Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020
…
102 pages
1 file
Neşatinin divanları ve aruz kalıpları
Neşâtî'nin "Neyler" Redifli Gazelini Şerh Denemesi, Klâsik Türk Edebiyatı Yazıları (Mecmû’a Tasnifi, Gazel Şerhi, Küçürek Hikâye, Mesnevî Şerhi Sözlüğü, Münşe’ât Mecmû’aları), IKSAD Publishing House, New York, 2018, ss. 42-78., 2018
Prof. Dr. Tunca Kortantamer’e göre metin şerhi, “Bir metni, daha iyi anlaşılsın diye, o metni başkalarından daha iyi anladığı kanaatinde olan kişiler tarafından açıklanması”dır. (Kılıç, 2007: 416’dan naklen Kortantamer, 1994: 1-10) Bu tanımdan hareket edersek demek ki bazı metinlerin anlaşılması için onların açıklanmaya, izâh edilmeye ihtiyacı vardır. Günümüzde edebi metinler açısından klâsik Türk edebiyatına ait birçok metnin bu kültürden yavaş yavaş uzaklaşan insanımıza açıklanmasına daha çok gerek vardır. Çünkü günümüz insanı, gerek dil olarak gerekse sanat anlayışı ve hayal dünyası açısından klâsik edebiyatımıza ait metinleri anlamadığını -bu metinleri anlamak açısından bir gayreti olmadığı hâlde- yaygın olarak dile getirmektedir. Klâsik edebiyatımıza ait metinlerde anlamın giriftliği ve yoğunluğu Sebk-i Hindî üslûbu üzere yazılan gazellerde özellikle fazladır. Çünkü bu üslûbun temel nitelikleri belâgat ve fesahat kurallarından uzaklaşmadan yeni, orijinal ve girift mazmunlar, ince hayaller, anlam kapalılığı ve yoğunluğu, tasavvufî düşüncenin çokça kullanımı olarak sıralanabilir. Onedenle bu kapalı, girift ve yoğun anlamı açıklamaya, şerh etmeye daha ziyâde ihtiyaç vardır. Biz bu yazımızda Sebk-i Hindî üslûbunun güçlü temsilcilerinden 17. yüzyılın en önemli şairlerinden Neşâtî’nin bir gazelini, dilimiz döndüğü kadar, geleneksel şerh yöntemiyle açıklamaya çalışacağız. Öncelikle ifade edelim ki bir metnin anlaşılması ve yorumlanması kişiden kişiye değişebilen, şahsa özgü bir husustur. Bu durum, tabiî ki, kimseye, geleneğin, gelenekleşmiş şiir kültürünün dışına çıkıp istediğini söyleyebilme hakkı vermez. Ancak bu alanda herkes, ilminin genişliği ölçüsünde söz söyleyebilir ya da şiiri ilminin genişliği oranında anlayıp yorumlayabilir. İşte biz bu yazımızda, anladığımızı zannettiğimiz kadarıyla, Neşâtî’nin “neyler” redifli gazelini, klâsik Türk şiir kültürü ve Sebk-i Hindî üslûbu çerçevesinde açıklamaya çalışacağız.
Klâsik Türk edebiyatında fenn-i şi'ri tahsîl etme yollarından biri de nazîre geleneğidir. Ana hatlarıyla bir şiir; vezin, kâfiye ve muhtevası aynı olup ta'bîr-i âhar ile söylenmiş yeni şiir(ler)le tanzîr edilmiştir. Bu vesileyle klâsik şiir dairesinde köklü bir nazîre geleneği oluşmuştur. Ancak kimi divânlarda nazîre olduğu şüphe götüren mükerrer şiirlere de tesâdüf edilmektedir. Bu çalışma çerçevesinde Necâtî ve Revânî dîvânlarındaki mükerrer gazeller tespit edilerek bunların nazîre-taklîd-tevârüd-sirkat çizgisindeki konumları sorgulanmaya çalışılacaktır. Abstract In Classical Turkish literature, one of the methods of encashing scientific poem is custom of parallel. Generally, a poem has been written again as a new poem that has been changed by a new meaning and the same rhythm, rhyme and content. By this way, a rooted custom of parallel has been formed in Classical Turkish literature. But it is seen in some of divans repeated poems that are suspicious if they are parallel or not. By this study, repeated gazelles in divans of Necati and Revani will be ascertained and their position will be tried to query through parallel-imitation-coincidence-stealing.
Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2019
Kaynağını ışıktan alan renkler, tabiattaki unsurları renklendirmenin yanı sıra toplumsal ve kültürel alanda metaforlaşırlar. Bu bağlamda her toplum; kültürel, toplumsal, psikolojik, dinî, siyasî, ekonomik vb. değerlerine göre çağrışım yönünden renklere çok çeşitli manalar yükler. Üst bir dille yaratılan edebî eserlerde ise renkler, belirli bir atmosfer oluşturmada, karakterlerin fiziksel ve ruhsal tasvirleri ile yazarın duygu ve ruh hâlini ifade etmede mühim bir rol oynar. Klasik Türk şiirinin estetik anlayışı doğrultusunda Divan şairleri de, renklerin tasvirî ve metaforik özelliklerinden faydalanarak şiirlerine derinlik kazandırırlar. Bu renklerden “siyah”, dünya mitolojilerinde ve pek çok kültürde boşluk, büyü, ıstırap, karanlık, keder, korku, kötülük, ölüm, üzüntü, tahribat, yas vb. çağrışımları ile olumsuz bir metafor olarak tanımlanır. Esasen tabiattaki bütün renkleri soğurup yutarak oluştuğundan, bilimsel olarak “siyah” renk bile sayılmamaktadır. Belki de ışığın ve aydınlığın ...
2021
Bazı tespitler ışığında Neşâtî Dîvânı'ndaki "su" redifli gazel üzerine bir inceleme dırmak / F. Kuzu (517-525. s.
2020
Mecmualar, zengin muhtevâlariyla klasik Turk edebiyatinin en onemli kaynaklari arasindadir. Mecmu- alarin kaynak olarak degerlendirilmesindeki en onemli etken divan sahibi sairlerin divani disinda kalan siirlerine yer vermesi ve divani olmayan sairlerin siirlerini edebiyat tarihine kazandirmaya imkân saglamasidir. 14. yuzyilin en buyuk sairlerinden biri olan ve genis bir cografyada siirleri yayilan Seyyid Nesimi’nin siirlerine pek cok mecmua ve conkte rastlamak mumkundur. Milli Kutuphane 06 Mil Yz A 3291 numarada kayitli siir mecmuasinda Nesimi mahlasiyla kayitli 18 gazel vardir. Bu gazellerden 4’u Turkiye’de Huseyin Ayan ve Tebriz’de Huseyn Muhammedzâde Sadik tarafindan hazirlanan Nesimi Divani’nda bulunmamaktadir. 2 ga- zel ise Huseyn Muhammedzâde Sadik’in hazirladigi Nesimi Divani’ninda mevcutken Huseyin Ayan’in ha- zirladigi Nesimi Divani’nda bulunmamaktadir. Calismamizda 6 gazelin sekil ve muhtavâ ozellikleri incelenerek Seyyid Nesimi’ye aidiyeti ile ilgili hususlarda degerlend...
Mavi Atlas
Son zamanlarda yapılan çalışmalar, şiir mecmualarının klasik edebiyatımız açısından son derece önemli olduklarının kanıtı niteliğindedir. Aynı veya farklı dönemlerde yaşamış şairlere ait manzumeleri barındırma özelliğiyle birer seçki niteliğindeki şiir mecmuaları; Classical literature, Halk edebiyatı ve Tekke edebiyatı ürünlerini bir arada barındırmasıyla da ayrı bir önem arz etmektedir. Üzerinde çalışılan Süleymaniye Kütüphanesi Ali Nihat Tarlan Bölümü 59 numarada kayıtlı olan ve 214 varaktan oluşan XVI. yüzyıla ait şiir mecmuası oldukça geniş bir şair kadrosuna sahiptir. Mecmua bu şairlere ait çok sayıda eseri bünyesinde barındırmaktadır. Mecmua içerisinde yüz on beş şaire ait Türkçe olarak kaleme alınmış yedi yüz otuz sekiz manzum eser yer almaktadır. Mecmuada yer alan yüz on beş şairden bazılarının şiirleri basılı divanlarında bulunmamaktadır. Çalışmada bu şairler arasında yer alan Âşık Çelebi (2), Şühûdî (1), Nesîmî (2), Selîkî (1), Hamdi Çelebi (1), Necâtî/Rahmî (1), Ahmed Paşa (1), Şeyhî (1), Hayâlî (4), Firâkî (4)'ye ait toplam 18 gazel gün yüzüne çıkarılacaktır.
