Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
Yayımlanan metin ve görsellerdeki tashih ve yazım yanlışları yazarların sorumluluğundadır.
RUMELİDE, 2021
Osmanlı düşünce ve sanat dünyasında şiir ve şehir arasındaki ilişki çok boyutludur. Bu ilişkinin bir boyutu da klasik dönemde mekân algısı üzerinden gelişmiştir. Fiziki anlamının dışında içinde bulunulan kültüre göre anlam ve yer kazanan mekân, o kültürün anlamsal kodlarını belirleyen ve çerçevesini çizen anahtar kavramdır. Anlamsal boyutlarını ait olduğu kültür ve medeniyetin kozmoloji görüşünden de alan mekân, bütün sanat tasarımlarının önemli bir belirleyicisidir. Onun varlıkla, var oluşla ilişkisi sanatkârın tahayyül gücüyle birleşerek sanat eserini meydana getirir. Mekân, düşünme ve sanatsal yaratma ediminin üzerinde gerçekleştiği zeminin adıdır. Osmanlı düşüncesi, mekâna bakışını ait olduğu İslam kültüründen almıştır. Buna göre mekân, bireyin önceden kazandığı bilgi ve kültürün merceğinden algılanmaktadır. Bu mercek bir kaleydeskop gibi sanatçıların üslup farklarının ortaya çıkardığı çeşitlilikle ışığı rengârenk boyutlarıyla yansıtır. Bununla birlikte kolektif bir bilincin hâkim olduğu, bireyin ya da öznenin tek başına çıkarımlarına fırsatın bırakılmadığı bir alımlama biçiminin, söz konusu ışığın kaynağı olduğu söylenebilir. Klasik Osmanlı şehri de mekânı tümüyle insan iradesinin tahakkümü altına bırakmadığından merkezî bir plan etrafında oluşmaz. Şehir doğal bir akış halinde büyür. “Boş mekân” anlayışı olmadığından insanın mekânda tahakküm hakkını kendinde görerek topografyayı bozmasına izin verilmez. Klasik Türk şiirinde tasarım ve estetik açısından şehir ve mimarîyle kuramsal bir ortaklık mevcut olduğu gibi ayrıca şiirlerin, şehrin bütün dinamiğini metin tanıklıklarıyla yansıtan önemli kaynaklar olduğu da görülecektir. Çalışmada Osmanlı tasavvurunda şehir tarihi, şehir kavramının felsefî arka planı irdelendi. Şehir kavramının teorik çerçevesi çizilmeye çalışıldıktan sonra klasik Türk şiirinde şairlerin şehir algısı ile sınır ve imkân olarak şehrin hayata yansıyan boyutlarına dair şiir örnekleri verildi.
Duvarların Ardında İstanbul, 2007
Bir şehri oluşturan tekil parçalara başka pek çok şehirde de rastlamak mümkündür. Benzer bina tipolojisi, dış kaplamalar ve malzemeler, kent mobilyaları pek çok şehirde karşımıza çıkabilir; fakat bütün bu kent partiküllerinin ötesinde bir kent bütünselliğiyle karşılaşırız. Bu anlamda onu oluşturan öğeler her ne kadar sınıflandırılabilir olursa olsun, bütün kentler kendilerine has özellikler barındırırlar. Bu özellikler şehri yoktan var etmiş insanların bireysel ve toplumsal eylemliliklerinin amansız giriftliğini yansıtırlar. Şehir kendini oluşturan bütün parçaların toplamından daha fazlasıdır.
2017
Bu calismada, vakfin tanimi ve tarihi sureci hakkinda kisa bilgi verildikten sonra Osmanli doneminde vakiflarin onemli bir kismini teskil eden kulliyelerin, sehirlerin fiziki yapisi uzerindeki etkisi incelenmistir. Osmanli sehir kimliginin temelleri, kulliye sistemleri ile atilmistir. Sirasiyla Osmanli Devleti’ne baskentlik yapan Bursa, Edirne ve Istanbul, padisahlarin insa ettirdikleri kulliyelerle Osmanli sehrine donusturulurken yeni fethedilen bos yerler de kulliyeler ve diger vakif yapilariyla koy, kasaba, sehir ve mahalle gibi yerlesim birimleri haline getirilmislerdir.
