Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2015, Çanakkale 1915 Tarih, Ekonomi, Edebiyat ve Sanat Sempozyumu
Bu çalışmada, tarihi gerçekleri kurmaca bir biçimde kimi zaman Türkçe kimi zaman da Fransızca kaleme alan Osman Necmi Gürmen’in ses getiren yapıtlarından biri olan Râna, Birinci Dünya Savaşı ve Çanakkale Savaşı bağlamında irdelenecektir. Bucak aşireti reisi Osman Paşa’nın torunu olan Gürmen, Râna adlı yapıtında bir yandan annesinin yaşamöyküsünü anlatırken bir yandan da 1905-1928 yılları arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun içine düştüğü durumu gözler önüne sermektedir. Savaş öncesini, özellikle savaş dönemini ve sonrasını titizlikle ele alan roman Osmanlı İmparatorluğu ile birlikte bir ailenin yıkımını da anlatmaktadır. Avrupalılar tarafından “hasta adam” olarak nitelendirilen Osmanlı gibi büyük ve güçlü bir imparatorluğun içine düştüğü çöküş, romanın arka planını oluştururken Haşim Bey’in ailesinin yaşadıkları romanın kurgusunu meydana getirmektedir. Romanın dikkat çeken noktalarından biri de Mustafa Kemal’in ülkesini düşman işgalinden korumak amacıyla yaptığı girişimlerdir. Romanın ana eksenini Mustafa Kemal’in, Gelibolu’da, Suvla Koyu’nda ve diğer bütün illerde ilerlemeye çalışan düşman ordusunu durdurmayı hedeflemesi ve düşmanları ülkesinden atmayı başardıktan sonra da Osmanlı İmparatorluğu’nun çökmesi nedeniyle Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmak için mücadeleye girişmesi oluşturmaktadır. Gazi’nin amacına ulaşmak için gösterdiği bütün bu çabalar halkın bağımsızlık arzusuyla özdeşleştirilmektedir. Halk, kendi bağımsızlığını kazanmak amacıyla, Anadolu’nun fedakar çocuğu olarak adlandırılan Mustafa’nın önderliğinde, kendi yaşamını geri plana iterek vatanına öncelik tanımaktadır. Vatan uğruna ölümü göze aldıkları için, annelerinden, babalarından, kardeşlerinden, eşlerinden ya da çocuklarından vazgeçmek zorunda kalmaktadırlar. Sonuç olarak, Osmanlı gibi güçlü bir imparatorluğun çöküşüyle birlikte yaşadığı yıkımı ve buna bağlı olarak ailelerde yaşanan kopmaları anlatan Gürmen, roman kişilerine yüklediği tarihsel gerçeklik ile kurmacayı okura sunmaktadır. Bu bağlamda, Haşim Bey ve ailesinin özellikle kızı Râna’nın, Osmanlı’nın çöküş döneminde yaşadığı sancılarının tarihsel olaylarla nasıl bağdaştırıldığı irdelenmeye çalışılacaktır.
Mimarlık tarihyazımı birkaç farklı anlamda bir reform geçirmektedir ve bu en belirgin biçimde modern mimari tarihyazımında kendini hissettirmektedir.
