Academia.edu no longer supports Internet Explorer.
To browse Academia.edu and the wider internet faster and more securely, please take a few seconds to upgrade your browser.
2015, DEDE KORKUT Türk Dili ve Edebiyatı Araştırmaları Dergisi
https://doi.org/10.25068/dedekorkut67…
16 pages
1 file
Abdülaziz devri mirasyedisi olarak tabir edilen müsrif ve keyif ehli Hayrullah Efendi (1818-1866), bir hekimbaşı ve aynı zamanda tarihçidir. Babası, 1854'te vefat etmiş Hekimbaşı Abdülhak Molla'dır. "Hekimbaşılar" olarak tanınan köklü bir aileden gelir. Tanzimat döneminin ilk seyahat kılavuzu olarak bilinen Yolculuk Kitabı'nı (Avrupa Seyahatnamesi) yazmıştır. Ancak, kendisi daha çok Abdülhak Hamit Tarhan'ın babası olarak tanınır. Lükse düşkün olan Hayrullah Efendi'nin yaşam tarzı, 1870'li yıllarda yayımlanan ilk dönem mizah gazetelerindeki şık beyleri (centilmenler\sivilizeler) hatırlatır. Mirasyedi olmaları ile öne çıkan bu beyler, lüks tüketim alışkanlıkları, borçlanmaları ve parasızlıkları ile mizah gazetelerinin hedefi haline gelmişlerdir. Bu yazıda, Hayrullah Efendi'nin yaşam tarzı ile mizah gazetelerine yansıyan şık beylerin durumları karşılaştırılarak, benzer ve farklı yönleri ele alınacaktır. Anahtar Kelimeler: Hayrullah Efendi, Şık beyler, sivilize, centilmen, mizah. Abstract Hayrullah Efendi(1818-1866) ,who was a self-indulgent spendthrift during the reign of Abdülaziz,was also a historian and the head physcian.Hekimbaşı Abdülhak Molla,who died in 1854 ,was his father.Hayrullah Efendi was a descendant of rooted "Hekimbaşılar" family.He wrote "Yolculuk Kitabı(Avrupa Seyahatnamesi)" which is the first trip guide in Tanzimat reform era.However,he is more well-known as Abdülhak Hamit Tarhan's father.His luxury addict life style reminds of the gentlemans(civilised men or "şık beyler") who were mentioned in the first humour newspapers that were published in Tanzimat reform era in 1870s.These spendthrift gentlemans were targeted by the humour newspapers due to their luxury addiction,indebtedness and poverty.In this article,Hayrullah Efendi's life style and the situation of the gentlemans which were mentioned in the humour newspapers are going to be compared with each other properly.Therefore, similar and dissimilar aspects are going to be addressed.
makale, 2013
Osmanlı’da nazmen kaleme alınmış eserler arasında hukûkî bir konum taşıyan fetvâlar da yer almış ve bazı şeyhülislâm veya müftüler kendilerine nazmen sorulan sorulara aynı şekilde cevap vermişlerdir. Çok da yaygın olmayan bu şekil belli zaman, çevre ve kişilerle sınırlı kalmış ise de, Osmanlı’da bu konuda bir geleneğin oluştuğu görülmektedir. İlk örnekleri 16.yüzyılın ikinci yarısında görülen bu fetvâlara 17-18. yüzyıllarda da rastlanmış, 19.yüzyıldan itibaren ise örnekleri çok azalmıştır. Bu fetvâların ilk örneklerinin Kanûnî ve II.Selim dönemlerinde 30 yıl şeyhülislâmlık yapmış olan Ebussuûd Efendi ile başladığı söylenebilir. Manzum fetvâlar Klasik Türk Edebiyatı içinde de original bir tür olarak ele alınabilir. Fetvâ kelimesi Arapça feta kökünden türemiş ve müşkil bir meselenin güçlü bir cevapla çözülmesini anlatmış, iftâ ise bir meselenin hükmünün araştırılarak ortaya konulmasını ifade etmiştir. Osmanlı’da manzum fetvâlar her biri bir divan şairi olan şeyhülislâm veya müftülerin kaleminden çıkmış olup, bu şeyhülislâmların en başta geleni padişah hocalığı ile şeyhülislâmlığı aynı anda yürüten, tarihçi ve müderris Hoca Sadeddin Efendi’dir. Bu makale de onun tespit edilen manzum fetvâları tanıtılmaktadır.
