Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2009
"1980‟lerde çevresel kaygılarla ortaya atılan ve kalkınmaya referans veren sürdürülebilirlik kavramı, 1990‟lı yıllarda tasarıma farklı bir bakış açısı olarak mimarlık disiplinine girmiştir. Dünya genelinde hammadde ve enerji tüketiminin yanı sıra katı atık ve sera gazı üretiminin büyük bölümünden sorumlu olan binalar sürdürülebilir olmalıdır. Çevresel sürdürülebilirlik çerçevesi içinde, binaların yapılı çevre ile doğal çevre arasında sağlıklı bir ilişki kurabilmesi için çeşitli performans kıstaslarını karşılamaları gerekmektedir. Bu bağlamda, sürdürülebilirlik; binanın performans(lar)ının en-iyilenmesi olarak kabul edilebilir. Binaların performansının arttırılması için küresel ve ülkesel düzeyde çeşitli önlemler alınmıştır/alınmaktadır. Bu önlemlerden en etkili olanı ise yasal düzenlemelerdir. Bu tür düzenlemeler, daha iyi/en iyi sonuçları elde etmede hayati rol oynamaktadır. Bu çalışmada direktif, yasa ve yönetmeliklerden oluşan küresel ve yerel düzenlemelerin sürdürülebilirliği desteklemedeki rolü sorgulanmış; performansa dayalı tasarım üst çerçevesinde, binalarda enerji performansı örneği ile Türkiye ve dünyadaki uygulamalar ele alınmıştır. Anahtar Kelimeler: Binalarda enerji performansı, direktifler, enerji performansı, yasa ve yönetmelikler, yasal düzenlemeler."
etmekte hatta yer yer ayet ve hatta süreler arasında münasebet vurgusu ile yorum yapmaktadır. Bunun en önemli ?rneklerini Razi'nin Mefii.tihu'l-Gayb adlı eseri ve her ne kadar pek fazla dikkat çeken bir tefsir eseri olmamakla beraber Bikai'nin Tenii.sübü'l-Ay ve's-Süver eseri göstermektedir. Günümüzde Said Havva'nın d-Esii.s fi't-Tefsir adlı eseri de bir başka "münasebet" konusunu ön planda tutan eserlerden biridir. Ancak gelenekte yer alan "Ahldmu'l-Kur'an" ve "Kasasu'l-Kur'an" veya "Kasasu'l-Enbiya" eserleri bize bu tertibi "konusal bütünlük" lehine göz ardı eden bir yaklaşımın da olduğunu göstermektedir. Modern dönemde "konulutefsir" metoduna örneklik edebilecek bu eserler günümüzde özellikle "Kur'an'da ... " veya "Kur'an'a göre ... " başlıklanyla geniş bir literatürün oluşmasında yegane saik değildir. Belki sadece bir meşruiyet merkezidir. Zira konulu tefsir günümüzde modern yaklaşımların öncelediği bir tür olarak gözükmekte ve "Kur'an merkezli" din anlayışının bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu anlayış aslında biraz daha gidildiğinde Batılı "sola scriptura" anlayışıyla modern insanı kutsal metinle başbaşa isteyen bir din anlayışının sonucudur denebilir.
