Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2020, Turkish Studies
https://doi.org/10.29228/TurkishStudies.40350…
27 pages
1 file
Çanakkale, whose establishment dates back to the construction of Kale-i Sultâniyye, has developed over time and become a seaport. Based on this development, large structures like mansions and pavilions in addition to houses were built in the city. However, most of these structures were destroyed in the fires, earthquakes and wars that occurred in the last centuries, and the remaining structures have been replaced by today's unidentified buildings due to the zoning pillage in recent years. Necip Pasha Mansion, Cevat Bey Mansion, Hasan Rami Pasha Mansion and Old Governor's Mansion, which were built in the late 19th and early 20th centuries, are some of the examples that could survive till today. In this study, it was aimed to examine the above-mentioned mansions, which have reached the present day, and to reveal their place and importance in both Çanakkale city architecture and Ottoman architecture. In line with this purpose, the relevant literature and archive reviews were firstly conducted, the structures were then examined on site and the mansions were introduced and evaluated in the light of the obtained data within a certain methodology. The mansions examined are in the form of detached houses with a garden, are two-storey over basement and have hipped-gable roofs. The mansions reflecting the neoclassical style of the period attract attention with their facades connected to the road. The solid-void rate was taken into consideration in general facade design, volumetric outbuildings such as bay window and balcony together with doors and windows were included on the facades based on the planning. The structural elements on the facades such as corner plasters, pillars, floor moldings and cornices along with the doors, windows and outbuildings gave the facades movement. Traditional anteroom scheme was used in the floor plannings of the mansions forming a prism-type mass on the exterior. Although the interiors have been largely renovated, there are geometric decorations formed with slats on some of the ceilings. In general, the mansions reflecting the architectural and socio-cultural influences of the period are among the important works of both Çanakkale and Ottoman civil architecture. Structured Abstract: Dating back to Kale-i Sultâniyye, the foundation of which was built by Fatih Sultan Mehmet, Çanakkale developed over time and became a port city; due to this development, large buildings such as regular houses and mansions including various residences were built in the city. However, a large part of them disappeared due to fire, earthquake, and wars, and the remaining structures are now being replaced with buildings without an identity due to reconstruction plans. Necip Pasha Mansion, Cevat Bey Mansion, Hasan Rami Pasha Mansion, and Eski Vali Mansion, which were built during the last period of the Ottoman Empire,
Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 2017
Öz Bugünkü Çanakkale'nin temeli Kal'a-i Sultâniyye'nin inşasıyla atılmış, kale ile birlikte yerleşimde başlamıştır. Zamanla gelişen kentte ihtiyaçlar doğrultusunda camiler inşa edilmiştir. Resmi kayıtlara göre merkezde yaklaşık onbir cami ve mescidin yer aldığı görülürken bunların yedisi günümüze ulaşabilmiştir. Yedi caminin beşi Osmanlı'nın son dönemlerinde inşa edilmiştir. Bu camilerin, sahilden içeriye doğru, Sarı Çay'a paralel olarak belirli bir güzergâhta sıralandıkları görülür. Camiler, plan ve kütle tasarımı ile süsleme özellikleri bakımından genelde sade bir özelik gösteririler. Genellikle kare veya kareye yakın dörtgen planlı olup kırma çatılıdırlar ve tek şerefeli birer minareye sahiptirler. Kurşunlu Camii tek kubbeli örtüsü ile diğerlerinden ayrılır. Kale içinde yer alan Abdülaziz Mescidi minaresiz tek örneği teşkil eder. Son cemaat yerleri yoktur. Hemen hepsi moloz taşla inşa edilen camilerin köşeleri ile kapı ve pencere kenarlarında kesme taş kullanılmıştır. Bazılarının kemer alınlıkları ile saçaklarında tuğlaya da yer verilmiştir. Minarelerin tamamı ise kesme taştır. Bazı camilerde görülen tuğla kemerli alınlıklar, vurgulanan kemer kilit taşları dış cephelerdeki nadir süsleme unsurlarıdır. Yenilenen iç mekânların çoğu özgünlüğünü kaybetmiştir. Bununla birlikte, Kurşunlu Camii mihrap, minber ve mahfil, Tıflı Camii ise tavan göbeği süslemeleriyle dikkati çeker. Söz konusu süslemeler ampir ve barok üslubuyla dönemin genel özelliklerini yansıtırlar. Kesme taş yapısıyla dikkat çeken minarelerden bazıları da pabuçluk ve şerefe altı uygulamalarıyla dönemin özelliklerini gösterirler. Bunlar arasında Tıflı Camii minaresi özgün süslemeleriyle de dikkati çeker.
