Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
…
9 pages
1 file
Arapça bir kelime olan hezl sözlUklerde "şaka, latife yapmak, eğlenmek" manalarına ge-lir. Aynca "şaka, mizah, latife, alay ve eğlence" manalarında da kullanı. lır. Hezlin bir başka manası da "Sözün ne hakiki manasının ne de mecazı manasının kastedilmesidir. Cidd'in zıddı dır."1 Bedı' ıstılahlanndan sayılan 2 hezlin temel amacı ciddi bir konuyu mizah yardımıyla çarpıcı bir şekilde anlatmaktır.3 Ancak Klasik Arap ve Fars edebiyatlarında komiğin ne şekilde elde edileceği ve sınırlarının ne ~lacağı hakkında kesin bir hüküm yoktur. Yani hezl amacıyla irad edilmiş bir sözün veya şiirin edebe uygun olması ve müstehcenlik içermemesi gibi niteliklere sahip buluı_ıması gerekip gerekmediği halledilmiş bir mesele değildir. Bu durum genellikle hezli birbirinden zıt iki sahaya yaklaştırmakta, bazen hiciv, bazen de mizah yerine kullanılmasına sebep olmaktadır. 4 Aynı karışıklık Divan edebiyatı için de geçerlidir. Divan edebiyatında bu karışıklığı ortadan kaldırma ve mizah ve hiciv sahasında yazılmış eserleri tasnif etme amacını güden bir çalışmada hezl "alay ederek küçük düşürme" olarak tarif edilmiş ve alt kademesine ta'riz (sataşma), üst kademesine ise zem (kınama), hiciv ve şetm ve kadh (sövgü) konınuştur.5
2022
Bu çalışma; Osmanlı modern bürokrasisinde ayrıksı bir kurum olan Düyûn-ı Umûmiye İdaresi’ni, kapitalizmin yayılma sürecinde taşıdığı işlev açısından incelemektedir. Osmanlı iktisat tarihi ve Osmanlı maliyesi açısından incelenmiş olsa da İdare’nin düşünsel ve ideolojik etkisi fazlaca araştırılmamıştır. Dünya-Sistemleri Analizi, çalışmanın teorik zeminini oluşturmaktadır ve bu bağlamda kapitalizm, bir dünya-ekonomi olarak anlaşılmaktadır. Kapitalist sistemin işleyişini meşrulaştıran düşünsel bütün olan jeokültür, sisteme entegre olan ülkelerin yönetici tabakası arasında yayılmaktadır. Çalışmanın temel argümanı, kapitalist jeokültürün Osmanlı kadrolarındaki taşıyıcılarından birinin Düyûn-ı Umûmiye İdaresi olduğudur. İdare’ye bırakılan sektörlerde gösterilen yönetim tarzı, karar alma süreçleri ve personel belirleme politikası adeta Osmanlı üst düzey bürokrasisi için kapitalist jeokültür dersi niteliğindedir. Düyûn-ı Umûmiye’ye bırakılan tüm gelir kalemlerinde düzenli ve oldukça önemli artışlar yaşanması yönetim süreçlerini dikkat çekici kılmaktadır. This research analyzes the Ottoman Public Debt Administration, a unique institution within the Ottoman modern bureaucracy, in terms of its role in the expansion of capitalism. While the Administration has been examined in the context of Ottoman economic history and finance, its intellectual and ideological impact has received less attention. Using World-Systems Analysis as a theoretical framework, this study conceptualizes capitalism as a world-economy and examines the role of the Ottoman Public Debt Administration in disseminating the geoculture of capitalism, which refers to the intellectual framework that legitimizes the functioning of the capitalist system, among the ruling class of countries integrated into the system. The main argument of the research is that the Ottoman Public Debt Administration served as a carrier of capitalist geoculture within the Ottoman bureaucracy. The management style, decision-making processes, and personnel recruitment policy of the sectors under the Administration's jurisdiction were akin to a lecture on capitalist geoculture for the Ottoman high-level bureaucracy. The regular and significant increases in all income items under the Administration's jurisdiction also highlight the significance of its management processes.