Memleket Siyaset ve Yönetim, 2006
Econder I. International Economics, Business and Social Sciences Congress, 18 - 20 Ekim 2019, 2019
Özet İnsanın ihtiyaçları dolayısıyla amaçları vardır. Toplumların temel amaçlarından biriside kalkınmadır. Amaçlara rastgele değil, uygun kaynak birleşimiyle ulaşılması örgütlerde etkili stratejileri gerekli kılmaktadır. Amaçlara ulaştıracak etkili stratejiler, öncelikle etik değerlere sahip stratejistlerin varlığına bağlıdır. Ancak etik değerlerle bütünleşmemiş stratejistlerin, geliştirdiği stratejiler, uygulamada başarılı olsalar bile toplumun uzun vadeli çıkarları ile çelişeceği, israflar, kayıplar ve insani sorunlar doğuracağı açıktır. Bu nedenle stratejiler belirlenirken, stratejistlerin sadece sayısal bilgilerle yetinmemesi ve etik değerlerle ilgili nitel bilgilere de sahip olmaları yararlı olacaktır. Etik değerlerle donatılmamış stratejistlerin geliştirdiği stratejilerle, başta kalkınma olmak üzere toplumun refahı, mutluluğu ve yaşama sevincinin sağlanması gibi temel amaçların istenen etkinlikte gerçekleştirilmesi mümkün olmayacaktır. Etik konusunda yapılmış birçok çalışma, etik olgusunun özellikle de örgütlerin uzun vadeli amaçlarına yön veren stratejistlerin tutum ve davranışlarının ne kadar önem arz ettiğini, paydaşlar üzerindeki etkilerinin kaçınılmaz olduğunu göstermektedir. Bu çerçevede çalışmamızın amacı, stratejistlerin uzun vadeli etik sorumluluklarını, yönetsel rasyonellik, yapılabilirlik ve sürdürülebilirlik gibi temel yönetsel amaçlarla etkileşimli şekilde kullanımının gerekliliğini vurgulamaktır. Çalışma kapsamında; yönetim, yönetsel amaçlar, etik, yönetsel etik, stratejist ve etik sorumlulukları incelenmiştir.
Noktasız Dergi, 2021
Felsefe, diğer disiplinlerden farklı olarak sınırları yalnızca nesnesi için değil, ondan daha kökensel bir sorgulama olmadığı için kendisi için de çizer. Dolayısıyla felsefe tarihine genel bir bakış, felsefenin ne olduğu sorusunu çetrefilli hale getirirken felsefenin sınırlarını da muğlak gösterir. Ancak felsefenin bir sınır çekme etkinliği olduğunun bilinmesi, bu muğlak gözüken sınırların dönüşümünü anlamlı kılacaktır. Küçükler, Suat Kutay. "Bir Sınır Çekme Etkinliği Olarak Felsefe". Noktasız Dergi. 5 (2021): 34-39.
2019
Hedef yonelimi Nicholls (1989) tarafindan ortaya atilmis ve bir kisinin nasil yetkinlik gosterdigi ego ve gorev yonelimi olmak uzere iki farkli yone ayrilmistir. Deci ve Ryan (1985) bireylerin belirli icsel ya da dissal nedenlerle sportif aktiviteye katildiklarini ve devam ettirdiklerini belirtmistir. Icsel motivasyon, kisinin bir etkinlige katilmasini, bu durumdan haz almasi ve doyum saglamasini ifade etmektedir. Dissal motivasyon ise, diger insanlar araciligiyla gelen maddi, manevi degerler tasiyan pekistirecler olarak ifade edilmektedir. Spora katilan bireylerde motivasyon ve hedef yonelimini anlamak, performansi arttirmada antrenman programlari gelistirilmesinde ve bu programlara bagliligi saglamada antrenorlere yardimci olabilir. Bu arastirmanin amaci, profesyonel futbolcularin hedef yonelimlerinin motivasyonel yonelimlerini nasil etkiledigini incelemektir. Arastirmaya 121 (Xyas= 23.6± 3.6 yil) profesyonel futbolcu katilmistir. Katilimcilarin hedef yonelimlerini belirlemek icin...
2005
Bu araştırmanın amacı, liseli erkek voleybolcularda hedef yönelimi ve algılanan motivasyonel iklim arasındaki ilişkinin incelenmesidir. Araştırmaya 18 okul takımında yer alan, toplam 156 erkek liseli voleybolcu katılmıştır (yaş ortalaması 16.33±0.75 yıldır). Voleybolcuların hedef yönelimleri, "Sporda Görev ve Ego Yönelim Ölçeği-SGEYÖ" ile, algılanan motivasyonel iklimleri ise, "Sporda Algılanan Motivasyonel İklim Ölçeği-SAMİÖ" ile ölçülmüştür. Verilerin analizinde betimsel istatistikler ve pearson korelasyon istatistik tekniği kullanılmıştır. Elde edilen bulgular liseli voleybolcuların görev yönelimi ortalamalarının, ustalık iklimi ortalamalarından daha yüksek olduğunu, ego yönelimi ortalamalarının ise performans iklimi ortalamalarından daha düşük olduğunu göstermektedir. Toplam puanlar değerlendirildiğinde ise, ustalık ikliminin, görev yöneliminden ve performans ikliminin, ego yöneliminden daha yüksek olduğu görülmektedir. Hedef yönelimi ve motivasyonel iklim arasındaki ilişkilerde, görev yönelimi ve ustalık iklimi arasında (r = 0.236; p<0.003) pozitif yönde anlamlı ilişki bulunmuştur. Ego yönelimi ile ustalık ve performans iklimleri arasında bir ilişki bulunmamıştır (p>0.05). Sonuç olarak, liseli erkek voleybolcuların görev yönelimleri arttıkça ustalık iklimlerinin de artmakta olduğu söylenebilir.
