Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2005, I. Uluslararası Sunullah-ı Gaybi Sempozyumu, 3-5 Haziran
…
6 pages
1 file
Yayınları, İstanbul 2005) Doç. Dr. Ömür CEYLAN * Deverân, tasavvufî ritüellerin temel ekseni durumundaki zikrin icrâ usullerinden biridir. Mûsıkî ve tegannî eşliğinde gerçekleştirilen bu zikir törenleri farklı tarikatlarda semâ, kıyâm, hatm-i hâcegân, darb-ı esmâ vb. adlarla da anılır. Bugünkü hafif çağrışımlarından çok uzakta olmak kaydıyla raks sözcüğü de deverânı karşılar 1 .
DergiPark (Istanbul University), 2023
Öz: erh gelene i, özellikle slam medeniyetinin tesiriyle Türk edebiyatına da etkilemi ve yüzyıllar boyunca manzum ve mensur olarak pek çok erh kaleme alınmı tır. Bu alanda ortaya konulan çalı malar incelendi inde Farsça eserlerin erhlerinin büyük bir yer tuttu u görülmektedir. Ya adı ı dönemde ve sonrasında Hindistan, ran ve Anadolu'da oldukça sevilen ve okunan Sâib-i Tebrîzî'nin Dîvân'ı da seçili iirleri esas alınarak çe itli erh metinlerine konu olmu tur. Bu çalı malardan biri de Ömer Fâik'in Sâib'in "ney" konulu gazeline yaptı ı erhtir. Muhtelif kaynaklarda Ömer Fâik'in erhinin nüshalarından biri eklinde tanıtılan bu metnin aslında Ebubekir Nusret'e ait oldu u tespit edilmi tir. Metinde "Nusret" mahlasıyla yazılmı bir beytin bulunması ve ârihin ba ka bir eserinde ilgili gazeli neredeyse aynı ifadelerle erh etmesi eserin Ebubekir Nusret'e aidiyetine dair görü ü desteklemektedir. Her erh çalı masında ârihler kendilerine özgü bir sistem geli tirirler. Bunların tespitinde ortak bir metin üzerine kaleme alınan erhlerin incelenmesi oldukça önemlidir. Bu dü ünceden hareketle makalede bahsi geçen metinler mukaddime, sebeb-i te rih, Sâib hakkında de erlendirmeler, erh yöntemi ve erhin kaynakları açılarından kıyaslanarak de erlendirildi. Bu mukayesenin neticesinde iki eser arasında birtakım farklılık ve benzerlikler tespit edilerek bunların ortaya çıkmasında ârihlerin erh metotlarının etkisi üzerinde duruldu.
RumeliDE Dil ve Edebiyat Araştırmaları Dergisi, 2024
Attâr-ı Nişâbûrî Selçuklu döneminde yaşamış, eserleriyle tasavvuf düşüncesinin gelişimine katkı sunmuş önemli şair ve müelliflerdendir. Tezkiretü’l-Evliyâ dışında bütün eserlerini manzum olarak yazan Attâr, şiirlerini derin anlamlar barındıran zengin bir dille kaleme almıştır. Mevlânâ Celâleddîn, Abdurrahmân-ı Câmî gibi önemli şahsiyetler Attâr’ın eserlerinden etkilenmiş, onun izinden gitmişlerdir. Bu çalışmada şairin Divan’ından bir gazel şerh edilmiştir. Gazellerinde kullandığı dil ve üslup, edebi zarafeti ve tasavvufî derinliği bir araya getirerek eşsiz bir ahenk oluşturmaktadır. Attar'ın her gazeli, kelimelerinin ardında saklı derin hikmetleriyle tasavvufî anlamlar taşımaktadır. Dolayısıyla okuyucu onun şiirlerinde kendine has anlamlar bulabilmektedir. Çalışmada Attâr’ın hayatına kısaca değinilen giriş bölümünden sonra gazel türü hakkında bilgi verilerek, Attâr’ın bu gazelinin yazıldığı vezin de tespit edilmiştir. Daha sonra şiirin dil ve üslup özellikleri de incelenerek şiirin sahip olduğu derin manaları açıklanmaya çalışılmıştır. Attâr, gazellerinde sembolik bir dil kullanarak az kelimeyle daha çok anlam barındıran şiirler kaleme almıştır. Seçilen bu gazelde şair, tasavvufî hakikatleri ve ilâhi aşkı anlatmıştır. Bu makalede bu sembolik dilin anlaşılmasına bir nebze de olsa katkı sunmaya çalışılmıştır.