"İslam Felsefesinde Toplumsal Tasavvurun İnşası: Şehir ve Medeniyet İlişkisi, 2022
İnsanoğlunun birlikte yaşaması diğer canlılardan farklı olarak toplumsal tasavvurun inşasını gerektirmektedir. Bundan dolayı medeni insanın temel ayırt edici vasfı, akıl ve irade melekelerini kullanması ve bunun sonucunda ortaya çıkan kültür ve medeniyet tasavvurudur. İnsan bu melekelerini kullanmazsa, insani niteliklerinden uzaklaşmış olur. İnsanı ve yapıp etmelerini anlayabilmenin yolu da insan tabiatı üzerine çok yönlü incelemeleri gerektirir. İnsanlık tarihine bakıldığında insanın topluluklar halinde yaşadığı görülmektedir. Ancak toplulukların toplum haline gelebilmesi aralarında fikir ve uygulama birliğini gerektirir. Günümüz insanının yaşadığı bireysel, toplumsal ve siyasal tecrübeler geçmişte tecrübe ettiğimiz merkez çevre ilişkisini kırmış ve farklı bir noktaya çekmiştir. Bu noktada köyden kente göç, kuşaklar arası eğitim ve kültürel farklılıklar, nüfus hareketleri ve iletişim vasıtalarındaki değişimler etkilidir. Toplumsal tasavvurun inşasında şehir ve medeniyet ilişkisi tarihte olduğu gibi günümüzde de büyük önem arz etmektedir. Sağlıklı bir şehirlileşmenin gerçekleştiği yerlerde medeni bir toplum oluşma imkânı da artmaktadır. Çünkü insanlar arası etkileşim şehir ortamlarında artmakta, bu da değişimi ve gelişimi beraberinde getirmektedir. Ancak bu, sağlam temeller üzerinde gerçekleşmezse var olan değerlerin ve kültürel alt yapının yok olmasına, toplumun çözülüp dağılmasına da sebep olabilmektedir. Günümüzde her alanda yaşanan yoğun hareketlilik, toplumsal hayatta olumlu katkılar sunduğu kadar olumsuz durumlara da sebebiyet verebilmektedir. Bu sorunları çözmenin yolu ise günümüzde ortaya çıkan yeni durum ve şartlara göre kültür ve medeniyet tasavvurumuzun şekillendirilmesinden geçmektedir. Bu noktada klasik şehir anlayışının ötesine geçerek yeni bir anlayış ortaya koymamız gerekmektedir. Geçmişte insan yığınlarının bir arada yaşadığı yerleri şehir olarak nitelendirmek mümkün değilken, bugün bunlar şehir olarak nitelendirilebilmektedir. Şehrin oluşumu ve medeniyete katkı verecek bir düzeye erişimi bilgi alma, işleme ve yönetme becerisiyle alakalı bir durumdur. Bu da kültür, sanat, mimari, felsefe ve edebiyat gibi insanoğlunun ruhuna dokunan kanallar vasıtasıyla ortaya çıkmaktadır. Bunlarla ilgili bütüncül bir tasarım ortaya konulduğu takdirde bir şehirden bahsetmenin imkânı doğmaktadır. Bu bütüncül tasarım, evrensel insanlık mirasına bir takım değerler aktarabildiğinde şehrin medeniyet dairesine katkısından bahsedebiliriz.
İDEALKENT, 2018
Şehir ve beden arasındaki ontolojik ve estetik bağ, tarihsel süreç içinde özellikle modern batıda bilim, ekonomi, politika ve sanat alanlarında yaşanan büyük değişimlerle mekanik ve anlamsız bir yapıya dönüşmüştür. Mimarların ve şehir plancılarının "yeni şehir" tasarımlarında bu dönüşüm açıkça görülmektedir. Sennett'in de belirttiği gibi, kutsal, gelenek ve modernite arasındaki çatışmada 'genel beden dili şehir mekanına tercüme edildiğinde tuhaf bir yazgıyla karşı karşıya kalınmıştır.' Bu yazgı bedenin nasıl algılandığıyla bağlantılı olarak şehirlerin nasıl kurgulandığının da bir göstergesi olmuştur. Bu çerçevede 'İlişkiselliğin iki yönü: Şehir ve Beden' adlı çalışmamızda Antikçağ Atina'sı, Ortaçağ Roma'sı, Rönesans ve sonrası Venedik'i, Yeniçağ Paris'i ve içinde bulunulan yüzyılda modern ve postmodern şehirleri inceleyerek 20.yy'da insana-bedene ilişkin kabullerin şehirlerin yapılandırılması konusunda nasıl bir imaj oluşturduğunu tartışmaya açacağız. Buradaki temel kabulümüz 'şehirler, mekanik-statik mekanlar değil, tıpkı insanlar gibi ontoantropolojik yapıyı temsil eden dinamik mekanlardır.' Bu yargıyı felsefi antropoloji ve şehir planlama yaklaşımları çerçevesinde günümüz küresel şehirlerin arka planında yer alan beden imajına dair sorularımızı şehir ve beden ilişkisinde tartışmaya açarak temellendireceğiz.