Öneri Dergisi
Relations between political actors and voters who want to seize power increase the importance of political communication day by day. Due to the political nature of human beings, it has become necessary to examine the role of the human brain, which is the pusher of political behavior, in political communication. This situation pushes the political actors to search new researches in order to understand the expectations of the human being, which Aristotle defines as a "zoon political", which means a human social and political entity. As a result of this research, the field of neuropolitics has emerged, which brings together political science and neuroscience. This study aims to determine the motivation and emotional interest of voters' unconscious toward political leaders and their discourses by using neuroscience techniques. Electroencephalograph, photoplethysmography and galvanic skin response, which are among the neuroscience techniques, were used in the study that conducted with experimental method. The study was carried out with voters of Justice and Development Party, Republican People's Party, Nationalist Movement Party, Peoples' Democratic Party and The Good Party. The study tested "People's political preferences are compatible with their biometric and neurometric signs. " and "Political factors affecting people can be inferred from biometric and neurometric data. " hypotheses. As a result of the study the first of these hypotheses is partially confirmed, while the second one is fully confirmed. The results of the study reveal that social structure and current conditions as well as the biological and psychological structure are determinants on political perception, attitude and behavior.
Turkish Studies - Social Sciences, Cilt:15, Sayı:4, ss. 2083-2097, 2020.
This study aims to understand the borders in the light of theoretical discussions. Since the basic theoretical orientation related to borders constitutes nationalism, the study focuses on borders through nationalism theories. The main problem of this study is how borders are applied while the theories about nationalism are being constructed, how much these theories contain borders, how the boundaries have a function and role in terms of these theories. The study includes the definition of nationalism, its meanings and its relationship with borders, and focuses on three main theoretical approaches (nationalist approach, modernist approach and ethno-symbolist approach) related to nationalism and traces of boundaries in these theoretical approaches. The methodological approach of the study is to address nationalism theories about borders and to try to understand to what extent borders are used in these theories. As a result of the study, it was determined that the boundaries could not find enough space in the primary theoretical approach. Borders have become the main focus of modernist theory, as the nation-state symbolizes sovereignty fields and the starting and ending points of nationalism and national identity, and forms the border understanding of the modern period in a fixed, rigid and linear fashion. In terms of ethno-symbolist theory, the boundaries are lines that symbolize the social conditions of the period and ethnic and cultural identity. Since symbols are social carriers of meaning, borders have symbolic functions in social life and organization. As in the modernist approach, it was understood that the ethno-symbolist approach puts boundaries at the center of its analysis.
Türkiye Politik Çalışmalar Dergisi, 2022
Kitlesel göçlere maruz kalınmasıyla birlikte sınır sözcüğü, Türkiye siyasetinde yoğun olarak kullanılmaya başlanmıştır. Özellikle günlük siyasal söylemde sıklıkla duyduğumuz bu sözcük, siyasal aktörlerin dilinde manipüle edici ve kitleleri harekete geçirici bir rol üstlenmektedir. İlgili siyasal aktörlerin sınır yaklaşımını ortaya koymak ve bu yaklaşımın bir dışavurumu olarak tercih edilen siyasal iletişim dilinin hedeflerini tespit edebilmek için somut göstergelere başvurulması gerekmektedir. Makalenin esas amacı; 'sınır/hudut namustur' şeklindeki doğrudan sınırla ilgili yakın dönemli siyasal söylemlerin siyasal propagandanın bir aracı olarak nasıl ele alındığını ortaya koymaktır. Bu bağlamda internet haberleri taranmış ve gündemde yer alan gelişmelerle ilişkilendirilerek değerlendirilmeye çalışılmıştır. Çoklu siyasal aktörler tarafından ortak vurgular içeren bir sınır söyleminin geliştirilebilmesi, bu söylemlerin toplumsal ve siyasal gündemin merkezinde yer bulması ve ayrıca haber niteliği taşır hale gelmesi, konunun araştırılmasını gerekli ve ilginç kılmıştır. Türkiye'de siyasal aktörlerin sınır söylemini siyasal propagandalarında kullanarak araçsallaştırdığı ve böylece meşrulaştırdığı sonucuna ulaşılmıştır.