Mehmed Nergisî, Saraybosna‟da doğmuş, aile unvanından dolayı Nergisî-zâde, Nergis-zâde isimlerini de kullanmış, Nergisî ismiyle tanınmıştır. Saraybosna‟dan İstanbul‟a gelip Kaf-zâde Feyzullah Efendi‟ye intisap etmiştir. Özellikle münşî olarak bilinen ve edebiyatımızdaki tek mensur hamse sahibi olan Nergisî, şuara tezkirelerinde ismi geçen bir şairdir. Bazı kaynaklarda, divan sahibi olduğu kayıtlıdır. Nergisî‟nin Türkçe, Farsça ve Arapça çeşitli şiirleri mensur eserlerinde yer almaktadır. Şiir mecmû‟alarında da Nergisî adına kayıtlı kaside, gazel, terkib-i bent nazım şekilleri ile kaleme alınmış şiirler bulunmaktadır. Bunların bazılarına, mensur eserlerinde de rastlanmaktadır. Yaptığımız araştırmalarda Nergisî‟nin kendi mensur eserlerinde ve tezkirelerde de bazı beyitlerine rastlanan on sekiz gazelini tespit ettik. Çok yönlü bir sanatçı olan Nergisî‟nin şairlik yönünü yansıtma açısından bu gazeller, büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmada, Nergisî‟nin şairlik yönü üzerinde durulacak, şiir mecmû‟alarından hareketle tespit edilen on sekiz gazeli değerlendirilecek ve bu gazellerin çevriyazılı metinleri verilecektir.
Nâbî'nin Gazellerinde Tefâhür, 2024
Arapça bir sözcük olup övünme ve büyüklenme gibi anlamlara gelen fahriye, edebiyat terimi olarak şairlerin kasidelerinde kendileri ve şairlikleriyle övündüğü bölümün adı olmuştur. Genellikle methiye bölümünden sonra gelen fahriye kısmı, şairin kendi söyleyiş gücü ve şiir kabiliyeti hakkında yaptığı abartılı bir övünç olarak kendisini göstermekte, arka planda ise kasidenin sunulacağı devlet büyüğüne usta bir şair tarafından methedildiğini hissettirmektedir. Genellikle kasidelerde yer bulan tefâhür, bazı şairler tarafından gazel nazım şeklinde de kullanılmıştır. Şairler gazellerinde özellikle mahlaslarının geçtiği makta beytinde tefâhüre başvurmuştur. Nâbî’nin ise çoğunlukla gazellerinin makta kısmında olmakla birlikte herhangi bir beytinde de tefâhürde bulunduğu görülmektedir. Nâbî, nasihat üslubunun da bir getirisi olarak gazellerinde şiirin nasıl olması gerektiğine dair açıklamalarda bulunmuş ve bu yönde nazmettiği şiirleri ideal şiir olarak kabul edip söz konusu şiirleriyle övünmüştür. Dolayısıyla gerek kasidelerde gerekse gazellerde başvurulan tefâhür, şairin abartılı bir övüncü olması yanında poetik söylemi de beraberinde getirmektedir. Çalışmada da Nâbî’nin gazellerinde tefâhürde bulunduğu beyitlerden hareketle hem Nâbî’nin kendi şiirlerini nasıl nitelediği hem de Nâbî’ye göre bir şiirin taşıması gereken hususların neler olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır. Bu bağlamda Nâbî’nin gazelleri, “Ma’nâ Yönünden Tefâhür”, “Yeni Bir Tarz Getirdiğini Belirtme ve Tazelik Yönünden Tefâhür”, “Başka Şairlerden Üstün Olma İddiası Yönünden Tefâhür”, “Üslup Yönünden Tefâhür”, “Nev-zemin Bulma Yönünden Tefâhür ve Nazireye Davet”, “Çok Şiire Sahip Olma Yönünden Tefâhür” ve “Diğer Klasik Unsurlar Yönünden Tefâhür” olmak üzere yedi alt başlığa ayrılarak incelenmeye çalışılmıştır.