Cumhuriyet Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016
Gazâlî ve Thomas Aquinas'ta Tanrı'nın Kudreti ve İmkânsızlık God's Power and Impossibility in al-Ghazālī and Thomas Aquinas Özcan Akdağ * ÖZ Ortaçağ'da, İslam düşüncesi içerisinde yazılmış olan İbn Sînâ'nın eş-Şifâ: İlahiyat'ı, Gazâlî'nin Makâsıdu'l-Felâsife'si ve İbn Rüşd'ün, Aristoteles'in eserlerine yazmış olduğu şerhler gibi pek çok felsefî ve teolojik eser Latinceye çevrilmiştir. Söz konusu çeviri eserler vasıtasıyla, İslam düşüncesinde carî olan, Tanrı'nın tikelleri kendi zatlarında bilip bilmediği, Tanrı'nın zatı gereği fiilde bulunup bulunmadığı, din ve felsefenin uzlaşıp uzlaşmayacağı gibi tartışmalı pek çok mesele Batı'ya intikal ABSTRACT During the Middle Ages, most of theological and philosophical works, like Avicenna's eş-Şifā: Ilahiyat (The Healing: Metaphysics), al-Ghazālī's Maqāsıd al-Falāsifa (The Aims of Philosophers), and Averroes's commentaries on Aristotle's books were translated into Latin language. Through these translations, many controversial issues in the Islamic thought, like "whether God knows partials in their essence", "whether God acts necessarily because of His nature", and "whether reason *
BİR SUFİNİN ROMANI: TAHİRÜ'L-MEVLEVİ VE TEŞEBBÜS-İ ŞAHSİ , 2020
Öz Son mesnevihanlardan Tahirü'l-Mevlevi'nin tek romanı olan Teşebbüs-i Şahsi, 2. Meşrutiyet sonrası matbuatta görülen canlılığın ve bu dönemin düşünce hareketlerinden olan teşebbüs-i şahsinin etkisinde kalan bir grup arkadaşın gazete çıkarma girişimini anlatır. Eserin ana düşüncesi, acemisi olunan bir işe sırf heves yüzünden hazırlıksızca girildiği zaman başarısız olunacağıdır. Yazarın 1908'de yaşadığı bir gazetecilik tecrübesi üzerine kurulan roman, bu çerçevede yaşanan olaylar bakımından gerçeğe dayanmaktadır; ayrıca yazarın kişiliğinden ve hayatından çok belirgin izler taşımasıyla da otobiyografik bir niteliğe sahiptir. Mizahi tarafıyla öne çıkan Teşebbüs-i Şahsi'de, yazarın dönemiyle ilgili gözlemlerine dayanan eleştiri unsurları da bulunmaktadır. Şehir yönetimi, eğitim ve basın gibi konularda gördüğü aksaklıkları Tahirü'l-Mevlevi bazen yazdığı şiirlerle bazen de satır arası göndermelerle fakat hepsini mizahi bir surette dile getirir. Bu anlamda eserin döneme ait iyi kötü bir panorama sunduğu söylenebilir. Anahtar Kelimeler: Tahirü'l-Mevlevi, Teşebbüs-i Şahsi, hiciv, Türk romanı, Türk basını. Abstract Teşebbüs-i Şahsi is the only novel written by Tahirü'l-Mevlevi, who was one of the last mesnevihans. It depicts the vitality in the press during the Second Constitutional Era and tells the story of an attempt to publish a newspaper by a group of friends who were influenced by teşebbüs-i şahsi (private enterprise). The novel's main idea is that the attempts which are made due to sole enthusiasm without proper preparation are doomed to fail. The novel was based a real story on a journalistic experience of the author himself in 1908. It also has an autobiographical character, with explicit traces of the author's personality and life. Standing out with its humorous side, Teşebbüs-i Şahsi also has elements of criticism based on his observations about his period. The author refers to the problems that he observed in various fields such as the urban management, education, and press. When doing so Tahirü'l-Mevlevi uses poetry or makes interline references and he always uses a humorous tone to express his criticism. The work, in that sense, is a good panorama of the era.