Öz Lâle Devri hem edebiyatçıların hem de tarihçilerin üzerinde araştırma yaptığı ilginç bir süreçtir. Bu on iki yıllık tarih dilimi pek çok yönü ile hâlâ aydınlatılamamıştır. Özellikle bu devrin bir " yeniden diriliş çabası mı " yoksa " çöküş sebebi mi " olduğu hususunda tartışmalar devam etmektedir. Elimizdeki Fâiz Efendi ve Şâkir Bey Mecmuası bu konuda son derece sübjektif birtakım yorumları içeren bir şiir mecmuasıdır. Bu mecmua, özellikle günü gününe, devrin şiirlerini not etmesi yönünden önemlidir. III. Ahmed ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa için yazılan yüzlerce şiiri bu eser kayıt altına almıştır. Fâiz Efendi ve Şâkir Bey bu mecmuayı birlikte oluşturmuşlar ve adeta dönemin olaylarının o gün nasıl yorumlandığını tespit etmişlerdir. Bu mecmuada tespit ettiğimiz pek çok şiir, Lâle Devri'nde gerçekleşen önemli savaşlar üzerinedir. Bu yıllarda yapılan İran savaşları adeta adım adım şiirlerle anlatılmış; savaşların şairler ve halk üzerindeki etkisi ortaya konmuştur. İran ve Azerbaycan sahasındaki önemli başarıların altı çizilen bu tarih manzumelerine son beyitlerinde düşülen ebcedli tarihler ile ayrı bir anlam ve işlev yüklenmiştir. Bu manzumelerin sonunda düşülen ebcedli tarihler, edebiyatçıların ve tarihçilerin tekrar ele almaları gereken en ilginç ve önemli unsurlardan biridir. Öznel bir bakış açısı ile de olsa Osmanlı-İran savaşlarının ve barışlarının Lâle Devri sürecindeki yansımalarını gözler önüne seren bu şiirler, devrin ünlü
Studies of the Ottoman Domain, 2011
Ahmed Efendi, was an administrator in Sinop towards the middle ofthe XIXth century. His activities led to antagonistic attitudes amongsome wealthy people in the region. Finally, Ahmed Efendi, was killedon June 7, 1854. According to the legal struggle launched by hisfamily, the person, aiding and abetting the murderer, the murderer andat last the instigators of the murder had been captured andpunished.However, this horrible event was engraved in the memoriesof the members of the Velioğulları family and passed over fromgeneration to generation, who used to live at the Zaviye village inAyancık, province of Sinop, but now living at various parts of Turkeybecause of professional achievements and conditions. Starting fromthis family heritage, which preserved its presence as an oraltransmission, it is aimed to present a sample case study for amateur orprofessional researchers who are interested in the history of theirancestors by investigating the event according to the reflections in thearchive documents.