International Journal of Language Academy, 2018
In this article it has been focused on mythology and identity of breath and the perception of breath in different cultures and the perspectivs of the religions have put forth. It has been thought that breath, available in all areas of life and being a cyclical element which provide begining, permanence and ending of life, is a unique power which spirit up the body when it enters and disconnect body and soul when it leaves from the body. The breath, the source of life and beginning in the mythological or religious texts, has been studied as an occurence which is alive, fluent and run off firstly from God to human or from God to the nature and continue its cyclical execution turning back to place where it started. In this study, general presentation of breath and etymological analysis of the word will be done, and the issue of breath will be searched in the archaic civilizations and in Turkish Culture; the cyclical path of breath will be followed in the religious, sufistic and literary texts. Finally, the cyclical functions of this phenomenon will be emphasized. İt will be questioned whether the breath has cyclical function at the beginning, in the middle and at the end of the life or not. And if it has, the answers will be searched for the question 'how' with examples.
Külliyat, 2022
ÖZ Melâmetilik, IX. yüzyılda Horasan ve çevresinde ortaya çıkan ve zamanla geniş bir İslam coğrafyasını etkileyen tasavvufî bir anlayıştır. Sözlükte ayıplamak, kınamak, kötülemek gibi anlamları olan melâmet kelimesi aynı zamanda tasavvufi bir ıstılah ve makamı da işaret etmektedir. Melâmetîlik düşüncesini benimseyen kimseler; Melâmetî veya ehl-i Melâmet lafızlarıyla adlandırılmıştır. Melâmetîliğin tasavvufi bir akım olarak temellerini, Maide suresindeki "Onlar kınayanın kınamasından korkmazlar" ifadesi oluşturmaktadır. Bu anlayışı kendine şiar edinen ehl-i Melâmet, çeşitli davranış biçimleri geliştirmişlerdir. İyiliklerin gizlenmesi, kötülüklerin açığa çıkarılması, nefsin kınanarak terbiye edilmesi gibi tutum ve hareketleri kendilerine düstur edinmişlerdir. Hususi kıyafetleri, simgeleri ve mekânları bulunmayan Melâmîler, halktan kopuk olmamışlardır. Melâmîlerin her türlü debdebeden ırak yaşantıları, selameti melâmete tercih eden hâlleri klasik şairlerin dikkatini çekmiştir. Melâmetîlerin hayat karşısındaki bu karakteristik duruşları ve geliştirdikleri felsefe, klasik şairlerin şiirlerine de sirayet etmiştir. Nefisleriyle mücadelelerinde türlü eziyetlere katlanan ve müstağnî bir kalple Allah'a yönelen melâmet ehlinin tavırları, klasik şiirdeki âşık tipine tesir etmiştir. Klasik şairler, Melâmî hâller ile âşık refleksinin birbirine muvafıklığına dikkat ederek şiirlerinde Melâmî esintilerden istifade etmişlerdir. 16. yüzyıl mutasavvıf şairlerinden Hayretî de Melâmî anlayışın etkisiyle şiirler yazmıştır. Yetiştiği coğrafyanın tasavvufî çeşitliliği Hayretî'nin hayat görüşünü ve edebî kişiliğini etkilemiştir. Divanında kendisini "Kalender" ve "Rum Abdalı" olarak tanımlayan Hayretî, fani dünyanın nimetlerine karşı müsağnî bir duruş sergilemiştir. Söz konusu tavır, Hayretî'nin şiirlerinde Melâmetîliğin âdeta yükselen sesi olmuştur. Bu çalışmada Melâmet felsefesinin, Hayretî gibi güçlü bir şairin şiirlerine nasıl yansıdığını tespit etmek amacıyla gazelleri üzerinde durulacaktır.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Tüm Yönleriyle Erzurumlu Şair Nef'î Sempozyumu, 2021
Buca Eğitim Fakültesi Dergisi. Sayı 27. İzmir 2010. 24-30. , 2010
Journal of International Social Research, 2015
International Journal of Language Academy, 2015
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2021
Journal of Turkish Studies, 2016
Journal of Turkish Research Institute, 1999
Araştırma Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü Dergisi (Yayınlanmıyor), 1992
Zenodo (CERN European Organization for Nuclear Research), 2022
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2024
The Journal of International Social Research, 2016
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2018
Erzurum Teknik Universitesi Sosyal Bilimler Enstitusu Dergisi, 2018
Journal of Turkish Language and Literature, 2019