Philosophical Remarks on City And Right to the City, 2021
Çalışmamızda Miletos'ta felsefenin ortaya çıkışını sağlayan koşulları tartışıyoruz. Öne süreceğimiz sav, Miletos'un politik bir kent oluşunun felsefi düşüncenin gelişmesini sağladığıdır. Politik kenti konuşma alanı ve hakların bulunduğu, çekişen kesimler arasında karşılıklı tanınma bağıntısının kurulduğu, egemenliğin bölüşüldüğü, değişime açık kent olarak tanımlıyoruz. Bu bakımdan çalışmamızda Miletos'un politik bir kent olmasını sağlayan tarihsel koşulları ve iktidarın dengeli bölüşümünü serimleyerek bu zeminin evrene bakışı nasıl değiştirdiğini ortaya koyuyoruz. Uygarlık tarihinin melezlenme yoluyla geliştiği göz önünde tutulduğunda Miletos Akdeniz, Anadolu, Mezopotamya ve çevre uygarlıkların birikimini özümseyip, aşan bir kenttir. Miletos'ta bir araya gelen birikim, zamanla aristokratik değerler ve mitlere dayalı evren anlayışlarının eleştirisini sağlamıştır. Söz konusu tarihsel birikimin yeni yorumlara izin veren bir bağlamda ele alınması ise politik zeminle ilgilidir. Böylece üretim süreçlerinden elde edilen birikim yoluyla kosmos kuramsallaştırılır. Bu birikimin önemli nedeni Miletos'un gerçekleştirdiği meta ticaretidir. Söz konusu çerçevede çalışmamızda ilkin politik kent-polis bağını kuracağız. Polisin özelliklerini sıralayarak, burada ortaya çıkan politik hakları konu edeceğiz. Ardından söz konusu hakların Ionia'da bulunmasını sağlayan koşulları imlemek için Ionia'nın tarihinden söz edeceğiz. Buradan sonra Miletos'u ele alarak politikekonomik, kültürel özelliklerini açımlayacağız. Böylelikle felsefenin ortaya çıkışının bir topluluğun uyanışı ya da salt bir dehanın ürünü olarak görülmesindense maddi ve kültürel birikimin yeni bir aşamaya taşınması olarak ele alınmasını savunacağız.
2018
Şehirlerin Ruhu meselesine geçmezden evvel, öncelikli olarak "Şehir nedir?" sorusuna cevap aramak gerekmektedir. Sonrasında "ruh"un ne'liğini tartışmak daha anlamlı hale gelecektir. Bu açıdan şehir ve ruh kavramlarını açıklayarak konuya girmek istiyorum. Şehir kelimesinin Farsça asıllı olduğu malumdur. Köken olarak Farsiyi Bastanî denilen kadim dönem Farsça'sına kadar geri gitmekte olup, temelde xşeora kavramına dayanmaktadır. Bu kavram güç, kudret, egemenlik, hâkimiyet anlamına gelmekteydi. Partça ile Orta Farsçada şehr şekline dönüşerek ülke, vatan, yurt, şehir, medine, dünya anlamında kullanılmıştır. Ancak yine aynı dönemde şeiora kelimesinin de bu kavramdan türeyerek ev, vatan, ikamet yeri manasında, kullanıldığı görülmektedir. Kavram zamanla güç, kudret ve yönetimin uygulandığı mekân için de kullanılır olmuştur. Sanskritçede ise güç, kudret, üstünlük anlamında kşetre kelimesi kullanılıyordu. Bu iki kelime arasında da bir bağın bulunduğu anlaşılmaktadır. Günümüz Farsçasında kullanılan kişver yani ülke kelimesi de aynı köktendir. Ayrıca modern Farsçada kullanılan şehr, şehristan, şehriyar, şehriyari, şehrban, şehrbani, şehrdar, şehrdari, şehrvend, şehrevendi kelimeleri de şehir kelimesiyle aynı kökten türemiştir. 1
SANCI Kültür Edebiyat Sanat Dergisi, Sayı 26, 2024