Sistematik Aile Sosyolojisi
Disiplinlerarası Yaklaşımla Aile Kongresi , 2021
Giriş Ailenin bir toplumun devamı açısından önemi her zaman hemen her kültürde kabul edilmiştir. Tarihte iz bırakmış, medeniyet kurmuş olan ve uzun süre tarih sahnesinde kalmış olan milletlerin aynı zamanda sağlam bir aile yapısına da sahip oldukları görülmektedir. Çünkü insanın toplum içine insan olarak çıkabilmesi insani özelliklerini sergileyebilmesi ve sosyal hayatını sağlıklı biçimde devam ettirebilmesi ve "beşerden insan olmaya doğru yolculuğu için" ve ahlakçılarımızın dikkat çektiği gibi ahlaki erdemlere sahip olabilmesi için aile ortamına ve topluma ihtiyacı vardır. Aile hem toplumun hem de medeniyetin en temel direğidir (Dikeçligil, 2012: 23). Tarihsel süreçte ailenin yapısında meydana gelen değişime rağmen, farklı biçimlerde ve yapılarda aile varlığını sürdürdü ve bugün paradoksal bir biçimde aile bir yandan kapitalist piyasanın hedefi haline gelirken, diğer yandan da insan türü hem geleneğin savunucuları için hem de modern bir toplum inşa etmek isteyenler açısından sağaltıcı bir ocak olarak görülmeye devam edildi. Ailenin bu paradoksal yapısı, hem geleceğe yönelik toplum tasavvurunda düzenin hem de eleştirilere hedef olan "düzensizliğin" taşıyıcısı olmasında, bir taraftan laikleşirken diğer yandan en azından bazı çevrelerce daha da kutsallaşmasında de kolayca görülebilir (Tipton, 2005: 1). Şu halde günümüzde geçerli olan çekirdek aile yapısında bile, ailenin geniş akraba ve hısım çevresiyle ilişkilerini devam ettirdikleri ve bir bakıma geniş aileye doğru açılım içinde oldukları görülmektedir. Geleneksel aile biçimlerinden çok farklı olmasına rağmen, farklı anlayışlara sahip olan insanların sorumluluk ve paylaşmayı gerektiren uzun süreli birliktelikleri tercih edilir bulmaları ailenin insan fıtratı ile ilgili bir durum olduğunu ortaya koymaktadır. Toplumsal bir kurumda meydana gelen değişimlerin, dönüşümlerin getirdiği bir takım avantajlar ev dezavantajlar vardır. Modern dönemlerde ailenin yapısında meydana gelen dönüşümler, ıslahatlar toplumdaki bazı kesimlere yük olarak yansırken bazı kesimlerin de çıkarlarına hizmet etti. Bu değişim ve dönüşümlerin sebeplerini doğru tespit edebilmek için toplumun hangi kesimlere yük getirdiği ve kimlerin değirmenlerine su taşıdığı konusunun araştırılıp ortaya konulması gerekir. Batı düşüncesi içinde feminist hareketin yükselişi ile birlikte aile karşıtı görüşler ve anlayışlar ortaya çıkmış ve aile özellikle cinsiyetçi ideolojinin temsilcileri tarafından "birey karşıtı" ve "kadın karşıtı" ve ortadan kaldırılması gereken eski bir bir yapı olarak gösterilmişse de, toplumun temel yapıtaşı olarak aile varlığını sürdürmüştür. Ailenin doğal ve evrensel bir yapı arzetmesi ve toplumun varlığının devamını sağlayan bir kurum olması sebebiyle, ailede meydana gelen değişim onun varlığına olan ihtiyacı ortadan kaldırmamaktadır. Bu sebeple ailenin bundan sonra da varlığını sürdüreceği açıktır. Buna rağmen bu gerçek bizi aileye yönelik ortaya çıkan tehditleri ev yaşanan sorunları görmemize
2018
Roles, meaning imposed by adults to children has showed changes according to historical periods, cultures and civilizations. In prehistoric period; weak, sick children are being left to die, children born with disabilities was seen as a punishment of supernatural powers. In antiquity; father could sell his child as slave. Boys of the wealthy families while go to school, girls could not go. In the middle ages; child was accepted as ‘miniature adult’. In this age the idea that the child is valued as a person was adopted with the spread of the holy religions. In late middle ages many wars, famine, epidemics occured, many children have died. In the Renaissance and continued the concept of humanism discussed and child has gained importance. Especially in the bourgeois family has established close relationships with children. On the other hand, children was seen as cheap labor in the 19th century that occured of the industrial revolution. Modern age and continue in; child specific some sw...