Öz Millî bilinç, bireyin var olduğu toplumu tanıması ve kendine bir yer edinmesini ifade eder. Bu bütünlüğün varlık nedeni, mevcut yaşam tasarımını oluşturan değerler dizgesini ve bu bilincin oluşturduğu birlik ve beraberliğin bireyin duyu dünyasında kalıcı bir hâle gelecek şekilde yer edinmesini sağlamaktır. Yazarlar ve yaratıcısı oldukları eserler, bağlı oldukları milletin ortak değerlerini yansıtarak toplumların doğrudan ya da dolaylı olarak sözcüsü olma niteliğini taşırlar. Türk edebiyatının bazı dönemlerinde millî bilincin merkeze alındığı kimi eserler vücuda getirilmiştir. Halime Kaptan ve Vatan Yahut Silistre adlı eserlerin ortak izleklerinden biri millî bilinçtir. Namık Kemal tarafından 1872 yılında yazılmış olan Vatan Yahut Silistre adlı tiyatro eseriyle, Rıfat Ilgaz'ın 1972 yılında yayımladığı Halime Kaptan romanı, toplumun millî bilincine ilişkin bir asırlık süre içindeki devinimini karşılaştırmaya olanak tanır. Çalışmada, bu iki eser üzerinden millî bilincin ve bu bilinci var eden değerlerin zamanla gösterdiği gelişim ve dönüşümün izleri kurgusal düzlemde incelenmiştir. Karşılaştırmaya dayanan değerlendirmeler sonucunda, çalışmaya konu olan iki eserdeki millî bilinci oluşturan kimi temel değerlerin bir asırlık zaman dilimine meydan okuduğu, kolektif şuurun karşısında duran bazı davranış ve düşüncelerin tarihin her döneminde çeşitli değer çatışmalarına yol açtığı, bu fikir ayrılıklarının ise uzun vadede toplumun pozitif gelişimine katkı sunduğu anlaşılmıştır.
OĞUZ TÜRKÇESİ ARAŞTIRMALARI, 2019
Edebiyatımıza birçok dalda katkı sağlamış olan Sabahattin Kudret Aksal, erken Cumhuriyet sonrası edebiyatımızın kıymetli yazarlarındandır. Gerek şiir gerek tiyatro gerek hikâyelerinde birçok defa taltif edilen yazar, Sait Faik Ödülü'nü 1955 yılında Gazoz Ağacı ile alır. 1956 yılında yazdığı Yaralı Hayvan adlı hikâyesi ile de 1957 yılında Türk Dil Kurumu Sanat Ödülü kendisine takdim edilir. Ayrıca, Ev ve Ölü adını verdiği hikâyesini 1985 yılında kaleme alır. Ev ve Ölü ile Vav'lar isimli hikâyeleriyle ENKA Ödülleri'ne katılan yazarın Vav'lar hikâyesi burada ödül alır. Böylece Ev ve Ölü de onun meşhur hikâyeleri arasında yer edinir.
Ne harâbî ne harâbâtîyim Kökü mazide olan âtîyim." ~Yahya Kemal Beyatlı Yahya Kemal'in Yaşamına Genel Bir Bakış İnsanoğlu dünyaya geldiğinde hamdır. Başına acı-tatlı olaylar gelir kimi zaman pişer kimi zaman çürür. Yahya Kemal, asrının çalkantılı zamanlarında doğmuş, zor bir çocukluk geçirmiş ama yaşadıklarıyla pişmiş bir şairdir. Uğruna kanların döküldüğü, devletlerin birbirine düştüğü bir şehrin, İstanbul'un şairidir. İstanbul'un ebedi sesidir. 2 Aralık 1884'te Üsküp'te büyükannesi Âdile Hanım'ın konağında doğmuştur. Asıl adı Ahmed Âgâh olan Yahya Kemal her çocuk gibi ilk tahsilini ailesinden almıştır. Annesi Leskofçalı İsmail Paşazade Dilaver Bey'in kızı Nakiye Hanım, babası bir süre belediye reisliği de yapmış olan adliye memuru Nişli İbrahim Naci Bey'dir. Üsküp'te geçen bu çocukluk ve ilk yetişkinlik yılları Yahya Kemal'i meydana getiren Ahmed Âgâh'ın yıllarıdır. İlköğrenim yıllarından sonra ailecek Selanik'e taşınmış olsalar da Nakiye Hanım'ın hastalanması üzerine yine ailecek Üsküp'e dönerler ne yazık ki bu dönüş bir çare olmaz ve Yahya Kemal veremden annesini kaybeder. Bir süre sonra babasının yeniden evlenmesiyle ailesinin yanından ayrılır ancak bu ayrılık uzun süreli olmaz hastalandığı için geri dönmek zorunda kalır. Üvey annesi ile babası arasında yaşanan anlaşmazlık nedeniyle İstanbul'a gönderilen Yahya Kemal Jön Türklerin ve Avrupa'nın vadettiği ışığın etkisinde kalarak 1903'te kaçarak Paris'e gitmiştir. Paris yıllarında hem Jön Türkler ile tanışan hem de siyasal bilimler alanında eğitim alan Yahya Kemal, Albert Sorel'den etkilenerek Türk Tarihi'ne yönelmeye başlamıştır. Burada geçirdiği dokuz yılın ardından tarihe bakışı, şairliği ve kişiliği gelişerek değişir. 1913 yılında İstanbul'a geri dönen yazar ölümüne değin Türk milletine ve Türk kültür yaşantısına hizmet etmiştir.