ÖZ Türkiye'de, Dîvân şiiri metinlerinin nasıl şerh edilmesi gerektiği üzerinde henüz bir fikir birliği bulunmamaktadır. Osmanlı döneminde yapılan şerh çalışmalarının da neredeyse tamamına yakını tasavvufî şiirlere ait şerh örnekleridir. Birkaç örnek dışında, elimizde Dîvân şiiri metinlerini sahip oldukları söz sanatları ve anlamlar yönünden ele alan ve Osmanlı döneminde yazılan çalışmalar bulunmamaktadır. Türk dilinin Batı Türkçesiyle yazılan ilk gramer kitabı olan Müyessiretü'l-Ulûm'da, Hayâlî Bey'in bir gazeli gramer, belagat ve anlam bakımından ele alınarak şerh edilmektedir. Bergamalı Kadrî, bu eserinde Türkçenin gramer kurallarını açıklamakta, kitabın sonunda da Hayâlî Bey'in bir gazelini şerh etmektedir. Bu şerh, günümüzde takip edilen klasik şerh usullerine benzerlik göstermesi açısından da dikkat çekicidir. Hakkında hususî herhangi bir çalışma yapılmayan bu gazelin ayrı bir makaleye konu edilmesinin şerh çalışmaları açısından faydalı olacağını düşünüyoruz. Bu çalışmada, öncelikle Bergamalı Kadrî ve Müyessiretü'l-Ulûm isimli eseri hakkında bilgi verilecek, ardından da eserde yer alan bu gazel şerhinin tarafımızca yeniden okunarak düzenlenen metni araştırmacıların istifadesine sunulacaktır. ABSTRACT In Turkey, there is no consensus yet on how it should be annotated text of Divan poetry. Almost all of the works of commentary in the Ottoman period were examples of commentary of Sufi poems. Apart from a few examples, we do not have any works written in the Ottoman period that examine the texts of Divan poetry in terms of their eloquence and meanings. Muyassiretul-Ulûm, written by Bergamalı Kadri, and the first grammar book of the Turkish language, a ghazal of Hayali Bey is dealt with in terms of grammar, eloquence and meaning. In this work, Kadri explains the grammatical rules of Turkish in his work and then comments a gazelle of Hayali Bey. This study of the annotation is remarkable in terms of the similarity of the classical commentary procedures followed today. We think that the subject of this ghazal in a separate article will be useful for commentary studies. In this study, firstly, it will be given interest about Kadri and Muyassiretul-Ulûm, and then this text will be re-read by us and the text will be submitted to the benefit of the researchers.
Bilimname, 2024
Hz. Âdem'den başlayarak Hz. Muhammed'e (sav) kadar gelen peygamberlerin hayatını, tebliğ faaliyetlerini, kavimlerinin yaşadığı bazı önemli hadiseleri anlatan eserlere genel olarak kısas-ı enbiya ya da peygamberler tarihi adı verilir. Kur'ân-ı Kerîm'de üçü ihtilaflı olmak üzere yirmi sekiz peygamber ismi zikredilir. Bu peygamberlere ait kıssalar anlatılır. Kimi peygamberlerin kıssaları tafsilatlı anlatılırken bazılarının hayatları özetle nakledilmiştir. Kıssaları Kur'ân'da zikredilen peygamberlerle ilgili bazı hadiseler Tevrat ve İncil'de de geçmektedir. Kitab-ı mukaddesten alınan rivayetlerin Kur'ân'daki kıssalarla birleştirilerek belli bir sistem dâhilinde tefsir, tarih ve bazı hadis kaynaklarında yer almasıyla kısas-ı enbiya metinleri vücuda gelmiş ve İslam kültüründe bu türün ilk müstakil örnekleri hicri II. asırdan itibaren yazılmaya başlanmıştır. Bu alandaki en meşhur Arapça eserler Kisâî (ö. 189/805) ve Sa'lebî'ye (ö. 427/1035) ait kısas-ı enbiyalardır. Sonradan yazılan peygamberler tarihine ait kitaplar bu iki eserin tercümesi ya da özeti mahiyetindedir. Bu türde bilinen ilk Türkçe eseri Kısasü'lenbiyâ adıyla Rabgûzî Nâsıruddîn (ö. 710/1310'dan sonra) yazmıştır. Rabgûzî'den sonra manzum/mensur, müellifi bilinen/bilinmeyen daha pek çok Türkçe kısas-ı enbiya yazılmıştır. Edebiyatımızda kısas-ı enbiya türünde yazılan eserlerden biri de Şevket Gavsî'nin Manzum Târîh-i Enbiyâ'sıdır. Eser 1896 yılında Osmanlı Türkçesiyle yayımlanmıştır. Şimdilik ilk bölümüne ulaşılabilen eserde Hazret-i Âdem'den Hazret-i Hud'a kadar olan peygamberler hakkında bilgi verilmiştir. Besmele konulu bir manzume ile başlayan 301 beyitlik eser, mesnevi nazım şekliyle ve aruz ölçüsüyle yazılmıştır. Klasik edebiyat geleneğine bağlı olarak tevhid, naat, çehar-yar ve methiye bölümleriyle devam eden 46 sayfalık eserde 13 şiir başlığına yer verilmiştir. Çalışmada Şevket Gavsî'nin Manzum Târîh-i Enbiyâ'sı şekil ve muhteva özellikleriyle incelenecek ve çalışmanın sonunda manzumenin çeviri yazılı metni verilecektir.