Düşünen Şehir Dergisi, 2020
M üslüman düşünce geleneğinde antik yunan felsefesinin metinlerinin çevirisinden önce dinin teorik/inanç yönünü temellendirmeyi amaçlayan Usûlu'd-Din/Kelâm ve pratik/eylem boyutunu konu eden Usul-ı Fıkıh/Hukuk Felsefesi bağımsız bilimler olarak teşekkül etmiştir. Eflatun, Aristo ve Plotinus gibi Yunan ve Helenistik filozofların metinlerinin çevirisiyle birlikte Müslüman düşünürler yeni bir sorunla karşılaşmışlardır: Varlığa ilişkin bütüncül bir açıklama sunma iddiasında olan Kelâm bilimi ile Yunan metafiziği nasıl bağdaştırılabilir? Mükellefin fiillerine ilişen normatif hükümlerin kaynağını araştıran Fıkıh bilimi ile Yunan ahlak ve siyaset düşüncesi arasında hangi zeminde bir ilişki kurulabilir? Aynı zamanda bir kelâmcı olan, Bağdat'ta Beytü'l-Hikme'de yürütülen çeviri faaliyetlerinde aktif görev alan Kindî'nin felsefesi Aristo metafiziği ile İslam kelâmı arasındaki sentez girişiminin tipik bir örneğidir. İkinci Üstat (Muallim-i Sânî) lakabıyla anılan Fârâbî, farklı iki geleneğin karşılaşmasının beraberinde getirdiği imkân ve zaafları analiz ederek ortaya çıkan entelektüel gerilime çözüm üretmede öncü ve kurucu bir rol oynamıştır. Tanrı'nın metafiziğin konusu değil, amacı olduğunu söyleyerek bu konuda devrim niteliğinde bir yenilik ortaya koyacak olan İbn Sînâ'ya öncülük eden Fârâbî, kelam ve fıkıh geleneğinin birikimini felsefede nazari hikmet-amelî hikmet ayırımı ekseninde yorumlayarak bütüncül bir dünya görüşü ortaya koymayı başarmıştır.
Şehirler, vahye muhataptır insanlar gibi… Şehirler insanlar gibi uyanık, insanlar gibi uykudadır. Şehirlerin bazısı beyazdır, bazısı siyah, bazısı kırmızı, bazısı karanlıktır, bazısı ışık… Medine, daha Peygamber ona ayak basmadan, Kuba’da henüz “Bırakın devem gideceği yeri bilir” sözü ağzından çıkmadan ve “Ay doğdu Veda tepeleri üzerinden…” nağmeleri henüz Medineli Müslüman kadınların zılgıt seslerine boyanmadan bin beş yüz yıl Peygamberinden yoksun, Peygamberine hasret yaşadı. Nuh’un torunları, Amalika’nın kadınları, Yahudi çocukları, onun sokaklarında gezinirken ve Harran kitabelerinde ve Batlamyus’un yazılarında ve Babil Kralı Nabukadnezar’ın dilinde o, sadece Yesrib olmaya mahkûm oldu. Ta ki güneydeki Yemen’den ve Arim selinin önünden oraya göç etmiş olmaları nedeniyle gerçekte kendileri de birer muhacir olan Evs ve Hazrec, bu sefer kuzeyden küfür selinin önünden oraya göç edenlerin hicretine şahit olana kadar... Belki de daha İbrahim Peygamber Kâbe’yi inşa ederken, Medine’nin kaderi yazılmaya başlamıştı… İbrahim Peygamber Beytullah’ın her taşını koyarken, manen koymaktaydı Mescid-i Nebevi’nin taşlarını… Yoksa Allah Rasulü der miydi “İbrahim’in Mekke’yi kutsal ilan ettiği gibi ben de Medine’yi kutsal ilan ettim” diye…
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Yayınları, 2021
Allah; vahyin muhatabı kılarak değer verdiği insanın, vahiyler doğrultusunda kendisini inşa edebilmesi için hem kendi iç dünyasını hem de içinde yaşadığı mekânları yine bu vahyin ölçütlerinde imar etmesini ve düzenlemesini istemektedir.