Alevi inancı, ocak ve dedelik kurumlarının varlığıyla meşru zeminini oluşturmaktadır. Cemler, Alevi inancının temel eylem mekanizmasını meydana getirirken, kurban ise söz konusu ritüellerin işletim sistemi olarak görülmektedir. Kurban ister kanlı ister kansız olsun, cemin merkezinde yer almaktadır. Çalışmanın temel hipotezi, Alevilikte kurbanın cem erkânı içinde merkezi ritüel uygulama olmasıdır. Bu doğrultuda, gerek alan araştırmasından gerek literatür taramasından elde edilen bilgiler üzerinden inceleme yapılması planlanmıştır. Çalışmada, yapının varlığını işlevsel mekanizmanın olmasıyla açıklayan ve işlevsiz bir yapının yok olmasının muhtemel olduğunu ileri süren yapısal-işlevsel yöntem kullanılmıştır. Dolayısıyla bir yandan Alevilikte kurban ritüeline farklı yöntem kullanarak inceleme sağlanacak, diğer yandan söz konusu inancın içerisinde kurban ritüelinin konumu görülecektir. Söz konusu düşüncelerden hareketle çalışmada iki yönlü amaç gözetilmiştir. Birincisi, kurban ritüelinin Alevi inancı bağlamındaki işlevsel durumu ve yapıya etkisi, ikincisi ise Eski Türk inancı ve Alevilikte icra edilen kurban ritüelinin değişim-dönüşümüdür.
The Journal of Academic Social Science Studies,, 2020
Karikatür, doğası gereği kusurları açığa çıkarmak üzerine kurulmuş incitici bir sanat dalıdır. Karikatürün amacı toplumsal bir farkındalık ve duyarlılık oluşturmaktır. Sanatın bu dalı hem yergi hem de övgü içerir. Yergi, hoşnutsuzluktan kaynaklanır. Övgü ise doğru olduğu düşünülen şeye hak vermektir. Ancak karikatüristler dönem dönem iktidarların baskısı altında kaldıklarından işlevlerini tam anlamıyla yerine getiremez, özgürce muhalefet yapmalarına izin verilmez. Bilim ve sanatın tüm dallarında olduğu gibi karikatür de özgürlük ortamında gelişir. Özgürlük, ilerleme ve gelişimin formülüdür. Korku ve baskı, nefret ve şiddete neden olur. Hiçbir toplumsal sorun yıkıcı davranışlarla çözülemez. Sadece bir süreliğine gizlenebilir. Bastırılan duygular zamanı geldiğinde daha güçlü bir şekilde ifade edilir. Gerçekten de her dönem durum böyledir. Bu makalede Akbaba Dergisinde yayımlanmış olan Hüseyin Cahit Yalçın karikatürleri incelenmiştir. Dergide yayımlanan karikatürlerden bazıları çalışmamıza dahil edilmiştir. Karikatürlerden anlaşıldığına göre yazarın hayatı sıkıntılarla doludur. Cesur söylemlerinin bunun üzerinde büyük etkisi vardır. Politik yazılarının bazıları tepki toplamıştır. Bu nedenle mahkemede yargılanmıştır. Zaman zaman sürgün hayatı yaşamıştır. Milletvekili de olmuştur. Gazete ve dergi çıkarmıştır. Gazeteci ve politikacı olduğundan dolayı popüler biridir. Dergide onun birçok karikatürü vardır. Karikatürler adeta yaşamının önemli olaylarını yansıtan belgeler gibidir. Yazar, söylemleriyle karikatürlerde hem olumsuz eleştirinin hedefi olmuş hem de üstat kabul edilmiştir. Abstract Caricature is a hurtful art branch based on revealing flaws by nature. The aim of cartoon is to create a social awareness and sensitivity. This branch of art includes both satire and praise. Satire results from discontent. The praise is to give the right to what is thought to be true. However, since the cartoonists are under the pressure of the government from time to time, they cannot fully fulfill their functions and are not allowed to oppose freely. As in all branches of science and art, cartoon also develops in an environment of freedom. Freedom is the formula for progress and development. Fear and oppression cause hatred and violence. No social problem can be solved with destructive behavior. It can only be hidden for a while. The suppressed emotions are expressed more strongly when the time comes. Indeed, this is the case in every period. He published newspaper and magazine. In this article, the caricatures of Hüseyin Cahit Yalçın, published in Akbaba Magazine, were examined. Some of the cartoons published in the magazine are included in our study. As understood from the cartoons, the life of the author is full of troubles. Their bold discourse has a big impact on this. Some of his political writings have gathered reactions. Therefore, he was tried in court. From time to time he lived exile life. He also became a deputy. He is a popular person because he is a journalist and politician. He has many caricatures in the magazine. Cartoons are like documents reflecting the important events of his life. The writer, with his discourses, was both the target of negative criticism and accepted as a master.