Cumhuriyet İlahiyat Dergisi, 2019
Bu makale, en az iki hakem tarafından incelendi ve intihal içermediği teyit edildi. / This article has been reviewed by at least two referees and scanned via a plagiarism software.
Yönetim ve Ekonomi Araştırmaları Dergisi, 2022
Bu çalışmanın amacı, kalkınma ajansları personel yönetimindeki kısıtlayıcı kurallara riayet düzeyini ölçmek ve bu konudaki sorunları tespit etmektir. Çalışmada doküman analizi araştırma yöntemi kullanılarak ilgili literatür ve mevzuat taranmış, resmi raporlar kullanılarak elde edilen veriler analiz edilmiştir. Türkiye'de 2006 yılından itibaren kurulmaya başlanan kalkınma ajanslarının personel yönetimi düzenlenirken başlıca iki kısıtlayıcı kural koyulmuştur. İlk kurala göre bir ajansın destek personeli sayısı ajans toplam personel sayısının %20'sini geçemez. İkinci kurala göre de bir ajansın yıllık personel giderleri toplamı bir önceki yıl bütçe gelirlerinin %15'ini aşamaz. Taşeron işçiler hariç tutulduğunda 2018 yılına kadar ilk kurala riayet edilmiştir fakat bazı ajanslar ikinci kısıtlayıcı kurala uymakta zorlanmıştır. 2018 yılında taşeron işçilerin ajansların kadrolarına geçirilmesinin ardından kısıtlayıcı kuralların uygulama kabiliyeti kalmamıştır. Bu sebeple ajansların personel yönetimindeki kısıtlayıcı kuralların değiştirilmesi ihtiyacı doğmuştur.
Bilindiği üzere insanın iki cephesi vardır. Bunlardan biri akıl cephesi, diğeri ise duygu cephesidir. Akıl cephesi, bir açıdan insanın nesnelliği, dahası evrenselliği, duygu cephesi ise, insanın özeli, yereli ve milliliğidir. Hz. Peygamber'in "İlim Çin'de de olsa gidip alınız" hadîsi, insanın akıl yönüne hitap ederek maddî veya manevî evrensel değerleri benimsemesini, elde etmesini işaret eder. Tabiî ki burada işin olumlu yönünden bakıyor ve insanî olanını kast ediyoruz. Çünkü, evrensel sözü, günümüzde -evrensel değerlere aykırı olarakküreselleşmeyi de işaret edebilir veya öyle de anlaşılabilir. Evrensel, A. Timuçin'in (2004:207) bilgilerine göre, bağsız ve koşulsuz genelgeçer olandır; genel olan değildir. A priori olan, yani aklî olan evrenseldir ve bir toplum hâlinde yaşayan insanların ortak akıl ve mantıkları ile benimsedikleri, bütün insanlık için de öngördükleri değerlerdir. Bu yönüyle her yerde ve her zaman insanlığın bütünü için geçerlidir ve ideal olandır.