Klasik Türk edebiyatında yerleşim yerleri hakkında bilgi veren türlerden biri olan menzil-nâmeler, çeşitli yerleşim yerleri arasında yapılan seyahatlerde konaklanılan menziller hakkında manzum veya mensur şekilde kaleme alınmış olan eserlerdir. Büyük çoğunluğu 17. ve 18. yüzyıllarda yetişen şairler tarafından yazılan bu türde eser sahibi olanlardan biri de Seyyid Yahyâ Vâkıf Efendi'dir. 18. yüzyılda çeşitli resmî görevlerde bulunmuş bir devlet adamı olan Vâkıf Efendi, aynı zamanda şairliğiyle de tanınmıştır. 1736 yılında Halep kadılığına atanan Vâkıf, bu görev yerine giderken yol güzergâhında konakladığı menziller hakkında kaside nazım şekliyle bir menzil-nâme kaleme almıştır. 74 beyitten müteşekkil olan ve devrin şeyhülislâmı Seyyid Mustafa Efendi'ye sunulan bu kasidede şair, İstanbul-Halep güzergâhındaki 34 menzil hakkında ayrıntıya girmeden bilgi vermiştir. Bu çalışmada bir tür olarak menzil-nâmeler hakkında genel bir değerlendirmede bulunulmuş, bu türe örnek teşkil eden Vâkıf'ın Halep Menzil-nâmesi'nin şekil ve muhteva özellikleri üzerinde durularak eserin çeviriyazılı metnine yer verilmiştir.
Within the Faiz Efendi and Sakir Bey’s Mecmuah, The Tulip Age Wars and Peace (With Ebced Account History Poems), 2017
Lâle Devri hem edebiyatçıların hem de tarihçilerin üzerinde araştırma yaptığı ilginç bir süreçtir. Bu on iki yıllık tarih dilimi pek çok yönü ile hâlâ aydınlatılamamıştır. Özellikle bu devrin bir "yeniden diriliş çabası mı" yoksa "çöküş sebebi mi" olduğu hususunda tartışmalar devam etmektedir. Elimizdeki Fâiz Efendi ve Şâkir Bey Mecmuası bu konuda son derece sübjektif birtakım yorumları içeren bir şiir mecmuasıdır. Bu mecmua, özellikle günü gününe, devrin şiirlerini not etmesi yönünden önemlidir. III. Ahmed ve Nevşehirli Damat İbrahim Paşa için yazılan yüzlerce şiiri bu eser kayıt altına almıştır. Fâiz Efendi ve Şâkir Bey bu mecmuayı birlikte oluşturmuşlar ve adeta dönemin olaylarının o gün nasıl yorumlandığını tespit etmişlerdir. Bu mecmuada tespit ettiğimiz pek çok şiir, Lâle Devri'nde gerçekleşen önemli savaşlar üzerinedir. Bu yıllarda yapılan İran savaşları adeta adım adım şiirlerle anlatılmış; savaşların şairler ve halk üzerindeki etkisi ortaya konmuştur. İran ve Azerbaycan sahasındaki önemli başarıların altı çizilen bu tarih manzumelerine son beyitlerinde düşülen ebcedli tarihler ile ayrı bir anlam ve işlev yüklenmiştir. Bu manzumelerin sonunda düşülen ebcedli tarihler, edebiyatçıların ve tarihçilerin tekrar ele almaları gereken en ilginç ve önemli unsurlardan biridir. Öznel bir bakış açısı ile de olsa Osmanlı-İran savaşlarının ve barışlarının Lâle Devri sürecindeki yansımalarını gözler önüne seren bu şiirler, devrin ünlü şairleri tarafından yazılabildiği gibi adı duyulmamış ve sadece çalışmamızda zikredilen şairler tarafında da yazılabilmiştir. Çalışmamızda, Lâle Devri’ndeki Nemçe Sulhu ve Osmanlı-İran savaşlarının kronolojik sırayla edebî ve ebcedli anlatımları gözler önüne serilecektir. Anahtar Kelimeler: Lâle Devri, Osmanlı İran Savaşları, Ebced, Fâiz Efendi ve Şâkir Bey Mecmuası, Divan Şiiri. The Tulip Age is an interesting process that researches both literary and historians. These twelve-year history slices have not yet been elucidated in many ways. Particularly, debates continue as to whether this age is a "resurrection effort" or "the cause of the collapse". Faiz Efendi and Şakir Bey’s Mecmuah is a poem mecmuah (magazine) containing the most subjective comments on this subject. This magazine is especially important for the day of the day, because it notes the poems of those days. Hundreds of poems written for III. Ahmed and Nevşehirli Damat İbrahim Pasha have recorded this work. Faiz Efendi and Şakir Bey formed this magazine together and found out how the events of the period were interpreted that day. Many poems we have identified in this magazine are about the important wars of Tulip Age. The Iranian wars made in these years have been told with poetry almost step by step; The effects of wars on poets and people are revealed. The history of Iranian and Azerbaijan highlighted the important successes of this history because it contains important ebced calculations. The history records of ebced at the end of these columns are one of the most interesting fields that the writers and historians should reconsider. Even with a subjective point of view, these poems, which reveal the process of Tulip Age of the Ottoman-Iranian wars, have not been spoken by the famous poets of the period and can only be written by the poets mentioned in our work. In our work, Tulip Age period will reveal the literary expression of Nemçe Peace Treaty and the Ottoman-Iranian wars in chronological order. Keywords: Tulip Age, Ottoman Persian Wars, Ebced, Faiz Efendi and Şakir Bey Mecmuah, Ottoman Poetry.