Journal of Turkish Studies, 2014
Karasi ve Osmanlı beyleri eliyle 14. yüzyılın ilk yarısında fethedilen Çanakkale yöresinde iskan ve imar faaliyetleri daha ziyade I. Murad devrinden itibaren kendini gösterir. Yaklaşık olarak 14. yüzyılın ortalarından itibaren yöredeki belli başlı kentlerin yanında kasaba ve köy ölçeğindeki yerleşimlerin de dinî ve sosyla amaçlı binalarla şenlendirilmeye başlandığı tespit edilmektedir. Bu tür faaliyetler değişen boyut ve oranlarda olmak üzere 20. yüzyıl başlarına kadar sürdürülmüştür. Söz konusu imar çabaları içinde, bazen bir külliyenin parçası olarak, ama daha ziyade vakıf akarı olarak hamam türü yapılarla da karşılaşılmaktadır. Çanakkale yöresinde Erken ve Klasik Osmanlı dönemine tarihlenen hamamlar muhtelif araştırma ve yayınlara konu olmuşlardır. Fakat bu yörede 18. ve 19. yüzyıllara ya da 20. yüzyıl başlarına ait görünen hamamlar henüz tanıtılmamış veya bilimsel açıdan tartışılmamışlardır.
Özet Çanakkale'de, Osmanlı döneminde Yıldırım Bayezıd'dan itibaren bölgeyi, özellikle boğazı korumak ve İstanbul'a Akdeniz'den gelecek saldırılara engel olmak amacıyla kaleler yapılmıştır. Yıldırım Bayezıd'dan sonra kale inşasına XIX. yüzyılın ilk yarısına kadar devam edilmiştir. Mevcut bazı kaleler onarılmış ve bunlara yenileri eklenmiştir. Kaleler, dönemin koşullarına ve teknolojik gelişmelere uygun bir biçimde şekillenmiştir. Çanakkale'de, Osmanlı döneminde yapılan ve onarılarak büyük ölçüde yenilenen toplam on üç kalenin varlığı tespit edilebilmiştir. Bunlardan biri, tamamen yok olmuştur. Geriye kalan on iki kale ise günümüze mevcut halleri ile ulaşabilmiştir. Abstract The Ottomans started to build forts in the city of Çanakkale during the reign of Bayezıd I for protecting the Dardanelles and preventing attacks on Istanbul that would come from the Mediterranean. After the reign of Bayezıd I, the Ottomans continued to build forts until the first half of the Nineteenth century. Some of the old forts were renovated and new ones were built. The forts were shaped in parallel to the conditions and technological developments of the period. The records show that there were thirteen forts in Çanakkale which were built, renovated and mainly restored by the Ottoman Empire. One of them has been entirely destroyed, while the remaining twelve forts have managed to survive until today.