edergi.sdu.edu.tr
Özet: Çalışma, Kasnak Meşesi Tabiatı Koruma Alanı içerisinden seçilen meşe, otsu bitkiler ve dere yatağı habitatlarında 2005 ve 2006 yıllarında Nisan-Ekim aylarında 15 günlük periyotlar ile gerçekleştirilmiştir. Çalışma sonucunda yukarıda bildirilen habitatlardan çukur tuzak yöntemiyle Carabidae familyasına ait 9, Tenebrionidae familyasına ait 3 tür olmak üzere toplam 12 tür kaydedilmiştir. Shannon ve Simpson çeşitlilik indekslerine göre çalışılan habitatlar içinde otsu bitkiler habitatı en zengin habitat olarak belirlenmiştir. Her iki çalışma yılında da bütün habitatlardan örneklenen Dailognatha quadricollis (Brullé) ve Pimelia subglobosa (Pallas) sırasıyla %45 ve %24'lük dominansi değerleri ile en bol türler olarak saptanmışlardır.
Öz: Türk dünyasının bin senelik destan geleneğini, tarihini ve kültürünü barındıran Manas Destanı, Kırgızların, Eski Türk boylarının kültür olgularını, arkeolojik buluntularını araştırmada bir kaynak olabilmektedir. Bunun yanında Eski Türk arkeolojik buluntuları içerisinde bugüne kadar taşıdığı sembolik anlamı bilinmeyen, görevi tespit edilemeyen bulguların sayısı az değildir. Öyle arkeolojik bulguların birisi Moğolistan'da bulunan Şiveet Ulaan mezar külliyesindeki kuzulu koyun heykelidir. Söz konusu heykel çalışmalarda daha çok koç / koyun heykelleri kapsamında ele alınarak koyun / koç kültü içerisinde açıklanmıştır. Biz de bu makalemizde söz konusu heykeli Manas Destanı'nda, kırk çoronun Manas'a gelip birleşmeleri anlatılırken geçen 'koy kazına kozuluu (kuzulu koyun hazinedir)' tabirinin aracılığıyla açıklamaya çalıştık. Anahtar Sözcükler: Manas Destanı, Şiveet Ulaan mezar külliyesi, kuzulu koyun heykeli, maiyet, bolluk. The Sculpture of The Lambed Sheep in The Shiveet Ulaan Burial Mausoleum and Manas Epic Abstract: Manas Epic that contains a thousand-year epic tradition, history, culture and world view of the Turkic world in itself can serve as a source for investigating cultural phenomena and archaeological findings of Kyrgyz people as well as the Old Turkic tribes. Among the archeological findings are those whose function and symbolic meaning have not been determined yet. One such archaeological finding is the sculpture of the lambed sheep in the Shiveet Ulaan burial mausoleum in Mongolia. In this article, we tried to explain this statue through the phrase of 'koy kazına kozuluu (lambed sheep is a treasure)', which was used when narrating the journey of forty heroes who came together in Manas in the Epic. Giriş Hem hacmi hem de içeriğinin zenginliği açısından dünyanın en büyük destanlarından birisi sayılan Manas Destanı sadece Kırgızların değil, Eski Türk boylarının da kültürünü, inancını, dünya görüşünü, tarihini ve toplum düzenini yansıtan bir destandır 1. Çünkü Kırgızlar, VII-IX. asırlar arasında kullandığı Köktürk yazısını unuttuğu ve Türk dünyasına daha sonra kazandırılan Arap yazısını belirli nedenlerle (yarı göçebe hayat tarzı sürmesi, önemli kültür ve siyasi merkezlerden uzak kalması vb.) yaygın olarak kullanmadığı için kültürünü, dünya görüşünü, tarihini, önemli tarihî olaylar hakkındaki görüşlerini sözlü edebiyat ürünlerinde,
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
KAĞIZMANLI RECEP HIFZI’NIN ŞİİRLERİNDE TABİAT ve MEKÂNA DÖNÜŞ, 2018
SABAHATTİN KUDRET AKSAL’IN “HOVARDA” ADLI ÖYKÜSÜNE YÖNELİK GÖSTERGEBİLİMSEL BİR ÇÖZÜMLEME, 2018
İlahiyat Bilimlerinde Makasıd II, 2023
Akademik Platform İslami Araştırmalar Dergisi, 2022
Uluslararası Sanat ve Estetik Dergisi, 2019
VATAN YAHUT SİLİSTRE'DE VATAN KAVRAMI, 2005