5Harfliler, 2022
Neticede aile söz konusu olunca, bütün hikâyeler, bütün tarihler, bütün kişiler iç içe geçiyor. Her sofrada her dost meclisinde tekrar tekrar anlatılan “spota taşınmış” anekdotlar hem kişileri bir yere oturtuyor, hem ilişkilere şekil veriyor. Özellikle çocukken insan kendini biraz da kendi hakkında anlatılan hikâyelerle keşfediyor. Acaba bu yüzden mi en sevdiğim tek kardeşimi anlattığım yazıda lafa Antaram’ın Sibel’i tarifiyle başlıyorum?[5] Galiba kafamdaki aile tarihi kurgusunda kuşaklararası ilişkilerde metinlerarası bir evren kuruluyor. Sibo’yu anlatırken ucu Antaram’a dokunuyor, benim çocuğumun yana yatmış saçlarında Pepo Dedemin limon suyu formülünün tortusu oluyor, bakımsız ellerime törpüsüz tırnaklarıma baktıkça Mamime karşı çok mahcup hissediyorum…
Mübadil Kentler: Türkçe Konuşan Rum Ortodokslar, 2019
1990'lardan bu yana mübadelenin arkaplanı ve etkileri üzerine Türkçe akademik literatür hızla genişlemiş olsa da, mübadil anlatılarından yola çıkarak mübadelenin psikolojik ve kültürel etkilerini irdeleyen çalışmaların sayısı halen sınırlıdır. 1. kuşağın üyelerinin büyük çoğunluğunun hayatını kaybettiği bu yıllarda 2. ve 3. kuşaklar-la derinlemesine görüşmelere ağırlık vermek Türkçe mübadele literatürüne hem yeni mikro-tarihsel bilgiler hem de belleğin aktarımıyla ilgili yeni perspektifler kazandıracaktır. Mübadeleyi daha iyi anlamak için, bu literatürü bellek çalışmalarıyla ilişkilendirecek disiplinlerarası ve karşılaştırmalı yaklaşımlara ihtiyaç vardır. Bu makalede, Kavala'dan göç ettirilerek İstanbul'un bugün Bağcılar'a bağlı olan Mahmutbey köyüne iskan ettirilen bir mübadil aile olan Ergelen ailesinin 2. ve 3. kuşak üyeleriyle yapılan sözlü tarih görüşmelerinin bellek-sonrası, göç ve mülksüzleşme bağlamında bir analizi sunulacaktır. Böylece Türkçe mübadele olgusunun psiko-kültürel boyutuna dikkat çekmek ve mübadele literatürü ile bellek çalışmaları arasında bir köprü kurmak amaçlanmaktadır. Giriş İstanbul'un o tarihte Bakırköy ilçesine bağlı bir nahiyesi olan Mahmutbey'e iskan ettirilen Ergelen ailesinin 2. ve 3. kuşak üyeleriyle görüşmeler üzerinden, aile içinde aktarılan belleğe mülksüzleşme bağlamında bakmayı amaçlamaktadır.
serüven yayınevi, 2022
M. Kemal Aydın (2013a)
Tarihçilerden Baika bir Hikaye, 2019
https://canyayinlari.com/kitapdetay//cagdas/anlati//tarihcilerden-baska-bir-hikye/22394 Tarihçilerden Başka Bir Hikâye aynı kuşaktan 14 genç tarihçinin arşiv belgesi, gazete kupürü, günlük, mektup gibi tarihsel bir malzemeden ya da metinden yola çıkarak kurguladığı öykülerden oluşuyor. 19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı ve 20. yüzyılın ilk yarısında Cumhuriyet toplumunun sıradan insanlarını, yaşamlarını ve olaylarını merkeze alan öykülerin bir araya getirildiği kitap, tarih ile edebiyat ilişkisini yeniden sorgularken bu ilişkinin hem tarihyazımı hem de edebiyat açısından ilginç örneklerini sunuyor. Sunuş:Oktay Özel Yazarlar: Ali Sipahi, Fatih Artvinli, Nurçin İleri, Özge Ertem, Özgül Özdemir, Müge Özbek, Çiğdem Oğuz, Ebru Aykut, Erkan Oruçoğlu, Gamze İlaslan, Barış Zeren, Gülhan Balsoy, Tülin Ural, Ufuk Adak
Sivas tarihinde mühim bir yeri olan büyük Sivaslı aile.
