Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2014, HALEP'TE OSMANLI İZLERİ
…
266 pages
1 file
Osmanlı imparatorluğu için Halep çok önemli bir yere sahipti. Özellikle imparatorluğun Irak, Suriye, Arabistan ve Mısır ile ilişkilerinin, iktidar merkezine yakınlığı ve stratejik konumu nedeniyle Halep'ten yönetilmesi, bu şehri çok daha önemli bir konumagetirmekteydi. Bu yüzden merkezi yönetim her zaman Halep'in üzerine özellikle tİtremiş ve Halep'te bağımsız bir otoritenin hâkim olmasını engellemek için tümtedbirleri her zaman almıştır. Halep, dört yüz yıl boyunca merkeze büyük bağlılık gösteren paşaları konuk etmiştir. Halep yönetiminde hep saraya tam itaati benimseyen yöneticiler söz sahibi olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu için bu kadar önemli olduğu bilinen bu şehirde, çalışmamızın ana temasını oluşturan imar faaliyetleri de azımsanamayacak düzeydedir. Her ne kadar bugün Halep'te Osmanlı öncesi ve özellikle Eyyubi ve Memlüklu dönemlerine ait mimarı yapılara rastlanıyor olsa da Osmanlı döneminde inşa edilmiş olan dini, askeri ve sivil mimari örneklerinin sayısının fazlalığı, yukarıda belirtmiş olduğumuz gibi Osmanlı İmparatorluğu için Halep'in ne kadar önem verilen bir şehir olduğunu gözer önüne serer niteliktedir. Çalışmamız, Osmanlı tarihi için bu denli önemli bir şehir olmasına rağmen maalesef bilimsel araştırmalarda hak ettiği yeri alamadığını düşündüğümüz Halep'teki Osmanlı İmparatorluğu varlığını, sanatsal ve mimari açıdan ele alarak en azından dini eserleri bir tespit ve tanıtım niteliği taşımakta ve daha sonra bu konu ile ilgili yapılacak çalışmalara ışık tutmayı amaçlamaktadır.
Dünyanın en eski şehirlerinden biri olan Halep, Anadolu ile Mezopotamya ve Akdeniz ile İran arasındaki yolların kesişim noktasındadır. İpek Yolu’nun kavşağında olması, kentin sosyo-ekonomik yönden gelişmesini etkileyen en önemli etmen olmuştur. Halep, M.Ö. 64 yılına gelindiğinde Roma İmparatorluğu'nun Suriye eyaletinin sınırları içine alınmış ve Bizans dönemi boyunca iktisadi açıdan çok önemli bir yere sahip olmuştur. Halep’in İslam hakimiyetine girişi ise M.S. 637'de olmuştur. Daha sonra sırasıyla Emevi ve Abbasilerin egemenlik sahası içinde yer almıştır. Kent, 1086 yılında Anadolu Selçuklu Devleti’ne bağlanmıştır. Artuklular, Eyyubiler ve Moğol hakimiyetinin ardından 1516 yılında kent Osmanlı yönetimine girmiştir. Halep, Osmanlı İmparatorluğu'nun en önemli kentleri arasında yer almıştır. Halep’in bugünkü şeklini almasında İslam medeniyetlerinin, özellikle de Eyyubi ve Memluk medeniyetlerinin büyük katkısı vardır. Kentin surların dışına doğru gelişmesi 13. yüzyılda başlamıştır. Ancak günümüze kadar ayakta kalan mimari dokunun büyük çoğunluğu Osmanlı dönemine (1516-1918) aittir. Kentin tarihi önemi, zenginliği, geçmişini ve mimari dokusunu muhafaza etmiş olması sebebiyle “Eski Halep Kenti” 1986 yılında UNESCO tarafından, Dünya Kültür Mimari Listesi’ne alınmıştır. ABSTRACT The Old City of Aleppo is the historic city centre of Aleppo. Many districts of the ancient city remained essentially unchanged since its construction during the 12th to the 16th century. Being subjected to constant invasions and political instability, the inhabitants of the city were forced to build cell-like quarters and districts that were socially and economically independent. Each district was characterized by the religious and ethnic characteristics of its inhabitants. In 636 AD, Aleppo was conquered by the Arab Muslim troops. About 80 years later, during the rule of the Umayyad Caliph Sulaiman. In 1516, Aleppo became part of the Ottoman Empire. It was soon made the capital of its own province and emerged as a nexus of trade between the Orient and Europe. Characterized with its large mansions, narrow alleys, covered souqsand ancient caravanserais, the Ancient City of Aleppo became a UNESCO World Heritage Site in 1986.