Özet Önemli bir geçiş güzergahı üzerinde bulunan Çanakkale, 15. yüzyıl ortalarında boğazın Anadolu yakasında kurul-muş, konumunun sağladığı imkanlar ve İstanbul'a açılan bir giriş kapısı olması nedeni ile kısa zamanda önemli bir yerleşim yeri halini almıştır. Kuruluşundan kısa bir süre sonra çok kültürlü bir ticaret merkezi olmuş, Osmanlı'nın geç dönemlerinde, özellikle de 18. yüzyıl sonlarından başlayarak 19. yüzyıl boyunca, birçok ticari ve üretim amaçlı yapıya ev sahipliği yapmıştır. Askeri ve siyasi olduğu kadar, ticari yönden de önem kazanmaya başlayan kentte, üre-time yönelik başlıca atölye ve üretim hanelerden oluşan yapılara, çeşitli gümrük ve ticaret binaları yanında, zamanla yöresel ürünlerin pazarlandığı çarşı ve dükkanlar da eklenmiştir. Yine bu dönemde ticarete yönelik olarak bazı han, otel ve benzeri yapılar inşa edilmiş, bunlar kentin merkezi sayılabilecek yerlerde kümelenmişlerdir. Kentte ticareti yapılan ve kente gelir sağlayan belli başlı yöresel ürünlerin üretilerek depolandıkları mekanlar ise, bir kaçı hariç çoğunlukla üretim konusuna bağlı olarak kırsala dağılmış biçimde karşımıza çıkarlar. Bunlar arasında zeytinyağı ve şarap işlikleri başta olmak üzere yel değirmenleri ve palamut depoları bulunur. Kent merkezinde bulunan ticaret yapıları ile birlikte, hemen hemen hepsi Çanakkale'nin yakın geçmişine ait önemli birer tanık ve aynı zamanda somut birer kültür mirası olan bu yapılar, kentin Osmanlı'nın geç dönemlerinde oldukça önemli bir ticaret ve kültür merkezi olduğunun kanıtıdır. Bu kısa çalışma boyunca Çanakkale'nin Geç Osmanlı devrine ait bu ticaret ve ticaretle bağlantılı üretim yapıları bir bütün olarak değerlendirileceklerdir. Ayrıca bunların mevcut durumlarına vurgu yapılarak, tarihsel önemlerine değinilecek ve söz konusu yapıların kentin sosyo-ekonomik gelişimine olan katkıları tartışılacaktır. Son olarak, yapıların korunmasına ilişkin bazı çözüm önerileri üzerinde durulacak ve yeniden işlev kazandırılarak nasıl daha etkin bir korumanın parçası olabilecekleri sorgulanacaktır. Anahtar Kelimeler: Çanakkale, geç Osmanlı devri, mimarlık mirası, ticaret ve üretim yapıları.
Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, 2021
The Tulip Period Buildings in Çanakkale Abstract “Tulip Period” style, which was born into a time of socio-cultural turmoil and changes during the Late Classical period of the Ottoman art, has found its counterpart in architecture as well. On the architecture of the Tulip Period, which is roughly associated with Sultan Ahmed III’s (1703-1730) reign, Western influence, especially from France, also begins to be observed. This period defines a process in which the Ottomans’ attempt to open to the West became concrete. Among the prominent figures of the period are the executives and artists such as grand vizier Nevşehirli Damat Ibrahim Pasha, Yirmisekiz Mehmed Çelebi, Ibrahim Muteferrika, miniaturist Levni, and poets Seyyid Vehbi and Nedim. In this period, when the fascination with flowers such as rose, hyacinth, narcissus and especially tulip peaked, the gardens of palaces and mansions built in Kağıthane and other places were decorated with various flowers; these flowers have found a place also in architectural decoration. The provincial examples of the architecture of the Tulip Period, which is mostly known for the artifacts in the capital city of Istanbul, did not attract much attention except for the Damat Ibrahim Pasha complex in Nevşehir. Recent research and publications indicate that the fashion of the capital city was traced in the buildings in the provincial area during this period, even though they are not as