The newly established sedentary way of living of the hunter gatherer groups in Southwest Asia led to a cognitive transmission of these groups, in other words, their domestication. Collective life started to be individualised and specialised through time where interior spaces in buildings also start to become individual. Rectangular planned, one room buildings were enlarged in size through time where divisions (small compartments) within spaces emerged. Houses started to act as independent domestic productive units; groups that were once living under the same roof were transformed to households. Households lived in spaces with their own independent walls. Sites in specific regions developed contemporaneously with similar dynamics; populations reached thousands. Parallel to these rapid changes, the social organization -defined by social roles and by specialisation- had started to act in a more regular and determined way compared to the past. Contrary to such developments the socio-economical deformations seen in Late PPNB imply that the new life-way was more difficult to sustain when compared to the early stages of sedentism. In some cases this led to the abandonment of sites. The changes in social and economic aspects during the final phase of the PPNB have been interpreted by many as a ‘’collapse’’. The process that started with the early sedentism and ended with ‘’collapse’’ is under intense discussion at present. Many researchers agree on climatic and ecological factors as the causes of this radical change, or the increased stress due to the increase in population. However, the period in question was one where collective life and individual life were interwoven, feeding each other. Therefore, I question whether the conflict between ‘the individual and the collective’ could be one of the reasons for this collapse? In other words could the conflict of the transformation of the individual to a public figure be considered as one of the reasons of the collapse? Keywords: Network, Collapse, Neolithic, Pre-Pottery Neolithic B, PPNB
Akademik dil ve edebiyat dergisi, 2021
Tarih düşürme anlayışı Osmanlı şiir geleneğinde oldukça köklü bir geçmişe sahiptir. Birçok divan şairinin divanlarında çeşitli sebeplerle düşülmüş tarih manzumelerine rastlamak mümkündür. Hatta bazı divan şairleri kabiliyetleri mukabilince kaleme aldıkları tarih manzumeleriyle şöhret elde etmiş; dönemin biyografik kaynakları tarafından tarihçilikleri övülmüştür. Tarih düşürme hususunda ismi ön plana çıkmış bu müverrih şairlerle ilgili akademik anlamda birçok çalışma yapılmıştır. Öte yandan divan şairlerinin kaleme aldıkları bu tarih manzumeleri tezkirecilerin de dikkatini celb etmiştir. Ebced hesabıyla herhangi bir tarihi hadisenin kronolojik tespitine dayanan tarih manzumeleri, sağladığı bilgi ile tezkirecilerin müracaat ettikleri temel kaynaklardan birisi olmuştur. Şair biyografilerine dair her tür bilgiden istifade etmeye çalışan şu'ara tezkirecileri de Türk edebiyatında yazılan ilk tezkireden son tezkireye kadar eserlerinde tarih manzumelerine yer vermiş hatta bazen de kendileri tarih manzumesi yazmışlardır. Bu çalışmada yaklaşık altı yüz yıl boyunca aralıksız bir şekilde yazılmış olan şu'ara tezkirelerinde tezkirecilerin tarih manzumelerinden nasıl yararlandıkları tarihsel gelişim çizgisi takip edilerek aktarılmaya çalışılacaktır.
Journal of Caucasian Studies / Kafkasya Çalışmaları, 2017
Kuzey Kafkasyalı efsanevi önder İmam Şamil'in torunu Muhammed Zahid Şamil, Rusya Müslümanları için önemli gelişmelerin yaşandığı XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başında Kazan, Moskova ve St. Petersburg'da sergilenen faaliyetlerin içinde yer alan tarihi bir kişiliktir. Bu makalede, İstanbul'daki eğitim hayatından başlayarak Muhammed Zahid Şamil'in hayatı ve Rusya Müslümanları için yürütülen sosyal, kültürel ve politik çalışmalardaki etkinlikleri ele alınmaktadır. M.Z. Şamil'in içinde yer aldığı toplum örgütleri ve faaliyetleri hakkında da geniş bilgi verilmeye çalışılmaktadır. During the last decades of the 19 th and the early decades of the 20 th Century, Muhammed Zahid Shamil, grandson of the legendary Daghestani leader Imam Shamil, was a significant character in his own right for the Muslims of Russia participating in historical events taking place in Kazan, Moscow and St Petersburg. This article deals with Muhammed Zahid Shamil's life and his activities. It begins with his scholing in Istanbul, and carries on with his social, cultural and political activities for the Muslim community of Russia. The organisations and groupings he was a member of are also analysed in detail.