Bütün Yönleriyle Osmanlıca ve Mİrası Uluslararası Sempozyumu. Bildiriler. 26-27 Nisan 2016.Kırıkkale/Türkiye
Zamanının en güçlü devletlerinden olmuş Osmanlı İmparatorluğu'nun haleflerine bıraktığı büyük hazine her ne kadar inceleniyor olursa bile bitmemekte ve her zaman önemini, güncelliyi koruyup saklamaktadır. Çağdaş dönemde edebiyat, dilbilim, tarih, kültürel ve diğer alanda araştırmalar pek çok hailerde Osmanlı belgeleri temelinde yapılmaktadır. Fikrimizce, bu doğal bir durumdur. Çünkü, bir zamanlar 3 kıtaya yayılmış Osmanlı İmparatorluğu'nun yönetiminde bulunmuş halklann tarihinde, diiinde, kültüründe mutlaka o hayatın izleri bulunmaktadır. XVL-XVm. Yüzyıllar döneminde Osmanh'mn Kafkasya ellerini fethi sonucunda Azerbaycan'm bir çok şehir ve kasabalan, köyleri yeni Osmanlı yönetimine tabi tutuldu. Azerbaycan'm ortaçağ tarihi Osmanh devleti ile pek sıkı ilgihdir, söylersek, fikriizce, yanılmıyoruz. Bu dönemde Azerbaycan'ın Tebriz, Gence, İrevan, Nahçıvan, Urmiya, Halhal, Marağa ve diğer bölgeleri Osmanh yönetiminde bulunmuşlardır. Bu yerlerin tarihinin, özellikle, sosyal-ekonomi tarihinin araştınlmasmda tarihçiler her zaman Osmanlı belgelerine müracaat etmişlerdir. Bu muhteşem Osmanh mirasmda Azerbaycan topraklannda yaşamış insanlann siyasi, sosyal, ekonomi, kültürel hayatı ile yamsıra şehir, kasaba, köy düzeni ile bağlı pek çok net bilgiler bulunmaktadır.
Amasya üniversitesi Dini Musiki Sempozyumu, 2017
Halveti Tarikatının musiki alanında Amasya Osmanlı toplum yapısıyla etkileşimi.
ÖZET Halcp'tc )(VI. yiizyıla ait önde gelen Osmanlı vak!f ôrnelelcrindcn birisi olan hilliye, Halep Beylerbeyliği de yapmış olan Dııkakinzade Mehnıed Paşa tarafından inşa ettirilmiştir. Yavıız Sultan Selim dönemi vezinazamlarından olan Dukakiıızôde Melınıed Paşa 1550-1553 arası Halep'te görev yapmıştır. Halcp'in ikinci bii}~·ik mahallesi olan Sahat Bizd'da bulunan hilliyenil1 en ônemli parçası btlgiil1 halen Halep'in dini ve ziyaret meeôniarından birisi olan Adiliye Cômii'dir. Hükiimet binası Darii'I-Adl civarında oldıığıı için bıı adı alan cami, Mimar Sinan eseridir. Mimar Sinan'ın Hiısrcviye Camii'nden sonra Halcp'te inşa effiği ikinci camidir. Tek kııbbeli olarak tiimiiyle kesme taştan yapılm ış olan ve XVI. yiizyılm klasik Osmanlı mimari özellikleril1e sahip olan cami, siisleme bakımından bölgesel özellikler taşımaktadır. Cami dışmda imarethane. misaiirhanc, han, eayseriye ve çarşı kiilliyenil1 diğer unsurlandır. Kııveyk Nehri civarında bııııınan Tahalehane gibi daha sonra kiılliyeye dahil olan yerler de vardır. Arşivdeki dı;{ter kayıtlarmdal1 bıı tarz ilave ve değişikleri izlemek nıiimleiındiır. Ayrıca Dukaeinzdde Menmed Paşa'nın annesi Cevlıer Miiliikşah'a ait olan tiirbe de hilliyel1il1 bir parçası durıınııındadır. Kiılli-yel1in hizmetlerini siırdiırebilmesi için çeşitli meneiıl ve gayrimenkiiller vakfedilmiş, va~fıye ve zeyilleri ile işleyiş diizcnlenmiştir, Vakfıyede açıkça belirtilmeyen han [Je çarşılarm isimlerini zeyl ve defter leavularında bulmak nıiımkiindiır. Kiilliye ile ilgili olarak tamirat kayıtları ve görev teısihlerine ilişkin belgeler de bize aytıntılı bilgiler sunmaetadır. XVIII. ve XIX. yiizyıl kayıtlarında işleyişil1 diizenli bir şekilde devanı ettiği, gelirleril1 arttığı ve vakıffazlasmll1 olduğıı göriilmiiştiir. Zaman zaman tamirat geçiren kiilliyenil1 binalarmdan bir kısmı bugiin farklı şekillerde de olsa hizmet ver/neye devam etmektedir. Adiliye Camii gibi kııruluş amacına lıyglıl1 olarak hizmet veren yerlerden birisi de bııgiil1 çarşının bir parçası durıımunda olan vefaal olarak çalışan diikkiinlardır. Aıı a lı ıa r Kel i m el er Halep, Dııeakinedde Mehmed Paşa, va~fıye, kiilliye, XVI. yiizyı/, Osmanlı.