2017
Bu çalışma denetçilerin yetki sınırlarının ortaya konması amacı ile hazırlanmıştır. Konu mevzuat, etik kurallar, uluslararası iç denetim standartları ve bankaların iç düzenlemeleri açısından ele alınmıştır. Kavramsal tartışma sonucunda, denetçilerin denetim görevini ifa ederken sorumluluk alanları ile sınırlı olarak yetkilerini kullanmaları gerektiği sonucuna ulaşılmıştır. Bunun için denetçilerin banka sistemlerindeki erişim yetkileri denetim çalışmasının amacı ve kapsamı ile uyumlu olarak tanımlanmalı, denetçiler tarafından yapılan sorgulamaların kayıt izleri tutulmalı ve bu kayıtlar periyodik olarak analiz edilmelidir. Denetçilerin yetki aşımı durumunda, disiplin komitelerinin karar alması denetçilerin bağımsızlığı ile örtüşmemektedir. Bu nedenle denetçi bağımsızlığı ve banka organizasyonundaki yerleri dikkate alındığında denetçilerle ilgili hususlar, yönetim kurulunun komiteleri olan denetim komiteleri veya etik komiteleri tarafından ele alınmalıdır. Aksi uygulamalar hem denetçilerin görevlerini sağlıklı yapamamasına neden olabilecek hem de düzenleyici otoriteler tarafından mevzuata uyumsuzluk olarak değerlendirilerek idari yaptırım uygulanmasına neden olabilecektir. Ayrıca Türkiye’de banka denetçilerinin yetki sınırları ile ilgili çalışma bulunmadığından yapılan çalışma bu yönüyle öncü bir çalışma olma özelliği taşımaktadır.
Bu çalışmanın temel amacı, enflasyon hedeflemesi rejimini kabul etmiş bazı ülkelerde döviz kuru politikası ile enflasyon hedeflemesi arasındaki ilişkiyi incelemek ve bu ülke deneyimlerinden bazı dersler çıkarmaktır. Dalgalı döviz kuru ve enflasyon hedeflemesi rejimini benimsemiş ülke deneyimleri olumlu sonuçlar vermektedir. Enflasyon hedeflemesi rejiminin kredibilitesi, enflasyonu ve döviz kurundan enflasyona geçişkenliği azaltmaktadır. Dalgalı döviz kuru ve enflasyon hedeflemesi politikaları, özel sektörün döviz kuru riskini içselleştirmesine büyük katkı sağlamaktadır. Özel sektör, döviz kuru belirsizliği ile mücadele etmeyi öğrenmektedir. Finansal piyasalar gelişirken, döviz piyasasına müdahalelerinin etkinliği azalmaktadır. Güçlü finansal piyasalar, türev piyasalarındaki önemli gelişmeler, döviz kurundaki enflasyona geçişkenlikteki azalma, para politikalarının etkinliğinin artmasına katkı sağlamakta ve döviz piyasalarına müdahale etme gerekçelerini azaltmaktadır. Döviz piyasasına merkez bankalarının döviz piyasalarına müdahaleleri, büyük ölçüde döviz kurundaki oynaklığa odaklanmaktadır.
Dilbilim Araştırmaları Dergisi
Bu çalışmada sınırlayıcı odak parçacığı sadece'yi içeren tümceleri Türkçe edinen okul öncesi çocukların nasıl yorumladıklarını inceleyerek çocukların tümcelerin odağını belirlemede ne tür sözdizimsel, anlamsal ve/veya edimsel ipuçlarını kullandıklarına ışık tutmayı hedeflemekteyiz. Çalışmamız dil edinimi alanyazınında odak parçacıklarının çocuklarca kavranışını Türkçe'de inceleyen ilk çalışma olması açısından önem taşımaktadır ve deney materyallerinin tasarımında Türkçe'nin çalkalama gibi özgün sözdizimsel özelliklerinden de yararlanarak alanyazında daha önce saptanmış hataların çocukların odak parçacıkları için yanlış bir sözdizimsel gösterim kuramlamalarından değil, tümcenin nesnesini veya-çoğu zaman nesneyle örtüştüğü için nesneden kolayca ayrımsanamayan-son ad öbeğini tümcenin odağı kabul etmelerine yol açan edimsel bir yanlılık geliştirmelerinden kaynaklandığı görüşünü savunmaktadır.
2012
"Tüm dünyada küreselleşme, hızlı teknolojik değişim, yeni oluşan pazarlar, müşteri beklentilerinin değişmesi vesaire nedenler sonucu ortaya çıkan ve her geçen gün giderek daha da ezici rekabet karşısında organizasyonlar daha stratejik düşünmek, stratejik planlamaya ve stratejik karar almaya eskisinden daha fazla önem vermek zorunda kalmışlardır."