Özet nsan zihninde varlıklar birbirinden bağımsız değildir ve zihnimizin bir yansıması olan söz varlığımızda da dil göstergeleri birbirinden bağımsız bulunamamaktadırlar. Dil göstergeleri arasındaki bu ilişki, söz varlığının geneli için kavram alanlarını, bir metnin bağlamında kazandığı yeni anlamları için ise sözcük ağlarını oluşturmaktadır. Tümüyle bir dilin söz varlığının kavram alanını çıkarmak, o dilin kavramlaştırma gücünü ve nesneleri kavramlaştırma yöntemine yansıttığı bakış açısını bize gösterirken bir eserin barındırdığı kavram alanlarını çıkarmak o eserin konusunu anlamamızı sağlar. Eserdeki sözcük ağları ise eserde verilmek istenen duygu, işlenen konular ve tema hakkında bize çıkarımlar yapma imkânı sunmaktadır. Eş zamanlı bir yöntem izlediğimiz bu çalışmada, Behçet Necatigil'in Mayıs 1955 tarihli 'Kan' şiirinde yer alan kavram alanları ile sözcük ağları tespit edilecektir. Şiir konusunu ele alış biçimi ve temasını işleyiş yönüyle zengin kavram alanlarından ve sözcük ağlarından oluşmaktadır. Şiirde varlığı tespit edilen başlıca konular kan kavramı üzerinden kalıtım ve kalıtımın bir alt konusu olan taşıyıcılıktır. Şiirin teması ise insanoğlunun yaradılışının bir genel görünümü, panoramasıdır. Çalışmada kavram alanları ile sözcük ağlarının şiirdeki konu ve temanın şekillenmesinde ne şekilde rol oynadığı da tespit edilmeye çalışılacaktır. Anahtar Kelimeler: Şiir, Behçet Necatigil, kavram alanı, sözcük ağı, anlam bilimi, kavram. CONCEPTUAL FIELDS AND LEXICAL NETWORKS IN BEHÇET NECATGL'S 'KAN' POETRY Abstract In the human mind, beings are not independent from each other, and in our vocabulary, which is a reflection of our mind, language indicators cannot be independent from each other. This relationship between language indicators is conceptual field for the whole vocabulary and lexical networks for the new meanings gained in the context of a text. Removing the conceptual field of the vocabulary of a language, the conceptualizing of the language and the conceptualization of the objects in the conceptualization process, the conceptual fields that contain a work, let us understand the topic. Lexical networks in the text gives us the opportunity to make inferences about the emotions, topics and themes that are intended to be given in the text. In this study, which is followed by synchronic method, it will be tried to determine the conceptual fields and lexical networks of Behçet Necatigil's 'Kan' poem dated May 1955. Poetry is rich in
Osmanlı Mirası araştırmaları Dergisi, 2020
Ahmed Hilmi, who was born in Plovdiv in Bulgaria, today. He is considered as one of the important intellectuals of the Constitutional Period. His father was Sehbender Süleyman Bey and his mother was Sevkiye. The use of the title Sehbenderzâde (son of the consul) for Ahmed Hilmi stemt from his father being a consul in Plovdiv. Ahmed Hilmi, who had an opposing personality, published a weekly newspaper called Ittihad-ı Islam, but after a short period of publication, the newspaper was closed again. After that, he started to write political and philosophical articles in newspapers such as Ikdam, Sehbâl, Yeni Tasvir-i Efkâr and Sirat-i Müstâkim. On April 21, 1910, he started publishing Hikmet newspaper, which had an important place in his publication history, on a weekly basis and later made it a daily. In addition to the writings he wrote under his own name in these