OSMANLI MİMARİSİNDE AHŞAP TAVAN GÖBEKLERİ , 2005
In ancient Turkish culture “ceiling centre-piece”, which beliefs on cosmos created, was often used in religious and civilian architecture during Ottoman period. The creation of a centre-piece of a ceiling in Ottoman architecture and the symbolical meaning attached to it are based on the tent (çadır) concept which has an important place in Turkish culture and life style. Forwhy tent has a meaning beyond the sheltering place of a family. In accordance with the ancient Turkish beliefs the ceiling centre-piece is at the center of the holy place which is the projection of cosmos on the earth. Beliefs and religions have an important role in the creation and formation of architectural components and attaching a symbolic dimension to them. Heavens, earth – seas, ancestors religion which has an important role for Turks and which is one of the primary religions and Shamanism belief system acted as an important factor for ceiling centre-piece to acquire a symbolic meaning. After Turks accepted Islam the importance attached to ceiling centrepiece did not lose its sybolic meaning and on the contrary this meaning continued its value upto now by gradually gaining strength. The ceiling centre-piece with its changing ornamentations and techniques considering different periods in Ottoman architectural decoration kept its notable situation during Ottoman Art. Kadim Türk kültüründe kozmos ile ilgili inanışların ortaya çıkardığı “tavan göbeği” Osmanlı döneminde dinî ve sivil mimaride sıkça kullanılmıştır. Osmanlı mimarisinde tavan göbeğinin oluşumunun ve bu öğeye yüklenen simgeselliğin kaynağını Türk kültür ve yaşayışında önemli bir yere sahip olan “çadır” olgusunda aramak gerekir. Çünkü çadır ailenin barınma yeri yanında aşkınşal bir anlamda yüklenmiştir. Kadim Türk inanışlarına göre tavan göbeği, evrenin yeryüzündeki izdüşümü olan kutsal mekânın merkezinde yer alır. İnanışlar ve dinler bazı mimari unsurların çıkışında, şekillenmesinde ve simgesellik boyutuna çıkarılmasında önemli bir yere sahiptirler. Türkler arasında önemli bir yere sahip olan ve ilk dinlerinden sayılan gök, yer-su, atalar dini ile Şamanizm inanç sistemi tavan göbeğinin simgesellik kazanmasında etkendir. Türkler’in İslamiyet’i kabulü ile birlikte tavan göbeğine yüklenen simgesellik önemini yitirmemiş daha da kuvvetlenerek günümüze kadar devam etmiştir. Osmanlı mimari süslemesinde tavan göbeği örnekleri dönemlere göre değişen süsleme özellikleri ve teknikleriyle birtakım farklılıklar göstermekle beraber, geçmişten gelen inanış ve kültürlerin etkisi ile mimari süslemedeki yerini her dönemde korumuştur.
ARTVİN'DE DİNÎ HAYAT- OSMAN HOPEVÎ’NİN DÜRRETÜ’N-NÂSİHÎN İSİMLİ ESERİNİN ÜSLUP VE DİBÂCESİNDEKİ EDEBÎ SANAT ÖRNEKLERİNİN ARAP DİLİ VE BELÂGATI AÇISINDAN DEĞERLENDİRİLMESİ, 2023
Üslup sayesinde eserde kullanılan kelime ve terkiplerle eser sahibinin ne zaman veya nerede yaşadığı, ilmi derinliği ve ne kadar tanındığı anlaşılır. Zira içerik yönünden nitelikli bir eser, eser sahibinin dil ve üslubu Kullanmasına göre değer kazanır. Eser sahibi zihinsel becerisini, konuyla ilgili duyarlılığını, hayal ve zevklerini eserinde dil vasıtasıyla benimsediği üslubun uygunluğu mesabesinde muhatabına aktarabilir. Günümüzde Artvin Hopa sınırları içerisinde yer alan Esen Kıyı beldesinde dünyaya gelen Osman Efendi’nin “birçok cahil” hoca olarak tanımladığı kimselerin İslâm’a aykırı şeyler anlatmalarından ötürü İstanbul’da kaleme aldığı Dürretü’n-nâsihîn adlı eserinin, Arapça telif edilmiş olması sebebiyle Arap Dili ve Belâgatı bakımından incelenmesi kıymete değerdir.