Celal Bayar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Dergisi, 2020
Öz Ailesel Akdeniz Ateşi (AAA) tekrarlayan ateş ve ateşe eşlik eden seröz zarların inflamasyonu ile karakterli otozomal resesif geçiş gösteren otoinflamatuar hastalıktır. Özellikle Yahudiler, Araplar, Türkler ve Ermeniler'de sık olarak görülür. Kendi kendini sınırlayan ateş, karın ağrısı, göğüs ağrısı, eklem ağrısı ve şişliği, erizipel benzeri eritem atakları en sık belirti ve bulgulardır. Henoch Schönlein Purpura ve Poliarteritis Nodosa ile AAA birlikteliği sıktır. Tanı koymak amacı ile kullanılan spesifik bir test olmayıp hastalığın tanısı klinik olarak konulur. Atak sırasında bakılan akut faz reaktanlarında artış ve atak dışı dönemde bunların normale dönmesi tanıyı destekler. AAA ayırıcı tanısında, başta diğer periyodik ateş sendromları olmakla birlikte romatolojik hastalıklar, enfeksiyonlar, akut batın sendromları, maligniteler, porfiria gibi genetik hastalıklar göz önünde bulundurulmalıdır. 1972 yılından beri hastalığın tedavisinde etkin ilaç olarak kolşisin kullanılmaktadır. Kronik inflamasyona sekonder olarak gelişen AA (sekonder) amiloidoz, AAA'nın en ciddi komplikasyonudur. Kolşisin tedavisi atakların süre, sıklık ve şiddetini azalttığı gibi amiloidoz riskini de önler. Son yıllarda kolşisin tedavisini tolere edemeyen veya ilaca yanıt alınamayan hastalarda interlökin-1 antagonistlerinin kullanımı ile başarılı sonuçlar elde edilmiştir.
ÖZET Bireyin kendisine, nesnel dünyaya ve ideal bir yaşama ilişkin algısı büyük ölçüde içine doğduğu kültürel ve ideolojik evrenin belirleyiciliğiyle şekillenmektedir. Bu inşa sürecinde, toplumsal düzeneğin merkezi bir elemanı olan ailenin önemli bir katkısı söz konusudur. Nitekim aile, bireysel algıda, salt bir kurumsal yapı olarak değil, mekansal bağlamıyla, içinde yaşayan insanlarla, anılarla ve tüm bu evreni kuşatan bir “yuva” tahayyülü birlikte var olmaktadır. Ailenin böylesi bir tasarımı, insani deneyimi her yönüyle etkileyen kültürel ve ideolojik süreçlerin de aile mitine içkin olması anlamına gelmektedir. Bu çalışma, sanatsal yaratımların bir biçimde toplumsal tahayyüle ilişkin ipuçları veren unsurlar olduğu yargısından hareketle, sinemasal eserlerde oluşturulan aile idealleştirmelerini, toplumsal alana gönderimde bulunan imlemeler olarak okumayı amaçlamaktadır. Bu çerçevede 1980 sonrası Türk Sinemasında ailenin temsil ediliş biçimleri, örneklem olarak belirlenen sekiz film üzerinden çözümlenmeye çalışılmıştır.
Beytulhikme an Internatıonal Journal of Philosophy, 2021
This study aims to present a new perspective on the hypothetical link between 'history' and reality, and the construction of reality through representation. The imaginary transformation of 'history and reality will be discussed in the context of representation and continuity. History is not only a product of fiction, but it is also a product of formulating this representation through various means or ways of thinking. In this respect, the link that history establishes with reality both reproduces time and space, and it also makes them represented with new images. Therefore, the necessary link of history with absolute power, time, and space is related to the ground where this knowledge is constantly reproduced and to the one that produces it. This study proposes that the continuity of history and the elements that constitute it, that is, the subject of history itself and the knowledge of this subject, are represented by different realities hence they mean different truths.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.