splendid as the examples of Istanbul. The same trend is also observed in the structures of the Tulip Period in Çanakkale. The buildings constructed in Çanakkale during this period are Hacı Süleyman Fountain (1718-1719) in Lapseki-Umurbey, Gelibolu Telli Fountain (1725-1726), Babakale structures (Hırzü’l-bahr Castle, Ulu Camii, double baths and fountains). The Hançerli Fountain in Gelibolu was repaired during this period. The Dede Fountain (1739) and Çarşı Hamam (Double Bath) (1742) in Bayramiç, may also be seen as a late reflection of the same style. Moreover, the buildings controversial in terms of chronology and Çanakkale’de Lâle Devri Yapıları 53 style (Bayramiç Çarşı Mosque, Bozcaada Alaybey Mosque, a fountain not inscription in Kilitbahir-Havuzlar, Babakale Hanım Fountain, Babakale Yukarı Fountain, Kadı and Kavga fountains in Umurbey) are not included in the article. These structures have been extensively examined in the surface researches we have been carrying out since 2005. Umurbey Hacı Süleyman Fountain has only an inscription. The fountain was probably destroyed in the early 20th century. Gelibolu Telli Fountain was built by Kaymak Mustafa Pasha, the son-in law of Ibrahim Pasha. Kaymak Mustafa Pasha’s main reconstruction activities in this region are Hırzü’l-bahr Castle, which he built on Cape Baba, and the town he established. Mustafa Pasha who built a bath and a mosque within the castle, got fountains built on the coast and in the country beside a grand mosque and a double bath. The fountain on the beach is a modest representative of the square fountains of the period with its elaborate architecture. The fountain in the south of the square is in the same style. However, its two sides were closed by the buildings constructed later. Ulu Cami (Great Mosque), with its architecture containing wooden masts and a ceiling, is an extension of a tradition that goes back to the Seljuk period. But it does not have any painted decoration on its wood. The double bath attracts attention with its tempperiodture pattern without private rooms and graffiti. The fortress reflects an architecture complying with the change in weapons and defense technology of the 18th century. It does not have high walls like medieval castles. It was designed to defend a certain point. The inscriptions of the fortress and the mosque were written by the poet Seyyid Vehbi. The Çarşı Hamam (baths) in Bayramiç is also of the style without a private room. The parts of the structure for undressing and tepidity were destroyed. On the tempperiodture domes, rosettes made with the printing technique on plaster attract the attention. The marble inscription preserved in Hadimoğlu Mansion today must belong to this structure. The relation between bath and aforementioned the inscription has been suggested by us for the first time. It is noteworthy that the artistic style of the period is followed in these buildings, especially in terms of architectural decoration. In particular, the motifs and compositions on marble on the facades of Babakale Yalı Fountain, Gelibolu Telli Fountain, Gelibolu Hançerli Fountain and Bayramiç Dede Fountain reflect the style of the Tulip Period. But, Bayramiç Dede Fountain and Bayramiç Çarşı Hamamı (bath), Babakale Ahmed Ağa Fountain and Biga Mustafa Fountain should be seen as examples of the post-tulip period.
2020, Docomomo_Tr Türkiye'de Modernizmin Yerel Açılımları XVI 25-26 Aralık 2020 Çevrimiçi, 2020
Avrasya Uluslararası Araştırmalar Dergisi, 2018