publications, he used nickname like Sheikh Mihrîdin Ârusi in his Sufi writings; Coskun Kalender and Kalender Gedâ in his humorous writings; and Ozdemir in his national and poetry poems. The Hikmet newspaper, the most important work in which Ahmed Hilmi clearly reflected his thoughts, was suspended after the publication of fourteen issues between 9-23 September 1911 and started to be published again between 1 August 1912 and 23 January 1913. The writings of Hikmet by Ahmed Hilmi, which were the subjects of our study, covered the issues that came to the fore in society and politics during the author’s lifetime. On the other hand, based on the idea of nationalism that emerged with the French Revolution, the Zionism movement emerged and began to infiltrate first into Europe and then into the Ottoman Empire. With the realization of the policies implemented by the Zionists for their purposes, a inconvenience was felt and this situation spread from the parliament to the street. Ahmed Hilmi’s writings on Zionism emerged in such a process. Ahmed Hilmi argued that if the people living in the Ottoman Empire were gathered under the roof of Islam, no separatist idea could harm this roof. This would also create a shield against the idea of nationalism and prevent segregation according to him. However, he claimed that Zionism failed this effort as well. Zionism, which approached people based on financial needs, had not any difficulties in gaining followers. Because Ottoman society contained many poor and ambitious people trying to get rid of this poverty. In order to support these supporters economically, the Zionists sought to obtain a significant amount of wealth. Monopolization was the most profitable enrichment method employed in commercial life. Therefore, it has been observed that Zionism made great gains within the borders of the Ottoman Empire with this method. According to Ahmed Hilmi, the most distinctive feature of Zionist politics was the ability to use people and use them for their goals. Zionism used people of every status, from politicians to soldiers, from scientists to journalists, from shopkeepers to civil servants. However, it was claimed that the poor, homeless and vagrants, which were the elements that were used when a radical change like a revolution was to be made in a country, wers the most important groups serving Zionists. Secrecy and loyalty were what made this enormous politics successful. With his writings, Ahmed Hilmi tried to create awareness in the society against this structure which has a secret organization and emphasized that everyone should be careful about the methods of Zionist politics every time without getting tired.
Loading Preview
Sorry, preview is currently unavailable. You can download the paper by clicking the button above.
Geçmişten Geleceğe Köprü AHİLİK ve AHİ EVRAN KİTABI, 2022
SELEFİLİĞİN İNTERNET FIKHI: EBU HANZALA GRUBU ÖRNEĞİ (TEVHİD ve SÜNNET CEMAATİ), 2021
ŞEYHÜLİSLAM YAHYA EFENDİ DİVÂNI’NIN SÖZ VARLIĞI, 2019
Sadreddin Konevî "Tasavvuf, Felsefe ve Din" III. Uluslararası Sadreddin Konevî Sempozyumu"
International Journal Of Filologia, 2020
Süleyman Demirel Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 2020
e-Şarkiyat İlmi Araştırmaları Dergisi/Journal of Oriental Scientific Research (JOSR), 2017
KOZMOPOLİT BİR OSMANLI ŞEHRİ: SELANİK, 2022
Türk Edebiyatı Eserler Sözlüğü (TEES), 2021
uvt.ulakbim.gov.tr