Düşünen Şehir, 2021
Her sözün evveli bismillâhdır Mahlukın çün hâlıkı Allâhdır Revâdır ismini yâd itmek anıñ Kim andandır hayâtı cümle cânın Battal-nâme
ULUSLARARASI YEŞİL BAŞKENTLER KONGRESİ KİTABI THE BOOK OF INTERNATIONAL GREEN CAPITALS CONGRESS, 2018
Concept of city/town knows as a significant Concept that Express different meaning nearly every period of history. Concept of city/town was used as synonymy with civilisation when it was examined on progress of history. Spirituality is multiple meaning of spiritual Word that belongs to meaning, soul and heart or feelings. Also it means intangible related to faith. People that have beautiful spirituality influance on their environment. This influence spreads faster with effect of spiritual leaders, scholars, wises by force of belief and culture. There were spiritual leaders are associeted with their cities that resided in it. Like this; Bursa is called as "Emir Sultan", Nevşehir, is called as " Hac-ı Bektaşi Veli" and Konya is called as "Mevlana Celaleddin-i Rumi". There are mosques and schools of scholarship in the city center of spritüal structure. Scholars, mystics and men of spritulity were located in the city centerwith their englightener candle. Konya has adopted and sustained this understanding up until now from 12th century. Konya Metropolitan Municipolity has arronged for syposiums, prorammes and various tdudies about these topics. İn this article w ill be touched upon studies that has been mad efor spirituality of city by Konya Metropolitan Municipolity.
Osmanlı'da Şehir ve Cemiyetin yapısına değinilmiştir.
MS IX. Yüzyıldan itibaren Yunan felsefi-bilimsel mirasının İslam dünyasına aktarılmasına müteakip, İslam toprakları felâsife (filozoflar) olarak adlandırılan ve o güne değin bilinenlerden farklı bir âlim-yazardüşünür tipi olarak beliren kimselerin varlığına tanıklık etmiştir. Felâsifenin farklılığı sadece ele aldıkları konular bakımından değil, metodoloji (usûl) bakımından da dikkat çekiciydi. Başka bir ifade ile felâsifenin usûlü ile naklî bilimler olarak bilinen ve Fıkıh, Tefsir, Hadis ve Kelâm gibi geleneksel bilimlerin kullandıkları metod birbirinden farklı idi. Ele aldıkları sorunlar, kadîm Yunan filozoflarının ele almış olduğu varlık, insan, evren, Tanrı, siyaset, ahlak vb. sorunlardı. Kullandıkları yöntem bakımından da onlara bağlıydılar ( Arslan, 1996: 11) . Böyle olmasına rağmen felâsifenin eski Yunan filozoflarının yazdıklarını Arapçada yeniden üretmekten başka bir şey yapmadıklarını söylemek doğru olmaz. Elinizdeki kitabın diğer bölümlerinde bu konu daha ayrıntılı biçimde tartışıldı. Burada bir hususa değinmemiz gerekir. Müslüman filozoflar Yunan felsefesiyle Yeni Platoncu unsurların hakim olmaya başladığı, bir başka deyişle felsefenin Büyük İskender"in fetihleri sonucu dinsel, ruhçu-idealist unsurlardan, daha sonra gelen Stoacılar ve Yeni Pisagorcu felsefelerden etkilendiği bir dönemle karşılaşmışlardı. Diğer yandan Kindî, Farabi ve İbn Sina gibi filozoflar İslam vahyinin etkisinde olan bir kültürel ortamda yetişmişlerdi. Bu iki husus müslüman filozofların anlaşılmasında onların dayanmış olduğu dînîteolojik temelleri bilmenin önemini ortaya koymaktadır. Diğer yandan İslam"ın entellektüel mirasını sadece felâsifenin belli tarzdaki düşünsel faaliyetlerine hasretmek hakkaniyetli bir yaklaşım olamaz. Tarihsel gerçeklik göz önüne alındığında, özellikle kelam ve tasavvuf alanındaki çalışmaların, duruma göre İslam hukuku ve dille ilgili çalışmaların da bu mirasa dahi edilmesinin gereği ortaya çıkar. Bu bölümde İslam kelamının felsefe ile olan ilişkisine, kelam ilminin hangi bakımlardan felsefí düşüncenin ilgi odağı olabileceğine ve hangi bakımlardan ondan ayrılacağına değineceğiz. Batıdaki felsefe teoloji ilişkisinin ele alınmasından sonra, kelamın ortaya çıkışı ve sonraki dönemlerdeki durumu, Ehl-i Sünnet Mutezile kelam ekolleri, İslam felsefesindeki kelâmî arka plan ve "felsefî kelam" faaliyetleri de bu yazıda ele alınacak diğer konulardır.
