyr'in Durumu Amr b. Zübeyr b. Avvâm'ın Öldürülmesi Harre Olayı Harre Olayında Eşraftan Öldürülenlerin Adları Yezîd b. Muâviye Döneminde İbnü'z-Zübeyr'e Yönelik Yapılan İlk Mekke Kuşatması Yezîd b. Muâviye'nin Çocukları Muâviye b. Yezîd Hâlid b. Yezîd b. Muâviye Abdullah el-Üsvâr b. Yezîd b. Muâviye Abdurrahman b. Yezîd b. Muâviye Ömer b. Yezîd Ebû Bekr b. Yezîd b. Muâviye Ziyâd b. Ebû Süfyân'ın Çocukları Ubeydullah b. Ziyâd Mâlik en-Nümeyrî el-Yeşkürî'nin Kölesi Süleym Hâlid b. Abbâd es-Sedûsî Heshâs b. Sevr es-Sedûsî Ebü's-Selîl Cez'a ve Arkadaşı Ebü'l-Vâzı er-Râsibî Sâbit b. Va'le er-Râsibî İsa el-Hattî Recâ en-Nemerî Yezîd b. Muâviye'nin Ölümünden Sonra Ubeydullah b. Ziyâd'ın Durumu ve Mes'ûd b. Amr'ın Öldürülmesi [Yezîd'in Ölümünden Sonra Basra'nın Durumu] Süfyân b. Ümeyye'nin Çocukları Âs b. Ümeyye'nin Çocukları Benî Ümeyye'nin Medine'den Çıkarılması Amr b. Saîd b. Âs'ın [el-Eşdak'ın] Öldürülmesi Ebü'l-Îs b. Ümeyye'nin Çocukları Hicretin 69. yılında Basra'da Cereyan Eden el-Cüfre Gününün Haberi [Akîdu'n-Nedâ] Ebü'l-Âs b. Ümeyye'nin Çocukları Osman b. Aff ân'ın Durumu, Faziletleri, Sireti ve Katledilmesi Şûrâ ve Osman'ın (ra) Biati Osman b. Aff ân'ın (ra) Halk Tarafından Beğenilmeyen Gidişatı ve Emirleri Osman'ın Kûfe'ye Vali Olarak Atadığı Velîd b. Ukbe'nin Durumu Abdullah b. Mes'ûd el-Hüzelî'nin (ra) Durumu Osman Döneminde Korulukların Durumu ve Diğerleri Saîd b. Âs b. Ebû Uhayha'nın, Velîd'den Sonraki Kûfe Valiliği Kûfe Halkından Şam'a Sürülenlerin Durumu Cebele el-Ensârî ve Cehcâh el-Gıfârî'nin Osman'a (ra) Söyledikleri Sözler Ammâr b. Yâsir el-Ansî'nin (ra) Durumu Benî Kinâne b. Hüzeyme'den Ebû Zer b. Cündeb b. Cünâde el-Gıfârî'nin (ra) Durumu Abdurrahman b. Avf 'ın Osman (ra) Hakkındaki Sözü Benî Temîm'den Âmir b. Abdükays b.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.