OSMAN HOPEVÎ’NİN DÜRRETÜ’N-NÂSİHÎN İSİMLİ ESERİNDE TASAVVUFÎ VE AHLAKİ KONULAR, 2024
Bilindiği gibi Tasavvuf, disiplinler arası bir çalışmayı gerektirmektedir. Bir yönüyle tasavvufi çabalar şahsi bir çabayı gerektirirken diğer diğer yönüyle de toplumla ilgili diğer konularla bağı bulunmaktadır. Bu sebeple Müslüman ilim adamları tarafından muhataplarına dini konularla birlikte ahlaki konular da tasavvufi gayelerle anlatılır. İslam dininin temel konuları ise itikat, ibadet ve ahlaki konularıdır. Bu ve benzeri konularda bir eser telif edilirken her ne kadar tek bir konu ve üslup üzerinde devam edilse de diğer konulardan da tamamen bağımsız bir konu bulunmaz. Nitekim Dürretü’n-Nâsihîn'de yazarın ifadelerden anlaşıldığı kadarıyla cami cemaatine vaaz ve irşad kitabı olarak telif edildiğini görmek mümkündür. Buna binaen eser içerik bakımından tasavvufî ve ahlaki konuları da ihtiva etmektedir. Başlıca tasavvufî ve ahlaki konuları ise, İslam dininin bir Müslüman’dan yapmasını beklediği ve uzak durulması gerektiği davranışlardan dua, zikir, tevekkül etmek, ihsanda bulunmak gibi ameller ile gıybet, kibir, kötü zan benzeri amellerdir. Diğer taraftan Dürretü'n-Nâsihîn’de insanı en çok ilgilendiren ölüm anı, öldükten sonraki haller, cennet, cehennem, şeytan gibi manevi varlıklar ile vaaz ve irşad maksadıyla izah edilmeye çalışılır. Dininin özü nasihatten ibarettir. Kalplerin saflaşması ve Allah'a yönelmesinin ilk yolu da vaaz ve irşattır. Vaaz ve irşad eden kimse dinin iman, ibadet esaslarını insanlara anlattığı gibi ahlaka dair konularını da anlatmaya çalışır. Esasen ahlaki konular, felsefenin de konusudur. Ancak ahlaki değerlerin pratik hayatta görünür hale gelmesi gerekmektedir. Bunun ilk aşaması da vaaz ve irşattır. Osman Efendi de Osmanlı toplumunda dindar bir çevrede yetişmiş, Müslüman kitlelere vaaz ve irşad bilgisine sahip olabilecek ilmi düzeye sahip bir kişilik olduğuna telif ettiği Dürretü'n-Nâsihîn adlı eserinde tanık olmaktayız. Zira eser İslami ilimlerin anahtarı hükmünde olan Arapçayla telif edilmesi, eserde gösterdiği ilmi referanslar eseri ve sahibini nitelikli kılmıştır. Seminer çalışmamızda Hopalı Osman Efendi'nin ilmi kabiliyetiyle vaaz üslubuyla vermeye çalıştığı Temel İslam Bilimlerinin Tasavvufi ve Ahlaki temel konuları izah edilmeye çalışılmıştır. Zira ilim zaman içerisinde devam eden bir silsileler zinciri gibidir. Bu ilim halkalarından sonra gelenlerin önce gelenlerden haberdar olması gerekmektedir. Sonuç olarak tüm bunlar dikkate alındığında Dürretü'n-Nâsihîn adlı eserde tasavvuf ehlinin hem vaaz ve irşad edilmesi hem de okuyanların istifade edebileceği tasavvufi bilgiler içermesi bakımından okunmaya değer bir eser olduğu anlaşılmış olup eser sahibi de İslam dünyasında İslam’a hizmet etmiş bir müellif olmayı gerektirmektedir.