DİVAN EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI DERGİSİ, 2024
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’ye (ö. 1273) nisbet edilen Mevleviyye Tarikatı’nın ve onun ibadet merasiminin alamet-i farikası olan, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin vecd halinde iken belirli bir kuralı olmaksızın kendi etrafında dönerek yaptığı sema, Sultân Veled (ö. 1312), Ulu Ârif Çelebi (ö. 1320) ve Pîr Âdil Çelebi (ö. 1460) tarafından düzenlenip geliştirilmiş ve kaideleri belirlenerek günümüzdeki hâlini almıştır. Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin bendelerinden, klâsik Türk edebiyatının XVIII. yüzyıldaki en önemli temsilcisi sayılan Galata Mevlevihanesi postnişini Şeyh Gâlib (1757-1799) Mevlevî Tarikâtının divan sahibi mümtaz şahsiyetlerindendir. Bu makalede Şeyh Gâlib’in Divanı’nda bulunan şiirlerinden yola çıkılarak şerh yöntemiyle Semâ olarak bilinen ve resmi adı Mukâbele-i Şerîfe olan Mevlevî Âyîn-i Şerîfi hakkındaki tasavvurları ortaya konmaya gayret edilmiştir. The Mevlevi Order, attributed to Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (d. 1273), and its distinctive ritual of worship, the sema (whirling dance), performed by Mevlânâ in a state of spiritual ecstasy without any fixed rules, was organized and developed by Sultân Veled (d. 1312), Ulu Ârif Çelebi (d. 1320), and Pîr Âdil Çelebi (d. 1460). They established its principles and gave it the form it has today. Among the disciples of Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Shaykh Gâlib (1757-1799), the postnişin (head) of the Galata Mevlevihanesi and regarded as one of the most important representatives of classical Turkish literature in the 18th century, is one of the distinguished figures of the Mevlevi Order. In this article, an attempt is made to explore Shaykh Gâlib’s views on the Mevlevi Âyîn-i Şerîf, known as Sema, through the poems found in his Divan (collection of poems) and using the method of commentary (şerh). The article aims to reveal his conceptions of the Mevlevî Âyîn-i Şerîf, formally called Mukâbele-i Şerîfe.
2019
The human being, who has an end and is curious about the unknown, wants to know what will happen after death. So, he gets into a mental struggle and has interest in the unknown which is closed to senses and is an area of knowledge. Thinking about meta-senses and believing in it are big edges differentiating man from animals. Believing in something that he can’t perceive through senses is unique to mankind. Animals make do with what they see and they can’t think of things that they can’t perceive. So, believing in the unknown, which is mentioned in the first several pages of Quran, is mentioned as something specific to believers. There isn’t the expression “they believe in destiny” in Quran, but there is the expression “they believe in the unknown”. Because believing in the unknown makes up the basis of Islamic beliefs principles. As somebody who doesn’t believe in the unknown won’t believe in belief principles as well, which are khabar, Quran has given priority to the unknown.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Ondokuz Mayıs Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2016
Kişiler ve Eserler (Düşünce Bilimleri II Felsefe), 2024
Sanat tarihi yıllığı, 2021
The Journal of Social Sciences, 2020
Dinbilimleri akademik araştırma dergisi, 2013
Uluslararası Klasik Türk Edebiyatı Bildiri Kitabı, 2021
AKADEMİAR Akademik İslam Araştırmaları Dergisi, 2020
Pamukkale Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2023
Journal of International Social Research, 2017
Selçuk Üniversitesi Yayınları, 2023
Nâbî'nin Gazellerinde Tefâhür, 2024
Mim Yayınları, 2020
DergiPark (Istanbul University), 2014