XI. Uluslararası Dünya Dili Türkçe Sempozyumu, 2019
Dilde genel olarak iki türde ele alınan ad ve eylem tipolojisi, varlığa ve varlığın muhtemel hareketine işaret etmektedir. Adların kodladığı canlı ve cansız varlıklar, özel adlar hariç çokluk bildirmektedir. Diğer bir deyişle özel adlar, tek olmaları bakımından benzerlerinden ayrılırken canlı ve cansız varlıklar, çoklu kümeleri içinde diğerlerinden sayı, renk, cinsiyet, biçim gibi özellikler yönünden ayrılabilmektedir. Örneğin “köpek” denilen hayvan cinsi pek çok köpeği anlatırken büyük, sarı renkli, saldırgan bir köpek öbeği içinde yer alan nitel ve nicel özellikler, bahsi geçen canlıyı diğerlerinden ayırmak için ipuçları sunmaktadır. Her dil, varlıklara özgü nitelikleri sunan ve benzerlerinden ayrılmasını sağlayan birtakım sözcük kategorilerini barındırmaktadır. Kırmızı çatılı evin diğer evlerden; küçük sarışın kızın diğer kızlardan ayrılmasını sağlayan “ev” ve “kız” sözcüklerinin önünde yer alan tamlayıcılardır. Ev ve kız varlıklarının işaret ettiği anlam alanı bir küme olarak düşünüldüğünde bu kümeyi daraltma işlemini gören tamlayıcının taşıdığı sınırlayıcılık niteliğidir. İngilizcede tanımlık (article), gösterimsel veya belirleyici (determiner) gibi alt ve ayrı kategorilerde ele alınan bu olgu, Türkçede sınırlayıcı olarak değerlendirilebilir. Sınırlayıcılık öbeğin tamlayıcısına özgü bir nitelik olup sözlüksel unsurların yanı sıra morfolojik birimlerde de görülebilmektedir. Büyük, sarı renkli, saldırgan sınırlayıcıları “köpek” kümesinin, kırmızı çatılı olması “ev” kümesinin ve küçük, sarışın nitelikleri de “kızlar” kümesinin daralmasını sağlamaktadır. Türkçede bu gibi sözlüksel sınırlayıcıların yanı sıra evin penceresi ve adamın biri/adamlardan biri öbeklerinden -nIn/-In eki ile -nIn/-In biri, /-DAn biri yapıları da “pencere” ve “adamlar” kümesini daraltma işlemi görmektedir. Sınırlayıcılar, anlam kümesini daraltma boyutlarına göre tam, yarı ve belirsiz sınırlayıcı olmak üzere üç kategoride incelenebilir. Daraltma işlemi büyük oranda gerçekleştiyse tam sınırlayıcı söz konusudur. Büyük köpeği diğer büyük köpeklerden ayıran tek unsur en belirtecidir. En büyük köpek dendiğinde başka büyük köpek olmadığı bilgisine ulaşıldığı ve en birimi teklik bildirdiği için küme daraltma işlemi en son sınırdadır. Buna göre yalnızca büyük köpek, sarışın kız ve ayrıca evin penceresi, daha güzel kız, iki elma, bir kadın, elbisem/elbisen gibi sözcük ve öbeklerde yer alan sınırlayıcılar anlam daraltma işlemini tamamlayamamış, ancak bununla birlikte öbeğin başındaki varlığı en azından benzerlerinden ayırarak yarı sınırlama yapmıştır. Belirsiz sınırlayıcılar ise elbisesi, benimki/seninki gibi morfolojik ve bazı çocuklar, herhangi bir adam, birtakım eşya, her şey gibi sözlüksel tamlayıcıları içermektedir. Bu çalışmada Türkçede öbek yapılarda varlığın anlam kümesinin daraltmayı sağlayan ve sınırlayıcı olarak adlandırılabilecek tamlayıcı kategorisi incelenmiştir. Sınırlama işlemini tam, yarı ve belirsiz olarak gerçekleştiren morfolojik ve sözlüksel birimler tümce içinde örneklendirilerek verilmiştir.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.