Osmanlı Kentlerinde mahalle, coğrafi ve sosyal bir birim olduğu kadar aynı zamanda idari bir boyuta da sahiptir. Söz konusu idari boyut, mahalle yönetiminin yanında mahallelileri de kapsayan bir biçimdedir. Şöyle ki, mahalleli istemediği birisini mahallesinden gönderebiliyor veya istemediği yöneticisini değiştirebiliyordu (Çakır, 2012: 43). Dönemin koşullarında bir siyasi katılımdan söz etmek mümkün olmasa da idari yönden mahallenin bir katılımı olduğu sonucuna ulaşılabilir. Siyasi katılımın varlığından söz etmek mümkün olmasa da, çalışma mahallelinin mahallenin yönetimine olan etkisini ve mahallenin içerisinde yaşanan adli ve idari olaylarda üstlendikleri rollerin hangi boyutlarda olduğunu incelemeyi amaçlamaktadır. Bu doğrultuda 18. yüzyıla kadar olan dönemde Osmanlı'da başta Şer'iyye Sicilleri'nde olmak üzere diğer kaynaklardan örnek olaylar incelenerek mahallelinin söz konusu rolünün ne kadar olduğu ve yönetime nasıl katıldığı incelenecektir. Özetle, mahallenin günümüzde olmayan bir işlevinin Osmanlı Devleti döneminde var olduğu ve mahalleli olmanın insanlara nasıl ayrıcalıklar tanıdığı ele alınacaktır. Mahallelinin söz konusu ayrıcalıklarının hangi düzeylere erişebildiği görülecektir. Anahtar Kelimeler; İslam Kenti, Osmanlı Kenti, Osmanlı Mahallesi, Zincirleme Kefalet, Halkın yönetime katılımı. GİRİŞ Mahalle anlamını giderek daha eskide bulmaya başlayan bir mekândır. Mahalle, çoğunlukla siyah beyaz bir kare olarak zihinlerde bir çağrışım yapmaktadır. Oysa yaşayan bir * Mahalle Muhtarlıklarının Mahalle Sorunlarının Çözümündeki Rolü: Aksaray Örneği isimli yüksek lisans tezinin Mahallenin Katılımı isimli bölümünün daha ayrıntılı bir biçimde incelenmiş halidir.
Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2023
Kahve bitkisinin Afrika Kıtası'nda başlayan, Yemen üzerinden Osmanlı topraklarına geçerek İstanbul'a sonrasında ise elçiler ve seyyahlar aracılığıyla Avrupa'ya ve tüm dünyaya yayılan serüveninin sonunda kahve bitkisi artık vazgeçilmez bir tüketim ürünü olur. Yüzyıllardır tüketilen kahve dünyanın ortak bir içeceği olsa da her ülke kendine özgü hazırlama, pişirme ve sunum yöntemleri geliştirmiş böylece farklı tat ve aromalarda birçok kahve çeşidi ortaya çıkmıştır. 16. yüzyıldan itibaren Osmanlı toplumunda tüketilen, sosyal ve kültürel yaşamın bir parçası olan Türk Kahvesi de bu farklı kahve türlerinden biri olmuştur. Türk Kahvesi, geleneksel teknikler uygulanarak gerçekleştirilen hazırlama ve pişirme evreleri ile seremoniye dönüşen sunumuyla birlikte karakteristik bir kimlik kazanmıştır. Türk Kahvesi'nin kavurma, soğutma, öğütme, saklama, pişirme ve servis edilme sürecinde kullanılan araç ve gereçler ise estetik ve sanatsal değeri olan eserlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bu makalede, Adana Müzesi koleksiyonunda bulunan hem işlevsel hem de estetik değeri olan, toplumun geleneğini ve maddi kültürünü yansıtan eserlerden örneklerle Osmanlı Dönemi kahve kültürü değerlendirilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
OSMANLI DÖNEMİNDE HARPUT’UN (MA’MURATÜ’L-AZİZ) İDARİ YAPISI, 2020
Redd-i Hünerlice, 2022
TURKİSH STUDİES, 2018
BELGİ DERGİSİ, 2019
İKİNCİ MEŞRUTİYET DEVRİNDE İSLAMCILIK DÜŞÜNCESİ, 2019
Osmanlı'dan Cumhuriyete Modernleşme: İktisadi, Siyasi, Sosyal ve Kültürel Temalar Editör: Abidin Çevik, 2022
Tarih ve Günce Dergisi, 2021
Lele Kültür Sanat ve Medeniyet Dergisi, 2022