Ticaret ve alıĢveriĢ tarihinin en uzun ömürlü ve renkli türlerinden birini temsil eden panayırlar, Türkiye"de de uzun yıllar boyunca ekonomik, toplumsal ve kültürel yaĢama damgasını vurmuĢtur. Türkiye"de birçok yörede halen "geleneksel emtia ve hayvancılık panayırı" adıyla bilinen bu organizasyonların bir kısmı oldukça köklü bir tarihe sahiptir. Osmanlı dönemine uzanan panayırları ve günümüzde panayır varlığının zenginliği ile dikkat çeken çevrelerden birisi de Çanakkale yöresidir. Burada sunulan çalıĢmada, Osmanlı arĢiv belgelerinden günümüze uzanan süreçte Çanakkale panayırları ele alınmaktadır. Yöredeki panayırlar hakkında çeĢitli bilgiler içeren Osmanlı arĢiv belgeleri, Çanakkale panayırlarının geçmiĢini tarihlendirmeye ve önemini ortaya koymaya yardımcı olmaktadır. ÇalıĢma ile tarihsel süreç içinde Çanakkale panayırlarının varlık durumları, kuruluĢ yeri ve tarihleri belirlenerek; zaman içinde meydana gelen değiĢimler ortaya konulmuĢtur. Pazarlama, alıĢveriĢ ve eğlence kültüründe değiĢimler, teknolojik geliĢmeler vb etkiler altında Türkiye"de geleneksel panayırların giderek ortadan kalktığı bir süreç yaĢanmaktadır. Buna karĢın günümüzde Çanakkale ili, 11 yerleĢmede her yıl kurulan 14 panayır ile Türkiye"de en fazla panayır kurulan iller arasında Balıkesir"den sonra ikinci sıradadır. Çanakkale"nin geleneksel panayırları kurulduğu çevrelerde toplumsal, kültürel ve ekonomik katkılar sağlamayı sürdürmektedir. Çanakkale ve Balıkesir"in yer aldığı güney Marmara bölümünde geleneksel panayırların kapsamlı bir Ģekilde ele alınarak planlanması çalıĢmanın önerileri arasındadır. Böylece, geçmiĢten günümüze ulaĢan bu miras değerlerin varlıkları destekleneceği gibi, toplumsal-kültürel ve ekonomik bakımlardan sunduğu fırsat ve yararlar da geniĢletilebilir.
Troia’dan Çanakkale’ye İnsanın, İnancın ve Mekânın İnşası: Değerler ve Şehir Uluslararası Kongresi (Çanakkale, 25-27 Ekim 2018), 2018
Sanat tarihi dergisi, 2016
Yusuf ACIOĞLU Özet XIX. yüzyılın ikinci yarısından sonra gelişen silah teknolojisi ile birlikte Çanakkale'deki mevcut savunma yapıları yetersiz kalmıştır. Bu nedenle, çağın gereklerine uygun toprak ve kâgir tabyalar yapılmaya başlanmıştır. Tabya inşası, XX. yüzyılın başlarına kadar sürmüştür. XX. yüzyıldan itibaren ise bu tabyaların yerini metal aksamlı beton bonetler almıştır. Çanakkale'deki tabyalar, ağırlıklı olarak boğaz ve çevresinde inşa edilmiştir. Bu yapıların inşa edildiği noktalarda farklı tarihlerde farklı isimlerle yeni tabyalar yapıldığı görülmektedir. Bu nedenle zaman zaman isimler değişmekte ve bu da karışıklığa sebep olmaktadır. Bu karışıklık, tarihlendirmeyi ve lokalizasyonu güçleştirmektedir. Uzun süren arşiv ve arazi çalışmaları sonucunda, elde edilen bilgiler ışığında yapıların yerleri tespit edilmeye ve tarihlendirilmeye çalışılmıştır. Bu kapsamda, Çanakkale'de günümüze ulaşan mevcut otuz iki tabyanın varlığı tespit edilebilmiştir. Çanakkale'de inşa edilen bu tabyalar temelde kara ve kıyı tabyaları olarak ikiye ayrılmaktadır. Her iki tabya türü de işlevleri ile birbirine benzemekle birlikte biçimlenişleri ve barındırdıkları birimlerde bazı farklılıklar bulunmaktadır. İki tabyayı birbirinden ayıran en önemli özellik kara tabyalarında bulunan pusu odaları ve hendeğin kıyı tabyalarında bulunmamasıdır. Toprak ve kâgir olarak inşa edilen bu tabyalarda estetikten ziyade işlev ve sağlamlık ön planda tutulduğundan süslemeye yer verilmemiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Kültür Araştırmaları Dergisi, 2021
Avrasya uluslararası araştırmalar dergisi, 2018
SELÇUK MÜLAYİM ARMAĞANI
Töreli Türk Edebiyâtı Çalışmaları-2: Çanakkale Şehîdlerine (Şerh-Tahlil), 2023
FSM İlmî Araştırmalar İnsan ve Toplum Bilimleri Dergisi
Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 2021