Düşünen Şehir Dergisi, 2019
İslami ideal ve tahayyülü toplumsal tasavvura taşıma imkânı sunan fıkıh, Müslümanların günlük hayat ile kültürel süreçlerde karşılaştıkları problemleri ilahî ilke ve prensipler içerisinde çözüme kavuşturan ve anlamlı kılan özel bir bağlamdır. Bir başka deyişle fıkıh, bir din ve medeniyet olarak İslam'ın kişisel ve toplumsal hayatı nihâi, istikrarlı bir düzene göre inşa ettiği aşkın boyutlu dilidir. Muhtevasını ve biçimini İslami ontoloji ve epistemolojinin belirlediği bu dil, toplumsal düzlemde Müslüman sosyal pratiğinin kodlarını içerir. Fıkıh böylece süreç içinde gelişen yöntemleri ile bireysel ve sosyal hayatı, toplumsal ilişkileri ve kültürel dünyayı özel bir meşruiyet çerçevesine yerleştirir. Fıkhın bu meşruiyet sağlayıcı işlevi ise zaman ve mekân gibi varlığı etkileyen iki temel unsurla içkin ve aşkın boyutlarında bir etkileşime girmesini kaçınılmaz kılar. Bu yazıda Müslüman kültürlere göre değişen şehirlerde ve sosyal yaşam formlarında fıkhın dinamik düzenleyici etkileri anlama konusu yapıldı. Şehir ve fıkıh ilişkisinin tarihsel gelişimi, teolojik ve sosyolojik yansımaları dönüşen günlük hayat dinamiği olarak okundu. Bir kültür ve yaşam çevresi olarak şehir hayatında üstlendiği işlevler, kültürel süreçler ve sosyal kesimler üzerinde
Kocatepe İslami İlimler Dergisi, 2023
During the last twenty years, Turkey has considerably proceeded in higher education and established at least one university in each province. By the increase in the number of universities, university preferences of students have started to gain importance and triggered competition among the universities. Particularly since the 1990s, it has been come up the studentization of Anatolian cities and the transformation of cities into university cities. Many studies on this issue point to this phenomenon. In this process, the city has emerged as an important factor in students' university preferences. In general regard, universities and cities are important interaction network. They also have a function such as contributing to the city's cultural capital, intellectual development, economic development, technological development and many other areas as well as their main purpose of research, education and training. On the other hand, universities are also affected by the structure that creates the dynamics of the city. In this context, it is well-known and revealed that the city where the university is located and the perception of that city have significant functions in preferences of students. Therefore, the student's perception of the city also affects their university choice and perception. The main purpose of this study focusing on the perceptions of Afyonkarahisar of Afyon Kocatepe University students is to reveal the current conditions by measuring the perception while determining the importance of the effective factors in their perceptions of Afyonkarahisar and offering advice and suggestions in order to take the necessary steps to make their perceptions more positive. The study has been carried out by using the questionnaire technique of quantitative research methods. The quantitative research methods have been preferred because the research intents to make a general assessment of the students' perception of the city. It is thought that quantitative research is accepted as the most appropriate method to reach generalizations and test hypotheses. The prepared questions have been sent to the students over the internet. In the scope of the research a questionnaire form has been prepared by examining the scales for city perception used in studies conducted in different cities of our country and the world, and taking into account the socio-cultural, physical and geographical characteristics of Afyonkarahisar. The prepared questionnaire also includes a 5-point Likert scale (1 "I strongly disagree", ... 5 "I totally agree"), which measures students' perceptions of Afyonkarahisar as well as their demographic characteristics. While the universe of the work is all students who have studied at Afyon Kocatepe University in the previous years, who are currently studying and who will study in the coming years; the sample of the work is all of the students who participated in the survey on a voluntary basis among the students studying in the spring semester of the 2019-2020 academic year. In the analysis of the data, CHAID (Chi-Squared Automatic Interaction Detection) analysis that gives a visual result in the form of a tree graph has been used to determine the factors that affect the students' perception of the city as well as descriptive statistics. The obtained data has been collected through an electronic questionnaire with the participation of totally 16209 students and analyzed through the SPSS program. In the study, first of all, is introduced theoretical background on the subject and then the findings examined and at last the data obtained has been interpreted in the conclusion part. At the end of the research, it has been concluded that Afyonkarahisar city has broadly been perceived some gastronomic features such as cream, sujuk, Turkish delight but it has a negative image in economy, infrastructure, security. Also, these consequences are shared by the research of Özdemir and Karaca in the previous years. When considered other studies in the literature, this finding actually stands out as a common consequence in medium-sized cities like Afyonkarahisar. Keywords: Afyonkarahisar, University Student, Perception of City, Studentization of the City, Image of the City
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.